Arama

Eğitim ve öğretim ile ilgili deneme yazıları örnekleri verir misiniz?

En İyi Cevap Var Güncelleme: 24 Şubat 2019 Gösterim: 38.545 Cevap: 3
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
16 Aralık 2011       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Eğitim ve öğretim ile ilgili deneme yazıları örnekleri verir misiniz?
EN İYİ CEVABI Misafir verdi
Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan bu yana devletin yalnızca kurumsal akademik eğitimi vermesi amacı güdülmüş ve kültürel eğitim sosyal yapılara bırakılmıştır. Bu yüzden halk arasında Türk eğitimini tanımlarken sadece milli eğitimi düşünmek gibi bir yanliş algılama var olmuştur. Bu algılama Anadolu'da yürütülen eğitim faliyetlerini ve bunları gerçekleştiren organizasyonları eksik yorumlamaya neden olmaktadır.
Anadolu Türkleri, diğer toplumlar gibi birçok dönemden geçmiştir. Türk eğitim tarihi de gerek bu değişimler nedeniyle gerekse içinde bulunduğu coğrafyanın yarattığı kültürler bileşim nedeniyle zenginleşmiştir. Buna en güzel örnekleri göçebe hayattan yerleşik hayata, sözlü kültürden yazılı kültüre geçişte görülebilir. Tarih içinde Anadolu Türkleri planlı eğitsel faliyetler açısından askeri eğitim, dini eğitim ve akademik eğitimin farklı süreçlerinden geçmiştir. Osmanlı tecrübesi sonrasında milli eğitim, bireylerin hiçbir baskı ve yönlendirme altında kalmadan inançlarını, yaşamalarını, farklı inançlara saygı duymalarını ve toplumsal yaşamın uyum içerisinde sürdürülmesini kendini oluşturan bütün kültürlere aynı uzaklıkta durarak gerçekleştirilebileceği varsayımı üzerine kurulmuştur.
Sponsorlu Bağlantılar
Bu amaç doğrultusunda Türkiye Cumhuriyeti eğitimde reformlara girişmiştir. Atatürk'ün eğitim alanındaki inkılapları bu reformların başlangıcını oluşturur. Örneğin milli eğitim, dini eğitimden ayrılmış (dinler çatışmasının dışına çekilmiş) ve askeri eğitimi ise bilimsel temeller üzerine kurulmuştur. Atatürkün kendi el yazısıyla tamamladığı askeri eğitim kitapları bu dönüşümün bir parçası olmuştur.
Son düzenleyen Safi; 24 Şubat 2019 04:37
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
15 Ocak 2012       Mesaj #2
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan bu yana devletin yalnızca kurumsal akademik eğitimi vermesi amacı güdülmüş ve kültürel eğitim sosyal yapılara bırakılmıştır. Bu yüzden halk arasında Türk eğitimini tanımlarken sadece milli eğitimi düşünmek gibi bir yanliş algılama var olmuştur. Bu algılama Anadolu'da yürütülen eğitim faliyetlerini ve bunları gerçekleştiren organizasyonları eksik yorumlamaya neden olmaktadır.
Anadolu Türkleri, diğer toplumlar gibi birçok dönemden geçmiştir. Türk eğitim tarihi de gerek bu değişimler nedeniyle gerekse içinde bulunduğu coğrafyanın yarattığı kültürler bileşim nedeniyle zenginleşmiştir. Buna en güzel örnekleri göçebe hayattan yerleşik hayata, sözlü kültürden yazılı kültüre geçişte görülebilir. Tarih içinde Anadolu Türkleri planlı eğitsel faliyetler açısından askeri eğitim, dini eğitim ve akademik eğitimin farklı süreçlerinden geçmiştir. Osmanlı tecrübesi sonrasında milli eğitim, bireylerin hiçbir baskı ve yönlendirme altında kalmadan inançlarını, yaşamalarını, farklı inançlara saygı duymalarını ve toplumsal yaşamın uyum içerisinde sürdürülmesini kendini oluşturan bütün kültürlere aynı uzaklıkta durarak gerçekleştirilebileceği varsayımı üzerine kurulmuştur.
Sponsorlu Bağlantılar
Bu amaç doğrultusunda Türkiye Cumhuriyeti eğitimde reformlara girişmiştir. Atatürk'ün eğitim alanındaki inkılapları bu reformların başlangıcını oluşturur. Örneğin milli eğitim, dini eğitimden ayrılmış (dinler çatışmasının dışına çekilmiş) ve askeri eğitimi ise bilimsel temeller üzerine kurulmuştur. Atatürkün kendi el yazısıyla tamamladığı askeri eğitim kitapları bu dönüşümün bir parçası olmuştur.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
12 Kasım 2012       Mesaj #3
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
İnsanların sosyo ekonomik yaşam düzeyleri ne denli yükselirse yükselsin, kli başkaları ile ilişki durumu sürmektedir Bireyin aldığı eğitim, bilgi birikimi, disiplini, yaşadığı çevre ve bu çevrenin sosyo-ekonomik durumu, yazılı ve görsel basının etkisi, aile ve toplum ilişkileri kişiliğin gelişmesinde belirleyici birer etmendir

Bireyler küçük yaşta; kıskançlığı, kini, bencilliği, nefreti, ikiyüzlülüğü, açgözlülüğü, küfürlü konuşmayı, israfı, yalan söylemeyi ve saldırgan olmayı ya da sevgiyi, kardeşliği, dostluğu, kendisine güveni, sorumluluğu, cesareti, dürüstlüğü, doğru düşünmeyi, bilimsel davranmayı, barışseverliliği ve paylaşmayı bizlerden ve örnek aldığı ya da etkisi altında kaldığı kişilerden öğrenmektedir Zira, fazilet irsi değildirBireyin kişiliğinin ve karakterinin gelişmesinde ailenin, çevrenin, aldığı eğitimin ve özellikle öğretmenin fonksiyonu çok büyüktür İnsan eğitimle doğmaz, ama eğitimle yetişir İnsan, okuyarak bilir, yaşayarak öğrenir

Unutmamalıdır ki, aile ve öğretmenin vereceği eğitim ve bilgi çok önemli bir konudur Eğitimin, ilk ve en iyi merkezi ailedir Napolyon bu konuda,” bana iyi analar veriniz, size iyi vatandaşlar vereyim” demiştirYalnız çocuk doğurmak, bir kadını anne yapmaz Anne ve babanın yaşamı çocuğun örnek kitabıdır Bir çocuğun küçükken aldığı ilk izlenim bütün ömrü boyunca devam eder Bu konuda Pestalozzi; “ çocuğun kalbini bana veriniz, ona her şeyi yaptırırım” demektedir Bir öğrenciyi avcımıza almak istiyorsak, onun kalbini kazanmak durumundayız Çocuğun yetişmesinde ve gelişmesinde aile ve öğretmenlere büyük sorumluluklar düşmektedir Öğrencilerin hatalı davranışları, sebep-sonuç ilişkileri gösterilerek ikna edilmeli, eğitimde uygulanacak ödül ve cezalar hem son derece az bir ölçüde olmalı, hem de öğrenciye gayet haklı gelmelidir Ödül ve ceza her zaman gereklidir Çünkü bunlar iradeyi zorlayan araçlardırÖğrencilere verilecek ceza, bir ilaç sayılmalı ve öyle verilmelidir Ancak İbni Sina; “ çocuğun eğitiminde teşvik, tehditten daha çok sonuç verir” Diye söylemektedir Zira eğitim, eğriyi kırmadan doğrultma meselesidir Yani, ceza son çare olmalıdır

Öğretmenlik yalnızca, okumayı öğretme, işlem yaptırma, sınıf geçirme ya da bırakma işi değildirÖğretmenlik, insana şekil veren, yeteneklerini ortaya çıkaran ve onu yetiştiren çok önemli bir meslektirÖğrencinin yapısının ne olduğunu keşfedip, o alanda başarısının temin edilmesi gerekir Eğitimin amacı yetenekleri geliştirmektir Bu bakımdan, öğretmen ebediyete hükmeden insandır ve tesirinin nerede biteceği asla bilinmez Diğer mesleklerden ayrı olarak öğretmen ruh yaratır, verdiği eğitim ve bilgilerle geleceğin güvenli ve sağlam ellere teslim etmesini sağlar Bir neslin kaderini, bir evvelki nesil tayin ederBu bakımdan, istikbalimizi birer öğretmen olarak bizler inşa etmekteyiz Geleceğimizin tuğlaları çocuklarımız, harcı ise onlara aktardığımız kültürümüz, ahlakî davranışlarımız, bilgi ve görgülerimizdir Eğer geleceğimizin binasını, kuvvetli ve kudretli olmasını istiyorsak, bu harcımıza dikkat etmeliyiz Gelecek gençlerin, gençler ise öğretmenlerin eseridir Büyük İskender, benim gerçek babam Filip değil, Aristo’ dur demek suretiyle, öğretmenin değerini babadan üsttün tutmuştur Atatürk bu konuda; “Bir millet esas değerini eğitimle kazanır… Öğretmenler, yeni nesli siz yetiştireceksiniz ve yeni nesil sizlerin eseri olacaktır Eserin kıymeti sizin maharetiniz ve fedakarlığınız derecesiyle mütenasip olacaktır…Öğretmenler, yetiştirme ve eğitme görevlerini tam yapamazlarsa, ülke için yıkım olur… İnsanları gerektiği gibi eğitmeyen toplumlar, uşak olmaya mahkûmdur… Bir millet eğitim ordusuna sahip olmadıkça, savaşta ne kadar parlak zaferler elde ederlerse etsinler, o zaferlerin kalıcı neticeler vermesi ancak eğitim ordusuyla sağlanabilir Eğitim ordusunun kıymeti, siz öğretmenlerin kıymeti ile ölçülecektir” demekle öğretmenin ve eğitimin ne kadar önemli olduğunu vurgulamıştır Ayrıca, “Hayatın her safhasında olduğu gibi, özellikle öğrenim hayatında sıkı disiplin başarının esasıdır Müdürler ve öğretim kadroları disiplin sağlamaya, öğrenciler ise disipline uymaya mecburdurlar” diyerek eğitimde disiplinin esas olduğunu belirtmiştir İnsan emeği ve insan aklı ile meydana gelen her değerli eserde, bir öğretmenin imzası bulunur Öğretmen ne ise okul odur, okul ne ise toplum odur Bir ülkenin geleceği, o ülke insanlarının göreceği eğitime bağlıdır Ahlâk, ruh ve görev bilinci yönünden çökmüş olan bir dünya, ancak eğitimle, insan yetiştirmekle, insanlara erdemi öğretmekle kurtulur

Öğretmen ve ağaç ürünlerinden belli olur Goete bu konuda; “ Öğrencilerin bilmeleri gerektiği konularda, daha çok şey bilmeyen bir öğretmenden daha korkunç bir şey olamaz” demektedir Bu bakımdan öğretmen, derslerine hazırlıklı gelmeli, geniş bir kültüre sahip olmalı ve yenilikleri takip etmelidirÖğretmek için yeniden öğrenmek gerekir Kendisini eğitmeyen başkasını asla eğitemez Ne kadar bilirseniz bilin, bütün bildikleriniz karşınızdaki öğrencinin anladığı kadardır Anamayan değil, anlatamayan sorumludur Eğitim sevgi ile başlar Bu nedenle, görevin öğretilmesinden çok sevdirilmesi gerekir İnsanın bir şeyi öğrenmesi için, her şeyden önce o şeyi sevmesi büyük önem taşır Öğrencilerine öğrenme isteği aşılamayan bir öğretmen, soğuk demiri dövüyor gibidir Eğitim yalnızca ders anlatmak değil, kişinin içindeki yeteneklerini geliştirme ve aklını kullanmayı sağlama aracıdır Atatürk, eğitim konusunda; “Öğretmenlerin en önemli görevi, öğrencilerine doğru düşünmeyi öğretmelidir Düşünmeden yetişen genç, günü gelir, öğretilenlerin dışında kalan yeni durumlar karşısında şaşkınlaşır ve kendi yerini bulamaz”demektedir İnsanlara yapılacak en büyük iyilik, onlara akıllarını kullanmayı öğretmektir Düşünmeden öğrenmek vakit kaybetmektir Bir şeyi ezberlemek, onu bilmek değildir Bir şeyi gerçekten bilmek için, o şeyi anlamak lazımdır Anlayamadığımız bilgiler bizim olamaz İnsan ancak anladığını duyar Zira papağan da, söylenenleri anlamaz ama, aklında tutar Amaç itibariyle öğrenim bir ezber işi değil, olaylar arasında bağlantı kurabilen, durumu değerlendirip muhakeme yapabilen, genç beyinlerde ilgi ve istek uyandırma işidir

Eğitim ve öğretim yaşamboyunca devam eden bir süreçtir Toplumların gelişmesi, insanlığın refah düzeyine ulaşması, o toplumdaki insanların görecekleri eğitimle yakından ilgilidir Güzel eğitilmiş bir milleti yönetmek kolay, esir almak zordur İlim önemli bir hidayet rehberi ve ışıktır Işıktan uzaklaştıkça, karanlık artar Bilgi insanları olgunlaştırır ve fikir sahibi yapar Bilgi önceden görme ve hareket imkanı sağlar Bilgi olmazsa akıl işe yaramaz Eğitim ve bilgi olmayan yerde cehalet ilim olur Atatürk bu konuda; “Milli Eğitim programlarımızın, milli eğitim siyasetimizin temel taşı, cahilliğin yok edilmesidir…Biz cahil dediğimiz vakit mutlaka mektepte okumamış olanları kastetmiyoruz Kastettiğimiz ilim, hakikati bilmektir …Bu memlekette eskiden biri bilgisizlik devam ediyor Eski idareciler, bu bilgisizliği devam ettirmeyi kendi devamları için gerekli görüyorlardı Bu memlekette cehaleti ortadan kaldırmak lazım Başka kurtuluş yoktur Bizim takip edeceğimiz maarif siyasetinin temeli, evvela mevcut cehaleti izale etmektir” Demekle, cehaletin her türlü kötülüğün anası olduğunu belirtmektedir Büyük düşünür Goete ise; “dünyada en korkunç şey cehaletin ayaklanmasıdır” demekle cehaletin vahametini vurgulamaktadırDünyada her türlü kötülük, hemen her zaman cehaletten gelir Bu bakımdan toplumun düşmanı cehalet olduğu, asla unutulmamalıdır Tarihe bir bakıldığı zaman, büyük felaketler ve cinayetler, bilgisizler ve cahiller tarafından işlenmiş olduğu açıkça görülür Bugün, göz açtırmayanlar, dünkü göz yumduklarımız olduğunu aklımızdan çıkarmamalıyız

Sonuç olarak;
Eğer eğitimin pahalı olduğunu düşünüyorsanız, bir de cehaletlin neye mal olduğunu düşününüz?Öğrenmek pahalıdır ama cehalet çok daha pahalıdır
sade - avatarı
sade
VIP hazan
13 Kasım 2012       Mesaj #4
sade - avatarı
VIP hazan
GİRİŞ
Öğretmenlerin sahip olmaları gereken davranışlar geçmişten günümüze öğretmen yetiştirme çalışmalarının geleneksel konularından biri olmuştur. Öğretmenliğin bir bilim mi, sanat mı olduğu farklı çevreler tarafından uzun zamandır tartışılmaktadır. Her iki görüşte taraftar bulmaktadır. Öğretmenliği sanat olarak görenlere göre, öğretmenlikte yetenek, sevgi, yaratıcılık ve ilham gibi nitelikler önem kazanmaktadır. Öğretmenliği bilim olarak görenlere göre ise bilgi ve beceri önem kazanmaktadır. İki görüşün de haklılık payı vardır. Uygulamada bunları uzlaştırmak da oldukça kolaydır, çünkü iki görüşte farklı kavramlardan bahsetmektedir. Bir grup kişilik özelliğinden bahsederken, diğer grup becerilerden ve bilgilerden bahsetmektedir. Bu iki görüşten şu sonuca varmak olasıdır: Öğretmenlik bir takım kişilik özellikleri ile bilgi ve beceriler gerektirir. Kişilik özelliklerinin günümüzde öğretilmesi oldukça zor görünmektedir, ama beceri ve bilgiler öğretilebilir.

Etkili öğretmenlerde bulunması gereken bilgi ve beceriler konusunda değişik listeler görmek olasıdır. Örneğin; Reed ve Bergman’ın öne sürdüğü etkin öğretmen özellikleri incelendiğinde bu özelliklerin çoğu öğrenilebilir, öğretilebilir ve değerlendirilebilir özelliklerdir. Öğretmen yetiştiren kurumlarda yapılmaya çalışılan işte bu öğretilebilir, öğrenilebilir ve değerlendirilebilir bilgi ve becerileri öğretmen adaylarına kazandırmaya çalışmaktadır.

Öğretmenlerde bulunması gerekli olan öğretilebilir, öğrenilebilir ve değerlendirilebilir davranışların neler olduğu konusunda çeşitli listeler görmek olasıdır. Öğretilebilir, öğrenilebilir olan davranışlar etkin öğretmenlerde bulunması gereken özellikler olarak görülmektedir.

Etkin öğretmen özelliklerinden bazıları şu şekilde sıralanmaktadır:
1. Öğretim uzmanı,
2. Yönetici,
3. Güdüleyici,
4. Lider,
5. Danışman,
6. Çevre düzenleyici
7. Model olarak öğretmen.

Bir başka yaklaşıma göre ise öğretmenlik mesleği şu boyutları içermelidir: Konu uzmanlığı, güdüleyici, öğrenenlerin farklılığı, öğretimin plânlanması, öğrenme stratejileri, öğrenme çevresi, iletişim ve değerlendirme.

Öğretmenlerin rolleri eğitim sürecinin üç unsuru dikkate alınarak da ele alınabilir. Bu roller:
1. Öğretimle ilgili,
2. Yönetimle ilgili
3. Rehberlik ve psikolojik danışma ile ilgili roller olarak sıralanmaktadır.

Rehberlik ve psikolojik danışma ile ilgili öğretmenlerin rolleri arasında ise dinleyici rolü, kurumlara yönetici ve kabul edici rolü, insan potansiyelini geliştirici rolü, insan ilişkilerini geliştirici rolü ve rehberlik ve psikolojik danışma programını destekleyici rolü sayılabilir.
Son yıllarda öğretmen adaylarında bulunması gereken roller konusunda üç alan belirlenmektedir.

Bu alanlar:
  1. Organizasyon-plânlama ve öğretim yaklaşımları,
  2. Meslekî profesyonellik
  3. Sosyal beceriler.
Capel ve arkadaşları tarafından yeni göreve başlayan öğretmenlerden beklenen üç grup davranış aşağıda sıralanmıştır:

1. Organizasyon-plânlama ve öğretim yaklaşımı:


Ders için gerekli olan kitapları, diğer materyalleri hazırlamak ve öğrencilerin gelişim süreçleri ve kendi çalışmaları hakkında yöneticilerle konuşmak, temizlik ve güvenlik önlemlerini kontrol etmek için okula zamanından önce gelmek.
Sınıfın özelliklerine göre hangi konuları öğreteceğini plânlama ve hazırlamak.
Kendi dosyasında düzenli kayıtları tutabilmek ve bu kayıtları güncelleştirmek.
Kendi özel alan bilgisine sahip olmak.
Değişik öğretim teknikleri denemek.

2. Meslekî Profesyonellik


  • Yeni öğrenmelere açık olmak.
  • Esnek olmak.
  • Uygun kıyafet giymek.
  • Okul işleyişi ve politikası hakkında bilgili olmak.
  • Liderlik rolü almak.
  • Kendini geliştirme ile ilgili sorumluluk almak.
  • Özel alan bilgisini güncelleştirmek.
  • Öğrencilerin öğrenmelerini sağlayacak etkinlikleri kullanmak.
  • Öğrenci aileleri ile çocukların gelişim süreçlerini tartışmak.

3. Sosyal Beceriler


  • Öğrenciler ve diğer görevlilerle iyi iletişim geliştirmek.
  • Espri anlayışına sahip olmak.
  • Takımla iyi ilişkiler kurarak çalışmak.
  • Çocukların yanısıra yetişkinlerle de iyi iletişim kurmak.
  • Güç durumları zararsız hâle getirmeyi öğrenmek.
  • Bu yazıda öğretmenlerde bulunması gereken üç unsurdan biri olan “sosyal beceriler” ele alınıp incelenmiştir.

Sosyal Beceri


Başkalarının olumlu tepkiler vermesine yol açabilecek ve olumsuz tepkileri önleyebilecek becerilere sahip olmak birey için oldukça önemlidir. İnsan, başkalarıyla etkileşimi mümkün kılacak sosyal açıdan kabul edilebilir olan davranışlara sahip olmak ister. Bu davranışlar genel olarak sosyal beceri olarak adlandırılmaktadır. Sosyal beceriler bireyin yaşamında önemli bir role sahiptir, çünkü diğer insanlarla iletişimde bulunmayı kolaylaştırıcı önemli bir özelliktir.
Her insan yaşamı; diğer bir deyişle başarılı ve mutlu olmayı, kolaylaştırıcı becerilere sahip olmak ister. Giblin’e göre başarı ve mutluluğun, bir ortak paydası vardır: Diğer insanlar.

Eğer diğer insanlarla başarılı ilişkiler kurabilmek öğrenilirse, tüm iş kollarında, kariyerde ve uğraş alanlarında işin yüzde 85′i ve kişisel mutluluk yolunda da işin yüzde 99′u halledilmiş olacaktır. Bu görüş çeşitli araştırmalarla kanıtlanmıştır. Carnegie Teknoloji Enstitüsü’nde 10 000 kişiye ait veriler analiz edilerek, başarının yüzde 15′inin yapılan işle ilgili bilgi ve beceri geliştirme çalışmalarına ve yüzde 85′inin de kişilik faktörlerine, insanlarla başarılı ilişkiler kurmaya bağlı olduğu görülmüştür. Benzer diğer bir çalışmada Harvard Üniversitesi Meslekî Yönlendirme Bürosu tarafından yapılmıştır. Bu araştırma da işine son verilen binlerce kadın ve erkek araştırma kapsamına alınmıştır. Araştırma kapsamına giren bireyler arasında işine son verilen her bir kişiye karşılık, insanlarla iyi ilişkiler kuramadığı için işine son verilen iki kişi olduğu rapor edilmiştir.

Kişiler arası ilişkilerin iyi olması bazı değişkenlerle ilişkilidir. Değişkenlerden birisi de sosyal becerilerdir. Sosyal beceriler tüm insanlar için önemli olmasına rağmen bazı meslek mensupları için daha da önemli görülmektedir. Bu mesleklerden birisi de öğretmenliktir.

Öğretmenler de, başkalarıyla etkileşimi mümkün kılacak sosyal açıdan kabul edilebilir olan davranışlara sahip olmak ister. Bu davranışlar genel olarak sosyal beceri olarak adlandırılmaktadır. Öğrenilmiş davranışlar olarak ele alınan sosyal becerilerle ilgili literatürde çok sayıda tanıma rastlanmaktadır. Burada, bu tanımlardan bazıları ele alınarak incelenmiştir.

Michelson ve arkadaşları sosyal beceri tanımlarında altı ortak noktanın bulunduğunu belirtmektedirler.
Bunlar:
1. Öğrenme ile kazanılır,
2. Sözel ve sözel olmayan özel davranışlardan oluşur,
3. Tepki ve davranışları başlatmada etkilidir,
4. Diğerlerinden gelen olumlu sosyal pekiştireçleri arttırır,
5. Karşılıklı ilişkilerde gerekli zamanlamaya ve etkileşime dayalı davranışlardır
6. Diğerlerinin sosyal statüsü, cinsiyeti ve yaşı gibi faktörlerden etkilenir şeklinde sıralanmaktadır.

Kelly sosyal beceriyi, çevreden olumlu pekiştireç sağlayan veya devam ettiren kişilerarası ilişki durumlarında kullanılan öğrenilmiş davranışlar olarak görmektedir.

Bu tanımda, sosyal beceriler;
1. Olumlu pekiştireçlere neden olacak davranış,
2. Kişilerarası ilişkilerde sergilenebilir davranış
3.Tanımlanabilir davranış olarak ele alınmaktadır.

Cartledge ve Milburn, sosyal beceri tanımlarının çoğunda şu ögelerin ortak olduğunu belirtmektedirler:
  1. Başkalarının olumlu tepkiler vermesine yol açacak ve olumsuz tepkileri engelleyecek, başkalarıyla etkileşimi mümkün kılacak, sosyal olarak kabul edilebilir olan öğretilmiş davranışlar olarak sosyal beceriler,
  2. Çevrede etki bırakan, hedefe yönelik davranışlar olarak sosyal beceriler,
  3. Duruma özgü ve sosyal içeriğe göre değişen sosyal beceriler
  4. Hem belirli gözlenebilir davranışlar, hem de gözlenemeyen bilişsel ve duyuşsal ögeler içeren davranışlar olarak sosyal beceriler.
Marlowe ise sosyal becerileri, kişiler arası durumlarda, kişinin kendisi dahil insanların duygu, düşünce ve davranışlarını anlama ve bu anlayışa uygun davranma yeteneği olarak tanımlamaktadır.
Hargie ve arkadaşları sosyal beceriyi “hedefe yönelik, ilişkiler arası duruma özgü, öğrenilebilir ve bireyin kontrolü altındaki davranışlar” olarak görmektedir.

Onlara göre sosyal beceri davranışları ile ilgili altı temel öge şöyle sıralanabilir:
1. Hedefe yöneliklik,
2. İlişkiler arası, özel hedeflere ulaştırıcı,
3. Duruma uygun,
4. Tanımlanabilir davranış ünitesi,
5. Öğrenilebilir
6. Bireyin bilişsel kontrolü altında olan davranışlar.

Yukarıda verilen tanımlar incelendiğinde sosyal beceri, kişiler arası ilişkilerde sosyal bilgiyi alma, çözümleme ve anlamanın yanısıra uygun tepkilerde bulunma, hedefe yönelik ve sosyal bağlama göre değişen, hem gözlenebilir hem de gözlenemeyen bilişsel ve duyuşsal ögeleri içeren ve öğrenilebilir davranışlar olarak anlaşılmaktadır.

Sosyal becerileri oluşturan çeşitli yapılardan söz edilmektedir. Riggio sosyal becerileri oluşturan altı yapı olduğunu belirtmektedir. Riggio’nun geliştirmiş olduğu Sosyal Beceri Envanteri’nde (Social Skills Inventory) sosyal beceri ve sosyal becerileri oluşturan yapılar aşağıdaki gibi ele alınmaktadır:
1. Duyuşsal anlatımcılık (emotional expressivity),
2. Duyuşsal duyarlık (emotional sensitivity),
3. Duyuşsal kontrol (emotional control),
4. Sosyal anlatımcılık (social expressivity),
5. Sosyal duyarlık (social sensitivity)
6. Sosyal kontrol (social control) olarak adlandırılmaktadır. Bu özellikler özet olarak şu şekilde açıklanmaktadır:

Duyuşsal Anlatımcılık


Duyuşsal anlatımcılık bireylerin sözel olmayan iletişim becerilerini, özellikle duyuşsal mesajları gönderme becerilerini ifade etmektedir. Bu yapı ayrıca bireyler arası etikleşimde eğilimlerin sözel olmayan anlatım yönünü ve duyuşsal durumları tam olarak ifade etme becerileri olarak tanımlanmaktadır. Duyuşsal anlatımcı birey, canlı ve neşelidir bu becerileri ile diğer insanları etkileyebilir.

Duyuşsal Duyarlık


Duyuşsal duyarlık, başkalarının sözel olmayan iletişimlerini alma, anlama ve yorumlama becerilerini ifade etmektedir. Duyuşsal yönden duyarlı bireyler, başka bireylerin duyuşsal imalarını doğru ve tam olarak yorumlarlar. Başka bireyler, duyuşsal olarak duyarlı bireyleri çabuk etkileyebilirler. Bu yapıya sahip olan bireyler, başkalarının duyuşsal durumlarını empatik olarak ifade edebilirler.

Duyuşsal Kontrol


Duyuşsal kontrol, bireylerin duyuşsal ve sözel olmayan tepkilerini düzenleme ve kontrol becerilerini içermektedir. Duyuşsal kontrol, belli başlı duyguları yetenekle birleştirme ve bu duyguları bir maske altında gizleme becerilerini kapsar. Örneğin, bir şakaya uygun ortamda gülmek veya üzüntüyü gizlemek için neşeli bir yüz ifadesi sergilemek gibi. Bu yapıya sahip olan bireyler duygularını göstermeye karşı kontrol etme eğilimindedirler.

Sosyal Anlatımcılık


Sosyal anlatımcılık, sözel anlatımcılığı ve bireylerin birbirleriyle sosyal iletişim kurma ve iletişime katılma becerilerini ifade etmektedir. Diğer bir deyişle sosyal yakınlaşmadaki becerileri göstermektedir. Bu yapıya sahip olanlar, cana yakın sosyal ya da herhangi bir konuda sohbeti başlatma ve yönlendirme becerilerine sahiptirler. Ayrıca bu yapı sözel akıcılıkla da ilişkilidir. Sosyal anlatımcı bireyler söylemek istediklerini içeriğe bağlı olmaksızın kendi başlarına konuşmayı kolaylıkla yönlendirebilirler. Diğer bir deyişle spontan bir şekilde konuşmayı sürdürebilirler.

Sosyal Duyarlık


Bu yapı, başkalarının sözel iletişimlerini alma, anlama ve yorumlama becerilerini içermektedir. Bunun yanısıra, bireylerin uygun sosyal davranışları yönlendiren normları anlamak ve bireysel duyarlılığı da yansıtmaktadır. Sosyal duyarlı bireyler, sosyal davranışları sergilerken sosyal normlara özen gösterirler ve ortama uygun hareket etme bilincindedirler. Bu yapı sosyal etkileşime katılmayı engelleyen bireysel bilinci de yansıtabilmektedir.

Sosyal Kontrol


Bu yapı, sosyal rol oynama ve bireyin sosyal olarak kendini ortaya koyma becerilerini ifade etmektedir. Sosyal kontrol becerisi gelişmiş bireyler, herhangi bir sosyal durumda ortama uygun hareket eden, kendinden emin ve sosyal durumlara kolayca ayak uydurabilen bireylerdir. Sosyal kontrol becerisi aynı zamanda, sosyal etkileşim sırasında yapılan iletişimin içeriği ve yönlendirilmesi konusunda da bireylere yardımcı olmaktadır.

Etkili Öğretmenlerin Rolleri ve Sosyal Beceriler Arasındaki İlişki


Yukarıda öğretmenlerin çeşitli rolleri üzerinde durulmuştur. Burada ise bu roller ile sosyal beceriler arasındaki ilişki ele alınıp tartışılacaktır. Öğretmenin, öğrencinin kişisel problemleri ve endişeleriyle ilgilenirken duyuşsal ve sosyal yönden duyarlılığı ön plâna çıkar. Duyuşsal yönden duyarlı olan öğretmen öğrencilerin içinde bulunduğu dönemin kültürünü anlar ve ona göre davranır. Gelişmeye açık etkin bir öğretmen öğrencilerin duygularına değer verir, onların olumlu benlik kavramı geliştirmelerine yardımcı olur. Öğrencilerin sözel ve sözel olmayan tepkilerine değer verir ve dinler. Öğretmenlerin dinleyici ve ilk iletişimi kuran kişi olarak adlandırılan rolü duyuşsal ve sosyal yönden duyarlı olmasını gerektirir.
Öğretmen bütün sınıfı içeren faaliyetler organize ederken, dersi öğrenciyi aktif kılacak şekilde plânlarken, grup etkinliklerini organize ederken, beklenmeyen bir durumla ya da plânların bozulması halinde ortama ayak uydururken sosyal kontrol becerilerine gereksinme duyar.

Her öğrenciye beklentilerini açıkca belirtirken sosyal ve duyuşsal anlatımcılık söz konusudur. Sosyal ve duyuşsal anlatımcılık aynı zamanda iletişimde netlik, beklenileni tam olarak açıklama, duygu ve düşüncelerini açıklamada gerekli olan beceri unsurlarıdır. Öğrenci ve diğer personelle iyi iletişim kurabilmesi, duyuşsal ve sosyal yönden anlatımcı ve duyarlı olması ile ilgilidir.

Waller, 1967′de öğretmenlerin ders kitapları içerisinde bulamayacakları ancak öğrenmeleri zorunlu olan bir kavram ortaya koymuştur. Bu kavram sosyal içgörü (social insight) olarak adlandırılmaktadır. Sosyal içgörü, sınıfta neyin olup bittiğini kavrama şeklinde tanımlanmaktadır. Waller’e göre bu basit bir kavram gibi gelebilir, fakat, bunun etkili bir şekilde üstesinden gelebilmek için öğretmenlerin öğrencilerin kültüründen haberdar olması ve öğrenci davranışını anlaması gerekir. Öğrenci kültürü konusunda da çok sayıda liste görmek olasıdır, öğrenci kültürünün sekiz unsuru Hall tarafından 1981′de genel olarak şöyle sıralanmaktadır:
1. Konuşma dili,
2. Sözsüz iletişim,
3. Genel kültür,
4. Dünya görüşü,
5. Davranış stili,
6. Değerler,
7. Akıl yürütme biçimleri
8. Kültürel kimlik gibi özelliklerden oluşmaktadır.

Bir öğretmenin sosyal içgörüsü eksikse, öğrencilerle iletişimi daha az etkili olabilir. Bu durumda araştırmacılar öğretmenlere çeşitli önerilerde bulunmaktadır. Bunlar arasında;
1. Öğrencinin içinde bulunduğu dönemin kültürünü anlamak,
2. Öğrencilerin havasını anlamak; bu bazı günler öğrencilerin neden enerji dolu olduklarını veya bazı günler neden sınıfla hiç ilgilenmediklerini anlamada yardımcı olur,
3. Konuyu çocukların okul dışı yaşantılarıyla ilişkilendirmek,
4. Öğrenciyi tanımak
5. Öğretmenin insanlığını öğrencilerle paylaşması gibi değişkenler yer almaktadır .

Sosyal içgörü ile ilgili faktörler dikkate alındığında, bu faktörlerden sosyal beceri ve sosyal beceriyi oluşturan unsurlarla ilişkileri görülebilir. Öğrencinin içinde bulunduğu dönemin kültürünü anlamak ve öğrencinin havasını anlamak, sosyal ve duyuşsal duyarlı olmayı gerektirmektedir. İnsanlığınızı öğrencilerle paylaşın değişkeninde ise; başarılı öğretmenler uygun koşullarda güçlü ve zayıf taraflarını öğrencilerle paylaşmaktan korkmazlar anlayışı vardır.

Öğretmenler sosyal becerileri oluşturan değişkenlere bir bütün olarak sahip olmalıdır. Bu değişkenlerden biri ya da bazılarına sahip olmak sosyal yeterlik için yeterli değildir. Çünkü sosyal beceriyi oluşturan unsurlar birbirleri ile ilişkilidir. Diğer bir deyişle öğretmen sosyal ve duyuşsal yönden anlatımcı, duyarlı ve kontrol becerilerine sahip olmak durumundadır. Bunlardan bazılarına sahip olup diğerlerine sahip olmamak eksiklik olarak görülmektedir. Riggio’a göre: “Her sosyal beceri ve sosyal etkililik arasındaki ilişki her zaman aynı düzeyde değildir. Diğer sosyal beceri unsurları ile bağlantılı olarak temel sosyal beceri unsurlarından sadece birine sahip olmanın herhangi bir işlevi olmayabilir. Örneğin; bazı bireyler anlatımcıdır, fakat düzenleme ve kontrol becerileri olmadığından dolayı, diğer bireylerin dikkatlerini çekseler ve olumlu tepkiler alsalar bile, çabuk kızabilirler ve son derece huysuz olabilirler. Sonuç olarak, genel sosyal becerilerle ilgili özel unsurlardan söz edebiliriz. Ancak, bunlar diğer beceri unsurları ile birleştiğinde önemli unsurlar hâline gelebilirler”.

Sonuç


Öğretmenler sosyal becerileri oluşturan değişkenlere bir bütün olarak sahip olmalıdır. Örneğin, öğretmen kendisini ifade edebilir, sınıfı kontrol edebilir ancak duyarlı değilse öğrencileri anlamak konusunda yetersizlik sergileyecektir. Bu da öğretimle ilgili plânladığı bazı hedeflere ulaşmasını engelleyebilir. Öğrenci kendisini dinlemeyen ve/veya denleyemeyen öğretmenden ders dinlemek istemeyebilir. Öğretmen anlatımcı, duyarlı olabilir ancak kontrol becerisi yoksa sınıfta en küçük bir olaya öfkelenip kendisini güç durumda bırakacak tepkiler sergileyebilir. Ancak duyuşsal ve sosyal yönden kontrol becerilerine sahip olmakla olumsuz tepkilerden kaçınabilir.

Özet olarak öğretmenler, duyuşsal kontrol, duyuşsal duyarlık vb. gibi sosyal becerilere sahip olabilirler. Bunlar önemlidir. Fakat genel olarak sosyal becerilerin varlığı için yeterli değildir. Örneğin, öğretmenin duyuşsal ve sosyal duyarlık becerileri yüksek, sosyal kontrol ve anlatımcılık becerileri düşük ise, öğrencilerin sosyal davranışlarını anlarlar ve etkileşim normlarını bilirler ancak öğrencilerle sosyal etkileşim kuramazlar. Bunun sonucu olarakta öğrencilerine istendik davranışları kazandırmada yetersiz kalabilirler. Öğretmenlerde gözlemlenen bu yetersizliği giderebilmek için şu etkinliklere yer verilebilir: Öğretmen yetiştiren kurumlarda, öğretmen adaylarına ve Hizmet içi eğitim programlarında da öğretmenlere sosyal becerileri kazandıracak şekilde plânlamalar yapılabilir, bu programlar doğrultusunda sosyal becerileri kazandıracak derslere yer verilebilir.

ÖĞRENCİYE YAKLAŞTIRAN ÖĞRENCİDEN KAÇIRAN SEBEPLER
KAÇIRAN ETKENLER
• Ses yükseltmek
• Esnemek
• Burada benim sözüm geçer
• Son sözü söylemede ısrar
• Olumsuz vücut dilinin kullanılması: sert duruş, sıkı bağlı kollar, sert el hareketleri
• Utandırma, bozma, gururla oynama, küçük düşürme…
• Küçümseme,alay etme,iğneleme…
• Hava atma.(Özellikle kendi ülkesi,yolları havası,suyu,insanı vs..)
• Kaba kuvvet.
• Çifte standartlı olma-‘söylediğimi yapın yaptığımı değil.’İstenmeyen ahlaki tavsiyeler.
• İspatsız doğrulukta ısrar.
• ‘Şunu yap sana şu var’ ‘zaten hepiniz böylesiniz’,’sizden beklemiyor değildim’ ,öğrenci milleti’
• Öğrenciyi yansılama.
• Emretme.(Yap lan işte!)
• Aşırı ödüllendirme.
• Meşgulüm sonra gel.
• Ben sizin arkadaşınızım.(Ama biz arkadaş değil öğretmen istiyorduk!)
• Çık dışarı terbiyesiz!
• İşe yaramaz!,Ne yaptığın beni ilgilendirmez!
• Ben öyle istiyorum,o kadar!
• Ödev vermek için ödev vermek.
• Madem susmayacaksınız o zaman bu cümleyi elli defa yazın!
• Verilen sözün tutulmaması.
• Her şeye evet demek.(ve sonra altından kalkamamak.)
• Tebeşir vs atmak.
• Reklam yapma, kendi milletinin üstün olduğunu ima edici sözler söyleme.

YAKLAŞTIRAN ETKENLER
• Gülümseme
• Güzel giyinme
• Tıraşlı olma.
• Ailelere ziyaret.
• Öğrenciden yana tavır.
• Öğrencinin şahsi ekonomik durumunu bilmek, bilindiğinin çocuk tarafından bilindiğini sağlamak.
• İnsanlar hata yapabilirler kabullenmesiyle disiplin problemlerine yaklaşmak.
• Ailesinin (anne baba, kardeşler) yaş günlerinin bilinip kutlanması.
• Üzüntülü olduğunda ne olduğunu sormak.
• Sevincini paylaşmak.
• Ayıplarını örtmek.
• Ümit vermek, güven vermek.
• Sende benim gibisin, bana benzer özelliklerin var.
• Günaydın, lütfen, tabiî ki neden olmasın, özür dilerim,
• Putlarına dokunmama, o putları kendileri kıracak zamana kadar sabretme.
• Zamana riayet.derse başlama ve bitirme.

TAHTAYI NASIL KULLANMALIYIM?
Tahtaya yazdığın her şey sana net ve anlaşılır gibi gelebilir ama birde öğrencilerin baktığı yerden bir baksan. Yazdıklarımız okunaklı oluyor mu ve herkes tarafından görülüyor mu? Özellikle en arka sıranın hali nedir? Onun için koca koca harflerle yazmalıyız.
Yazdıklarınızı deftere geçirmeleri için zaman tanıyın. Tahtayı önceden planlayarak kullanın.Düzenli yazılar, defterin de düzenli tutulmasını sağlayacak.
Tahtanın görülmesini engelleyici malzemelerin görüş alanından çıkarılması gerek. Yazdıklarınız mümkün mertebe uzun müddet tahtada kalsın.
Eğer yazarken sağ elinizi kullanıyorsanız,tahtanın sağ tarafını önce doldurmalı sonra sola doğru yazmalı.
Bir şey anlatmayı düşündüğünüzde yazmayı kesin ,öğrencilerin yetişmesini bekleyin,sonra açıklamanızı yapın.’
‘Arkadaşından yaz’ cümlesini hiç kullanmamaya gayret edin.
Mümkün oldukça renkli tebeşir kullanma göze güzel görünür.
Öğrencilerin anladıklarından emin olduktan sonra yazmaları demek beyinlerine o konuyu kazımaları demektir.Anlamadan yazmaları ise (hem dinledi anlamadı, hem de yazıyor anlamadığını)iki kere yorulma ,boşa uğraşma demektir

İMTİHAN KÂĞITLARINI KONTROL
Kırmızı kalem kullanma!(kırmızı negatif bir renktir,kağıdında her yerin kırmızı olduğunu gören çocuk acaba ben ahmakmıyım diyebilir. ‘Ben ahmak’ım’ sonucuna varan bir çocukta bir daha ilerleme görülmez.) Yeşil veya Mavi kalem daha çok ‘yapıcı kritik’ çağrıştırır X yerine / kullan.
Toplam ve doğru sayısının yazılması ,doğru ve yanlış sayısının yazılmasından daha olumlu bakış açısı hissettirir.

İlk Gün Buzları Çözme
Ders başlarken dikkatleri toplamak için hemen derse giriş yapmadan ziyade, teknolojik gelişmeler,eğitim haberleri ile ilgili kısa bir giriş yapılabilir.
Dikkatler toplanmış hemen ..ama kaynatmaya izin vermeden…derse giriş yapılabilir. Sıkılmaları önlemek, öğrencileri daima canlı tutmak ,bağlantıyı koparmamak için en az 20 dakikada bir ‘çaysız çay molası’ verilebilir.
Bir fıkra, medya haberleri, İnternet ,yeni gelişmeler…vs. Sınıfımızda değişik türden öğrencilere hitap etme ders amaçlarından birisidir.
Ortadan anlatılan bir ders zeki öğrencilere hafif geleceğinden sıkılmalar olacaktır.Bunu önlemek için hafif sorular yanında ‘beyin jimnastiği sorularına yer verilebilir.Her derste beyin jimnastiği soruları koyulabilir.
Yoklamalara hassasiyet gösterdiğimizi öğrenciler bilmeli.Ders kaçırmalarından ciddi rahatsız olduğumuzu ‘sizin iyiliğiniz için sizi düşünüyorum’ diyerek anlatmalı.
‘Dersimden 100 almanız için yapılmasını istediğiniz şeyler nelerdir?’ sorusuna cevap bazı problemleri halledebilir.
Son düzenleyen Safi; 24 Şubat 2019 04:49



Benzer Konular

9 Aralık 2013 / Misafir Taslak Konular
16 Kasım 2016 / Misafir Soru-Cevap
18 Nisan 2015 / Misafir Cevaplanmış
26 Eylül 2010 / bronzyy Cevaplanmış
26 Nisan 2012 / Ziyaretçi Soru-Cevap