Alexander Graham Bell

(d. 3 Mart 1847, Edinburgh, İskoçya - ö. 2 Ağustos 1922, Cape Breton Adası, Nova Scotia, Kanada)
Sponsorlu Bağlantılar
Bell ailesi, iki kuşak boyunca konuşma düzeltimi ve hitabet alanlarında önde gelen ororiteler yetiştirmekle tanınmış, Alexander Melville Bell’in, Standart Elocutionist (Standart Hatip) adlı yapıtı ise İngilizcede yaklaşık 200 kez basılmıştı. Genç Bell ile iki kardeşi, aile mesleğini sürdürmek üzere eğitim gördüler. Bell’in işitme özürlüler için gençlik yıllannda çeşitli buluşlar yapması ve daha 30’una varmadan telefonu bulması, aldığı eğitimin ne denli sağlam olduğunu gösteriyordu.
Alexander (11 yaşma gelinceye değin adında “Graham” ela yoktu), Eliza Grace Symonds Bell ile Alexander Melville Bell’in üç erkek çocuğundan ortancası idi. Özel bir okulda geçirdiği bir yıl, 14 yaşında mezun olduğu Edinburgh Kraliyet Lisesi’ndeki iki yıl ile Edinburgh Üniversitesi’nde ve Londra’daki University College’da katüdığı birkaç dersin dışında Bell büyük ölçüde aile içinde yetiştirildi ve kendi kendini eğitti. İlk resmî görevi, Moray ilindeki Elgin’de ilkokul çocuklarına müzik ve güzel konuşma dersleri vermek oldu. 1864’te Elgin’deki Weston House Akademisi’nde yatılı öğretmen olarak çalışmaya başlayan ve burada ses üzerindeki ilk çalışmalarına girişen Bell, böylece başlattığı meslek yaşamını, bir bilim adamı ve öğretmen olarak yaşamının sonuna değin kesintisiz sürdürecekti.
1868’de Londra’ya geçerek ses eğitimi ve sağırlara konuşma öğretmek üzere babasının yanında çalışmaya başladı. Babası Amerika’da ders verdiği dönemlerde de onun tüm görevlerini üstlendi. Önce kardeşinin, ardından da ağabeyinin veremden ölmesiyle geçirdiği şok ve mesleki görevlerinin yarattığı gerginlik, genç Bell’in sağlığının bozulmasına neden oldu. Bunun üzerine Bell ailesi 1870’te Kanada’ya göçerek Ontario’ya yerleşti. Alexander burada kısa sürede iyileşti.
1871’de birkaç haftalığına Boston’a geçen Bell, burada dersler verdi ve babasının sağırlara konuşma öğretmeye yönelik olarak geliştirdiği ve 1866’da Visible Speech (Görülebilir Konuşma) adlı kitabında yayımladığı yöntemi tanıttı. Her fonetik simgenin dudaklar, dil ve damak gerisi gibi konuşma organlarının belirli bir konumuna karşılık düşmesinden yararlanan bu yöntemde, konuşma seslerini çıkarabilmeleri için sağırlara bu organların hareketlerini taklit etmeleri öğretiliyordu. Graham adını bu dönemde alan genç Bell, babasının sistemini kullanarak, sağırlara konuşma öğretilebileceğini kanıtladı ve ulaştığı şaşırtıcı sonuçlar sayesinde birçok yerden konferans çağrılan aldı.
Bell, ailesinin yanında tatilini geçirdiği dönemlerde bile ses üzerindeki deneyimlerini sürdürdü. 1872’de Boston’da işitme özürlülerin öğretmenlerini yetiştirmek üzere bir okul kurdu, Visible Speech Pioneer (Görülebilir Konuşma Öncüsü) adlı broşürünü hazırladı, çalışmalannı ve derslerini sürdürdü. 1873’te de Boston Üniversitesi’nde ses fizyolojisi profesörü oldu.
Ellerini kullanmada hiçbir zaman usta olmayan Bell’in usta bir makine tamircisi ve tasarımcı olan Thomas Watson’la tanışması kendisi için bir şans oldu. Genç Thomas Watson, Bell’in 1873-76 arasında sesi elektrik aracılığıyla iletecek bir cihazın geliştirilmesine yönelik olarak sürdürdüğü çalışmalarında ona coşkuyla yardımcı oldu. Bell ile Watson’un uzun gece çalışmaları, artık elle tutulur sonuçlar vermeye başlamıştı.
Bell’in yardımcı olduğu iki sağır çocuğun, George Sanders ile Mabel Hubbard’m babaları, genç öğretmenden bilimsel araştırmalarında kendisine mali açıdan yardımcı olacak kadar etkilenmişlerdi. Bell ile Watson günlük mesai saatleri içinde, piyasadan aldıkları yüklü siparişleri de karşılamak durumundaydılar. Bu nedenle Bell’in sağlığı yeniden bozuldu. 6 Nisan 1875’te aynı anda birkaç mesajı iletebilen telgraf sisteminin patentini aldı. Ancak bunu izleyen yorucu altı ay boyunca, bir yandan günlük mesleki işlerini sürdürürken, geceleri de atölyede yaptığı uzun çalışmalar yüzünden giderek kötüleşen sağlığını düzeltebilmek için Kanada’ya ailesinin yanma dönmek zorunda kaldı.
Eylül 1875’te Boston’a dönerek telefonla ilgili patent hazırlıklarına girişti ve 7 Mart 1876’da ABD Patent Dairesi’nden 174.465 numaralı patentini aldı. Patent belgesinde buluşa ilişkin olarak şu sözler yer alıyordu: “.. .ağızdan çıkan seslere ya da başka seslere eşlik eden, hava titreşimlerine benzeyen elektrik titreşimleri yaratarak, ağızdan çıkan sesleri ya da başka sesleri telegrafik olarak iletmeye yönelik bir yöntem ve aygıt...”
Bunu izleyen bir yıl içinde aygıt üretilerek piyasaya sürüldü, ama aynı dönemde, ileride sayısı yüzleri bulacak olan hukuk davaları da açılmaya başlamıştı. O güne değin hep bir oyuncak olarak görülen ve yaratıcısına da garip bir insan olarak bakılmasına yol açan telefon, tarihin en karmaşık patent davalarının konusu olmuştu. Bu davalardan en çok ün kazanan ikisi, Dowd ve Draw- baugh davalarıydı. Bu davalarda, yeni güç- lenmekte olan Bell Telephone Company, patent hakları ihlalinden kalkarak, dev Western Union Telegraph Company’nin bu iki yan kuruluşuyla başarılı bir biçimde mücadele etti.
Bell’in patentlerinin geçerlilik süresince hep sürüp giden bu davaların sonunda, dalgalı akım ilkesinin ilk olarak Bell tarafından düşünüldüğü ve uygulamaya konduğu kabul edildi. 1877’de Bell kendisinden 10 yaş küçük olan Mabel Hubbard’la evlendi.
Ama Bell’in bilimsel çalışmaları telefonun icadıyla bitmiyor, gerçekte pek çok bakımdan yeni başlıyordu. Washington kentine yerleşen Bell, iletişim üzerindeki deneylerini sürdürdü. Bu çalışmaları, sesin ışık ışını üzerine yerleştirilerek iletilmesini sağlayan fotofonun icadıyla, tıbbi buluşlarla ve sağırlara konuşma öğretiminde yeni tekniklerin geliştirilmesiyle sonuçlandı.
1880’de buluşundan ötürü Fransa tarafından verilen 50 bin frank tutarındaki Volta Ödülü’nü alan Bell, bu parayla kurduğu Volta Laboratuvarı’nda, Charles Sumner ve kuzeni Chichester A. Bell ile birlikte sürdürdüğü çalışmalar sonucunda gramofonu geliştirdi.
Çizici bir iğne ile mum silindir ve disklerden yararlanılan ve dönme hızlarının denetlenebildiği gramofon, ses kaydını kolayca gerçekleştirebilecek bir duruma getiriyordu. Bell, bu buluştan aldığı patent payıyla bu kez Volta Bürosu’nu ve Sağırlara Konuşma Öğretimini Geliştirme Derneği’ni (bu kuruluşun adı, 1956’dan bu yana Alexander Graham Bell Sağırlar Derneği’ dir) kurdu. 8 Mayıs 1893 Bell’in en mutlu günlerinden biriydi; konuşmayı ve söylenenleri anlamayı öğrettiği “mucizesi” 13 yaşındaki Helen Keller, Volta Bürosu’nun yeni binasının temel atma törenlerine katılıyordu. Bu bina bugün, sağırların sözlü eğitimine ilişkin uluslararası bir haberleşme merkezidir.
1885’te Nova Scotia’daki, Cape Breton Adasında arazi satın alan Bell, Beinn Bhreagh’da İskoçya’daki çocukluk yıllarını anımsatan çevre koşulları içinde, araştırma laboratuvarlarıyla donanmış bir yazlık ev yaptırdı.
1898’de, kayınbabasmın ardından National Geographic Society’nin başkanlığını üstlendi. Coğrafyanın resimler aracılığıyla öğretilebileceğine inanan Bell, seyahat etmenin az sayıda ayrıcalıklı insana özgü bir olanak olduğu bir dönemde, uzak ülkelerdeki yaşamın tanınmasını sağlamaya çalıştı. Bu girişiminde de kendisine değerli bir yardımcı buldu. Gelecekteki damadı Gilbert Grosvenor, gösterişsiz bir broşürü, tüm dünyada milyonlarca kişiye ulaşan benzersiz bir eğitsel dergiye dönüştürecekti.
20. yüzyıla girildiğinde, havacılığa yönelik ilgi de artmıştı. Bell, bu alanda, insan taşıyan dev uçurtmalarla deneyler yapıyordu. Öteki çalışmalarında olduğu gibi, Bell bu kez de kuramlarını uygulamaya koymakta görev alacak istekli ve coşkulu dört genç buldu. Kocasına her zaman esin kaynağı olan Mabel Hubbard Bell, grubun cesaret verici çalışmalarını sürdürebilmesini sağlamak amacıyla bir kadın tarafından kurulan ve mali olarak desteklenen ilk araştırma örgütü olan Havacılık Deneyleri Derneği’ni kurdu. Profesör Bell’in eşi, sağırlığı bir engel saymıyordu.

Bell, Beinn Bhreagh’daki yazlık evinde, sonar, Güneş ışınlarıyla damıtım ve yapısal bir birim olarak düzgün dörtyüzlüden yararlanılması gibi yeni araştırma konularına yöneldi. Ayrıca, gövdesinin altında kızaklar bulunan ve uçak kanatlarına benzer taşıyıcı yüzeylerin yardımıyla hareket eden hidrofogeliştirerek 4.500 kg’lik bu araçla 1919’da 112 km/saatlik bir hız rekoru kırdı.
Yaşamı boyunca sağırların sorunlarına duyduğu ilgi bir yana bırakılırsa, Bell hiçbir zaman tek bir projeye saplanıp kalmadı. Araştırmalarda dikkatini, ayrıntı ve incelikler üzerinde değil, temel ilkeler üzerinde yoğunlaştırıyordu. Çalışmalarını kaydettiği defterler, çoğu kez gündemdeki konularla tümüyle ilgisiz notlar ve karalamalarla doludur. Bell bu notları, araştırmak istediği konu ve düşünceleri ilerde hatırlamak amacıyla tutuyordu. Yaratıcı düşüncelerinin tek tek her birini, pratik bir amaca yönelik olarak başından sonuna geliştirmek, Bell için olanaksızdı. Bell’in tasarımlarının pek çoğu, ancak bugün gerçekleşmektedir. Kimileri ise, aslında, bugün bile geliştirilme durumundadır. Kendi adına aldığı 18 patent ve çalışma arkadaşlarıyla paylaştığı 12 patent, Bell’in yaratıcı dehasının ancak bir bölümünün ürünüdür. Bu patentlerin 14’ü telefon ve telgraf, dördü fotofon, biri fonograf, beşi hava araçları, dördü deniz uçakları ve ikisi de selenyumlu fotosel içindir.
Bell, ölümünden birkaç gün öncesine değin günlüğüne notlar almayı sürdürmüştü. En son notunda “acele etmeyin” sözleriyle kendisini yatıştıranlara “acele etmek zorundayım” yanıtını veriyordu.
kaynak: Ana Britannica
BAKINIZ Önemli İcatlar - Telefon
Son düzenleyen Safi; 4 Ekim 2016 22:52
Biyografi Konusu: Alexander Graham Bell nereli hayatı kimdir.