Arama

Toplumsal hayatı düzenleyen kurallar nelerdir?

En İyi Cevap Var Güncelleme: 15 Kasım 2017 Gösterim: 101.699 Cevap: 4
~SqArTaCuS~ - avatarı
~SqArTaCuS~
Ziyaretçi
1 Kasım 2011       Mesaj #1
~SqArTaCuS~ - avatarı
Ziyaretçi
Toplumsal hayatı düzenleyen kurallar nelerdir?
EN İYİ CEVABI SaKLI verdi
Toplumsal Yaşamı Düzenleyen Kurallar
  • Din kuralları: Yaptırım gücü genelde maddî değil, manevîdir.
  • Ahlâk kuralları: Yaptırım gücü manevîdir.
  • Örf ve âdetler (gelenek-görenek): Yaptırım gücü manevîdir. Zaman içinde en çok değişimi bu kurallar gösterir.
  • Hukuk kuralları: Yazılıdır ve maddî yaptırım gücüne sahiptir. Burada toplumun oto kontrolü yoktur. Artık devlet devreye girmiştir.

Sosyal bir varlık olan insan, yaşamını bir toplum içinde sürdürmek zorundadır. Ancak, bencil ve çıkarcı duygularla yüklü olduğundan, toplumsal yaşamı sürdürebilmek için birtakım davranış kuralları ile kendini bağlı kılmıştır. Sosyal yaşamda, insanların ve gurupların tavır ve davranışları, bazı kurallara ve otoriteyi belirleyen standartlara göre örgütlenmiştir. Toplumsal yaşama düzeni, birbiriyle yakın ilişki içinde olan çeşitli norm tipleri biçiminde kendisini gösterir. İlkel toplumlarda bir birlik içinde bulunan toplumsal yaşama kuralları, toplumların gelişimi ile birlikte çeşitlilik kazanmış ve birbirlerinden ayrılabilir niteliklere ulaşmışlardır.
Sponsorlu Bağlantılar
“Mutlak İyi” yi hedefleyen din kuralları, “Toplumsal Yarar” ilkesinden kaynaklanmış olan örf ve adet kuralları, “İyi” fikrinin gerçekleşmesine çalışan ahlâk kuralları ve “Adalet”’i gerçekleştirmeye çalışan hukuk kuraları toplumsal yaşamı düzenleyen kurallara örnek olarak sayılabilirler. Bunların yanı sıra yenilik - tarz değerini gerçekleştirmeye çalışan moda kuralları da toplumsal yaşamı düzenleyen kurallar arasındadır. Bu kurallar topluluğu, bütün içinde düşünülmesi gereken büyük bir normatif yapının parçalarını oluşturmaktadırlar. Bazen, iç içe geçmekte, bazen biri diğerine üstünlük sağlamakta ve bazen de taban tabana zıtlıklar içermektedirler. Bu nedenle, “Hukuk Nedir ?” sorusunun cevaplandırılması için, bütün bu normların birlikte değerlendirilmesi ve sınırlarına ilişkin sorunların açıklanması gerekir.
Toplumsal yaşam içerisinde, çeşitli yönlendirmelerde bulunarak, toplumsal düzenin sağlanmasında önemli etkiler gösterirler.

1.Din kuralları
İinsanın Tanrısıyla olan ilişkilerini düzenlediği gibi, insanın insanla, insanın toplumla olan ilişkileri konusunda da kurallar getirmektedirler. Din kuralları; iyi ahlâklı olma, haklara saygılı davranma, birbirleri hakkında sürekli olarak iyi ve hayırlı şeyler düşünme gibi yüksek ahlâk ilkelerine yönelik düzenlemeler içerir. Diğer normlara göre din kurallarının en büyük farkı, insan ve toplum dışında bir varlık tarafından konulmuş olduklarından, inananların sorgusuz sualsiz mutlak uymalarının yanı sıra tartışılamaz ve değiştirilemez nitelikte olmalarıdır.

2. Ahlâk Kuralları
Ahlak kuralları, her zaman ve her toplumda kendisini hissettirir. Temelde, iyi ile kötünün karşıtlığına dayanırlar. Görev, sorumluluk, pişmanlık, gibi duygular halinde içsel; kınama, ayıplama gibi toplumsal yaptırıma sahiptirler.
Hukuk ve ahlâk arasında büyük ölçüde konu ve içerik birliğine rastlanır. Ahlâk, içini temiz tutmak, kendini aldatmamak, ruhsal bir çelişki içinde bulunmamak yolunda önce insanın kendine karşı ödevlerinden söz eder. Çünkü, insanın kendini bir eşya gibi değil, bir kişi (süje) olarak yönetmesi, kendini nesne değil, özne olarak bilmesi ahlâkın ilk buyruğudur. Bazen ahlâk kuralları toplumsal yaşam alanında da sesini duyururlar ve insanın diğer insanlara karşı olan ödevlerinden söz ederler.
İnsan eylemleri, biri dış ve nesnel görünümden, fizik dünyadaki bir olaydan; diğeri ise iç ve psişik bir olaydan, bir niyet, bir ruh ve irade durumundan ibaret olmak üzere iki öğeden meydana gelmektedir. Hukuk ile ahlâk arasındaki en önemli fark da; hukukun dış eylemlerle, ahlâkın ise iç eylemlerle ilgili olmasıdır. Davranışların hukuken değerlendirilmesinde izlenen yol dıştan içe, ahlâk alanında ise içten dışa doğrudur. Hukuk, ilk planda dış eylemlerle ilgilenir, eylemlerin dış görünüşünü düzenler. Çünkü hukuk, toplumsal bir değer olan adaletin nesnel yanına yönelmiştir. Düzenleyip biçimlemek demek, davranışlarda bireysel olanı bir yana atıp, tekrarlamakla tipleştirmeye elverişli, önceden kestirilebilir olanı dikkate almak demektir. Ne var ki hukuk, dış davranışları değerlendirirken, iç eylemleri de dikkate alır. Bilindiği gibi, hukukta taammüt, kast, kötü niyet, ihmal, tedbirsizlik gibi içsel tutum alışın önem taşıdığı haller farklı şekillerde değerlendirilir. Bunun nedeni, hukuka aykırılıktaki toplumsal zarar ya da tehlikenin yalnızca bir davranışta değil, aynı zamanda bunu meydana getiren düşünce ve zihniyette de açıkça belirmesidir. Ahlâk alanında ise, iyinin gerçekleştirilmesi söz konusu olduğundan özellikle eylemlerin iç yanı değerlendirmeye tabi tutulur. Çünkü, ahlâken iyinin tek tek bireylerde gerçekleşmesi, onların böylece yetkin olabilmesi hedeflenmektedir . Ahlâk alanında her şeyden önce irade ve zihniyet söz konusudur. Ama iş bununla bitmez; bunun için düşüncenin eylem ile birleşmesi gerekir. Yani, zihniyet ahlâkı, davranış ahlâkı ile tamamlanmalıdır.
Ahlâk, hukukun aksine açık formüllerle saptanıp nesnelleştirilemez. Hukuk bir toplum düzeni kurmakla görevli olduğu için onun sürekli bir yapıya, bir biçime, bir sisteme ihtiyacı vardır. Bu ihtiyacını ancak, daha çok yasaklardan söz eden ve çıkış noktasını insanlar arası çıkar çekişmelerinden alan yasalarla giderir. Oysa ahlâk, insanın tüm yaşamını ve yaşam durumlarını kapsamına alır. Hiç bir yasal şemaya sığdırılamayacak yaratıcı bir çabadır Ahlâkın gözünde hiçbir şey çok küçük ve çok önemsiz değildir. Ölçülemeyecek kadar küçük bir şey bile sevgi dolu bir zihniyeti deyimlediğinde önem kazanır. Ahlâk görünüşte değersiz olanı kutsallaştırır, anlamla doldurup ona ağırlık verir.
Ahlâkın izlediği amaç, iç ve dış davranışın tüm birliğinde iyiye yönelmesi ve bu yolla insanın tam anlamı ile kişiliğini yüceltmesidir. Bu noktada yasaya uygunluk (Legalite) ile ahlâka uygunluk (Moralite) arasındaki ayrımdan söz etmek gerekmektedir. Bu ayrım, hukuka uygun bulunan bir davranışın zorunlu olarak ahlâka da uygun bulunması gerekmediği anlamına gelir. Bir davranışın sadece hukuka uygun olması, ahlâk açısından yeterli değildir. Çünkü ahlâk zihniyete öncelik tanır.
“Hukuka uygunluğun gerçekleşmesi için, eylem ve davranışın sırf dış görünüşünün hukuk normuna uygun olması yeterlidir. Bu davranış onu meydana getiren düşünce ve zihniyet bakımından hukuka saygının bir değimi olmasa, sırf hukuki yaptırım korkusundan ileri gelse bile hukuka uygun kalır. Örneğin borçlu, hiç de hoşuna gitmeyen alacaklısına istemeyerek, sadece icra takibinden kurtulmak kaygısıyla borcunu ödese bile, bu davranışı hukuka uygundur. Ancak, bir davranışın ahlâka uygun olarak nitelendirilmesi için onun yalnız dış görünüşü bakımından değil, o eylemi meydana getiren zihniyet bakımından da ahlâkın buyruğuna uygun bulunması zorunludur.”
Hukuk ile ahlâkın yürürlük kaynaklarında da fark ortaya çıkmaktadır. Hukuk normları, bireyin dışında ve üstünde, ona yabancı bir iradenin ürünüdür. Ahlâk ise bireyin kendi vicdanının ürünüdür.

3. Örf ve Adet Kuralları
Örf ve adet kuralları, bugüne kadar olagelen şeylerin bundan böyle de gerçekleşmesini buyurur. Yaşamda pek çok alışkanlıklar ediniriz. Alışkanlıklar bireysel olduğu gibi toplumsal da olabilir. İşte, toplumsal alışkanlıklardan doğan örfler de, insanları birbirine bağlayarak, karşılıklı ilişkilere bir rahatlık getirir; toplumsal yaşamı kolaylaştırırlar. Örf ve adetler, insana bağlı olmalarından ötürü, çevre ve guruplara göre değiştiği gibi kültür dönemlerine, ulus ve ülkelere göre değişir. Örf ve adetler, toplumsal iradenin temel görünüm biçimi olup, doğrudan doğruya yaşamdan ve onun ihtiyaçlarından doğar. Hukuk da bir toplum içinde var olabileceğine göre, çoğu kez örf ve adetlere uymak, içeriğinde onları yansıtmak durumundadır. Toplumsal ilişkileri düzenleyen hukuk, çok eskiden örf ve adetlerden çıkmıştır. Hukukun bu ilk ve temel kaynağı bugün de onun biçimlenmesinde etkili olmaktadır

Örf ve adet kuralları, hukuk normları gibi bireyin dışında toplumca istenilmiş olmasından başka, içerik açısından da hukukla geniş ölçüde benzerlik gösterirler.

4. Hukuk Kuralları
Hukuk kuralları, insan topluluklarının varlığını ve sürekliliğini güvence altına alırlar ve bu anlamda toplumun yaşaması bakımından zorunlu unsurlardır. Hukuk, toplumsal yaşamın bir görünümüdür ve ancak, birden çok insan arasında, bu insanların birlikte yaşamak zorunda bulundukları yerde varlık olanağına sahiptir. Hukuk kuralları, kanundan daha geniş bir kavramı işaret eder. Çünkü, hukuk kurallarının pek çoğu yasalarda yer almakla birlikte, yasaların dışında örf ve adet kuralları, sözleşmeler ve yüksek mahkeme kararları da hukuk kuralı niteliğini kazanabilir. Bir toplum içinde yürürlükte olan hukuku bilmeden de ona uygun davranılmasının nedeni, içeriğinde o toplumdaki örf ve adetlerinin, ahlâk ve adabın yansıtılmış olması; hukukun onlara uygun bulunmasıdır.

Hukukun ilk amacı, bir toplum içinde insanların birbirine karşı olan davranış ve ilişkilerini düzenlemektir. Bir adada tek başına yaşayan bir kimse için, hiçbir hukuk kuralı düşünülemez. Hukukun varlığını tasarımlayabilmek için ona aykırı bir davranış olanağının da bulunması gerekir. Tek başına yaşayan bir insanın çiğneyebileceği bir hak olamayacağından aykırı davranacağı bir hukuk normu da olamaz
Hukuk normları karşımıza farklı yapılarda çıkmaktadır. Şimdi hukuk kurallarının incelenmesine geçelim. Bunun için öncelikle "Hukuk Nedir ?" sorusunu cevaplamamız gerekir.
Son düzenleyen Safi; 15 Kasım 2017 20:12
SaKLI - avatarı
SaKLI
VIP VIP Üye
1 Kasım 2011       Mesaj #2
SaKLI - avatarı
VIP VIP Üye
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir.
Toplumsal Yaşamı Düzenleyen Kurallar
  • Din kuralları: Yaptırım gücü genelde maddî değil, manevîdir.
  • Ahlâk kuralları: Yaptırım gücü manevîdir.
  • Örf ve âdetler (gelenek-görenek): Yaptırım gücü manevîdir. Zaman içinde en çok değişimi bu kurallar gösterir.
  • Hukuk kuralları: Yazılıdır ve maddî yaptırım gücüne sahiptir. Burada toplumun oto kontrolü yoktur. Artık devlet devreye girmiştir.

Sosyal bir varlık olan insan, yaşamını bir toplum içinde sürdürmek zorundadır. Ancak, bencil ve çıkarcı duygularla yüklü olduğundan, toplumsal yaşamı sürdürebilmek için birtakım davranış kuralları ile kendini bağlı kılmıştır. Sosyal yaşamda, insanların ve gurupların tavır ve davranışları, bazı kurallara ve otoriteyi belirleyen standartlara göre örgütlenmiştir. Toplumsal yaşama düzeni, birbiriyle yakın ilişki içinde olan çeşitli norm tipleri biçiminde kendisini gösterir. İlkel toplumlarda bir birlik içinde bulunan toplumsal yaşama kuralları, toplumların gelişimi ile birlikte çeşitlilik kazanmış ve birbirlerinden ayrılabilir niteliklere ulaşmışlardır.
Sponsorlu Bağlantılar
“Mutlak İyi” yi hedefleyen din kuralları, “Toplumsal Yarar” ilkesinden kaynaklanmış olan örf ve adet kuralları, “İyi” fikrinin gerçekleşmesine çalışan ahlâk kuralları ve “Adalet”’i gerçekleştirmeye çalışan hukuk kuraları toplumsal yaşamı düzenleyen kurallara örnek olarak sayılabilirler. Bunların yanı sıra yenilik - tarz değerini gerçekleştirmeye çalışan moda kuralları da toplumsal yaşamı düzenleyen kurallar arasındadır. Bu kurallar topluluğu, bütün içinde düşünülmesi gereken büyük bir normatif yapının parçalarını oluşturmaktadırlar. Bazen, iç içe geçmekte, bazen biri diğerine üstünlük sağlamakta ve bazen de taban tabana zıtlıklar içermektedirler. Bu nedenle, “Hukuk Nedir ?” sorusunun cevaplandırılması için, bütün bu normların birlikte değerlendirilmesi ve sınırlarına ilişkin sorunların açıklanması gerekir.
Toplumsal yaşam içerisinde, çeşitli yönlendirmelerde bulunarak, toplumsal düzenin sağlanmasında önemli etkiler gösterirler.

1.Din kuralları
İinsanın Tanrısıyla olan ilişkilerini düzenlediği gibi, insanın insanla, insanın toplumla olan ilişkileri konusunda da kurallar getirmektedirler. Din kuralları; iyi ahlâklı olma, haklara saygılı davranma, birbirleri hakkında sürekli olarak iyi ve hayırlı şeyler düşünme gibi yüksek ahlâk ilkelerine yönelik düzenlemeler içerir. Diğer normlara göre din kurallarının en büyük farkı, insan ve toplum dışında bir varlık tarafından konulmuş olduklarından, inananların sorgusuz sualsiz mutlak uymalarının yanı sıra tartışılamaz ve değiştirilemez nitelikte olmalarıdır.

2. Ahlâk Kuralları
Ahlak kuralları, her zaman ve her toplumda kendisini hissettirir. Temelde, iyi ile kötünün karşıtlığına dayanırlar. Görev, sorumluluk, pişmanlık, gibi duygular halinde içsel; kınama, ayıplama gibi toplumsal yaptırıma sahiptirler.
Hukuk ve ahlâk arasında büyük ölçüde konu ve içerik birliğine rastlanır. Ahlâk, içini temiz tutmak, kendini aldatmamak, ruhsal bir çelişki içinde bulunmamak yolunda önce insanın kendine karşı ödevlerinden söz eder. Çünkü, insanın kendini bir eşya gibi değil, bir kişi (süje) olarak yönetmesi, kendini nesne değil, özne olarak bilmesi ahlâkın ilk buyruğudur. Bazen ahlâk kuralları toplumsal yaşam alanında da sesini duyururlar ve insanın diğer insanlara karşı olan ödevlerinden söz ederler.
İnsan eylemleri, biri dış ve nesnel görünümden, fizik dünyadaki bir olaydan; diğeri ise iç ve psişik bir olaydan, bir niyet, bir ruh ve irade durumundan ibaret olmak üzere iki öğeden meydana gelmektedir. Hukuk ile ahlâk arasındaki en önemli fark da; hukukun dış eylemlerle, ahlâkın ise iç eylemlerle ilgili olmasıdır. Davranışların hukuken değerlendirilmesinde izlenen yol dıştan içe, ahlâk alanında ise içten dışa doğrudur. Hukuk, ilk planda dış eylemlerle ilgilenir, eylemlerin dış görünüşünü düzenler. Çünkü hukuk, toplumsal bir değer olan adaletin nesnel yanına yönelmiştir. Düzenleyip biçimlemek demek, davranışlarda bireysel olanı bir yana atıp, tekrarlamakla tipleştirmeye elverişli, önceden kestirilebilir olanı dikkate almak demektir. Ne var ki hukuk, dış davranışları değerlendirirken, iç eylemleri de dikkate alır. Bilindiği gibi, hukukta taammüt, kast, kötü niyet, ihmal, tedbirsizlik gibi içsel tutum alışın önem taşıdığı haller farklı şekillerde değerlendirilir. Bunun nedeni, hukuka aykırılıktaki toplumsal zarar ya da tehlikenin yalnızca bir davranışta değil, aynı zamanda bunu meydana getiren düşünce ve zihniyette de açıkça belirmesidir. Ahlâk alanında ise, iyinin gerçekleştirilmesi söz konusu olduğundan özellikle eylemlerin iç yanı değerlendirmeye tabi tutulur. Çünkü, ahlâken iyinin tek tek bireylerde gerçekleşmesi, onların böylece yetkin olabilmesi hedeflenmektedir . Ahlâk alanında her şeyden önce irade ve zihniyet söz konusudur. Ama iş bununla bitmez; bunun için düşüncenin eylem ile birleşmesi gerekir. Yani, zihniyet ahlâkı, davranış ahlâkı ile tamamlanmalıdır.
Ahlâk, hukukun aksine açık formüllerle saptanıp nesnelleştirilemez. Hukuk bir toplum düzeni kurmakla görevli olduğu için onun sürekli bir yapıya, bir biçime, bir sisteme ihtiyacı vardır. Bu ihtiyacını ancak, daha çok yasaklardan söz eden ve çıkış noktasını insanlar arası çıkar çekişmelerinden alan yasalarla giderir. Oysa ahlâk, insanın tüm yaşamını ve yaşam durumlarını kapsamına alır. Hiç bir yasal şemaya sığdırılamayacak yaratıcı bir çabadır Ahlâkın gözünde hiçbir şey çok küçük ve çok önemsiz değildir. Ölçülemeyecek kadar küçük bir şey bile sevgi dolu bir zihniyeti deyimlediğinde önem kazanır. Ahlâk görünüşte değersiz olanı kutsallaştırır, anlamla doldurup ona ağırlık verir.
Ahlâkın izlediği amaç, iç ve dış davranışın tüm birliğinde iyiye yönelmesi ve bu yolla insanın tam anlamı ile kişiliğini yüceltmesidir. Bu noktada yasaya uygunluk (Legalite) ile ahlâka uygunluk (Moralite) arasındaki ayrımdan söz etmek gerekmektedir. Bu ayrım, hukuka uygun bulunan bir davranışın zorunlu olarak ahlâka da uygun bulunması gerekmediği anlamına gelir. Bir davranışın sadece hukuka uygun olması, ahlâk açısından yeterli değildir. Çünkü ahlâk zihniyete öncelik tanır.
“Hukuka uygunluğun gerçekleşmesi için, eylem ve davranışın sırf dış görünüşünün hukuk normuna uygun olması yeterlidir. Bu davranış onu meydana getiren düşünce ve zihniyet bakımından hukuka saygının bir değimi olmasa, sırf hukuki yaptırım korkusundan ileri gelse bile hukuka uygun kalır. Örneğin borçlu, hiç de hoşuna gitmeyen alacaklısına istemeyerek, sadece icra takibinden kurtulmak kaygısıyla borcunu ödese bile, bu davranışı hukuka uygundur. Ancak, bir davranışın ahlâka uygun olarak nitelendirilmesi için onun yalnız dış görünüşü bakımından değil, o eylemi meydana getiren zihniyet bakımından da ahlâkın buyruğuna uygun bulunması zorunludur.”
Hukuk ile ahlâkın yürürlük kaynaklarında da fark ortaya çıkmaktadır. Hukuk normları, bireyin dışında ve üstünde, ona yabancı bir iradenin ürünüdür. Ahlâk ise bireyin kendi vicdanının ürünüdür.

3. Örf ve Adet Kuralları
Örf ve adet kuralları, bugüne kadar olagelen şeylerin bundan böyle de gerçekleşmesini buyurur. Yaşamda pek çok alışkanlıklar ediniriz. Alışkanlıklar bireysel olduğu gibi toplumsal da olabilir. İşte, toplumsal alışkanlıklardan doğan örfler de, insanları birbirine bağlayarak, karşılıklı ilişkilere bir rahatlık getirir; toplumsal yaşamı kolaylaştırırlar. Örf ve adetler, insana bağlı olmalarından ötürü, çevre ve guruplara göre değiştiği gibi kültür dönemlerine, ulus ve ülkelere göre değişir. Örf ve adetler, toplumsal iradenin temel görünüm biçimi olup, doğrudan doğruya yaşamdan ve onun ihtiyaçlarından doğar. Hukuk da bir toplum içinde var olabileceğine göre, çoğu kez örf ve adetlere uymak, içeriğinde onları yansıtmak durumundadır. Toplumsal ilişkileri düzenleyen hukuk, çok eskiden örf ve adetlerden çıkmıştır. Hukukun bu ilk ve temel kaynağı bugün de onun biçimlenmesinde etkili olmaktadır

Örf ve adet kuralları, hukuk normları gibi bireyin dışında toplumca istenilmiş olmasından başka, içerik açısından da hukukla geniş ölçüde benzerlik gösterirler.

4. Hukuk Kuralları
Hukuk kuralları, insan topluluklarının varlığını ve sürekliliğini güvence altına alırlar ve bu anlamda toplumun yaşaması bakımından zorunlu unsurlardır. Hukuk, toplumsal yaşamın bir görünümüdür ve ancak, birden çok insan arasında, bu insanların birlikte yaşamak zorunda bulundukları yerde varlık olanağına sahiptir. Hukuk kuralları, kanundan daha geniş bir kavramı işaret eder. Çünkü, hukuk kurallarının pek çoğu yasalarda yer almakla birlikte, yasaların dışında örf ve adet kuralları, sözleşmeler ve yüksek mahkeme kararları da hukuk kuralı niteliğini kazanabilir. Bir toplum içinde yürürlükte olan hukuku bilmeden de ona uygun davranılmasının nedeni, içeriğinde o toplumdaki örf ve adetlerinin, ahlâk ve adabın yansıtılmış olması; hukukun onlara uygun bulunmasıdır.

Hukukun ilk amacı, bir toplum içinde insanların birbirine karşı olan davranış ve ilişkilerini düzenlemektir. Bir adada tek başına yaşayan bir kimse için, hiçbir hukuk kuralı düşünülemez. Hukukun varlığını tasarımlayabilmek için ona aykırı bir davranış olanağının da bulunması gerekir. Tek başına yaşayan bir insanın çiğneyebileceği bir hak olamayacağından aykırı davranacağı bir hukuk normu da olamaz
Hukuk normları karşımıza farklı yapılarda çıkmaktadır. Şimdi hukuk kurallarının incelenmesine geçelim. Bunun için öncelikle "Hukuk Nedir ?" sorusunu cevaplamamız gerekir.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
..
ArCHanqeL - avatarı
ArCHanqeL
Ziyaretçi
2 Ekim 2012       Mesaj #3
ArCHanqeL - avatarı
Ziyaretçi
Toplumsal Hayatı Düzenleyen Kurallar
Kurallar, topluluk halinde yaşamanın Özünden kaynaklanır. Bu yüzden toplumda, bireyin hareketlerini denetleyen kural ve yasaklar dizisi vardır. Bu kurallar yazılı ve yazısız olabilir.

Din Kuralları:
Tanrı tarafından konulduğuna ve peygamberler aracılığıyla insanlara ulaştırıldığına inanılan bir takım emir ve yasaklardır. Din kurallarının yaptırımı manevidir. Örneğin, günahkar sayılmak.

Ahlak Kuralları: İnsanların kendilerine ve diğer insanlara karşı olan görev ve sorumlulukların; düzenleyen davranış kurallarıdır. Ahlak kurallarının yaptırımı manevidir. Ahlak kurallarına uymamanın müeyyidesi, toplum tarafından ayıplanma, dışlanma, hoş görülmeme, vicdan azabı ve benzeri.
Ahlak kuralları ikiye ayrılır:
  1. Sübjektif (Kişisel) Ahlak Kuralları: İnsanın kendisine karşı olan ödev ve sorumluluklarını düzenleyen
  2. Objektif (Toplumsal) Ahlak Kuralları: İnsanın diğer insanlara karşı olan ödev ve sorumluluklarını düzenleyen kurallardır.
Örf ve Adet Kuralları:
Örf ve adet hukuku kuralları, topluluk içerisinde uzun zamandan beri yerleşmiş olup, toplumun uyulmasını zorunlu saydığı ortak davranış kurallarıdır. Gelenek hukuku yazılı değildir. Bir geleneğin örf ve adet hukuku kuralı olabilmesi için istikrarlı olarak tekrarlanması.gerekir, gelip geçici tekrarlamalar gelenek hukuku niteliğini kazanamazlar.turkeyarena.net Bunun dişinde o geleneğin bağlayıcı ve zorunlu olduğu hususunda toplumda genel kanaat bulunması da şarttır. Örf ve adet kurallarının yaptırımı da manevidir.

Görgü Kuralları (Adab-ı Muaşeret):
Aynı çevrede yaşayan kişilerin benimsediği ve kişilerin diğer insanlarla karşılaştıkları zaman takınmaları gereken tavırları, konuşma, selamlaşma, yeme içme tarzları, oturuş biçimlerini gösteren kurallardır.

Hukuk Kuralları:
Sosyal hayatta bireylerin birbirleriyle ve devletle kurdukları ilişkiyi düzenleyen, kamı gücü tarafından desteklenen, uyulması zorunlu olar kurallar bütünüdür. Hukuk kurallarının yaptırımı maddidir. Görüldüğü gibi hukuk kurallarını, sosyal hayatı düzenleyen diğer kurallardan ayıran en önemli özellik, hukuk kurallarının maddi yaptırım ile desteklenmiş olmasıdır.
Son düzenleyen Safi; 15 Kasım 2017 20:13
nicely - avatarı
nicely
VIP VIP Üye
29 Eylül 2013       Mesaj #4
nicely - avatarı
VIP VIP Üye
TOPLUMSAL KURALLAR
Toplumsal hayat bir düzen gerektirir. Düzen kurallarla sağlanır. Bu kurallar uyumlu, adaletli ve huzurlu yaşamın temel eseridir. Toplumda herkes istediği gibi davranırsa karmaşa çıkar; toplum hayatı çekilmez olur. Toplum huzuru için kurallara uymak her vatandaşın görevidir.

KURALLAR OLMASAYDI
Kurallar insanların uymaları gereken bir emri ya da yasağı, kullanabilecekleri bir yetki veya hakkı ifade eder. Toplumdaki kuralların amacı sosyal ilişkilerin düzen içinde sürdürülmesini sağlamaktır.
Arkadaşlar içinde, yaşadığımız toplumda, okulda, ailede, iş yerinde, oyunda kargaşanın olmaması ve her şeyin yerli yerinde olması için bir takım kurallar olmalıdır.
Kişinin başkasına zarar vermeden istediği gibi davranması anlamına gelen hürriyet kavramı üzerinde Fransız Bosseuet şöyle demiştir.’’Herkesin istediğini yapabileceği bir yerde hiç kimse istediğini yapamaz. Baş olmayan yerde herkes baş, herkesin baş olduğu yerde herkes köledir.’’

Sosyal Davranış Kurallarının Genel Niteliği
: Toplumsal davranış kuralları hayatın kurallarıdır. İnsanın daha yaşanılır bir toplum oluşturma çabalarının bir sonucudur. Özünde, kendi dışımızdaki insanların varlığını dikkate almak düşüncesi yer alır.

Davranış kuralları toplumun ihtiyaç duyduğu insan tipini şekillendirir.
: Toplum kuralları uzun denemelerin sonunda ortaya çıkmıştır. Bir ırmağın yüzyıllardır kendi yatağını bulması gibi, kurallarda yüzyıllardır birlikte yaşayan insanların edindiği birikimlerdir.

DEĞERLİ BİLGİ
Toplumsal düzeni sağlayan din, ahlak, görgü, örf ve adet, hukuk kuralları bir taraftan bireylerin hak ve hürriyetlerini kullanmalarına ortam hazırlar; diğer taraftan da onların hak ve hürriyetlerini sınırlar,ödevler ve sorumluluklar yükler.Unutulmamalıdır ki her düzende bir sınırlama vardır.Bu durum toplumsal hayatın doğal bir sonucudur.Önemli olan,bireysel yarar ile toplumsal yarar arasında bir dengenin sağlanmasıdır.

SOSYAL DÜZEN KURALLARI
İnsanların toplumda uyması gereken ve sosyal düzeni sağlayan davranış kurallarını beş grupta toplamak mümkün.
1.)Din kuralları 2.) Ahlak kuralları 3.)Görgü kuralları 4.)Örf ve adet kuralları 5.) Hukuk kuralları

İnsanların eylemlerini belirleyen kurallar yazılı ve yazısız olmak üzere ikiye ayrılır.
  1. Yazılı kurallar;hukuk kurallarıdır;yani yasalardır. Yazılı kurallara aykırı davranışta bulunanlar cezalandırırlar.
  2. Yazısız kurallar;ahlak,din,gelenek,görenek,örf,adet ve görgü kurallarıdır.Yazısız kurallara aykırı davranışta bulunanlar toplumdaki diğer kişiler tarafından ayıplanır,kınanırlar.
1. DİN Kuralları:
Esas olarak insan ile Tanrı arasındaki ilişkileri düzenlemekle birlikte insanla insan ,insanla toplum arasındaki ilişkileri düzenler.Her toplumda din vardır;her din yaşamla ilgili kurallara sahiptir.
Din kurallarının kaynağı ilahidir.Yaptırımı manevidir. Günah-Sevap,Helal-Haram ayrımı yaparak davranışları yönlendirmektedir.İslam dini yoksula yardım etmeyi,komşu haklarını gözetmeyi teşvik eder.Anne–babaya saygıyı emreder,dedikoduyu yasaklar.

2. AHLAK Kuralları:

Hangi davranışların iyi ,hangilerinin kötü olduğunu belirleyen kurallardır.İyi olanın yapılmasını ,kötü olduğunu belirleyen kurallardır.İyi olanın yapılmasını,kötü olanın yapılmamasını ister.Dürüst olmak,yalan söylememek duvarlara başkalarının hoşlanmadığı yazılar yazmamak ahlak kuralıdır.
Ahlak kuralının yaptırım gücü manevidir. Toplum ahlak kurallarına uymayanları hoş karşılamaz, dışlar.

3. Görgü kuralları:
Kişilerin birbiriyle karşılaştıkları zaman takınmaları gereken davranış biçimleri konuşma, yemek yeme, oturma, giyinme tarzlarını, tören, vb. durumlarda nasıl hareket edeceklerini belirleyen kurallardır.
Görgü kurallarının toplum hayatının düzene sokulmasında yararı vardır. Pijama ile sokağa çıkmak, burnunu karıştıranları gören insanlar tarafından ayıplanıp görgüsüz olarak nitelendirir.
Görgü kurallarına uymayanlar görgüsüz, saygısız, kaba gibi sözlerle nitelendirilirler. Hatta tuhaf ve gülünç ile karşılanırlar.
Görgülü insanlardan oluşan bir toplumda sosyal ilişkiler daha sağlıklı, zarif ve rahattır. Toplumu oluşturan insanların birbirlerine nezaketli davranmaları, dostların birbirini selamlaması, sevinç ve üzüntülerini paylaşması sosyal bağları güçlendirir.

4. Örf ve Adet kuralları:
Örf ve adetler günlük alışkanlıkların uzun zaman içinde topluma özgü hale getirdiği davranış kalıplarıdır.

5. Hukuk kuralları:
Yazılı kurallardır.Uyulmazsa ceza vardır.
Son düzenleyen Safi; 15 Kasım 2017 20:15
Birbirimize tutundukça ;Bıçakların ucu kapanacak.. ~Smiley9TenderMsn Inlove
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
8 Ekim 2013       Mesaj #5
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
–Hoşgörülü ve iyimser olmak;
–Olgun bir kişiliğe sahip olmak için çaba göstermek;
–Eleştiriyi yerinde ve zamanında yapmak;
–Giyime önem vermek, Giysinin mevki yer ve zamana uygun olmasına özen göstermek;
–Başkalarını rahatsız edici davranışlardan sakınmak;
–Verilen sözü tutmak;
–Ziyaretin kısa ve zamanlı olmasına özen göstermek;
–Oturuş ve kalkışlarda hareketlere özen göstermek;
–Gerektiğinde özür dilemesini bilmek;
–Özel konuşma yapanların yanına gitmemek;
–Uygun olmayan el ve sözlü şakalardan kaçınmak

Benzer Konular

10 Ocak 2015 / Misafir Cevaplanmış
21 Ekim 2013 / Misafir Soru-Cevap
11 Aralık 2013 / Misafir Cevaplanmış
26 Ekim 2011 / Misafir Soru-Cevap
17 Temmuz 2014 / Misafir Cevaplanmış