Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir.
Bir an düşünün toprağın olmadığını; o zaman çiçekler olmazdı mesela, böcekler de ve tabi kelebekler de. Su olmazdı denizlerden gayrı. Solduğumuz oksijen kaynağı diğer tüm bitkiler, ağaçlar, çimenler, sebzeler vs. vs. olmazdı. Kısacası yaşam olmazdı.
Yaşamın temel kaynağı su, hava, toprak bu üçü olmadan yaşam olmaz. Suyun ve havanın kıymeti bilinmez. Toprağın ise hiç bilinmez.
Toprak herşeyden önce tüm bitkilerin tutunabildikleri tek metaryaldir. Teknolojik materyallerde sonuçta toprağın farklı formlarıdır. Bitkiler yaşamın temel döngüsü içinde böcekler su ve hava ile birlikte olmazsa olmazlardır. Topraksız bitkiler yetişse bile orman yetişmez. Çayır mera alanları olmaz. Bunun için için toprak zorunlu materyaldir.
Su doğal yaşamın olmazsa olmazıdır. Özellikle kullanılabilir suyun ana deposu yine topraktır. Su içinde toprağı korumalıyız.
Böcekler döngünün temelini oluşturur. Böceklerin büyük çoğunluğu toprakta yaşar. Bunun dışında toprak canlıları gözardı edilemezler. (sürüngenler, bakteriler, funguslar vs.)
Toprağın bu kadar işlevsel ve dinamik canlı bir yapıya sahip olması, aynı zamanda topraktaki dengelerin bozulmasını hem kolaylaştırır hemde kendini yenilemesini sağlar. Kendi içinde bir dengeye gelmesini, yine kendi içindeki mekanik, kimyasal ve biyolojik aktivitelerle sağlar. Sorun burada başlar. Tek kirletici canlı olan insan bu dengeyi öyle bir bozarki toprak bu dengesizliği yüzyıllar hatta binyıllarca düzenleyemeyebilir.
Toprak kirliliği su kirliliği anlamına da gelebilir çoğu zaman. Yağmurla yıkanan kimyasal materyaller sonuçta sulara karışır. Kirli su kullanmak hastalık ve ölüme davetiyedir. Kirli topraklarda yetişen sebze ve meyveleri tüketmek de aynı kapıya çıkar.
Toprakta en büyük tahribat kentleşme ve sanayileşme alanlarında olmaktadır. Bu alanlar fiziken yok olduğu gibi kimyasal kirlenmeyede maruz kalmaktadır. (sanayi ve evsel atıklar) Özellikle tarıma elverişli alanlara sanayi ve yerleşim açılmamalıdır. Sanayi ve yerleşim alanları tarıma uygun olmayan topraklarda planlanmalı, yasal olarak korunan fakat yasalar delinerek hile ile kullanılan toprakların faturası hepimize çıkmaktadır.
Diğer bir kirlenme ise tarımsal üretim tekniklerinden kaynaklanan kirlenmelerdir. Yanlış su kullanımı bu konunu temelini oluşturmaktadır. Bu konuda sulama işletme ve yönetimi bilimsel esaslara göre yapılırsa sorun daha bir azalır. Toprak işleme ve kimyasal kullanımı toprakta temel sorunların başındadır. Bu konularda toprak işleme minimuma indirilebilir, kimyasal kullanımını azaltan yetiştirme teknikleri kullanılabilir.
Önemli kirlenme kaynaklarndan biri erozyondur. Erozyonu önleyici tedbirlerle bu sorun minimize edilebilir. Kesilen her ağaç erozyona davetiyedir. Bu konuda duyarlılık esastır.
Tüm yaşamımızı toprağa bağlı olarak sürdürmek zorunda olduğumuza göre, hatta ölülerimizin bile toprağa ihtiyacı varken, bu kadar hoyrat mı davranmalıyız, ranta kurban mı etmeliyiz. Yoksa korumalı mıyız?
Yaşamın devamlılığı için çaba göstermek hepimizin sorumluluğu lütfen unutmayın.