Ziyaretçi
Astronomi nedir, Astronomi nasıl bir bilimdir, neyi inceler, Astronomi dalları nelerdir?
Astronomi - Gök Bilimi
MsXLabs.org
Tanım: Evreni inceleyen bilim dalı. Gökbilim , gök bilimi , uzay bilimi ifadeleri de kullanılmaktadır. Ana göre olarak evrendeki cisimleri, hareketlerini , yapılarını , etkileşimlerini incelemektedir.
Uzay Bilimi
Tanım: Evreni-Uzayı inceleyen bilim dalı. Astronomi ile aynı anlama gelmektedir.
Astronomi; Yerin dışındaki gökcisimlerinin ve bunların oluşturduğu sistemleri uzayda dağılımlarını, hareketlerini, sınıflanmalarını, yapılarını, birbirleriyle olan ilişkilerini, oluşumlarını, evrimlerini ve yaşamını kökenini inceleyip bu gökcisimlerini içeren evreni tanıtmayı amaçlayan bilim dalıdır.
Matematik, fizik, kimya, biyoloji gibi bilim dallarıyla bağlantılı olup bir yandan bu bilim dallarının gelişmesine yardımcı olurken öte yandan da onların verilerini ve yöntemlerini kullanarak kendi gelişmesini sürdürür. Astronomi, araştırma konu ve yöntemlerine göre çeşitli dallara ayrılır:
Astrometri (Gökölçümü): Astronomik ölçümler için temel koordinat sistemlerini, gökcisimlerinin hareketleri ve konumlarını, yer hareketinin yasalarını, zaman saptanması ve temel astronomi sabitlerinin hesabını konu olarak içerir.
Gök Mekaniği:Yapay uydular da içinde olmak üzere gökcisimlerinin hareketlerini, bu hareketleri sırasında üzerinde bulunacakları yörüngelerini, birbirlerine olan etkilerini, ne zaman nerede gözlenebileceklerini inceler ve evrensel çekim kuvveti altında genel hareket kuramlarını ortaya koyup geliştirir.
Astrofizik (Gökfîziği): Gök cisimlerinin ve bunların oluşturduğu sistemlerin, yıldızlararası ortamın kimyasal ve fiziksel özellikleriyle yapılarını inceler. Genel amaç, gözlemsel astrofizik yöntemleriyle değerlendirilen bilgilerin, kuramsal astrofizikle genelleştirilerek evrenin yapısı ve evrimi araştırmalarına katkıda bulunur. Gözlem yöntemlerine ve araştırma alanlarına göre çeşitli dallara ayrılır.
Radyoastronomi: Yer atmosferinin, radyo dalgalarının bir bölümünü geçirmesi nedeniyle hem yer dürbünleri hem de uydularla atmosfer dışında yapılan radyoastronomi gözlemleri ilginç gökcisimlerinin bulunmasını sağladı. 1930’dan başlayarak gerek haberleşme gerekse bilimsel amaçlarla uzun dalga boyunda çalışmalar yapıldı. K. Jansky’ nin ABD’deki Bell Telefon Laboratuvarı’nda 1930-1933 arasında yaptığı deneyler, uzaydan alınan ilk uzun dalga sinyalleri olduysa da bilimsel amaçlarla kullanılamadı. 1944’te G. Reber, 1965’te A. Penzias ve R. W. Wilson uzayda radyo dalgaları yayınlayan bölgelerin ilk haritalarını yaptılar.
İlk çalışmaların basit antenlerle yapılmasına karşın son yıllarda dev radyo teleskoplar oluşturularak uzayın çok ötelerinden ve çok zayıf ışınım yollayan kaynaklardan sinyaller alınabildi. En güçlü radyo teleskoplar: Hale, Jodreli Bank (ABD), Max Plank (Almanya), Lovell (İngiltere) vb. Radyoastronomi gözlemleriyle bulunan en önemli bulgular pulsarlar (atarca) ve kuazarlar’dır. Bu ilginç gökcisimleri evrenin yapısı ve evrimi araştırmalarına yeni boyutlar getirdi. 25 Nisan 1990’da Yer atmosferinin dışında uzaya yerleştirilen Hubble Teleskobu, evrenin derinliklerinden gönderdiği fotoğraflarla astronomide devrim niteliğinde yeni buluşlar gerçekleştirdi.
Kırmızıötesi astronomi: 8×10^-5 0,1 cm dalga boyu aralığında uzaydan gelen ışınımla yapılan çalışmaları oluşturur. Bu dalgaboyu aralığının bir bölümü yer atmosferince soğurulur; bu nedenle hem yerden hem de atmosfer dışında uygulardan gözlem yapılır. Elektroniğin gelişmesiyle birlikte kırmızıötesi ışınımı saptamak olanaklı duruma gelip yüksek dağ tepelerine yerleştirilen dürbünlerle hem gece hem de gündüz gözlem yapabilme olanağı doğdu ve yıldız gözlemleri dışında özellikle yıldızlararası ortama ilişkin gaz ve toz bulutlarının araştırılması sağlandı.
Hawaii’deki Mauna Kea en büyük ve güçlü kırmızıötesi gözlemlerin yapıldığı gözlemevidir.
Görsel bölge astronomi: 4×10^-5 -8×10^-5 cm dalga boyu aralığında, gök cisimlerinden gelen ışınım Yer atmosferinden geçer ve yer dürbünleriyle saptanır. Böylece elde edilen bilgiler yıldız ve yıldız sistemlerinin genel yapılarına ışık tutar.
En önemli gözlemevleri: ABD’de Kitt Peak, Mt. Wilson, Mt. Palomar; Fransa’da Houte Provence; Şili’de La Silla vb. Astrofiziğin en geniş ve verimli araştırma alanı olan bu dal, son yıllarda uydu gözlemleriyle de desteklenmekte ve çok kalabalık bir araştırma gurubuna sahip olmaktadır.
Morötesi astronomi: 1×10^-6 -4 x 10^-5 cm dalga boyu aralığındaki ışınımla yapılan araştırmaları oluşturur. Bu dalga-boyu aralığını yer atmosferi tümüyle soğurduğu için gözlemler uydular yardımıyla atmosfer dışında yapılır. Son on yıllarda ABD, Avrupa ülkelerinin bir bölümü, SSCB ve Japonya’nın uzaya gönderdiği uydularla elde edilen veriler yardımıyla çok sıcak ve çok soğuk yıldızların dış katman yapıları konusunda önemli bulgular elde edildi.
X-ışın astronomisi: 10^9-10^6 cm dalga-boyu aralığında yapılan gözlemlere dayanır. Yer atmosferi bu aralığı tümüyle soğurduğu için uydularla atmosfer dışında gözlem yapılır. Güneş en iyi bilinen X-ışın kaynağıdır. Bunun dışında, UHURU ve EXSOSAT uydularıyla yapılan gözlemler sonucu yeni kaynaklar saptandı. X-ışın astronomisinin ortaya çıkardığı en önemli bulgu kara deliklerdir. Henüz gözlemsel olarak kesinlik kazanmayan bu gökcisimleri evrenin sınırlarını zorlayan kuramsal açıklamalar getirmektedir.
Kozmogoni: Gerek tek tek gökcisimlerinin gerekse bunları oluşturan sistemlerin ve özellikle de Güneş Sistemi’ nin kökenini inceler. Kuramsal ağırlık çalışmaları gerektirir.
Kozmoloji: Evrenin genel yasalarını ve yapısını bulmayı amaçlar. Kuramsal fizik ve matematikle iç içe girmiş durumdadır.
Biyoastronomi: Yaşamın kökenini belirlemeye çalışan bilim dalıdır. Biyolojik ve kimyasal verileri astronomi yöntem ve araç-gereçleriyle birleştirerek gelişmektedir. 1971’de başlayan ilk çalışmalar, 1982’de Dünya Astronomi Birliği’ne bağlı olarak kurulan uluslararası bir komisyonla kapsamlı araştırmalara yönelmiştir. Genel amaçları: 1) Güneş sistemi dışında benzer yeni sistemler aramak; 2) Gezegenlerin evrimlerini araştırmak; 3) Galaksi dışı kaynaklı radyo sinyalleri saptamak; 4) Biyolojik özellikle, yıldızlararası moleküllerin varlığını ortaya çıkarmak; 5) İleri yaşam biçimine sahip uygarlıkların var olup olmadığını araştırmak. SSCB’den V. Ambartsumyan, N. Kardeşev, ABD’den F. Drake, C. Sağan, M. Papagiarmis, Çekoslovakya’dan R. Pesek ve İtalya’dan F. Facini bu bilim dalının kurucuları arasında en önemlileridir.
MsXLabs.org
Sponsorlu Bağlantılar
Tanım: Evreni inceleyen bilim dalı. Gökbilim , gök bilimi , uzay bilimi ifadeleri de kullanılmaktadır. Ana göre olarak evrendeki cisimleri, hareketlerini , yapılarını , etkileşimlerini incelemektedir.
Uzay Bilimi
Tanım: Evreni-Uzayı inceleyen bilim dalı. Astronomi ile aynı anlama gelmektedir.
Astronomi; Yerin dışındaki gökcisimlerinin ve bunların oluşturduğu sistemleri uzayda dağılımlarını, hareketlerini, sınıflanmalarını, yapılarını, birbirleriyle olan ilişkilerini, oluşumlarını, evrimlerini ve yaşamını kökenini inceleyip bu gökcisimlerini içeren evreni tanıtmayı amaçlayan bilim dalıdır.
Matematik, fizik, kimya, biyoloji gibi bilim dallarıyla bağlantılı olup bir yandan bu bilim dallarının gelişmesine yardımcı olurken öte yandan da onların verilerini ve yöntemlerini kullanarak kendi gelişmesini sürdürür. Astronomi, araştırma konu ve yöntemlerine göre çeşitli dallara ayrılır:
Astrometri (Gökölçümü): Astronomik ölçümler için temel koordinat sistemlerini, gökcisimlerinin hareketleri ve konumlarını, yer hareketinin yasalarını, zaman saptanması ve temel astronomi sabitlerinin hesabını konu olarak içerir.
Gök Mekaniği:Yapay uydular da içinde olmak üzere gökcisimlerinin hareketlerini, bu hareketleri sırasında üzerinde bulunacakları yörüngelerini, birbirlerine olan etkilerini, ne zaman nerede gözlenebileceklerini inceler ve evrensel çekim kuvveti altında genel hareket kuramlarını ortaya koyup geliştirir.
Astrofizik (Gökfîziği): Gök cisimlerinin ve bunların oluşturduğu sistemlerin, yıldızlararası ortamın kimyasal ve fiziksel özellikleriyle yapılarını inceler. Genel amaç, gözlemsel astrofizik yöntemleriyle değerlendirilen bilgilerin, kuramsal astrofizikle genelleştirilerek evrenin yapısı ve evrimi araştırmalarına katkıda bulunur. Gözlem yöntemlerine ve araştırma alanlarına göre çeşitli dallara ayrılır.
Radyoastronomi: Yer atmosferinin, radyo dalgalarının bir bölümünü geçirmesi nedeniyle hem yer dürbünleri hem de uydularla atmosfer dışında yapılan radyoastronomi gözlemleri ilginç gökcisimlerinin bulunmasını sağladı. 1930’dan başlayarak gerek haberleşme gerekse bilimsel amaçlarla uzun dalga boyunda çalışmalar yapıldı. K. Jansky’ nin ABD’deki Bell Telefon Laboratuvarı’nda 1930-1933 arasında yaptığı deneyler, uzaydan alınan ilk uzun dalga sinyalleri olduysa da bilimsel amaçlarla kullanılamadı. 1944’te G. Reber, 1965’te A. Penzias ve R. W. Wilson uzayda radyo dalgaları yayınlayan bölgelerin ilk haritalarını yaptılar.
İlk çalışmaların basit antenlerle yapılmasına karşın son yıllarda dev radyo teleskoplar oluşturularak uzayın çok ötelerinden ve çok zayıf ışınım yollayan kaynaklardan sinyaller alınabildi. En güçlü radyo teleskoplar: Hale, Jodreli Bank (ABD), Max Plank (Almanya), Lovell (İngiltere) vb. Radyoastronomi gözlemleriyle bulunan en önemli bulgular pulsarlar (atarca) ve kuazarlar’dır. Bu ilginç gökcisimleri evrenin yapısı ve evrimi araştırmalarına yeni boyutlar getirdi. 25 Nisan 1990’da Yer atmosferinin dışında uzaya yerleştirilen Hubble Teleskobu, evrenin derinliklerinden gönderdiği fotoğraflarla astronomide devrim niteliğinde yeni buluşlar gerçekleştirdi.
Kırmızıötesi astronomi: 8×10^-5 0,1 cm dalga boyu aralığında uzaydan gelen ışınımla yapılan çalışmaları oluşturur. Bu dalgaboyu aralığının bir bölümü yer atmosferince soğurulur; bu nedenle hem yerden hem de atmosfer dışında uygulardan gözlem yapılır. Elektroniğin gelişmesiyle birlikte kırmızıötesi ışınımı saptamak olanaklı duruma gelip yüksek dağ tepelerine yerleştirilen dürbünlerle hem gece hem de gündüz gözlem yapabilme olanağı doğdu ve yıldız gözlemleri dışında özellikle yıldızlararası ortama ilişkin gaz ve toz bulutlarının araştırılması sağlandı.
Hawaii’deki Mauna Kea en büyük ve güçlü kırmızıötesi gözlemlerin yapıldığı gözlemevidir.
Görsel bölge astronomi: 4×10^-5 -8×10^-5 cm dalga boyu aralığında, gök cisimlerinden gelen ışınım Yer atmosferinden geçer ve yer dürbünleriyle saptanır. Böylece elde edilen bilgiler yıldız ve yıldız sistemlerinin genel yapılarına ışık tutar.
En önemli gözlemevleri: ABD’de Kitt Peak, Mt. Wilson, Mt. Palomar; Fransa’da Houte Provence; Şili’de La Silla vb. Astrofiziğin en geniş ve verimli araştırma alanı olan bu dal, son yıllarda uydu gözlemleriyle de desteklenmekte ve çok kalabalık bir araştırma gurubuna sahip olmaktadır.
Morötesi astronomi: 1×10^-6 -4 x 10^-5 cm dalga boyu aralığındaki ışınımla yapılan araştırmaları oluşturur. Bu dalga-boyu aralığını yer atmosferi tümüyle soğurduğu için gözlemler uydular yardımıyla atmosfer dışında yapılır. Son on yıllarda ABD, Avrupa ülkelerinin bir bölümü, SSCB ve Japonya’nın uzaya gönderdiği uydularla elde edilen veriler yardımıyla çok sıcak ve çok soğuk yıldızların dış katman yapıları konusunda önemli bulgular elde edildi.
X-ışın astronomisi: 10^9-10^6 cm dalga-boyu aralığında yapılan gözlemlere dayanır. Yer atmosferi bu aralığı tümüyle soğurduğu için uydularla atmosfer dışında gözlem yapılır. Güneş en iyi bilinen X-ışın kaynağıdır. Bunun dışında, UHURU ve EXSOSAT uydularıyla yapılan gözlemler sonucu yeni kaynaklar saptandı. X-ışın astronomisinin ortaya çıkardığı en önemli bulgu kara deliklerdir. Henüz gözlemsel olarak kesinlik kazanmayan bu gökcisimleri evrenin sınırlarını zorlayan kuramsal açıklamalar getirmektedir.
Kozmogoni: Gerek tek tek gökcisimlerinin gerekse bunları oluşturan sistemlerin ve özellikle de Güneş Sistemi’ nin kökenini inceler. Kuramsal ağırlık çalışmaları gerektirir.
Kozmoloji: Evrenin genel yasalarını ve yapısını bulmayı amaçlar. Kuramsal fizik ve matematikle iç içe girmiş durumdadır.
Biyoastronomi: Yaşamın kökenini belirlemeye çalışan bilim dalıdır. Biyolojik ve kimyasal verileri astronomi yöntem ve araç-gereçleriyle birleştirerek gelişmektedir. 1971’de başlayan ilk çalışmalar, 1982’de Dünya Astronomi Birliği’ne bağlı olarak kurulan uluslararası bir komisyonla kapsamlı araştırmalara yönelmiştir. Genel amaçları: 1) Güneş sistemi dışında benzer yeni sistemler aramak; 2) Gezegenlerin evrimlerini araştırmak; 3) Galaksi dışı kaynaklı radyo sinyalleri saptamak; 4) Biyolojik özellikle, yıldızlararası moleküllerin varlığını ortaya çıkarmak; 5) İleri yaşam biçimine sahip uygarlıkların var olup olmadığını araştırmak. SSCB’den V. Ambartsumyan, N. Kardeşev, ABD’den F. Drake, C. Sağan, M. Papagiarmis, Çekoslovakya’dan R. Pesek ve İtalya’dan F. Facini bu bilim dalının kurucuları arasında en önemlileridir.
Son düzenleyen _Yağmur_; 22 Aralık 2014 14:27
Sebep: iç başlık