Şamanizm
başta Sibirya ve Ural-Altay halkları olmak üzere dünyanın hemen her yerindeki kandaş (ilkel) toplulukların çoğunun ve bu gelişme aşamasının özelliklerini sürdüren toplumların, öbür dünyayla ilişki kurma ve hastaları iyileştirme gücü taşıdığına inanılan şaman çevresinde odaklaşan inanç sistemi. Kuzey ve Güney Amerika ile Afrika’da, Hindistan’ın güneydoğu kesimlerinde ve Avustralya’da şamanist kültürlere ya da kalıntılarına yaygın biçimde rastlanır. Ama örneğin Sibirya ve Endonezya dinleri gibi şamanist ideolojinin ve tekniklerin başat olduğu bölgeler ile Afrika dinleri gibi şamanizmin ancak tamamlayıcı nitelik taşıdığı bölgeler arasında bir ayrım yapmak gerekir. Eski Türk kavimlerinde şaman için “kam” adı kullanılırdı.
Sponsorlu Bağlantılar
Şamanizmin Hindistan ve Çin’de doğduktan sonra Kuzey ve Orta Asya’ya taşındığı yönündeki eski varsayım günümüzde oldukça tartışmalıdır. Kandaş topluluklar ile uygarlık (sınıflı toplum) aşamasına geçmiş toplumlar arasında çok yönlü bir şamanist kültür alışverişi olduğu anlaşılmaktadır. Bununla birlikte kandaş örgütlenme şamanist ideolojinin evrensel temelini oluşturur. Bazı araştırmacılara göre şamanizm avcılık-toplayıcılık aşamasında doğmuş, hayvan yetiştirme ve hortikültür aşamalarında sürmüştür; başka araştırmacılara göreyse şamanizmin kaynağını düzenli sürü besiciliği aşamasında aramak gerekir.
Son zamanlarda şamanizmin doğuşuyla ilgili bilimsel tartışmalar, Paleolitik ya da Neolitik Çağın başlangıç sayılması konusunda odaklaşmıştır. Örneğin Avrupa’da Paleolitik Çağa tarihlenen hayvan kemiği buluntularının dinsel sunular olduğu, daha o dönemde hayvan kemiklerinin yeniden doğuşu sağladığına inanıldığı, bunun da Asya ve Kuzey Amerika’daki hayvan törenlerinin kökeni olduğu öne sürülmektedir. Öte yandan Fransa’daki Lascaux Mağarasmda İÖ y. 15-13. binyıldan kaldığı tahmin edilen resimlerde şamanizmin en eski motiflerine rastlanmıştır.
Şamanist kültürün gözlendiği hemen bütün toplumlarda şaman, fiziksel ve ruhsal bakımdan olağandışı bir kişidir. İşlevlerinin büyük bölümünü kendinden geçerek, vecd durumunda yerine getirir; bu durumdayken ruhlar dünyasına ulaşır, bazen onların sözcüsü konumuna geçer. Doğaüstü yeteneklerini ya soydan ya da ruhların gerçekleştirdiği bir “seçim” sonucunda kazanmıştır; kendi kararıyla ya da klanın isteği üzerine şaman olanların yetenekleri sınırlıdır. Ama şamanın yetkisinin kabul edilebilmesi için her durumda zorlu sınavlardan geçmesi ve ustalarından eğitim görmesi gerekir. Kural olarak her şamanın yardımcı ruhları ya da cinleri vardır; ayrıca cinsel ilişkiye girebileceği karşı cinsten edilgen bir hayvan ya da insan ruhu olduğuna inanılır. Özellikle şamanizmin başka büyü teknikleri ile yabancı dinlerden etkilendiği ortamlarda, şamanın yardımcı ruhların denetimine girerek onların sözcüsü durumuna dönüştüğü görülür. Şaman vecd durumundayken özel aletler kullanır, giysiler giyer; en çok rastlanan şaman aletleri davul ve davul tokmağı, başlık, cüppe, madeni ses çıkaran takılar ve kadın simgeleridir. Şamanın bütün yakarışları ve dansları doğaçtandır.
Şaman kadın ya da erkek olabilir; kandaş toplumların ilk örgütlenme aşamalarının anaerkil niteliği şamanların kişiliğinde sonraki aşamalara da yansımıştır. En eski şamanlar ya kadındır ya da anaerkillik uyarınca görevlendirilmiş, kadın gibi davranması gereken bir erkektir. Özellikle Asya toplumlarında erkeklerin şaman olabilmesini destekleyen en önemli özellik kadınsı olmalarıdır. Bu toplumlarda erkek şaman “cinsiyet değişimine uğrayabilir”, erkeklerle evlenebilir; örneğin Yakut Türklerinde şaman özel cüppesi bulunmadığı zaman kadın giysisiyle ayin yapar. Ataerkil geleneklere çok bağlı olan Kırgız-Kazak bakşıları bile bazı törenlerde kadın kılığına bürünürler. Orta Asyalı Müslümanlar arasında saçını tıraş etmek dinsel bir gösterge sayıldığı halde bazı bahşiler bir tutam uzun saç bırakırlar. Gene ataerkil özellikler taşıyan Moğollar arasında da, hanların törenine katılan tek kadın, en önde giden kadın şamandır. Şamanın topluma ve kişilere yönelik en önemli işlevi iyileştirme, şifa vermedir. Hastalık bir tür ruh yitimi sayıldığından, hastayı iyileştirmek için şaman önce yitik ruhun nerede olduğunu saptar, onu yakalamak için gerekirse yeraltı dünyasına iner ve bulunduğu yerden geri getirerek gene hastanın bedeniyle bütünleştirir. Ölenlerin ruhlarının öbür dünyaya yaptığı yolculuğa da şaman eşlik eder. Şaman ayrıca topluluktaki doğum ve evlenmelere de yardımcı olur. Asya’nın Amur bölgesinde şamanlar göğe çıkarak dölüt halinde bir ruh getirirler, çocuklara hastalık getiren ruhlarla savaşırlar.
Altaylar’da şaman, kurban edilen atın ruhuna Tanrı Bay Ulgen’in katma kadar eşlik eder, ona kurbanı sunar. Ama bu bütünüyle kamusal bir görevdir ve kesinlikle “rahiplik” niteliği taşımaz. Şamanizmin görece eski biçimlerini barındıran Yakutlarda şaman, temel bereket kültünü oluşturan Tanrıça Ayısıt’a yönelmenin yollarını bilir. Şamanın yardımcı ruhu (ije-kııt) aynı zamanda onun canı ya da eş ruhudur; şaman bu ruhla bir hayvanda bedenleşir.
Kandaş toplumun tinsel yaşamının odağında yer alan şaman, aynı zamanda toplumun bilgi ve görenek dağarının koruyucusu, bir ölçüde de yaratıcısıdır. Asya topluluklarında “han”, “hakan”, “kağan” gibi adlarla anılan siyasal önder ile toplumsal sürekliliği ve “sağlığı” korumakla yükümlü şaman arasında bir tür işbölümü oluşmuştur; zamanla “han”m konumu yükselmiş, şaman ise tinsel etkinliğini sürdürmüştür. Ama 16. ve 17. yüzyıllarda Asya’da bazı şamanların savaşlarda da önderlik görevi üstlendiği anlaşılmaktadır.
Şamanizm halk kültüründe derin kökler salmıştır. Şamanların yeraltı dünyasına iniş ve göğe yükseliş öyküleri pek çok halk destanında önemli yer tutar. Kaşgarlı Mahmud’un “çivi” adıyla andığı ruhların kökeninin ije-kııHara. dayandığı izlenebilmektedir. Orta Asya Türk destanlarının kahramanlarından Toktamış ve Edige’nin eş ruhları (Kazak-Kırgızlardaki adıyla “arvak”) vardır. Orhan Gazi’nin çağdaşı Geyikli Baba’nın geyiklerle birlikte yürümesi, geyiğe binmesi motifi, şaman yakarışlarında da neredeyse aynen vardır. Hacı Bektaş Veli’ nin şahin olarak uçup gitmesi, Karaca Ahmed Oğlu Hacı Doğrul’un doğan biçimine bürünmesi şamanist köklerle ilişkilendirilebilir. Türkçe “yel” sözcüğünün Anadolu’da “cin” ve “salgın hastalık” gibi anlamlar taşıması da şamanist gelenekle bağlantılıdır.
kaynak: Ana Britannica
Son düzenleyen Safi; 15 Aralık 2016 03:26
Quo vadis?