Arama

Alp Dağları (Alpler)

Güncelleme: 15 Mayıs 2016 Gösterim: 28.199 Cevap: 4
asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
15 Eylül 2008       Mesaj #1
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın

ALP DAĞLARI


Fransa'dan Yugoslavya'ya kadar bir yay gibi uzanan Alpler Avrupa'nın en ünlü sıradağlarıdır. Bu dağlar İtalya ile Kuzey Avrupa ülkeleri arasında yaklaşık 1.000 kilometrelik doğal bir engel oluşturur. Bu nedenle Alpler'in Avrupa tarihinde önem­li bir yeri olmuştur.
Ad:  alp1.jpg
Gösterim: 4065
Boyut:  36.5 KB

Sponsorlu Bağlantılar

Alp Dağları, 65 milyon yıl önce İspanya ve Fas'tan Endonezya'ya kadar yeryüzünü boy­dan boya geçen dağ dizilerinin biçimlendiği bir dağoluş döneminin ürünüdür. Bu dönemde Kuzey Afrika'daki Atlas Dağları, Avrupa'da-ki Apenninler ve Karpatlar, Asya'daki Kaf­kas, ve Himalaya dağları ortaya çıkmıştır. Yerkabuğunun kıvrılmasıyla oluştukları için bu dağlara "kıvrım dağlan" denir.
İtalya sınırına yakın Matterhorn Dağı'nın eteğinde kurulmuş bir İsviçre kenti olan Zermatt, eşsiz bir manzaraya sahiptir

Tepeler, Buzullar, Irmaklar ve Göller


Alp Dağları'nda Mont Blanc, Jungfrau ve Matterhorn gibi, çoğu 4.000 metreyi aşan yüksek doruklar vardır. Alpler'in yüksekle­rinde rehberleriyle birlikte tırmanan dağcı gruplara rastlanabilir. Dorukları yazın bile karla kaplı kayalık tepelerde kaya kartalı, kuzgun, kartavuğu, dağ kargası gibi soğuğa dayanıklı kuş türleri yaşar. Doruklarda büyük fırtınalar kopar; zaman zaman da büyük bir uğultuyla çığ düşer. Yüksek vadilerde, kalın kar örtüsünün ağırlığıyla alt katmanlar buza dönüşür. Buz­lar, yavaş yavaş aşağıya doğru kayarak tehli keli yarıkları olan buzulları oluşturur. Alp Dağları'ndaki en büyük ve en güzel buzullar­dan biri Fransa'daki Mer de Glace'tır ("buz denizi").

Hareket eden buzul, dağın yamacından aşağıya kayarken vadinin kenarlarını ve taba­nını aşındırır, kaya parçalannı ve toprağı da birlikte sürükler; sonra aşağılardaki daha sıcak havada erimeye başlar ve bir akarsuya dönüşür. Sürüklediği kaya parçalan dibine çöker. Buzultaş adı verilen bu tortular daha aşağılardaki vadilerde yığılıp kalırsa, akarsu­yun yolu kesilerek bir göl oluşabilir. Alpler'in İsviçre ve İtalya'daki uzantılarında Cenevre, Luzern, Lugano ve Zürich gölleri gibi birçoğu bu yolla oluşmuş güzel dağ gölleri vardır.

Kayakçı Gözüyle Alpler


Bir dağdan aşağı kaymak isteyen kişi önce teleferikle birkaç yüz metre yukarı çıkar. Teleferik, eğimli bir tel halata asılı olan ve vadiye yerleştirilmiş bir makineyle çekilen, üstü kapalı, kutu biçiminde bir taşıma aracı­dır. Tanınmış kayak merkezlerinde kayakçı­lar, yüksek yamaçlara çabucak çıkmak için "telesiyej" ya da "teleski" denilen bir ya da iki kişilik teleferik benzeri araçlardan da yararlanırlar.

Kayakçı aşağı kayarken hızını kesmek iste­miyorsa yüksek bölümlerdeki daracık düz­lüklerde dikkatli olmalıdır. Bu yükseklikte,
uzun kış boyunca kalın bir kar tabakası oluşursa da, kayak mevsiminde kar yer yer erimeye, belki de yemyeşil otlar çıkmaya, Alp gülleri ve centiyanlar gibi göz alıcı çiçekler açmaya başlamıştır .

Kar eridikten sonra çiçekler gibi renk renk kelebeklerin uçuştuğu çayırlar belirir. Kar eriyince, köylüler vadideki sığırlarını tepede­ki otlaklara çıkarırlar. İlkbahar boyunca "şale" denilen, alçak, ahşap dağ evlerinde otu­rurlar; sığırlar da çayırlarda otlar.

Kayakçının bundan sonra geleceği yer la­din, köknar ve öbür yaprak dökmeyen ağaçla­rın oluşturduğu bir orman kuşağıdır. Bu ağaçların odunu ya yakacak ya da kereste olarak kullanılır. Alp Dağlan'nda mavi tav­şan ve marmot hâlâ görülebilir, ama kayakçı­nın ünlü Alp dağkeçisini ya da gerçek "şamua" derisinin elde edildiği kır keçiyi (elik) görebilmesi için çok şanslı olması gerekir.

Kayakçı daha alt yamaçlara doğru hızla inerken, meşe, kayın, dişbudak gibi kışın yapraklarını döken ağaçların arasından ve yaz gelince tahıl ve sebzelerin yetiştirileceği düz­lüklerden geçer. Öte yandan genellikle güneş görmeyen alanlar ise ilkbaharda ve yazın sığırlar için otlak olarak kullanılır. Artık vadide inek ve koyunların boyunlarına takılan çanların şıngırtısı duyulmaya başlamış, kar da görülmez olmuştur. Kayakçı birazdan bir durak noktasına gelecek, kayaklarını çıkara­rak oteline doğru yürüyecektir. Yolda meyve ağaçlan ve eğer Alp Dağlan'nın İtalya'ya bakan yanmdaysa üzüm bağlan görebilir.

Geçitler Boyunca Gezi


Alp Dağları'ndaki geçitler yılın büyük bölü­münde karla kaplıdır. Ama bu güçlükler İÖ 218'de Roma'ya saldırmak üzere Alp Dağları'nı fillerle aştığı ünlü seferi sırasında Hanni-bal'i durduramadı (bak. Kartaca savaşları). 2.000 yıl sonra Napolyon'un toplannı askerle­rine çektirerek Büyük St. Bernard Geçidi'ni aşmasını da engelleyemedi.

Gene de, eskiden çok az sayıda kişi ancak gerektiğinde kışın bu dağlan aşmaya kalkı­yordu. Bunu denerken de çoğu zaman kar fırtınalarında kayboluyorlardı. Alp Dağlan' nın merkezindeki St. Bernard Manastın ya­kınında kaybolanlar şanslıydılar; çünkü bura­daki rahipler, karda kaybolan insanların bu­lunması için, eskiden beri ünlü senbernar kö­peklerini eğitmektedirler.
Günümüzde demiryolları, motorlu araçlar ve uçaklar dağların istendiği zaman aşılmasını kolaylaştırmıştır.

Avusturya ile İtalya arasın­daki Brenner Geçidi dışında bütün geçitler tren için çok dik olduğundan, demiryolları yapılırken mühendisler uzun tüneller açtılar. Fransa'dan İtalya'ya giden yolda 12 kilomet­relik Mont Cenis Tüneli vardır. 20 kilometre­lik Simplon Tüneli ile 15 kilometrelik St. Gotthard Tüneli ise İsviçre ve Almanya'dan İtalya'ya giden yoldadır. Geçitlerin birçoğun­dan karayolu geçer. 1964'te açılan, yaklaşık 6 km uzunluğundaki Büyük St. Bernard Tüneli ve 1965'te açılan, yaklaşık 12 km uzunluğun­daki Mont Blanc Tüneli de yeni karayolu bağ­lantıları sağlamıştır.

ALP BİTKİLERİ


dendiğinde yalnızca Avrupa' nın Alp Dağları'nda değil, dünyanın başka yerlerinde de 2.000 metre dolayındaki ağaç sınırının üzerinde yaşayan bitkiler anlaşılır.
Alp bitkilerinin yüksek bölgelerde yaşama-'ya uyarlanmış birçok özelliği vardır. Örneğin bu bitkilerin çoğu küçüktür; eğer böyle olma­salardı dağları süpürüp geçen güçlü rüzgârlar bitkileri yerlerinden sökerek sürükleyebilirdi. Gene bu yükseltilerde yaşamanın gereği ola­rak, sözgelimi taşkıran (Saxifraga) bitkisi toprağın üstünde sık bir örtü oluşturur, dam-koruğu (Sedum) ise kümeler halinde büyür.

Her iki büyüme biçimi de bitkiyi rüzgârdan, yazın kayaları kavuran aşırı sıcaktan ve kışın üstlerini kaplayan kar örtüsünün basıncından korur. Ayrıca damkoruğunun etli gövdesi ve yaprakları su depolayarak bitkinin kuruması­nı önler.

Avrupa ve Asya'nın yüksek dağlık bölgele­rinde yetişen edelvaysın (Leontopodium alpi-num) yaprakları, Alp bitkilerinin çoğundaAslanpençesinin yaprakları arasında büyümüş yabani hercaimenekşeler.olduğu gibi sık tüylüdür. Bu tüyler bitkiyi aşırı sıcak ve soğuktan koruyan bir kılıf işlevi görür.Alp bitkilerinin uzun ve dayanıklı kökleri bitkinin toprağa sıkıca tutunmasını sağlar ve kaya çatlakları arasındaki besin maddelerine ulaşır. Kökler ayrıca besin depolayarak bitki­nin kışı geçirmesine yardımcı olur. Alp çiçeklerinin çoğu hemen göze çarpacak kadar güzel ve parlak renklidir.

Bunlardanbazıları, örneğin sarı renkli dağlalesi (Pulsatil-la) ile parlak mavi renkli centiyan (Gentiana) iri çiçekleriyle göz alır. Çuhaçiçeği (Primula) ve orkide gibi bitkilerin çiçekleri ise bir araya kümelenerek parlak renkli öbekler oluşturur. Bu çiçeklerin göz alıcı renkleri, bitkinin toz­laşmasına yardımcı olan arıları ve öbür böcek­leri çekmek içindir.

Alp bitkileri parklarda ve botanik bahçele­rinde özel olarak düzenlenmiş kaya bahçele­rinde de yetiştirilir. Böylece, doğada değişik yükseltilerde ve değişik yörelerde yetişen bütün Alp bitkileri küçük bir alan içinde bir arada görülebilir.

Türkiye'deki Alp bitkileri de dünyadaki benzerleri gibi ağaç sınırının üzerindeki yük­seltilerde bulunur. Ağaç sınırı ise iklim koşul­larına ve toprağın yapısına bağlı olarak bölge­den bölgeye değişir. Örneğin Doğu Anadolu Bölgesi'nde ağaç sınırı kara ikliminin etkisiyle 2.500 metre yüksekliktedir.

Gelişmiş Alp tipi çayırlar ise 2.900-3.000 metreden sonra baş­lar. Buna karşılık bol yağış alan Karadeniz Bölgesi'nde ağaç sınırı 1.800-2.000 metreye iner. Ağaç sınırının değişmesine bağlı olarak bu bölgelerde yetişen Alp bitkileri de değişir. Örneğin İç Anadolu Bölgesi'nde geven çok yaygındır. Doğu Anadolu Bölgesi'nde ise yumak (Festuca), üçgül (Trifolium), salkım-otu (Poa) ve çuhaçiçeği gibi Alp bitkileri yetişir.

Kaynak: MsXLabs.org & Temel Britannica

Son düzenleyen Safi; 15 Mayıs 2016 01:24
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....
asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
15 Eylül 2008       Mesaj #2
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın
Ad:  alp2.jpg
Gösterim: 2266
Boyut:  32.6 KB

Alpler


Güney Avrupa'da dağ sistemi. Batıda, Fransa-İtalya arasında Akdeniz kıyısından başlar, İsviçre, Kuzey İtalya, Güneybatı Avusturya, Güney Almanya ve Yugoslavya'dan geçerek 1.000 km.'den daha uzun ve ortalama 250 km. genişlikte bir yay çizer ve 205.000 km2'lik alanı kaplar.
Sponsorlu Bağlantılar

Aslında Pirene, Sierra Nevada, Apenin, Karpat, Transilvanya ve Balkanlar geniş anlamda Alp sistemine bağlıysalar da, asıl Alpler, uzunluğu, genişliği ve alanı yukarda belirtilmiş olanlardır. En yüksek doruğu Mont Blanc'dır (4.180 m.). Derin, çoğu buzul kökenli vadilerle birbirinden ayrılan birçok kitleler meydana getirir. Sivri testere dişleri görünüşünde birçok dorukları, yer yer tipik dağ ve vadi buzullarıyla görkemli bir görünüşe sahiptir. Bu vadilerden başlıcaları şunlardır: Chamonix, İnterlaken, Engadin, Lauterbrunnen, Grindelwald, Zermatt. Yine sıralar arasında birçok göller yer alır ki, Brienz, Luzern, Thun, Leman, Como, Maggiore, Constance, Zürih, Zug ve Garda, bunların başlıcalarıdır.

Avrupa'nın bazı büyük ırmakları ya da kolları, kaynaklarını Alpler'den alır (Tuna, Ren, Rhone, Po gibi). Üçüncü zamanda oluşmuş olan bu genç dağlar, Orta ve Güney Avrupa arasında ulaşım bakımından bir engel değildir. Çünkü birçok doğal geçitlerden başka Brenner, Arlberg, Mont Cenis, Küçük St. Bernard, Büyük St. Bernard, Simplon, Sankt Gotthard gibi, insan eliyle açılmış demiryolu ya da karayolu tünelleri vardır. Alpler büyük bir bölümüyle Avrupa'nın en canlı turizm alanlarından biridir.

Morpa Genel Kültür Ansiklopedisi & MsXLabs

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 15 Mayıs 2016 01:24
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
2 Ekim 2015       Mesaj #3
Avatarı yok
Yasaklı
ALPLER, Avrupa'nın başlıca dağ sistemi. Alp sıradağları bir yay halinde, Cenova Körfezi'nden Pannonia Ovası'na kadar 1200 km boyunca uzanır. En geniş yeri Brenner boylamının geçtiği kesimdedir ve 250 km'yi aşar, buna karşılık Mont Blanc’taki (Avrupa’nın ve Alpler'in en yüksek doruğu 4807 m) genişliği ancak 130 km'dir. Yaklaşık 300 000 km2'lik bir alanı kaplayan Alpler, Fransa, İtalya, İsviçre, Federal Almanya, Liechtensteın, Avusturya ve Yugoslavya arasında bölüşülmüştür.

Kaynak: Büyük Larousse
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
15 Mayıs 2016       Mesaj #4
Safi - avatarı
SMD MiSiM

Alp Dağları


Orta Avrupa’nın güneyinde, Akdeniz kıyısındaki Cenova Körfezinden başlayıp 1.200 km uzunluğunda bir yay çizerek Viyana’ya kadar güneybatı-kuzeydoğu doğrultusunda uzanan ve 207.000 km2’lik bir alanı kaplayan sıradağlar.
Ad:  alp3.jpg
Gösterim: 5023
Boyut:  39.6 KB


Bölgenin belkemiği görünümündeki bu dağ sırası, Afrika’daki Atlas Dağlarından başlayıp Avrupa’nın güneyinden Asya’daki Himalayalar’a kadar kesintili olarak uzanan ve yerkabuğunun yaklaşık dörtte birini kaplayan dağ kuşağının bir bölümünü oluşturur. Avrupa’ nın başlıca ırmakları olan Rhöne, Ren, Adige ve Po ile Tuna’nm pek çok kolu Alp tepelerinden ve yaylalarından doğar. Ulaşım, vadileri ve yükseklerdeki sarp geçitleri dolanan yollar ve dağları geçen tünellerle sağlanır. Alpler Avrupa tarihinde kimi zaman ayırıcı, kimi zaman birleştirici bir rol oynarken bölgedeki yaşam biçimlerini derinden etkilemişlerdir. Fransa, İsviçre, Almanya, Avusturya, Slovenya ve İtalya’ nın bir bölümünü oluştururlar; ama bu altı ülkenin hiçbiri tümüyle bir Alp devleti değildir.
Avrupa kıtasının başlıca coğrafi değişimleri Alpler’den kaynaklanır. Akdeniz’e ve Atlas Okyanusuna özgü iklim özellikleri ile kuzey ve doğudaki toprakların iklim yapıları, aralarında coğrafi bir engel oluşturan bu sıradağlar nedeniyle birbirinden farklıdır.

Tarih öncesi çağlardan beri bu dağların vadilerinde yaşayagelmiş insanlar, aralarındaki siyasal, dilsel, dinsel ve benzeri farklılıklara karşın, üretim ve yaşam biçimleri açısından önemli benzerlikler gösterirler.
Alp kültürleriyle çevredeki ovalarda yaşayanların kültürleri arasında sürekli bir etkileşim olmuştur. Tarih boyunca kesintisiz olarak insan yerleşmelerine sahne olan Alpler, belki de dünyanın en “insancıllaşmış” dağlarıdır. Geçmişte yerli halk, Alpler’in soğuk kışlarından, toplumsal ve ekonomik geriliğinden kaçmışsa da, şimdilerde Alpler sağlık kuruluşları, dağcılık, kayak ve turizm tesisleri ile dünyanın başta gelen dinlence merkezlerinden biri haline gelmiştir; hidroelektrik kaynakları da sanayinin gelişimi için zengin olanaklar sağlar.

Fiziksel özellikleri.
Alpler, batı, doğu ve orta Alpler olmak üzere her biri çeşitli sıradağlardan oluşan üç bölüme ayrılır. Batı Alpler, Akdeniz kıyısından başlayıp Fransa’nın güneydoğusuyla İtalya’nın kuzeybatısı üzerinden geçerek İsviçre-İtalya sınırındaki Büyük St. Bernard Geçidine kadar uzanır. Alpler’in en yüksek doruğu olan Mont Blanc (4.807 m) bu kesimde yer alır. Gene İsviçre-İtalya sınırındaki Splügen Geçidinden ve Kuzey İtalya’nın orta kesimlerindeki Como Gölünden doğuya doğru uzanan Orta Alpler, daha yüksek bir kitle oluşturur. Doğu Alpler ise, kuzeyde Almanya’ya, güneyde Slovenya’ya doğru uzanır ve Avusturya topraklarının büyük bir bölümünü kaplar.

Alpler’in Fransa’daki en batı ucu ile kuzeydoğuda, Avusturya’nın kuzeyindeki Salzburg ve Viyana kesimlerinde uzanan bölümü Ön Alpler olarak adlandırılır; Ön Alpler alçak tepelerden meydana gelir. Jeolojik açıdan çökelti niteliğindeki bu bayırlar, iki, bazen üç katlı sıralar halinde yükselen İç Alpler’in billurlaşmış sert kaya yapısının tam karşıtı bir görünümdedir. Bu oluşum yeryüzünün iç katmanlarındaki billurlaşmış maddenin sıkışarak yukarı ve dışarı itilmesi sonucu, üstteki çökelti katmanının kaymasına ve çevreye yayılmasına bağlanmaktadır. Ön Alpler’in batı ucu, Mont Blanc’ı da içeren sert billur kütlenin yerkabuğunu yarıp çıkması sonucu çevreye bir örtü gibi yayılan üst çökelti katmanından oluşmuştur. Ama, Orta Alpler’in daha karmaşık yapısı, bu oluşum kuramı ile açıklanamamakta, Doğu Alpler’in yapısı da bilimsel soruları gündeme getirmektedir.

1780’lerde Cenevre Üniversitesinden Profesör Horace Benedict de Saussure’ün başlattığı bilimsel keşif gezileri ve gözlemlerden bu yana, Alp Dağlarının jeolojik yapısı ayrıntılı olarak İncelenmektedir. Özellikle Grenoble ve Irınsbruck üniversitelerinde sürdürülen araştırmalar sonucu, Alp Dağları, iklimi, bitki örtüsü, hayvan türleri ve insan coğrafyasıyla dünyanın, üzerinde en çok çalışılmış dağlar sistemi niteliğini kazanmıştır.
Alpler’deki en yüksek noktaları billur kütleler oluşturur. Mont Blanc’ın yanı sıra Dufourspitze’de 4.634 m’yi bulan Perınine Alpleri, Aar Masifi (4.272 m), Bernina (4.049 m), Ötztal (3.774 m) ve Avusturya’ daki Hohe Tauern (3.794 m) bunlar arasındadır.
Alpler’deki engebeler, akarsulardan çok, don ve buzulların etkisiyle oluşmuştur. Sarp tepeler, iğne diye adlandırılan sivri doruklar ve düz duvarlar halinde yükselen billurlaşmış yapı, çok çarpıcı ve yalnız görünümlü Matter Doruğunda 4.478 m’ye ulaşır. Dolomit Alpler’inde olduğu gibi kireçtaşı oluşumlu kesimlerde yüksek uçurumlar ve kanyonlar egemenken, özellikle Fransa ve Avusturya’ daki yumuşak kaya nitelikli yörelerde geniş vadiler oluşmuştur. Buzullar, vadi tabanlarını, yanı başlarındaki doruklarla aralarında çok büyük yükseklik farklılıklarına yol açacak biçimde aşmdırmıştır. Maggiore, Como, Garda gibi Alp göllerinin tabanları, bu nedenle deniz düzeyinin altındadır. Buzulların neden olduğu aşınma, kütlenin alçak sırtlarında ulaşıma elverişli geçitlerin oluşmasını sağlamıştır.

Alpler’de sıcaklık her 200 m’de yaklaşık 1°C düşer; 2.000 m’de yıllık ortalama sıcaklık 0°C’dir. Yüksekliklerin gölgesinde kalan pek çok vadi, kış aylan boyunca güneş görmez. İklim genellikle nemlidir; ama dış kesimlerdeki dağların yılda 2.000 mm yağış almasına karşılık, İç Alpler, daha yüksek oldukları halde daha az yağış alır (500 mm); buralarda ekim için sulama gerekir. 3.200 m’den yüksek kesimler yıl boyu erimeyen karlarla örtülüdür. Buralarda sıkışma ve dönüşümlü olarak çözülüp donma sonucu kar, önce neve olarak adlandırılan buz öncesi oluşuma, ardından buza dönüşür. Bunun sonucunda da yarlarda ve vadi yamaçlarında kubbe, amfi ve duvar biçiminde buzullar oluşur. Buzullar toplam 2.500 km2 dolayında bir alan kaplar. Bunların en büyüğü, 80 km2 genişliğinde bir alana yayılan, İsviçre’nin güneybatısındaki Aletsch buzuludur. Yağışların bol ve buharlaşma düzeyinin düşük oluşu, Alpler’den doğan akarsuları, kış ayları dışında, hidroelektrik güç üretimine son derece elverişli kılar. Alpler üzerinde inşa edilen barajlar, karların erime dönemlerinde selleri engelleyip kış aylarında azalan suları dengeleyen bir sistem oluşturur.

Alçak kesimlerin ormanlık olmasına karşılık, yüksek Alp otlaklarında hemen hemen hiç ağaç yoktur. Ormanlık yörelerin alt kuşağında kayın, daha yukarılarda ladin ve göknar, İç Alpler’deyse öteki iğneyaprakhlar görülür. Çeşitli ot ve çalılarla kır çiçeklerinden oluşan bitki örtüsünün sıklığı, toprağın türüne göre farklılık gösterir ve yüksek kesimlerde giderek seyrelir.
Yüksek dağlardaki yaşama uyum sağlamış birkaç hayvan türü vardır. Ayı artık yok olmuşsa da, olağanüstü çevik bir hayvan olan Alp dağ keçisi korunabilmiştir. Dağ sıçanları yeraltındaki kovuklarda kış uykusuna yatar. Tavşanlar ve kartavukları kışları tüy değiştirip beyaz tüylere bürünür. Yerel hayvanlar çeşitli ulusal parklarda korumaya alınmıştır.

Halklar ve ekonomi.
Altı Avrupa ülkesinin topraklarına yayılmış olan Alp Dağlarında yaşayan halklar, genellikle özgün ve ortak bir kültürü paylaşırlar. Kırsal nitelikli Alp kültürünün belirleyicisi, Almanca Alp ya da Alm, Fransızca alpage olarak adlandırılan geniş otlaklardır. İsviçre’nin dörtte biri, Avusturya’nın beşte biri bu tür yüksek yaylalardan oluşur. Bu otlaklardan yararlanma, sürülerin mevsiminde sürekli yerleşimlerden buralara çıkarılması biçiminde gerçekleşir; mevsim bitiminde geri dönülür.
Dağlar arasındaki bol yağış alan ve ekime uygun olmayan serin vadilerde büyükbaş hayvan beslenir, süt ürünleri elde edilir; güneş alan, geniş ve daha kuru vadilerdeyse tarımsal üretim yapılır.
Alp halkları arasında tarihsel, ırksal, dinsel ve dilsel farklılıklar vardır. Kullanılan başlıca diller Almanca, Fransızca, İtalyanca ve Slovencedir. Alpler’de yaşayanların çoğu Katoliktir; Vaud, Bern, Glarus gibi İsviçre kantonları ile Fransız, İtalyan ve Avusturya Alpleri’nde bazı Protestan topluluklara da rastlanır.
Alplilerin kültürünü siyasal, ırksal, dinsel ya da dilsel özelliklerden çok, ekonomik uğraşın biçimi belirler. En büyük zıtlık, büyükbaş hayvancılık ve mandıracılığın tümüyle ya da büyük ölçüde egemen olduğu kuzey ve doğu kesimler ile hayvancılık ve tarımın birlikte yürütüldüğü kendine yeterli bir ekonomi türü yaygın olan iç ve güney kesimler arasındadır. Koyun sürülerinin yazın yüksek Alp otlaklarına çıkarıldığı, kışın ise Akdeniz bölgesindeki alçak düzlüklere indirildiği kesimler ise daha farklı bir kültüre sahiptir.

Ekonomik uğraşın türüne göre Alpler dört bölgeye ayrılabilir:
1) yalnızca büyükbaş hayvancılık ve mandıracılık yapılan Fransa’ daki Savoie’un kuzey kesimleriyle İsviçre’ deki Gruyere, Bern Alpleri, Uri, Schwyz, Untenvalden, Luzern, Glarus ve Appenzell kesimleri;
2) hayvancılık ve mandıracılığın büyük ölçüde egemen olduğu Almanya’nın Allgâu, Yukarı Bavyera ve Berchtesgaden, Avusturya’nın Vorarlberg, Tirol, Salzburg, Salzkammergut, Kârnten ve Steiermark bölgeleri ile Slovenya’daki Yukan Kranjska kesimi;
3) hayvancılıkla tarımın birlikte ve dengeli yürütüldüğü kendine yeterli ekonomi tipinin yaygın olduğu Fransa’daki Dauphine ve Savoie’un güney kesimleri, İsviçre’ nin Valais, Ticino ve Grisons kesimleri ve İtalya’daki Piemonte, Alto Adige ve Friuli yöreleri;
4) göçebe hayvancılık bölgeleri olan Güney Fransız Alpleri ile İtalya’daki Orobie Alpleri ve Piemonte’un bazı bölümleri.

Eski Alp kültürlerine özgü araç ve gereçlerin pek çoğu bugün bile bu yörelerde kullanılmaktadır. Tahtadan yapılmış uzunluk ölçülerine, çeşitli çanak, çömlek ve lambalara, sabuntaşından ocaklara, çalı çırpıdan yapılmış oyuncak ineklere, çayırlarda ve kar üstünde kullanılan kızaklara, tahta tekerlekli el arabalarına sık sık rastlanır. Alplilerin yerel lehçeleri eski dillerin izlerini taşır. Otlakların ortak mülk sayılışı, miras, çeyiz gibi toplumsal yaşama ilişkin pek çok gelenek ve görenek hâlâ yaygındır.
Alpler’de doğal koşulların yarattığı yaşam güçlükleri, aileler arası rekabetin, kaçınılmaz bir işbirliğiyle bir arada sürmesini zorunlu kılar. Bir Alp deyişine göre, dağlılar mecbur kalmadıkça birbirlerine yardım etmezler; ama sık sık da mecbur kalırlar. Alp halkları Romalılar döneminden bu yana özgürlük ve bağımsızlık savaşçıları olarak bilinir. Derebeylik bu dağlarda hiçbir zaman aşağıdaki ovalarda olduğu ölçüde tutunamamış, Alpler savaş zamanlarında özgürlük arayanların barınağı olmuştur. Tarih boyunca Avrupa düzlüklerinde büyük merkezî devletler kurulduğu halde, Alp toplulukları bir ölçüde kendi özerkliklerini korudukları konfederasyonlarda birleşmişlerdir (Tirol; Uri, Schwyz, Underwalden, Luzern kantonları; Valais; Savoie; Valle d’Aosta; Briançorınais gibi). Nüfuslarının çok küçük bir kesimi Alp çobanı ve köylüsü olmasına karşın İsviçre ve Avusturya’da, Alp kültürü ulusal kültürün önemli bir bölümünü oluşturur. Bedensel güç, dayanıklılık, hastalık ve acıya aldırmama Alplilerin önem verdiği niteliklerdir. Bildik ve denenmiş yöntemler yeniliklere yeğlenir. Yaşamın hata kabul etmediği bu ortamda geleneğe saygı büyüktür. Alpliler özellikle geçime ilişkin konularda tutucudurlar. Acımasız doğa koşullarının yönlendirdiği güçlü dinsel inançları vardır; ancak bu kaderciliğe değil, tam tersine yaşama sıkıca bağlanmaya yol açmıştır.

Çağdaş gelişmeler.
Alplilerin tarıma dayalı yaşam biçimi 19. yüzyıla değin hiç değişmeden süregeldi. Sınırlı bir teknoloji ile belli bir sosyoekonomik düzeye ulaşmayı başaran köy topluluklarında, oğulların babalarının yaşam ve çalışma biçimlerini benimsemeleri geleneğin baskısı ile sağlandı. İnsan ve hayvan sayısının birbirine oranı, ekilebilir toprağın boyutları, geç yaşta evlenme, mevsimlik ya da sürekli göçler gibi toplumsal yöntemlerle dengelendi. Tüm gelenek ve ahlak anlayışları düzeni sürdürmeye yönelik olan Alp halkları, Reform ya da Fransız Devrimi gibi büyük tarihsel çalkantılardan bile çok etkilenmediler. Ancak Sanayi Devrimi köklü değişikliklere yol açtı; kara ve demiryollarının yapımı, telgraf ve telefon hatlarının döşenmesiyle bu dağlar, turizme ve sanayiye açıldı. Kendilerininkinden çok ayrı yaşam düzeylerinin farkına varan Alplilerin bir bölümü, yamaçlarda yeni yeni kurulan fabrikalarda çalışmaya, fabrika işçiliğini çiftçilikle bir arada sürdürmeye başladı. Yol yapımı ve bakımı, ormancılık, çığdan korunma projeleri, hidroelektrik enerji tesislerinin kurulması gibi geçici işlerde çalışanlar Alp vadilerine giren toplam gelirin artmasını sağladılar. Bunlara çocuk yardımı, emekli aylığı gibi sosyal yardımlar da eklenince, Alp ekonomisinde makineleşme olanakları ortaya çıktı. Bu arada, dağ tarımının ovalardaki tarımsal üretimle asla yanşamayacağı da açıkça anlaşıldı; ekim yapılan dağ vadilerini terkederek ovalara inenlerin sayısı giderek arttı. Günümüzde babalarının işçi ya da çiftçi olarak sürdürdükleri yaşam biçimini benimsemeyip köylerini tümüyle terkedenlerin sayısı, özellikle Güney ve Iç Alpler’de çok yüksektir. Daha zengin otlakların bulunduğu kuzey kesimlerde bile, çobanların çok yüksek aylıklar istemesi ve buralarda üretilen süt ürünlerinin fabrika ürünlerine göre çok daha pahalıya mal olması, hayvancılığın giderek daha güç koşullarda sürdürülen bir uğraş haline gelmesine yol açmıştır.

Sanayinin dağ köylerine girmesi sonucu ortaya çıkan nüfus azalması sorununa en ivedi çözüm turizmin geliştirilmesi gibi görünmektedir. Ama, geleneklerine çok bağlı olan Alp insanları turizme yatkın olmadığı gibi, ne yerel sermaye, ne de mesleki eğitim buna elverişlidir. Şimdilerde Alpler’in bir bölümü, dışardan gelenlerin girişimleriyle ve teknokrat bir anlayışla lüks dinlence merkezlerine dönüştürülmekte, Alpliler, kendileri için geleneksel bir gurur kaynağı olan toprak sahipliğini, dağda dinlence için bir ev yaptırmak isteyen kentlilere bırakmaktadır. Alp çobanlarının ve köylülerinin geleneksel giysileri, Alpler’e özgü müzik ve danslar, yerel görenekler turizme yönelik eğlencelerin bir parçası olmuş, kitle iletişim araçlarıyla da uluslararası düzeyde tanınmaya başlamıştır.


kaynak: Ana Britannica
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
SİLENTİUM EST AURUM
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
15 Mayıs 2016       Mesaj #5
Safi - avatarı
SMD MiSiM

Alp göçebeliği


(Almanca ALPWİRTSCHAFT/ ALMWİRTSCHAFT; Alp/Alm “dağ otlağı” ve Wirtschaft “ekonomi”), Alp bölgesine özgü bir ekonomik sistem oluşturan göçebe hayvancılık türü. Alp göçebeliğinde hayvanlar, sıcak aylarda dağ otlaklarına, yılın geri kalan bölümünde ise alçak yamaçlara götürülür. Bazı bilim adamları Alp göçebeliğinin, bölge içi ve bölgelerarası göçü içeren, daha geniş kapsamlı mevsimlik göçerliğin sınırlı bir türü olduğu görüşündedirler.
Ad:  alp4.jpg
Gösterim: 1631
Boyut:  31.7 KB

Eski dağ ekonomisi de denen Alp göçebeliği, köylerle ve ekili alanlarla kaplı dağ vadilerinde genellikle hayvan otlatmaya yetecek toprak bulunmaması nedeniyle ortaya çıkmıştır. Dağ eteklerindeki otlakların yetersizliği nedeniyle hayvanları yıl içinde mevsimlere göre farklı yükseltilerde otlatma yoluna gidilmiştir. Hayvanlar kış boyunca samanla beslenir ve alçak vadideki bir çiftlik evi ile daha yüksekçe bir dağ çiftliği arasında sürü halinde dolaştırılır. İlkbahar, yaz ve sonbaharda ise dağ eteğindeki bir çiftlik ile yayla çiftlikleri ve daha yüksek yerlerdeki otlaklar arasında dolaştırılır. Otlaklar özel mülk, komşu ailelerin ortak mülkü ya da bir yerleşim biriminin ortak malı olabileceği gibi, kiralanmış da olabilir. Dağların yüksek kesimlerinde otlatmaya yeterli bitki örtüsünün bulunmasına karşılık, alçak kesimlerde, otlatmanın yanı sıra hayvanlara saman da verilir. Otlakların bulunduğu değişik yükseltilerde çiftçilerin, çobanların ve ailelerinin kısmen ya da toptan göç etmelerine olanak sağlayan köyler ve küçük yerleşim birimleri kurulmuştur.
Birçok dağ vadisinde yeni sanayi dallarının kurulması, pek çok ailenin, dağlardaki yerleşimlerinden ayrılmadan sanayide iş aramasına yol açmıştır. Bunun sonucunda, mevsimlik göçe katılan aile sayısı giderek azalmış ve otlakların çoğu terkedilmiştir. Göçe daha az elverişli otlaklar da gezinti yerlerine dönüştürülmüştür.

Alp gölleri


Alpler’in oluşturduğu büyük dağ kütlesinin çevresinde sıralanmış 11 önemli Avrupa gölü. Olağanüstü doğal güzellikleriyle, önemli yerleşim odakları ve canlı turizm merkezleri olmanın yanı sıra bilimsel açıdan da büyük ilgi toplarlar.
Alp göllerinin çoğu Alp dağ dizisinin yükselmesi sırasında oluşan vadilerde yer alır. Yaklaşık 2 milyon yıl önce, Pleyistosen Bölümün Buzul Çağı içinde bu vadilere taşan buzullar, toprağı oyarak derinleştirdiler; Buzul Çağının sonunda da geride buzultaşları bırakarak çekildiler. Sonraları oyukların suyla dolması ya da buzultaşlarmın su yollarını kapatmasıyla göller oluştu.
Dağ vadilerinde oluşan göller dar, uzun ve genellikle çok derindir. Alpler’den çevrede ki ovalara inen buzullar ise yelpaze biçiminde açıldığından bu yolla oluşan göllerde, uca doğru bir genişleme ya da çatallaşma görülür.
Batıdan doğuya uzanan Alp su bölümü çizgisi bu gölleri kuzey ve güney gölleri olmak üzere iki gruba ayırır. Alp ortamında yer alan güney grubunu, Cenevre Gölü ile Insubria (Kekler döneminde Kuzey İtalya’ ya verilen ad) gölleri olarak bilinen Maggiore, Lugano, Garda ve Como oluşturur. Kuzey gölleri Neuchâtel, Luzern, Zürich, Konstanz, Chiemsee ve Atter ise Alpler’in eteklerinde, hatta bazen daha da uzağındadır.
İsviçre’nin Alp göllerinde ilk bilimsel araştırmaları başlatan F. A. Forel, rüzgârın su yüzeyinde yarattığı salınımları inceledi; göllerdeki fiziksel ve biyolojik süreçlerin karşılıklı etkileşimleri üzerine klasik gözlemler de bulundu. Le Leman (1892-1904) adlı yapıtında ilk kez limnoloji (gölbilim) terimini kullandı.
Doğu Alpler’deki göllerde termoklin olgusu (yazın sıcak yüzey katmanının altında ısının hızla düştüğü bölge) ilk kez Wörth Gölünde incelendi (1891). 1931’de, aym gölde, yapılan gözlemler sonucunda rüzgârdan korunan göllerde kışın toptan su dolaşımının olmadığı keşfedildi. Böylece bu göller, eksik dolaşımlı (meromictic) ayrı bir tür olarak nitelendirildi. Ren Irmağının Konstanz Gölü’ne dökülmesiyle oluşan akıntılar 1926’da araştırıldı. Zürich Gölünde artan çevre kirlenmesi, kimyasal ve biyolojik değişimler üzerinde durulmasını gerektirdi. 20. yüzyılın ikinci yarısında bir dizi kurum, Alp göllerindeki çevre kirlenmesini incelemeye koyuldu.
Alp göllerinin su bileşimi oldukça büyük bir benzerlik gösterir. Göl sularının başlıca eriyik maddesi kalsiyum, daha az ölçüde de, magnezyumla birlikte bulunan bikarbonattır. Bileşim oranı yüzde 96’ya kadar varır. Organik çürüme sonucu oluşan çeşitli miktarlardaki kahverengi humuslu madde, yeşile çalan maviden zeytuni ya da haki-yeşile kadar değişen renk oynamalarına neden olur.
100 yıl öncesine değin, Alp gölleri bitkilerinin hemen hemen tümü besleyici maddeler, özellikle de fosfatlar bakımından yoksuldu. 20. yüzyıl içinde birçok göl, evlerden ve otellerden gelen atık sularla gübrelenmiş oldu. Fosfor oranının yükselmesi, fitoplankton denen alglerin çoğalmasına, dolayısıyla da ötrofikasyon olarak bilinen sürece yol açtı. Fitoplanktonların aşırı çoğalmasıyla su bulanıklaşır ve suya girmek güçleşir. Ölü alglerin giderek daha çok ayrışması sonucunda gölün derin katmanlarındaki oksijen tüketimi de artar. Bu olayın aşırı ölçülere alp tipi çayırlar 42 ulaştığı durumlarda, dibe yakın yaşayan bazı balık türlerinin soyu tükenebilir. Günümüzde, ötrofikasyonu önlemek için iki yöntem kullanılmaktadır. İsviçre’de atık sular mekanik ve biyolojik arıtma yoluyla organik maddelerden arındırılmakta, fosfat ek işlemlerle yok edilmektedir. Almanya’da ise, atık sular göl kıyısı boyunca döşenen borularda toplanmakta, böylece göl suyuna kanşmaları önlenmektedir.

ALP MERALARİ ya da OTLAKLARİ


olarak da bilinir, dağ bitki örtüsü türü. Genellikle ot türü bitkilerden oluşur ve dağların 2.000 m’nin üstündeki, iklim koşullarının orman yetişmesine uygun olmadığı kesimlerinde yer alır. Daha çok çam türü ağaçların oluşturduğu orman katının üst düzeylerinden başlayarak sürekli kar sınırına kadar çıkar. Zaman zaman Alp altı orman katındaki ağaç topluluklarının arasındaki boş alanlara da yayılır. Alp tipi çayır katının üzerinde likenler yetişir.
Alp tipi çayırlar her zaman yeşilliğini korur; yılın önemli bir bölümünde de kar altında kalır. Bu çayırlan oluşturan ot ve çiçek türleri çok çeşitlidir. Bazı kesimlerde bu ot ve çiçeklerden bir ya da birkaçı çoğunluğu oluşturarak kendi adlanyla anılan gruplar meydana getirir. Bu gruplanmadaki başlıca etken yüzey doğasıdır. En iyi çayırlara kalkerli topraklarda rastlanır; bu topraklarda bitki örtüsü hem daha sık, hem de daha çeşitlidir. Silisli kay açlarda yayılan çayırlar daha seyrek ve az çeşitlidir.
Alp tipi çayır bitkileri arasında Alp çiçekleri başta gelir. Bunlar, ilkbahar, yaz ve hatta sonbaharda rengarenk çiçek açarlar. En bilineni İsviçre Apleri’nin simgesi gibi olan edelvays (Leontopodium alpinum) çiçeğidir. Alp çiçeklerinin bazıları çok yükseklere kadar çıkar, taş ve kaya çatlakları arasında, hatta taş yığınları üzerinde yetişir.

kaynak: Ana Britannica
SİLENTİUM EST AURUM

Benzer Konular

28 Ocak 2012 / Misafir Cevaplanmış
20 Aralık 2012 / Kral_Aslan Türkiye Coğrafyası
10 Ekim 2012 / reyan Türkiye Coğrafyası
21 Nisan 2009 / bi quan Taslak Konular
18 Temmuz 2011 / reyan Taslak Konular