
Ziyaretçi
Denizler Altında Yirmi Bin Fersah hakkında bilgi verir misiniz?
Denizler Altında 20 Bin Fersah - Jules Verne
Denizler Altında 20 Bin Fersah
Yazan JULES VERNE (1828-1905)
Başlıca karakterler
Kaptan Nemo: Nautilus adındaki denizaltı gemisinin kaptanı; esrarengiz bir adam; karadaki hayatında basıkının ıztırabını çektiğinden, hürriyet ve intikam uğrunda denize açılır.
Pierre Aronnax: Kırk yaşlarında bir Fransız; heyecanlı bir deniz biyologu.
Conseil: Aronnax'ın uşağı; otuz yaşlarında, kolay heyecanlanmayan bir Flaman; sâdık, cesur ve soğukkanlı bir adam.
Ned Land: Kanadalı bir mızrakçı; yerinde duramayan ve çabuk kızan biri.
Kaptan Farragut USA: Birleşik Amerika'nın Abraham Lincoln
Hikâye
1866'da, gemiler denizlerde aşağı yukarı yüz metre boyunda, büyük bir süratle hareket eden ve parlak ışıklı garip bir nesne gördüklerini bildirdikleri vakit, dünya heyecanlandı. Bu garip nesne, birkaç geminin üzerine gitmiş, çarpmış ve hemen batırmıştı. Onun ne olduğunu gimse bilmiyor, fakat uzmanların ekserisi, balinaların, şimdiye kadar bilinmeyen ve hayret uyandıran bir türü olabileceğini söylüyorlardı. Bu uzmanlar arasında, bu hikâyeyi anlatan, Profesör Pierre Aronnax adında bir Fransız biyologu da vardır. 1867 yılında, Amerika'nın «Hoşa Gitmeyen Nebraska Bölgesi»nde yaptığı bir incelemeden dönen Aronnax, yanında bir sürü nümûne yaratıklar da getirmiştir. Bu bilinmeyen hayvanın ne olduğunu araştırmak üzere Birleşik Amerika ilim heyetine katılması için davet edilir. Sadece üç saat sonra, Conseil adındaki sadık Flaman uşağı ile USA Abraham Lincoln gemisine biner. Gemide, Ned Land adında Kanadalı bir mızrakçı da vardır ve Aronnax onunla arkadaş olur.Bir kaç ay sonra, Japonya yakınlarında devi görür ve takip etmeğe başlarlar. Bu garip nesnenin, kendisinden çok daha süratli gittiği ve çok daha kolaylıkla manevra yapabildiği gemi ile oyun oynadığı anlaşılır. Nihayet, Abraham Lincoln, bu deve oldukça yaklaşır ve Ned Land bir mızrak fırlatır. Mızrak, hiç bir hasar yapmaz, geri gelir ve meçhul varlığın fışkırttığı büyük bir su fıskiyesi Aronnax'ı ve güvertedeklieri denize düşürür. Kargaşa sırasında, Aronnax, Land ve Conseil, hareketsiz kalan Abraham Lincoln'a doğru yüzemezler ve gemi de onları kurtaramaz. Böylece, kendilerini, avlamağa çalıştıkları yaratığın sırtında bulurlar. Gemideki demir kaplamalardan ve vidalardan, bu balinanın gerçekte bir denizaltı gemisi olduğunu anlarlar. İçerdekilerin dikkatini çekmek için geminin kenarlarını tekmelerler, yüzleri maskeli sekiz kişi onları içeri alır.Denizaltının kumandanı, Kaptan Nemo adında esrarengiz bir adamdır. Latincede «hiç kimse» mânasına gelen bu kelime, yine kendisini «hiç kimse» diye adlandıran eski çağların Odysseus'unu hatırlatır. Nemo'nun geçmiş hayatı hakkında bazı şeyler îmâ edilirse de, kimse tam mânasiyle izah edemez. Kitaptan anladığımıza göre, büyük bir felâketten ötürü, kendisini, cemiyetten tecrid etmiştir. Kendisine benzer insanlardan oluşan mürettebatı ile, kendilerini hür hissettikleri dalgalar altında, yeni bir mekân kurmuşlardır, ilmî ve mekanik dehasından ötürü, o zamana kadar kimsenin yapmadığı bir denizaltı gemisi yapmıştır. Son derece zengin bir adam olan kaptan, yüksek bir kültür ve zevke de sahiptir. Gemisinde bir kütüphane, büyük bir org, Louvre veya Ufizzi müzesinden alındığı hissini veren zengin bir sanat koleksiyonu da vardır. Ayrıca bir deniz biyologudur. Topladığı yaratık numuneleri, Profesör Aronnax'm kıskançlık ve sevgisini çeker. Nemo, misafirlerine nazik davranırsa da, içindekileri dışarı vurmaz. Sırrının ortaya çıkmasından korktuğu için, onları serbest bırakamayacağını söyler; fakat M. Aronnax'la birlikte, okyanusların derinliklerini araştırmaktan zevk duyacağını anlatır. Kitabın bundan sonraki kısmı, su altının hayret uyandırıcı hayatı ile ilgilidir. Denizaltı gemisinin anlatılması sayfalar sürer (ki ismi Nautihıs'tur) ve onun nasıl yapıldığı belirtilir. Kitaptan, geminin 70 metre uzunluğunda olduğunu, elektrikle çalıştığını, 50,000 feet kübü (bir foot, 30.5 cm.) su kaldırdığını ve içindeki malzeme hariç 67.500 İngiliz lirasına mal olduğunu öğreniyoruz. Aronnax, kendisinin (ve okuyucunun) hazmedebileceği bütün bu istatistikleri kaydettikten sonra, ev sahibi ile birlikte, dalgıç elbiselerini giyer; okyanusun yatağını araştırmağa koyulurlar.
Elektrik lâmbaları ve sıkıştırılmış hava silindirleriyle mücehhez dalgıçlar, kabuklu hayvan numuneleri toplar, deniz yosunlarından oluşan şaheser bir deniz altı ormanını ziyaret eder, köpek balıkları ile çarpışır, su altındaki bir volkanın patlamasını görürler ve Atlantis kıtasının harap olmuş şehirlerini ziyaret ederler. Nemo, misafirine, bir Hindistancevizi büyüklüğünde muazzam bir inci gösterir (Aronnax, onun 500.000 İngiliz lirası edeceğini hesaplar). Daha sonra, ancak Memo'nun bildiği bir su altı tünelinden geçerek, Kızıl Deniz'den Akdeniz'e açılırlar. Nautilus, en tehlikeli macerasında, buzlar altından giderek Güney Kutbunu keşfeder ve donmaktan zor kurtulur.
Zaman zaman, Nemo'nun, sadece karadaki zalimlerden kaçmadığını da anlıyoruz. O, aynı zamanda, bir intikam harbini yürütüyor. Nautilus, Hindistan Burnu yakınından geçerken, bu ülkenin hâlâ esaret altında yaşadığını anlatan Nemo'nun yüzü sapsarı alur. Sicilya Adası civarında, bir gemi Nautilus'a hücum eder. Bu bir Fransız gemisi mi, İngiliz gemisi mi, yoksa başka bir ülkenin gemisi mi, bayrak taşımadığından bilemiyoruz. Nemo, gemiye çarpar ve yoluna devam eder.
Denizaltı kuzeye doğru yoluna devam eder. Iztırap, intikam, ve pişmanlık hislerinin pençesinde kıvranan Nemo, gemideki kölelerinden uzak durur. Kontrol ve yönetim gevşer. Denizaltıdan nasıl kaçacaklarını düşünen Ned Land, Nautilus satha çıkar çıkmaz, üç arkadaşın geminin sandalını ele geçirerek, süratle sahile doğru gitmelerini teklif eder. Tam güverteye çıkmış ve kapağı kapamışlardır ki, denizaltının içinden bir haykırış yükselir. Nemo, bilerek veya bilmeyerek, gemiyi, Norveç açıklarındaki büyük bir girdabın içine doğru götürmüştür. Bu öylesine kuvvetli bir girdaptır ki, gemiyi yutabilir. Aronnax, nereden ve kimin tarafından vurulduğu belli olmayan bir darbe ile kendisinden geçer, kendine geldiği vakit, arkadaşlarıyle birlikte girdabı atlattıklarını ve Lofoten Adalarındaki bir balıkçı kulübesinde yattıklarını görür. Nemo'ya ve Nautilus'a ne olduğunu da, Profesör Aronnax bir türlü anlayamaz.
Tenkid
Jules Verne'den niye bahsettik? Dünya şaheserlerine ayrılmış bir kitapta, on iki yaşındaki çocuklar tarafından okunan bir ilim-kurgu kitabına ne lüzum var? Bir sebep şu: Rabelais veya Cervantes'i okuyan her okuyucuya karşı, Jules Verne'i, hiç bir gayret sarfetmeksizin zevkle yutan binlercesi vardır. Sadece bu gerçek üzerinde durulmağa değer. Verne'in başarısı, romantik hareketin sihir ve cazibesinin ilim ve teknolojinin sihiri ile kaynaştırıldığı yeni bir tahayyül şekli yaratmaktı. Verne, yüce bir efsane yaratıcısı idi ve onun bu efsaneleri, şu veya bu şekilde, hâlâ canlı.
Verne'nin, aşikâr zaafları ile başlayalım: Nihayet, unutmamak gerekir ki, altmış beş roman yazan bir kimsenin bazı kitapları oldukça sıradan bir roman olacaktır. Plânlar, genellikle çok gevşek, Nautilus'un gezilerinde dahi, araya zaman zaman deniz biyolojisi üzerine dersler sıkıştırılmış ve biribiri ile pek ilgisi bulunmayan maceralardan pek farklı değil. Karakterler, mukavvaya yapıştırılmış şekiller kadar cansız bir kaç standard tipe uyuyorlar: Entellektüel (genellikle bir ilim adamı), hareket adamı, ve komik bir yorumcu (genellikle bir uşak). Elimizdeki romanda, bu üç karakteri temsil ederler, Aronnax, Land ve Conseil'dir. Bunun bir izahı şu olabilir: Verne, kitabını yazarken, bir gözü sahnede idi ve hikâyelerinden pek çokları sahnelendi, kendisine daha da fazla para getirdi. Passepartout, Plileas Fogg ve Hecto Ser-vadac, karakter aktörleri için iyi rollerdir.
Verne'in en fazla hatırlatan karakteri Kaptan Nemo'dur. Haşin tavırları ile, kendisini beşeriyetten uzaklaştıran kasveti ile ,tabiat sevgisi ile, zalimlerden nefreti ile, esrarengiz mazisi ile, endişe veya suçun yarattığı ağırlığı ile, belirli ölçüde romantik bir canlılığına sahip. Maamafih, bunlar, elli yıl önceki Byron'un kahramanlarından çıkarılmış sterotip'ler-dir. Hattâ Kaptan Nemo'nun Güney Kutbu'nda, güneşin battığı sırada çektiği nutuk, Chateaubriand'ın kötü bir rapsodisi (hissi ve heyecanlı hitabe) gibi. Yine de, Nemo, kendisinin öylesine popüler biri olduğunu ispat ettiğinden, Conan Doyle'nm Sherlock Holmes'i Riechenbach Şelâlesinde bırakamayacağı gibi, Verne de, onun Norveç açıklarındaki girdapta kaybolmasına razı olmadı. Nemo, daha sonra, Esrarengiz Ada'da (1875) ölmek için ortaya çıkar. Ve esrarengiz hayatı nihayet açıklanır. Nemo, gerçekte, Hint isyanında İngilizlere karşı çarpışan Dakkar adındaki bir Hint prensidir. Karısını ve çocuklarını kaybetmiş ve bir kaçak olarak, intikam uğrunda denizleri dolaşmağa başlamıştır. Onun bu özgeçmişi, daha önceki kitapta izah edilmeyen birçok noktayı anlamamıza yarayan bir anahtar mahiyetinde ise de; Nemo, ikna edici, gerçek bir Doğulu değildir. Onun, Hintli olduğunu gösteren bir özelliği yok; o, sadece, ülkesiz bir adam.Verne'nin romanlarının popüleritesinde, ekseriya, şu sebepler şüphesiz rol oynadı: Ele aldığı tezlerin efsane güçleri var ve tahayyül gücümüzü, şuuraltı seviyede zorluyor. Mağara, kimsesiz ada, deniz seyahati. Bütün bunlar, Homer'e kadar uzanan ilk örnekler. Bazıları, bir psikoanalisti ilgilendirecek rüya sembolleri olarak okunabilir. Bir bölümde, meselâ, Nautilus, karanlık bir sualtı tüneline girer, ve kendisini, bir volkanın ortasında, ana rahmini andıran bir hücrede bulur. Yine, bu romanlardaki diğer tezler, çocuklar için hazırlanan televizyon programlarının alışılmış materyalidir: Çılgın ilim adamı, geze-genler-arası seyahat, tarihten önceki medeniyetin kalıntıları, ilmî cihazlar ve mekanik harikalara gelince, onlar, James Bond'un hayranı erişkin okuyucuları hâlâ zevklendirir. Bilimkurgu yeni bir tür değil; hiç olmazsa, Güliver'in seyahatleri'ne kadar uzanır. Edebiyattaki aynı ailenin mensupları olarak Jules Verne, Edgar Allan Poe'dan H. G. Wells'e uzanan çizgi üzerinde. Romanlarmdaki bazı plânları, balonlarla seyahat, kutupları araştırılması, ve bir girdabın içine gezi ile ilgili kitaplar yazan Edgar Allan Poe'dan alındığı besbelli. Maamafih, Poe ne kadar ilimden zevk almadı ise, Verne de o derecede sevdi. Verne, eserlerini, her zaman titiz araştırmalara dayandı. Matematiksel hesaplara gerek duyulduğu zaman, sayfalar, öylesine teferruatlı ve kesindi' ki, bazıları, onların, ingiliz astroonmu Sir John Herschel tarafından yazıldığını sandılar, ilmî rakamlarla ilgili uzun paragrafların gayesi, şüphesiz, inanılmaz görünenleri inanılır şekle sokmak ise de, bu pasajlar, daha da fazlasını başarıyorlar: Onlar, bir tür, nesir şiirleri. Meselâ, Denizler Altındaki 20 Bin Fersah'taki (Vingt Mille Lieues sous les Mers) deniz hayatı ile ilgili şu satırlan düşünün: İnsanın, Verne'nin, bu pasajı yazmak için zooloji ders kitaplarına başvurduğunu söyleyeceği geliyor:
Pekçok bitkinin, yaprak yerine, pembe, kızıl, yeşil, zeytin yeşili, açık kahverengi, koyu kahverengi filizleri var ... Sanki meltem rüzgârını yakalamak istercesine bir yelpaze gibi açılan «Pavonari» gördüm. Eğrelti otunu andıran yenilebilir parçaları, esas gövdeden beş metre yugarı fırlamış kıpkızıl bitkiler; yukarı doğru filizlenmiş demet demen «acetabuli»ler, ve hiç birinde çiçek bulunmayan diğer deniz bitkileri!
Profesör Aronnax, bilgiçlik taslayan korkak bir adam olabilir ,ama hiç olmazsa lirik biri.
İlmî bir kâhin olarak Verne, çağının önünde, ama çok önünde değildi. Onun kehanetlerini, yaşadığı çağın insanları dahi, mümkündür diye düşünmüş olabililer ve bugün, onların çoğu doğrulandı. Biz artık, Nautilus'un elektrik cihazları karşısında hayranlık ve şaşkınlık duymuyoruz; uçak yolculukları olağan; aya dahi çıkıldı, öte yandan, Verne'de, günümüzün dünyasındaki bazı önemli gelişmeler, meselâ, modem teknolojide, kompüterlerin ve otomatik kontrolların rolleri hakkında veya atom enerjisinin korkunç neticeleri hakkında hiç bir belirti yoktur, bunlardan imâ yolu ile dahi bahsedilmemiştir. Yine Vere, tekâmül ve tatbikî jenetikin imkânları hakkında da bir şey söylemiyor. Verne, Katolikti ve Darvinizm'i hiçbir zaman kabul etmedi. Biz bugün Verne'i, tarihî perspektifte, kendi çağının bir 'ürünü olarak görüyoruz; Conan Doyle ve H. G. Wells gibi daha sonraki yazarlar, onun ötesine geçtiler. Fakat ilim çağdışı olsa dahi, macera hiç bir zaman çağdışı olmaz. Genç bir okuyucu veya hikâyenin çağa uygun olup olmadığını bilmeyecek kadar saf olan veya bunun üzerinde durmayan ve kendini genç hisseden erişkinler için Verne'nin romanları, dün olduğu kadar buj gün de zevkle okunacak kitaplardır.
Yazar
Ayrıca Bknz: Jules Verne (Jules Verne Kimdir? - Jules Verne Hakkında)
Yazıları, hayret uyandırıcı maceralarla dolu bir adam olan Jules Verne'nin hayatı, durgun ve sıkıcı denecek kadar sakin geçti. Şüphesiz, iki gerçek biribiri ile bağlantılı. Jules, 1828'de Nantes şehrinde doğdu; babası her yönü ile muhafazakâr mahallî bir avukattı. Nantes bir liman şehridir ve Jules'in çocukluğundaki romantikliğin bir yönü denizdi ve bir çok hikâyelerinde bunu görüyoruz. On bir yaşında iken, bir çok küçük çocuğun rüya ve hayal dünyasının ötesine geçti: Karayip Adaları'na giden büyük bir yelkenli gemiye kamarot olarak girdi. Fakat gemin:n uğradığı ilk limanda karaya çıkarıldı ve babası tarafından eve getirtildi. Gerçi daha sonraları seyahatlerine devam etti ise de, ekseriya kendi hayal dünyasında dolaştı.
Jules, yirmi yaşına geldiği zaman, ileride babasının avukatlık firmasına katılacağı düşünülerek, hukuk tahsil etmesi İçin Paris'e gönderildi. Paris'i cazip buldu ise de hukuk eğitimini hayır. Küçük hikâyeler ve piyesler yazmayı tercih etti ve bu piyeslerden bazıları da sahnelendi. Babasının, Nantes'e dönmesini ısrarla istemesine rağmen, bir tiyatro eserleri yapımcısının yanına kâtip olarak girdi. Gerçi aylık maaşı ayda sadece yüz frank idi ise de, artık Paris'te kalabilir ve yazı hayatını devam ettirebilirdi. 1855'de, iki kızı olan Honorine Morel adında genç bir dul kadınla evlendi. Bu, tamamen mesut bir evlilik olmasına rağmen, Verne'yi, daha fazla para kazanabilecek işlere zorladı. Babasından gelen para ile, Paris borsasındaki komisyoncuların bir firmasına girdi ve senelerce Paris borsasında sadakatle çalıştı. Fakat bir yazar olmayı da hiç bir zaman aklından çıkarmıyordu.Verne'nin maharetlerini yatak odası komikliklerinden ilim kurguya yönelten, Felix Nadar adında bir fotoğrafçı ve havacı idi. Havacılığın öncülerinden sayılan Nadar, Paris'in balonlardan fotoğraflarını çekti ve bir helikopter yapmayı düşündü. Nadar,
1860'da, Geant adında büyük bir balon yapmağa başladı. Balon, bir kaç odayı içine alabilecek büyüklükte bir gondolü havaya kaldıracaktı. Kendisini bu projenin cazibesine kaptıran Verne, balonların ve hava trafiğinin tarihi hakkında bir yazı yazdı. Yayınlayıcısı Hetzel, notların vâdedici olduğunu, fakat halkın eğitilmek değil, eğlendirilmek istediğini söyledi. Bu konuyu, niye bir hikâye şeklinde ele almak istemiyordu? Verne, bunun üzerine, bir grup kâşifin Afrika'da, Zanzibar'dan Senegal'a, tüyleri diken diken edici maceralarla nasıl gittiklerini anlatan Bir Balonda Beş Hafta (Cinq Semaines en Ballon) adında bir roman yazdı. Verne, bir romanı başarıya ulaştıracak kesin formülü bulmuştu: fantastik bir plân hazırla ve bir sürü gerçek ve rakamlarla, bunun mümkün olabileceğini göster. Bu bilimkurgu idi. Verne'nin formülü, bir asır sonra da geçerli.
Roman, öylesine tutundu ki, Hetzel ve Verne, her iki taraf için kazançlı netice verecek yirmi yıllık bir mukavele imzaladılar. Böylece, Verne, hayatı boyunca, senede bir veya iki roman yazdı. Bu romanların sayısı gerçekte o kadar çok idi ki, Verne'nin ölümünden sonra ,altı sene boyunca, yeni romanları yayınlandı. Bazı şüpheciler, hattâ, Jules Verne diye biri bulunmadığını, onun, bir sürü anonim yazarların takma adı olduğunu dahi söylediler. Toplam olarak, bu dizide altmış beş kitap yayınlandı; en meşhurları şunlardı: Dünyanın Merkezine Seyahat (Voyage au Centre de la Terre, 1864), Aya Seyahat (De la Terre a la Lune, 1865), Denizler Altında 20 bin Fersah (1870), Seksen Günde Devri Âlem (Voyage autour du Monde en Quatre-vingts Jours, 1873), Esrarengiz Ada (L'Ile Mystérieuse, 1875), Michael Strogoff (1876), Begum'un Serveti (1879), ve Bulutların Kaptanı (1886). Bunlar arasında, en iyi bilineni, muhtemelen, Denizler Altında 20 bin Fersahtır.
Başarı, Verne'e, lüks hayat da getirdi: Büyük bir ev, karısı Honorine'e hizmetçiler, özel bir yat... Fakat bunlar, kitapların akışını durdurmadı. Daha fazla yalnız kalmak istediğinden, ailesini, daha küçük bir kasaba olan Amiens'e taşıdı ve muntazam bir burjuva hayatı yaşamağa başladı. Fransa-Prusya Harbi (ki o taı harbi tasvip etmiyordu) sırasında, bir çeşit sahil muhafızı olarak hizmet etti. Ordudan emekli olmuş ve tüfekleri paslı bir kaç kişi ile birlikte Somme sahillerinde, kendi yatı ile devriye gezdi. Talihi yaver gitti ve Almanlar denizden hücum etmediler. Fakat bir ara, nerede ise öldürücü olabilecek bir dram vuku buldu: çok sevdiği küçük kardeşi Paul'un oğlu Gaston Verne delirdi ve Verne'i bacağından vurdu. Verne, ondan sonra topal kaldı ve artık yatı ile denize çıkamadı. Bunu telâfi etmek için Amiens belediye meclisi üyesi olmak için politik mücadeleye girdi ve kazandı. Verne, bu görevini ciddiye aldı ve yaptığı işten saf bir memnunluk duydu, fakat millî politikaya girmesi için yapılan bütün tekliflere sırt çevirdi.
Seneler geçtikçe, Verne, daha fazla cemiyetten uzaklaştı, daha fazla mahallî burjuva hayatı yaşamağa başladı. Eski arkadaşları ve kendi ailesi mensupları birer birer öldükçe, daha fazla melonkolik oldu. Hayatının sonlarına doğru yazdığı kitaplar, öncekiler kadar sihirli değildi. Elli seneden sonra, tahayyül gücü gevşemeğe başladı. Romanlarında, en yeni icatlardan bahsetmek için elinden geleni yaptı, en son eserlerine otomobil ve radyoyu da getirdi, fakat ilmin realitesi, onun hayallerinin önünde gidiyordu. H. G. Welles gibi genç yazarlar da bilim-kurgu yazıyorlardı. Verne, bununla beraber, yazılarına azimle devam etti. 1905'te şeker hastalığından öldü. Adı, bugün, dünyanın her tarafında bilinmektedir.
MsXLabs.org & 100 Büyük Roman
Sponsorlu Baglantilar
Yazan JULES VERNE (1828-1905)
Başlıca karakterler
Kaptan Nemo: Nautilus adındaki denizaltı gemisinin kaptanı; esrarengiz bir adam; karadaki hayatında basıkının ıztırabını çektiğinden, hürriyet ve intikam uğrunda denize açılır.
Pierre Aronnax: Kırk yaşlarında bir Fransız; heyecanlı bir deniz biyologu.
Conseil: Aronnax'ın uşağı; otuz yaşlarında, kolay heyecanlanmayan bir Flaman; sâdık, cesur ve soğukkanlı bir adam.
Ned Land: Kanadalı bir mızrakçı; yerinde duramayan ve çabuk kızan biri.
Kaptan Farragut USA: Birleşik Amerika'nın Abraham Lincoln
adlı gemisinin kaptanı.
Hikâye
1866'da, gemiler denizlerde aşağı yukarı yüz metre boyunda, büyük bir süratle hareket eden ve parlak ışıklı garip bir nesne gördüklerini bildirdikleri vakit, dünya heyecanlandı. Bu garip nesne, birkaç geminin üzerine gitmiş, çarpmış ve hemen batırmıştı. Onun ne olduğunu gimse bilmiyor, fakat uzmanların ekserisi, balinaların, şimdiye kadar bilinmeyen ve hayret uyandıran bir türü olabileceğini söylüyorlardı. Bu uzmanlar arasında, bu hikâyeyi anlatan, Profesör Pierre Aronnax adında bir Fransız biyologu da vardır. 1867 yılında, Amerika'nın «Hoşa Gitmeyen Nebraska Bölgesi»nde yaptığı bir incelemeden dönen Aronnax, yanında bir sürü nümûne yaratıklar da getirmiştir. Bu bilinmeyen hayvanın ne olduğunu araştırmak üzere Birleşik Amerika ilim heyetine katılması için davet edilir. Sadece üç saat sonra, Conseil adındaki sadık Flaman uşağı ile USA Abraham Lincoln gemisine biner. Gemide, Ned Land adında Kanadalı bir mızrakçı da vardır ve Aronnax onunla arkadaş olur.Bir kaç ay sonra, Japonya yakınlarında devi görür ve takip etmeğe başlarlar. Bu garip nesnenin, kendisinden çok daha süratli gittiği ve çok daha kolaylıkla manevra yapabildiği gemi ile oyun oynadığı anlaşılır. Nihayet, Abraham Lincoln, bu deve oldukça yaklaşır ve Ned Land bir mızrak fırlatır. Mızrak, hiç bir hasar yapmaz, geri gelir ve meçhul varlığın fışkırttığı büyük bir su fıskiyesi Aronnax'ı ve güvertedeklieri denize düşürür. Kargaşa sırasında, Aronnax, Land ve Conseil, hareketsiz kalan Abraham Lincoln'a doğru yüzemezler ve gemi de onları kurtaramaz. Böylece, kendilerini, avlamağa çalıştıkları yaratığın sırtında bulurlar. Gemideki demir kaplamalardan ve vidalardan, bu balinanın gerçekte bir denizaltı gemisi olduğunu anlarlar. İçerdekilerin dikkatini çekmek için geminin kenarlarını tekmelerler, yüzleri maskeli sekiz kişi onları içeri alır.Denizaltının kumandanı, Kaptan Nemo adında esrarengiz bir adamdır. Latincede «hiç kimse» mânasına gelen bu kelime, yine kendisini «hiç kimse» diye adlandıran eski çağların Odysseus'unu hatırlatır. Nemo'nun geçmiş hayatı hakkında bazı şeyler îmâ edilirse de, kimse tam mânasiyle izah edemez. Kitaptan anladığımıza göre, büyük bir felâketten ötürü, kendisini, cemiyetten tecrid etmiştir. Kendisine benzer insanlardan oluşan mürettebatı ile, kendilerini hür hissettikleri dalgalar altında, yeni bir mekân kurmuşlardır, ilmî ve mekanik dehasından ötürü, o zamana kadar kimsenin yapmadığı bir denizaltı gemisi yapmıştır. Son derece zengin bir adam olan kaptan, yüksek bir kültür ve zevke de sahiptir. Gemisinde bir kütüphane, büyük bir org, Louvre veya Ufizzi müzesinden alındığı hissini veren zengin bir sanat koleksiyonu da vardır. Ayrıca bir deniz biyologudur. Topladığı yaratık numuneleri, Profesör Aronnax'm kıskançlık ve sevgisini çeker. Nemo, misafirlerine nazik davranırsa da, içindekileri dışarı vurmaz. Sırrının ortaya çıkmasından korktuğu için, onları serbest bırakamayacağını söyler; fakat M. Aronnax'la birlikte, okyanusların derinliklerini araştırmaktan zevk duyacağını anlatır. Kitabın bundan sonraki kısmı, su altının hayret uyandırıcı hayatı ile ilgilidir. Denizaltı gemisinin anlatılması sayfalar sürer (ki ismi Nautihıs'tur) ve onun nasıl yapıldığı belirtilir. Kitaptan, geminin 70 metre uzunluğunda olduğunu, elektrikle çalıştığını, 50,000 feet kübü (bir foot, 30.5 cm.) su kaldırdığını ve içindeki malzeme hariç 67.500 İngiliz lirasına mal olduğunu öğreniyoruz. Aronnax, kendisinin (ve okuyucunun) hazmedebileceği bütün bu istatistikleri kaydettikten sonra, ev sahibi ile birlikte, dalgıç elbiselerini giyer; okyanusun yatağını araştırmağa koyulurlar.
Elektrik lâmbaları ve sıkıştırılmış hava silindirleriyle mücehhez dalgıçlar, kabuklu hayvan numuneleri toplar, deniz yosunlarından oluşan şaheser bir deniz altı ormanını ziyaret eder, köpek balıkları ile çarpışır, su altındaki bir volkanın patlamasını görürler ve Atlantis kıtasının harap olmuş şehirlerini ziyaret ederler. Nemo, misafirine, bir Hindistancevizi büyüklüğünde muazzam bir inci gösterir (Aronnax, onun 500.000 İngiliz lirası edeceğini hesaplar). Daha sonra, ancak Memo'nun bildiği bir su altı tünelinden geçerek, Kızıl Deniz'den Akdeniz'e açılırlar. Nautilus, en tehlikeli macerasında, buzlar altından giderek Güney Kutbunu keşfeder ve donmaktan zor kurtulur.
Zaman zaman, Nemo'nun, sadece karadaki zalimlerden kaçmadığını da anlıyoruz. O, aynı zamanda, bir intikam harbini yürütüyor. Nautilus, Hindistan Burnu yakınından geçerken, bu ülkenin hâlâ esaret altında yaşadığını anlatan Nemo'nun yüzü sapsarı alur. Sicilya Adası civarında, bir gemi Nautilus'a hücum eder. Bu bir Fransız gemisi mi, İngiliz gemisi mi, yoksa başka bir ülkenin gemisi mi, bayrak taşımadığından bilemiyoruz. Nemo, gemiye çarpar ve yoluna devam eder.
Denizaltı kuzeye doğru yoluna devam eder. Iztırap, intikam, ve pişmanlık hislerinin pençesinde kıvranan Nemo, gemideki kölelerinden uzak durur. Kontrol ve yönetim gevşer. Denizaltıdan nasıl kaçacaklarını düşünen Ned Land, Nautilus satha çıkar çıkmaz, üç arkadaşın geminin sandalını ele geçirerek, süratle sahile doğru gitmelerini teklif eder. Tam güverteye çıkmış ve kapağı kapamışlardır ki, denizaltının içinden bir haykırış yükselir. Nemo, bilerek veya bilmeyerek, gemiyi, Norveç açıklarındaki büyük bir girdabın içine doğru götürmüştür. Bu öylesine kuvvetli bir girdaptır ki, gemiyi yutabilir. Aronnax, nereden ve kimin tarafından vurulduğu belli olmayan bir darbe ile kendisinden geçer, kendine geldiği vakit, arkadaşlarıyle birlikte girdabı atlattıklarını ve Lofoten Adalarındaki bir balıkçı kulübesinde yattıklarını görür. Nemo'ya ve Nautilus'a ne olduğunu da, Profesör Aronnax bir türlü anlayamaz.
Tenkid
Jules Verne'den niye bahsettik? Dünya şaheserlerine ayrılmış bir kitapta, on iki yaşındaki çocuklar tarafından okunan bir ilim-kurgu kitabına ne lüzum var? Bir sebep şu: Rabelais veya Cervantes'i okuyan her okuyucuya karşı, Jules Verne'i, hiç bir gayret sarfetmeksizin zevkle yutan binlercesi vardır. Sadece bu gerçek üzerinde durulmağa değer. Verne'in başarısı, romantik hareketin sihir ve cazibesinin ilim ve teknolojinin sihiri ile kaynaştırıldığı yeni bir tahayyül şekli yaratmaktı. Verne, yüce bir efsane yaratıcısı idi ve onun bu efsaneleri, şu veya bu şekilde, hâlâ canlı.
Verne'nin, aşikâr zaafları ile başlayalım: Nihayet, unutmamak gerekir ki, altmış beş roman yazan bir kimsenin bazı kitapları oldukça sıradan bir roman olacaktır. Plânlar, genellikle çok gevşek, Nautilus'un gezilerinde dahi, araya zaman zaman deniz biyolojisi üzerine dersler sıkıştırılmış ve biribiri ile pek ilgisi bulunmayan maceralardan pek farklı değil. Karakterler, mukavvaya yapıştırılmış şekiller kadar cansız bir kaç standard tipe uyuyorlar: Entellektüel (genellikle bir ilim adamı), hareket adamı, ve komik bir yorumcu (genellikle bir uşak). Elimizdeki romanda, bu üç karakteri temsil ederler, Aronnax, Land ve Conseil'dir. Bunun bir izahı şu olabilir: Verne, kitabını yazarken, bir gözü sahnede idi ve hikâyelerinden pek çokları sahnelendi, kendisine daha da fazla para getirdi. Passepartout, Plileas Fogg ve Hecto Ser-vadac, karakter aktörleri için iyi rollerdir.
Verne'in en fazla hatırlatan karakteri Kaptan Nemo'dur. Haşin tavırları ile, kendisini beşeriyetten uzaklaştıran kasveti ile ,tabiat sevgisi ile, zalimlerden nefreti ile, esrarengiz mazisi ile, endişe veya suçun yarattığı ağırlığı ile, belirli ölçüde romantik bir canlılığına sahip. Maamafih, bunlar, elli yıl önceki Byron'un kahramanlarından çıkarılmış sterotip'ler-dir. Hattâ Kaptan Nemo'nun Güney Kutbu'nda, güneşin battığı sırada çektiği nutuk, Chateaubriand'ın kötü bir rapsodisi (hissi ve heyecanlı hitabe) gibi. Yine de, Nemo, kendisinin öylesine popüler biri olduğunu ispat ettiğinden, Conan Doyle'nm Sherlock Holmes'i Riechenbach Şelâlesinde bırakamayacağı gibi, Verne de, onun Norveç açıklarındaki girdapta kaybolmasına razı olmadı. Nemo, daha sonra, Esrarengiz Ada'da (1875) ölmek için ortaya çıkar. Ve esrarengiz hayatı nihayet açıklanır. Nemo, gerçekte, Hint isyanında İngilizlere karşı çarpışan Dakkar adındaki bir Hint prensidir. Karısını ve çocuklarını kaybetmiş ve bir kaçak olarak, intikam uğrunda denizleri dolaşmağa başlamıştır. Onun bu özgeçmişi, daha önceki kitapta izah edilmeyen birçok noktayı anlamamıza yarayan bir anahtar mahiyetinde ise de; Nemo, ikna edici, gerçek bir Doğulu değildir. Onun, Hintli olduğunu gösteren bir özelliği yok; o, sadece, ülkesiz bir adam.Verne'nin romanlarının popüleritesinde, ekseriya, şu sebepler şüphesiz rol oynadı: Ele aldığı tezlerin efsane güçleri var ve tahayyül gücümüzü, şuuraltı seviyede zorluyor. Mağara, kimsesiz ada, deniz seyahati. Bütün bunlar, Homer'e kadar uzanan ilk örnekler. Bazıları, bir psikoanalisti ilgilendirecek rüya sembolleri olarak okunabilir. Bir bölümde, meselâ, Nautilus, karanlık bir sualtı tüneline girer, ve kendisini, bir volkanın ortasında, ana rahmini andıran bir hücrede bulur. Yine, bu romanlardaki diğer tezler, çocuklar için hazırlanan televizyon programlarının alışılmış materyalidir: Çılgın ilim adamı, geze-genler-arası seyahat, tarihten önceki medeniyetin kalıntıları, ilmî cihazlar ve mekanik harikalara gelince, onlar, James Bond'un hayranı erişkin okuyucuları hâlâ zevklendirir. Bilimkurgu yeni bir tür değil; hiç olmazsa, Güliver'in seyahatleri'ne kadar uzanır. Edebiyattaki aynı ailenin mensupları olarak Jules Verne, Edgar Allan Poe'dan H. G. Wells'e uzanan çizgi üzerinde. Romanlarmdaki bazı plânları, balonlarla seyahat, kutupları araştırılması, ve bir girdabın içine gezi ile ilgili kitaplar yazan Edgar Allan Poe'dan alındığı besbelli. Maamafih, Poe ne kadar ilimden zevk almadı ise, Verne de o derecede sevdi. Verne, eserlerini, her zaman titiz araştırmalara dayandı. Matematiksel hesaplara gerek duyulduğu zaman, sayfalar, öylesine teferruatlı ve kesindi' ki, bazıları, onların, ingiliz astroonmu Sir John Herschel tarafından yazıldığını sandılar, ilmî rakamlarla ilgili uzun paragrafların gayesi, şüphesiz, inanılmaz görünenleri inanılır şekle sokmak ise de, bu pasajlar, daha da fazlasını başarıyorlar: Onlar, bir tür, nesir şiirleri. Meselâ, Denizler Altındaki 20 Bin Fersah'taki (Vingt Mille Lieues sous les Mers) deniz hayatı ile ilgili şu satırlan düşünün: İnsanın, Verne'nin, bu pasajı yazmak için zooloji ders kitaplarına başvurduğunu söyleyeceği geliyor:
Pekçok bitkinin, yaprak yerine, pembe, kızıl, yeşil, zeytin yeşili, açık kahverengi, koyu kahverengi filizleri var ... Sanki meltem rüzgârını yakalamak istercesine bir yelpaze gibi açılan «Pavonari» gördüm. Eğrelti otunu andıran yenilebilir parçaları, esas gövdeden beş metre yugarı fırlamış kıpkızıl bitkiler; yukarı doğru filizlenmiş demet demen «acetabuli»ler, ve hiç birinde çiçek bulunmayan diğer deniz bitkileri!
Profesör Aronnax, bilgiçlik taslayan korkak bir adam olabilir ,ama hiç olmazsa lirik biri.
İlmî bir kâhin olarak Verne, çağının önünde, ama çok önünde değildi. Onun kehanetlerini, yaşadığı çağın insanları dahi, mümkündür diye düşünmüş olabililer ve bugün, onların çoğu doğrulandı. Biz artık, Nautilus'un elektrik cihazları karşısında hayranlık ve şaşkınlık duymuyoruz; uçak yolculukları olağan; aya dahi çıkıldı, öte yandan, Verne'de, günümüzün dünyasındaki bazı önemli gelişmeler, meselâ, modem teknolojide, kompüterlerin ve otomatik kontrolların rolleri hakkında veya atom enerjisinin korkunç neticeleri hakkında hiç bir belirti yoktur, bunlardan imâ yolu ile dahi bahsedilmemiştir. Yine Vere, tekâmül ve tatbikî jenetikin imkânları hakkında da bir şey söylemiyor. Verne, Katolikti ve Darvinizm'i hiçbir zaman kabul etmedi. Biz bugün Verne'i, tarihî perspektifte, kendi çağının bir 'ürünü olarak görüyoruz; Conan Doyle ve H. G. Wells gibi daha sonraki yazarlar, onun ötesine geçtiler. Fakat ilim çağdışı olsa dahi, macera hiç bir zaman çağdışı olmaz. Genç bir okuyucu veya hikâyenin çağa uygun olup olmadığını bilmeyecek kadar saf olan veya bunun üzerinde durmayan ve kendini genç hisseden erişkinler için Verne'nin romanları, dün olduğu kadar buj gün de zevkle okunacak kitaplardır.
Yazar
Ayrıca Bknz: Jules Verne (Jules Verne Kimdir? - Jules Verne Hakkında)
Yazıları, hayret uyandırıcı maceralarla dolu bir adam olan Jules Verne'nin hayatı, durgun ve sıkıcı denecek kadar sakin geçti. Şüphesiz, iki gerçek biribiri ile bağlantılı. Jules, 1828'de Nantes şehrinde doğdu; babası her yönü ile muhafazakâr mahallî bir avukattı. Nantes bir liman şehridir ve Jules'in çocukluğundaki romantikliğin bir yönü denizdi ve bir çok hikâyelerinde bunu görüyoruz. On bir yaşında iken, bir çok küçük çocuğun rüya ve hayal dünyasının ötesine geçti: Karayip Adaları'na giden büyük bir yelkenli gemiye kamarot olarak girdi. Fakat gemin:n uğradığı ilk limanda karaya çıkarıldı ve babası tarafından eve getirtildi. Gerçi daha sonraları seyahatlerine devam etti ise de, ekseriya kendi hayal dünyasında dolaştı.
Jules, yirmi yaşına geldiği zaman, ileride babasının avukatlık firmasına katılacağı düşünülerek, hukuk tahsil etmesi İçin Paris'e gönderildi. Paris'i cazip buldu ise de hukuk eğitimini hayır. Küçük hikâyeler ve piyesler yazmayı tercih etti ve bu piyeslerden bazıları da sahnelendi. Babasının, Nantes'e dönmesini ısrarla istemesine rağmen, bir tiyatro eserleri yapımcısının yanına kâtip olarak girdi. Gerçi aylık maaşı ayda sadece yüz frank idi ise de, artık Paris'te kalabilir ve yazı hayatını devam ettirebilirdi. 1855'de, iki kızı olan Honorine Morel adında genç bir dul kadınla evlendi. Bu, tamamen mesut bir evlilik olmasına rağmen, Verne'yi, daha fazla para kazanabilecek işlere zorladı. Babasından gelen para ile, Paris borsasındaki komisyoncuların bir firmasına girdi ve senelerce Paris borsasında sadakatle çalıştı. Fakat bir yazar olmayı da hiç bir zaman aklından çıkarmıyordu.Verne'nin maharetlerini yatak odası komikliklerinden ilim kurguya yönelten, Felix Nadar adında bir fotoğrafçı ve havacı idi. Havacılığın öncülerinden sayılan Nadar, Paris'in balonlardan fotoğraflarını çekti ve bir helikopter yapmayı düşündü. Nadar,
1860'da, Geant adında büyük bir balon yapmağa başladı. Balon, bir kaç odayı içine alabilecek büyüklükte bir gondolü havaya kaldıracaktı. Kendisini bu projenin cazibesine kaptıran Verne, balonların ve hava trafiğinin tarihi hakkında bir yazı yazdı. Yayınlayıcısı Hetzel, notların vâdedici olduğunu, fakat halkın eğitilmek değil, eğlendirilmek istediğini söyledi. Bu konuyu, niye bir hikâye şeklinde ele almak istemiyordu? Verne, bunun üzerine, bir grup kâşifin Afrika'da, Zanzibar'dan Senegal'a, tüyleri diken diken edici maceralarla nasıl gittiklerini anlatan Bir Balonda Beş Hafta (Cinq Semaines en Ballon) adında bir roman yazdı. Verne, bir romanı başarıya ulaştıracak kesin formülü bulmuştu: fantastik bir plân hazırla ve bir sürü gerçek ve rakamlarla, bunun mümkün olabileceğini göster. Bu bilimkurgu idi. Verne'nin formülü, bir asır sonra da geçerli.
Roman, öylesine tutundu ki, Hetzel ve Verne, her iki taraf için kazançlı netice verecek yirmi yıllık bir mukavele imzaladılar. Böylece, Verne, hayatı boyunca, senede bir veya iki roman yazdı. Bu romanların sayısı gerçekte o kadar çok idi ki, Verne'nin ölümünden sonra ,altı sene boyunca, yeni romanları yayınlandı. Bazı şüpheciler, hattâ, Jules Verne diye biri bulunmadığını, onun, bir sürü anonim yazarların takma adı olduğunu dahi söylediler. Toplam olarak, bu dizide altmış beş kitap yayınlandı; en meşhurları şunlardı: Dünyanın Merkezine Seyahat (Voyage au Centre de la Terre, 1864), Aya Seyahat (De la Terre a la Lune, 1865), Denizler Altında 20 bin Fersah (1870), Seksen Günde Devri Âlem (Voyage autour du Monde en Quatre-vingts Jours, 1873), Esrarengiz Ada (L'Ile Mystérieuse, 1875), Michael Strogoff (1876), Begum'un Serveti (1879), ve Bulutların Kaptanı (1886). Bunlar arasında, en iyi bilineni, muhtemelen, Denizler Altında 20 bin Fersahtır.
Başarı, Verne'e, lüks hayat da getirdi: Büyük bir ev, karısı Honorine'e hizmetçiler, özel bir yat... Fakat bunlar, kitapların akışını durdurmadı. Daha fazla yalnız kalmak istediğinden, ailesini, daha küçük bir kasaba olan Amiens'e taşıdı ve muntazam bir burjuva hayatı yaşamağa başladı. Fransa-Prusya Harbi (ki o taı harbi tasvip etmiyordu) sırasında, bir çeşit sahil muhafızı olarak hizmet etti. Ordudan emekli olmuş ve tüfekleri paslı bir kaç kişi ile birlikte Somme sahillerinde, kendi yatı ile devriye gezdi. Talihi yaver gitti ve Almanlar denizden hücum etmediler. Fakat bir ara, nerede ise öldürücü olabilecek bir dram vuku buldu: çok sevdiği küçük kardeşi Paul'un oğlu Gaston Verne delirdi ve Verne'i bacağından vurdu. Verne, ondan sonra topal kaldı ve artık yatı ile denize çıkamadı. Bunu telâfi etmek için Amiens belediye meclisi üyesi olmak için politik mücadeleye girdi ve kazandı. Verne, bu görevini ciddiye aldı ve yaptığı işten saf bir memnunluk duydu, fakat millî politikaya girmesi için yapılan bütün tekliflere sırt çevirdi.
Seneler geçtikçe, Verne, daha fazla cemiyetten uzaklaştı, daha fazla mahallî burjuva hayatı yaşamağa başladı. Eski arkadaşları ve kendi ailesi mensupları birer birer öldükçe, daha fazla melonkolik oldu. Hayatının sonlarına doğru yazdığı kitaplar, öncekiler kadar sihirli değildi. Elli seneden sonra, tahayyül gücü gevşemeğe başladı. Romanlarında, en yeni icatlardan bahsetmek için elinden geleni yaptı, en son eserlerine otomobil ve radyoyu da getirdi, fakat ilmin realitesi, onun hayallerinin önünde gidiyordu. H. G. Welles gibi genç yazarlar da bilim-kurgu yazıyorlardı. Verne, bununla beraber, yazılarına azimle devam etti. 1905'te şeker hastalığından öldü. Adı, bugün, dünyanın her tarafında bilinmektedir.
MsXLabs.org & 100 Büyük Roman
Son düzenleyen ahmetseydi; 27 Şubat 2015 12:10
Sebep: Yazı puntosu güncellendi.