Ziyaretçi
Halikarnas Balıkçısı'na ait Mavi Sürgün adlı kitabın özetini nası bulabilirim?
Halikarnas Balıkçısı Mavi Sürgün
Mavi Sürgün, Gerçek adı Cevat Şakir Kabaağaçlı olan yazar bu kitabında 1.Dünya Savaşı zamanlarında çalıştığı derginin sahibi olan Zekeriya Sertel ile sürgün edilişlerini anlatmaktadır. Bir romandan çok tarihi bilgilerle geçmişimize ışık tutmaktadır. Mavi Sürgün kitabının konusuna gelir isek;
Kitabın başlarında 1.Dünya Savaşı yıllarında ülkenin hali ve İstanbul'da Türklerin İngilizler tarafından nasıl darp edildiği anlatılmaktadır . Kitap başlıklar altında bize bir rehberlik yapar ve tarihin tozlu defterlerini karıştırmış gibi hissedersiniz. Yazar kitabında çoğunlukla alışveriş yaptıktan sonra poşetlerini taşıyan ve sadece kendisinin onlara güvendiğini düşünen yoksul çocuklara yer vermiştir. Ama gelin görün ki bir gün kapısına polisler ve jandarmalar gelmiş ve apar topar karakola götürülmüştür. Karakolda İstiklal Mahkemesi'ne çağrıldığını öğrenen yazar oraya gidince ne olacağını az çok tahmin ediyordu. Oradan çok az insan sağ salim kurtulabilmişti idam edilmeden. Zamanı gelmiş trene binmişler ve Ankara'ya doğru yola çıkmışlardı, o zaman öğrenmişti neden çağrıldığını. Dergide yayınladığı idam edilen asker kaçaklarla ilgili yazdığı hikayeye yüzünden çağrılmıştı mahkemeye.
Uzun bir tren yolculuğunun ardından Ankara'ya varmışlardı ve jandarmalar onları gardan polis karakoluna getirmişlerdi.Orada Zekeriya'nın bir çok tanıdığı göremeye gelmişti hiç tanımasalar bile Cevat'a yazık oldu deyip üzüntülerini belli ediyorlardı.Karakolda uzun bir bekleyişin ardından polisler gelmiş ve Cebeci Hapishanesi'ne götürülmek üzere yola çıkmışlardı.Yol boyunca konuşmamaları tembihlenmiş ve suskunluklarını koruyarak yola çıkmışlardır.
Nihayet Cebeci Hapishanesi'ne gelmişler ve orada Zekeriya'dan ayırıp başka bir odaya koymuşlardı Cevat'ı.Sıvası yeni yapılmış ıslak ve tavanı bile olmayan bir odaya.Mahkemeye çağırılanana kadar o odada kalmış ve mahkemeye çıkmak üzere jandarmalarla birlikte yola çıkmışlardır.Mahkemeye geldiklerinde idam edileceklerini değil sürgün edileceklerini öğrenmişlerdi.İkisi de 3 yıl boyunca Bodrum'a sürüleceklerdi.Hapishaneden çıktıktan sonra Zekeriya'yı Bodrum'a göndermekten vazgeçtiklerini yeni sürgün yerinin Sinop olduğu söylenmişti.Cevat Bodrum'a sürgün edilmeyi,Zekeriya ise Sinop'a sürülmeyi hapishanede beklemişlerdi.Hükmü yedikten 15-20 gün sonra Zekeriya Sinop'a gitmek üzere yola çıkarılmıştı.Hüseyin ve Zekeriya gittikten sonra Cebeci'de tek başına kalan Cevat bir buçuk ay geçmesine rağmen hala ordaydı.En sonunda ekmek parası kazanmak için yazı yazmaya ve resim çizmeye başlamıştır bu zaman zarfında Zekeriya'nın Sinop'a vardığını hatta orada serbest bırakıldığını öğrenmişti bu habere sevinmiştir fakat Bodrum'da onu korkutan bir şey vardır.Eskiden beri Bodrum Kalesi'nden bir zindan gibi bahsedilirmiş bu yüzden olsa gerek.
Günler geçti ve Bodrum'a doğru yola çıkalacak haberini aldı sonunda.Araştırdı,soruşturdu Bodrum'a nasıl gidilir di? İlk önce trenle İzmir'e gidilecek ordan hafta da bir kere Bodrum'a tren varmış.En geç 9 güne Bodrum'a varmış olurdu.Yarın sabah Bodrum'a gideceklerinin haberini aldı ve beklemeye başladı.Sabah olmuş trene binmişler ve İzmir'e doğru yola çıkılmıştı.O direkt İzmir'e gidileceğini düşünürken Afyon'da inmişler ve ne olduğunu anlayamıştı.Sonra öğrenmişti ki yol masrafı buraya kadar karşılanmış Afyon'dan kalan yolun masrafı alınacakmış.Bir kaç günde burda konakladılar gün geçtikçe Bodrum uzaklaşıyordu onun için.Nihayet yol bitmiş İzmir'e gelebilmişlerdi, Karşıyaka'da bir hapishanede kalacaktı ve Bodrum'a geçebilmek için yirmi beş gün kaldıktan sonra trenle Aydın'a geçilecek ve nihayet Bodrum'a varılacaktı.Fakat yine umduğu gibi olmadı ve Bodrum'a gitmeden önce Çine ilçesine gidceklerini altı gün kadarda orda kaldıktan sonra Bodrum'a geçeceklerini öğrenmişti.Artık içinde çok büyük bir Bodrum merakı oluşmuş sonunda ne olursa olsun gidip görmek istiyordu.Çine'de sivri sineklerle dolu bir odada kaldıktan sonra önce Muğla'ya sonra Milas'a ve en sonunda yüreyerek aylar sonra Bodrum'a ulaşmış olur.
Yazar Bodrum'a geldiğinde hapishanede değil kalibentlik olarak 3 yıl boyunca kalacağını öğrenir ve gelir gelmez buraya aşık olur.Ve yıllar boyunca burada yaşayama karar verir ve mahlasını Bodrum'un eski adı olan "Halikarnas"ı seçerek Halikarna Balıkçısı olarak değiştirir.Yazar burada Musa adındındaki arkadaşından ve onun nişanlısından yola çıkarak hikayeler anlatır ve oltayla tuttuğu balıkları satarak ucuz bir parayla ev kiralar ve orda kalmaya başlar.Bir buçuk yılın sonunda artık sürgünün bittiğini ve artık İstanbul'da devam etmesi gerektiği haberine çok üzülür,bir buçuk yıl kadar annesi ile birlikte İstanbul'da yaşayan yazar sürgünü bittiğinde annesi ile birlikte tekrar Bodrum'a döner ve 2.Dünya Savaşı'na kadar burda yaşar fakat savaşın getirdiği yoksullukla ve yaşadığı yerde okulun olmaması nedeniyle burayo terk etmek zorunda kalır ve bundan sonraki yaşamına İzmir'de devam etmek zorunda kalır.
Mavi Sürgün, Gerçek adı Cevat Şakir Kabaağaçlı olan yazar bu kitabında 1.Dünya Savaşı zamanlarında çalıştığı derginin sahibi olan Zekeriya Sertel ile sürgün edilişlerini anlatmaktadır. Bir romandan çok tarihi bilgilerle geçmişimize ışık tutmaktadır. Mavi Sürgün kitabının konusuna gelir isek;
Sponsorlu Bağlantılar
Kitabın başlarında 1.Dünya Savaşı yıllarında ülkenin hali ve İstanbul'da Türklerin İngilizler tarafından nasıl darp edildiği anlatılmaktadır . Kitap başlıklar altında bize bir rehberlik yapar ve tarihin tozlu defterlerini karıştırmış gibi hissedersiniz. Yazar kitabında çoğunlukla alışveriş yaptıktan sonra poşetlerini taşıyan ve sadece kendisinin onlara güvendiğini düşünen yoksul çocuklara yer vermiştir. Ama gelin görün ki bir gün kapısına polisler ve jandarmalar gelmiş ve apar topar karakola götürülmüştür. Karakolda İstiklal Mahkemesi'ne çağrıldığını öğrenen yazar oraya gidince ne olacağını az çok tahmin ediyordu. Oradan çok az insan sağ salim kurtulabilmişti idam edilmeden. Zamanı gelmiş trene binmişler ve Ankara'ya doğru yola çıkmışlardı, o zaman öğrenmişti neden çağrıldığını. Dergide yayınladığı idam edilen asker kaçaklarla ilgili yazdığı hikayeye yüzünden çağrılmıştı mahkemeye.
Uzun bir tren yolculuğunun ardından Ankara'ya varmışlardı ve jandarmalar onları gardan polis karakoluna getirmişlerdi.Orada Zekeriya'nın bir çok tanıdığı göremeye gelmişti hiç tanımasalar bile Cevat'a yazık oldu deyip üzüntülerini belli ediyorlardı.Karakolda uzun bir bekleyişin ardından polisler gelmiş ve Cebeci Hapishanesi'ne götürülmek üzere yola çıkmışlardı.Yol boyunca konuşmamaları tembihlenmiş ve suskunluklarını koruyarak yola çıkmışlardır.
Nihayet Cebeci Hapishanesi'ne gelmişler ve orada Zekeriya'dan ayırıp başka bir odaya koymuşlardı Cevat'ı.Sıvası yeni yapılmış ıslak ve tavanı bile olmayan bir odaya.Mahkemeye çağırılanana kadar o odada kalmış ve mahkemeye çıkmak üzere jandarmalarla birlikte yola çıkmışlardır.Mahkemeye geldiklerinde idam edileceklerini değil sürgün edileceklerini öğrenmişlerdi.İkisi de 3 yıl boyunca Bodrum'a sürüleceklerdi.Hapishaneden çıktıktan sonra Zekeriya'yı Bodrum'a göndermekten vazgeçtiklerini yeni sürgün yerinin Sinop olduğu söylenmişti.Cevat Bodrum'a sürgün edilmeyi,Zekeriya ise Sinop'a sürülmeyi hapishanede beklemişlerdi.Hükmü yedikten 15-20 gün sonra Zekeriya Sinop'a gitmek üzere yola çıkarılmıştı.Hüseyin ve Zekeriya gittikten sonra Cebeci'de tek başına kalan Cevat bir buçuk ay geçmesine rağmen hala ordaydı.En sonunda ekmek parası kazanmak için yazı yazmaya ve resim çizmeye başlamıştır bu zaman zarfında Zekeriya'nın Sinop'a vardığını hatta orada serbest bırakıldığını öğrenmişti bu habere sevinmiştir fakat Bodrum'da onu korkutan bir şey vardır.Eskiden beri Bodrum Kalesi'nden bir zindan gibi bahsedilirmiş bu yüzden olsa gerek.
Günler geçti ve Bodrum'a doğru yola çıkalacak haberini aldı sonunda.Araştırdı,soruşturdu Bodrum'a nasıl gidilir di? İlk önce trenle İzmir'e gidilecek ordan hafta da bir kere Bodrum'a tren varmış.En geç 9 güne Bodrum'a varmış olurdu.Yarın sabah Bodrum'a gideceklerinin haberini aldı ve beklemeye başladı.Sabah olmuş trene binmişler ve İzmir'e doğru yola çıkılmıştı.O direkt İzmir'e gidileceğini düşünürken Afyon'da inmişler ve ne olduğunu anlayamıştı.Sonra öğrenmişti ki yol masrafı buraya kadar karşılanmış Afyon'dan kalan yolun masrafı alınacakmış.Bir kaç günde burda konakladılar gün geçtikçe Bodrum uzaklaşıyordu onun için.Nihayet yol bitmiş İzmir'e gelebilmişlerdi, Karşıyaka'da bir hapishanede kalacaktı ve Bodrum'a geçebilmek için yirmi beş gün kaldıktan sonra trenle Aydın'a geçilecek ve nihayet Bodrum'a varılacaktı.Fakat yine umduğu gibi olmadı ve Bodrum'a gitmeden önce Çine ilçesine gidceklerini altı gün kadarda orda kaldıktan sonra Bodrum'a geçeceklerini öğrenmişti.Artık içinde çok büyük bir Bodrum merakı oluşmuş sonunda ne olursa olsun gidip görmek istiyordu.Çine'de sivri sineklerle dolu bir odada kaldıktan sonra önce Muğla'ya sonra Milas'a ve en sonunda yüreyerek aylar sonra Bodrum'a ulaşmış olur.
Yazar Bodrum'a geldiğinde hapishanede değil kalibentlik olarak 3 yıl boyunca kalacağını öğrenir ve gelir gelmez buraya aşık olur.Ve yıllar boyunca burada yaşayama karar verir ve mahlasını Bodrum'un eski adı olan "Halikarnas"ı seçerek Halikarna Balıkçısı olarak değiştirir.Yazar burada Musa adındındaki arkadaşından ve onun nişanlısından yola çıkarak hikayeler anlatır ve oltayla tuttuğu balıkları satarak ucuz bir parayla ev kiralar ve orda kalmaya başlar.Bir buçuk yılın sonunda artık sürgünün bittiğini ve artık İstanbul'da devam etmesi gerektiği haberine çok üzülür,bir buçuk yıl kadar annesi ile birlikte İstanbul'da yaşayan yazar sürgünü bittiğinde annesi ile birlikte tekrar Bodrum'a döner ve 2.Dünya Savaşı'na kadar burda yaşar fakat savaşın getirdiği yoksullukla ve yaşadığı yerde okulun olmaması nedeniyle burayo terk etmek zorunda kalır ve bundan sonraki yaşamına İzmir'de devam etmek zorunda kalır.
Son düzenleyen Safi; 11 Mayıs 2018 03:12