Ziyaretçi
Gaziantep
topraklarının yarıya yakını Akdeniz Bölgesi, daha büyük bölümü Güneydoğu Anadolu Bölgesi sınırları içinde kalan il ve il merkezi kent.
Sponsorlu Bağlantılar
Yüzölçümü 7.642 km2 olan Gaziantep ili güneybatıda Hatay, batıda Adana, kuzeyde Kahramanmaraş, kuzeydoğuda Adıyaman, doğuda Şanlıurfa illeri, güneyde de Suriye ile çevrilidir. İl topraklarını Akdeniz’den ayıran Amanos Dağları, aynı zamanda batıda Adana’yla doğal bir sınır oluşturur. Fırat Irmağı da doğuda ilin Şanlıurfa’yla arasındaki doğal sınırı çizer.
Doğal yapı.
İl toprakları batıdaki Kahramanmaraş-Hatay Çöküntü Oluğu) ile doğudaki Fırat Vadisi arasında uzanan dalgalı düzlükler ve dağlardan oluşur. İslâhiye çukurluğunun doğusunda yükselen Sof (Kartal) Dağının 1.496 m’lik doruğu ilin en yüksek noktasıdır. Yavuzeli’nin batısındaki Karadağ (1.081 m) ve Kilis’in kuzeydoğusundaki Gülbahar Tepesi de (1.02i m) öteki önemli yükseltilerdir. Gaziantep kenti yöresinden kuzeydoğuya doğru Gaziantep Platosu uzanır. Bu dalgalı düzlük alan, Fırat Irmağıyla doğudaki Şanlıurfa Platosundan ayrılır.
İldeki en önemli akarsu Fırat Irmağıdır; Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde kalan kesimin suları da Fırat aracılığıyla Basra Körfezine dökülür. Bunlardan Karasu, Kahramanmaraş topraklarından doğar; Araban Ovasından geçip batıdan Fırat’a katılır. Sof Dağının doğu kesiminden kaynaklanan Merzimen (Bozatlı) Deresiyse Yavuzeli’nin güneyinden geçip Fırat’a karışır. İl ve Türkiye sınırlarından çıkmadan Fırat’a karışan son önemli akarsu Nizip Çayıdır. Fırat’a Suriye topraklarında katılan Sacır Suyu da Sof Dağından doğar ve kaynağından Gaziantep kenti yöresine kadar Alleben Deresi adıyla anılır. İlin Akdeniz Bölgesi'nde kalan batı kesiminin suları Akdeniz’e ulaşır. İslâhiye’nin kuzeyindeki Karagöl’den çıkan Karaçay, kuzey-güney doğrultusunda akarak Hatay il sınırları içinde Asi Irmağına katılır. Karasu adıyla da bilinen Karaçay üzerinde kurulmuş olan sulama amaçlı Tahtaköprü Barajı, il sınırları içindedir. Sof Dağından kaynaklanan ve Kilis yöresinin sularını toplayan Afrin Çayı, Suriye topraklarından geçip Hatay’da Karaçay’la birleştikten sonra Asi Irmağına katılarak Akdeniz’e ulaşar. Gaziantep topraklarının küçük bir kesimi ise sularını Suriye’ deki kapalı havzaya gönderir. Gaziantep Platosunun güneybatısından kaynaklanan Balık Suyu, Elbeyli’nin batısından Suriye topraklarına girer ve Küveyk adını alarak Halep’in güneyindeki bataklığa akar.
İl alanının yaklaşık dörtte birini oluşturan ovalardan başlıcaları İslâhiye, Barak, Tilbaşar (Oğuzeli), Araban ve Yavuzeli’dir. İlin batı kesiminde, Kahramanmaraş-Hatay Çöküntü Oluğunda yer alan İslâhiye Ovası, verimli alüvyonlu topraklarla kaplıdır. İl sınırları içindeki uzunluğu yaklaşık 60 km, genişliği ise 10-15 km dolayındadır; ortasından Karaçay geçer. Tilbaşar Ovasını Alleben-Sacır Suyu, Barak Ovasını Nizip Çayı, Yavuzeli Ovasını Merzimen Deresi, Araban Ovasını da Karaçay sular. Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) kapsamındaki Sınır Fırat, Gaziantep-Araban ve Gaziantep projeleri ile, ilin Fırat Havzasında kalan ovaların sulama olanaklarının geliştirilmesi planlanmıştır. Bu projelerle Fırat üzerinde Birecik ve Kargamış, Nizip Çayı üzerinde Hancağız, Sacır Suyunun kolu olan Tüzel Suyu üzerinde Kayacık, Balık Suyu üzerinde de Kemlim barajlarının yapılması planlanmış, bunlardan Hancağız Barajı tamamlanmıştır.
Ekonomi
Gaziantep, sosyoekonomik açıdan Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin en gelişmiş illerindendir. Ekonomisi öncelikle tarıma dayalıdır; sanayi ve ticaret de önem taşır.
İl topraklarının hemen hemen tümü hem yüzey şekilleri, hem de niteliği bakımından tarıma elverişlidir. Bu toprakların yaklaşık üçte ikisinde bitkisel üretim yapılır. İklim koşullan da çok çeşitli bitkilerin üretilmesine uygundur. Gaziantep tarımının pazara açılması Osmanlı dönemine uzanır. Gaziantep ve Kilis, Osmanlı Devleti’nin en büyük vilayetlerinden olan Halep’in sebze ve meyve gereksinimini karşılıyordu. Gaziantep aynca Halep’e ve Halep üzerinden çeşitli Arap kentlerine yönelen canlı hayvan ticaretinin en önemli merkeziydi. Cumhuriyet’in ilk yıllarında bir durgunluk dönemi yaşayan Gaziantep tarımı, 1950’lerden sonra özellikle ulaşımdaki gelişmelerle yeniden canlandı. 1954’te Narlı-Gaziantep demiryolu hattının, 1956’da da Birecik Köprüsü’nün ulaşıma açılmasıyla il tarımı hızla pazara yöneldi.
İlin bitkisel üretimi modern yöntemlerin de kullanılmasıyla büyük ölçüde çeşitlenmiştir. Tahıl ve baklagillerin yanı sıra antepfıstığı, zeytin, pamuk gibi ekonomik değeri yüksek bitkiler yetiştirilir ve bağcılık yapılır. İldeki ekili alanların büyük bölümünde başta buğday olmak üzere tahıl yetiştirilir. Eskiden beri ildeki en gelişmiş tarım kollarından biri sebzeciliktir; en gelişmiş tarım kollarından biri sebzeciliktir; en çok domates, patlıcan, biber, kabak, salatalık, kavun ve karpuz yetiştirilir, ayrıca önemli miktarda soğan üretilir. En geniş bağ alanına sahip illerden olan Gaziantep’in, 1989’da Türkiye toplam üzüm üretiminde yüzde 8’den çok payı vardı. İl meyveciliğinin asıl önemli kolu zeytincilik ve antepfıstığı üretimidir. İlde bulunan 3 milyonu aşkın meyve veren ağaçtan elde edilen 37.524 ton (1986) ürün, Türkiye toplam zeytin üretiminin yüzde 4’üne yakındır. Üzüm ve zeytin dışında incir, nar, erik, zerdali ve ceviz gibi meyvelerin üretimi de Türkiye çapında önem taşır. Eskiden Şamlı tüccarlar tarafından pazarlandığı için şam- fıstığı adıyla da bilinen antepfıstığı, Gaziantep’in en ünlü ve Türkiye’nin de önemli ihraç ürünlerindendir. Gaziantep, 7,8 milyonu aşkın meyve veren ağaçtan alman 10.092 ton (1989) ürünle Türkiye antepfıstığı üretiminde yüzde 25’lik bir paya sahiptir.
Toprakların doğal verimliliğinin yüksek olmasına karşın, yazın yağış miktarının çok azalması, il alanının bazı kesimlerinde nadas uygulamasını zorunlu kılmaktadır. Sulama olanaklarının yeterli olduğu topraklardan ise yılda iki ürün alınır. Güneydoğu Anadolu Projesi’nin gerçekleşmesiyle il tarımında büyük bir verim artışı beklenmektedir.
Hayvancılık, bitkisel üretime oranla geri durumdadır. Hayvancılığı elinde tutan göçerlerin yerleşik yaşama geçmesi, 1950’lerden sonra ekim alanlarının genişlemesi sonucunda çayır ve meraların daralması ve yem bitkileri üretiminin sınırlı oluşu hayvancılığı olumsuz yönde etkilemiştir. Hayvan varlığı da azdır; koyun, kıl keçisi ve sığır yetiştirilir. 1970’lerde ilde bir hayvan hastanesi açılmıştır. Kümes hayvancılığı gelişmektedir. Gaziantep’in Türkiye hayvancılığındaki asıl önemi canlı hayvan ticaretinden kaynaklanır. Gaziantep, Osmanlı döneminden beri Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde yetiştirilen hayvanlarla hayvansal ürünlerin toplanıp dağıtıldığı en büyük merkezlerdendir. İlden Arap ülkelerine önemli ölçüde canlı hayvan ihraç edilir.
Hem bir sınır ili olan, hem de etki alanı il sınırlarını aşan bir bölgesel merkez işlevi taşıyan Gaziantep’te, ekonominin en gelişkin kesimlerinden biri de ticarettir. Ticaret, gıda ve dokuma kollarında yoğunlaşmıştır, ilin kendi ürünlerinin yanı sıra etki alanı içindeki bölgenin tarım ürünleriyle gelişmiş yörelerin malları da Gaziantep’te toplanıp pazarlanır. Eskiden ticarette kaçakçılığın önemli bir payı vardı. Günümüzde ise Gaziantep ve Kilis kentleri canlı birer sınır ticareti merkezidir. Gaziantep-Halep karayolunun Kilis’in güneyinde Türkiye sınırlarından çıktığı Öncüpınar’da (Tibil) ve Halep’ten gelen demiryolunun Türkiye sınırlarına girdiği Çobanbey’de gümrük kapılan vardır.
1968’de kalkınmada öncelikli iller kapsamına alman Gaziantep’te, önceleri yeterince gelişmemiş durumda olan sanayi, son yıllarda canlanma göstermiştir. İlin geleneksel sanayi kolları olan dokuma, gıda ve şarapçılık günümüzde de önem taşır. Çimento ve içki fabrikaları ile Et ve Balık Kurumu’nun (EBK) kombinası kamuya ait başlıca sanayi kuruluşlarıdır. Özel kesim yatırımları ise dokuma, konfeksiyon, gıda, içki, kimya, metal eşya ve makine imalatı dallarında yoğunlaşmıştır. Gaziantep Organize Sanayi Bölgesi 1973’te açıldı. Gaziantep küçük sanayisi, büyük sanayiye yan sanayi oluşturmayan, onunla bütünleşmeyen, kendi içinde belirgin bir uzmanlaşma yaratmış bağımsız kuruluşlar durumunda olmasıyla, Türkiye’nin öteki kentlerindeki küçük sanayiden farklı özellikler gösterir. Makine, metal eşya, dokuma, gıda dallarında üretim yapan çok sayıda küçük sanayi kuruluşu vardır. Gaziantep, küçük sanayi işyerlerinin sayısı bakımından 1980’de Türkiye’nin sekizinci iliydi. Büyük sanayi kuruluşlarının ve atölyelerle işyerlerinin çoğu Gaziantep kentinde toplanmıştır. İldeki zeytinciliğin merkezi durumunda olan Nizip’te bir zeytinyağı fabrikası kurulmuştur. Yeraltı kaynakları açısından pek zengin olmayan ilin İslâhiye yöresinde boksit, Fevzipaşa yöresinde dolomit, Kilis yöresinde de fosfat ve manganez yatakları vardır.
Tarih
Gaziantep yöresinde yapılan araştırma ve kazılarda ele geçen buluntular, yöredeki ilk yerleşimlerin Neolitik Çağa uzandığını göstermektedir. Bilinen en eski yerleşme, il merkezinin 10 km kadar kuzeyinde yer alan Dülük köyündeki Dolikhe kentidir. Sakçagöze, Zincirli, Gedikli ve Tilmen höyüklerinde yapılan kazı çalışmalarında İlk Tunç Çağında kurulduğu sanılan yerleşmeler bulunmuştur. Orta Tunç Çağında Babil denetiminde olan yöre Hitit, Hurri-Mitanni ve Mısır arasında çatışmalara neden oldu. Son Tunç Çağında Hitit egemenliğine girmiş durumdaydı; bu dönemde Karkamış kenti önem kazandı. Daha sonra yöreyi denetim altına alan Asurlar Karkamış’a “Hatti ülkesi” diyorlardı. Yöredeki Geç Hitit prenslikleri Karkamış’ın önderliğinde ayaklanınca, halk Asurlar tarafından Asur’a sürüldü.
Dönemin öteki önemli prenslikleri Sakçagözü ve Zincirli’de kuruluydu. İÖ 6. yüzyılda Perslerin eline geçen yöre Kapadokya satraplığına bağlandı. İÖ 4. yüzyıl sonlarında İskender’in egemenliğine girdi ve bunu Selevkoslarm yönetimi izledi. Selevkoslar, İÖ 2. yüzyıl boyunca Roma desteğiyle egemenliklerini sürdürdüler. İÖ 2. yüzyılda kurulan Kommagene Krallığı’nın kısa süreli yönetiminden sonra yöre, IS 72’de Roma’nın Suriye Eyaleti’ne bağlandı. Aramilerin yaşadığı Dolikhe, Antiochia ad Taunun olarak da adlandırıldı. Hititlerin ünlü Baal tapınağının bulunduğu Dolikhe, Roma ve Bizans dönemlerinde de dinsel işlevini sürdürdü. Bir süre Sasanilerin ve Hamdanilerin elinde kalan Dolikhe, 10. yüzyıl sonlarında Bizans’ın Telükh Theması’na bağlıydı. Alp Arslan’ın komutanlarından Emir Afşin, 1067’de Dolikhe’yi ele geçirip buradan yörenin güneyine akınlar yaptı.
Yöreye Türkmenlerin yerleşmeye başlamasından sonra Dolikhe önemini yitirdi; güneyinde yer alan ve adı Arap kaynaklarında Ayntab olarak geçen yerleşme önem kazandı. Yöredeki Anadolu Selçuklu yönetimi, Haçlıların 1098’de Urfa Haçlı Kontluğu’nu kurmalarına değin sürdü. 12. yüzyıl başında Frankların Maraş Senyörlüğü’ne bağlanan Ayntab, 1150’de yeniden Anadolu Selçuklularının denetimine girdi. Yörede yeniden başlayan Haçlı etkinliğini kıran Türkmenler, 13. yüzyıl başlarına değin Ayntab’a egemen oldular.
Daha sonra Halep Eyyubilerine bağlanan yöre 1218’de bir kez daha Selçuklulara geçti. 13. yüzyıl ortalarında İlhanlılar Anadolu’da etkili olmaya başlayınca Ayntab, Memlûklere bağlandı. Bir ara İlhanlIların eline geçen yöre 14. yüzyıl başlarına değin Memlûklerle çekişme konusu oldu. Bu dönemde iç işlerinde bağımsızlığını koruyan Ayntab, 14. yüzyıl boyunca Dulkadıroğullarıyla Memlûkler arasında el değiştirdi. 15. yüzyılda Memlûklerin denetimi sürerken, Dulkadıroğulları üzerinde etkili olan OsmanlIlar yöreyle ilgilenmeye başladılar. I. Selim’in (Yavuz) Memlûk Devleti’ ni ortadan kaldırmasından sonra, Ayntab ve yöresi kesin olarak Osmanlı topraklarına katıldı (1517).
1839’da kısa bir süre Osmanlı Devleti’ne başkaldıran Mısırlıların elinde kaldı. 19. yüzyıl başlarına değin Zulkadriye (Kahramanmaraş) Eyaleti’ne bağlı bir sancak olan Ayntab yöresi, 1818’de Halep Eyaleti Merkez sancağına bağlı kaza, 1908’den sonra da sancak yapıldı. 19. yüzyıldan sonra Ayntab ya da Ayıntap adıyla anılan sancak merkezi, Mondros Mütarekeşi’ni (30 Ekim 1918) izleyen günlerde önce İngilizler, sonra da Fransızlar tarafından işgal edildi. Kurtuluş Savaşı’nın örnek yerel direnişlerinden olan, tüm kent ve yöre halkının katıldığı Antep Savunması’yla 25 Aralık 1921’de işgalden kurtuldu. Yerel direnişin sürdüğü sırada, 6 Şubat 1921’de 93 sayılı yasayla kente Gazi sanı verildi; 1924’te bu yöre vilayet (il) yapıldı. 1928’de il ve il merkezinin adı Gaziantep biçiminde değiştirildi.
Kentin yapısı
İl merkezi Gaziantep kenti, nüfus bakımından Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin en büyük, Türkiye’nin ise altıncı büyük kentidir (1990). Eskiden Anadolu’yu Ortadoğu ve Uzakdoğu’ya bağlayan tarihsel İpek Yolu üzerinde yer alıyordu. Günümüzde ise Türkiye’nin batı ve güney kesimlerini Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleriyle birleştiren kara ve demir yollarının kesiştiği noktadadır. Aynca Türkiye’yi güneydoğusundaki komşu ülkelere ve bu ülkeleri birbirine bağlayan yollar da kentten ve il sınırlan içinden geçer. Kent, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde etki alanı içine giren büyük bir alanın da mal ve hizmet akışının odaklandığı önemli bir merkezdir.
Cumhuriyet’in ilk yıllarında kentteki sanayi kuruluşlarının çoğu tarıma dayalıydı. Yerel sermayenin devlet tarafından desteklenmesiyle dokuma, un, içki, ağaç ürünleri, makine ve sabun üretimi gelişmişti. Ticarette ise en önemli yeri canlı hayvan tutuyordu. 1930’larda Gaziantep’ten Mısır, Suriye ve öteki Arap ülkelerine yılda 80-100 bin baş canlı hayvan satılıyordu. Kaçak olarak yapılan canlı hayvan ticareti ise çok daha büyük boyutlardaydı.
Gaziantep’in asıl gelişimi yeni ulaşım bağlantılarının kurulduğu ve kentin hinterlandını oluşturan kırsal kesimde önemli değişikliklerin gerçekleştiği 1950’lerde başladı. Kente demiryolunun ulaşması ve Birecik Köprüsü’nün açılması, çevre illerle, Türkiye’nin öteki bölgeleriyle ve sınır ülkeleriyle ilişkileri güçlendirdi. 1969’da açılan Gaziantep-Karkamış demiryolu hattıyla kent, sınır demiryoluna bağlandı. 1972’de Kömürler-Bahçe arasındaki yolun tamamlanması, Gaziantep-Adana karayolunun kısalmasını sağladı.
1950’lerde ilin kırsal kesiminde işsizliğin baş göstermesi ve aynı dönemde kentteki sanayi, ticaret ve hizmet sektörlerinde görülen canlanma büyük bir nüfus hareketine yol açtı. Kente göç eden nüfusun büyük bölümü ilin kırsal kesimindendi. Ayrıca Adıyaman, Kahramanmaraş, Şanlıurfa, Mardin, Hakkâri, Van ve Siirt gibi illerden de göç oldu. 1950’de 72 binden az olan kent nüfusu 1970’te üç kat artarak 227 bini aştı. 1985’te 1970’e göre iki kattan çok artış göstererek 480 bine yaklaştı, 1990’da ise 600 bini aştı. Bölgenin sanayi açısından en gelişmiş kenti olan Gaziantep’in, Güneydoğu Anadolu Projesi’nin tamamlanmasından sonra özellikle tarıma dayalı sanayilerde daha da gelişeceği sanılmaktadır. Kent ülke çapında baklavasıyla tanınır. Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’nın (UNDP) desteğiyle planlanan Küçük Sanayi Geliştirme Merkezi Gaziantep Pilot Projesi’yle (KÜSGEM) yapılan tesisler 1974’te küçük sanayicilere devredilmiştir.
1987’de kurulmuş olan Gaziantep Üniversitesinin kentteki fakülte ve yüksekokullarından başka, Kahramanmaraş, Şanlıurfa, Adıyaman ve Kilis’te de birimleri bulunmaktadır. Kente ve bölgeye yönelik sağlık hizmetleri Devlet, SSK, Göğüs Hastalıkları, Çocuk hastaneleriyle Doğumevi ve özel hastaneler tarafından karşılanmaktadır.
Kent karayoluyla Ankara’ya 682 km uzaklıktadır. Haydarpaşa-Bağdat demiryolu kentten geçer. 1976’aa açılan Gaziantep Havaalanı ilin, ülkenin öteki önemli merkezleriyle hava ulaşımını sağlar.
Tarihsel yapılar
Kentte Memlûklere, Dulkadıroğullarına ve OsmanlIlara ait çok sayıda tarihsel yapı vardır. Yapım tarihi bilinmeyen Gaziantep Kalesi Bizans döneminde 6. yüzyılda, Osmanlı döneminde de 1481 ve 1557’de onarılmış, içine cami ve köşkler yapılmıştır. Ömerive Camisi gibi Boyacı (Kadı Kemaleddin), Eyüpoğlu, Esenbek, Ali Nacar (Annacar) camilerinin de yapım tarihleri bilinmemektedir. Ali Dola (Ala’ üd-Devle) Camisi’nin 1479-1515 arasında, Dulkadıroğulları döneminde yapıldığı sanılmaktadır. Daha sonraki dönemlerde geçirdiği onarımlardan ötürü yalnızca minaresi özgün biçimini koruyabilmiştir. Tahtalı (Tahtani) Cami, 16. yüzyıl ortalarında Tunuslu Ferruh Ağa’nın yaptırdığı sanılan Ağa Camisi, Handaliye Camisi, 16. yüzyılın ikinci yarısında yapıldığı sanılan Alaybey Camisi, Hacı Nasır Camisi, Şeyh Fethullah Camisi, Bostancı Camisi, 17. yüzyılın ilk yarısında yapılan Bekirbey Camisi, Ahmed Çelebi Camisi, Şirvani Camisi (İki Şerefeli Cami), 1698’de Aparoğlu Hacı Mehmed’in yaptırdığı Ömer Şeyh Camisi, Kozanlı Camisi, 18. yüzyıl başında yapıldığı sanılan Ayşe Bacı Camisi, Hüseyin Paşa (Çıkrıkçı) Camisi, 18. yüzyıl ortalarında mescitten camiye dönüştürülen Karagöz Camisi ve 1969’a değin müze olarak kullanılan Mehmed Nuri Paşa Camisi kentteki başka önemli tarihsel yapılardandır.
Ahmed Çelebi Camisi’nin bitişiğindeki Ramazaniye Medresesi’nin yazıtından 1713’te yapıldığı anlaşılmaktadır. 14. yüzyılda yapıldığı öne sürülen Şeker Han, günümüzde özgün biçimini yitirmiş olan Paşa Hanı, 17. yüzyıla ait Hışva Hanı, 18. yüzyıl başlarından kalma Emir Ali Hanı, 18. yüzyılın başlarında Hüseyin Paşa’nın yaptırdığı Zincirli Bedesteni (Eski Hal), 19. yüzyıl sonlarında vakıf olarak yaptırılan Millet Hanı, gene aynı dönemde yapılan ve girişindeki taş işçiliğiyle dikkati çeken Kürkçü Hanı, Belediye Hanı ve 19. yüzyıl ortalarından kalma Kemikli Bedesten gibi yapılar, Gaziantep’in eskiden beri önemli bir ticaret ve konaklama merkezi olduğunu ortaya koymaktadır.
Kentteki tarihsel hamamlardan başlıcaları Eski Hamam, Keyvan Hamamı (15. yy), Paşa Hamamı (16. yy), Şıh Hamamı (16. yy), Pazar Hamamı, Naip Hamamı, Tabak Hamamı ve Hüseyin Paşa (Çıkrıkçı) Hamamı’dır (1747). Bu sonuncu yapının bitişiğinde Hüseyin Paşa Çeşmesi yer alır. Alleben Deresi üzerindeki Debbağhane Köprüsü’nü 1259’da Melik Nasır yaptırmıştır. İlde yapılan kazı ve araştırmalarda ele geçen tarihsel buluntular 1944’te bir müze deposunda toplanmış ve sonradan Mehmed Nuri Paşa Camisi’ne taşınarak 1958’de sergilenmeye başlamıştır. Yapımı 1968’de tamamlanan Gaziantep Müzesi 1969’da ziyarete açılmıştır. Müzenin arkeoloji ve etnografya bölümleri vardır.
Gaziantep Belediyesi Cumhuriyet’ten önce kurulmuştur. Nüfus (1990) il, 1.140.594; kent, 603.434.
kaynak: Ana Britannica
Son düzenleyen Safi; 8 Şubat 2017 02:13