Arama

İyonlar hakkında bilgi verir misiniz?

En İyi Cevap Var Güncelleme: 2 Ocak 2014 Gösterim: 5.441 Cevap: 4
gulare kerimova - avatarı
gulare kerimova
Ziyaretçi
25 Şubat 2013       Mesaj #1
gulare kerimova - avatarı
Ziyaretçi
İyonlar hakkında bilgi verir misiniz?

EN İYİ CEVABI ThinkerBeLL verdi
Alıntı
Misafir adlı kullanıcıdan alıntı

İyonlar hakkında bilgi verir misiniz?

İyonya
Yunan Yarımadası'nın Dorlar'ca istila edilmesi üzerine Attika'da yaşayan İyonlar'ın bir bölümü İÖ 11. yüzyılda Ege Adaları üzerinden Batı Anadolu'ya göç etti. İyonlar'ın yerleştiği İzmir Körfezi'nden Kuşadası'na kadar olan kıyı şeridi ile Sakız (Khios) ve Sisam (Samos) adalarını kapsayan bu bölgeye İyonya adı verildi. İyonlar'dan önce İÖ 12. yüzyılda Batı Anadolu'ya geçen Aioller ise Aiolia adını alan ve İzmir Körfezi ile Edremit Körfezi'nin güneyini, Midilli (Lesbos) Adası'nı içine alan yöreye yerleşmişlerdi. Eski Yunan kaynakla-rınca İyon göçlerinin önderi Atina Kralı Kodros'un oğlu Androcles'tir. Aynı zamanda Efes kentinin de kurucusu olan Androcles yerli halk Lelegler ve Karyalılar'la savaşarak bunların yerlerine İyonlar'ı yerleştirdi.
Sponsorlu Bağlantılar
Bir tarım bölgesi olan yeni topraklarıyla İyonlar daha çok deniz kıyılarında ve yarım­adalar üzerinde ele geçirdikleri ya da yeni kurdukları kentlere yerleştiler. Herodot'a gö­re İyonlar burada başlıca 12 kent kurmuşlar­dı. Bu kentler Miletos (Milet), Myus (Avşar Kalesi), Priene (Güllübahçe), (Ephesos) Efes, Kolophon (Değirmendere), Lebedos (Gümüldür), Teos (Sığacık), Klazomenai, Phokaia (Foça), Khios (Sakız), Erythrai (Çeşme) ve Samos'dur (Sisam). Batı Asya'nın ticaret ve kervan yollarının sonunda yer alan bu kentler kısa sürede zenginleşti. Ayrıca Anadolu'nun gelişkin kültürleriyle bütünleşe­rek yüksek bir uygarlığın merkezleri oldular.
Bu İyon kentleri içinde Kolophon ve Efes kıyılardan Anadolu içlerine doğru genişlemiş­ti. Etki alanı İzmir'e kadar uzanan Kolop­hon süvarileriyle ünlüydü. Efes'in etki alanıysa Küçük Menderes vadisinin içlerine kadar uzanıyordu. Dağ yoluyla ulaşılabilen bir bu­run üzerinde kurulmuş olan Milet ise denize doğru kurulmuştu. Erythrai genişleyip zen­ginliklerine el koyacağı bir yarımada üzerin­deydi. Buna karşılık Phokaia, Lebedos ve Priene gibi kentlerin çevresinde güçlü kavim­ler vardı. Bu nedenle genişleme olanağı bula­mayan bu kentler yoksul ve küçük kaldı.
İÖ 8. yüzyılda bu 12 İyon kenti Panionion adını verdikleri dinsel bir birlik kurmuşlardı. Bu birliğin siyasal bütünlük gösteren bir yapısı yoktu ve birliğe katılan tüm kentler bağımsızdı. Birliğe daha sonra İÖ 8. yüzyılın başlarında İyonlar'ca ele geçirilen Aiol kenti Smyrna (Bayraklı) da katıldı. Panionion Birli­ği İyonya kültürünün gelişmesini ve İÖ 5. yüzyıla kadar öbür Yunan kültürlerinden her yönüyle üstün olmasını sağlamıştır. Ne var ki, bu dinsel birliğin siyasal birliğe dönüşmemesi İyonya'daki kent devletlerinin bir siyasal güç olarak tarih sahnesine çıkmasını engellemiş­tir. İyonyalılar sürekli düşman tehdidi altında yaşamış, ülkelerini istila eden Lidyalılar'a ve Persler'e karşı direnememişlerdir.

Kent Devletleri
Tüm Yunan dünyası için çok önemli siyasal sonuçlar doğuran ilk kent devletleri İyonya'da kuruldu. Yabancı topraklara gelen İyon­lar kendilerine dost olmayan Yerli kavimle­rin arasında varlıklarını sürdürebilmek için kentlerini surlarla çevirdiler. Ardından çevre­sindeki toprakları ele geçirerek kenti sınırları belli bir alanın merkezi yaptılar. Kent devlet­leri kendi yaptıkları yasaları uygulayan ve ekonomik olarak kendine yeten özgür, küçük devletlerdi.
Kent devletleri ilkçağ için yeni devlet bi­çimleriydi. Eski ilkçağ devletlerinin başında ya tanrı sayılan ya da tanrının temsilcisi olduğuna inanılan bir kral bulunurdu. Kralın sonsuz gücü ve yetkisi vardı. Halk kayıtsız şartsız ona bağlı bulunmaktaydı ve onun izni olmaksızın devlet yönetiminde söz sahibi ola­mazdı. Oysa İyonya'daki kent devletlerinde siyasal haklara sahip yurttaşlar, devlet yöneti­mine doğrudan katılabilmekteydi.
Kent devletlerinin çekirdeğini oluşturan kent çeşitli tapınaklar, devlet binaları, agora, spor alanları ve açık hava tiyatrosu ile donatıl­mıştı. Kent tanrılarca bağışlanan bir armağan olarak kabul edilir ve var olan düzeni boz­mak, tanrılara karşı çıkmakla eş sayılırdı. Her kentin kendine özgü tanrıları, tapınakları, tapınma biçimleri vardı. Kentin yurttaşı ol­mak demek, onun dininden olmak demekti.
Kentlerin kendi aralarındaki ilişkiler barışçı değildi, daha çok savaşa yönelikti. Yenilgiye uğrayan kent yenene bağımlı kılınmaz, ya halkı kılıçtan geçirilir ya da yenen kentin bağlaşığı olmak zorunda bırakılırdı.
İlk dönemlerinde krallarca yönetilen kent devletlerinde zamanla kralın yetkisi azaldı; bu devletleri soyluların oluşturduğu meclisler yönetmeye başladı. Bunu soylular yönetimiyle demokrasi arasında yer alan ve bir geçiş yönetimi olan tiranlık izledi.

Toplumsal Yapı
Kent devletlerinde yaşayan halk farklı siyasal ve toplumsal haklara sahip üç temel sınıfa ayrılmıştı. Bunlar toplumsal ve siyasal tüm haklara sahip özgür yurttaşlar; özgür olmala­rına karşın yurttaşlık haklarından yoksun yabancılar ile hiçbir siyasal ve sosyal hakka sahip olmayan ve "konuşan hayvan", "hare­ket eden araç" olarak kabul edilen kölelerdi. Üretim büyük ölçüde kölelerin çalışmalarıyla sağlanırdı.
Özgür yurttaşlar da kendi içlerinde dört sınıfa ayrılmıştı. Bu sınıfların başında büyük toprak sahibi soylular gelirdi. Bunlar ilkçağ Yunan dünyasında ilk kez İyonlar'ca gerçek­leştirilen şarap ve zeytinyağı ticaretiyle zen­ginleşmiş, küçük toprak sahibi yurttaşları borçlandırarak topraklarına el koymuşlardı.
At yetiştiren ve savaşa süvari olarak katılan soylular en güçlü sınıftı.
Soyluların ardından ticaret ve zanaatla zen­ginleşen kentli orta sınıf gelirdi. Bunların ne toprakları ne de atları vardı. Savaşlara piyade olarak katılırlardı. Bu iki sınıfın ardından küçük toprak sahibi yoksul köylüler ile top­rakları ve belirli işleri olmayan kentli emekçi­ler gelirdi. Özgür yurttaşların siyasal anlamda eşit hakları vardı. Ama toprakların az sayıda soylunun elinde toplanması onların egemenli­ğine yol açtı.

Kolonileştirme Dönemi
İÖ 8. yüzyılın ortalarında Yunan Yarımada­sında birçok kentin nüfusu artmış, elde edi­len ürün yeterli olmamaya başlamıştı. Daha fazla toprağa gereksinim vardı ama Yunan Yarımadasının doğal yapısı buna elverişli değildi. Bu nedenle birçok kent başka toprak­larda koloniler kurmaya başladı.
Eski Yunan tarihini hem siyasal, hem de kültürel açıdan derinden etkileyen kolonileş­me hareketi İyonya'da yaklaşık 100 yıl sonra başladı. Bu gecikmenin nedeni İyonyalılar'ın yeterli toprağa sahip olmaları ve kurdukları ticaret ilişkileriydi. Ama güçlü Lidya Krallığı'nın Anadolu ile yapılan ticarete engel olması İyonyalılar'ın İÖ 7. yüzyılın sonlarında kolonileştirme hareketine başlamalarını doğurdu. İyonyalılar Kuzey Ege, Kuzey Marma­ra ve Güney Trakya kıyılarında Lampsakos (Lapseki), Myrleia (Mudanya), Kios (Gem­lik), Thasos (Taşöz) gibi birçok güçlü koloni kurdular.
İyonya kolonileştirme hareketinin önde ge­len kenti Milet'ti. Miletliler Karadeniz'e açı­larak Sinope (Sinop), Amisos (Samsun), Ke-rasous (Giresun), Trapezus (Trabzon) gibi liman kentlerine ulaştılar. Ticaret amacıyla Doğu Akdeniz'de de koloniler kurdular. Ko­lonileştirme hareketine İyonya kentlerinden yalnızca Efes ve Smyrna katılmadılar. Anado­lu ticaret yollarının denize açılan kapıları olan bu iki güçlü liman kenti Lidya Krallığı ile de iyi ilişkiler içindeydi.

Tiranlar Dönemi
Kolonileştirme hareketi sırasında İyonya'daki kent devletlerinde yeni bir yönetim biçimi ortaya çıktı. Kentleri tiran adı verilen kişiler yönetmeye başladı. Bazen soyluların arasın­dan, bazen de halkın içinden çıkan tiranlar, kenti tek başına yöneten kişilerdi. Tiranların krallardan farkı yasalara ya da geleneklere uygun olmayan biçimde yönetime el koymala­rıydı. Yunan dünyasında ilk defa İyonya'da ortaya çıkan tiranlığı doğuran neden gün geçtikçe büyüyen Lidya tehlikesiydi. Bu tehli­ke karşısında kentin ve ordunun yönetimi üstün yetenekleri olduğuna inanılan tek kişi­nin elinde toplanmıştı.
İÖ 7. ve 6. yüzyıllarda İyonya, Lidya egemenliğine girdi. Bu dönemde yıkılan Smyrna 30 yıl boş kaldıktan sonra Lidya'nın en önemli ticaret limanı oldu. Lidya egemenliği sırasında, 7. yüzyılın ikinci yarısın­da, alışveriş için sikke kullanılmaya başlandı. Bastırılan sikkeler kısa sürede İyonya ve Yunan Yarımadası'na yayıldı. İyon kentleri­nin büyük bölümü aynı para birimini kullan­maya başladı.

Pers Egemenliği ve İyonya İsyanı
İÖ 545 yıllarında Batı Anadolu'nun tümü Pers egemenliğine girdi. İyonya'daki kentler­den yalnızca Milet, Persler'le barış yaparak bağımsızlığını koruyabilmişti. Phokaia ve Teos halkı ise Pers egemenliğine girmektense başka ülkelere göç etmeyi yeğleyerek kentle­rini bırakıp denize açılmışlardı. Geri kalan İyonya kentleriyse Pers egemenliğine koşul­suz boyun eğmek zorunda kaldı.
Persler, İyonya ve Aiolia kentlerini biri Sart'ta (Salihli) öbürü ise Daskleion'da kur­dukları iki satraplığa bağlamışlardı. Bu satraplar İyonya'daki kentlerin yönetimini ken­dilerine bağlı tiranlara verdiler. Bu koşullar altında İyonya'daki kentlerin durumu kötü­leşti, ekonomik bunalım arttı. Ayrıca Persler, İyonyalılar'ın kolonileriyle olan bağlantılarını da kesmişlerdi. Bu duruma daha fazla daya­namayan İyonyalılar İÖ 500'de Milet Tiranı Aristagoras önderliğinde ayaklandılar. Kısa sürede Kıbrıs'a kadar yayılan bu başkaldırı Yunan Yarımadasından yardım gelmeyince İÖ 494'te yenilgiyle sonuçlandı. Persler ele geçirdikleri Milet'i yağmalayıp yakıp yıktılar. Daha sonra Persler'in eline geçen öbür İyon­ya kentleri de yakılıp yıkıldı. O zamana kadar bağımsızlığını korumuş olan Samos Adası da Pers istilasına uğradı.

Delos Birliği
Persler'in Yunan Yarımadası'nda yenilgiye uğramalarından sonra İyonya'daki kent dev­letleri bir kez daha ayaklandılar. Kentlerinde­ki Pers garnizonlarını kent dışına sürerek bağımsızlıklarını yeniden kazandılar. Ama Pers tehlikesi de tümüyle geçmemişti. İyonya kentleri bu durum karşısında Atina'nın ön­derliğinde Persler'e karşı oluşturulan Delos Birliği'ne İÖ 478-477'de katıldı. Bu birlik Persler'e karşı başarılar elde ederek denizler­de egemen duruma geldi. Ne var ki, Atina'da Perikles'in yönetime gelmesiyle, birlik ama­cından sapmaya başladı. Birliğin hazinesi Delos'tan Atina'ya taşınarak biriken paralar Atina'nın bayındırlığı için kullanıldı. Atina bağlaşıklarını egemenliği altına almaya çalışı­yordu. Ayrıca Atina'nın egemenliği İyonya'yı ekonomik yönden de olumsuz etkilemekte, Karadeniz'deki kolonileri yavaş yavaş Ati­na'nın eline geçmekteydi. Bu durum büyük bir hoşnutsuzluk yarattı ve kentler birer birer ayaklanarak birlikten ayrılmaya başladı. Bu sırada Atina ile Sparta arasında çıkan ve 27 yıl süren savaştan Atina yenik çıktı.
Böylece İyonya'daki kentler Atina egemenliğinden tümüyle kurtulmuşlardı; ama bu kez de yeniden Pers tehdidi başlamıştı. Önce­leri İyonyalılar Sparta'nın da yardımıyla Persler'e karşı başarılar kazandılar. Ama bu sırada Atina'nın güçlenmesi üzerine Spartalılar Persler'le birleştiler. Sonunda Atina İÖ 386'da Kral Barışı ile Persler'in Anadolu'daki kesin egemenliğini kabul etti. Daha sonra Büyük İskender ve ardıllarınca istila edilen İyonya, Romalılar döneminde imparatorlu­ğun Asya eyaletine katıldı.


Detaylı bilgi için konuyu görüntüleyiniz > İyonya Uygarlığı

_Yağmur_ - avatarı
_Yağmur_
VIP VIP Üye
27 Şubat 2013       Mesaj #2
_Yağmur_ - avatarı
VIP VIP Üye
İyonyalılar (İyonlar)
MsXLabs.org & Vikipedi, özgür ansiklopedi
Sponsorlu Bağlantılar

* İzmir Körfezinden, Güllük Körfezine kadar olan bölgeye İYONYA denilirdi.
* Yunanistan'dan gelen AKALAR buradaki yerli halkla karışarak, şehir devletleri halinde yaşadılar. Başlıca İyon şehirleri şunlardır: Efes, Milet, İzmir, Foça, Bodrum.
* Efeste'ki ARTEMİS tapınağı İyonlara aittir.
* İyonlar deniz ticaretinde gelişmişlerdi.
* İyon Edebiyatının en önemli eseri Homeros'un "İlyada ve Odesa destanı" dır.
* İyonlar bilim ve sanatta gelişmişlerdir. Matematikte Tales ve Pisagor, Tarihte Heredot, Tıpta Hipokrat, Felsefede Diojen)
Yunanistan'a gelen Dorların önünden kaçarak Ana­dolu'ya geçen Akalar tarafından kuruldular. M.Ö 1200 yılında Akalar, adalar üzerinden Batı Anadolu'ya göç ettiler. Büyük Menderes ile Küçük Menderes nehirleri arasında kalan kıyı bölgelerine yerleştiler. Bu bölgeye İyonya, burada yaşayanlara ionlar adı verilir. İonlar, polis adı verilen şehir devletleri kurdular. M.Ö. XII. yüzyıldan itibaren Efes, Milet, Foça gibi şehirleri kurdular. Siyasal yapılanmaları şehir devleti şeklindedir, hiç bir zaman merkeziyetçi olmamışlardır. Deniz ticareti ve kolonicilik alanında ileriydiler. Akdeniz, Marmara, Ege ve Karadeniz'de birçok koloniler kurmuşlardır.

Anadolu'da kurulan ilkçağ uygarlıkları içinde en gelişmiş ve ileri düzeydedirler. Çünkü;
1- İonlar, Ön Asya'dan gelen ticaret yollarının bitiş noktasındadırlar ve doğu batı arasında köprü vazifesi görürlerdi.
2- Diğer Anadolu uygarlıklarından etkilenmişlerdir.
3- Tarım ve ticaretle gelişmiş olduklarından bilim ve kültüre önem vermişlerdir.
4- Şehir devletleri şeklinde yönetilmiş oldukları için serbest düşünce gelişmiştir.

İon şehir devletlerinin başında krallar bulunuyordu. Asiller zamanla güçlenerek kralları tahttan indirdiler. Halkın seçtiği kişiler, meclislerin yardımı ile şehirleri yönetmeye başladılar.

Ön Asya'dan gelen ticaret yollarının bitim noktasında bir ülke olmaları bilim ve kültür alanında ileri gitmelerinin en önemli nedenidir. İonlar, sanat alanında da önemli gelişmeler gösterdiler. İon Nizamı denilen mimari üslubun yaratıcısıdırlar (Artemis tapınağı ionyalılar'a aittir). İon tarzında mimarı eserler yarattılar. Tapınaklar, açık hava tiyatroları bu alanda ki en güzel yapıtlardır.

Ticaretin gelişmesi sonucu birçok kültür ile temas kurdular. Ekonominin gelişmesi ve demokrasinin varlığı; fikir hayatı, sanat ve bilim alanında önemli gelişmelere neden oldu. Diyojen, Tales, Anaksimenes, ve Anaksimandros felsefe , matematik ve astronomi bilimlerinin temellerini attılar. Matematikte Pisagor, Coğrafya'da Kse­nefon, Tıpta Hipokrat, Felsefe'de Heraklit ve Diojen, Şiirde Homeros ve Tarihte Heredot İonyalıların en tanınmış bilginleridir..

Tiranlık yönetimi de ilk defa İon şehirlerinde görülür.

İonlar, Fenike Alfabesi'nden yararlanarak kendi alfabelerini oluşturdular. İon şair ve yazarları tarafından kaleme alınan trajedi, komedi ve dramlar günümüze kadar önemlerini korudular. Edebiyatta Homeros destanları önemlidir.

Tanrılarının insan biçiminde heykellerini yapmışlardır. İon Tanrıları da insanlara benzerdi. Tanrılarla insanlar arasındaki en önemli fark insanların ölümlü, tanrıların ise ölümsüz olmalarıydı. İnançlarına göre Tanrılar arasındaki her türlü ilişki ve iletişim aynen insanlar arasında olurdu. Tanrılar İnsanlara kızdıkları zaman onları cezalandırırdı.

Bir insanın Tanrılaşabilmesi için kusursuzluğa, mükemmelliğe ulaşması gerekirdi. Bu nedenle sportif yarışmalar büyük önem kazanmıştır, insanların Tanrılaşması için bir araç olarak görülmüştür.

M.Ö. 650-546 yıllarında önce Pers istilasına, daha sonra İskender ve Roma istilasına uğramışlardır.



Coğrafi Konum
Asya’nın Adalar Denizi (Ege) kıyısı, daha kesin olarak da İzmir ile Büyük Menderes Irmağı arasında kalan bölgeye lyonya ve buranın eski sakinlerine de lyonyalılar adı verilir.

a) Siyasi Tarih
lyonyalılar M.Ö. 2000 yıllarında bu yöreye gelip yerleşmiş ve Hititlere bağlı olarak yaşamışlardır. Yunan efsanelerine göre lyonya sitelerini Yunanistan’dan, Dor istilasından kaçan İyon göçmenleri kurmuştur. 12 büyük sitede yerleşen İyonlar, Aka medeniyeti ile eski Anadolu kültürünün etkisi altında, Ön Asya ticaretinin etkisiyle kısa zamanda büyük refaha kavuştular. Parlak bir medeniyet de kuran İyonlar Milet (Mile-tos), Efes (Efesos) ve İzmir (Smyrna) gibi ayn şehir devletleri halinde yaşadılar. Vll.yüz-yılda Kimmerlerin saldırılarına uğrayınca Lidya krallarına, daha sonra da Pers krallığına bağlı olarak muhtarlıklarını devam ettirdiler. Daha sonra da Roma’nın Asya eyaletine katıldılar.

b) Devlet İdaresi
İlk zamanlarda ayn ayn şehir devleüeri halinde yaşamışlar ve krallar tarafından yönetilmişlerdir. Daha sonra kuvvetlenen asiller, krallan ortadan kaldırarak yönetimi ellerine geçirmişlerdir. M.Ö.VIH. yüzyıl ve daha sonra beliren dış tehlikelerden korunmak ve yönelimi kuvvetlendirmek için eli silah tutan erkekler de yönetime alınarak söz sahibi kılındı. Zaman zaman ordu ve hükümetin idaresini Tiran adlı kuvvetli devlet . adamlarına bırakmışlardır.

c) Sosyal Hayat
Ön Asya ticaret yolunun sonunda bulunan İyonlar denizciliğe yatkın olup, Anadolu’daki halk ile Akdeniz kavimleri arasında aracı oluyor ve ticaretle uğraşıyorlardı. Karadeniz ile Akdeniz ülkelerinin sahillerinde önemli ticaret merkezleri ve deniz aşın koloniler kurdular. Çok eski olan Anadolu medeniyeti ile tanışan İyonlar, Yunan medeniyetinin doğup gelişmesine etki ettiler.

d) Yazı – Dil ve Edebiyat
İyonlar, kullandıklan alfabeyi Fenikelilerden alddar. Daha sonra bu alfabe Yunan alfabesinin de temelini teşkil etti. Edebiyatta ise heyecan ve coşkunluklar lirik bir tarzda dile getiriliyordu, lyonya şiirleri ve lyonya mısralan adı verilen manzumeler Yunanlılar tarafından da benimsendi.

e) Sanat
İyonlar kültür ve sanat alanında büyük ilerlemeler kaydetmişlerdir, önemli sanat ve kültür merkezleri olan Milet, Efes, Foça ve İzmir’de mükemmel bir mimari ve eşsiz güzelliğe sahip saraylar, tapmaklar yapmışlardır. Mimarinin yanında heykelciliği de ihmal etmemiş ve gerçekçi stilde eserler vermişlerdir. İyon uygarlığı, kaynağını özgür düşünce sisteminden almaktaydı.
Beş ayrı mimari düzenden biri olan açılı lyonya sütun başlığı veya her yüzünde iki kıvrım olan lyonya düzeni sütun başlığı, meşhur olup günümüze kadar gelmiştir.

f) Din ve İnanış
İyonlar, Hititler ve Mezopotamyalılar gibi çeşitli tannlara tapınışlardır. Tannla-nnı insanlar gibi düşünmüşler, bunlann tabiat kuvvetlerini idare ettiklerine inanmışlardır. İyonlar öldükten sonra yeniden dirilecekleri ve yeni bir hayatın olacağı inancına fazla itibar etmemişlerdir.

g) İyon Medeniyetinin Karakteristik Özelliği
iyonlar, tarih, felsefe tıp ve matematikte, kısaca ilim ve fikir hayatında önemli ilerlemeler kaydetmişlerdir. Avrupa’nm hayranlıkla izlediği Yunan-Hellen medeniyetinin temelinde, İyon ilim adamları ile Hitit ve Mezopotamya medeniyetinin etkisi vardır. Astronomi ve matematikte Tales, Sinoplu Diyojen, tıbbm temelini atan Istanköylü Hippokrates ve Unla tarihçi Bodrumlu Herodot bunların başta gelenleridir.İyonlar gemilerle Akdeniz ve Karadeniz kıyılarına giderek ticaret merkezleri kurmuş, komşu devletlerle işbirliği yapmış, yaptıkları deniz ticaretiyle zenginleşmişlerdir.


"İnşallah"derse Yakaran..."İnşa" eder YARADAN.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
3 Aralık 2013       Mesaj #3
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
İyonlar hakkında bilgi verir misiniz?
ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
3 Aralık 2013       Mesaj #4
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir.
Alıntı
Misafir adlı kullanıcıdan alıntı

İyonlar hakkında bilgi verir misiniz?

İyonya
Yunan Yarımadası'nın Dorlar'ca istila edilmesi üzerine Attika'da yaşayan İyonlar'ın bir bölümü İÖ 11. yüzyılda Ege Adaları üzerinden Batı Anadolu'ya göç etti. İyonlar'ın yerleştiği İzmir Körfezi'nden Kuşadası'na kadar olan kıyı şeridi ile Sakız (Khios) ve Sisam (Samos) adalarını kapsayan bu bölgeye İyonya adı verildi. İyonlar'dan önce İÖ 12. yüzyılda Batı Anadolu'ya geçen Aioller ise Aiolia adını alan ve İzmir Körfezi ile Edremit Körfezi'nin güneyini, Midilli (Lesbos) Adası'nı içine alan yöreye yerleşmişlerdi. Eski Yunan kaynakla-rınca İyon göçlerinin önderi Atina Kralı Kodros'un oğlu Androcles'tir. Aynı zamanda Efes kentinin de kurucusu olan Androcles yerli halk Lelegler ve Karyalılar'la savaşarak bunların yerlerine İyonlar'ı yerleştirdi.
Bir tarım bölgesi olan yeni topraklarıyla İyonlar daha çok deniz kıyılarında ve yarım­adalar üzerinde ele geçirdikleri ya da yeni kurdukları kentlere yerleştiler. Herodot'a gö­re İyonlar burada başlıca 12 kent kurmuşlar­dı. Bu kentler Miletos (Milet), Myus (Avşar Kalesi), Priene (Güllübahçe), (Ephesos) Efes, Kolophon (Değirmendere), Lebedos (Gümüldür), Teos (Sığacık), Klazomenai, Phokaia (Foça), Khios (Sakız), Erythrai (Çeşme) ve Samos'dur (Sisam). Batı Asya'nın ticaret ve kervan yollarının sonunda yer alan bu kentler kısa sürede zenginleşti. Ayrıca Anadolu'nun gelişkin kültürleriyle bütünleşe­rek yüksek bir uygarlığın merkezleri oldular.
Bu İyon kentleri içinde Kolophon ve Efes kıyılardan Anadolu içlerine doğru genişlemiş­ti. Etki alanı İzmir'e kadar uzanan Kolop­hon süvarileriyle ünlüydü. Efes'in etki alanıysa Küçük Menderes vadisinin içlerine kadar uzanıyordu. Dağ yoluyla ulaşılabilen bir bu­run üzerinde kurulmuş olan Milet ise denize doğru kurulmuştu. Erythrai genişleyip zen­ginliklerine el koyacağı bir yarımada üzerin­deydi. Buna karşılık Phokaia, Lebedos ve Priene gibi kentlerin çevresinde güçlü kavim­ler vardı. Bu nedenle genişleme olanağı bula­mayan bu kentler yoksul ve küçük kaldı.
İÖ 8. yüzyılda bu 12 İyon kenti Panionion adını verdikleri dinsel bir birlik kurmuşlardı. Bu birliğin siyasal bütünlük gösteren bir yapısı yoktu ve birliğe katılan tüm kentler bağımsızdı. Birliğe daha sonra İÖ 8. yüzyılın başlarında İyonlar'ca ele geçirilen Aiol kenti Smyrna (Bayraklı) da katıldı. Panionion Birli­ği İyonya kültürünün gelişmesini ve İÖ 5. yüzyıla kadar öbür Yunan kültürlerinden her yönüyle üstün olmasını sağlamıştır. Ne var ki, bu dinsel birliğin siyasal birliğe dönüşmemesi İyonya'daki kent devletlerinin bir siyasal güç olarak tarih sahnesine çıkmasını engellemiş­tir. İyonyalılar sürekli düşman tehdidi altında yaşamış, ülkelerini istila eden Lidyalılar'a ve Persler'e karşı direnememişlerdir.

Kent Devletleri
Tüm Yunan dünyası için çok önemli siyasal sonuçlar doğuran ilk kent devletleri İyonya'da kuruldu. Yabancı topraklara gelen İyon­lar kendilerine dost olmayan Yerli kavimle­rin arasında varlıklarını sürdürebilmek için kentlerini surlarla çevirdiler. Ardından çevre­sindeki toprakları ele geçirerek kenti sınırları belli bir alanın merkezi yaptılar. Kent devlet­leri kendi yaptıkları yasaları uygulayan ve ekonomik olarak kendine yeten özgür, küçük devletlerdi.
Kent devletleri ilkçağ için yeni devlet bi­çimleriydi. Eski ilkçağ devletlerinin başında ya tanrı sayılan ya da tanrının temsilcisi olduğuna inanılan bir kral bulunurdu. Kralın sonsuz gücü ve yetkisi vardı. Halk kayıtsız şartsız ona bağlı bulunmaktaydı ve onun izni olmaksızın devlet yönetiminde söz sahibi ola­mazdı. Oysa İyonya'daki kent devletlerinde siyasal haklara sahip yurttaşlar, devlet yöneti­mine doğrudan katılabilmekteydi.
Kent devletlerinin çekirdeğini oluşturan kent çeşitli tapınaklar, devlet binaları, agora, spor alanları ve açık hava tiyatrosu ile donatıl­mıştı. Kent tanrılarca bağışlanan bir armağan olarak kabul edilir ve var olan düzeni boz­mak, tanrılara karşı çıkmakla eş sayılırdı. Her kentin kendine özgü tanrıları, tapınakları, tapınma biçimleri vardı. Kentin yurttaşı ol­mak demek, onun dininden olmak demekti.
Kentlerin kendi aralarındaki ilişkiler barışçı değildi, daha çok savaşa yönelikti. Yenilgiye uğrayan kent yenene bağımlı kılınmaz, ya halkı kılıçtan geçirilir ya da yenen kentin bağlaşığı olmak zorunda bırakılırdı.
İlk dönemlerinde krallarca yönetilen kent devletlerinde zamanla kralın yetkisi azaldı; bu devletleri soyluların oluşturduğu meclisler yönetmeye başladı. Bunu soylular yönetimiyle demokrasi arasında yer alan ve bir geçiş yönetimi olan tiranlık izledi.

Toplumsal Yapı
Kent devletlerinde yaşayan halk farklı siyasal ve toplumsal haklara sahip üç temel sınıfa ayrılmıştı. Bunlar toplumsal ve siyasal tüm haklara sahip özgür yurttaşlar; özgür olmala­rına karşın yurttaşlık haklarından yoksun yabancılar ile hiçbir siyasal ve sosyal hakka sahip olmayan ve "konuşan hayvan", "hare­ket eden araç" olarak kabul edilen kölelerdi. Üretim büyük ölçüde kölelerin çalışmalarıyla sağlanırdı.
Özgür yurttaşlar da kendi içlerinde dört sınıfa ayrılmıştı. Bu sınıfların başında büyük toprak sahibi soylular gelirdi. Bunlar ilkçağ Yunan dünyasında ilk kez İyonlar'ca gerçek­leştirilen şarap ve zeytinyağı ticaretiyle zen­ginleşmiş, küçük toprak sahibi yurttaşları borçlandırarak topraklarına el koymuşlardı.
At yetiştiren ve savaşa süvari olarak katılan soylular en güçlü sınıftı.
Soyluların ardından ticaret ve zanaatla zen­ginleşen kentli orta sınıf gelirdi. Bunların ne toprakları ne de atları vardı. Savaşlara piyade olarak katılırlardı. Bu iki sınıfın ardından küçük toprak sahibi yoksul köylüler ile top­rakları ve belirli işleri olmayan kentli emekçi­ler gelirdi. Özgür yurttaşların siyasal anlamda eşit hakları vardı. Ama toprakların az sayıda soylunun elinde toplanması onların egemenli­ğine yol açtı.

Kolonileştirme Dönemi
İÖ 8. yüzyılın ortalarında Yunan Yarımada­sında birçok kentin nüfusu artmış, elde edi­len ürün yeterli olmamaya başlamıştı. Daha fazla toprağa gereksinim vardı ama Yunan Yarımadasının doğal yapısı buna elverişli değildi. Bu nedenle birçok kent başka toprak­larda koloniler kurmaya başladı.
Eski Yunan tarihini hem siyasal, hem de kültürel açıdan derinden etkileyen kolonileş­me hareketi İyonya'da yaklaşık 100 yıl sonra başladı. Bu gecikmenin nedeni İyonyalılar'ın yeterli toprağa sahip olmaları ve kurdukları ticaret ilişkileriydi. Ama güçlü Lidya Krallığı'nın Anadolu ile yapılan ticarete engel olması İyonyalılar'ın İÖ 7. yüzyılın sonlarında kolonileştirme hareketine başlamalarını doğurdu. İyonyalılar Kuzey Ege, Kuzey Marma­ra ve Güney Trakya kıyılarında Lampsakos (Lapseki), Myrleia (Mudanya), Kios (Gem­lik), Thasos (Taşöz) gibi birçok güçlü koloni kurdular.
İyonya kolonileştirme hareketinin önde ge­len kenti Milet'ti. Miletliler Karadeniz'e açı­larak Sinope (Sinop), Amisos (Samsun), Ke-rasous (Giresun), Trapezus (Trabzon) gibi liman kentlerine ulaştılar. Ticaret amacıyla Doğu Akdeniz'de de koloniler kurdular. Ko­lonileştirme hareketine İyonya kentlerinden yalnızca Efes ve Smyrna katılmadılar. Anado­lu ticaret yollarının denize açılan kapıları olan bu iki güçlü liman kenti Lidya Krallığı ile de iyi ilişkiler içindeydi.

Tiranlar Dönemi
Kolonileştirme hareketi sırasında İyonya'daki kent devletlerinde yeni bir yönetim biçimi ortaya çıktı. Kentleri tiran adı verilen kişiler yönetmeye başladı. Bazen soyluların arasın­dan, bazen de halkın içinden çıkan tiranlar, kenti tek başına yöneten kişilerdi. Tiranların krallardan farkı yasalara ya da geleneklere uygun olmayan biçimde yönetime el koymala­rıydı. Yunan dünyasında ilk defa İyonya'da ortaya çıkan tiranlığı doğuran neden gün geçtikçe büyüyen Lidya tehlikesiydi. Bu tehli­ke karşısında kentin ve ordunun yönetimi üstün yetenekleri olduğuna inanılan tek kişi­nin elinde toplanmıştı.
İÖ 7. ve 6. yüzyıllarda İyonya, Lidya egemenliğine girdi. Bu dönemde yıkılan Smyrna 30 yıl boş kaldıktan sonra Lidya'nın en önemli ticaret limanı oldu. Lidya egemenliği sırasında, 7. yüzyılın ikinci yarısın­da, alışveriş için sikke kullanılmaya başlandı. Bastırılan sikkeler kısa sürede İyonya ve Yunan Yarımadası'na yayıldı. İyon kentleri­nin büyük bölümü aynı para birimini kullan­maya başladı.

Pers Egemenliği ve İyonya İsyanı
İÖ 545 yıllarında Batı Anadolu'nun tümü Pers egemenliğine girdi. İyonya'daki kentler­den yalnızca Milet, Persler'le barış yaparak bağımsızlığını koruyabilmişti. Phokaia ve Teos halkı ise Pers egemenliğine girmektense başka ülkelere göç etmeyi yeğleyerek kentle­rini bırakıp denize açılmışlardı. Geri kalan İyonya kentleriyse Pers egemenliğine koşul­suz boyun eğmek zorunda kaldı.
Persler, İyonya ve Aiolia kentlerini biri Sart'ta (Salihli) öbürü ise Daskleion'da kur­dukları iki satraplığa bağlamışlardı. Bu satraplar İyonya'daki kentlerin yönetimini ken­dilerine bağlı tiranlara verdiler. Bu koşullar altında İyonya'daki kentlerin durumu kötü­leşti, ekonomik bunalım arttı. Ayrıca Persler, İyonyalılar'ın kolonileriyle olan bağlantılarını da kesmişlerdi. Bu duruma daha fazla daya­namayan İyonyalılar İÖ 500'de Milet Tiranı Aristagoras önderliğinde ayaklandılar. Kısa sürede Kıbrıs'a kadar yayılan bu başkaldırı Yunan Yarımadasından yardım gelmeyince İÖ 494'te yenilgiyle sonuçlandı. Persler ele geçirdikleri Milet'i yağmalayıp yakıp yıktılar. Daha sonra Persler'in eline geçen öbür İyon­ya kentleri de yakılıp yıkıldı. O zamana kadar bağımsızlığını korumuş olan Samos Adası da Pers istilasına uğradı.

Delos Birliği
Persler'in Yunan Yarımadası'nda yenilgiye uğramalarından sonra İyonya'daki kent dev­letleri bir kez daha ayaklandılar. Kentlerinde­ki Pers garnizonlarını kent dışına sürerek bağımsızlıklarını yeniden kazandılar. Ama Pers tehlikesi de tümüyle geçmemişti. İyonya kentleri bu durum karşısında Atina'nın ön­derliğinde Persler'e karşı oluşturulan Delos Birliği'ne İÖ 478-477'de katıldı. Bu birlik Persler'e karşı başarılar elde ederek denizler­de egemen duruma geldi. Ne var ki, Atina'da Perikles'in yönetime gelmesiyle, birlik ama­cından sapmaya başladı. Birliğin hazinesi Delos'tan Atina'ya taşınarak biriken paralar Atina'nın bayındırlığı için kullanıldı. Atina bağlaşıklarını egemenliği altına almaya çalışı­yordu. Ayrıca Atina'nın egemenliği İyonya'yı ekonomik yönden de olumsuz etkilemekte, Karadeniz'deki kolonileri yavaş yavaş Ati­na'nın eline geçmekteydi. Bu durum büyük bir hoşnutsuzluk yarattı ve kentler birer birer ayaklanarak birlikten ayrılmaya başladı. Bu sırada Atina ile Sparta arasında çıkan ve 27 yıl süren savaştan Atina yenik çıktı.
Böylece İyonya'daki kentler Atina egemenliğinden tümüyle kurtulmuşlardı; ama bu kez de yeniden Pers tehdidi başlamıştı. Önce­leri İyonyalılar Sparta'nın da yardımıyla Persler'e karşı başarılar kazandılar. Ama bu sırada Atina'nın güçlenmesi üzerine Spartalılar Persler'le birleştiler. Sonunda Atina İÖ 386'da Kral Barışı ile Persler'in Anadolu'daki kesin egemenliğini kabul etti. Daha sonra Büyük İskender ve ardıllarınca istila edilen İyonya, Romalılar döneminde imparatorlu­ğun Asya eyaletine katıldı.


Detaylı bilgi için konuyu görüntüleyiniz > İyonya Uygarlığı
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
2 Ocak 2014       Mesaj #5
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Alıntı
Misafir adlı kullanıcıdan alıntı

iyonyalılar kac yılında kuruldu başkentleri neresi

İYONYALILAR:
M.Ö 1200 yıllarında Yunanistandan göç ederek Ege kıyılarına yerleşen Akalar tarafından kuruldu.
Akalar Ege kıyılarında 12 ayrı şehir kurmuşlar ve şehir devletleri halinde yaşamışlardır.
En önemli İyon şehirleri İzmir Efes Milet Foçadır.
Her şehrin başında ayrı bir kral bulunuyordu.Bundan dolayı hiçbir zaman güçlü bir krallık kuramamışlar ve ayrı ayrı şehir devletleri halinde yaşamışlardır.Siyasi birlik yoktur.
İyonyalılar denizcilikte ileri gitmişlerdir.Ancak zamanla LidyalılarınPerslerin ve Romalıların egemenliğine girerek kaybolmuşlardır.

Benzer Konular

25 Mayıs 2015 / Misafir Soru-Cevap
10 Mayıs 2011 / Misafir Soru-Cevap
24 Mayıs 2011 / Misafir Cevaplanmış