Arama

Vedat Milor

Güncelleme: 24 Eylül 2016 Gösterim: 14.333 Cevap: 2
Jumong - avatarı
Jumong
VIP VIP Üye
11 Aralık 2011       Mesaj #1
Jumong - avatarı
VIP VIP Üye
Ad:  Vedat Milor.jpg
Gösterim: 2314
Boyut:  26.0 KB

Vedat Milor

neredeyse dünyadaki iyi üniversitelerin hepsine bir uğramış. Galatasaray Lisesi'nden sonra Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümü'nü yüksek şeref derecesi ile bitirdi. Bir dönem London School of Economics'te eğitim gördü. Amerika'ya Berkley Üniversitesi'ne gitti, sosyoloji doktorası yaptı. Bir dönem tezi için Fransa'ya gitti. Doktorası bitip askerliğini de yapınca Dünya Bankası'nda işe başladı. İki yıl süren görevinde bir süre de Kemal Derviş'le çalıştı. Sonra Brown Üniversitesi'ne, sosyoloji bölümüne asistan profesör olarak girdi. Princeton'da Institute For Advanced Study'ye davet edildi, bir yıl misafir öğretmenlik yaptı. Bitmedi, Stanford'da hukuk okudu. İlk yüzde 10'a girerek bitirdi. Aynı okulda yardımcı profesör olarak çalıştıktan sonra bir ara bir şirketin hukuksal işlerine baktı. Daha sonra Georgia Tech Üniversitesi'nde, halen süren öğretim üyeliğine başladı. Milor orada politik ekonomi, İstanbul'da Koç Üniversitesi'nde de uluslararası ilişkiler dersleri veriyor.

Sponsorlu Bağlantılar
Vedat Milor, 10 Ekim 1955 tarihinde İstanbul’da doğmuştur. Babası Oktay Milor ve Annesi kendisi 5 yaşındayken boşandığı için babaannesinin yanında büyümüştür. Babaannesi de kendisi 13 yaşındayken ölünce Galatasaray’da yatılı okumaya başladı. Aslen Konyalı olan Vedat Milor, Galatasaray Lisesi’nden mezun olduktan sonra sonra Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümü’nü bitirdi. Ardından London School of Economics’te eğitim gördü. 1990 yılında bitirdiği Doktorasını Amerika’da Kaliforniya Üniversitesi, Berkeley’de sosyoloji üzerine yaptı. 1986 yılında doktora tezi için bir yıl Fransa’da kaldı. Doktora tezi “Planning and Economic Development in Turkey and France: Bringing the State Back in“, 1990 senesinde Amerika’da, American Sociological Association tarafından senenin en iyi doktora tezi seçildi.

Doktorasının ardından askerliğini yaptı ve 1991 yılında Dünya Bankası’nda işe başlayarak iki yıl orada çalıştı. Ardından Amerika Birleşik Devletleri’nin Rhode Island einde bulunan Brown Üniversitesi’nde sosyoloji bölümünde asistan profesör olarak çalışmaya başladı. New Jersey’de yer alan Princeton Üniversitesi’nde bir yıl misafir öğretmenlik yaptı. ABD’nin Kaliforniya eyaletinde San Fransisko’nun 40 km güneydoğusunda bulunan özel bir üniversite olan Stanford Üniversitesi’nde hukuk okudu. Burada da %10 derecesine girerek mezun olduktan sonra aynı okulda doçent olarak çalıştı. Bir ara bir şirketin hukuksal işlerine baktıktan sonra Georgia Teknoloji Enstitüsü’nde, öğretim üyeliği yaptı, politik ekonomi üzerine çeşitli dersler verdi. Sonraki yıllarda 2005 yılında Türkiye’ye geldikten sonra İstanbul Koç Üniversitesi’nde ise uluslararası ilişkiler dersleri verdi. NTV’de prime time’da haftada üç kez yayınlanan “Vedat Milor’la Tadı Damağımda” adlı programın sunuculuğunu yaptı. 2005 yılından beri de perşembe ve pazar günleri Milliyet gazetesinde yazıyor. Vedat Milor, hala en büyük hobisi olarak tanımladığı yeni lezzetler keşfetmek için dolaşmaya devam etmektedir. Vedat Milor, Linda S. Milor ile evli olup “Ceylan Handan” (d.2002) adında bir kızı vardır. Hala ABD. Atlanta’da yaşayan Vedat Milor, iş için ve çekimler için sık sık İstanbul’a gidip gelmektedir.

Ad:  Vedat Milor yemek tarifi.jpg
Gösterim: 1105
Boyut:  28.6 KB
-Vedat Milor Amerika'da ve Türkiye'de öğretim üyeliği yapıyor. Bizim onunla buluşma nedenimiz ise yemek tutkusu ve yazarlığı. Milor "Yemek yazarlığında eleştirel olmalı. Burada çok negatif yargılar çıkmıyor. Ayrıca müşteri kitlesi, ambiyans, dekorasyon gibi gereksiz faktörlere de takılmamak gerek" diyor. Bir dana yanağı üzerine yazı yazabilmek için bu yemeği en azından 15 ayrı lokantada yemek lazım" diyecek kadar iddialı biri Vedat Milor. Aynı zamanda Konya usulü kuzu tandırın inceliklerini de bilen, iyi bir puf böreğinin ayrıntılarını da anlatabilen bir yemek yazarı. Vedat Milor dünyanın en iyi üniversitelerinde hem eğitim görmüş hem de eğitim vermiş. Şimdi İstanbul'daki Koç ve Amerika'daki Georgia Tech üniversitelerinde öğretim üyesi. Ama onun gönlü hep yemekte.

Yemek zevkiniz nasıl başladı?
Daha lisedeyken herkes eğlenmeye giderken ben para biriktirip çok iyi bir lokantaya giderdim kız arkadaşımla. Amerika'da okumaya başlayınca da yemek merakı devam etti. Yurttaki odama radyo alamazken, para biriktirip oranın en iyi lokantasına giderdim. 1991 yılında doktora tezim için bir yıl Fransa'da kaldım. İşte o dönem benim yemek zevkim açısından çok önemlidir. Çünkü Michelin yıldızı sahibi restoranları, şefleri izlemeye başlamıştım.

Yemekle ilgili olarak ne zaman yazmaya başladınız?
Üniversitede, Georgia Tech'te hocalık yaparken çok zamanım oluyordu. O sırada internette çeşitli forumlarda yemek ve şarap konusunda tartışmalara katıldım. Ama orada yazanlara göre o kadar çok bilgim vardı ki, yetmiyordu. Aralarında benim kadar üç yıldızlı lokanta gezmiş olan yoktu.
"Dekorasyona para harcanıyor"
Şimdi bir internet siteniz var.
Bu gruplarda şunu görüyorsunuz, gerçekten yemekten hoşlanan insan sayısı az. Birçok kimsenin amacı "Şurada yemek yedim" diyebilmek.

İyi yemek yazarı olmak için gerekenler ne?
Tutkunun dışında malzeme kalitesini çok iyi bilmek gerek. İyi bir bostan patlıcanı nasıl farklıdır? Daha iyi balık yumurtası nasıl yapılır? Her zaman şu soruyu soracaksınız: Bu yemek daha mükemmel hale gelebilir mi? Pişme yöntemlerini de bileceksiniz. Ayrıca yeniliklere açık bir beğeninizin olması lazım. Sizin alışkanlıklarınıza göre bir yemek olmasa da onu hemen kötü bulmamalısınız. Ve çok fazla sayıda yerde yiyip içmeniz lazım ki kıyaslayabilesiniz. Yani Mikla'da bir dana yanağı yediğiniz zaman öncesinde en az 15 yerde daha yemiş olmalısınız.

Türkiye'deki yemek yazarlarını nasıl buluyorsunuz?
Yemeği sevmek bu işin önkoşulu ama bana öyle geliyor ki bu işte biraz eleştirel olmak, "şu bizim eşimiz, dostumuz" demeden, negatif de olsa birtakım yargılara varmak lazım. Burada çok negatif yargılar çıkmıyor. Daha çok tanıtım yazıları gibi oluyor.

İstanbul'da Michelin yıldızı verilse durumumuz ne?
İstanbul'da iki ya da üç yıldız alabilecek bir lokanta yok. Bir yıldız bile şaşırtıcı olur.

Oysa bu işe de çok paralar harcanıyor.
Harcanıyor ama dekorasyona. Aksine mesela malzeme konusunda hastalık derecesinde titiz olmaları lazım. Tabii ülke tarımıyla ilgili yıllardır süregelen sorunlar var. Belki de bu, çok iyi malzemeyi bulmayı zorlaştırıyor.

Malzeme dışında pişirme usulleri ile ilgili neler diyeceksiniz?
Yurtdışındaki teknik çeşitliliğine göre biz çok başlangıçtayız. Bu konuda eğitim lazım. Sonra şeflerde yaratıcılık ve merak olmalı. Bizde bu çok yok. Dünya mutfağının en başındakiler kendi ülke, kendi yöresel mutfağından, kendi geleneklerinden yola çıkıp onları daha modern bir şekilde yorumlayanlardır.
"Havyar da olsun fasulye de"
Bunu çok söylüyorlar. "Kendi ev yemeklerini modern bir şekilde yorumla"...
Tabii. Sunset gibi yerlerde bana sadece kaz ciğeri ve havyar getirmesinler. Onları da versinler ama kuru fasulye konusunda çok iyi araştırma yapsınlar. Evdeki gibi vermezler de... Ondan öyle iyi bir püre yaparlar ki, bir kuzu yemeğinin yanında verirler. Teknik en pahalı ve modern aleti kullanmak demek değil, o yemeğin en iyi nasıl çıkacağını bilmektir. İtalya'da çok çok iyi bir restoranda hâlâ 70 yaşına gelmiş bir kadın pesto sosunu, eliyle eze eze yapar mesela. Ayrıca burada mutlu bir evlilik yaratılabilir. Yani Hacı Abdullah, Beyti ve Mikla nasıl birleştirilebilir diye bakılır. İyi bir Türk lokantası böyle ortaya çıkar. Türk motiflerinden esinlenecek fakat teknik olarak Türk mutfağını aşacak ve uluslararası standartlarda servis verecek. Bir de şu var... Loft'a gidiyorsunuz, balık kötü. "Burası balıkçı değil" diyorlar. O zaman koyma mönüye. Ufak bir mönü olsun ama her yemeğin üzerinde tek tek çalışılsın.

"2 bin şişelik kavım var"

Şarap zevkiniz Fransa'da kaldığınız dönemde mi gelişti?
Evet, şarap merakım orada başladı ve gelişti. Jean George Besse diye bir şarap tüccarı vardı. Paris'in en iyi şaraplarını getiren dükkanın sahibiydi. Beni çocuğu gibi eğitmeye başladı. Ben ona ilk gittiğimde "Ben bir Grande Cru kırmızı Bourgogne istiyorum, bir de Montrachet" dedim, o da bana "Sen bunları bırak, daha kolaylarından başlayalım ki zamanı gelince daha komplike şarapları anlayabil" dedi. Tanen nedir, şarap nasıl yıllanır, önce nelere bakılır derken beni eğitti. Dokuz ay boyunca ona kendimi ispatlayarak üst düzey şarapları içmeye başladım. Daha 30 yaşında bile değildim ama dünyanın en iyi lokantalarına gidiyordum. O sırada eşim de yanıma geldi ve biz onunla üç Michelin yıldızlı bütün lokantaları gezdik.

Bu konuda da çok harcamanız olmuş.
Evet ama Dünya Bankası'nda çalışırken gelirimin yüzde 70'ini şarap alım satımından karşılıyordum. 1990'da Fransa'ya gittim, üreticilerin çoğunu dolaştım. 1990'ın iyi bir yıl olduğunu biliyordum, bayağı şarap topladım. İyi bir kavım var şimdi, 1500-2 bin şişelik. Direkt üreticilerden alıyordum, herkesin bulamadığı şarapları buluyordum.

Hâlâ devam ediyor mu şarap alım satımı?
Artık birini veriyorum, başka bir şarabı yerine koyuyorum. Para kazanmıyorum. Bu kavı tutmaya çalışıyorum. Ama burada bir parantez açayım. Özellikle Türkiye için... Herkes şarap alımı satımı yapmak isteyebilir ama bu işte yarım bilgi en tehlikeli şeydir. Biraz bilerek, şaraptan anlayarak bu iş yapılmaz.

"Kabuklu deniz ürünleri ve av eti pek yemiyoruz"

Türk restoran müşterileri ile ilgili neler diyeceksiniz?
Türkiye'de bizim bazı takıntılarımız var. Türk insanı birçok şeyi yemiyor. Yemek repertuvarımız biraz dar. Mesela kabuklu deniz hayvanları pek yenmiyor. Oysa bunlar olmadan iyi bir mönü kurulamaz. Dünyanın en lezzetli şeyleri arasında. Denizden çok şey çıkıyor ve belki de bunlar içinde en az enteresan olanı balıktır. İkincisi, et çok çok pişmiş yeniyor. Sonra av eti çok önemli. Artık lokantalarda av eti bulunmuyor.

Bir de kuzu etinin yerini dana eti aldı.
İyi bir kıvırcık kuzusu bulmak da zorlaştı. Bir de böyle önemli olan ama yine çok yenmeyen şey sakatatlar. İyi kuzu yemeklerinin yanında Fransa'da sakatatlar şişe geçirilir, verilir mutlaka. Uykuluk falan defne yaprağı ile birlikte gelir. Burada artık bir meyhaneye gidiyorsunuz, doğru dürüst arnavutciğeri bile yiyemiyorsunuz. Anadolu'da çeşitli tepelerde bilmediğimiz çeşit çeşit mantar var. Yöre halkı onları kullanıyor. Büyük lokantalar araştırsa, bunları bulsa, porçini yerine bu mantarları kullanabilir yemeklerinde.

Siz İstanbul'da nerelerde yersiniz?
İyi bir iskender için Hacıbey'e giderim. Beyti'yi beğenirim. Yemekleri aynı standartta ve iyi olur. Eskiden Samatya'daki Develi'ye giderdim. Şimdi biraz turistik oldu. Mabeyin'e gittim, memnun kaldım. Mutlaka her geldiğimde balık yerim.

"Yemek yapmam ama salata soslarım iyidir"

Siz yemek yapıyor musunuz?
Hayır. Sadece salata soslarım iyidir. Bir davet vereceğimiz zaman da mönüyü ben belirlerim ama yemekleri ben yapmam.

Karınız da sizin gibi yemeğe meraklı mı?
Evet. Onun da zevki çok iyidir. Zevkimiz birlikte gelişti. İkimiz de değişik peynir, jambon çeşitlerini, hamur işlerini, şarapları denemeyi severiz.

Derleme...

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Jumong; 24 Eylül 2016 10:20
Biyografi Konusu: Vedat Milor nereli hayatı kimdir.
🌘 🚀
Jumong - avatarı
Jumong
VIP VIP Üye
29 Ağustos 2014       Mesaj #2
Jumong - avatarı
VIP VIP Üye
Ad:  Vedat Milor aşçı.jpg
Gösterim: 822
Boyut:  33.9 KB

Vedat Milor

, Galatasaray Lisesi’nden sonra Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümü’nü yüksek şeref derecesi ile bitirdi. Bir dönem London School of Economics’te eğitim gördü. Amerika’ya Kaliforniya Üniversitesi, Berkeley’ne gitti, sosyoloji doktorası yaptı. 1986 yılında doktora tezi için bir yıl Fransa’da kaldı. Doktora tezi “Planning and Economic Development in Turkey and France: Bringing the State Back in”, 1990 senesinde Amerika’da, American Sociological Association tarafindan senenin en iyi doktora tezi seçildi. Doktorası bitip askerliğini de yapınca Dünya Bankası’nda işe başladı. İki yıl süren görevinde bir süre de Kemal Derviş’le çalıştı. Sonra Brown Üniversitesi’ne, sosyoloji bölümüne asistan profesör olarak girdi. Princeton Üniversitesi’nde Institute For Advanced Study’ye davet edildi, bir yıl misafir öğretmenlik yaptı. Stanford Üniversitesi’nde hukuk okudu ve JD derecesi aldı. İlk yüzde 10′a girerek bitirdi. Aynı okulda doçent olarak çalıştıktan sonra bir ara bir şirketin hukuksal işlerine baktı. Daha sonra Georgia Teknoloji Enstitüsü’nde, öğretim üyeliğine başladı. Milor orada politik ekonomi, İstanbul Koç Üniversitesi’nde ise uluslararası ilişkiler dersleri verdi.

Sponsorlu Bağlantılar
Prof. Dr. Vedat Milor İstanbul’da doğmuştur. Kendisi Türk öğretim üyesi, yemek ve şarap eleştirmeni, NTV’de prime time’da haftada üç kez yayınlanan Vedat Milor’la Tadı Damağımda adlı programın sunucusudur. 2005 yılından beri Cuma günleri Milliyet Cadde ve pazar günleri Milliyet Pazar eklerinde yazmaktadır. Aslen Konyalı olan Vedat Milor, Linda S. Milor ile evlidir. Çiftin 2002 doğumlu Ceylan Handan adında bir kızı vardır.

Annesi ve babası 5 yaşında boşanan yemek uzmanı, kendisini babannesinin büyütme sebebini şöyle anlattı; "Annemle babam, ben 5 yaşındayken boşanıyor. Babam, kadınları fazla seven biri. Sorun bu. Sonradan da zaten bir tiyatro sanatçısıyla evleniyor. Annem o zaman 26 yaşında, depresyona giriyor. Duygusal olarak bana bakabilecek durumda değil. E babam da Gül Gülgün Hanım’la yaşıyor. Ben ortada kalıyorum: Beni büyüten babaannem.'' Babannesi ve dedesini kaybedince Galatasaray'da yatılı okudumaya başlayan Milor, 16 yaşında babası ve Gül Gülgün Hanım’la yaşamaya başladı. Annesi ise kendisinden genç bir üsteğmen ile evlendi. Annesinin çok aşık olduğunu ama mutlu olup olmadığnı hiçbir zaman bilemediğini anlatan yemek uzmanı, eşinin işi dolayısıyla devamlı Anadolu’da dolaştığını ve sonuç olarak annesinin yine ortalıklarda olmadığını tüm samimiyetiyle anlattı.

Son yıllarda televizyondan görmeye alıştığımız ve restoranlara gidip yemeklerin tadına bakıp yorum yapan İstanbul Beyefendisi imajının modern bir versiyonu olan Vedat Milor’le tanıştık. Suratında şirin adeta bir külah dondurma bekleyen bir çocuk gibi ve dilinde çok nazik, çok bilen ama çok alçak gönüllü olan bir ifadeyle Vedat Milor, beni çok etkiliyor. Sadece yemekler, yemek kültürü, restoran işletmeciliği, yöresellik, yemek endüstrisi ve moda tabirle “gurmelik” bilgisiyle değil, duruşu, tavrı ve yaklaşımıyla da çok etkileniyorum ondan. Onu televizyonda izliyor, blogunu ve sosyal medya hesaplarını ilgiyle takip ediyorum. Geçenlerde arkadaşlarımla sohbet ederken aslında Vedat Milor ne mezunu, Vedat Milor’ün gerçek mesleği ne, Vedat Milor nereli, Milor nece gibi konuları tartıştık. Ben de bunun üzerine hummalı bir Vedat Milor araştırmasına giriştim. Öğrendiklerime çok ama çok şaşırdım. Öyle böyle değil…

Ad:  Vedat Milor gurme.jpg
Gösterim: 6889
Boyut:  32.1 KB
Vedat Elektrik Elektronik alanında Profesör olan Milor Linda S. Milor ile evli ve Ceylan Handan adında bir kızı var. Milor, aslında çok köklü akademik kariyere sahip bir profesör. "Hangi alanda" derseniz, o kısım epey komplike. Çünkü bizim alıştığımız gibi tek bir bölümü bitirip onda uzmanlaşıp akademisyen olmamış. Vedat Milor’ün akademisyen geçmişini anlatmak için önce onun eğitim hayatının başlarına göz atmak gerek. Önce Galatasaray Lisesi’nden mezun olmuş. Sonra Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi bölümüne girmiş ve yüksek şeref derecesiyle mezun olmuş. Ardından London School of Economics’te yüksek lisans yapmış. Bu da onu kesmemiş ki hemen akabinde Amerika’da Kaliforniya Üniversitesi’nde sosyoloji doktorası yapmış. Yani ekonomiyi ve ona yön veren toplum psikolojisini önce bi hazmetmiş. Doktora tezini Fransa’da yazmak istemiş ve orada “Türkiye ve Fransa’da Ekonominin Planlanması” temalı bir tezini tamamlamış. Bu tez, 1990 yılında Amerika’da yılın en iyi doktora tezi seçilmiş. Sonra demiş ki Vedat Abi, “ben şu vatani görevimi de yapayım” gelmiş ülkesine paşalar gibi yapmış askerliğini. Askerliği bitince hemen Dünya Bankası’nda işe girmiş. Bu iş hayatı sadece 2 yıl sürmüş çünkü bu kadar okumaya hevesli biri akademik hayattan kopamaz ve Vedat Milor için de öyle olmuş. Çünkü 2 yıllı Dünya Bankası işinden sonra Brown Üniversitesi sosyoloji bölümünde asistan profesör olarak çalışmayı seçmiş. Bunu sırasıyla Princeton Üniversitesi, Stanford Üniversitesi izlemiş. Bu arada “bana sosyoloji ve ekonomi yetmedi” demiş ve hukuk okumaya karar vermiş. Hemen Stanford Üniversitesinde hukuk okumaya başlamış. Okulu ilk ona girerek bitirmiş. Bundan sonra aralarında Koç Üniversitesinin de olduğu birçok okulda ders vermiş. Kısacası Vedat Milor’ün mesleği nedir sorusun cevabı Türk bilim adamı, ekonomist, sosyolog, hukukçu, akademisyen ve yemek- şarap eleştirmenidir.

Vedat Milor’ün babasının adı Tahir ve annesinin adı da Handan. Kızına da annesinin ismini vermiş. Annesi ve babası o küçükken ayrılmış.Babası biraz çapkın bir beymiş ve annesini bırakıp tiyatro sanatçısı Gül Gülgün ile evlenmiş. Minik Vedat da babaannesi ve dedesiyle yaşamış. Annesi, Türk politik tarihinde ilk develüasyonu yapan adam olarak geçen Maliye Bakanı Halit Nazmi Keşmir’in biricik kızıymış. Milor, 13- 14 yaşlarındayken annesi başka bir adama aşık olmuş. Elbette babasından ayrıldıktan sonra. Henüz genç bir kadın olan ve çok güzel olduğu söylenen Handan hanımın bu aşkı, genç Vedat’ı derinden etkilemiş. Çocukluğunda ve ilk gençliğinde diğer çocuklardan biraz farklı bir tatminsizlik ve arayışı olduğunu söyleyen Milor, kitap okumayı çok sevdiğini de ekliyor. Çok geniş ve çok güçlü bir network yerine çok öz bir arkadaş kümesinin kendisine daha uygun olduğunu belirtirken Türk televizyon kanallarını çok yüzeysel bulduğunu çekinmeden söylüyor. Bu kadar farklı, entelektüel ve sıra dışı olan bir adamdan beklemeyeceğiniz derecede de futbola düşkün. Vedat Milor’ün dedesi, Meram Meyve Sularının sahibiymiş. Ancak Milor, 13 yaşındayken dedesi vefat etmiş. Zaten ondan sonra da Galatasaray Lisesi’ne yatılı okula vermişler. Vedat Milor’ün Burgaz Ada’da bir evi var. Genellikle orada yaşıyor. “mil” ortası demek ve “or” da karargah demek. İşte bu iki ismin bileşiminde Milor adı doğmuş. Yani benim de sandığım gibi Fransızca falan bir isim değil. Öz be öz Türkçe. Milor, benim de çok hoşuma giden bir şekilde deniz ürünlerine bayılıyor. Ama balık falan değil. Özellikle kabukluları seviyor. En sevdiği yemeğin tarifini verirken de eşinin yaptığı zencefil, limon ve tere yağından hazırlanan bir sosla sunulan deniz ürünlerini anlatıyor.

Derleme...

Son düzenleyen Jumong; 24 Eylül 2016 11:10
🌘 🚀
Jumong - avatarı
Jumong
VIP VIP Üye
24 Eylül 2016       Mesaj #3
Jumong - avatarı
VIP VIP Üye

Vedat Milor Resimleri ve Fotoğrafları


Ad:  Vedat Milor Resimleri Fotoğrafları.jpg
Gösterim: 1076
Boyut:  254.4 KB
🌘 🚀

Benzer Konular

22 Temmuz 2012 / Efulim Edebiyat tr
11 Nisan 2016 / Baturalp Asker tr
26 Ağustos 2010 / Daisy-BT Spor tr
10 Mart 2010 / _KleopatrA_ Siyaset tr