Arama

Gökbilim (Astronomi) - Sayfa 3

Bu Konuya Puan Verin:
Güncelleme: 7 Eylül 2011 Gösterim: 53.797 Cevap: 23
B.L.A.C.K - avatarı
B.L.A.C.K
Ziyaretçi
10 Aralık 2008       Mesaj #21
B.L.A.C.K - avatarı
Ziyaretçi
Gök Bilimi (Astronomi), kökenleri, evrimleri, fiziksel ve kimyasal özellikleri ile gök cisimlerini açıklamaya çalışmak üzere gözleyen bilim dalıdır. Gökbiliminin sınırlı ve özel bir alanı olan gök mekaniği ile karıştırılmaması gerekir. Gökbilim daha açık bir deyişle, yörüngesel cisimleri ve Dünya atmosferinin dışında gerçekleşen, yıldızlar, gezegenler, kuyrukluyıldızlar, kutup ışıkları, galaksiler (gökadalar) ve Kozmik mikrodalga arkaplan ışıması gibi gözlemlenebilir tüm olay ve olguları inceleyen bilim dalıdır. Evrende bulunan her çeşit maddenin dağılımını, hareketini, kimyasal bileşimini, evrimini, fiziksel özelliklerini ve birbirleriyle etkileşimlerini inceler.
Astronomi terimi eski Yunanca’daki astron ve nomos (άστρον et νόμος) sözcüklerinden türetilmiş olup, «yıldızların yasası» anlamına gelir. Asteroitlerin ve kuyruklu yıldızların keşfindeki katkıları gözönüne alınırsa, gökbilim amatörlerin de halen etkin bir rol oynayabildikleri nadir bilim dallarından biridir.
Sponsorlu Bağlantılar
Gök bilimi yeryüzündeki en eski bilimlerden biri olarak kabul edilir. Arkeolojik bulgular en eski çağlarda bile insanların gök biliminin konuları hakkında bilgileri olduğunu ortaya koymaktadır. Neolitik çağda insanlar ekinoksların periyodik karakterini, mevsimlerle ilişkisini ve bazı takımyıldızları bilmekteydiler. Modern gök bilimi gelişimini, özellikle antik çağdaki ve onları izleyen matematikçilere ve Ortaçağ’ın sonunda keşfedilmiş gözlem aletlerine borçludur. Başlangıçta ayrılmaz bir ikili sayılan ve paralel olarak ilerleyen Astroloji ve gök bilimi zamanla yollarını birbirlerinden ayırmak zorunda kalmışlardır.



Antik Çağ’da gök bilimi

Tarantula nebulası

Antik Çağ'da gök biliminin gelişimindeki önemli hususlar olarak şunlar söylenebilir :
Gökbilim önceleri yalnızca, çıplak gözle görülen gök cisimlerinin gözlemi ve hareketleri hakkındaki öngörülerden oluşuyordu. Eski zamanlarda gözlemler çıplak gözle yapılıyorsa da o zamanlar günümüzdeki gibi sanayi ve ışık kirliğinin bulunmayışı insanlara büyük bir avantaj sağlıyordu. Bu yüzden antik çağda yapılan gözlemlerin günümüzde yapılması neredeyse olanaksız derecesinde zordur.
Eski insanların dairesel tarzda dikmiş oldukları 6.500 yıllık megalitlerin (Nabta Playa, Stonehenge) gökbilimsel gözlem amacıyla kullanıldıkları sanılmaktadır.
Eski çağlarda gökbilimde ilerlemiş uygarlıklardan bazıları, Çin, Hint, Sümer, Kalde, Mısır, Toltek, Zapotek ve Maya uygarlıklarıdır.
Rig-Veda’da Güneş’in hareketine bağlanan 27 takımyıldızdan ve 13 bölümlü zodyaktan söz edilir.
Mayalar ise teleskopları olmadıkları halde Venüs’ün evrelerini ve tutulmalarını tam olarak saptayabilmişlerdi.
Antik Yunanlar’ın gök bilimine yaptıkları en önemli katkı, yıldızları kadir derecelerine göre sınıflandırmaya çalışmış olmalarıdır.


Ortaçağ’da gök bilimi

Ortaçağ’da gökbilim bilgilerinin İslam bilginlerince geliştirildiği ve bu bilgilerin sonradan Batı'ya aktarıldığı görülür[kaynak belirtilmeli]. Gökbilimi geliştiren bu İslam bilginlerinden başlıcaları şöyle sıralanır :
El-Fergani (805–880), Gök cisimlerinin hareketleri üzerine yazılar yazdı, ekliptiğin eğikliğini hesaplamasını sağladığı gözlemlerde bulundu.
El-Kindi (801–873), filozof ve ansiklopedici bilgin, gökbilim üzerine 16 eser yazdı.
El-Battani (855–923), gökbilimci ve matematikçi
El-Hasib El-Mısri (850–930), Mısırlı matematikçi
El-Harezmi (780-850): Türkistanlı matematikçi.
Ebubekir Er-Razi (864–930), İranlı bilgin
El-Farabi (872–950) büyük filozof ve bilgin.
El-Khujandi 10. yy.’ın sonunda Tahran yakınında bir gözlemevi inşa etti.
Ömer Hayyam (1048–1131), cetveller hazırladı, takvimi geliştirdi.
Ibn El-Haytham (965–1039), matematikçi ve fizikçi.
El-Biruni, (973–1048), matematikçi, gökbilimci ve ansiklopedici.
El-Tusi (1201–1274), filozof, matematikçi, gökbilimci ve ilahiyatçı; trigonometrinin kurucularından biri olarak kabul edilir.
El-Kashi (1380–1429), (Özbekistan)
Uluğ Bey (1393 - 1449) Timur İmparatorluğu'nun 4. hükümdarı. Matematikçi ve gökbilimci.
Ali Kuşçu (1403 - 1474 ) Türk gökbilimci, matematikçi ve dilbilimci



Rönesans’ta gök bilimi


Kopernik Güneş merkezli güneş sistemi modelini fikir olarak ortaya attı.
Koperniğin fikri Galile ve Kepler tarafından savunuldu, geliştirildi ve düzeltildi.
Kepler Güneş’in çevresindeki gezegenlerin hareketini belirleyen bir yasalar sistemi olduğunu düşünen ilk kişi oldu.
Çekimi hareket yasalarıyla tanımlayan Newton oldu. Böylece gezegenlerin hareketine makul bir açıklama getiren ilk kişi de o oldu.Aynı zamanda yansıtıcı teleskobu icat etti.



Günümüzde gök bilimi


Gök bilimi 19. ve özellikle 20.yy.’da baş döndürücü bir hızla ilerlemiştir. Yakın zamanlardaki keşif ve gelişmelerle ilgili olarak şunlar söylenebilir:
Teleskopların geliştirilmiş olmasının yanısıra, diğer bilim dallarındaki ilerlemelerin de gök bilimine yardımcı olmaları sayesinde, evrenin gizleri bir bir açığa çıkmaktadır.
Gökbilimdeki en önemli gelişmelerden biri, tayfölçümü de denilen spektroskopinin (maddelerin ışıkla olan etkileşimlerini anlamaya çalışma, maddelerin soğurduğu ve yaydığı ışığı, yani elektromanyetik dalgaları saptayarak maddenin yapısı hakkında sonuçlara varma tekniği) yani yıldız ışığının elektromanyetik spektral analizine başlanmış olmasıdır.
Diğer yıldızların ışıklarının analizi, bu yıldızların ışığının temelde Güneş’in ışığından farksız olduğunu, fakat yıldızlar arasında sıcaklık, kütle ve boyut bakımından son derece büyük farklılıklar bulunduğunu göstermiştir.



Evrenin genişlemesi, galaksiler giderek birbirinden uzaklaşmaktadır.
20. yy.’ın başında diğer galaksilerden ayrı bir birim olarak galaksimizin varlığı kanıtlanabilmiştir.
Ardından Hubble yasası ile evrenin bir genişleme içinde olduğu saptanmıştır; galaksiler giderek birbirinden uzaklaşmaktadır.
Kozmolojik termik ışıma (fosil ışıması) ve kimyasal elementler ve izotoplarının maddeden ayrılmasını açıklayan farklı nükleosentez teorileriyle büyük ölçüde gökbilim ve fiziğe dayalı olan Büyük Patlama kuramı yoluyla Kozmoloji özellikle 20.yy.’da büyük gelişmeler göstermiştir.
20.yy.’ın bu alandaki son gelişmeleri olarak, radyoteleskopların, radyoastronominin, modern bildirişim araçlarının ortaya çıkması sayılabilir. Bunlar sayesinde, elektromanyetik dalgalarla uzayı aşan parçacıkların spektroskopik analizi yapılabilmiş ve böylece uzak gök cisimleri üzerinde yeni deney türleri olanaklı hale gelmiştir.



Gök biliminin dalları, alanları, konuları

Antikçağdaki başlangıç döneminde gök bilimi yalnızca astrometriden, yani yıldız ve gezegenlerin gökyüzündeki konumlarının ölçümünden ibaretti. Daha sonra Kepler ve Newton’un çalışmaları gök cisimlerinin kütle çekimi etkisi altındaki hareketlerinin matematik yoluyla öngörülmesini sağlayan gök mekaniğini doğurdu. Bu iki alandaki (astrometri ve gök mekaniği) çalışmaların çoğu, önceleri, elle yapılan işlemlerden oluşuyordu. Günümüzde ise bu çalışmalar bilgisayarlar ve fotoğraf aygıtları ile yapılabilmektedir ki; bu da gök cisimlerinin konum ve hareketlerinin çok büyük bir hızla saptanabilmesini sağlamaktadır. Bu yüzden modern gökbilim daha ziyade gök cisimlerinin fiziksel doğasını gözlemlemleye ve anlamaya yönelmiştir.
20.yy.’dan itibaren profesyonel gök bilimi iki alana ayrılma eğilimi göstermiştir : Gözlem astronomisi ve teorik astrofizik. Gök bilimcilerin çoğunun her iki alanda da çalışıyor olmasıyla birlikte, profesyonel gökbilimciler giderek bu iki alandan birinde uzmanlaşma eğilimi göstermektedirler. Gözlem gök bilimi esas olarak verilerin elde edilmesiyle ilgilenir. Teorik astrofizik ise esas olarak gözlemlenen fenomenleri anlamaya ve öngörülerde bulunmaya çalışır. Teorik astrofizik gözlem gökbilimine bir tamamlayıcı etken olarak gökbilimsel oluşumları açıklamaya çalışır da denilebilir.
Gök biliminin bir dalı olan astrofizik, yıldızların gözlemiyle sınıflandırılan fiziksel fenomenleri tanımlar, belirler. Günümüzde gök bilimcilerin hepsi de belirli bir astrofizik bilgisine sahiptirler ve gözlemleri de hemen hemen her zaman, yine astrofizik bağlamında incelenir. Bununla birlikte, kendilerini yalnızca astrofiziği incelemeye vermiş araştırmacılar da yok değildir. Astrofizikçilerin çalışması gökbilimsel gözlem verilerini analiz etmek ve onları fiziksel olgulara indirgemektir.
Astrofiziğin bir dalı olan Kozmoloji, evreni fiziksel bir sistem olarak inceler; yani evrenin doğuşu ve büyümesi, evrimi, gökcisimlerinin fiziksel ve kimyasal özellikleri ve konumlarının hesaplanması ile ilişkilidir. Gökbilim gözlemleri salt gökbilim ile ilişkili değildir; aynı zamanda genel görelilik kuramı gibi fizikte çok önemli yeri olan kuramların sınanması için de gözlemsel veri sağlar.
Kullanılan inceleme yöntemi, amaç ve konuya göre birbiriyle iç içe olan, genel gök bilimi, astrofizik ve uzay bilimleri gibi birçok dala ayrılır. Gök biliminde inceleme alanları aynı zamanda şu iki kategoride ele alınır:
Konuya göre gök bilimi. Genellikle uzayın bölgelerine göre (örneğin galaktik gök bilimi) ve ilgili meselenin tiplerine göre dallara ayrılır (yıldızların oluşumu, kozmoloji).
Gözlem tarzına göre gök bilimi. Saptanan partiküllerin tipine (ışık, nötrino) veya dalga genişliğine (radyo dalgaları, gözle görünen ışık, kızılötesi ışınlar) göre dallara ayrılır.


Konuya göre gök bilimi
Gözleme göre gök bilimi

Detaylı Bilgi İçin ::ViKiPeDiA::

Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
23 Haziran 2010       Mesaj #22
Avatarı yok
Yasaklı
Paralaks Nedir Ne İşe Yarar?

Sponsorlu Bağlantılar

Astrofizikte "Trigonometrik Paralaks" diye bir şey vardır ve yıldızların bize uzaklıklarını ya da bir ikili sistemdeki (birbirlerinin çevresinde dönen iki yıldız. Evrendeki yıldızların çoğunluğunun böyle ikili ve çoklu sistemler oluşturduğu sanılıyor) yıldızlar arasındaki ayrım açısını ölçmeye yarar. Daha iyi anlaşılması için başımızı göklerden, bastığımız yere çevirelim. Paralaks, yıldızların mesafelerini ölçmek üzere kullanılmaya başlamadan çok önceleri keşfedilmiş bir şeydir. Geometrinin temel öğretilerindendir ve menzil, erim, uzaklık ölçer. Kolaylıkla ulaşabileceğimiz iki noktayı alalım, ve diyelim ki bu iki nokta arasındaki mesafe 100 metredir. İki nokta arasındaki uzaklığı bildiğimize göre, bu iki nokta ve uzaktaki başka bir nesne,(bu da seyir halinde bir yelkenli olsun), arasındaki açıyı ölçtüğümüzde, Öklid geometrisinin ilkelerinden yararlanarak teknenin kıyıdan ne kadar uzakta olduğunu saptayabiliriz. Bu teknikten yararlanarak bir nesnenin sizden ya da bir başka nesneden uzaklığını, yüksekliğini ya da genişliğini ölçmek mümkündür. Hatta mühendislik ilkeleriyle birlikte kullanıldığında, bir binanın dengeli ve yıkılmayacak şekilde ne kadar yüksek olabileceği de ölçülebilir




Kaynak:Tübitak
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
25 Haziran 2010       Mesaj #23
Avatarı yok
Yasaklı
Astronominin (Gökbilimin) Son Aşaması

Gökbilim 19. ve özellikle 20.yy’da baş döndürücü bir hızla ilerlemiştir. Gökbiliminin son aşamasında keşif ve gelişmelerle ilgili olarak şunlar söylenebilir:

* Teleskopların geliştirilmiş olmasının yanısıra diğer bilim dallarındaki ilerlemelerin de gökbilimine yardımcı olmaları sayesinde evrenin gizleri bir bir açığa çıkmaktadır.

* Gökbilimindeki en önemli gelişmelerden biri tayfölçümü de denilen spektroskopinin (maddelerin ışıkla olan etkileşimlerini anlamaya çalışma, maddelerin soğurduğu ve yaydığı ışığı, yani elektromanyetik dalgaları saptayarak maddenin yapısı hakkında sonuçlara varma tekniği) yani yıldız ışığının elektromanyetik spektral analizine başlanmış olmasıdır.

* Diğer yıldızların ışıklarının analizi bu yıldızların ışığının temelde Güneş’imizin ışığından farksız olduğunu, fakat yıldızlar arasında ısı, kütle ve boyut bakımından son derece büyük farklılıklar bulunduğunu göstermiştir.

* Evrenin genişlemesi, galaksiler giderek birbirinden uzaklaşmaktadır.20. yy’ın başında diğer galaksilerden ayrı bir birim olarak galaksimizin varlığı kanıtlanabilmiştir.

* Ardından Hubble yasası ile evrenin bir genişleme içinde olduğu saptanmıştır; galaksiler giderek birbirinden uzaklaşmaktadır.

* Kozmolojik termik ışıma (fosil ışıması) ve kimyasal elementler ve izotoplarının maddeden ayrılmasını açıklayan farklı nükleosentez teorileriyle büyük ölçüde gökbilim ve fiziğe dayalı olan Big-Bang teorisi yoluyla Kozmoloji özellikle 20.yy’da büyük gelişmeler göstermiştir.

* 20.yy’ın bu alandaki son gelişmeleri olarak, radyoteleskopların, radyoastronominin, modern bildirim araçlarının ortaya çıkması sayılabilir. Bunlar sayesinde, elektromanyetik dalgalarla uzayı aşan atomların ve farklı izotopların yayınlarının spektroskopik analizi yapılabilmiş ve böylece uzak gök cisimleri üzerinde yeni deney türleri olanaklı hale gelmiştir.





Kaynak:Bilimnet
Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
7 Eylül 2011       Mesaj #24
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi

Gökbilim

Gökcisimlerinin yapısını, hareketlerini, birbirlerine göre konumlarını inceleyen bilim dalı.

En eski bilimlerdendir. İ.Ö. 2000'den önce Babilliler, Çinliler ve Mısırlıların, tarımsal etkinliklerini Güneş ve Ay'ın düzenli hareketlerine göre ayarladıkları bilinmektedir. Yunan filozofları daha çok göğün fiziksel yapısıyla ilgilenirken, onları izleyen Yunan bilim adamları, gökcisimlerinin konumlarıyla ilgilendiler.

Yunan gökbiliminin hemen tüm başarıları, Klaudios Ptolemeos'un yazılarında özetlenmiştir. Arapçaya çevrilerek Orta Çağ Avrupası'na kadar gelen "Almagest" adlı yapıtı, 1400 yıl boyunca gökbilimciler için başlıca kaynak oldu. Bu dönem boyunca gökbilimin ana amacı, kehanette bulunmaktı. Kopernik, gökbilimini, yalnızca gökcisimlerinin konumuyla ilgilenmekten kurtararak gezegenlerin hareketlerine kuramsal bir yaklaşım getirdi.

Güneş'in, Ay ve gezegenlerin, Dünya'nın çevresinde eşmerkezli fenerler gibi döndükleri inancına karşılık Kopernik, "De Revolutionibus" (1543) adlı yapıtında Güneş'in gezegenler sisteminin ortasında hareketsiz durduğunu öne sürdü. Kopernik'in varsayımı, denizcilerin kullandıkları tabloların hesaplanmasında sağlam bir temel oluşturduysa da, görüşleri ancak, Newton'un 1687'de Kepler yasalarını matematiksel olarak ortaya koymasıyla bir gökbilim kuramı hâline gelebildi. Bu sırada Tycho Brahe'nin son derece önemli gözlem verileri üzerinde çalışan Kepler, Mars'ın yörüngesinin dairesel değil, eliptik olduğunu ortaya koymuş; Galileo da Güneş lekelerini, Venüs'ün evrelerini ve Jüpiter'in dört ayını saptayacak gök dürbününü bulmuştu. 17. yüzyıldan sonra teleskopların gelişmesiyle gökbilim de gelişti.

1781'de William Herschel, tarihte ilk kez olmak üzere bir gezegeni, Uranus'u keşfetti, 1838'de bazı yıldızların paralaksının ölçülmesi, yıldızlar arası uzaklıkların saptanmasını sağladı. 1917'de Harlow Shapley, Güneş tayfındaki Fraunhofer çizgilerinin incelenmesiyle, bilim adamları yıldızların kimyasal bileşimini belirlemeye başladılar. İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra radyoteleskopların ve X ışınlı teleskopların kullanılmasıyla gökbilimin alanı genişletilerek kuazarlar, değişen yıldızlar ve nötron yıldızları saptandı. Böylece evrenin, giderek gerçeğe yakın biçimde kavranması ve tutarlı modellerinin geliştirilmesi yolunda önemli adımlar atılmış oldu.

MsXLabs.org & Morpa Genel Kültür Ansiklopedisi

Benzer Konular

6 Ocak 2012 / Misafir Uzay Bilimleri
25 Mart 2012 / nünü Uzay Bilimleri
25 Eylül 2012 / The Unique Uzay Bilimleri
19 Temmuz 2012 / ThinkerBeLL Uzay Bilimleri
10 Mayıs 2012 / KitapKurdu Soru-Cevap