Geri dönüşümün önemi ile ilgili çok anlatılacak durumlar bulunmakla beraber, ana hatlarıyla önde gelen yönleriyle konunun önemini açıklayalım. Geri dönüşüm konusu yeryüzünde ve yer altında bulunan kaynakların korunması, hızla tüketilmemesi, sağlıklı ve kabullenilebilecek bir harcanma hızı ve dengesine oturtulması için bilim dünyası tarafından önerilmiştir. İlk söylenişi insanların tabiata olan sevgisinden kaynaklanarak, bizlerin yaşamını olumlu yönde etkileyen ağaçların korunması için kâğıtların geri kazanılması gerektiği şeklinde olmuştur. Nitekim ilk uygulamalarda kağıdın kazanılmasına çok önem verildiği görülür. Bu en gelişmiş ülkelerde de aynı şekilde yaşanmış, bizlerde de aynı şekilde olmaktadır. Öğretmenlerimizin öğrencilerden evden gazetelerinizi, kâğıtlarınızı getirin gibi söylemleri halen kulaklardadır.
Ancak şunu belirtmemiz gerekir ki insanların tüm ekonomik yaşamları, yaşamlarına şekil vermek ve rahat yaşayabilmek için bir takım maddeleri, malzemeleri ve oluşturulmuş ürünleri satın alabilmek içindir. Ancak ne satın alırsak alalım sonuçta bunların çok kısa sürede veya yıllar sonra akibeti “çöp” olmaktır. Yani bakmadığımız ve görmediğimiz, görmek istemediğimiz bir olgu var burada, biz insanlar “çöp üretmek için yaşayan” varlıklarız. Toplumumuz yaşamında bunu görmelidir. Görebilmelidir. Bunu şunun için belirtmek gerekiyor, günümüz dünyasında çevre konusundaki ekonomik harcamalar 600 milyar doları aşmış durumdadır. Ve her yılda bu toplam değer %4’e yakın bir oranda genişlemektedir. Yani her yıl yaklaşık 20-25 milyar dolar hacim genişlemesi olmaktadır. Çevre masraflarının toplamının yaklaşık %40’ını “çöp yönetimi” masrafları oluşturmaktadır. Yani 2008 yılı rakamı olan toplam 600 milyar doların %40’ı olarak 240 milyar dolar sadece çöp yönetiminde söz konusu olmaktadır.
A.B.D. Batı Avrupa ülkeleri ve Japonya çevre masrafları veya çevre yatımları veya çevre hizmetleri veya çevre yönetimi yapabilmek için hizmet, cihaz, kimyasal vb. ihracatlarını da kapsayan çevre masraflarını kendilerinin dünyadan ekonomik olarak genel yararlanma oranlarının çok üstünde bir oranda gerçekleştirmektedirler. Örnekle açıklamak gerekirse, 2001 yılı itibariyle, A.B.D., dünyanın ekonomisinde %28 oranında bir dilime sahipken, çevre konuları söz konusu olduğunda bu oran %38,5’i bulmaktadır. Batı Avrupa’nın çevre pazarındaki dilimi %29,3 olmuştur. Japonya ise dünya genel ekonomisinde %10 oranında meşgul iken çevre pazarında %17 oranında meşgul şeklinde gözükmektedir. Buradan şunu ifade etmek gerekiyor, tüm çevre konuları gelişmiş ülkeler için bir geçinme kaynağı durumuna da gelmiştir. Sektörde milyonlarca insan çalıştırılmaktadır.
Şimdi buradan tekrar geri dönüşüm olgusuna dönersek, geri dönüşüm çok önemli gibi gözükmekte ve eğer sistemli bir yola oturtulabilirse ekonomiye çok önemli bir canlılık sağlayabilir. Ancak bunun uygulanmasında dikkat edilmesi gereken çok önemli noktalar, çizgiler bulunmaktadır. Bunlara dikkat edilmeden yapılacak “düşüncesiz geri dönüşüm” hareketi geri dönüşümün ekonomiye zarar vermesi, işin sosyolojisini yaralaması, hatta geri dönüşü olmayan toplumun konuya olan inancının yıkılmasına neden olabilir. Bu konuya tekrar dönmek istiyorum.
Belirtmek istediğim çok önemli bir konu var. Oda şudur. Geri dönüşümden daha önemli bir husus var. Oda “atıkların oluşmasını azaltmaktır“. Bu toplumumuz için çok önemlidir. Öğretmenlerimiz eskiden tasarrufu öğretmeye çok önem verirlerdi. Bu konu giderek çok daha fazla önem kazanmaktadır. Öğretmenlerimiz geri dönüşüme olan ilgileri 1 ise tasarrufu anlatmaya zamanlarını 5 oranında ayırmalıdırlar. Bu yolla toplumun çevre için yapacakları harcama azalacağı gibi, doğal kaynaklarımız da korunmuş olacaktır. Tasarruf yapma ile ilgili olarak, toplum özendirilmelidir.
Toplum eğitiminde çevre ile ilgili yapılması gerekenler sadece öğrencilere değil, ve hatta özellikle büyüklere de anlatılmalı ve benimsetilmelidir. Büyüklerin yaşadığı ortamda çocukların öğrendiklerine güvenerek toplumun bu konulara duyarlı hale gelmesini beklemek hayaldir. Mantıklı olmadığı gibi bu konuda ısrar edenlere de ders olmuştur. Ergenliği geçmiş tüm toplum yaşayanlarının çevre bilincine sahip olması ve kendilerini geliştirmeye açık olmaları gerekmektedir. Bu konuda yaşayarak gördüğümüz bu yanlış, toplumumuzun geri dönüşüme istediği ilgiyi göstermemesine de neden olmaktadır. Toplum kendi kendini eğitecek, uyarak, düzeltecek olgunluğa ve karşılıklı saygı duyulmasına ulaşmalı ve alışmalıdır.
Gerçi bu konuda toplumumuz bir arada derede kalmış durumdadır da diyebiliriz. Çünkü geri dönüşüme sistem kurulmadığından, sistem olmadığından ümitsiz gözle bakmaktadırlar. İnsanların içinde olan doğaya olana sevgi kıpırtıları dışa vuramadan günlük yaşam içinde sönmektedir. Bu bakımdan topluma yaşanabilir ve yaşatılabilir bir geri dönüşüm sistemi modeli sunulmalı, bu model her tür toplum için uygulanabilir öğeler içermelidir. Buarada toplum içinde halen sokaktan ve konteynerlerden çöplerin ayıklanarak toplanmasını da savunan insanlar da mevcuttur ki bunları kaale dahi almıyorum. Kem alat ile kemalat olmaz (Kötü aletler ile olgunluk ve gelişme olmaz). Mantıksız yollarla insanların ve toplumun önünü tıkayanlar ve toplumun gelişmesine set olanlar sistem olduğunda ortada gözükmeyeceklerdir. Bunlar bugünümüz ortamının doğal oluşumlarıdır.
Geri dönüşümün uygulanacağı toplumların ürettiği atık miktarı, geri dönüştürülebilir maddegeri dönüşüm sistemlerinin şekline yön verecektir. Her topluluk için ayrı etütler yapılmalıdır. Uygulanacak yöntem, ekonominin ve kaynak korunması prensiplerine aykırı olmamalıdır. Yani toplama ve bertaraf yöntemi, astarı yüzünden pahalı bir garipliğe sahip olmamalı ve aynı zamanda toplama ve bertaraf yaparken harcanan malzeme, yakıt vb. de kabul edilebilir düzeyde olmalıdır. Bunun için konuyu açıklamak için genelleme yaparsak, çok uzak ayrık durumda yerleşilmiş yerlerde toplama, çok yoğun yerleşilmiş şehirlere göre daha pahalı ve kaynak israflı olmaktadır. oranı ve bu atıkların oluştuğu alandaki nüfusun yoğunluğu vb. gibi etkenler uygulanacak
İşin ekonomik yönü çok önemlidir. Ancak yine onun kadar önemli olan ise toplumun hazır olup olmadığıdır. Toplumun gönüllülük ve kendinden feragat düzeyleridir. Bunlarda istenen düzeyde katılım olmaması da sistemlerin yürümemesine neden olacaktır. Gönüllü olmanın ötesinde feragat seviyesi de önemlidir. Bunu batı toplumlarında görebiliyoruz. Toplumkendi geleceği adına, ambalaj atıklarının kapıdan toplanmasını beklemek yerine ambalaj atığı, e-atığını vb. konteynerlere ve toplama merkezlerine bizzat getirmektedir. Bu yolla hem sistemin başarılabilme düzeyi artmakta, maliyeti düşmekte, kaynakların korunmasına yardımcı olunmakta ve toplumda ortak yaşamanlamlığı bilinci de artmaktadır.
Çöpe atılan maddelerin bozunma süreleri ile ilgili olarak bazı bilgiler topluma verilmiştir. Bunlar laboratuar şartlarında Gerçekleştirilen bilimsel çalışmalar sonucunda elde edilen bilgilerdir. Bazı maddeler için günler, haftalar belirtilirken, bazıları için yüz yıllar dillendirilmektedir. Tabiki hiç kimsenin 100 yıl boyunca bu maddeyi bozunması beklemesi söz konusu olamaz. Bu bilgiler, ölçülebilir bir zaman zarfında ölçülebilir belirli miktarda birazalma değişmesinin, tüm maddeye genişletilerek hesaplanması ile olmaktadır. Bazı çalışmalarda ise işi hızlandırıcı yüksek sıcaklıkta dönüşümtespitleri yapılıp, bunlar normal koşullara hesapla dönüştürülmektedir. Literatürde rakamlar arasında kısmen farklılıklar ve çok tekrarlar da var isede her malzemenin kendine özgü bir mertebesel bozunma süresi bulunmaktadır.Bozunma işi sıcak/soğuk iklimlere, toprak özelliklerine ve ortamda mikroorganizmaların yoğunluğuna vb. bağlı olarak değişebilmektedir. Ancak yine her malzemenin yapısından kaynaklanan bir ortalama dönüşüm süresi bulunmaktadır. Bu arada malzeme kalınlığı, molekül yapısı, ambalaj olarak kullanıldığı yerde etkili olmaktadır. Bunun örneği plastiklerdir. Plastik kalınlaştıkça ayrışması zamanalmakta, molekül yapısı farklı her plastik türü ayrı zamanda doğadan kaybolmaktadır. Eğer aynı plastik türü bir akünün kabı olarak kullanılmış ve bir diğeri de diyelim ki deterjan kabı olarak kullanılmış ise akü kabı kısmen de olsa daha çabuk bozunabilmektedir. Üstü kaplanmış, boyanmış plastikler ise biraz daha geç doğanın bağrında yer almaktadır.
Bazı örnek maddelerin doğada kaybolma sürelerini sıralarsak;
- Muz kabuğu: 2-10 gün,
- Dikiş ipliği: 3-14 ay,
- Pamuk: 1-5 ay
- Kağıttan taşıma çantası: 2-5 ay,
- Halat: 3-14 ay,
- Portakal kabuğu: 6 ay,
- Sigara: 1-12 yıl arasıdır ki, tütün Kızılderililer tarafından sadece sigara olarak kullanılmamıştır. Tarımda ve günlük yaşamda doğal böcek öldürücü olarak da kullanılmıştır. Bunu basitçe saksınızda solucanlar oluşuyorsa, biraz tütün serpin, solucanların öldüğünü görerek belirleyebilirisiniz.
- Süt ve meyve suyu tetra kutuları: 5 yıl,
- Deri ayakkabı: 25-40 yıl,
- Naylon 6 iplikten elbise: 30-40 yıl,
- Plastik taşıma torbası: 15-1000 yıl,
- Biyolojik ayrışabilir plastik taşıma torbası: 9 ay-5 yıl,
- Alüminyum kutu: 80-100 yıl,
- Çocuk bezleri, diaper: 500-800 yıl,
- Cam şişe: 1 milyon yıl,
- Plastik şişeler ve kutular: yüzlerce yıl,
- Teneke kutu: 50-100 yıl,
- Gazete kağıdı: 25-50 yıl,
- Polistiren: Binlerce yıl,
Günümüzde bitki kaynaklı plastikler de üretilmeye başlanmıştır. Bu tür plastikler, petrol tüketimini azaltacak en önemli etkenlerdir. Buna karşılık, petrol kaynaklı olup da içine nişasta, demir tozu vb. katılarak ayrışabilirliği artırılan plastik ürünlerde vardır ki bunlar sonuçta petrole dayandıklarından mantıksal olarak geleceği koruyucu kavramı temsil etmemektedirler. Bitki kaynaklı plastiklere doğru yönelmek gerekmektedir. Bunlar gelecek vaat etmektedir. Çünkü bunların ayrışması, petrol kaynaklı olanlara göre çok erken olmaktadır. Burada bir noktayı ayrıca açmak vebelirtmek istiyorum. Gelişmiş ülkelerdeki sistemler de “mükemmel üstü mükemmel”sistemler değildir. Aksayan kısımları kısmen olabilmektedir. Ancak kurulu haliyle sistem, çok önemli başarılar ve faydalar sağlamaktadır. Önemli olan bir sistemin kurulup, çalıştırılmasıdır. Ancak toplumların büyüklüklerine bağlı olarak sistemleri düşünüp, tasarlayıp, doğru başlangıçlar da yapmak gerekiyor. Topluma geri dönüşüm konusunda haksızlık ediyoruz. Bilinçsizler, bilgisizler, isteksizler… Bu düşünceye şimdilik katılmamız doğru olur mu? Ekonomik, teknolojik, sosyolojik ve Çevre Mühendisliği gerçeklerine sırtını dayamış bir sistem kurup, önerip toplumun önüne çıkmadıkça bu iş olmayacak. Kendimizi kandıracağız, erişebildiğimiz bugünkü oranlarla oyalanacağız. Bunun için topluma ayakları yere basan sistem sunulmalıve toplumun buna karşılık hiçbir beklenti içine girmeden, gönüllü ve feragatedici düzeyde katılması, katkıda bulunması gerekmektedir.