Ziyaretçi
KADIN HAKLARI NELERDİR, YAZABİLİR MİSİNİZ ?
Eğitimde Eşitlik
18. yüzyılda okuma yazma olanağı bulan kadınlar, içinde bulundukları eşitsiz durumu sorgulamaya başladılar. Toplumsal etkinliklerden uzak tutulmalarından, dünyalarının evle sınırlandırılmasından kim sorumluydu?
Sponsorlu Bağlantılar
19. yüzyılda Fransa'da kızların ortaöğrenim hakkı zorlu mücadeleler sonunda elde edildi. Üniversiteye ise ancak yüzyılın sonunda girebildiler. Buna erkek öğrenciler büyük tepki gösterdi. ABD'de, New York'ta 1865'te ilk kez kadınlar için bir tıp fakültesi açıldı. Ünlü İngiliz yazarı Virginia Woolf "Kendine Ait Bir Oda" (A Room of One's Own; 1928) adlı denemesinde bir kadının üniversite kitaplığına bile ancak bir tavsiye mektubuyla ya da saygın bir erkeğin yanında girebildiğinden yakınırken, kitaplıklara kilit vuranların özgürce düşünmesine engel olamayacağını belirtir.
Çalışma Yaşamında Eşitlik
19. yüzyılın başlarında İngiltere'de ilerici çevrelerde yeni bir toplum biçimi tartışılıyor, kadını köleleştiren ev işlerinin toplumsallaştırılması, üretimin eşit paylaşımı isteniyordu. Buna karşı yıkıcı bir rekabetin var olduğu kapitalist toplum düzeninde, kadınların özgürlüğünün bir hayal olduğu, siyasal ve medeni haklara sahip olsalar da, var olan koşullarda onlardan yararlanamayacakları öne sürülüyordu.
1800'lerin ortalarında baş gösteren toplumsal hareketlerde kadınlar hak isteminde hep en önde mücadele etti. İşçi kadınlar düşük ücretlere, işsizliğe, yapmak zorunda kaldıkları ağır işlere, öteki kadınlar ise ekonomik ve siyasal haklardan yoksun bırakılmaya başkaldırdılar. İlk sosyalistlerden ve feministlerden Flora Tristan (1803 - 44) kadının özgürleşmesinin tüm emekçilerin özgürleşmesinden bağımsız olamayacağını savundu.
Kari Marx ve "modern çekirdek aile kadının evcil köleliği üzerine kuruludur", diyen Friedrich Engels, elde bulunan antropolojik verilerle, tarihsel değişim içinde ailenin yapısını incelediler. Sanayi Devrimi'yle birlikte üretim ilişkilerindeki değişim, cinsler arasındaki, ana baba ve çocuklar arasındaki ilişkilere de yansımıştı. Kadınların ucuz emekçiler olarak fabrikalarda çalışmaya başlaması başlangıçta erkek işçilerin direnişiyle karşılaştı. Kadınların üretimde yer almasının aileyi yıkıma götüreceği savı öne sürüldü. Sosyalist düşünürlerden Proudhon, kadının yerinin evi olduğunu, iyi bir eş ve ana olmaktan öte bir amacı olamayacağını savundu. Oysa 19. yüzyılın önde gelen düşünürleri ve sosyalistleri, kadınların ezilmişliğini yaratan koşulları ortadan kaldırmak istiyordu. Alman sosyalist önderlerinden Kari Liebknecht ve August Bebel 20 yaşın üzerindeki tüm Alman yurttaşlarına, kadın erkek farkı gözetilmeksizin genel, eşit ve gizli oy hakkı tanınması ve hukuksal açıdan kadınlara karşı ayrımcı yasaların kaldırılmasını Sosyalist Parti programına aldırmayı başardı. Bebel, 1883'te yayımlanan "Kadın ve Sosyalizm" (Die Frau und der Sozialismus) adlı kitabında kadın sorununu ilkçağlardan alarak çeşitli yönleriyle inceledi ve çözüm önerileri getirdi.
BAKINIZ >>>>>> Kadın Hakları ve Kadının İnsan Hakları
Son düzenleyen perlina; 11 Kasım 2016 21:01