Armstrong, Edwin Howard
(d. 18 Aralık 1890, New York kenti - ö. 31 Ocak/1 Şubat 1954, New York kenti, ABD),
geribesleme devresi, süperheterodin devre, frekans modülasyonu (FM) sistemi gibi pek çok modern radyo ve elektronik devresinin geliştirilmesine katkıda bulunan ABD’li mucit.
Bir yayımcının oğlu olan Armstrong, 14 yaşındayken, Guglielmo Marconi’nin Atlas Okyanusunun öte yakasına ilk telsiz mesajını göndermesiyle ilgili yazılardan etkilenerek mucit olmaya karar verdi ve evinin tavan arasında telsiz aygıtları yapmaya başladı.
Amacına ulaşabilmek için Columbia Universitesi’nin mühendislik bölümüne giren Armstrong, çığır açıcı buluşlarından ilkini gerçekleştirdiğinde henüz 22 yaşındaydı. Telsiz telgraf ve televizyonun öncülerinden Lee De Forest’ın 1906’da yaptığı, ancak işlevi pek anlaşılmadığı için o güne değin kullanılamayan odyon vakum tüpünün, yani üç elektrotlu radyo lambasının (sonraki adıyla triyot) nasıl çalıştığını araştıran Armstrong, bu lambayı da içeren bir devre tasarladı ve 1912 güzünde bu devrenin, radyo sinyallerini bin kat güçlendirerek odanın dışından duyulabilecek kadar yükselttiğini fark etti. Geribesleme devresi adıyla bilinen bu devrenin, yükseltme gücünün doruğuna ulaştığı anda bir alıcı olmaktan çıkıp, bir radyo dalgaları osilatörüne ya da üretecine dönüştüğünü de gene Armstrong buldu. Radyo dalgaları üreteci olarak kullanılan geribesleme devresi bugün de bütün radyo-televizyon yayın sistemlerinin en önemli öğesidir.
Bu buluşun öncelik hakkının Armstrong’ da değil kendisinde olduğunu öne süren De Forest’ın açtığı patent davası 14 yıl sürdü, iki kez Yüksek Mahkeme’ye götürüldü ve aygıtın kullanıma sunulmasını değil yapımını önemli sayan yanlış bir kararla De Forest’ın lehine sonuçlandı. Ama bilim çevreleri bu kararı hiçbir zaman onaylamadı. Radyo Mühendisleri Enstitüsü de, geri besleme devresinin bulucusu olan Armstrong’a vermiş olduğu altın madalyayı geri almaya yanaşmadı. Armstrong’un daha sonra ABD’nin en büyük bilim ödülü olan Franklin Madalyası’yla onurlandırılması, geri besleme devresinin bulucusu olarak kabul edildiğinin kanıtıydı.
Elektronik çağının başlangıcı sayılan bu buluş, Armstrong’un yaşamını da derinden etkiledi. Bir süre Columbia Üniversitesi’nde okutmanlık yaptıktan sonra, I. Dünya Savaşı’nda, ABD ordusunun Paris’teki muhabere birliklerinin laboratuvarlarında görevlendirilen Armstrong, önemli buluşlarından biri olan süperheterodin devreyi o yıllarda gerçekleştirdi. Yüksek frekanslı ve çok zayıf elektromagnetik dalgaları alan ve düşük frekanslı dalgalara dönüştürerek güçlendiren süperhetorodin devre, bugünkü radyo, radar ve televizyon alıcılarının yüzde 98’inin temel elemanıdır. O yıllarda David Sarnoff ile birlikte çalışmaya başlayan Armstrong, savaştan sonra Columbia Üniversitesi’ne dönerek, ünlü fizikçi ve mucit Michael Pupin’in asistanı oldu. Geliştirdiği devrelerin patent haklarını, Radio Corporation of America (RCA), Westinghouse gibi dev kuruluşlara çok büyük para ve hisse senetleri karşılığında sattı ve 1920’lerde bu sektördeki üretim patlaması sırasında bir anda milyoner oldu. Bununla birlikte, Columbia Üniversitesi’nde Pupin’den devraldığı profesörlük görevinden ayrılmadı ve patent haklarından kazandığı parayla, radyo yayınlarındaki istenmeyen gürültülerin (parazitlerin) önlenmesi konusundaki araştırmalarını Pupin ile birlikte sürdürdü.
Armstrong 1933’te, radyo yayınlarındaki gürültü sorununu çözmeyi amaçlayan dört devrenin patentini aldı. Bu devreler, vericiden alıcıya kadar yepyeni bir radyo sistemini gündeme getirmişti. O güne değin bütün sistemlerde, sesi ya da müziği iletmek için radyo dalgalarının genliğini ya da gücünü değiştiren bir sistem (genlik modülasyonu/ AM) kullanılıyordu. Armstrong’un önerdiği yeni sistem ise, geniş bir frekans aralığındaki dalgaların frekanslannı (saniyedeki dalga sayısını) değiştirmeye dayanıyordu. Böylece, taşıyıcı dalganın genliğini rasgele değiştirerek yayında parazitlere neden olan elektrik fırtınaları gibi atmosfer olaylarından etkilenmeyecek bir taşıyıcı dalga yaratılabiliyordu. Sonuçta, frekans modülasyonunun (FM) geniş frekans aralığı, sesin doğal niteliklerini bozmadan yayın yapmayı sağlayan ilk pratik yöntemin geliştirilmesine olanak verdi. Ne var ki bu yeni sistem alıcı ve vericilerde temel değişiklikler yapılmasını gerektirdiğinden radyo sanayisinin pek ilgisini çekmedi.
Armstrong, FM yayınının değerini kanıtlamak için, 1939’da ilk FM istasyonunu kendi olanaklarıyla ve 300 bin dolardan çok para harcayarak kurmak zorunda kaldı. Sonraki yıllarda da bu sistemi geliştirmek için uğraştı ve II. Dünya Savaşı sonrasında FM sisteminin yaygınlaşmasını engellemeye yönelik girişimlere karşı savaşmak zorunda kaldı. FM sistemi yavaş yavaş benimsendiği zaman da kendisini bitmez tükenmez bir patent davasının içinde buldu. Büyük ölçüde, FM için verdiği mücadele ve yaşlılık nedeniyle sağlığını yitiren Armstrong, 1954’te yaşamına kendi eliyle son verdi.
Geçen yıllar Armstrong’un bilim ve icatlar tarihindeki yerinin daha iyi anlaşılmasına yardımcı oldu. Bugün FM, radyo yayınlarında AM tekniğine tercih edilen yayın sistemi, bütün televizyonlarda kullanımı zorunlu ses kanalı, taşınabilir radyolarda, mikrodalga rölelerinde, uzay ve uydu iletişiminde en çok kullanılan taşıyıcı ortamdır. Uluslararası Telekomünikasyon Birliği, ölümünden sonra Armstrong’u Fransız fizikçi ve matematikçi Andre-Marie Ampere, telefonun mucidi Alexander Graham Bell, elektrik fiziğinin öncülerinden İngiliz Michael Faraday ve telsiz telgrafın geliştiricisi İtalyan Marconi gibi en büyük elektrik bilginlerinden biri olarak kabul ettiğini bildirdi.
kaynak: Ana Britannica