Arama

Asit Yağmurları

Bu Konuya Puan Verin:
Güncelleme: 24 Şubat 2012 Gösterim: 25.832 Cevap: 5
CrasHofCinneT - avatarı
CrasHofCinneT
VIP Pragmatist Çılgın Zat...
14 Eylül 2008       Mesaj #1
CrasHofCinneT - avatarı
VIP Pragmatist Çılgın Zat...
Asit Yağmurları

Sponsorlu Bağlantılar
Kömür ve petrol gibi fosil yakıtlar ile mazot ve benzin gibi petrol türev­leri yandığında, bol miktarda kükürt dioksit ve bir miktar azot oksitleri içeren dumanlar çıkar. Havaya yükselen bu dumanların za­manla bulutlardaki su damlacıkları ve hava­daki su buhanyla birleşmesiyle sülfürik ve nitrik asitler oluşur. Yakıt dumanlarının için­de ayrıca bu tepkimeyi hazırlayan ve katalizör lenen bazı kimyasal maddeler vardır (bak. Cataüzör). En sonunda sülfürik ve nitrik asit nıharları ile damlacıkları yoğunlaşarak "asit ağmuru" halinde yeryüzüne iner.

Asit olarak nitelenen kimyasal maddelerin )ir özelliği de, metallerle birleştiklerinde ya­nlarındaki hidrojen atomlarının artı elektrik 'üklü iyonlar halinde açığa çıkmasıdır. Bu ıedenle bir çözeltinin asitlik derecesi, o çözel­tin bir metre küpündeki hidrojen iyonları­nın yoğunluğuyla ölçülür. "pH" simgesiyle gösterilen bu değer sıfıra yaklaştıkça çözelti­nin asitliği artar. Aslında normal bir yağmur da bir ölçüde asit özelliği taşır (pH 5-5,6). Asit yağmurlarında ise pH değeri bazen sirkenin (asetik asidin) asitliğine yaklaşarak 3'e, hatta daha altına düşer. Asit yağmurları­nın yeryüzüne inerek topraktaki, akarsu ve göllerdeki sulara karışmasıyla bu suların asit­liği artar. Böylece doğadaki denge bozulur ve canlıların yaşamı tehlikeye düşer. Ağaçlar sağlığını yitirir, kararır, hatta kuruyarak ölür. Bunun sonucunda ağaçlarda barınan, yaprak ve meyveleriyle beslenen hayvanlar giderek azalır. Topraktaki besleyici maddeler kimya­sal değişikliğe uğrar. Suların asitliği arttığı için bu çevre kirliliğinden en çok etkilenen su bitkileri, balıklar ve öbür su hayvanları olur. Bu kadar asitli bir suda hiçbir canlı yaşayamayacağı için, göllere yeşil ya da mavi rengini veren yosunlar da ölünce göllerin suyu bir kristal gibi renksiz ve duru hale gelebilir.

Asit yağmurundan etkilenen yalnızca doğa­daki canlılar değildir. İçme suları da kirlene­bilir ve asit zamanla yapıların dış yüzeyindeki taşları ve metalleri yiyerek aşındırabilir.
Asit yağmuruna bağlı çevre kirliliğinin göz­le görülür etkileri ilk kez Almanya'da, 1970'lerin başında gözlendi. Bugün bütün dünya ülkelerinde kaygı verici boyutlara ula­şan bu sorunun en önemli yanı, rüzgârların asitli dumanları yüzlerce kilometre öteye sü-rükleyebilmesidir. Bu yüzden çevre kirliliği çoğu kez asit yağmurlarının düştüğü bölgede değil, rüzgâra açık başka yerlerde görülür. Örneğin İngiltere'nin sanayi merkezlerinden yükselen dumanlar, bu bölgede sürekli olarak kuzeydoğu yönünde esen rüzgârların etkisiyle İskoçya ve İskandinavya'ya sürüklenerek bu­ralardaki ormanlara büyük zarar verir. Aynı nedenle, ABD'nin yakıt tüketimi arttıkça yalnız bu ülkede değil, Avrupa'nın birçok yerinde, Güney Amerika ve Avustralya'da çevre kirliliğinden etkilenen alanlar giderek genişleyecektir.

Kimyasal tepkimelerin karmaşıklığı nede­niyle, asit yağmurlarının nasıl oluştuğunu tam olarak açıklamak güçtür. Dumanların nere­den geldiğini, dolayısıyla kimin sorumlu oldu­ğunu kanıtlamak daha da güçtür. Ama çevre kirliliğinin başlıca kaynağı olan enerji santral-larının ve fabrikaların bacalarından çıkan dumanlar özel filtrelerden geçirilerek tehlike­li kimyasal maddelerden temizlenebilir. Ne var ki bu pahalı bir önlemdir ve sanayicilerin çoğu bu dumanların çevre kirliliğinden so­rumlu olduğu kesinlikle kanıtlanmadıkça bu filtreleri taktırmaya yanaşmam,aktadır. Soru­nun can alıcı noktası ise, bu tartışmalar sürüp giderken ormanların, geniş tarım alanlarının ve doğadaki canlıların giderek daha büyük zarara uğramasıdır. Kısa zamanda gerekli önlemler alınmazsa, asit yağmurlarının doğa­daki yıkıcı etkileri bu yüzyılın sonunda belki 10 kat artacaktır.

"Kaynak: MsXLabs.org & Temel Britannica"

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
Ölmediğine sevindim, hala acı çekebiliyorsun...
asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
29 Ocak 2010       Mesaj #2
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın
Asit yağmurları nedir nasıl oluşur?

Sponsorlu Bağlantılar
Asit yağmurları, fosil yakıt atıklarının doğal su döngüsüne karışmasıyla oluşur. Kömür ve petrol gibi fosil yakıtların yakılması sonucu atmosferde kükürt ve azot içeren gazlar birikir. Bu gazlar havadaki su buharıyla birleşince bir kimyasal tepkime meydana gelir. Bu tepkime sonucunda sülfürik asit ve nitrik asit damlaları oluşur.

Güneş ışığı bu tepkimelerin hızını artırır. Yeryüzündeki sular Güneş’in etkisiyle ısınınca, bunların bir kısmı buharlaşarak yükselir ve atmosfere karışır. Böylece yükselen nemli havadaki su buharı yoğunlaşarak yeniden sıvı durumuna geçer. Bunlar da bulutları oluşturur. Sonuçta oluşan, çok miktarda kükürt ve azot içeren bu tip yağmurlara “asit yağmurları”denir. Atmosferdeki asit, yalnızca yağmurlarla değil, kar, sis, havadaki gazlar ve tanecikler yoluyla da yeryüzüne iner.
Hava Kirliliği ve Asit Yağmurları

İnsanların faaliyetleri sonucu meydana gelen üretim ve tüketim faaliyetleri sırasında ortaya çıkan atıklarla hava tabakası kirlenerek, yeryüzündeki canlı hayatını tehdit eder bir konuma gelir. Yeryüzündeki canlı hayatın sürmesi için vazgeçilmez bir yere ve öneme sahip olan hava tüm hayatı etkileyecek biçimde endüstriyel artıklarla değişik yollardan kirlenmektedir. Bu kirlenme ilk kez 1940-1950’li yıllarda gelişen sanayileşmenin bir sonucu olarak dünyanın çeşitli şehirlerinde havanın aşırı kirlenmesiyle görülmeye başlandı. İşte bundan dolayı “insanlar tarafından atmosfere karıştırılan yabancı maddelerle hava bileşiminin bozulmasına” hava kirliliği denildi. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre: “Hava kirliliği, canlıların sağlığını olumsuz yönden etkileyen veya maddî zararlar meydana getiren havadaki yabancı maddelerin, normalin üzerindeki yoğunluğudur.”

Hava kirliliğine yol açan unsurlar ya doğrudan fabrika bacalarından, egzoz gazlarından havaya karışıyor yada havadaki diğer gazlarla birleşerek, havanın kirlenmesine yol açıyor.

Ayrıca sanayi işletmelerinin çıkardığı baca gazları havadaki oksijen ve su buharı ile birleşerek, bir dizi kimyasal reaksiyonlar sonucu asit yağmurlarına dönüşür. Asit yağmurları toprağın yavaş yavaş asitlenmesine yol açarak, ağaçların ve bitkilerin topraktan beslenmesine engel olur. Asit yağmurları ayrıca çeşitli yollardan sulara karışarak, sulardaki canlıların hayatını da etkiler.

Havadaki karbon tozları, katı parçacıklar, karbonmonoksit, kükürt dioksit, doymamış hidrokarbonlar, aldehitler ve diğer kanserojen maddeler insanlarda solunum yolları hastalıkları, nefes darlığı ve akciğer kanseri gibi değişik hastalıklara yol açarlar.

Sanayileşme ile büyük hız kazanan hava kirlenmesi özellikle büyük kentlerin çevresinde yoğunlaşmaktadır. Çünkü büyük kentler ve onların çevresinde yoğunlaşan üretim ve tüketim faaliyetleriyle artıklar hızla çoğalıyor. Ayrıca egzoz gazları, trafik tıkanıklıkları ve gürültü de hayatın kalitesini hızla düşürmektedir.

Havanın gaz halinde ve sürekli hareket içinde olması rüzgarlarla kirlenmeyi yeryüzü ölçüsünde yaygınlaştırıyor. Bu bağlamda en çok zararı ise ormanlara veriyor. Büyük kentlerde alt yapı yatırımlarının hazır olması, deniz, hava ve kara yolu ulaşımının kolaylığı yatırımların büyük kentlerin çevresinde yoğunlaşmasına yol açıyor. İşgücü ve pazar açısından çok uygun olan büyük kentler, üretim ve tüketim faaliyetlerinin en yoğun olduğu yörelerdir. Bu yoğunluk, hava kirlenmesinin büyük kentlerde ileri boyutlara ulaşmasına neden olmaktadır.

Bütün bunların en önemli sebeplerinden birisi sanayi ve teknolojilerimizin bir sonucu olan asit yağmurları. Uzmanların bildirdiklerine göre bunun kaynağı sanayi kuruluşlarıdır. Özellikle termik santrallerin bacalarından çıkan dumanların içinde bol miktarda kükürtdioksit ve azot oksit gibi gazlar bulunmaktadır. Bunlar atmosferdeki nem ile birleşince yakıcı asitlere (sülfirik asit, nitrik asit vb.) dönüşmekte kar, yağmur, sis yağışlarıyla da yeryüzüne ulaşmaktadır. İşte bunlara asit yağmuru deniliyor.

Asit yağmurları, göller ve nehirler gibi sular dünyasına düştüğünde bunların asitlik derecesini arttırır. Balıklar sudaki asitlik değişimine çok duyarlı oldukları için böyle sularda yaşayamazlar. Gerçekten de, Baltık ülkelerindeki göller İngiltere’deki ağır sanayi bölgelerinden kaynaklanan asit yağmurları ile asitleşmiş ve bu göllerde birçok balık türü ortadan kalkmıştır.

Asit yağmurları hayvanlar ve bitkiler gibi canlı varlıklara zarar vermekle kalmaz, taşınmaz kültür varlıklarını da olumsuz yönde etkiler. Örneğin, kent içi ya da kent dışındaki tarihî binalar, açık hava müzeleri, binlerce yıllık antik kentlere ait yapılar veya Nemrut dağında olduğu gibi taş anıtlar asit yağmurlarıyla yıpranmakta ve dağılmaktadır. Asit yağmurları bitki toplumlarının, örneğin geniş ormanların toprak üstü kısımlarında yakıcı zararlar oluşturduğu gibi, toprakların yapısını da bozmakta, toprak içindeki bitki köklerinin hastalanmasına ve toprağa can veren mikroorganizmaların ölmesine neden olmaktadırlar.

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....
_Yağmur_ - avatarı
_Yağmur_
VIP VIP Üye
29 Ağustos 2010       Mesaj #3
_Yağmur_ - avatarı
VIP VIP Üye
ASİT YAĞMURU NEDENLERİ…

Atmosferdeki asit, yalnızca yağmurlarla değil, kar, sis, havadaki gazlar ve tanecikler yoluyla da yeryüzüne iner. Asit yağmurlarının sonucuysa, yok olan ormanlar, hiçbir canlının yaşamadığı ölü göller, zarar gören sanatsal yapılar ve sağlıklarını yitiren insanlardır.Yer yüzeyine ulaşan asit, birçok bitki ve hayvana zarar verir. Sonbahar yağmurlarıyla birlikte toprak üzerinde biriken su, ya akarsulara ve göllere akar ya da toprağın içine sızar. Yağmurla gelen asit toprakta birikir. Asitli su, topraktaki bitkiler için besin kaynağı olan önemli minerallerin çözünmesine yol açar ve bitkilerin bunları alabilmesini engeller. Aynı zamanda, asit yağmurları, toprakta bulunan, ancak asit etkisiyle serbest hale geçtiğinde bitkilere zararlı olan alüminyum gibi maddelerin miktarının artmasına da neden olur. Örneğin, toprakta biriken alüminyum,ağaç köklerinin gerekli besinleri almalarını engeller. Besin eksikliği oluşur ve ağaçların büyümesi yavaşlar, hatta tamamen durur. Zamanla, yaprakların dökülmesi gibi daha gözle görülebilir zararlar ortaya çıkmaya başlar.

Avrupa’da her dört ağaçtan biri asit yağmurlarından olumsuz etkilenerek yapraklarını dökmektedir.

Azot, orman ekosisteminde şu şekillerde birikir:

• Ağaçların köklerine ve kabuğuna işler.

• Canlı biyokütlelerde ya da organik bileşikler olarak toprakta birikir.

• Topraktan süzülür.

Rüzgâr, kirlilik yapıcı maddeleri atmosferin üst kısımlarına ve uzak yerlere, bazen binlerce kilometre uzağa taşıyabilir. Böylece havadaki parçacıklar hiç umulmadık bölgelere kadar gidebilir.
Asit yağmurları, sanayi tesisleri, demir çelik tesisleri ve elektrik santrallerinin neden olduğu kirlilikten kaynaklanır.
Otomobiller ve kamyonlar kükürt dioksit ve azot oksit salımlarına neden olur.
Kirlilik yapıcı maddeler uzun süre havada asılı kalırlar. Bu maddeler, havadaki nemle karşılaştıklarında sık sık kimyasal değişime uğrar ve bu değişimler asitlenmeye neden olur.
Kirlilik yapıcı maddeler hava akımlarıyla çok uzaklara taşınabilir ve sonunda çökelirler. Bu maddelerin çökeldikleri yer; bir doğa koruma alanı, bir göl ya da arka bahçeniz bile olabilir.

ÖNLEMLER
Hava kirliliği ve asit yağışlarının çevreye, özellikle bitkilere olan etkisinin kesin sonucu ve buna karşı isabetli önlemler alınmak isteniyorsa, çok sayıda bilimsel denemenin yapılması gerekir.
Yakıtların (araç ve meskenlerde) kalitesi kontrol edilmeli.
A ) Hava kirliliğine dayanıklı bitkiler (böğütlen, ıspanak, kızılcık,...) ekilmeli
B) Kışın yaprak döken bitkiler ekilmeli
Kentlerin kurulma yerleri topografik açıdan iyi saptanmalı. Başka bir anlatımla Yerleşmeleri (kent, köy,...) çanak şeklindeki alanlardan uzaklarda kurmalıyız.
Bacalara filitre takılmalı
Araçların bakımı zamanında yapılmalı
Alternatif enerji kaynakları kullanılmalı
(Güneş, rüzğar, gelgit, akıntılar, biyokütle, end. ve evsel atıklar gibi.)
Tüketim toplumu olduğumuz sürece yeni üretimlere yeni kirlenmelere neden olmamız kaçınılmazdır. Onun için tüketim çılgınlığı yerine mevcutlardan haz almayı öğrenmeliyiz.

Yakıtlardaki kükürt oranı azaltılmalı
Çevre insanlara öğretilmemeli; insanoğlu çevreyi içselleştirecek şekilde bizzat kendisi öğrenmeli

Kısaca; konunun sosyolojik, ekonomik ve politik boyutları aynı anda alınmalı ve hemen uygulamaya geçilmelidir. Bunların içinde en önemli olanı ise yaşam ve eğitimi el ele tutuşturan uygulamalar olacaktır.
Bu önlemler alınmadığı zaman en temiz kalan yerlerimizden biri olan Gökova Körfezi ve çevresi de son kurbanlardan biri olmaktan kurtulamayacaktır.
Kirli hava ve asitik yağışlara etkileri yerel değildir. Çünkü rüzgar kirli hava ve yağışları çok uzaklara taşıyabilmektedir. Asit yağışları, düştüğü yerde kalmayıp akarsular ve denizler yoluylada dünyaya yayılmaktadır. Onun için çözümler yerel değil, küresel olmalıdır. Ancak öncelikle yerel düşünmeyi ve yerel davranmayı öğrenerek bu felaketten kurtulabiliriz.

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
"İnşallah"derse Yakaran..."İnşa" eder YARADAN.
_Yağmur_ - avatarı
_Yağmur_
VIP VIP Üye
29 Ağustos 2010       Mesaj #4
_Yağmur_ - avatarı
VIP VIP Üye
Asit Yağmurları Nedir, Etkileri Nelerdir ?

Asit yağmurları, fosil yakıtların yakılmasıyla oluşan yağışlardır. Özellikle endüstriyel faaliyetlerin ve enerji tüketiminin fazla olduğu yerlerde yakılan, kömür ve petrol gibi fosil yakıtlardan, azot ve kükürt gazları açığa çıkmaktadır. Oluşan bu gazlar bulutlardaki su buharıyla tepkimeye girerek sülfürik ve nitrik asitleri ortaya çıkarmakta oluşan bu asitler ise kar, yağmur, çiğ ve sis gibi doğal olaylar sonucunda yeryüzüne ulaşmaktadır. Normal koşullar altında oluşan yağmurların pH değeri 5.6′dır. Bunun altında bir değere sahip olan yağış asit yağmuru olarak adlandırılır.

Asit yağmurları, özellikle sanayi devriminden sonra kükürt ve azot gazlarının atmosferde hızla birikmesiyle etkisini hissettirmeye başlamıştır. İlk olarak ise 1852 yılında sanayinin beşiği olan ingiltere’de Robert Angus Smith adındaki bilim adamı asit yağmurları ile hava kirliliği arasındaki ilişkiyi fark etmiş ve sanayinin bu yağışları tetiklediğini ortaya koymuştur. Bu yağışlar sadece oluştuğu bölgeyi etkilememektedir. Öyleki Çin, Doğu Avrupa, Rusya gibi bölgelerde fosil yakıtların aşırı şekilde kullanılması atmosfer hareketleri sonucunda bir çok ülkeyi etkilemektedir. Bu nedenle 1997 yılında 160 ülkenin katılımıyla Kyoto Protokolü imzalanmıştır ve bu protokola göre her ülke azot ve karbon salınımını 1990 yılındaki düzeylere düşürmek zorundadır. Ancak Çin Halk Cumhuriyeti bu protokola sıcak bakmamaktadır. Çünkü sanayi Çin ekonomisi açısından çok önemlidir. Çin’den yayılan azot ve kükürt gazları atmosfer hareketleri sonucunda Japonya‘ya asit yağmurları olarak düşmektedir ve Japonya tarımı bu yağışlardan zarar görmektedir. Bundan dolayı Japonya her yıl ücretsiz olarak Çin’e fabrikalar için baca filtresi vermektedir.
Bu yağışlar, fabrika, motorlu araçlar, termik santraller gibi insan faaliyetleri sonucunda oluştuğu gibi yanardağ faaliyetleri gibi doğal olaylar sonucunda da meydana gelir.

Asit Yağmurlarının Etkileri
Asit yağmurları, tüm çevreye zarar vermektedir ancak bundan en çok etkilenen ormanlar ve tarım alanlarıdır. Bu yağışlar toprağın yapısındaki magnezyum ve kalsiyum gibi bitki gelişiminde önemli olan elementleri yıkayarak derinlere taşınmasına sebep olur. Bunun sonucunda ağaçlar ve diğer bitkiler topraktan yeteri kadar faydalanamaz ve kurur.

Asit Yağmurlarının Etkileri Genel Olarak Şunlardır;
•Göllere ve akarsulara düşen asit yağmurları, sudaki asit dengesini bozar ve balıkları etkiler. Balıkların bu durumdan etkilenmesi besin zinciri yoluyla bizleri de etkilemektedir.
•Havada bulunan sülfat solunum yoluyla alınmakta ve bronşit, astım, kanser gibi çeşitli hastalıklara neden olmaktadır.
•Topraktaki alüminyumun çözülmesine neden olur ve ağaç köklerinin besinlerden faydalanmasını engeller.
•Mermer, kumtaşı veya kireçten yapılan ve içerisinde kalsiyum karbonat bulunduran tarihi eserlere zarar vermektedir.
Asit Yağmurlarının Etkisini En Aza İndirmek İçin Alınabilecek önlemler;

•Enerji üretiminde kullanılan termik santrallerin yerine, yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı yaygınlaştırılmalıdır. (Güneş Enerjisi, Jeotermal Enerji, Rüzgar Enerjisi vs.)
•Orman yangınları engellenmeli, yeşil alanlar yaygınlaştırılmadır.
•Şehir içi ulaşımlarda özel araçların yerine toplu taşıma araçları kullanılmalıdır.
•Havayı olduğundan fazla kirleten kaçak kömür kullanımının önüne geçilmelidir.
•Endüstriyel tesislerinin bacalarına filtre takılmalıdır.
•Araçların bakımı zamanında yapılmalıdır.

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen _Yağmur_; 1 Nisan 2011 08:33
"İnşallah"derse Yakaran..."İnşa" eder YARADAN.
AndThe_BlackSky - avatarı
AndThe_BlackSky
Ziyaretçi
1 Nisan 2011       Mesaj #5
AndThe_BlackSky - avatarı
Ziyaretçi
Asit Yağışları

Asit yağışa ilk olarak 19.yy başlarında endüstri devrimi sıralarında bilim adamlarınca dikkat çekilmeye başlandı. Günümüzde her alanda kirletici etkisi hissedilen bu olay ülkelerin gelişmişliği ile doğru orantılı olarak artmaktadır. Asit yağış kömür, petrol ve gazın yanması sonucu sülfür ve azot oksitlerin atmosferde serbest kalması ile başlar. Oluşmasındaki en etkili sebep arabalar, uçaklar ve elektrik santrallerinde fosil kaynaklı yakıtların yanması ve diğer endüstriyel etkinliklerdir. Havada bulunan bu kimyasal maddeler havadaki su buharı ile birleşerek nitrik ve sülfürik asidi oluşturur ve suyun doğal çevrimi sırasında yağmur, kar veya sis olarak dünyamıza geri dönerler ki buna Asit Yağış denir. Yaşanılan bu problem her ne kadar günümüzde gelişmiş ülkelerde yoğun olarak yaşansa da tüm dünyayı tehdit etmektedir çünkü atmosferde serbest kalan bu kirleticiler hakim rüzgarlarla taşınarak başka bölgeleride etkilemektedirler. Kirleticilerden çıkan tüm asidite dünyaya asit yağış olarak düşmez. Atmosferdeki asiditenin yaklaşık yarısı gazlar ve kuru partiküller şeklinde dünyaya geri döner. Kuru çökelti adı verilen bu kirlilik rüzgarla bitkiler, ağaçlar, binalar üzerine taşınır.

1600'lerin başlarında asit yağışa İngiltere'de dikkat çeken bilim adamları, o yıllarda endüstrilerin şehir dışında kurulması ve uzun bacaların, dumanların uzağa yayılmasını sağlamak üzere kullanılmasını önermişlerdi. Bu tarihten çok sonra asit yağışın zararlı etkisinin artması üzerine Kuzey Amerika ve Avrupa ülkeleri havadaki kirleticilerin miktarını azaltıcı kanun ve kararnameler çıkardılar. 1970 de Kanada ve Birleşik Amerika'da asit yağışı azaltmak için Temiz Hava kanunu kongreden geçirildi. Kanunla, endüstrilerin çıkardığı kirletici miktarına sınırlama getirildi ve kirliliği azaltıcı diğer metodlar kullanıma konuldu. Bu metodlar, düşük sülfürlü kömür kullanımı, endüstriyel tesislerde yeni arıtma metodlarının kullanımı ve kirleticiler havaya ulaşmadan onları dumandan ayıracak aletlerin kullanımı idi. 1990 yılında kanunda yeni düzenlemeler yapıldı ve fosil yakıt kullanan tesisler emisyonlarını 2000 yılına kadar her yıl 19 milyon tondan 9 milyon tona düşürmeye mecbur bırakıldılar.

ASİT YAĞIŞININ NEDENLERİ

Asit yağışın ana sebepleri Sülfür ve azot oksitleridir. Volkanlar, planktonlar, çürümüş bitkiler gibi doğal kaynaklar sülfürdioksit yayarlar. Bunun yanı sıra kömür ve petrol gibi fosil yakıtların yanması dünyadaki bu gazın kaynaklarından yaklaşık yarıdan fazlasından sorumludur. Sülfürdioksit atmosfere yükseldiğinde sülfat iyonlari formunu alır. Daha sonra havada hidrojen atomları ile sülfürik asidi oluşturur ve dünyaya geri döner. Oksidasyon amonyak ve ozonun kataliz etkisi ile genellikle bulutlarda oluşur. Bununla beraber sülfürdioksitin hepsi sülfürik aside dönüşmez, önemli bir miktar atmosferde serbest kalarak dünyaya geri döner. Azot oksitler de asit yağışın önemli elemanlarındandır. Bu kirleticilerin ana kaynağı ise egzoz gazları ve güç santralleridir. Sülfürdioksit gibi azot oksitlerde atmosferde yükselerek bulutlarda nitrik asit formuna dönüşür. Bu reaksiyonlar demir, mangan, amonyak ve hidrojen peroksitin bulunduğu yüksek kirliliklerdeki bulutlarda oluşur.

Toprak ve Ormanlar Üzerindeki Etkisi

Asit yağışın en ciddi etkileri toprak ve ormanlar üzerinde görülür. Yağmurlarla dünyaya düşen sülfürik asit topraktaki besinlerin yıkanarak uzaklaşmasını sağlar, aliminyum serbest kalarak ağaçların kökleri tarafından tutulur. Sonuçta ağaçlar kalsiyum, magnezyum gibi hayati besinleri alamayarak ölüme mahkum olurlar. Havaya çıkan sülfürdioksitin tamamı sülfürik asite dönüşmez, atmosferde sürüklenerek toprağa geri döner. Bu gaz ağaç yapraklarında sindirimi engelleyerek fotosentez olayına engel olur. Ayrıca soğuk bölgelerde sülfürdioksit, amonyak ve ozon ağaçların soğuğa dayanıklılığını azaltmaktadır. Ağaçların yüzeyinde amonyak oksitleri ile sülfürdioksitin oluşturduğu amonyum sülfat toprağa ulaştığında sülfürik ve nitrik asitle reaksiyona girer ve ağaçlarda istenmeyen zararlı mantar ve böcek tiplerinin büyümesini sağlar.

Asit yağışın bir bileşeni olan nitrojen oksit ve nitrik oksit gerekli bir besin olmadığı halde ağaçların büyümesine neden olur. Sonbaharın sonlarında ağaçlarda meydana gelen bu büyüme onların kışa hazırlandıkları bir dönemde meydana gelir ve kışın ağaçlardaki direnci azaltır.

Göl ve Su Ekosistemlerine Etkisi
Asit yağışlarin en önemli doğrudan etkisinden biri de göller ve onların su ekosistemleri üzerinde görülür. Asidik kimyasal maddeler birçok yoldan göllere ulaşabilir; bazıları havada kuru partiküller halinde bulunurken diğerleri yağmur, kar, sis, pus şeklindeki yağışla ıslak partiküller olarak göllere ulaşır. Doğrudan yağışın dışında, karalar üzerine düşen yağış atık su kanalları veya yüzey akışı ile suyunu göllere boşaltır. Bir diğer yol, ani sıcaklık değişiminden dolayı ilkbaharda hızlı bir şekilde eriyen karlarla birlikte karda bulunan kimyasal kirleticiler serbest kalarak nehirlere karışarak göllere ulaşır. Göle ulaşan bu kirleticiler aniden gölün pH'inda keskin bir değişime sebep olur ki buna ilkbahar asit şoku denir. Su ekosistemleri oluşan bu ani değişime kendilerini hazırlayacak zaman bulamazlar ayrıca ilkbahar mevsimi balık ve böceklerin üremeleri için oldukça hassas bir dönem olduğundan meydana gelen ani pH değişimi yavrularda ciddi değişimlere sebebiyet verir. Sudaki sülfürik asit doğrudan ve dolaylı olarak iki yolla canlılari etkiler. Doğrudan etkisi oksijen, tuz ve besinlerin alımını engellemesidir. Dolaylı etkisi ise, toprakta bulunan ağır metallerin ayrılarak serbest kalmasını sağlar. Örneğin aliminyum asit yağış sonucu toprakta serbest kalır ve göllerde birikerek canlılar için öldürücü etkiye neden olur.

Aşağıda göllerdeki pH seviyesinin yaşam üzerindeki etkileri görülmektedir.
<6 Balıkların yaşam için gerekli ana besin kaynakları (böcekler, planktonlar) yok olmaya başlar.
< 5.5 Balıklar üreyemez. Yavruların hayatlarını sürdürmeleri zorlaşır. Besinlerin yok olması sonucu yavrularda deformasyonlar gözükür.
< 5 Balıklar büyük ölçüde yok olur.

Balık, besin zincirinin en önemli halkalarından biridir. Asit yağışlardan dolayı balıklarda civa gibi toksik maddelerin birikmesi insanlar içinde tehlike arzetmektedir. Ayrıca balıkçılık sektörü için de ticari ve iş alanı kayıplarına neden olur. Karada yaşayan canlılar, örneğin su kuşları su ekosistemlerinden etkilenirler. Bu tip hayvanların beslenmelerinde önemli yer tutan suda yaşayan organizmaların azalma veya yok olması yetişme yerlerinin ve üremelerinin azalmasına neden olacaktır.

Atmosfer Üzerindeki Etkisi

Asit kirliliğini oluşturan bazı elemanlar sülfatlar, nitratlar, hidrokarbonlar ve ozondur. Havada kuru partiküller olarak bulunurlar ve puslu bir görüntüye neden olarak görüşü etkilerler. Asit pusu güneş ışınlarının geliş ve geri dönüşünü engeller. Bu etki örneğin kutuplarda likenlerin büyümesini etkileyerek ren geyiklerinin beslenmesini engellemektedir.

İnsan Sağlığına Etkisi

Besinleri yer, suyu içer ve havayı solurken asit çökmesi ile doğrudan etkileşim halindeyizdir. Yapılan çalışmalarda insanlarda en çok solunum problemleri yolu ile etkisini gösterdiği saptanmıştır. Astım, baş ağrısı, boğaz hassasiyeti, göz problemleri gibi rahatsızlıkların artması gibi direk etkilerinin yanısıra, asit yağışın insanlar üzerinde dolaylı etkileri de vardır. Suda çözünen toksik metaller meyveler ve bitkiler tarafindan absorblanarak insanlara ulaşır. Toksik metaller hayvanlara direk etki etmese de onların insanlar tarafından tüketimi ile ciddi etki yaparlar. Örneğin hayvanların doku ve organlarında biriken civa ile çocuklardaki beyin rahatsızlıkları arasında ilişki olduğu aliminyumun ise böbrek problemlerine sebep olabildiği belirlenmiştir..

Mimariye Etkisi

Asit partiküllerin binalar ve heykeller üzerine çökmesi bu yapılarda aşınmaya sebep olur. Kireçtaşı ve mermerin asitle ilişkiye girmesi sonucu ufalanmalar ve kararmalar gözlenir. Günümüzde köprüler demiryolu ve hava endüstrilerinde aşınma etkisini yok etmek için çok para harcanmaktadır. Bu olay büyük maddi kaynakları gerektiren bir problem olmasının yanı sıra aynı zamanda kamu güvenliği ile de ilgili bir problemdir.
Mira - avatarı
Mira
VIP VIP Üye
24 Şubat 2012       Mesaj #6
Mira - avatarı
VIP VIP Üye
Asit Yağmuru
Vikipedi, özgür ansiklopedi

Asidik yağmur
, asidik kimyasalların yağmur, kar, sis, çiğ veya kuru parçacıklar halinde düşmesine verilen isimdir. Atmosfere yayılan kükürtdioksit ve azotdioksit gazlarının kimyasal dönüşümlerden geçtikten sonra bulutlardaki su damlacıkları tarafından emilmesi ile oluşur. Daha sonra bu damlacıklar yeryüzüne yağmur, kar gibi yollarla düşerler. Bu toprağın asitlik miktarını arttırır ve tatlı su kaynaklarının kimyasal dengesini bozar.

Havadaki tipik çap konsantrasyonunda oluşan yağmurun pH'ı 5.6 civarındadır. Bu yüzden pH'ı 5.6'nın altındaki yağmur asit yağmuru olarak nitelendirilir. Ama doğal asit kaynakları yüzünden yağmurun pH'ı zaten 4.5 ile 5.6 arasında değiştiği için 5.0'ın altı daha doğru bir ölçü olarak nitelendirilebilir. Asit yağmuru akarsuların zehirlenmesi ve yüksek irtifalardaki ormanların zarar görmesinin başlıca sebeplerindendir.

Tarihçe

Endüstri devriminden beri atmosferdeki kükürt ve azot oksitlerinin seviyesi arttı. Yoğun endüstrinin olduğu yerlerde arasıra 2.4 gibi pH oranları (sirkeninkine eşit) okunmaya başlandı. Çin Halk Cumhuriyeti, Doğu Avrupa, Rusya gibi yerlerde ve rüzgarın bulutları bu ülkelerden taşıyıp yağmur bıraktıkları yerlerde asit yağmurları ciddi bir problem olmaya başladı. Bu bölgelerin ortak özelliği kükürt açısından zengin olan kömürü elektrik ve ısı üretiminde kullanmalarıdır. Yerel kirliliği düşürmek için yapılan yüksek bacalar dumanı atmosferin hareketli olan bandına taşıdığı için asit yağmurlarının yayılmasına katkıda bulundu. Asit yağmurlarından en çok nasibini alan yerler kirliliğin kaynağından uzaktaki çap Asit yağmurları ilk olarak Endüstri Devriminin önemli şehirlerinden İngiltere Manchester'da farkedildi. 1852'de Robert Angus Smith hava kirliliği ile asit yağmurları arasındaki ilişkiyi farketti.1894'de keşfedilmiş olmasına rağmen 1960'lara kadar bu olay bilim camiasının ilgisini çekmedi. Ölü göllerden birini inceleyen İlk bilim adamı Kanadalı Harold Harvey oldu. Adirondack Konsülü santral emisyonlarının azaltılmasını savunan en önemli organizasyonların başında gelir. Yayınladıkları "Acid Rain: A Continuing National Tragedy" (Asit yağmurları: Süregiden bir ulusal trajedi) isimli raporda bu olguyla ilgili önemli bilgileri açıklamışlardır.


Asit Yağmurlarına Yol Açan Emisyonlar

Asit yağmurlarına yol açan gazların en önemlisi kükürtdioksittir. Kükürtlü bileşiklerin kullanımı üzerindeki kontrol arttıkça nitrojen oksit de önem kazanmaktadır. Senede 70 Tg(S) SO2 fosil yakıt tüketimi ve endstriyel tüketim sonucunda, 2.8 Tg(S) orman yangınlarından, 7-8 Tg(S) de yanardağlardan atmosfere karışmaktadır.

Doğal Kaynaklar

Asit yağmurlarına sebep olan gazların, doğada bulunan en önemli kaynağı yanardağlardır. Karada, bataklıklarda ve okyanusta yaşayan bazı canlılar da bu biyolojik süreçleri sonucu bu gazları yayarlar.

İnsan Faaliyetleri

Asit yağmuruna yol açan en önemli faktör insan faaliyetidir. Elektrik üretimi, fabrikalar ve motorlu araçlar gibi pek çok insan yapımı nesne zararlı gazları atmosfere bırakır. Bu gazlar asite dönüşüp yere geri düşmeden önce yüzlerce km taşınabilirler.Ayrıca asit yağmuruna neden olan sebeblerden en önemlisi parfüm ve deodorantlardır.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
theMira

Benzer Konular

28 Temmuz 2013 / virtuecat Kimya
5 Şubat 2011 / bahaddin Soru-Cevap
19 Şubat 2014 / Misafir Soru-Cevap
10 Nisan 2012 / rst44 Soru-Cevap