İslamiyetin yayılış dönemlerinde askeri maksatla ve sınır emniyetini korumak için kurulan ribatlar, sonraki devirlerde ticari maksatla kullanıldı ve bu binalara, kervansaray adı verildi. türklerin müslüman olmasından sonra, genişleyen islam toprakları üzerinde ortaya çıkan kervansaraylar, selçuklular zamanında en gelişmiş şeklini aldı. anadolu'da bulunan çeşitli ticaret yolları üzerinde yüze yakın kervansaray yapıldı.
Kervansaraylarda hasta yolcular, sıhhat buluncaya kadar tedavi edilir, hayvanlarının tedavisi de baytar (veteriner) tarafından yapılır ve tedavi masrafları vakıf tarafından karşılanırdı. fakir hastalar, öldüğü takdirde kefen masrafları da vakıf gelirlerinden ödenirdi.
Büyük ve muhkem binalar olan kervansaraylarda akşam olunca kapılar sıkıca kapatılır, vazifeliler tarafından kandiller yakılırdı. kapı kapandıktan sonra hiç kimse dışarıya çıkarılmaz, fakat dışarıdan gelenler içeriye alınırdı. şafak atınca davullar çalınır, herkes uyandıktan sonra hancılar; ey ümmet-i muhammed! malınız, canınız, elbiseleriniz ve atınız tamam mı? diye sorarlar, herkes; tamamdır. allahü teala hayır sahibine rahmet eylesin. diyerek kervansarayı vakf edene dua ederlerdi. herkes gerekli yol hazırlıklarını yaptıktan sonra kapılar açılır, misafirlere; gafil gitmeyin, herkesi arkadaş etmeyin, yürüyün, allah asan (kolay) getire. diye dua ve nasihatte bulunduktan sonra kervanlar uğurlanırdı.
Sulh zamanında ticari maksatlar için kullanılan kervansaraylar, harb zamanında o belde ahalisinin düşman hücumundan korunmak için sığındığı veya sefer esnasında ordunun konakladığı müstahkem yer olarak da kullanılırdı. bilhassa hudut boylarına yakın kervansaraylar, hudut kalesi vazifesini görürdü. aksaray yakınındaki sultan hanı, 20.000 askerle kuşatan bir moğol komutanına iki ay dayanacak ve alınamayacak ölçüde muhkem idi.
Son düzenleyen Safi; 7 Ocak 2018 19:14