Ziyaretçi
Merkezi sinir sistemi hakkında bilgi alabilir miyim?
Merkezi Sinir Sistemi, kafatası boşluğunda ve omurga içinde yer alan tüm beyin (ansefai) ve omurilikten oluşmuştur. Tüm beyin ve omurililik ile birlikte bir eksen oluşturur. İkisi de çok uzun uzantıları olan ve nöron adını alan sinir hücreleriyle destek doku olan nörogli hücrelerinden yapılır. Toplam ağırlıkları 1,5 kilogramdır. Merkezi sinir sisteminde, beyin sapından çıkan oniki kafa siniri bulunmaktadır. Ayrıca otuz bir çift omurilik siniri de vardır. Bu sinirler vücudun dışarıyla ilişkisini sağlayan sinirlerdir. Yani hareket ve duyum sinirlerimizdir.
Oniki kafa sinirlerimiz şunlardır:
• 1) Koklama Siniri
• 2) Görme Siniri
• 3) Göz Hareket Siniri
• 4) Troklea Siniri
• 5) Üçüz Sinir
• 6) Göz Dış Hareket Siniri
• 7) Yüz Siniri
• 8) İşitme Siniri
• 9) Dil-Yutak Siniri
• 10) Akciğer-Mide Siniri
• 11) Omurga Siniri
• 12) Dilaltı Siniri
l)BEYİN
a)Beynin İşlevleri
Eskiden düşünce ve duyguların merkezinin kalp olduğu sanılırdı. Oysa bugün bilincin, içgüdülerin ve deneyimle kazanılan bilgilerin beyinde oluşup biçimlendiğini biliyoruz. Sinir sisteminin en önemli parçası olan beyin, vücudun bütün hareketlerini ve tepkilerini yönettiği gibi duyguların,belleğin ve kişiliğin de merkezidir.
b)Beynin Yapısı ve Anatomisi
Basit yapılı hayvanların beyni kalınlaşarak kordon biçimini almış tek bir sinir lifinden oluşur. Genel kural olarak, gelişmiş hayvanların beyni basit yapılı hayvanlarınkinden, iri yapılı hayvanların beyni de küçük hayvanlarınkinden daha büyük ve karmaşıktır. Ama beyin büyüklüğünün zekayla hiçbir bağlantısı yoktur. İnsanlarda yetişkinlerin beyninin çocuklarınkinden, erkeklerin beyninin kadınlarınkinden biraz daha büyük olması yalnızca yaş, vücut ağırlığı ve cinsiyet farkından kaynaklanır.
Yüzeyi, yani beyin kabuğu insanda öylesine kıvrımlıdır ki, bu görünümüyle iri bir cevizi andırır ve kıvrımları açılıp yayılacak olsa bir yastık yüzü kadar geniş bir alanı kaplar.
c)Asıl Beyin
İnsan beyninin en önemli bölümü olarak duygularımızı ve kişiliğimizi yönlendiren asıl beyin,beyin yarımküreleri denilen iki parçadan oluşur. İnsan vücudunun en gelişmiş organı olan beynin ağırlığı yaklaşık olarak ortalama 1350 gramdır. Beyin kabuğunda milyonlarca sinir hücresinin gövdeleri bir araya toplanmıştır; hücreler böyle toplu haldeyken kirli beyaz renkte gözüktüğü için bu dokuya bozmadde denir. Bozmaddenin hemen altında, beyin beyin kabuğundan vücudun her yanına ve beynin öbür bölümlerine uzanan sinir lifleri, yani aksonlar kümelenmiştir. Bu liflerin dışı beyaz bir beyaz bir kılıfla sarılı olduğu için bozmaddeden daha açık bir renkte gözüken bu dokuya da akmadde denir. Meninks denilen beyin zarları içten dışarıya doğru sırasıyla pia mater, araknoid ve dura mater adlarını alırlar.
Pia mater; beyin hücrelerini besleyen kan damarlarıyla örtülüdür ve beynin tüm girinti ve çıkıntılarını örten tabakadır. Bu zar ile orta tabaka araknoid arasında beyin-omurilik sıvısı(B.O.S.) bulunmaktadır. Dura mater ise en dıştaki zardır.
Beynin içinde, tam ortasına rastlayan, karıncık denilen dört adet boşluk vardır. İki yan karıncık üçüncü karıncığa, o da dördüncü karıncığa açılır. Buradaki tüm boşlukların içi de beyin-omurilik sıvısı ile kaplıdır. Su gibi duru ve renksiz olan beyin-omurilik sıvısı beyin karıncıklarında üretilir ve beyin yarımkürelerinin çevrelerini kuşatıp, omuriliğin iç kanalından akarak beyni ve omuriliği dışardan alınabilecek herangi bir darbe, sürtünme yada farklı bir fiziksel tehdite karşı koruyan bir tampon işlevi görür.
d)Beyin ve Duyu Organları
Beyin, duyu organları aracılığıyla bütün vücuttan bilgi alır; yani iç ve dış ortamdaki değişiklikleri duyular aracılığıyla algılar. bu sürece duyumsama denir. Deri, kaslar, gözler, kulaklar, burun ve öbür duy organlarından gelen bilgiler duyu sinirleri aracılığıyla sürekli olarak beyne iletilir. Beyin de aldığı bu bilgileri değerlendirerek, hareket sinirleri aracılığıyla kaslara gerekli emirleri gönderir.
Beyin kabuğunda, vücudun değişik bölümlerindeki hareket ve duyu sinirlerini denetleyen ayrı ayrı alanlar vardır. Örneğin ellerin hareketi ve duyusal algılaması beyin kabuğundaki ayrı bir alandan, bacaklarınki başka bir alandan denetlenir. İşitme ve görme alanları da ayrıdır. Bu alanların büyüklüğü, denetiminden sorumlu olduğu hareketin ya da duynun hızına ve karmaşıklığına bağlıdır. Örneğin ellerin yapabildiği hareketler çok karmaşık ve hızlıdır; dolayısıyla, beyin kabuğunun el hareketlerini yöneten alanı geniştir ve çok sayıda nöronu içerir. Oysa hareketleri daha yavaş ve kısıtlı olan ayak bileği ile ayağı denetleyen alan daha küçüktür. Duyular için de aynı şey geçerlidir. Ellerin parmak uçları çok duyarlı olduğundan, nesnelerin biçimini ve öbür özelliklerini algılamak için elimizle dokunuruz. Bu bilgi sinirler aracılığıyla beyin kabuğundaki ilgili alana ulaşır. Ayak parmakları bu kadar duyarlı olmadığı için, topladığı bilgileri daha küçük bir alana gönderir. Beyinden vücuda dağılan sinirler soğanilikte çaprazlanarak yön değiştirdiği için, beynin sol yarımküresi vücudun sağ yanını, sağ yarımküresi de sol yanını denetler.
İnsanın bilinci ve çevresinde olup bitenleri anlaması, büyük ölçüde beyin kabuğunun sorumluluğunda olan çok karmaşık bir süreçtir. Gözümüzle bakar, ama beynimizle görür ve anlarız. Aynı şekilde, kulağımızla dinler, ama beynimizle işitiriz.
e)Beyincik
Beyincik, kafatası içinde, beyinin arka alt tarafında yer alan sinir kütlesidir. Arka Beyin de denir. Beynin ikinci büyük bölümüdür, daha az kıvrımlı iki parçadan oluşur. Beyinciğin yüzeyi gri, içi ise daha çok beyaz ve yer yer gri hücrelerden oluşur. En önemli görevi vücudun dengesini sağlamaktır. Bunu yaparken gözlerden ve denge organlarından, ya da iç kulaktaki yarım daire kanallarından destek alır. Bu organlardan çıkan uyarılar beyinciği çevrenin o anki durumuna göre olmamız gereken duruma ayarlar. Buna karşılık beyincik de vücudu dengede tutacak kasları kasılı tutar. Gözler kapalıyken iş yapmak güçleşir, denge kaybolabilir. Beyincik kas etkinliğini dnentlemekle beyne yardımcı olarak çalışır. Beyinciğin birkaç önemli görevi vücudun kas gerilimini sağlamaktır. Beyinciğin yardımı olmazsa beyinden gelen dürtüler düzensiz vücut hareketlerine neden olurdu. Beyincik kaslara giden uyarıları daha da kuvvetlendirir ve kas gerilimini sürdürür. Beyincik bir kas kasılmasını başlatamaz, fakat kasların kısmi kasılma durumda kalmalarını sağlayabilir. Vücut kaslarının gergin durarak vücudun ayakta kalmasının sağlanması bilgimiz dışında olmaktadır, çünkü beyincik bilinç düzeyi altında hareket etmektedir. Beyincik zedelendiğinde kas hareketlerinde ya da duyularda bir bozukluk olmayabilir, fakat denge bozukluğu ve hareketlerde uyumsuzluk ortaya çıkar.
Yaşadıkları sürece insanlardan daha çok dengeye gereksinme duyan balıklar ve kuşların beyinciği insanlarınkine kıyasla çok daha gelişmiş bir yapıya sahiptir. Beyincik içine yayılmış olan sinirler dallı-budaklı bir ağaç görünümündedir, bu yüzden beyincik kesiti hayat ağacı görünümündedir.
f)Beyin Sapı
Beyin yarımkürelerini ve beyinciği omuriliğe bağlayan bölüme beyin sapı denir. Varol köprüsü ve soğanilik gibi iki temel bölümden oluşan beyin sapı, iç organlar ile beyin arasındaki bağlantıyı sağladığından beynin çok önemli bir bölümüdür. Refleks hareketlerin, kalp atımlarının ve solunum hızının denetiminden beyin sapı sorumludur. Hem beyinden baş ve boyun kaslarına (örneğin çiğnemeyi, yutkunmayı ve konuşmayı sağlayan kaslar), hem de görme, işitme ve koklama duyularından beyne giden kafatası sinirleri de beyin sapından geçer.
Bir yazıyı okurken gözlerimiz sözcüklerin üzerine odaklanır ve beynimiz ne gördüğümüzü algılar. Göz kaslarımız sözcük sözcük, satır satır bütün sayfayı tarayacak biçimde gözlerimizi hareket ettirir. Daha önce gördüğümüz her sözcüğü tanırız ve belleğimiz o sözcüğün ne anlama geldiğini bize söyler. Sözcükleri tanıyan, beynin konuşma merkezidir. Sözcükleri yüksek sesle okuyacak olursak, konuşma merkezi her sözcüğün nasıl seslendirileceğini gırtlak ve dil kaslarımıza bildirir. Sözcükleri yazmak istediğimizde de beynimiz her harfi yazmak için el kaslarımızın nasıl kasılması gerektiğini söyler. Bütün bunlar biz farkına varmadan gerçekleşir; çünkü beyin bunları otomatik olarak yapmayı öğrenmiştir.
g)Hayvanlarda Beyin
Hayvanlar da koşar, sıçrar ve yüzerken hareketlerini büyük bir ustalıkla denetleyebilirler. Ama bir tavşanın ya da köpeğin beyni insan beyninden oldukça farklıdır. Bu hayvanlarda da asıl beyin, soğanilik ve beyincik vardır; yalnız tavşanın beyin kabuğu hiç kıvrımsız, köpeğinki ise insandakinden daha az kıvrımlıdır. Buna karşılık, tavşanlarda ve köpeklerde koku duyusu çok önemli olduğundan bu hayvanların beynindeki koku lopu insanınkinden daha fazla gelişmiştir.
h)Beyin-Hormon İlişkisi
Kişilik ve zekayı yaratan düşünce ve duyguların merkezi olan beyin, aynı zamanda büyümeyi ve hücrelerdeki kimyasal tepkimelerden çoğunu düzenleyen hormonların yapımını da yönetir. Bu hormonların bir bölümü, beyin tabanına bir bezelye tanesi gibi asılı duran hipofiz bezince salgılanır ve gene beyin tabanındaki hipotalamus bölgesince denetlenir. Hipotalamus ayrıca kalp, akciğerler, bağırsak ve böbrek sinirlerini de yöneten önemli bir merkezdir.
ll)OMURİLİK
a)Omuriliğin Yapısı
Merkezi sinir sisteminin son organı omuriliktir. Merkezi sinir sisteminin omurga kanalı içinde yer alan, kabaca silindir biçimli bölümüdür. İnsanda omurilik soğanından başlar ve ikince bel omuruna dek uzanır. 40 - 45 cm uzunluğundadır. Üçüncü boyun omuru ile ikinci sırt omuru ve onuncu sırt omuruyla ikinci sırt omuru arasında kalınlaşır. Aşağıya doğru incelerek uzayan omurilik koni biçimini alır. Beyin-Omurilik Sıvısı ve meninks zarıyla çevrilidir. İki yanından 31 çift omurilik siniri çıkar. Kesiti alındığında iki bölümden oluştuğu açıkça belli olur.
Bozmadde, omuriliğin ortasında bulunur ve nöronların gövde kısımlarından oluşur. Ön bölümünde hareket, arkada duyu hücreleri vardır. Akmadde, bozmaddeyi çepeçevre saran ve uyarı taşıyan sinir demetlerinden oluşur.
b)Omuriliğin Görevleri
Omuriliğin görevlerinden biri, 31 çift sinir aracılığıyla duyumsal uyarıları taşımaktır. İstemli hareketlerde çevreden uyarıları alan, yorumlayan ve omuriliğin önköklerinin gri hücrelerine yanıtlayan beyindir. Refleksli eylemlerde ise beynin bir görevi yoktur. İkinci görevi refleks eylemlerinin merkezi olma olan omurilik, uyarıyı arka köklerle alır ve önkökler aracılığıyla doğrudan kaslara iletir.
c)Refleks Hareketler
Çevrel sinir sistemi, sinir hücrelerinden oluşan karmaşık sinir ağı aracılığıyla merkezi sinir sistemine sürekli bir bilgi akışı sağlar. Böylece beyin ya da omurilik kaslara komutlar göndererek vücudun hareketlerini denetler. Sinir sisteminin işleyişini yansıtan en basit örnek yanda yansıtılmıştır. Parmağınıza bir diken battığında, derideki duyu sinirleri bunu saptayarak omuriliğe ve ağrı duyumunun algılanacağı beyne gönderir. Daha siz parmağınızdaki ağrıyı duymadan, beyin hemen elinizi çekmeniz için gerekli komutu kol kasına göndermiş ve vücudun daha fazla zarar görmesini engellemiştir. Sinirlerin ileti hızı çok yüksek olduğu için bütün bu olup bitenler bir saniyeden daha kısa sürede sona erer.
Bir sandalyeye rahatça oturup bacak bacak üstüne atar ve dizkapağının hemen altına sertçe vurursanız bacağınız ileriye doğru fırlar. Bu reflekste de baldır kaslarındaki duyu sinirleri kaslara hafif bir basınç uygulandığını omuriliğe iletir; omurilik ise bu basınca dayanabilmesi için kasların kasılması gerektiğini bildirir. Beynin denetiminden geçmeksizin doğrudan omuriliğin komutlarıyla gerçekleşen bu tip reflekslere omurilik refleksi denir. Dizkapağı refleksinin sınanması, özellikle omuriliğin işleyişi konusunda bilgi veren önemli bir tanı yöntemidir.
lll)MERKEZİ SİNİR SİSTEMİ HASTALIKLARI
Sinir sistemindeki, özellikle beyindeki bazı bozukluklar insanın düşünce ve davranışlarını etkiler. Beyindeki üst düzey işlevlerin aksamasına yol açarak kişinin ruhsal yapısında beklenmedik değişikliklere yol açan rahatsızlıklara ruh hastalıkları denir.
Sinir hücrelerinin çoğunda, vücut hücreleri gibi kendini yenileme ve onarma özelliği yoktur. Bu yüzden özellikle beyin ve omurilikteki sinir dokusunun örselenmesi çoğu zaman kalıcıdır.
Yaygın skleroz denen hastalıkta, sinir liflerini saran miyelin kılıfı sertleştiği için içerideki life basınç yaparak örselenmesine neden olur. Bu durumda hasta güçsüz,uyuşuk ve "hissiz"dir; ya da her yanına iğneler batıyormuş gibi hisseder ve durumu giderek ağırlaşır. Bazen bütün kasları denetimden çıktığı için yürümesi, konuşması, hatta yemek yemesi bile iyice güçleşir. Bu hastalığın şu anda tedavi araştırmaları sonuçsuzdur.
Sinir dokusu yozlaşması denen ve daha seyrek rastlanan bir grup hastalıkta da sinir hücreleri işlevlerini yitirerek ölmeye başlar. Hasta önceleri denetleyemediği istemdışı hareketlerle sarsılır ve sonunda bütün zihinsel etkinliklerini yitirir. Yani bitkisel hayata girmiştir. Her ikisi de kalıtsal hastalıklar olan Friedreich Ataksisi ile Huntington Koresi bu gruptandır.
Parkinson hastalığında, mesajların sinapstan atlamasını sağlayan kimyasal ileticiler görevlerini yerine getiremedikleri için, vücudun bazı bölümlerinde denetlenemeyen titremeler ya da sarsılmalar görülür. Özellikle baş ve kollarda görülen bu titremeler ilaç tedavisiyle bastırılarak hastanın yaşamı kolaylaştırılabilir.
Omurilik Felci, omuriliğe dışardan gelen ağır bir darbe sonucu omuriliğin zedelenerek ya da kırılarak hastanın boyundan aşağısının felç olduğu hastalıktır. Bu hastalığa yakalanan hastaların %90'ı trafik kazası sonrasında bilinçsiz kişilerce yapılan ilk yardım nedeniyle şu anda sandalyeye bağlılar.
En ağır ruh hastalıklarından biri olan şizofreni psikoz grubundandır. Bu hastalıkta kişinin dış dünyayla bütün ilişkisi kopmuştur. Bu yüzden şizofrenler çevrelerinde olup bitenlerle hiç ilgilenmezler, olaylara normal tepki göstermezler, kimseyle konuşmazlar ve genellikle kendi içlerine kapanarak gerçek ile düşsel olanın birbirine karıştığı yarı düş dünyasında yaşarlar.
Beyin ve sinir sistemiyle ilgili hastalıklar nörolojinin konusudur. Bu alanda uzmanlaşmış bir doktor (nörolog), basit birkaç testle sinir sisteminin işleyişine ilişkin pek çok bilgi edinebilir. Örneğin deriye dokunarak duyarlı olup olmadığını araştırır; göze ışık tutarak ya da dizkapağının altına vurarak refleks hareketleri inceler; hastanın, gözlerini kapatıp tek ayağı üzerinde düşmeden durmasını isteyip denge duyusunu denetler. Bu basit testler bile, son derece karmaşık olan sinir sistemindeki bozukluklar konusunda çok değerli ipuçları verebilir.
Sponsorlu Bağlantılar
• 1) Koklama Siniri
• 2) Görme Siniri
• 3) Göz Hareket Siniri
• 4) Troklea Siniri
• 5) Üçüz Sinir
• 6) Göz Dış Hareket Siniri
• 7) Yüz Siniri
• 8) İşitme Siniri
• 9) Dil-Yutak Siniri
• 10) Akciğer-Mide Siniri
• 11) Omurga Siniri
• 12) Dilaltı Siniri
l)BEYİN
a)Beynin İşlevleri
Eskiden düşünce ve duyguların merkezinin kalp olduğu sanılırdı. Oysa bugün bilincin, içgüdülerin ve deneyimle kazanılan bilgilerin beyinde oluşup biçimlendiğini biliyoruz. Sinir sisteminin en önemli parçası olan beyin, vücudun bütün hareketlerini ve tepkilerini yönettiği gibi duyguların,belleğin ve kişiliğin de merkezidir.
b)Beynin Yapısı ve Anatomisi
Basit yapılı hayvanların beyni kalınlaşarak kordon biçimini almış tek bir sinir lifinden oluşur. Genel kural olarak, gelişmiş hayvanların beyni basit yapılı hayvanlarınkinden, iri yapılı hayvanların beyni de küçük hayvanlarınkinden daha büyük ve karmaşıktır. Ama beyin büyüklüğünün zekayla hiçbir bağlantısı yoktur. İnsanlarda yetişkinlerin beyninin çocuklarınkinden, erkeklerin beyninin kadınlarınkinden biraz daha büyük olması yalnızca yaş, vücut ağırlığı ve cinsiyet farkından kaynaklanır.
Yüzeyi, yani beyin kabuğu insanda öylesine kıvrımlıdır ki, bu görünümüyle iri bir cevizi andırır ve kıvrımları açılıp yayılacak olsa bir yastık yüzü kadar geniş bir alanı kaplar.
c)Asıl Beyin
İnsan beyninin en önemli bölümü olarak duygularımızı ve kişiliğimizi yönlendiren asıl beyin,beyin yarımküreleri denilen iki parçadan oluşur. İnsan vücudunun en gelişmiş organı olan beynin ağırlığı yaklaşık olarak ortalama 1350 gramdır. Beyin kabuğunda milyonlarca sinir hücresinin gövdeleri bir araya toplanmıştır; hücreler böyle toplu haldeyken kirli beyaz renkte gözüktüğü için bu dokuya bozmadde denir. Bozmaddenin hemen altında, beyin beyin kabuğundan vücudun her yanına ve beynin öbür bölümlerine uzanan sinir lifleri, yani aksonlar kümelenmiştir. Bu liflerin dışı beyaz bir beyaz bir kılıfla sarılı olduğu için bozmaddeden daha açık bir renkte gözüken bu dokuya da akmadde denir. Meninks denilen beyin zarları içten dışarıya doğru sırasıyla pia mater, araknoid ve dura mater adlarını alırlar.
Pia mater; beyin hücrelerini besleyen kan damarlarıyla örtülüdür ve beynin tüm girinti ve çıkıntılarını örten tabakadır. Bu zar ile orta tabaka araknoid arasında beyin-omurilik sıvısı(B.O.S.) bulunmaktadır. Dura mater ise en dıştaki zardır.
Beynin içinde, tam ortasına rastlayan, karıncık denilen dört adet boşluk vardır. İki yan karıncık üçüncü karıncığa, o da dördüncü karıncığa açılır. Buradaki tüm boşlukların içi de beyin-omurilik sıvısı ile kaplıdır. Su gibi duru ve renksiz olan beyin-omurilik sıvısı beyin karıncıklarında üretilir ve beyin yarımkürelerinin çevrelerini kuşatıp, omuriliğin iç kanalından akarak beyni ve omuriliği dışardan alınabilecek herangi bir darbe, sürtünme yada farklı bir fiziksel tehdite karşı koruyan bir tampon işlevi görür.
d)Beyin ve Duyu Organları
Beyin, duyu organları aracılığıyla bütün vücuttan bilgi alır; yani iç ve dış ortamdaki değişiklikleri duyular aracılığıyla algılar. bu sürece duyumsama denir. Deri, kaslar, gözler, kulaklar, burun ve öbür duy organlarından gelen bilgiler duyu sinirleri aracılığıyla sürekli olarak beyne iletilir. Beyin de aldığı bu bilgileri değerlendirerek, hareket sinirleri aracılığıyla kaslara gerekli emirleri gönderir.
Beyin kabuğunda, vücudun değişik bölümlerindeki hareket ve duyu sinirlerini denetleyen ayrı ayrı alanlar vardır. Örneğin ellerin hareketi ve duyusal algılaması beyin kabuğundaki ayrı bir alandan, bacaklarınki başka bir alandan denetlenir. İşitme ve görme alanları da ayrıdır. Bu alanların büyüklüğü, denetiminden sorumlu olduğu hareketin ya da duynun hızına ve karmaşıklığına bağlıdır. Örneğin ellerin yapabildiği hareketler çok karmaşık ve hızlıdır; dolayısıyla, beyin kabuğunun el hareketlerini yöneten alanı geniştir ve çok sayıda nöronu içerir. Oysa hareketleri daha yavaş ve kısıtlı olan ayak bileği ile ayağı denetleyen alan daha küçüktür. Duyular için de aynı şey geçerlidir. Ellerin parmak uçları çok duyarlı olduğundan, nesnelerin biçimini ve öbür özelliklerini algılamak için elimizle dokunuruz. Bu bilgi sinirler aracılığıyla beyin kabuğundaki ilgili alana ulaşır. Ayak parmakları bu kadar duyarlı olmadığı için, topladığı bilgileri daha küçük bir alana gönderir. Beyinden vücuda dağılan sinirler soğanilikte çaprazlanarak yön değiştirdiği için, beynin sol yarımküresi vücudun sağ yanını, sağ yarımküresi de sol yanını denetler.
İnsanın bilinci ve çevresinde olup bitenleri anlaması, büyük ölçüde beyin kabuğunun sorumluluğunda olan çok karmaşık bir süreçtir. Gözümüzle bakar, ama beynimizle görür ve anlarız. Aynı şekilde, kulağımızla dinler, ama beynimizle işitiriz.
e)Beyincik
Beyincik, kafatası içinde, beyinin arka alt tarafında yer alan sinir kütlesidir. Arka Beyin de denir. Beynin ikinci büyük bölümüdür, daha az kıvrımlı iki parçadan oluşur. Beyinciğin yüzeyi gri, içi ise daha çok beyaz ve yer yer gri hücrelerden oluşur. En önemli görevi vücudun dengesini sağlamaktır. Bunu yaparken gözlerden ve denge organlarından, ya da iç kulaktaki yarım daire kanallarından destek alır. Bu organlardan çıkan uyarılar beyinciği çevrenin o anki durumuna göre olmamız gereken duruma ayarlar. Buna karşılık beyincik de vücudu dengede tutacak kasları kasılı tutar. Gözler kapalıyken iş yapmak güçleşir, denge kaybolabilir. Beyincik kas etkinliğini dnentlemekle beyne yardımcı olarak çalışır. Beyinciğin birkaç önemli görevi vücudun kas gerilimini sağlamaktır. Beyinciğin yardımı olmazsa beyinden gelen dürtüler düzensiz vücut hareketlerine neden olurdu. Beyincik kaslara giden uyarıları daha da kuvvetlendirir ve kas gerilimini sürdürür. Beyincik bir kas kasılmasını başlatamaz, fakat kasların kısmi kasılma durumda kalmalarını sağlayabilir. Vücut kaslarının gergin durarak vücudun ayakta kalmasının sağlanması bilgimiz dışında olmaktadır, çünkü beyincik bilinç düzeyi altında hareket etmektedir. Beyincik zedelendiğinde kas hareketlerinde ya da duyularda bir bozukluk olmayabilir, fakat denge bozukluğu ve hareketlerde uyumsuzluk ortaya çıkar.
Yaşadıkları sürece insanlardan daha çok dengeye gereksinme duyan balıklar ve kuşların beyinciği insanlarınkine kıyasla çok daha gelişmiş bir yapıya sahiptir. Beyincik içine yayılmış olan sinirler dallı-budaklı bir ağaç görünümündedir, bu yüzden beyincik kesiti hayat ağacı görünümündedir.
f)Beyin Sapı
Beyin yarımkürelerini ve beyinciği omuriliğe bağlayan bölüme beyin sapı denir. Varol köprüsü ve soğanilik gibi iki temel bölümden oluşan beyin sapı, iç organlar ile beyin arasındaki bağlantıyı sağladığından beynin çok önemli bir bölümüdür. Refleks hareketlerin, kalp atımlarının ve solunum hızının denetiminden beyin sapı sorumludur. Hem beyinden baş ve boyun kaslarına (örneğin çiğnemeyi, yutkunmayı ve konuşmayı sağlayan kaslar), hem de görme, işitme ve koklama duyularından beyne giden kafatası sinirleri de beyin sapından geçer.
Bir yazıyı okurken gözlerimiz sözcüklerin üzerine odaklanır ve beynimiz ne gördüğümüzü algılar. Göz kaslarımız sözcük sözcük, satır satır bütün sayfayı tarayacak biçimde gözlerimizi hareket ettirir. Daha önce gördüğümüz her sözcüğü tanırız ve belleğimiz o sözcüğün ne anlama geldiğini bize söyler. Sözcükleri tanıyan, beynin konuşma merkezidir. Sözcükleri yüksek sesle okuyacak olursak, konuşma merkezi her sözcüğün nasıl seslendirileceğini gırtlak ve dil kaslarımıza bildirir. Sözcükleri yazmak istediğimizde de beynimiz her harfi yazmak için el kaslarımızın nasıl kasılması gerektiğini söyler. Bütün bunlar biz farkına varmadan gerçekleşir; çünkü beyin bunları otomatik olarak yapmayı öğrenmiştir.
g)Hayvanlarda Beyin
Hayvanlar da koşar, sıçrar ve yüzerken hareketlerini büyük bir ustalıkla denetleyebilirler. Ama bir tavşanın ya da köpeğin beyni insan beyninden oldukça farklıdır. Bu hayvanlarda da asıl beyin, soğanilik ve beyincik vardır; yalnız tavşanın beyin kabuğu hiç kıvrımsız, köpeğinki ise insandakinden daha az kıvrımlıdır. Buna karşılık, tavşanlarda ve köpeklerde koku duyusu çok önemli olduğundan bu hayvanların beynindeki koku lopu insanınkinden daha fazla gelişmiştir.
h)Beyin-Hormon İlişkisi
Kişilik ve zekayı yaratan düşünce ve duyguların merkezi olan beyin, aynı zamanda büyümeyi ve hücrelerdeki kimyasal tepkimelerden çoğunu düzenleyen hormonların yapımını da yönetir. Bu hormonların bir bölümü, beyin tabanına bir bezelye tanesi gibi asılı duran hipofiz bezince salgılanır ve gene beyin tabanındaki hipotalamus bölgesince denetlenir. Hipotalamus ayrıca kalp, akciğerler, bağırsak ve böbrek sinirlerini de yöneten önemli bir merkezdir.
ll)OMURİLİK
a)Omuriliğin Yapısı
Merkezi sinir sisteminin son organı omuriliktir. Merkezi sinir sisteminin omurga kanalı içinde yer alan, kabaca silindir biçimli bölümüdür. İnsanda omurilik soğanından başlar ve ikince bel omuruna dek uzanır. 40 - 45 cm uzunluğundadır. Üçüncü boyun omuru ile ikinci sırt omuru ve onuncu sırt omuruyla ikinci sırt omuru arasında kalınlaşır. Aşağıya doğru incelerek uzayan omurilik koni biçimini alır. Beyin-Omurilik Sıvısı ve meninks zarıyla çevrilidir. İki yanından 31 çift omurilik siniri çıkar. Kesiti alındığında iki bölümden oluştuğu açıkça belli olur.
Bozmadde, omuriliğin ortasında bulunur ve nöronların gövde kısımlarından oluşur. Ön bölümünde hareket, arkada duyu hücreleri vardır. Akmadde, bozmaddeyi çepeçevre saran ve uyarı taşıyan sinir demetlerinden oluşur.
b)Omuriliğin Görevleri
Omuriliğin görevlerinden biri, 31 çift sinir aracılığıyla duyumsal uyarıları taşımaktır. İstemli hareketlerde çevreden uyarıları alan, yorumlayan ve omuriliğin önköklerinin gri hücrelerine yanıtlayan beyindir. Refleksli eylemlerde ise beynin bir görevi yoktur. İkinci görevi refleks eylemlerinin merkezi olma olan omurilik, uyarıyı arka köklerle alır ve önkökler aracılığıyla doğrudan kaslara iletir.
c)Refleks Hareketler
Çevrel sinir sistemi, sinir hücrelerinden oluşan karmaşık sinir ağı aracılığıyla merkezi sinir sistemine sürekli bir bilgi akışı sağlar. Böylece beyin ya da omurilik kaslara komutlar göndererek vücudun hareketlerini denetler. Sinir sisteminin işleyişini yansıtan en basit örnek yanda yansıtılmıştır. Parmağınıza bir diken battığında, derideki duyu sinirleri bunu saptayarak omuriliğe ve ağrı duyumunun algılanacağı beyne gönderir. Daha siz parmağınızdaki ağrıyı duymadan, beyin hemen elinizi çekmeniz için gerekli komutu kol kasına göndermiş ve vücudun daha fazla zarar görmesini engellemiştir. Sinirlerin ileti hızı çok yüksek olduğu için bütün bu olup bitenler bir saniyeden daha kısa sürede sona erer.
Bir sandalyeye rahatça oturup bacak bacak üstüne atar ve dizkapağının hemen altına sertçe vurursanız bacağınız ileriye doğru fırlar. Bu reflekste de baldır kaslarındaki duyu sinirleri kaslara hafif bir basınç uygulandığını omuriliğe iletir; omurilik ise bu basınca dayanabilmesi için kasların kasılması gerektiğini bildirir. Beynin denetiminden geçmeksizin doğrudan omuriliğin komutlarıyla gerçekleşen bu tip reflekslere omurilik refleksi denir. Dizkapağı refleksinin sınanması, özellikle omuriliğin işleyişi konusunda bilgi veren önemli bir tanı yöntemidir.
lll)MERKEZİ SİNİR SİSTEMİ HASTALIKLARI
Sinir sistemindeki, özellikle beyindeki bazı bozukluklar insanın düşünce ve davranışlarını etkiler. Beyindeki üst düzey işlevlerin aksamasına yol açarak kişinin ruhsal yapısında beklenmedik değişikliklere yol açan rahatsızlıklara ruh hastalıkları denir.
Sinir hücrelerinin çoğunda, vücut hücreleri gibi kendini yenileme ve onarma özelliği yoktur. Bu yüzden özellikle beyin ve omurilikteki sinir dokusunun örselenmesi çoğu zaman kalıcıdır.
Yaygın skleroz denen hastalıkta, sinir liflerini saran miyelin kılıfı sertleştiği için içerideki life basınç yaparak örselenmesine neden olur. Bu durumda hasta güçsüz,uyuşuk ve "hissiz"dir; ya da her yanına iğneler batıyormuş gibi hisseder ve durumu giderek ağırlaşır. Bazen bütün kasları denetimden çıktığı için yürümesi, konuşması, hatta yemek yemesi bile iyice güçleşir. Bu hastalığın şu anda tedavi araştırmaları sonuçsuzdur.
Sinir dokusu yozlaşması denen ve daha seyrek rastlanan bir grup hastalıkta da sinir hücreleri işlevlerini yitirerek ölmeye başlar. Hasta önceleri denetleyemediği istemdışı hareketlerle sarsılır ve sonunda bütün zihinsel etkinliklerini yitirir. Yani bitkisel hayata girmiştir. Her ikisi de kalıtsal hastalıklar olan Friedreich Ataksisi ile Huntington Koresi bu gruptandır.
Parkinson hastalığında, mesajların sinapstan atlamasını sağlayan kimyasal ileticiler görevlerini yerine getiremedikleri için, vücudun bazı bölümlerinde denetlenemeyen titremeler ya da sarsılmalar görülür. Özellikle baş ve kollarda görülen bu titremeler ilaç tedavisiyle bastırılarak hastanın yaşamı kolaylaştırılabilir.
Omurilik Felci, omuriliğe dışardan gelen ağır bir darbe sonucu omuriliğin zedelenerek ya da kırılarak hastanın boyundan aşağısının felç olduğu hastalıktır. Bu hastalığa yakalanan hastaların %90'ı trafik kazası sonrasında bilinçsiz kişilerce yapılan ilk yardım nedeniyle şu anda sandalyeye bağlılar.
En ağır ruh hastalıklarından biri olan şizofreni psikoz grubundandır. Bu hastalıkta kişinin dış dünyayla bütün ilişkisi kopmuştur. Bu yüzden şizofrenler çevrelerinde olup bitenlerle hiç ilgilenmezler, olaylara normal tepki göstermezler, kimseyle konuşmazlar ve genellikle kendi içlerine kapanarak gerçek ile düşsel olanın birbirine karıştığı yarı düş dünyasında yaşarlar.
Beyin ve sinir sistemiyle ilgili hastalıklar nörolojinin konusudur. Bu alanda uzmanlaşmış bir doktor (nörolog), basit birkaç testle sinir sisteminin işleyişine ilişkin pek çok bilgi edinebilir. Örneğin deriye dokunarak duyarlı olup olmadığını araştırır; göze ışık tutarak ya da dizkapağının altına vurarak refleks hareketleri inceler; hastanın, gözlerini kapatıp tek ayağı üzerinde düşmeden durmasını isteyip denge duyusunu denetler. Bu basit testler bile, son derece karmaşık olan sinir sistemindeki bozukluklar konusunda çok değerli ipuçları verebilir.
Son düzenleyen Safi; 25 Şubat 2016 16:22