Tokugawa Ieyasu

Fransa için Napolyon ne ise Japonya için de Tokugawa Ieyasu da odur. Bir samuray, bir diktatör, bir devlet adamı ve bir vizyoner. "Bu adam ne yaptı ki bu kadar övüyorsun diyenleri duyabiliyorum sanırım, bu adam Japonya'yı bildiğimiz Japonya yaptı. "O nasıl oldu ?" diyenleri de duyabiliyorum, derin bir nefes alın ve arkanıza yaslanın, uzun bir hikaye olacak sanırım.. Şöyle ki Japonya'da olan en büyük savaşlardan biri "Savaşan Devletçikler Dönemi (1467-1551)" savaşı yüzünden ortalık toz dumandan geçilmiyordu. O zamanlar daimyo denilen bir kavram vardı, bu kavramı kendi ağzımdan size en iyi şekilde anlatmaya çalışacağım, toprakları olan kişiler, bir ordu toplayıp kendi egemenliğini ilan ediyordu, o zamanlar yaklaşık 250 daimyo vardı diğer bir deyişle birbiriyle savaşan 250 ordu. 1551 yılına geldiğinde büyükler küçükleri eziyordu ve bu ordular 10'a kadar inmeyi başarmıştı, Ieyasu öldüğünde en büyük balık kendisi vardı, bunu başarmıştı evet, şimdi ise Ieyasu'ya yavaşça giriş yapalım. Ieyasu garip bir ortamda gözlerini açmıştı, barışçıl denilebilecek bir ortamdı, liderlerine itaat zorunluydu, o da güzel bir yöntem izledi "En güçlü olanı takip et !" liderinin yanına yani Oda Aşireti'nin yanına yani Nobunaga'nın yanına, "El öperek dudak aşınmaz." diyordu. Bir süre Takeda Aşireti'nin kendisinden daha güçlü lideri Shingen'in gölgesinde kalsa da bir savaş sırasında kişinin ölmesi sonucu önü açıldı ve Oda Aşireti en güçlüler arasına ismini yazdırdı, Nobunaga, Ieyasu'yu sağ kolu yapmıştı ve Ieyasu hala olan biteni izliyordu, bir sabah ilginç bir şey oldu birkaç samuray Nobunaga'yı haklamaya çalıştı ve başardı ! Toyotomi Hideyoshi ipleri eline almıştı, Ieyasu ise eski mevkisinde sesini bile çıkarmamıştı ve ilerleyen süreçlerde iki aşireti tarihe gömdü. Hideyoshi şüphelenmeye başlamıştı ve Ieyasu'yu gizlice ortadan kaldırmak isteyen Hideyoshi bütün kozlarını oynamaya karar verdi. Kendisi Edo'ya (Tokyo) yerleşirken Ieyasu'yu Mikawa'dan Kanto'ya gitmesini istedi, Hideyoshi'nin amacı oradaki yerleşik düzeni bozmaktı ve bağlantıları koparmaktı. Öyle de oldu fakat Ieyasu'yu hafife almışlardı, elini kılıcına doğru götüren Hideyoshi'ye aniden sağ kroşe darbesi geldi, Hideyoshi silkelenince Ieyasu'nun bekleyebileceğini farketti, büyük bir isyan çıkmıştı. Bunu önlemek için bütün askerlerini batıya yollamıştı Hideyoshi fakat kontrolü hala ele alamadı, çünkü Çin ufukta görünmüştü, Hideyoshi bunu düşünememişti. Bu arada Ieyasu askerlerini yollamamıştı ve çayını alıp onları izliyordu, Hideyoshi'nin başka seçeneği kalmamıştı, Ieyasu'ya diz çöktü ve akıl istedi, bu aklı tam olarak kimden istedi bilinmiyor fakat tüm gücüyle Kore'ye yüklendi sonuç yine HÜSRAN. Boş bir adam olmayan Hideyoshi, ölümünden sonra ülkeyi idare etmesi için ülkeye 5 kişilik bir süper bürokrat ekibi tayin etmişti. Ieyasu biraz daha bekleyebilirdi. Bu arada bu beşlinin lideri olan Ishida Mitsunari'nin zaaflarını tespit etmişti. Adam kibri, küstahlığı ve kabalığıyla pek sevilen biri olmadığını belli etmişti.Gizlice Mitsunari'nin seçkin komutanlarına yaklaşan Ieyasu, adamların ban teline basan soruyu sordu: Gerçekten böyle bir adamın peşinden gitmek istediğinize emin misiniz ?
Dananın kuyruğunun kopacağı gün gelip çatmıştı. 21 Kasım 1600'de Orta Japonya'daki Sekigahar'da çelik çeliğe kavuştu, gürül gürül akan samuray nehirleri tek bir noktada birleşip kan deryasına dönüştü. Mitsunari sinirli bir şekilde ordularına haber yolladı: Ieyasu'yu öldürün ! Fakat o da ne büyük bir ordu Mitsunari'yi darmadağan etmişti. Bu savaştan sonra Japonya adına yeni bir sayfa açılmıştı. Ieyasu artık ülkenin tek tartışılmaz lideriydi.