Arama

Kur'an-ı Kerim'de güzel ahlakla ilgili ayetler nelerdir?

Bu Konuya Puan Verin:
Güncelleme: 4 Mayıs 2018 Gösterim: 172.938 Cevap: 7
ayşeğül asu - avatarı
ayşeğül asu
Ziyaretçi
3 Aralık 2008       Mesaj #1
ayşeğül asu - avatarı
Ziyaretçi
Kur'an-ı Kerim'de güzel ahlakla ilgili ayetler nelerdir?
Son düzenleyen Safi; 4 Mayıs 2018 16:59
fadedliver - avatarı
fadedliver
Ziyaretçi
3 Aralık 2008       Mesaj #2
fadedliver - avatarı
Ziyaretçi
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir.
De ki: "Gelin size Rabbinizin neleri haram kıldığını okuyayım: O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın, anne-babaya iyilik edin, yoksulluk-endişesiyle çocuklarınızı öldürmeyin. -Sizin de, onların da rızıklarını biz vermekteyiz- Çirkin-kötülüklerin açığına ve gizli olanına yaklaşmayın. Hakka dayalı olma dışında, Allah'ın (öldürülmesini) haram kıldığı kimseyi öldürmeyin. İşte bunlarla size tavsiye (emr) etti; umulur ki akıl erdirirsiniz. Yetimin malına, o erginlik çağına erişinceye kadar -o en güzel (şeklin) dışında- yaklaşmayın. Ölçüyü ve tartıyı doğru olarak yapın. Hiçbir nefse, gücünün kaldırabileceği dışında bir şey yüklemeyiz. Söylediğiniz zaman -yakınınız dahi olsa- adil olun. Allah'ın ahdine vefa gösterin. İşte bunlarla size tavsiye (emr) etti; umulur ki öğüt alıp-düşünürsünüz." (Enam Suresi, 151-152)
De ki: "Rabbim yalnızca çirkin hayasızlıkları -onlardan açıkta olanlarını ve gizli olanlarını,- günah işlemeyi, haklı nedeni olmayan 'isyan ve saldırıyı' kendisi hakkında ispatlayıcı bir delil indirmediği şeyi Allah'a şirk koşmanızı ve Allah'a karşı bilmediğiniz şeyleri söylemenizi haram kılmıştır." (Araf Suresi, 33)
Sponsorlu Bağlantılar

"Rabbim bana dokuz şey emretti: Gizli halde de aleni halde de Allah'tan korkmamı, öfke ve rıza halinde de adaletli söz söylememi, fakirlikte de zenginlikte de iktisat yapmamı, benden kopana da sıla-ı rahim (dostluk) yapmamı, beni mahrum edene de vermemi, bana zulmedeni affetmemi, susma halimin tefekkür olmasını, konuşma halimin zikir olmasını, bakışımın ibret olmasını, marufu (doğru ve güzel olanı) emretmemi."47 "Sana zulmedeni affet. Sana küsene git, sana kötülük yapana iyilik yap. Aleyhine de olsa hakkı söyle."48
"Her nerede olursan ol Allah'tan ittika et ve kötülüğün arkasından iyilik yap, bu onu yok eder. İnsanlara iyi ahlakla muamele et."49
"İnsanlara güzel ahlakla muamelede bulun."50
Peygamberimiz (sav), Yemen'e gönderdiği elçilerine şunları tavsiye etmiştir:
"Sirke balı bozduğu gibi, kötü huy da ameli ifsad eder."51
"Müminin şerefi dini, asaleti güzel ahlakı, mürüvveti de aklıdır."5

Bir Müslümanın en önemli görevlerinden biri de güzel ahlaklı olmaktır. Güzel ahlaklı olmanın temel unsurlarından biri, kişinin diline, yani ne söylediğine dikkat etmesidir. O, susmanın gerektiği yerde susar. Konuşmayı arzu ettiği zaman da usulüne göre konuşur. Yüce Allah güzel sözü, kökü yerin derinliklerinde sabit, dalları göğe doğru yükselmiş Rabbinin izniyle her zaman meyvesini veren bir ağaca, (İbrahim, 14/24–25) kötü sözü ise gövdesi yerden koparılmış, o yüzden ayakta durma imkânı olmayan kötü bir ağaca benzetmiştir. (İbrahim, 14/25-26) Kur’an’da zikredilen bu “kötü söz” kavramı, sadece konuşmadaki kötülüğe ve kabalığa değil, aynı zamanda yanlış inanç ve düşüncelere de işaret etmektedir.

Peygamberimiz bu konuyla ilgili bir hadislerinde şöyle buyurmuşlardır: “Kul Allah’ın rızasına uygun olan bir sözü çok fazla önemsemeden sarf eder de Allah onun sebebiyle cennetteki derecesini yükseltir. Yine kul (bazen), Allah’ın hoşnutsuzluğuna sebep olan bir kelimeyi ehemmiyet vermeksizin sarf eder de Allah o sebeple onu yetmiş yıllık çukura atar.” (Buhari, Rikak 23; Müslim, Zühd 49; Tirmizi, Zühd 10.)

Boş sözlerden uzak durmak, olgunluk ve kurtuluş alâmetidir. Allah Teala gerçek müminlerin özelliklerini sayarken, “Onlar ki, faydasız işlerden ve boş sözlerden yüz çevirirler” (Mü’minun, 23/3) buyurmak suretiyle, bu kişilerin özelliklerinden birinin de faydasız ve boş sözlerden uzak durmak olduğunu belirtmiştir.
Ayrıca alay etme, dedi kodu ve kötü lakap takmayı Allah (c.c) yasaklamıştır. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de: “Arkadan çekiştirmeyi, yüze karşı eğlenmeyi adet edinen herkesin vay haline!” (Hümeze, 104/1) “Ey iman edenler! Bir topluluk bir diğerini alaya almasın. Belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Kadınlar da diğer kadınları alaya almasın. Belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Birbirinizi karalamayın, birbirinizi (kötü) lakaplarla çağırmayın. İmandan sonra fasıklık ne kötü bir namdır! Kim de tövbe etmezse, işte onlar zâlimlerin ta kendileridir. (Hucurat, 49/11) Ey iman edenler! Zannın bir çoğundan sakının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurlarını ve mahremiyetlerini araştırmayın. Birbirinizin gıybetini yapmayın. Herhangi biriniz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz! Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah tövbeyi çok kabul edendir, çok merhamet edendir.” (Hucurat, 49/12) buyurulmaktadır.

Yüce Allah, müminler arasında iyilik ve takvayı emrettikten sonra, kardeşlik ve iyilikleri zedeleyecek cahilane tavırlardan sakındırmaktadır. Ayette müminler arasında iyilik ve takva duygusunu en yükseğe çıkarmak, karşılıklı saygı ve sevgiyi telkin etmek suretiyle İslâm'ın yayılıp gelişeceğine işaret ediliyor ve dindeki kardeşlik mefhumunun önemi ortaya konularak kişinin din kardeşine karşı ahlaki sorumluluğu izah edilmiş oluyor.

Bir defasında Ebu Zerr el-Gıfari (r.a) Hz. Bilal’e “Siyah kadının oğlu.” deyivermiştir. Bu söz Peygamber (sav)’e ulaşınca Ebu Zerr’i şu şekilde eleştirdi: “Ey Ebu Zerr! Sen onu anasından dolayı ayıplıyorsun öyle mi? Demek ki sende hala cahiliye ahlâkından kalıntılar var.” Ebu Zerr (r.a) söylediği o sözden o kadar pişman oldu ki yanağını yere koyarak “Bilal yanağıma ayağıyla basmadıkça yanağımı yerden kaldırmayacağım!” diyerek özür diledi.
Peygamberimiz de “güzel söz sadakadır” (Buhari, Edeb, 34) derken gönül kazanmanın değerini bildirmiştir. Gerçekten insanın ağzından çıkan sözü kulağının işitmesi gereklidir. Başka bir deyişle insanın konuşmasını tartarak yapması yerinde olur. Çünkü dilden çıkan yalan, dedikodu ve alaycı sözler gönül kırar. İnsanlar arasındaki ilişkilerin bozulmasına sebep olur.

Netice olarak hepimizin bize verilen iradeyi ve dili doğru kullanma sorumluluğumuz vardır. Bu sorumluluk bilincinde olarak güzel söz söylemeye itina göstermeli ve kötü sözden uzak durmalıyız. İnsan, iradesini hayırda kullanarak konuşmasına yön vermelidir. Maruf ve güzel konulardan konuşmalı aksi halde susmalıdır. Çünkü hem din hem de örf açısından güzel görülen konuşmalar, insan için bir sevap sebebi olabilecekken, aksi durumda bir günah sebebi haline gelebilmektedir. Çoğu zaman önemsenmeden sarf edilen bir sözün çok önemli neticeler verebileceği üzerinde düşünülmelidir.

Sevgili peygamberimiz insanı tarif ederken "İnsanların en hayırlısı insanlara faydalı olandır", "Müslüman, müslümanın elinden ve dilinden zarar görmeyen kişidir" buyuruyor. Bu nedenle iyilikte yarışmak esastır. Kötülüklerin ve yanlış olan şeylerin yayılmasına vesile olmak da onu yapmak gibidir. Ayette "Haydi, hep hayırlara koşun, yarışın" (Bakara, 2/148); "İyilik ve takva (Allah’a karşı gelmekten sakınma) üzere yardımlaşın. Ama günah ve düşmanlık üzere yardımlaşmayın. Allah'a karşı gelmekten sakının. Çünkü Allah’ın cezası çok şiddetlidir." (Maide, 5/2) buyuruluyor.

İslâm, ideal bir toplumun oluşmasında iyiliklerin ve ahlâkî değerlerin öne çıkarılıp desteklenmesini, bunun yanında, kötülük ve her türlü olumsuzluğa karşı topyekün mücadele edilmesini, fert ve toplumun sorumluluk alanı içerisinde saymaktadır. "Siz, insanlar içinde çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz; iyiliği emreder, kötülükten meneder ve Allah’a iman edersiniz..." (Âl-i İmran, 110) âyeti, İslâm toplumunda sorumluluğun çerçevesini ve olması gereken boyutunu ortaya koymaktadır.
Sorumluluğun şartlarını taşıyan her fert, sahip olduğu bu duyarlılığını, her durumda ve hayatının her safhasında taşımakla yükümlüdür. Bu yükümlülüğü Hz. Peygamber (s.a.s.)’in şu hadisi, gayet güzel bir şekilde ifade etmektedir: "Sizden biriniz bir kötülük görürse onu eliyle düzeltsin, buna gücü yetmezse diliyle, buna da gücü yetmezse kalbiyle buğz etsin." (Müslim, İman, 78) Fert ve toplumun, sorumluluklar konusunda daima duyarlı olması gerektiği vurgulanan bu hadiste, işlenilen kötülüklere, el ile müdahele görevinin yetkili otoriteye; dil ile engel olmanın ve halkı bu yönde bilgilendirmenin bilginlere; kötü davranışlara iltifat etmeyerek, kalbiyle buğz etmenin ise, fertlere ait olduğu belirtilmektedir.

Bu şekilde, yukarıda ifade ettiğimiz karşılıklı hak ve sorumluluklar dengesi çerçevesinde ve toplumsal dayanışma anlayışı içerisinde, her kesimin sorumluluğunu yerine getirmesiyle, kötülükler ve ahlâksızlıklar toplumda uygun zemin bulamayacak ve engellenmiş olacaktır. Nitekim Rasûlüllah (s.a.v.), övülen veya yerilen bir faaliyette bulunan kişilerin, yaptığı işin neticesine göre mutlaka bir karşılık alacağını bildirmiştir. "Her kim müspet (örnek) bir çığır açar da, kendisinden sonra onunla amel edilirse, yaptığı güzel şeyin sevabını aldığı gibi, o davranışı örnek alarak iyilik yapanların sevabından da kendisine bir pay verilir, ama onların sevabından hiçbir şey eksilmez. Her kim de menfî bir çığır açarsa kendi davranışının cezasını üstlendiği gibi, kendisini örnek alarak o davranışı sürdürenlerin günahlarından da kendisine bir pay verilir, ama onların günahlarından da hiçbir şey eksilmez." (Müslim, İlim, 15)

Netice olarak bir müslümanın dedikodu, alay etme, su-i zan vb. kötü davranışlardan uzak durması gerektiği gibi, bu tür meclislerde de bulunması uygun değildir. Şayet bir şekilde bu gibi yerlere giden kişiler; mümkün olduğunca bu tür şeylere de engel olmalıdır ve yapılanların yanlışlığına işaret etmelidirler.
Bu arada akrabalarımızla ziyaretlerimizi de aksatmamalıyız. Eğer onlarda yanlış, hoş olmayan şeylerle karşılaşırsak, dargınlık ve küskünlüğe yer vermeden, dinimizin bize öğrettiği en güzel şekilde onları uyarmalı ve yapageldikleri hatalardan vazgeçirmeye çalışmalıyız.
Son düzenleyen Safi; 4 Mayıs 2018 17:04
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
13 Aralık 2008       Mesaj #3
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Güzel ahlak:
İslam, bir yönüyle güzel ahlak demektir. Tasavvuf ise, güzel ahlakın ilerlemiş, kemâle ermiş, melekleşmiş bir mertebesidir. Allah Resulü (s.a.v.) şöyle buyurur:
,,Güzel ahlak sahibi, dünya ve ahiretin hayrını elde etmiştir.” Çünkü, güzel ahlak sahibinin elinden de dilinden de ilahî haklar ve kul hakları emin olur ve selamet bulur. Bundan dolayıdır ki, iki kocaya varmış olan kadın, ahirette en güzel ahlaklı hangisi ise onunla beraber olacak, onunla yaşıyacaktır.
Bir başka hadis:
,,AlIah, hiçbir adamın; yaratılışını ve ahlakını güzel etmemiştir ki, cehennem ona tama’ etsin!”
Evet; Rabb’ülâlemin güzel ahlak sahiplerini cehenneminde yakmaz. Zira onların yaratılışını güzel ahlak kıldığı için onu insanlara sevdirir ve tabiatını güzel kıldığı için, onu insanlar da ve Allah da sever. Ve böylece bu insanlar Allah’ın da insanların da muhabbetini kemale erdirmiş olur, dolayısıyle dünya ve ahiret saadetine nail olmuş olurlar. Bir gün Allah Resulü (s.a.v.), Ebu Hüreyre’ye hitaben:
(Ebu Hüreyre’den, Taberani Evsat’ında) ,,Güzel ahlaklı olmaya devam et!” demişti. Ebu Hureyre sordu:
,,Güzel ahlak nedir ey Allah’ın Resulü?” Allah Resulü buyurdu:
,,Senden alakayı kesmiş olana iltifat et (ilgilen, git ve gel, hal ve hatır sor!..), sana haksızlık yapanı sen affet! Seni mahrum edene sen ver!” (Beyhaki)
İhya’dan nakledildiğine göre, Allah Resulü duasında şöyle derdi:
,,Ya Rabbi! Beni adabın en güzeliyle ve mekârimi ahlak ile süsle!”
Sıla; ziyaret, ülfet ve ihsan ile yaklaşmak, arayı ayırmamak, demektir. Sıla yapma budur. Yani senden ayrılana, senden uzak kaçana, sana hal ve hatır sormayana bunları yapmaktır. Onun sana rağbet etmiyeceğini bilsen de yine sen ona iyi davran! Sen hiç olmazsa ecir ve sevabını alırsın! Keza; sana yakışan bir şey de haksızlığa karşı affedici olmandır. Aftetme, büyüklük şanıdır. Hele hele intikam almaya gücün yettiği halde affetme çok büyük bir fazilettir. Kur’an şöyle der:
,,İyilik de kötülük de bir değildir (dereceleri vardır). Sen kötülüğü en güzel hareketle karşıla! Göreceksin ki, seninle arasında düşmanlık olan kimse sanki yakın bir dost olmuştur. Fakat bu dereceye ancak sabredenler ve ancak büyük bir nasib sahibi olanlar ulaşır.” (Fussilet, 34-35)
Evet iyiliğe karşı iyilik yapmak kolaydır. Fakat, mühim olan kötüye ve kötülüğe karşı iyi davranmaktır, ki bu, büyük insanların kârıdır. Herkes bunu yapamaz. Ama yapmaya kendisini zorlamalı, büyük insanlar arasına girmeye çalışmalıdır. Bir başka ayet-i celilede Rabb’ülâlemin buyurmuştur: ,, M üttakiler... İnsanları aftedenlerdir...” (Ali Imran, 134)
Bir başka hadis mealen şöyle:
,,Kim, intikam almaya kadir olduğu halde gayzını (gazabını) yenerse Allah onun kalbine emniyet ve iman doldurur.”
Kendisini mahrum bırakan kimseye vermesine gelince: Mal ve ilim babında yardımcı olmak veya ihtiyacını gidermek, hizmetinde bulunmak demektir.
Allah Resulü’nün, güzel ahlakı bu üçe tahsis etmesinin sebebi, bunların ahlakın en büyüklerinden oluşu hikmetine bağlıdır.
Tenbih isimli kitapta kaydedildiğine göre, Memun’un cariyesi, bir gün kendisine çorba getirirken ayağı kayar, çorba Memun’un üzerine dökülür. Memun cariyeye vurmak ister. Cariye, Allah’ın: ,,Gayzini yutanlar kavliyle amel et, der. 0 dedi ki: ,,Hadi yaptım, gayzımı yuttum!..” Bunun üzerine cariye: ,,O cümlenin arkasından gelen bir ifade var. 0 da ,,insanlardan aftedenler...” ile amel et!” 0 da: ,,Hadi seni affettim!” dedi. Bunun üzerin cariye: ,,Allah muhsinleri sever...” sözü ile amel et, dedi. 0 da: ,,Sana ihsan ettim ve seni azad ettim! Artık şimdi sen hürsün!..” dedi ve onu Allah rızası için azad etti.
Camiüssağır’in kaydettiği hadis-i şerif de bu mealde:
,,Faziletlerin en fazilettisi şu üç şeydir: Senden uzak kaçana senin yaklaşman, sana haksızlık edene senin aftetmen, seni mahrum edene senin vermendir.”
Bu üç şeyi yapmak her insanın işi değildir. Zira bunlar cidden çok zor şeylerdir. Adam, burnunu dikmiş, sana selam bile vermiyecek, sen de ona yaklaşıp, hal ve hatır soracaksın!.. Aftetme; halim olmanın ve şecaatli olmanın son derecesidir. Keza; mahrum edeni mahrum etmeme ise cömertliğin en üstünüdür. Alakayı kesenlere karşı alaka göstermek ve onlarla ilgilenmek, iyilik yapmanın ve iyi davranmanın en büyüğüdür. Bunun için şöyle de denmekte: ,,Kötülüğe karşı iyilikle mukabelede bulunmak demek, insanoğlunun en mükemmeli” demektir.
Böyle olan ahlakın semerelerindendir ki, düşman dost olmaya dönüşür veya düşman maktul olmaya dönüşür ve kudret-i ilâhiyyenin oku ona isabet eder.
O halde; Ey İslam yolunun yolcusu ve ey dervişi! Kalbini, rezaletlerden ve kötü huylardan temizlemen, bir taraftan da güzel ahlak ve faziletlerle süslemen tavsiye edilmektedir. İşte ,,Tasavvuf”, bu iki şeyden ibarettir. Bu hikmete binaen olsa gerek ki, ,,Tasavvuf ilminin” yerinde ,,Ahlak ilmi” tabirini kullanmışlardır. Ve yine bu hikmete binaen olsa gerek ki, ,,Tasavvufî” tarif yolunda şöyle denmiştir:
Tasavvuf, her kötü huydan çıkış, her yüce huya giriştir. Tasavvufun tarifi yolunda çok sözler daha söylenmiştir. Bunlardan birkaçına daha işaret edelim:
Cüneyd’den El-İmam Ebu Muhammed el-Hariri şunu naklediyor:
,,Tasavvuf; hakkın seni, senden öldürmesi ve seni kendisiyle yaşatmasıdır.”
Ömer b. Osman el-Mekkî’den şöyle rivayet edilmektedir:
,,Tasavvuf; kulun her bir vakitte ve vakit içinde kendisi için en evla olan şey ile birlikte olmasıdır.”
Kerhi’den nakledilir:
,,Tasavvuf; hakikatleri almak ve halkın elindekilerden ümid kesmektir.” Nitekim Kuşeyri’de aynı şeyleri söylemekte.
Güzel ahlak:
Abdülkadir el-Münavî, Camiüssağır’in şerhi Feyz-i Kadir’de şunu kaydediyor:
,,Bazıları güzel ahlakı birleştirip şöyle dediler:
,,Güzel ahlak; ihsan, ihlas, isar (başkasını kendisine tercih etme), seyyienin peşine haseneyi eklemek (tabi kılmak), istikamet (dosdoğru olmak), ibadet ve meişette iktisad (orta halli olmak, yani orta bir yol tutmak), kendi nefsinin ayıp ve kusurlariyle meşgul olup başkalarının ayıplarından sarf-i nazar etmek, insaflı davranmak, bazan ruhsatları işlemek, teslim ile birlikte itikattır, inanmaktır, kendi isteğiyle fakirleşmek, israfa varmaksızın mal harcamak, namusu korumak için mal infak etmek, emr-i mâruf yapmak, şüphelerden sakınmak, beis olan şeyleri bırakıp beis olmayan şeyleri işlemek, araları açılmış olanların aralarını bulmak, yoldan geçenlere eziyet verecek şeyleri yoldan gidermek, istişareye ve istihareye riayet etmek, edepli ve saygılı olmak, faziletli insanlara, şerefli mekan ve zamanlara hürmet ve saygıda bulunmak, mü’minlere karşı güleç yüzlü olmak, terbiye ve talim ile irşad olmak ve irşad etmek, selamı çok vermek, komşulara ikramda bulunmak, isteyene vermek, hatta istemeden vermek, başkasının yaptığı bir iyiliği büyük görmek, kendisinin yaptığını küçük görmek, güleçyüzlü olmak, alçakgönüllü olmak, sık sık tevbe etmek, iyilik ve takva yolunda ve mühlet vermede yardımlaşmak, acele edilmemesi gereken yerlerde acele etmemek, evi ve geçimi tedbir ile düşünmek, kibirlenene karşı kibirlenmek, herkesi layık olduğu menzillere indirmek, yani layık olduğu derecede, yer ve hürmeti görstermek, ehemmi mühimme tercih etmek, insanların zelle ve hatalarını görmemezlikten gelmek, eziyyetlere tahammül etmek, kadere rıza ve teslimiyyet göstermek, başkalarına eziyeti terk etmek, tembelliği, insanlara düşmanlığı, güçlük çıkarma ve mücadeleyi terketmek, usancı defetmek için azaltmak, nimeti dile getirmek, kardeşleri ve yardımcıları çoğaltmak, güç şeylere tahammül etmek, güzel isimlerle çağırmak, aile ve çocuklarına karşı bol elli olmak, töhmet yerlerinden sakınmak, zulüm yerlerinden ve isabetsiz sözlerinden sakınmak, Allah’ı unutmamak ve emirlerini harfiyyen yerine getirmek, Tıbb-i Nebevi ile tabiblik yapmak, işlerde sabır ve sebat etmek, Allah’a itimad etmek, nefısle cihad etmek, iyi işleri ve maslahata uygun olan şeyleri yapmak; celp etmek, Allah yolunda sevmek ve Allah yolunda buğzetmek, yumuşak huylu ve edepli olmak, emanetleri ve ahitleri muhafaza etmek, hüsn-i zan sahibi olmak, salihlere, fakirlere, alimlere, ihvan ve misafirlere hizmet etmek, küçüklere, yoksullara, yetimlere, hastalara ve hayvanlara merhametli ve şefkatli davranmak, tefekküre ve ibret almaya devam etmek, ilim talebinde bulunmayı adet haline getirmek, şiddetler arasında namaza, duaya iltica etmek, abdeste ve teheccüde ve diğer me’sur nafile namazlara devam etmek, nefis muhasebesi yapmak, nefse muhalefet etmek, Ehl-i Beyt’e muhabbet, adil ve latife sahibi olmak, münkerden nehy, nush, nezahet ve vera gibi hasletleri yerine getirmek.
Bütün bunlar ayet ve hadislerin muhtevalarındandır. Bunların hıfz olunması yerinde olur, hatta vacip olur ve her yerde ve zamanda korunması gerekir.

Ahlak-ı zemiyme:
Geçen yazılarda ahlaktan, ahlakın iki kısım olduğundan ve ahlakın öneminden bahsedilmiş ve hatta ,,Tasavvuf’un güzel ahlaktan ibaret” olduğu bile söylenmişti. Nasıl söylenmesin? ,,İslam dini, bir yönüyle mekarim-i ahlaktan, yani güzel ahlaktan ibarettir” denmiştir, denebilmiştir. ,,Ben mekârim-i ahlakı tamamlamak üzere gönderildim!” diyen Allah Resulü (s.a.v.) olmuştur.
Ve bu arada ahlakın biri hamide diğeri de zemime olmak üzere iki kısım olduğunu görmüştük. Mekârim-i ahlaktan yeteri kadar herhalde bahsettik. Onların bellenmesi, hıfzedilmesi ve yaşanılması gerektiğini ve ancak insanoğlunun bu surette manevî sahada yol alabileceğini de ilave etmiştik. Ve nihayet bu sahada ayet ve hadisleri de sıraladık...
Bundan böyle de ahlak-ı zemimeden, yani kötü ahlaktan söz edeceğiz ve etmeliyiz. Çünkü, mevzular zıtlarıyla daha iyi tanınır, daha iyi anlaşılır. Güzel ahlakın yanında kötü ahlaktan da bahsedilirse insanımız bu iki ahlak arasındaki mukayeseyi yapma imkânına sahip olur; kötü ahlakın zararlarını, güzel ahlakın ise faydalarını müşahade eder, dolayısıyla güzel ahlaktan ayrılmaz, ona sarılır, onu kendisine şiar edinir, kötü ahlakı yanına, yöresine yaklaştırmaz ve bu suretle ucuz kahramanlardan değil, hakiki tasavvuf erbabından olur ve binnetice iman ehli olmanın yanında takva ehli de olur ve Yunus suresinin ,,Haberiniz olsun ki, Allah dostlarının üzerine ne bir korku vardır ne de onlar üzülürler. Onlar ol kimselerdir ki, iman etmişlerdir ve (emirleri gereği gibi yerine getirmenin yanında kötü şeylerden ve kötü ahlaktan son derece sakınmışlar ve bu surette) takva ehli olmuşlardır,” mealindeki ayet-i kerime’lerin sırrına mazhar olmuşlardır. Daha başka bir ifade ile; Allah dostu olmanın iki şartından ibaret olan iman vasfına da takva vasfına da sahip olmuşlardır. Rabb’imizden dua ve niyazımız odur ki, bizleri de bu iki vasfa sahip olan dostları arasına kabul buyurmasıdır. Kabul buyursun! (Amin!)
Bu girişten sonra; ahlak-ı zemimenin tarifinden, mefsedetinden ve zararından, nasıl tehlikeli bir hastalık olduğundan, ilaç ve tedavisinin ne şekilde olacağından söz etmek istiyoruz: Önemine binaen, ahlakın tarifini, kısımlarını ve kısımlarının tariflerini tekrar görelim:
Ahlak:
Ahlak kelimesi ,,Huluk” kelimesinin cemi sığasıdır. Türkçe’de buna ,,Huy” denir ve şu şekilde tarif edilir:
,,Ahlak, öyle bir melekedir ki, öyle bir vasıf, öyle bir kabiliyyet, öyle bir sabit ve kalıcı bir keyfiyyettir ki, (itikad, söz, fiil ve hareketler) gibi nefsanî fiiller kendisinden kolayca sudur eder, meydana gelir.”
İki kısma ayrılır:
1- Nefs-i insaniden kolayca sudur eden inanış, söz, fiill ve hareketler aklın ve şer’in güzel addettiği cinsten ise, ona “Ahlak-i hamide” yani güzel ahlak denir.
2- Nefs-i insaniden kolayca sudur eden bu filler, aklın ve şer’in kötü gördüğü cinsten iseler, onlara da ,,Ahlak-i zemime” yani kötü ahlak ismi verilir.
Demek oluyor ki, ahlakî ve insanî değerlerin ölçüsü dindir; İslam’dır. Ne olursa olsun, İslam’ın güzel gördüğü, takdir ve tebrik ettiği şeyler güzeldir, güzel ahlaktandır. İslam’ın güzel görmediği, kabul etmediği, hatta reddettiği şeyler de ahlak-i zemimedir, çirkin ahlaktır. Daha açık bir ifade ile: Güzelliğin de çirkinliğin de ölçüsü İslam’dır, Kur’an’dır, şeriat’tır.,, Emredilen, tavsiye edilen herşeyde bir güzellik vardır; nehyedilen, terkedilmesi evla görülen herşeyde de bir çirkinlik vardır,” hükmü bir usul kaidesidir. Ve zamanla bu kaide değişmez, kıyamete kadar geçerlidir. Siz şeriat’ı, dolayısıyla ahlakı zamana uyduramazsınız, mahalli örf ve adete uyduramazsınız. Tersine zamanlar, örf ve adetler İslam’a, İslam’ın ahlakına uyacaktır ve uyma zorundadır. “Zamanın değişmesiyle hükümlerin değişmesi inkar edilemez” şeklindeki Mecelle kaidesi, cahil cühelanın anladığı manada değildir, genel değildir. Şeriat’ın zamana bağlı olarak getirdiği hükümlere mahsustur. Zamanın değişmesiyle elbette o hüküm değişecektir. Yine de bu değişmeye karar veren insan değildir, şeriat’tır. Binaenaleyh, devam ve sebatına karar veren de değişmesine karar veren de İslam’dır, şeriat’tır.
Netice itibariyla şunu da söyleyebiliriz ki herşey ,,Edille-i Şer’iyyeye” bağlıdır. Bunlar da dörttür: Kitap, sünnet, icma-i ümmet ve kıyas-ı fukaha. Gerçi şer’î delillerin sayısını ulema otuzbeşe çıkarmışlarsa da aslında onlar bu dört delilden birine dayanmaktadır. ,,İstihsan, istishab, teharri, mesalih-i mürsele, kura, örf ve adet” bunlardan birkaçıdır.
Son düzenleyen Safi; 4 Mayıs 2018 17:22
MeLL - avatarı
MeLL
Ziyaretçi
21 Aralık 2008       Mesaj #4
MeLL - avatarı
Ziyaretçi
Ahlak İle İlgili Ayetler
Ahlak İle İlgili Ayetler NAHL90 – Allah başkalarına adaleti, hatta adaletten de fazla olarak ihsanı, en güzel davranışı ve muhtaç oldukları şeyleri yakınlara vermeyi emreder.
Hayasızlığı, çirkin işleri, zulüm ve tecavüzü yasaklar. Düşünüp tutasınız diye size öğüt verir.

AHZÂB
35 – Allah’a teslim olan erkekler ve teslim olan kadınlar,
İslâm dinine iman eden erkekler ve iman eden kadınlar,
taate devam eden erkekler ve taate devam eden kadınlar,
dürüst erkekler ve dürüst kadınlar,
sabreden erkekler ve sabreden kadınlar,
mütevazi erkekler ve mütevazi kadınlar,
hayır yolunda infak eden erkekler ve infak eden kadınlar,
oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar,
ırzlarını koruyan erkekler ve ırzlarını koruyan kadınlar,
Allah’ı çok zikreden erkekler ve çok zikreden kadınlar var ya,
işte Allah onlara mağfiret ve büyük bir mükâfat hazırlamıştır

HAC
35 – Onlar ki; yanlarında Allah anıldığında kalpleri saygı ile ürperir. Başlarına gelen dertlere sabrederler. Namazlarını hakkıyla ifa eder, Allah’ın kendilerine nasib ettiği nimetlerden, O’nun rızasında harcayıp dururlar

83 – Ama âhiret diyarına gelince:
Biz orayı dünyada büyüklük taslamayanlara, fesatçılık ve bozgunculuk peşinde olmayanlara veririz.
Hayırlı âkıbet, günahlardan sakınanlarındır

İSRÂ
37-38 – Hem kibirli kibirli yürüme!
Zira ne kadar kibirlenirsen kibirlen, ne yeri yarabilirsin, ne de dağların boyuna erişebilirsin!
Böylesi davranışların hepsi kötü olup, Rabbinin nazarında hoş görülmeyen şeylerdir.

KASAS
76 – Yoldan sapanlardan biri olan Karun da Mûsa’nın ümmetinden olup
onlara karşı böbürlenerek zulmetmişti.
Ona hazineler dolusu öyle bir servet vermiştik ki o hazinelerin anahtarlarını bile güçlü kuvvetli bir bölük zor taşırdı.
Halkı ona: “Servetine güvenip şımarma, böbürlenme! Zira Allah böbürlenenleri sevmez” demişti. { 77 – “Allah’ın sana ihsan ettiği bu servetle ebedî âhiret yurdunu mâmur etmeye gayret göster, ama dünyadan da nasibini unutma! (ihtiyacına yetecek kadarını sakla).
Allah sana ihsan ettiği gibi sen de insanlara iyilik et, sakın ülkede nizamı bozma peşinde olma! Çünkü Allah bozguncuları sevmez.”
78 – Karun “Ben bu servete ilmim ve becerim sayesinde kavuştum.” dedi.
Peki şunu da bilmiyor muydu ki Allah, daha önce kendisinden daha güçlü ve serveti daha fazla olan kimseleri helâk etmişti?
Ama suç işlemeyi meslek edinen sicillilere artık suçları hakkında soru sorulmaz. [39,49; 41,50]
79 – Karun bir gün, yine bütün ihtişam ve şatafatıyla halkının karşısına çıktı.
Dünya hayatına çok düşkün olanlar:
“Keşke bizim de Karun’unki gibi servetimiz olsaydı.
Adamın amma da şansı varmış, keyfine diyecek yok!” dediler.
80 – Âhirete dair ilimden nasibi olanlar ise:
“Yazıklar olsun size! Bu dünyalıkların böylesine peşine düşmeye değer mi?
Oysa iman edip güzel ve makbul işler yapanlara Allah’ın cennette hazırladığı mükâfat elbette daha hayırlıdır.
Buna da ancak sabredenler nail olur.”
81 – Derken Biz onu da, sarayını da yerin dibine geçiriverdik.
Ne yardımcıları Allah’a karşı kendisine yardım edip, onu kurtarabildi, ne de kendi kendisini savunabildi.
82 – Daha dün onun yerinde olmaya can atanlar bu sabah şöyle dediler:
“Vah bize! Meğer Allah dilediği kimsenin rızkını bol bol verir, dilediğinin rızkını kısarmış!
Şayet Allah bize lütfedip korumasaydı, bizi de yerin dibine geçirirdi.
Vah vah! Demek ki gerçekten kâfirler iflah olmazmış!”
83 – Ama âhiret diyarına gelince:
Biz orayı dünyada büyüklük taslamayanlara, fesatçılık ve bozgunculuk peşinde olmayanlara veririz.
Hayırlı âkıbet, günahlardan sakınanlarındır.

63 – Rahman’ın has kulları o kimselerdir ki onlar yerde tevazu ile yürürler.
Cahiller kendilerine laf atarsa “Selametle!” derler.

HAC
34 – Biz her ümmete kurban ibadeti koyduk ki
Allah’ın kendilerine erzak olarak verdiği hayvanları keserken Allah’ın adını ansınlar.
Şunu unutmayın ki hepinizin ilahı bir tek İlahtır.
Öyleyse yalnız O’na teslim olun. Sen ey Resulüm: O alçak gönüllü, samimi ve ihlaslı olanları müjdele!
Son düzenleyen Safi; 4 Mayıs 2018 17:22
fadedliver - avatarı
fadedliver
Ziyaretçi
27 Kasım 2009       Mesaj #5
fadedliver - avatarı
Ziyaretçi
''Sizden biri öfkelendiğinde ayakta ise otursun.Öfkesi geçerse ne ala!Yoksa uzanıp yatsın''
Sufyan bin abdullah es-sakafi'den (r.a) şöyle rivayet edilir:
Resulallah'a (a.s.m)
''Ya rasulallah,en çok neden korkmalı ve endişe etmeliyim? diye sordum.
Resulallah (a.s.m) dilini tuttu ve ''İŞTE BU!'' diye buyurdu.
''Hangi halde bulunursan bulun,Allahtan kork.Yaptığın kötü bir işin arkasından bir iyilik yap ki, o, onu yok etsin.İnsanlara güzel ahlakla muamele et,iyilikle davran''
''Kuvvetli kimse güreşte başkalarını yenen değil,öfke halinde nefsine hakim olandır''
''Küçüklerimize şefkat,büyüklerimize saygı göstermeyen bizden değildir''
''Her duyduğunu söylemesi,kişiye günah olarak yeter''
''Hiç kimse öfkeli iken iki kişi arasında hüküm vermesin'
Son düzenleyen Safi; 4 Mayıs 2018 17:23
_Yağmur_ - avatarı
_Yağmur_
VIP VIP Üye
4 Mayıs 2010       Mesaj #6
_Yağmur_ - avatarı
VIP VIP Üye
Güzel Ahlakla İlgili Ayetler
BAKARA SURESİ

*129 - Ey bizim Rabbimiz, bir de onlara içlerinden öyle bir peygamber gönder ki, onlara senin âyetlerini tilavet eylesin, kendilerine kitabı ve hikmeti öğretsin, içlerini ve dışlarını tertemiz yapıp onları pâk eylesin. Hiç şüphesiz Azîz sensin, hikmet sahibi Sensin.

*151 - Nitekim içinizden size bir peygamber gönderdik. O size âyetlerimizi okuyor, sizi temizliyor , size kitabı ve hikmeti öğretiyor. Size bilmediğiniz şeyleri öğretiyor.

*172 - Ey iman edenler! Size kısmet ettiğimiz rızıkların hoş ve temiz olanlarından yiyin ve Allah'a şükredin, eğer yalnız O'na kulluk ediyorsanız.

*232 - Kadınları boşadığınız zaman iddetlerini bitirdiklerinde, aralarında meşru bir şekilde rızalaştıkları takdirde, kendilerini kocalarıyla nikâhlanacaklar diye sıkıştırıp, engellemeyin. İşte bu, içinizden Allah'a ve ahiret gününe iman edenlere verilen bir öğüttür. Bu, sizin hakkınızda daha hayırlı ve daha nezihtir. Allah bilir, siz bilemezsiniz

AL-İ İMRAN SURESİ

*77 - Allah'a verdikleri sözü ve yeminlerini az bir paraya satanlar var ya, işte onların ahirette bir payı yoktur; Allah kıyamet günü onlarla hiç konuşmayacak, onlara bakmayacak ve onları temizlemeyecektir. Onlar için acı bir azab vardır.

*164 - Andolsun ki Allah, müminlere kendilerinden, onlara kendi âyetlerini okuyan, onları arındıran ve onlara kitab ve hikmeti öğreten bir Peygamber göndermekle büyük bir lütufta bulunmuştur. Oysa onlar, daha önce apaçık bir sapıklık içindeydiler.

NİSA 49 - Kendi nefislerini temize çıkaranları görmüyor musun? Hayır! Ancak Allah, dilediğini temize çıkarır. Onlara kıl kadar zulmedilmez.

ENFAL : 53 - Bu, Allah'ın bir kavme verdiği nimeti, onlar kendilerini değiştirmedikçe değiştirmemesinden dolayıdır. Gerçekten de Allah hakkiyle işiten, herşeyi bilendir

NUR SURESİ

*21 - Ey iman edenler! Şeytanın adımlarını takip etmeyin. Kim şeytanın adımlarını takip ederse, şunu bilsin ki o, edepsizlikleri ve kötülüğü emreder. Eğer üstünüzde Allah'ın lütuf ve merhameti olmasaydı, içinizden hiçbir kimse temize çıkmazdı. Fakat Allah, dilediğini arındırır. Allah işitir ve bilir.
*28 - Orada kimse bulamazsanız, size izin verilinceye kadar oraya girmeyin. Eğer size, "Geri dönün!" denilirse, hemen dönün. Çünkü bu, sizin için daha temiz bir davranıştır. Allah, yaptığınızı bilir.

*30 - (Resulüm!) Mümin erkeklere, gözlerini (harama) dikmemelerini, ırzlarını da korumalarını söyle. Çünkü bu, kendileri için daha temiz bir davranıştır. Şüphesiz Allah, onların yapmakta olduklarından haberdardır.

*CUMA'A : 2 - O'dur ki ümmiler içinde, kendilerinden olan ve onlara Allah'ın âyetlerini okuyan, onları temizleyen, onlara kitap ve hikmeti öğreten bir Peygamber gönderdi. Oysa onlar, önceden apaçık bir sapıklık içinde idiler.

*KALEM : 4 - Sen elbette yüce bir ahlak üzeresin.

*ABESE : 3 - Ne bilirsin, belki o temizlenecek?

*ABESE : 7 - Onun temizlenmemesinden sana ne?*

*ŞEMS : 9 - Elbette nefsini temizleyip parlatan kurtulmuştur. *

*LEYL : 18 - O ki, Allah yolunda malını verir, temizlenir.

*TEVBE : 103 - Onların mallarından sadaka al ki, onunla kendilerini temizlersin, tertemiz edersin. Bir de haklarında hayır dua et. Çünkü senin duan kalblerini yatıştırır. Allah işitendir, bilendir.

*KEHF SURESİ*
*19 - Onları bir mucize olarak uyuttuğumuz gibi, birbirlerine sorsunlar diye kendilerini uyandırdık da içlerinden bir sözcü şöyle dedi: "Ne kadar durup kaldınız?" (Kimi) "Bir gün ya da günün bir parçası kadar kaldık" dediler. (Kimi de) şöyle dediler: "Ne kadar durduğunuzu, Rabbiniz daha iyi bilir. Şimdi siz birinizi, bu gümüş paranızla şehre gönderin de baksın, hangi yiyecek daha temiz ise, ondan size azık getirsin. Hem çok dikkatli davransın ve sizi kimseye sezdirmesin."

*74 - Yine gittiler. Nihayet bir erkek çocuğa rastladıklarında Hızır hemen onu öldürdü. Musa: "Kısas olmadan masum bir cana nasıl kıyarsın? Doğrusu sen çok fena bir şey yaptın" dedi.

*MERYEM : 19 - Melek: "Ben, sana temiz bir oğlan bağışlamak için, Rabbinin gönderdiği bir elçiyim" dedi.

*TAHA : 76 - Adn cennetleri vardır ki, altlarından ırmaklar akar, onlar, orada ebedî olarak kalacaklardır. Ve işte bu, (küfür ve isyandan) arınanların mükafatıdır. Meâl-i Şerifi

*FATIR : 18 - Hem günah çeken bir kimse, başkasının günahını çekmeyecek; yükü ağır basan, onun yüklenilmesine çağırsa da ondan bir şey yüklenilmeyecek, isterse bir yakını olsun. Fakat sen ancak o kimseleri sakındırısın ki, gaybda Rablerinin korkusunu duyarlar, namazı dürüst kılarlar. Temizlenen de sırf kendisi için temizlenir. Nihayet dönüş Allah'adır.
Son düzenleyen Safi; 4 Mayıs 2018 17:23
"İnşallah"derse Yakaran..."İnşa" eder YARADAN.
Gece Prensesi - avatarı
Gece Prensesi
Ziyaretçi
7 Mayıs 2011       Mesaj #7
Gece Prensesi - avatarı
Ziyaretçi
Evet iyi bir müslüman olmak için güzel ahlaka sahip olmak, kötü ahlaktan uzak durmak gerekir. Ancak bununla dünya ve ahiret saadeti elde edilir.

Güzel ahlak, ilim ve edep öğrenmekle, iyi insanlarla arkadaşlık etmekle elde edilir. Kötü ahlak da bunun tersidir. Yani cahil kalmak, edepsiz olmak, kötü insanlarla arkadaşlık etmekten hasıl olur. Cenab-ı Hak, Peygamber efendimizi överken (Gerçekte sen büyük bir ahlak üzeresin) buyuruyor. (Kalem 4)

İyi insan, iyi ahlaklı insan demektir. Dinimiz iyi huylar edinmemizi, kötü huylardan kaçınmamızı emretmektedir.

Güzel ahlaka sahip kimselere gıpta etmek, onlar gibi olmaya gayret etmek gerekir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Nimete kavuşmuş olanlardan, tevazu gösterene ve kendini hep kusurlu bilene, helalden kazanıp, hayırlı yerde sarf edene, fıkıh bilgileri ile hikmeti [tasavvufu] birleştirene, helale harama dikkat edene, fakirlere acıyana, işlerini Allah rızası için yapana, huyu güzel olana, kimseye kötülük yapmayana, ilmi ile amel edene ve malının fazlasını dağıtıp, lafının fazlasını saklayana müjdeler olsun.) [Taberani]

Güzel sözler
Ahlak hakkında İslam âlimleri buyuruyor ki:
"Kötü ahlaklı, parçalanmış testiye benzer. Ne yamanır, ne de eskisi gibi çamur olur."
"Her binanın bir temeli vardır. İslam’ın temeli de güzel ahlaktır."

"Kötü ahlak, öyle bir fenalıktır ki, onunla yapılan birçok iyilikler fayda vermez. Güzel ahlak, öyle bir iyiliktir ki, onunla yapılan günahlar bile affa uğrar."

"Yükselen bütün insanlar ancak güzel ahlakları sayesinde yükselmişlerdir."
"Güzel ahlak güler yüzlülük, cömertlik ve kimseyi üzmemek demektir."

"Güzel ahlak, kimseyle çekişmemek ve kimseyi çekiştirmemektir."
"Güzel ahlak, eziyet vermemek ve meşakkatlere katlanmaktır."
"Güzel ahlak, genişlikte ve darlıkta insanları razı etmeye çalışmak demektir."

"Güzel ahlak, Allah’tan razı olmak demektir. Yani hayrı ve şerri Allah’tan bilmek, nimetlere şükür, belalara sabretmektir."

"Güzel ahlakın en azı, meşakkatlere göğüs germek, yaptığı iyiliklerden karşılık beklememek, bütün insanlara karşı şefkatli olmaktır."

"Güzel ahlak, haramlardan kaçıp helali aramak, diğer insanlarla olduğu gibi aile efradıyla da iyi geçinip onların maişetlerini temin etmektir."

"Güzel ahlak, Yaratanı düşünerek, yaratılanları hoş görmek, onların eziyetlerine sabretmektir."

Bir müslümana çatık kaşla bakmak haramdır. Güler yüzlü olmayan kimse mümin sıfatlı değildir. Herkese karşı güler yüzlü olmalıdır.

Hadis-i şerifte, Allah’a ve ahiret gününe iman edenin, misafirine ve komşusuna ikram etmesi, ya hayır söylemesi veya susması emredilmiştir. (Buhari)

Başkasının kötü ahlakından şikayet eden kimsenin kendisi kötü ahlaklıdır. Başkalarının kötülüklerinden bahsediyorsak, bu kendimizin kötü olduğunun alametidir. Güzel ahlak, eziyetleri sineye çekmektir.

Güzel ahlaklı olmanın alameti şunlardır
İnsaflı olmak, arkadaşlarının hatasını görmemek, hüsnü zan etmek, suizandan [kötü zandan] kaçınmak, arkadaşlarının eziyetlerine göğüs germek, onlardan şikayetçi olmamak, hep kendi ayıp ve kusurlarıyla meşgul olmak, kendi nefsini kınamak, güler yüzlü olup, herkesle yumuşak konuşmaktır.
Güzel ahlaklı kimse, edeplidir az konuşur, hatası azdır, gıybet etmez, Allah için sever, Allah için buğzeder, emanete riayet eder, komşu ve arkadaşını korur. Bütün hasletlerin başı ise hayadır.

Hazret-i Hızır buyurdu ki:
(Güler yüzlü ol, hiddetlenme! Hep faydalı iş yap, az da olsa zararlı iş yapma! Lüzumsuz dolaşma, boş yere gülme, hiç kimseyi kusurundan dolayı ayıplama, günahların için ağla!)

Büyüklerden Ebu Osman El-Hayri’yi ziyafete davet ettiler. Davet yerine vardığı zaman kendine (Kusura bakma, çok insan geldi seni kabul edemeyeceğiz) dediler. Az gidince tekrar çağırdılar. Gelince tekrar, kabul edemeyeceklerini bildirdiler. Böyle birkaç defa çağırıp geri döndürdükten sonra (Biz seni denemek için bunu yaptık. Gerçekten güzel ahlaklıymışsın) dediler. Cevabında buyurdu ki: (Bu ahlak o kadar güzel midir? Bir köpeği de çağırsanız gelir, kovsanız gider.)

Ahlakı güzelleştirmek
Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
(Ahlakınızı güzelleştiriniz) [İbni Lal]

(Sizin imanca en güzeliniz, ahlakça en güzel olanınızdır.) [Hakim]

(Ya Rabbi senden, sıhhat, afiyet ve güzel ahlak dilerim.)
[Harâiti]

(Ben ancak güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim.) [Beyheki]

(Güzel ahlak, büyük günahları, suyun kirleri temizlemesi gibi temizler. Kötü ahlak ise, salih amelleri, sirkenin balı bozduğu gibi bozar.)
[İ. Hibban]

(Allahü teâlâ indinde kötü ahlaktan büyük günah yoktur. Çünkü, kötü ahlaklı bir günahtan tevbe edip kurtulursa, bir başka günaha düşer. Hiçbir vakit günahtan kurtulamaz.)
[İsfehani]

(Bir kimse tevbe ederse, tevbesini Allahü teâlâ kabul eder. Kötü ahlaklı kimsenin tevbesi makbul olmaz. Zira bir günahtan tevbe ederse kötü ahlakı sebebiyle, daha büyük günah işler.)
[Taberani]

(Güzel ahlak, senden kesilen akrabanı ziyaret etmek, sana vermeyene vermek, sana zulmedeni affetmektir.)
[Beyheki]

(Din, güzel ahlaktır.)
[Deylemi]

(Müminlerin iman yönünden en faziletlisi ahlakça en iyi olanıdır.) [Tirmizi]

(Şüphesiz güzel ahlak, güneşin buzu erittiği gibi günahları eritir.) [Harâiti]

(Bir müslüman güzel ahlakı sayesinde, gündüzleri oruç tutan, geceleri ibadet eden kimselerin derecesine kavuşur.)
[İ. Ahmed]

(Bir insan az ibadet etse de, güzel ahlakı sayesinde en yüksek dereceye kavuşur.)
[Taberani]

(Yumuşak davran! Sertlikten sakın! Yumuşaklık insanı süsler, çirkinliği giderir.)
[Müslim]

(Yumuşak davranmayan, hayır yapmamış olur.)
[Müslim]

(En çok sevdiğim kimse, huyu en güzel olandır.) [Buhari]

(Yumuşak olan kimseye, dünya ve ahiret iyilikleri verilmiştir.) [Tirmizi]

(Cehenneme girmesi haram olan ve Cehennemin de onu yakması haram olan kimseyi bildiriyorum. Dikkat ediniz! Bu kimse insanlara kolaylık, yumuşaklık gösterendir.)
[İ. Ahmed]

(Yumuşak olanlar ve kolaylık gösterenler, hayvanın yularını tutan kimse gibidir. Durdurmak isterse hayvan ona uyar. Taşın üzerine sürmek isterse hayvan oraya koşar.)
[Ebu Davud]

(Cennete götüren sebeplerin başlıcası, Allahü teâlâdan korkmak ve iyi huylu olmaktır. Cehenneme götüren sebeplerin başlıcası da, dünya nimetlerinden ayrılınca üzülmek, bu nimetlere kavuşunca sevinmek, azgınlık yapmaktır.)
[Tirmizi]

(İmanı en kuvvetli kişi, ahlakı en güzel ve hanımına en yumuşak olandır.)
[Tirmizi]

(İnsan, güzel huyu ile, Cennetin en üstün derecelerine kavuşur.
[Nafile] İbadetlerle bu derecelere kavuşamaz. Kötü huy, insanı Cehennemin en aşağısına sürükler.) [Taberani]

(İbadetlerin en kolayı, az konuşmak ve iyi huylu olmaktır.)
[İbni Ebiddünya]

(Şu üç şey bulunan kimsenin imanı kâmildir: Herkesle iyi geçinen güzel ahlak, kendini haramlardan alıkoyan vera, cehlini örten hilm.)
[Nesai]

(Dünyada veya ahirette özür dilemek zorunda kalacağın söz ve hareketten uzak durmaya çalış!)
[Hakim]

(Söz veriyorum ki, münakaşa etmeyen, haklı olsa da, dili ile kimseyi incitmeyen, şaka ile veya yanındakileri güldürmek için, yalan söylemeyen, iyi huylu olan müslüman Cennete girecektir.)
[Tirmizi]

(Şu altı şeyi yapanın Cennete girmesine kefilim: Konuşunca doğru söyleyen, verdiği sözü yerine getiren, emanete riayet eden, namusunu koruyan, gözlerini haramdan sakınan, ellerini kötülükten çeken.)
[İ.Ahmed]

(Allahü teâlâ buyuruyor ki: “Size gönderdiğim İslam dininden razıyım,
[bu dini kabul edip, bu dinin emir ve yasaklarına riayet edenlerden razı olur, onları severim.] Bu dinin tamam olması, ancak cömertlikle ve iyi huylu olmakla olur. Dininizin tamam olduğunu her gün, bu ikisi ile belli ediniz!) [Taberani]

(Sıcak su buzu erittiği gibi, iyi huylu olmak, günahları eritir, yok eder. Sirke balı bozup yenilmez hâle soktuğu gibi, kötü huylu olmak, ibadetleri bozup yok eder.)
[Taberani]

(Hak teâlâ yumuşak huyluya yardım eder, sert ve öfkeliye yardım etmez.)
[Taberani]

(Yumuşak olan, kızmayan müslümanın Cehenneme girmesi haramdır.)
[Tirmizi]

(Yavaş, yumuşak davranmak, Allahü teâlânın kuluna verdiği büyük bir ihsandır. Aceleci olmak, şeytanın yoludur. Allahü teâlânın sevdiği şey, yumuşak ve ağırbaşlı olmaktır.)
[E.Ya’la]

(Kişi, yumuşaklığı, tatlı dili ile, gündüzleri oruç tutanın ve geceleri namaz kılanın derecesine kavuşur.)
[İ. Hibban]

(Kızınca, öfkesini yenerek yumuşak davrananı Allahü teâlâ sever.)
[İsfehani]

(Güler yüzle selam veren, sadaka verenin sevabına kavuşur.) [İ.E.dünya]

Bir kimse Resulullah efendimizden nasihat istedi, (Kızma, sinirlenme) buyurdu. Birkaç kere sordu, hepsine de (Kızma, sinirlenme) buyurdu. (Buhari)

Sual:
İyi insan olmak için ne yapmak gerekir?
CEVAP
İyi insan olmak için kâmil yani olgun müslüman olmak gerekir. Zaten müslüman, iyi insan demektir.
Allah indinde mümin çok kıymetlidir. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Müminler, öyle kimselerdir ki, Allah anıldığı zaman kalbleri titrer, Allah’ın âyetleri okununca, imanları kuvvetlenir ve yalnız Rablerine dayanıp güvenirler, namazı doğru kılar, kendilerine rızık olarak verdiğimizden [Allah’ın razı olduğu yerlere] harcarlar.) [Enfal 2-3]

(Müminler, muhakkak kurtuluşa ermiştir. Namazlarını huşu içinde kılar, boş ve lüzumsuz şeylerden yüz çevirir, zekatlarını verir, iffetlerini korur, emanet ve ahidlerine riayet ederler.)
[Müminun 1-8]

(Onlar, Allah’ın ahdini yerine getirir, verdikleri sözü bozmaz, Rablerinin rızasını isteyip sabreder ve kötülüğü iyilikle savarlar.)
[Rad 20-22]

(Büyük günahlardan ve hayasızlıktan sakınır, öfkelendikleri zaman da kusurları bağışlar ve işlerini aralarında istişare ederler.)
[Şura 37,38]

(İnanıp hayırlı iş işleyen
[mümin]lerin kötülüklerini, and olsun, örteriz, onları yaptıklarının en güzeli ile mükafatlandırırız.) [Ankebut 7]

(Allah onların
[müminlerin] kötülüklerini örter, onlara işledikleri şeylerin en güzellerinin karşılığını verir.) [Zümer 35]

(Allah, inanıp emirlerini yapan müminlere mağfiret ve büyük ecir vaad etmiştir.)
[Feth 29]

(Elbette müminler kardeştir.)
[Hucurat 10]

Müminlerle ilgili hadis-i şeriflerden bazıları da şöyle:
(Müslüman, elinden ve dilinden müslümanların emin olduğu kimsedir.) [Buhari]

(Mümin akıllı, basiretli, uyanıktır. Her işte Allah’ın rızasını gözetir. Acele etmez, ilim sahibidir, haramlardan kaçar.)
[Deylemi]

(Mümin, koku satan kimse gibidir. Yanında otursan için açılır. Onunla gezsen veya ortak iş yapsan faydasını görürsün. Onun her işi faydalıdır.)
[Taberani]

(Müminler, birbirine karşı sevgi ve merhamette, bir vücut gibidir. Vücudun bir yeri rahatsız olunca, bütün vücut huzursuz olup onun tedavisi ile meşgul olunduğu gibi, müslümanlar da böyle birbirine yardıma koşmalıdır.)
[Buhari]

(Mümin ülfet eder
[iyi geçinir], ülfet etmeyen ve ülfet edilmeyende hayır yoktur.) [Beyheki]

(Müminin yanına giren, güzel bir bahçeye girmiş gibi ferahlık duyar.)
[Deylemi]

(Mümin lanet etmez, kötülemez, müstehcen konuşmaz ve hayasız olmaz.)
[Hakim]

(Mümin arıya benzer; konduğu dalı kırmaz, oraya zarar vermez. Toplayıp bıraktığı eseri de güzeldir.)
[Beyheki]

(Mümin, yumuşaktır, hafiftir. Munis bir deve gibi boyun eğer, "Ih" denince, yer sert olsa da çöker.)
[Beyheki]

(Mümin sert değildir. Yumuşaklığından dolayı ahmak zannedilir.)
[Deylemi]

(Mümin geçim ehlidir. Arkadaşına rahatlık verir. Münafık ise geçimsizdir, arkadaşına sıkıntı verir.)
[Dare Kutni]

(Halkın elindekine göz dikmemek, müminin alametlerindendir.)
[Dare Kutni]

(Komşusu kötülüğünden emin olmayan, mümin olamaz.)
[Buhari]

(Çevrendekilerle güzel komşuluk et ve kendin için sevdiğini, başkaları için de sev ki müslüman olasın.)
[Harâiti]

Kime dinin emirlerini yapmak kolay gelirse, onun salih biri olduğu anlaşılır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Ahirete ait istediğine kolayca kavuşur, dünyaya ait olana kavuşman zorlaşırsa, bil ki sen iyi bir hâl üzerindesin. Bunun tersi olursa kötü haldesin!) [Beyheki]

Müslümanın vasıfları nelerdir
Sual:
Allah’tan korkan müslümanın vasıfları nelerdir?
CEVAP
Allah’tan korkan bir kimse, Onun emirlerini yapmaya, yasaklarından sakınmaya titizlikle çalışır. Hiç kimseye kötülük yapmaz. Kendine kötülük yapanlara sabreder. Yaptığı kusurlara tevbe eder. Sözünün eri olur. Her iyiliği Allah için yapar.

Kimsenin malına, canına, namusuna göz dikmez. Çalışırken, alış veriş ederken, kimsenin hakkını yemez. Herkese iyilik eder. Şüpheli şeylerden kaçınır. Makam sahiplerine, zalimlere yaltaklanmaz. İlim ve ahlak sahiplerine saygı gösterir.

Arkadaşlarını sever ve kendini sevdirir. Kötü kimselere nasihat verir. Onlara uymaz. Küçüklerine merhametli ve şefkatli olur. Misafirlerine ikram eder. Kimseyi çekiştirmez. Keyfi peşinde koşmaz. Zararlı ve hatta faydasız bir şey söylemez. Kimseye sert davranmaz. Cömert olur. Malı ve mevkii herkese iyilik etmek için ister.

Riyakârlık, iki yüzlülük yapmaz. Kendini beğenmez. Allahü teâlânın her an gördüğünü ve bildiğini düşünerek hiç kötülük yapmaz. Onun emirlerine sarılır. Yasaklarından kaçar. İşte, Allah’tan korkanlar milletine, ülkesine faydalı olur.

Allahü teâlâ, Kur’an-ı kerimde, inananları şöyle tarif etmektedir:
(Rahim olan Allahü teâlânın kulları, yeryüzünde gönül alçaklığı ile vakar ve tevazu ile yürürler. Cahiller, onlara sataşacak olursa, bunlara [sağlık ve selamet sizin üzerinize olsun gibi] güzel söz söyler, [büyük bir yumuşaklık gösterirler.] Onlar geceleri secde yapar ve kıyâmda dururlar [namaz kılarlar.] Onlar, “yâ Rabbi, Cehennem azabını bizden uzaklaştır. Cehennem azabı devamlıdır ve çok şiddetlidir. Orası şüphesiz kötü bir yer ve kötü bir duraktır” derler. Bir şey verdikleri zaman, israf etmez, cimrilik de yapmazlar, ikisi ortası bir yol tutarlar. Kimsenin hakkını yemez, Allah’a şerik koşmaz, Ondan başkasına yalvarmazlar. Allah’ın dokunulmasını haram ettiği cana kıyıp, haksız olarak kimseyi öldürmez, zina etmezler. Bunlardan birini yapanın Kıyamette azabı kat kat olur, orada zelil ve hakir olarak ebedi bırakılır. Ancak, Allah, tevbe eden ve doğru iman eden ve ibadet ve faydalı iş yapanların kötülüklerini iyiliğe çevirir. Allah, af ve merhamet sahibidir. Tevbe edip, amel-i salih işleyen, Allahü teâlâya [tevbesi makbul ve Onun rızasına kavuşmuş olarak] döner. Onlar yalan yere şahitlik yapmaz, faydasız ve zararlı işlerden kaçınırlar. Kendilerine âyetler okunduğu zaman, kör ve sağır davranmazlar, [dikkat ile dinleyip bu âyetlerle kendilerine yapılması emredilen şeyleri yaparlar.]) [Furkan 63-73]
_EKSELANS_ - avatarı
_EKSELANS_
Kayıtlı Üye
17 Ocak 2013       Mesaj #8
_EKSELANS_ - avatarı
Kayıtlı Üye
Güzel ahlak ile ilgili ayetler
Huylar, seciyeler, mizaçlar, anlamında bir kavram. Hulk, hulûk kelimelerinin çoğul şeklidir. Hulk veya hulûk insanın beden ve ruh bütünlüğü ile alâkalıdır. Ahlâk bu çerçeve içinde, "insanın bir amaca yönelik olarak kendi arzusu ile iyi davranışlarda bulunup kötülüklerden uzak olmasıdır" şeklinde tanımlanabilir.

Kur'an-ı Kerîm'de Resulullah (s.a.s.)'a hitaben: "Sen en yüce bir ahlâk üzeresin " (el-Kalem, 68/4) buyurulmuş ve Hz. Peygamber'in kendisi de: "Ben ahlâkî prensipleri tamamlamak üzere gönderildim." buyurmuştur.

Güzel ahlakı süsleyen en büyük fazilette ihlastır. Allah C.C. nün rızasını kazanıp, güzel ahlak üzere olmak gerekmektedir.

"Yoksula, yetime ve esire onun rızası için yemek yedirirler ve "biz size sırf Allah rızası için yediriyoruz. Sizden bir karşılık ve teşekkür beklemiyoruz" (derler)" (el-İnsan, 76/8-9).
Son düzenleyen Safi; 4 Mayıs 2018 17:24

Benzer Konular

18 Temmuz 2013 / Ziyaretçi Cevaplanmış
2 Mart 2014 / Misafir Cevaplanmış
12 Aralık 2016 / Ziyaretçi Cevaplanmış
30 Aralık 2009 / Misafir Soru-Cevap
22 Temmuz 2011 / Misafir Soru-Cevap