Arama

Eğitim ve bilim alanında topluma örnek olmuş bir kişinin çocukluğunu yazar mısınız?

En İyi Cevap Var Güncelleme: 16 Mart 2017 Gösterim: 11.117 Cevap: 3
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
14 Ocak 2009       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Eğitim ve bilim alanında topluma örnek olmuş bir kişinin çocukluğunu yazar mısınız?
EN İYİ CEVABI Misafir verdi

MİMAR SİNAN


Dünyanın en büyük mimarlarındandır. Kayseri'nin Ağırnas köyünde doğdu. Fakir bir ailenin çocuğuydu. İlk tahsilini köyünde yaptı.
Sponsorlu Bağlantılar

Sinan, çocukluk döneminde bağda-bahçede, tarlada, inşaatlarda çalışarak ailesine yardımcı oluyordu. Ayrıca öğrenimine devam ederek ilimde ilerlemek, hatta ilmin zirvesine çıkmak istiyordu.

Ailesinin maddi durumu iyi olmadığı için başka şehirlere gidip okuyamamıştı. Fakat Sinan, kendisini yetiştirmesini bildi.
Sinan, henüz çocukluk döneminde, mimarlık sanatına merak salmıştı. Dere kenarında, çamurdan evler ve köprüler yapıyordu...
Çevresindeki çocuklarla oyun oynarken, o hep usta oluyordu. Köprüler, saraylar, okullar yapıyordu...

Ayrıca kılıç kullanmasını ve ata binmesini de iyi öğrenmişti. Artık köyü ona dar geliyordu. Orduya girmek, seferlere katılmak için can atıyordu. İstediği fırsat, ancak yirmi iki yaşındayken gerçekleşti.

Yavuz Sultan Selim zamanında köyüne gelen memurlara rica ederek orduya yazıldı. O andan itibaren de geleceğin Mimar Sinan'ı olmak için büyük adımlar atmaya başlamıştı.

Orduda iken yaptığı hizmetlerle kendisini herkes tanımıştı. Bilhassa nehirler üzerine köprüler kurarak ordunun seferlerdeki intikaline büyük imkân sağlamıştı.

Hayatında yüzlerce köprüler, medreseler, saraylar, camiler, hanlar ve hamamların yapılmasına vesile olmuştu.
Eserlerinden çoğu hâlâ bütün ihtişamıyla dimdik ayaktadır. Bugün bir Selimiye'yi, bir Süleymaniye'yi, Bir Şehzadebaşı'nı seyrederken Mimar Sinan'ı hatırlamamak mümkün müdür?

Büyük Türk Milleti'ne yaraşır şekilde büyük eserler yapan Mimar Sinan'dan Allah razı olsun. Rûhu şâd olsun.
Daha nice büyük insanlarımızın yetişmesi dileğiyle...

Mimar Sinan'ın en önemli üç eseri, yapılış tarihleri sırasıyla Şehzade, Süleymaniye ve Selimiye camileridir. Kendisi, bu camiler hakkında şunları söyler:
"Kalfalığımı İstanbul'daki Şehzade Camii'nde icra ettim. Ustalığımı da Süleymaniye Camii'nde tamamladım. Fakat bütün gayretimi Edirne Selimiye Camii'ne sarfedip, üstadlığımı ortaya koyarak ilan ettim. Bildiğimiz cihanın mimar ve mühendisleri var. Gayret sarfetseler, böyle bir büyük eseri bina etmekten aciz olacaklardır. Hiçbir Padişah da, bu kadar fazla para harcamaya cür'et edemeyecektir."

Mimar Sinan'ın, Şair Mustafa Sai Çelebi'ye dikte ettirdiği Tezkiretü'-l Bünyan" adlı kitapta, yaptığı eserlerin miktarı şöyle kaydedilmiştir:
81 Cami, 50 mescid, 55 medrese, 19 türbe, 14 imaret (aşevi), 7 darü'l-kurra, 3 dârüş-şifa (hastane), 33 saray, 6 suyolu, kemer ve bend, 9 köprü, 17 kervansaray, 37 hamam, 6 mahzen. Ancak bu listede eksiklikler vardır. Ayrıca küçük çaptaki binalar, mutfak ve kilerler yazılmamıştır.

Mimar Sinan'ın açtığı çığır, sonraki asırlarda da meyvelerini vermeye devam etmiştir. Meselâ, Sultanahmed Camii ile Hindistan'ın Agra şehrindeki dünyaca meşhur Tac-Mahal'i O'nun talebeleri yapmıştır.
Son düzenleyen Safi; 16 Mart 2017 19:20
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
16 Mart 2017       Mesaj #2
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir.

MİMAR SİNAN


Dünyanın en büyük mimarlarındandır. Kayseri'nin Ağırnas köyünde doğdu. Fakir bir ailenin çocuğuydu. İlk tahsilini köyünde yaptı.
Sponsorlu Bağlantılar

Sinan, çocukluk döneminde bağda-bahçede, tarlada, inşaatlarda çalışarak ailesine yardımcı oluyordu. Ayrıca öğrenimine devam ederek ilimde ilerlemek, hatta ilmin zirvesine çıkmak istiyordu.

Ailesinin maddi durumu iyi olmadığı için başka şehirlere gidip okuyamamıştı. Fakat Sinan, kendisini yetiştirmesini bildi.
Sinan, henüz çocukluk döneminde, mimarlık sanatına merak salmıştı. Dere kenarında, çamurdan evler ve köprüler yapıyordu...
Çevresindeki çocuklarla oyun oynarken, o hep usta oluyordu. Köprüler, saraylar, okullar yapıyordu...

Ayrıca kılıç kullanmasını ve ata binmesini de iyi öğrenmişti. Artık köyü ona dar geliyordu. Orduya girmek, seferlere katılmak için can atıyordu. İstediği fırsat, ancak yirmi iki yaşındayken gerçekleşti.

Yavuz Sultan Selim zamanında köyüne gelen memurlara rica ederek orduya yazıldı. O andan itibaren de geleceğin Mimar Sinan'ı olmak için büyük adımlar atmaya başlamıştı.

Orduda iken yaptığı hizmetlerle kendisini herkes tanımıştı. Bilhassa nehirler üzerine köprüler kurarak ordunun seferlerdeki intikaline büyük imkân sağlamıştı.

Hayatında yüzlerce köprüler, medreseler, saraylar, camiler, hanlar ve hamamların yapılmasına vesile olmuştu.
Eserlerinden çoğu hâlâ bütün ihtişamıyla dimdik ayaktadır. Bugün bir Selimiye'yi, bir Süleymaniye'yi, Bir Şehzadebaşı'nı seyrederken Mimar Sinan'ı hatırlamamak mümkün müdür?

Büyük Türk Milleti'ne yaraşır şekilde büyük eserler yapan Mimar Sinan'dan Allah razı olsun. Rûhu şâd olsun.
Daha nice büyük insanlarımızın yetişmesi dileğiyle...

Mimar Sinan'ın en önemli üç eseri, yapılış tarihleri sırasıyla Şehzade, Süleymaniye ve Selimiye camileridir. Kendisi, bu camiler hakkında şunları söyler:
"Kalfalığımı İstanbul'daki Şehzade Camii'nde icra ettim. Ustalığımı da Süleymaniye Camii'nde tamamladım. Fakat bütün gayretimi Edirne Selimiye Camii'ne sarfedip, üstadlığımı ortaya koyarak ilan ettim. Bildiğimiz cihanın mimar ve mühendisleri var. Gayret sarfetseler, böyle bir büyük eseri bina etmekten aciz olacaklardır. Hiçbir Padişah da, bu kadar fazla para harcamaya cür'et edemeyecektir."

Mimar Sinan'ın, Şair Mustafa Sai Çelebi'ye dikte ettirdiği Tezkiretü'-l Bünyan" adlı kitapta, yaptığı eserlerin miktarı şöyle kaydedilmiştir:
81 Cami, 50 mescid, 55 medrese, 19 türbe, 14 imaret (aşevi), 7 darü'l-kurra, 3 dârüş-şifa (hastane), 33 saray, 6 suyolu, kemer ve bend, 9 köprü, 17 kervansaray, 37 hamam, 6 mahzen. Ancak bu listede eksiklikler vardır. Ayrıca küçük çaptaki binalar, mutfak ve kilerler yazılmamıştır.

Mimar Sinan'ın açtığı çığır, sonraki asırlarda da meyvelerini vermeye devam etmiştir. Meselâ, Sultanahmed Camii ile Hindistan'ın Agra şehrindeki dünyaca meşhur Tac-Mahal'i O'nun talebeleri yapmıştır.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
16 Mart 2017       Mesaj #3
Misafir - avatarı
Ziyaretçi

TÜRKİYE’NİN İLK PATENTLİ MATEMATİK BULUŞU


Firmamız Milli Eğitim Bakanlığının ilköğretim okullarında birçok sınıfın müfredatında yer alan (özellikle 2,-3,-4,- ve 5, sınıflarda )doğal sayılarla çarpma ve bölme işlemlerinin hızlı ve doğru bir şekilde yapılabilmesi için temel şart olan,çarpım tablosunun ezberlenmesi ile ilgili olarak çarpım tablosu ezberletici bir oyun geliştirmiş bulunmaktadır. Esasen bir buluş olup patenti firmamıza aittir. (Türk Patent Enstitüsü Patent No:2010-g224351)Dünya da ve Türkiye’de başka bir benzeri yoktur. Ülkemizin ilk patentli matematik materyali olması firmamız açısından bir övünç kaynağıdır. Bu buluş,bir çarpım tablosu ezberleme materyali ve bu materyal kullanılarak yapılan ezberleme yöntemi ile ilgilidir.

Matematik programının içinde yer alan somut materyaller Milli Eğitim Bakanlığının ndersler işlenirken kullanılması gerekli olan araç ve gereçler olarak ön görülmektedir. Dolayısıyla çarpım tablosu oyunu da okullarda ders işlenirken ya da öğrencilerin evlerinde kullanabilecekleri ve onlara çok kolaylık sağlayan bir ouyundur. Somut modellerin kullanılması öğrencilerin dersi daha kolay öğrenmesine olanak sağlamaktadır. Somut modeller ve benzeri gösterim şekillerinin kullanılması öğrenme sürecini kısaltır ve kolaylaştırır.

OYUNUN AMAÇLARI
---öğrencilerin,çarpım tablosunu ezberlemesini kolaylaştırmaktır.
--- Çarpım tablosu ezberlenirken zamandan tasarruf edilmesini sağlamaktır.
--- Çarpım tablosu ezberleme işinin eğlenceli bir şekilde yapılmasını sağlamak ve ezber zorunluluğunun öğrencide oluşturduğu psikolojik sıkıntıyı azaltmaktır.
--- Kişinin ezberleme yeteneğinin gelişimini takiptir.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
16 Mart 2017       Mesaj #4
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Mustafa Kemal ATATÜRK
Mustafa Kemal, 1881 yılında Selânik’te Kocakasım Mahallesii’ndeki üç katlı pembe evde doğdu. Babası Ali Rıza Efendi, annesi Zübeyde Hanım'dır. Baba tarafından dedesi Hafız Ahmet Efendi XIV-XV. yüzyıllarda Konya ve Aydın'dan Makedonya'ya yerleştirilmiş Kocacık Yörüklerindendir. Annesi Zübeyde Hanım ise Selânik yakınlarındaki Langaza kasabasına yerleşmiş eski bir Türk ailesinin kızıdır. Milis subaylığı, evkaf katipliği ve kereste ticareti yapan Ali Rıza Efendi, 1871 yılında Zübeyde Hanım'la evlendi. Atatürk'ün beş kardeşinden dördü küçük yaşlarda öldü, sadece Makbule (Atadan) 1956 yılına değin yaşadı.

Mustafa eğitim çağına gelince Hafız Mehmet Efendi'nin mahalle mektebinde öğrenim görmeye başladı, sonra babasının isteğiyle Şemsi Efendi Mektebi’ne geçti. Bu sırada babasını kaybetti (1888). Bir süre Rapla Çiftliği'nde dayısının yanında kaldıktan sonra Selânik'e gidip okulunu bitirdi. Selânik Mülkiye Rüştiyesi'ne kaydoldu. Kısa bir süre sonra 1893 yılında Askeri Rüştiye'ye girdi.

Benzer Konular

16 Mart 2010 / Ziyaretçi Soru-Cevap