Ziyaretçi
Mal ne anlama gelir?
MAL
a. (ar. mat).
1. Mülkiyet hakkına konu olabilen taşınır ya da taşınmaz eşya: Başkasının malında gözü olmak. Çok malı var.
2. Alınıp satılan her şey: Ismarlanan mallann teslimi. Bu tüccann malı daha iyidir.
3. Bir kimsenin iyeliği altında bulunan büyükbaş hayvanların genel adı.
4. Tkz. Bayağı, aşağılık, alçak olduğu düşünülen kimse: Ben malımı bilirim. O ne maldır bilmezsin.
5. Arg. Uyuşturucunun genel adı, özellikle de esrar ya da eroin.
6. Mal bulmuş Mağribi gibi, bir zenginliğe kavuşmuşçasına, büyük bir hırsla.
Sponsorlu Bağlantılar
1. Mülkiyet hakkına konu olabilen taşınır ya da taşınmaz eşya: Başkasının malında gözü olmak. Çok malı var.
2. Alınıp satılan her şey: Ismarlanan mallann teslimi. Bu tüccann malı daha iyidir.
3. Bir kimsenin iyeliği altında bulunan büyükbaş hayvanların genel adı.
4. Tkz. Bayağı, aşağılık, alçak olduğu düşünülen kimse: Ben malımı bilirim. O ne maldır bilmezsin.
5. Arg. Uyuşturucunun genel adı, özellikle de esrar ya da eroin.
6. Mal bulmuş Mağribi gibi, bir zenginliğe kavuşmuşçasına, büyük bir hırsla.
- Mal canlısı, mala çok düşkün olan, çok değer veren kimse için kullanılır: Sandığınız gibi o, mal canlısı biri değildir.
- Mal edinmek, mal sahibi olmak, kendine mal sağlamak.
- Bir şeyi kendine mal etmek, o şeyde hak iddia etmek, onu kendisininmiş gibi göstermek: Benim önerimi kendisine mal etti.
- Bir şeyi bir fiyata, ucuza, pahalıya vb. mal etmek, onu belirtilen fiyata sağlamak, elde etmek: Çok ucuza mal ediyor, sonra bunları pahalı pahalı satıyordu.
- Mal kaçırmak, gümrük vergilerini ödemeden bir ülkeye mal sokmak ya da bir ülkeden dışarı mal çıkarmak.
- Mal kaldırmak, ürün elde etmek: Geçen yıl da, bu yıl da çok az mal kaldırdık.
- Mal kapatmak, parasını önceden yatırarak bir mal ya da ürünün kendisine ayrılmasını sağlamak: Bir yıl öncesinden malı kapatır, fiyat artışlanndan etkilenmezdi.
- Mal meydanda, bir şeyin ya da bir işin gizlisi saklısı olmadığını, her şeyin apaçık ortada olduğunu belirtmek için söylenir.
- Mal olmak, belli bir değer karşılığında bir şeye sahip olmak; bir iş ya da bir davranış yüzünden büyük bir zarara ya da yıkıma uğramak: Bu araba bana on milyona mal oldu. Bu kaderci anlayışın bize nelere mal olduğunu düşünelim.
- Mal sahibi, bir malın iyeliğini elinde bulunduran kimse
- Mal varlığı, bir kimsenin parasal karşılığı saptanabilen haklarının tümü.
- Mal yapmak, servet edinmek, mal biriktirmek: Kısa sürede bir hayli mal yapmış, çevrenin en zengin adamı olmuştu.
- Malın gözü, çıkarcı, açıkgöz, erdemsiz, güvenilmez kimseler için kullanılır: Sakın ha, malın gözüdür o, hiç ortak alınır mı?
- Malının hesabını bilmemek, çok zengin olmak.
- Mal-bahş, mal bağışlayan.
- Maldar - MALDAR.
- Mal-perest, mala düşkün, mal canlısı.
- Mal ü menal ya da mal menal, mal mülk, varlık.
- Mal-ı gabi, sahipsiz, bulunmuş mal.