MİLLİ KÜLTÜR NEDİR?
Kültür, toplumda yaşayan insanların bütün öğrendikleri ve paylaştıklarını kapsayan bir kavramdır. Davranış bilimlerinin incelediği hemen her şey kültür tarafından biçimlendirilmiştir, örneğin, dünyaya gelen bir çocuk, dilini, dinini, yiyip-içmesini, çevresini, sosyal yaşantısını, çocuk yetiştirmesini, bilgi kurallarını ,manevi değerlerini ve hatta ölümden sonraki yaşantısını da belirli bir kültür kalıbı içersinde öğrenir. İnsanoğlu hayatta bazı değer, inanç ve sosyal ilişkileri öğrenerek bir toplumsal varlık haline gelir. İşte bunlar hep basit bir şekilde kültürü oluşturur.
Kültür, doğuştan başlayarak bilinçli ya da bilinçsiz edindiğimiz, içimize sindirip özümlediğimiz bilgilerin tümüdür. Öyle ise kültürün ana kaynağı kafamızın içindedir. Kafamızın içindeki bu bilgiler dış dünyaya davranışlarımızla , yaptığımız araç ve gereçle yansır. Doğuştan başlayarak edindiğimiz bu bilgilerin ışığında karşımızdaki insanların davranışlarını yorumlar, yorumladıktan sonra da ona göre bir davranış şekli tuttururuz. İlk gençlik yıllarımızda sokak aralarında bazen kızların peşinden koşardık. Sokaktaki kızlarla onları izleyen ve gözleyen bizlerin bu konularda birçok bilgilerimiz vardı. Bu bilgileri biz, yakın ve uzak çevredeki insanlardan öğrenmiştik. Edindiğimiz bu bilgilerin yardımı ile izlediğimiz kızların yürüyüşlerini, bakışlarını ya da bakmayışlarını yorumlar ona göre nasıl davranacağımızı bilirdik. Müzik yapma ve dinleme de kuşkusuz bir davranış şeklidir. Bu davranış da kafamızdaki müzik bilgi ve kavramlarından kaynaklanır .Geçmişteki anılarımız ve deneyimlerimiz bu bilgi ve kavramların şekillenmesinde etkili olurlar. Alan P. Merriam müzik kavramlarının davranışları, davranışların ise müziği ürettiğini savunur. Karsın bir kahvesinde bir kültürel araç (saz) kullanarak anında dörtlük şiirler söyleyebilen saz şairleri de bilinçli ya da bilinçsiz öğrendikleri kavramları özümleyen ve yeni bileşimleri dış dünyaya yansıtan sanatçılardır. Dışa yansıttıkları müzik ve şiir aslında büyük bir buz dağının su yüzünde görünen küçük bir parçasıdır. Suyun altında ise binlerce yıldan bu yana kullanılan bir dil, o dil içindeki en etkili sözcükler, bu sözcüklerin nerelerde ve nasıl kullanılacağı, saz üzerindeki perdeler den çıkan seslere ait bilgiler yatar. Örnek olarak aldığım saz şairlerinin bildikleri daha birçok bilgi ve kavramlar vardır. Aynı kahvede saz şairlerini dinleyenler de benzer biçimde birçok bilgilerle donatılmışlardır. Onlar bu bilgileri kullanarak saz şairlerinin müzik yapma ve şiir söyleme davranışlarını geçmişteki deneyim ve anılarının süzgecinden geçirerek yorumlar ve ona göre bir davranış şekli tuttururlar; bazen sevinir, bazen dertlenir, bazen da gülerler. Eğer aynı kahvede Batı çoksesli eğitimi görmüş ve bu müzikten etkilenmiş biri varsa o, bu tür müziği Batı uygarlığı ile bağdaştırmayabilir ve kahvede çıkıp gider. Görülüyor ki bir kültür içinde aynı, ya da değişik bölgelerde yaşayan insanlar farklı bilgilerle donatılmış olabilirler. Bunun sonucu olarak aynı ya da değişik bölgelerde yaşayan insanlarda farklı davranış şekilleri görmek olasıdır. Ankara ve Karstaki gençlerin sokaktaki davranışları gibi müzik yapma ve dinleme davranışları da bazı farklılıklar gösterebilir. Yabancı kültürlerden etkilenmiş bireylerin dışında kalan çoğunluğun bu farklı gibi görünen davranışlarını aynı kökten beslenen bir ağacın dallarına benzetebiliriz. Ana çizgilerdeki ortak noktalar Türk kültüründe yetişen insanların müzik yapma ve dinleme davranışlarını simgeler. Değişik Kültürel Bilgilerden Kaynaklanan Yanlış Yorum Ve Davranışlar Sokakta yürüyen ve Türk kültürü içinde büyüyen bir insan kendi kültürünün bilgilerini giyim kuşamı ve davranışlarıyla dışa yansıtır.Örnek olarak Bir gazeteden okuduğum olayı aktarayım. Araştırma yapmak için İstanbulda bulunan Amerikalı bir kız akşam saat dokuz sularında Kadıköyde yürümektedir. Bu arada köşe başında beklemekte olan bir erkeğe gözü takılır .Bunu anında fark eden erkek, kızın bu davranışım beni izle şeklinde yorumlar ve izlemeğe koyulur. Amerikalı kız kendisini izlemeğe başlayan erkeğin bu davranışını nasıl yorumlayacağını bilemez ve paniğe kapılır. Çünkü o, Amerikan kültürünün bilgilerini davranışlarıyla dışa yansıtırken sokaktaki bir erkeğe bir an dikkatli bakmanın beni izle şeklinde yorumlanacağını kestirememiştir. Aynı şekilde kızı izleyen erkeğin de kızın tutarsız ve şaşırtıcı davranışlarına bir anlam verememiştir. Görülmektedir ki farklı kültürel bilgiler farklı yorum ve davranışlara neden olabilmektedir. Amerikalı kızın davranışlarını yorumlamakta zorluk çeken genç eğer Batı müziği özel eğitiminden geçmemişse bu müziği de tutarsız, şaşırtıcı ve gürültülü bulur ve ona göre davranır; ya radyoyu kapatır, ya da oradan uzaklaşır. Türk müziği bilgisi olmayan bir yabancı da bizim için hüzünlü olmayan bir ezgiyi ağlamakla eş tutar ve teksesli karmaşık ritimli ezgiyi yorumlamakta zorluk çeker.
. Bazı toplumlarda iyi olarak nitelenen şeyler, bazılarında çok kötü olarak tanımlanabilir. Bu nedenle toplumlar arası farklılıkları hiçbir zaman göz ardı etmemeliyiz. Çünkü, her kültür bazı olaylara bir anlam verir ve onu belli bir biçimde yorumlar. Bu yorumların bazıları değişken, geçici bile olsa kültürün üyeleri onları olduğu gibi kabul ederler. Örneğin, resmi bir görüşmeye giderken son derece resmi kıyafetin altına lastik papuç ve beyaz spor çorabı giydiğiniz zaman ne gibi bir olayla karşılaşacağınız ve karşınızdaki insanın sizden edineceği izlenimini bir düşününüz!
Okuduğum bir dergide Kültür’ün özelliklerini şu ţekilde ifade etmektedir: 1. Ortak anlaşım sistemidir. Kültür insanların neye dikkat etmeleri gerektiğini belirler. Dünyanın algılanış biçimine yön verir, kişilerin tecrübeleri ve hayat organizasyonudur. Bir grubun üyeleri, aynı şeyleri aynı şekilde görmelerini ve algılamalarını sağlayan bir modeli paylaşır ve bu onları birarada tutar. Her insan içinde tecrübelerinden anlamlar çıkarma yollarını taşır. Etkili, dengeli ve anlamlı ilişkiler için , insanlar ortak bir anlaşım sistemine sahip olmalıdırlar. Olayları anlama, davranış ve gruptaki diğer insanların nasıl davranacağını tahmin etmenin ortak bir yolu olmalıdır. Örneğin; el sallama, öpücük gönderme gibi davranışlar ortak bir anlayış mekanizması olmadan bir anlam ifade etmez. Daha da ötesi, el kol hareketleri ile kastedilen anlam, kültür kimliklerinin ortak olması durumu haricinde, anlaşılan anlam ile uyuşmak zorunda değildir. Etkili iletişim ancak anlayışların ortak olması durumunda mümkündür. 2. İzafidir. Kulturde hiçbirşey net ve kesin değildir. Değişik kültürden insanların dünyayı anlayış şekilleri de değişiktir ve yaptıklarını değişik şekillerde yaparlar. Bu gruplardan birini diğerinden daha üst düzeyde ya da daha alt düzeyde kabul edebileceğimiz bir standart yoktur. Her milli kültür diğer kulturlerin dünyayı anlayış ve hareket etme şekillerine bağımlıdır. 3. Öğrenilmiştir. Kultur sosyal çevreden doğmuştur, kalıtsal değildir. İnsanların genetiğinde yoktur. 4. Topluluklarla ilgilidir. Kültür paylaşılan değerler ve anlayışlarla ilgili olgular topluluğudur.
Milli Kültürün Önemi
Büyük Önder Atatürk'e göre “Millet, aynı kültürden insanların oluşturduğu toplumdur”. Demek ki, “milli kültür”, bir devleti ayakta tutan unsurların en önemlisidir. Çünkü, milli kültür oluştuğunda ortaya millet çıkar. Millet ise mutlaka bir devlet oluşturur.
Dünya tarihine baktığımızda, milli kültüre sahip olmanın önemi daha iyi anlaşılır. Tarihe gözatıldığında, milli kültüre sahip halkların her türlü zorluğa karşı varlıklarını korudukları görülecektir. İkinci Dünya Savaşı'ndan enkaz halinde çıkmalarına rağmen kısa sürede önemli birer güç haline gelen Almanya ve Japonya bunun en güzel örneğidir.
Aynı şekilde, İstiklal Savaşı'nda Türklere yeni zaferler kazandıran, Türk Milletinin Atatürk milliyetçiliği ile tamamlanan milli kültürünün sağlamlığıdır.
Milli kültür, milli ve manevi değerlerin öğretildiği eğitim kurumlarında oluşmaya başlar. Eğitim kurumlarında, milli ve manevi değerleri öğrenen gençler ise bu değerlere sahip çıktıkları ölçüde devleti, milli birliği ve beraberliği güçlendirirler.
Atatürk'ün sözleri, ortak bir kültür oluşturan eğitimin milli birlik ve beraberlik açısından önemini açıkça ortaya koyar:
“Yetişecek çocuklarımıza ve gençlerimize, görecekleri öğrenimin sınırları ne olursa olsun, ilk önce ve herşeyden önce Türkiye'nin bağımsızlığına, kendi benliğine, milli geleneklerine düşman olan bütün unsurlarla mücadele etmek gereği öğretilmelidir. Dünyada uluslararası duruma göre böyle bir mücadelenin gerektirdiği manevi unsurlara sahip olmayan kişiler ve bu nitelikte kişilerden oluşan toplumlara hayat ve bağımsızlık yoktur. Çocuklarımızı aynı eğitim derecesinden geçirerek yetiştireceğiz. Kesinlikle bilmeliyiz ki iki parça halinde yaşayan milletler zayıftır, hastadır. Çocuklarımıza vereceğimiz öğrenim sınırı ne olursa olsun onlara esas olarak şunları öğreteceğiz: Milletine, Türkiye Devleti'ne, TBMM'ne düşman olanlarlarla mücadele; bu mücadelenin sebep ve vasıtaları ile donatılmayan millet için yaşama hakkı yoktur.” (Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, cilt 2, 1952, Türk İnkılap Tarihi Enstitü Yayınları)
Atatürk, bu sözlerle, alınan eğitimin, mahiyeti her ne olursa olsun, milli değerleri yücelten ve her zaman korunması gerekli unsurlar olarak ön planda tutan bir üsluba sahip olması gerektiğini vurgular. Çünkü, bir devletin sağlam temellere oturması için öncellikle milli birlik ve beraberliğini koruması gerekir. Bir devlet ne kadar gelişmiş olursa olsun, ne kadar güçlü olursa olsun eğer ortak bir kültüre sahip değilse parça parça demektir. Böyle bir devlet ise tüm gücünü kaybeder.
Milleti oluşturan unsurların en temel noktasında bireyler karşımıza çıkmaktadır. Bireylere milli beraberliğin ne olduğunu öğretmek ve milli şuuru kazandırmak ise ancak eğitimle gerçekleşebilir. Bireylere milleti için çalışmanın önemi öğretilmediği takdirde milli eğitim amacına ulaşmamış olur. Birey devletine ve dolayısıyla milletine faydasız bir insan haline gelir. Atatürk'ün vurguladığı gibi eğitimin mahiyeti ve düzeni her ne olursa olsun, gençler milli şuurun aşılayıcısı olan milli kültürümüzü öğrenecek şekilde eğitilmelidir. Ayrıca, milli kültürün temellerini Büyük Önder Atatürk'ün “İlke ve İnkılapları”nın oluşturduğu gençlere anlatılmalıdır.
Eğitim insanlara milli şuurdan başka daha birçok şey kazandırır. İnsanın hayata bakışını, prensiplerini, sanat anlayışını, ideallerini, yaşam şeklini belirler. İnsanların aileleri, dini, Ülkesi, cinsiyeti, yaşam seviyesinin standartları her ne olursa olsun verilen iyi bir eğitimle aradaki tüm farklar bir anda kalkabilir. Böylece insanlar aynı ortak amaçta birleşmiş olurlar. Milli şuur da buna eklendiğinde bireyler tamamen kaliteli, yüksek ahlaklı, devletine bağlı ve faydalı bir hale gelirler. Bir birey için devletine bağlı ve faydalı olmak, kendisinin ve gelecek nesillerin en iyi yaşam standartlarına ulaşmasına katkıda bulunmak demektir. Sonuç olarak, eğitimin amacı, Atatürk ilke ve inkılaplarını kendilerine ilke edinmiş, devletini ve milletini tüm değerlerin üzerinde tutan gençler yetiştirmek olmalıdır
Kültürün Unsurları Nelerdir
1. Dil: Dil, kültür unsurlarının başında gelir. Çünkü dil olmadan öteki unsurların meydana gelmesi mümkün değildir. Dil bir milletin ses dünyasıdır. Her millet kainatı değişik şekillerde algılamış ve yorumlamıştır. Aynı zamanda dil kültüre ait bütün değerleri bünyesinde barındıran bir kültür hazinesidir. Bir dil, onu kullanan milletin kafa yapısını, nasıl düşündüğünü, zihninin nasıl çalıştığını ve mantığını ortaya koyar.
2. Din: Kültür unsurları içerisinde çok önemli bir yere sahiptir. Bilhassa eski devirlerde yüzyıllarca bu kültür unsuru ön planda bulunmuş ve öteki kültür unsurlarını gölgede bırakmıştır. Dinin milletler üzerindeki hakimiyeti, imparatorluklardan millî topluluklara geçinceye kadar devam etmiştir. Milliyetçilik çağında milletler imparatorluklardan kopunca dinin fonksiyonu da azalmıştır. Dinin bir millet içerisindeki kültüre etkisi ve kültürün diğer unsurlarının oluşması ve değişmesindeki rolü ise devam etmektedir. Dini bayramlarımız ve törenlerimiz bunun açık örnekleri olarak dikkati çekmektedir.
3. Gelenek ve görenek: Bunlar bir milletin yazılı olmayan veya hepsi yazılı olmayan kanunlarıdır. Yazılı kanunların çoğu gelenek ve göreneklere göre düzenlenmiştir. Kanun, insanın toplum içerisindeki davranışlarını düzenler. İnsanlar bu düzeni asırlar boyunca gelenek ve göreneklerle sağlamışlardır. Fakat günümüzde bile yazılı anayasası bulunmayan ülkeler vardır. Bunlar toplum düzeninin hâlâ gelenek ve göreneklerle sağlamaktadırlar. Aslında kişinin bütün hal ve hareketlerinin yazılı kanunlarla tanzim etmek mümkün değildir. Çünkü yasalar genellikle hakları ve cezaları tayin etmektedir. Oysa insanın toplumda birçok sosyal ilişkileri bulunmaktadır: özür dilemek, selamlaşmak, saygı göstermek, davetlere katılmak, konuşmak, tartışmak, yazmak vs.. Bu davranışlarda nasıl bir usulün gerektiğini kanunlar dğil gelenek ve görenekler tayin eder.
4. Sanat: Sanat, bir millet diğer milletlerden ayıran, bir millete has duygu ve zevklerin tezahürü ve şekillenmesidir. O milletin güzeli yaratma ve bulma tarzıdır. İnsanoğlu barınır, beslenir, sosyal ve ruhsal ihtiyaçlarını gidermeye çalışır. Bunları yaparken oyalanmak, ruhunu okşamak, güzeli yakalamak, yeni güzellikler ortaya koymak ister. Bunun sonucunda sanat eseri ortaya çıkar. Her milletin sanat eğilimi ayrı bir özellik taşır. Söz, ses , mekan, renk ışık zevk ve anlayışı farklıdır. Demek ki sanat bir milletin ortak zevkinin ifade edilişidir. Bur kültür unsuru edebiyat, resim, mimarı, heykel vb... gibi kollara ayrılır.
5. Dünya görüşü: Dünya görüşü bir milletin başka milletlerden farklı olan hayat felsefesidir. Bir milletin fertleri ortak kültür dolayısıyla tutum, zihniyet ve davranış bakımından çeşitli ortak özellikler gösterirler. Sosyal ve ruhî olaylar karşısında fertlerin bu ortak tutum ve davranışları o milletin dünya görüşünü meydana getirir. Bunun için her millette değerler ve değer yargıları farklıdır. Askerlik, kahramanlık, aşk , madde, namus, temizlik, ahlak, ölüm, eğlence vs. Gibi hayat hadiseleri ve kavramları her millette değişik davranışlarla karşılanır.
6. Tarih: Milleti, dolayısıyla kültürü meydana getiren unsurlardan birisi olan tarih, bir milletin çağlar içindeki yürüyüş ve görünüşüdür. Tarih mazidir, fakat bu mazi bugünün ve dünün fertlerini millet içerisinde birbirine bağlayarak geleceğe taşır. Fertler arasında kader birliği temin eder. Aynı millete mensup insanlar tarih sayesinde akrabalıklarının farkına varabilirler. Tarih bir milletin nereden gelip nereye gittiğini gösteren kültür unsuru olarak, o milletin hayatında önemli bir yer tutar.