TÜRKİYE’DE NÜFUS ARTIŞI
Türkiye’nin nüfusu, 1. Dünya Savaşı sırasında 16 milyon dolayındaydı. İstiklâl Savaşı sırasında cephede verilen şehitler, salgın hastalıklar ve savaş ortamının çeşitli olumsuz koşulları, nüfusumuzun daha da azalmasına neden olmuştur. Onun için 1927 yılında yapılmış olan genel nüfus sayımında ülke nüfusu, 13,6 milyona düşmüştür. İkinci genel nüfus sayımında (1935 yılında) ülke nüfusunun tekrar 16 milyona ulaştığı anlaşılmıştır. Bu tarihten sonra nüfus sayımı, sonu 0 ve 5 ile biten yıllarda yapılmıştır. 1990’dan sonraki sayımlar artık 10 yılda yapılacaktır.
1927-1997 arasındaki ülke nüfussunun özellikleri şu başlıklarla belirtilebilir. - Nüfus hızlı bir şekilde artmaktadır.
- Erkek nüfus kadın nüfustan fazladır.
- Nüfus eğitim düzeyi giderek yükselmektedir.
- Ortalama insan ömrü giderek uzamaktadır.
- Kentsel nüfus hızla artmaktadır.
- İç ve dış göçler yoğun olarak yaşanmıştır.
sayım yıllarına göre Türkiye nüfusu
1927’den 1997’ye kadar Türkiye nüfusu 49,2 milyon artmış bulunmaktadır. Yani nüfusumuz 70 yıllık bir dönemde beş katına ulaşmıştır.
1927-1990 yılları arasındaki sekiz yıllık devrede artış, 2,5 milyon olmuştur. İkinci Dünya Savaşı öncesinin olumsuz koşulları nedeniyle artış düşük düzeyde kalmıştır. Savaşın olumsuz etkileri 1940-1945 devresindeki nüfus artışına da yansımıştır. Onun için bu devredeki artış, bir milyonun altında gerçekleşmiştir. 1945’ten sonraki sayım devrelerindeki artış, bir önceki dönemden daha fazla olmuştur.
TÜRKİYE’DE NÜFUS ARTIŞININ NEDENLERİ
Türkiye’de nüfus artışının başlıca nedenleri şu başlıklar altında toplana bilir:
- Doğurganlık oranın yüksekliği
- Çocuk ölümlerinin azalması
- Beslenme ve sağlık koşullarının iyileşmesi ve ortalama insan ömrünün uzaması.
- Göç alma
Doğurganlık oranın yüksekliği:
Doğurganlık, doğum yapabilecek çağdaki (15-49 yaşları arası) kadınların doğurduğu ortalama çocuk sayısı ile ifade edilebilir. Türkiye’de doğum oranı, kalkınmış ülkelere göre 2-3 kat daha fazladır. Yurt genelinde düşünüldüğü zaman kırsal kesimdeki doğum oranı kentlere göre çok daha fazladır. Bu da eğitimin yeterli düzeyde olmamasının bir sonucudur. Nitekim Doğu ve Güney Doğu Anadolu Bölgelerinde okuma-yazma oranları düşüktür. Halk, aile plânlaması için yeterli bilgi ve imkanlara sahip olmamaktadır. Kırsal kesimde doğum oranın fazla olmasının bir sebebi de geleneksel aile kavramıdır. Ailelerin ( özellikle erkek sayısın) kalabalık olması, kırsal kesimde güçlü prestij sahibi olmanın bir göstergesi olarak kabul edilir. Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da aynı soyadı taşıyan binlerce kişilik aşiretlerin varlığı, bunun bir göstergesidir.
Çocuk ölümlerinin azalması:
Türkiye’de nüfus artışının önemli nedenlerinden birisidir. Çocuk ölümleri son yılları da hızla azalmaktadır. Çünkü anneler çocuk sağlığı konusunda bilgilendirilmektedir. Bu maçla yurdun her köşesinde ana ve çocuk sağlığı merkezleri kurulmuştur. Çocuk ölümlerinin azalmasının başka bir nedeni de beslenme koşullarının iyileştirilmesidir. Ayrıca çocuk ölümlerine neden olan hastalıkların aşılarının uygulaması da, bu konudaki önemli etkenlerden biridir.
Sağlık ve beslenme koşullarının iyileşmesi ve ortalama insan ömrünün uzaması:
Hızla kalkınmakta olan ülkemizde sağlık hizmetleri de hızla iyileşmektedir. Sayıları her geçen gün artan hastane, sağlık ocağı, poliklinik, dispanser ve özel muayenehaneler gibi sağlık kuruluşları, ülkenin her yerine sağlık hizmetleri yaymaktadır. Sağlık teknisyeni, sağlık memuru ve hemşire gibi sağlık elemanlarının artışı ve sağlık kuruluşlarındaki tedavi hizmetleri, ölüm oranlarını azaltmış ve dolayısıyla nüfus artışını hızlandırmıştır.
Tarım, hayvancılık ve sanayi sayesinde ülkemizdeki beslenme koşulları hızla iyileşmektedir. Ayrıca sanayi, ulaşım, turizm, ticaret gibi daha pek çok konuda yurdumuzun top yekün kalkınması, Türk insanının refah düzeyini yükseltmiş bulunmaktadır. Bütün olarak iyileşen yaşama koşulları ve yükselen lnüfusun artmasına belirli ölçüde katkıda bulunmaktadır.
Türkiye ve bazı ülkelerde insan ömrü (Yıl) Yurt dışından göç alma:
Türkiye nüfusunun artmasında, dıştan gelen göçlerin de payı vardır. Bilindiği gibi ; Balkan ülkeleri, Kafkas ülkeleri, Kuzey Afrika ülkeleri ve Ege adaları Osmanlı devleti sınırları içindeydi. Buralarda ki çok sayıda ülke, yakın bir geçmişte yapılan savaşlar sonucu, bağımsızlıklarını kazanmışlardır. Bu ülkelerde çok sayıda Türk nüfusu bulunmaktaydı. Bağımsızlığını kazanan bazı ülkelerde ( Yunanistan, Bulgaristan ve SSCB gibi) Türkler çeşitli baskılarla karşı karşıya kalmıştır. Bu ülkelerde ki Türklerin bir kısmı gerek ikili anlaşmalar sayesinde değiş-tokuş yoluyla, gerekse diğer yollardan Türkiye’ye göç etmiştir. Cumhuriyet sonrasında (1923-1989) 2,2 milyon Türk, dışardan göç yaparak anavatana gelmiştir.
Cumhuriyet döneminde Türkiye’ye yönelik göçler - Göç veren ülke 1923-1989
- Bulgaristan 961 000
- Eski Yugoslavya 562 000
- Yunanistan 424 600
- Romanya 210 100
- Kıbrıs 30 200
- S.S.C.B. 2 800
- Afganistan 4 400
- Diğer ülkeler 50 000
Toplam 2 255 800
1927-1990 yılları arasında Türkiye nüfusunda ki 43 milyonluk artışın 2.2 milyonu (yaklaşık %5’i ) dıştan gelen göçlerle kazanılmıştır.
Bütün bunlara ek olarak 1939 yılında Hatay’ın anavatana katılması da Türkiye nüfusunun artışına bir miktar etkide bulunmuştur. Bu sayede, 1939 yılında 208 116 kişi Türkiye nüfusuna eklenmiştir. Bu da o zaman ki nüfusun %1’inden biraz daha fazladır.