Kantar ağırlığı.
Aelia Eudocia. Bizans dönemi. Pirinç içine kurşun doldurulmuş
Kalkolitik Çağ sonlarında Anadolu'da yoğun olarak metal kullanılmaya başlaması, bölgede ticari ilişkilerin geliştiğini göstermekte, okunan ticaret belgelerinden Anadolu'da Mezopotamya kökenli ağırlık birimlerinin kullanıldıkları anlaşılmaktadır. Anadolu'da Asur Kolonileri Çağı öncesinde ölçü ve tartıyla aygıtlarının varlığı kesin olarak bilinmemekte, ancak ele geçen bazı ölçekli değerli metal buluntuların, ölçü ya da değiş-tokuş birimleri olarak kullanıldığı sanılmaktadır. Örneğin Troya'da ele geçen küçük altın külçeleri ve özellikle ölçekli çubuklar, ölçüye dayalı bir ticaretin açık kanıtları olarak kabul edilebilir. Hititler de, başka Önasya kavimleri gibi, değişim aracı olarak demir, bronz çubuklar ya da gümüş külçeler kullanmışlardır. Bu belirli ağırlık ve boyutlardaki halka ya da çubuk biçimi gümüş külçelerin yanısıra, önceki dönemlerde olduğu gibi hematit ağırlıkların, ağırlık birimi olarak da Babil kökenli şekel ve mina'nın kullanılması sürdürülmüştür.
Bronz mina
Antik Yunan Çağında Atina çevresinde uygulanan Solon yasalarının, Anadolu'da da geçerli olduğu düşünülmektedir. Büyük yasa koyucusu Solon, ağırlık birimi 'talent'i (Yunancası: talanton) para birimi talentden üç mina daha ağır yaparak, aradaki farkı ağırlık talentinin birimlerine paylaştırmıştır. Bu birim stater'dir (873,2 gram) ve eski sikkeye yani 'didrahmi'ye denk sayılacak bir ağırlık birimidir; ayrıca askatları vardır.
Yunanlılar ağırlık birimi olarak genelde talanton ve mna kullanıyorlardı, ama bunların ağırlığı her yerde aynı değildi. Örneğin Solon'dan sonra Atina'da alışverişte kullanılan talent 36,39 kilogramdı. Para birimi olarak ağırlığı ise 25,92 kilogramdı. Talanton'un altmışta biri de mna'ydı (436,60 gram). Eski Yunanlıların kullandığı başlıca sıvı hacim ölçüleri, katule (0,27 litre) ve amphora'dır (19,44 litre). Katı maddeler için hacim ölçüsü olarak da khoniks (1,08 litre) ve medimnos (51,84 litre) kullanılmıştır.
"Tarihin Babası" olarak anılan Halikarnassos'lu Herodotos'un ünlü Tarih'inde, Antik Yunan çağında Anadolu'da kullanılan uzunluk ölçülerinin hemen hepsini buluruz:
Ayak: 0,296 metre
Parmak: ayağın on altıda biri, 0,0185 metre
Dirsek: birbuçuk ayak, 0,444metre
Kulaç: 6 ayak ya da 4 dirsek, 1,776 metre
Plethron: 100 ayak
Stadion: 600 ayak; Atina stadion'u 77,6 metredir.
Palma: 4 Palma 1 ayak, 6 Palma 1 dirsektir
Skenes: (Mısır ölçüsü) 60 stadion'a eşittir; yani 1 skenes 10 kilometre, 656 metredir.
Parasang: (İran ölçüsü) 30 stadion'a eşittir, yani 5 kilometre, 328 metredir.
Roma-Bizans Kantarları ve Terazileri
Tartı aygıtı olarak, antik dönemde terazi (libra), Roma ve Bizans dönemlerinde terazi ve kantar (statera) birlikte kullanılmıştır. Kantar, kare kesitli bir kantar kolu, kol üstünde hareket edebilen bir topuz ve tartılacak nesnenin asıldığı kancalardan oluşur. Kantar kolunun üç yüzü, belirli bir ölçü sistemine göre çentiklerle eşit bölümlere ayrılmış ve böylece hafif, orta ve çok ağır olmak üzere üç tür yük de aynı terazi ile tartılabilmiştir.
Terazi ise, eksende dikey durması gereken bir kolu olan yatay bir çubuğun iki ucuna, eşit uzunlukta ipek ipliklerle asılı iki küçük kefeden oluşur. Daha çok değerli madenlerin, sikke gibi hafif malzemelerin tartılmasında kullanılmıştır.
Müze ve özel koleksiyonlardaki örneklerden, Roma ve Bizans dönemlerinden yakın dönemlere (günümüzden yaklaşık yirmi yıl öncesine) dek kullanılan kantarın, uygarlıklar boyunca ufak değişimlerle uğradığı anlaşılmaktadır. Örneğin Roma ve Bizans ta kantarın üç çengeli varken, Selçuklu ve Osmanlılarda ikiye indirilmiştir. Teraziyse günümüze kadar hiç değişmeden gelmiştir ve bugün de aynı biçimde kullanılmaktadır.
Bizans Kantar Ağırlıkları
Tartı aletlerinde olduğu gibi ağırlıklarda da karşımıza iki tip çıkar: kantarla kullanılan büst biçimli ağırlıklar ve terazi kefesinde kullanılan düz ağırlıklar. Günümüze ulaşan ve 5.-7. yüzyıllar arasına tarihlenen çok sayıda ağırlığın ilk örnekleri Roma döneminde üretilmiştir. Çokgen prizma, büst veya küçük heykel biçiminde ve çeşitli boyutta ağırlıkları olan bronz kantarlar, kolay taşınabilir olmaları nedeniyle pek çok ülkede, tüccar ve satıcılar tarafından tercih edilmiştir. Balmumu eritme yöntemiyle bronzdan dökülen ağırlıkların içi istenilen ölçüde kurşunla doldurulur ve bir kancayla kantar koluna asılırdı.
Ağırlıklarda kullanılan figürler, çoğunlukla imparator, imparatoriçe ya da tanrıça Athena (Minerva) büstleridir. Erken Bizans döneminde, daha çok imparator veya tanrıça Athena figürleri kullanılırken, 5.yüzyılın ikinci çeyreğinde imparatoriçe büstleri yaygın hale gelmiştir. İmparator ve imparatoriçe, tanrı ve tanrıça figürlerinin kantar ağırlığı olarak yeğlenmesinin nedeni, bunların satıcılar için doğruluğu ve dürüstlüğü, alıcılar için de güvenilirliği simgelemeleridir.
Büyük olasılıkla Akdeniz coğrafyasında aynı bölge ticaretinin içinde olan Araplar da, Sasani, Roma ve Bizanslıların kullandığı ölçü birimlerini kullanıyorlardı; ancak İslamiyetin doğuşundan sonra kendi kurallarını koymuşlar ve eski ölçü birimlerini kullanarak yeni bir sistem kurmuşlardır.
İslamiyetin ilk dönemlerinden günümüze cam ağırlıklar ve paraya ölçü oluşturan cam 'sence'ler kalmıştır (Sence'ler, değerli madenden basılan sikkeye ölçü oluşturmak amacıyla yapılmış ağırlık ölçüleridir). Rıtl adı verilen bazı cam ağırlıklar (bu sözcük, İtalyan ölçü birimi "rotolo"dan türemiştir) Emevi, Abbasi, Eyyubi, Fatımi dönemlerinde kullanılmıştır. Günümüze tam olarak ulaşmış bir parça bulunmadığından tam ağırlığı saptanamamıştır ; ancak elde bulunan parçalardan çapının 110 mm kadar olduğu anlaşılmaktadır. Abbasi döneminden kalma 842-847 tarihli çifte rıtl denen ağırlık sa 759.79 gramdır.
Roma ve Bizans'ta kullanılmış olduğunu anlaşılan cam senceler, Araplar tarafından gümüş sikkelerin ağırlıklarının saptanmasında kullanılmıştır. Yapılan araştırmalar, Bizans sencelerin Bizans dinarı solidus ile aynı ağırlıkta olduğunu ve 68 habbeye (4,406 gram), Araplardaki dirhemin ise 66 habbeye (4,276 grama) karşılık geldiğini göstermektedir.
İslamî senceler zamanla gelişerek klasik biçimlerine kavuşmuştur. Kimilerinin üstünde halife, vali, imam ya da şurta adlarıyla Aslahü , Ekremehü , Emta' Lehü gibi Arapça yazılar ve Kuran'dan ibareler yer alır. Genelde sadece tek yüzüne damga vurulan sencelerin iki yüzünün de damgalanmasına Abbasiler döneminde başlanmıştır; bu dönemde sikkenin bir yüzüne kelime-i tevhid, diğerine halife, vali, imam, şurta, vb. adları basılırdı Sencelerdeki renkler, üretim sırasında katılan hammaddeye göre değişiklik göstermiş; mavi renkteki senceler krom oksitten, kehribar rengi kükürt ve karbondan, koyu mavi senceler ise manganezden elde edilmiştir.
Selçuklu ve Beylikler Dönemi Ölçü ve Ağırlıkları
Osmanlı öncesi Türk ölçü sistemi Orta Asya kaynaklıdır ve hem İran'la hem de Çin'le geliştirilen ticari ilişkiler sonucunda oluşmuştur. Divan-ı Lügati't Türk , gündelik yaşamda kulanılan ölçü ve tartı birimlerinin saptanmasında bu dönem için en önemli kaynaktır. Bir yükün yarısı olan artık, istif yığma ölçüsü kırklım, hububat ölçüsü sagu ve arazi ölçümlerinde kullanılan yerel ölçü adları bu kaynakta yer almaktadır.
Bazı 14. yüzyıl kaynakları da İran-İlhanlı ağırlık birimi olarak kullanılan lodra, kantar, okka ve batmanın (menn), hububat ölçüsü olarak kullanılan kile ve müdd'ün Osmanlı öncesi Anadolu'da ölçü sisteminin temelini oluşturduğunu belirtmektedir.
Selçuklu dönemi vakfiyelerinden ukiyye(vukiyye), irdeb ,mûd ve batmanın Selçuklu dönemi ağırlık ve ölçüm sisteminin temel birimleri olduğunu öğreniyoruz. Bu sistem Beylikler dönemi ve Osmanlı dönemi sistemlerine çok etkili biçimde yansıyacaktır.
Batı Anadolu beyliklerinden Menteşe ve Aydınoğulları'nın Bizans, Venedik ve Ceneviz'le geliştirdiği ticari ilişkiler, 14. yüzyılda Anadolu'da bazı Bizans ve İtalyan ölçülerinin de kullanılması sonucunu doğurmuştur. Örneğin İtalyan yarımadasında kullanılan ölçü birimi rotolo batı Anadoluda da geçerli bir ölçü birimiydi.
Osmanlı Uzunluk Ölçüleri
Osmanlı İmparatorluğu'nun temel uzunluk ölçüsü "arşın"dır. Üç tür arşın vardır: Mimari arşın, çarşı arşını ve endaze.
Mimari Arşın 75,8 cm'dir; çarşı arşınından ve endazeden daha uzundur. Bu arşın, arazi, bina ve inşaat ölçümlerinde kullanıldığı için bu adı almıştır. Bina Arşını da denir. Metrenin ¾ kadarıdır. İki mimari arşın, bir buçuk metreden biraz fazladır.
Bir mimari arşının 1/ 24 üne 'parmak', bir parmağın 1/12 sine 'hat', bir hattın 1/12 sine 'nokta' adı verilir.
Böylece 1mimari arşın = 24 parmak = 288 hat = 3456 nokta'dır.
Bunların metrik sistemde karşılıkları da şöyledir:
1 mimari arşın = 75,8 cm
1 parmak = 3,158 cm
1 hat = 0,263 cm
1 nokta = 0,0219cm'dir
Mimari arşın, şimşir, abanoz, fildişi, demir ya da çelikten yapılır ve üstüne parmak bölümlenmesi çizilirdi.
Hafriyatlarda kullanılan'kadem' mimari arşının yarısı kadardır ve 12 parmak uzunluğundadır.
İki buçuk mimari arşına 'kulaç' adı verilir; hafriyatta, kuyu açanlar arasında vesuların derinliğini belirtmekte kullanılan bir ölçüdür.
100 kulaç yani 2500 mimari arşına 'mil'; 3 mil yani 7500 mimari arşına ise 'fersah' denilirdi. Bir kişinin normal bir yürüyüşle yaklaşık bir saatte aldığı mesafe olarak kabul edilmiştir.
4 fersah bir 'berit' ya da 'menzil'dir. 2 berite de bir 'merhale' denirdi.
Gram pirinç ağırlık seti. Tophanede imal edilmiştir.
Metrik Sisteme Geçiş Dönemi
Osmanlıların metrik sisteme geçiş süreci, Sultan Abdülaziz döneminde, 20 Cemaziyelahir 1286 (1869) tarihli bir hatt-ı humayun ve kanunnameyle başlamıştır. Bu kanunnamede uzunluk ölçü birimi olarak metre kabul edilmiş ve eski ölçülere uygun bir adlandırma kaygısıyla metre için "zira-ı a'şarî" deyimi kullanılmıştır.
Bu değişiklikle birlikte, arazi ölçü birimi olarak 'ar', hacim ölçüsü olarak "öşr-i ziya küp" yani 'desimetre küp', birim karşılığı olarak litre, ağırlık ölçüsü olarak da "dirhem-i aşarî" ya da 'gram' kabul edilmiştir. Osmanlı Devletinde kullanılacak metre cinsinden bütün ölçülere örnek olmak üzere platinden bir "zira-ı a'şarî" ve bir kilo ağırlığına eşit bir "vukıyye-i aşariyye" imal ettirilip Hazine-i Hümayun'da saklanması, yasanın ikinci ve yedinci maddeleriyle emredilmiştir. Bu arada yasanın resmi işlemlerde Mart 1287'den (1870) itibaren geçerli olacağı, halkın Mart 1290'a (1873) kadar eski ve yeni ölçüleri birlikte kullanabileceği, bu tarihten sonra eski ölçülerin bütünüyle yasaklanacağı da belirtilmiştir.
Sultan Abdülaziz döneminin bu çabaları, metrik sisteme geçişte yeterli olmamış, kapsamlı bir geçiş, Sultan II: Abdülhamid'in 1881 tarihli kanunnamesiyle gerçekleşebilmiş ve metrik ağırlıklara 1883 tarihinden sonra damga vurulmaya başlanmıştır. Bütün bunlara rağmen 1895 tarihinde (1313 H.) bir kez daha geri dönüldüğü ve Osmanlı topraklarında bir süre daha dirhem kullanılmaya başlandığı görülmektedir. Metrik sisteme son ve kesin geçişse, ancak Cumhuriyet'in kurulmasından sonra 26 Mart 1931'de çıkartılan "Ölçü Kanunu"yla sağlanabilmiştir