Arama

İç Kuvvetler

Bu Konuya Puan Verin:
Güncelleme: 19 Mart 2017 Gösterim: 47.715 Cevap: 3
kan-düserken topraga - avatarı
kan-düserken topraga
Ziyaretçi
28 Temmuz 2007       Mesaj #1
kan-düserken topraga - avatarı
Ziyaretçi
A. DAĞOLUŞUMU HAREKETLERİ (OROJENEZ)
1. Kıvrılma
Sponsorlu Bağlantılar
Akarsular, rüzgârlar ve buzullar gibi dış kuvvetlerin aşındırdığı maddeler, yer kabuğunun büyük çukurluklarında biriktirilir. Bu çukurluklara jeosenklinal adı verilir.
Jeosenklinallerde biriktirilen tortul maddeler, çeşitli yan basınçlara uğrarlarsa kıvrılarak deniz yüzeyine çıkarlar. Böylece yeryüzünün büyük kıvrım dağları oluşmuş olur. Kıvrılma sonucunda yüksekte kalan kesimlere antiklinal, alçakta kalan kesimlere de senklinal denir.

Avrupada Alpler, Asyada Himalayalar, Türkiyede Toros ve Kuzey Anadolu Dağları bu tür hareketlerle meydana gelmişlerdir.
2. Kırılma
Yer kabuğunun eskiden beri kara haline geçmiş, katılaşmış kısımları, yan basınçlara uğradığı zaman bükülüp katlanamazlar. Bu nedenle, bu gibi yerlerde kıvrılmalar yerine kırıklar meydana gelir. Kırıkların iki yanındaki kısım birbirine göre yer değiştirirse, bu özellikteki kırığa fay denir. Kırılma sonucunda yüksekte kalan kesimlere horst, alçakta kalan kesimlere de graben denir.

Türkiyede, en yaygın horst ve graben sistemi Ege Bölgesinde bulunmaktadır.
TÜRKİYE'DEKİ FAY HATLARI

Kuzey Anadolu Fay Hattı (KAF): Saroz Körfezinden başlar, Marmara Denizi, Sapanca Gölü, Adapazarı, Tosya ve Erzincan üzerinden Van Gölü kuzeyine kadar uzanır.
Doğu Anadolu Fay Hattı (DAF): Hatay grabeninden başlar, K. Maraş, Adıyaman, Malatya ve Elazığ ovalarından geçerek Bingöle kadar sokulur.
Batı Anadolu Fay Hattı (BAF): Ege Bölgesinde, kuzeyden güneye doğru uzanan çok sayıdaki fay hatlarından oluşur.
Fay hatları, yer kabuğunun zayıf ve hareket halindeki bölgeleridir. Volkanik sahalar, genç kıvrım dağları ve deprem alanlarının uzanışı fay hatlarıyla paralellik gösterir.
B. KITA OLUŞUMU HAREKETLERİ (EPİROJENEZ)
Kara ve denizlerde düşey doğrultudaki alçalma yükselme hareketlerine epirojenez denir. Başka bir ifade ile, yer kabuğunun geniş alanlı yaylanma hareketleridir.
Farklı yoğunluktaki yer kabuğu parçaları manto üzerinde dengeli bir biçimde dururlar. Bu olaya izostazi, dengeye ise izostatik denge denir. Herhangi bir yerde epirojenez olayının olabilmesi için, izostatik dengenin bozulması gereklidir. İzostatik dengeyi bozan olaylar şunlardır:
İklim değişiklikleri
Yeni bir dağ oluşumu
Engebeli yüksek yerlerin fazla aşınması
Deniz çukurluklarında tortulanmanın fazla olması
İzostatik dengeyi bozan yukarıdaki olaylar sonucu karalar hafiflemekte ve yükselmektedir. Karalar yükselince deniz seviyesi gerilemekte, deniz altındaki alanlar kara haline gelmektedir. Bu şekilde, deniz seviyesinin alçalması olayına regresyon denir.
Karalardaki, lâvlar, birikmeler, buzullaşma, vb. olaylar sonucunda da karaların yükü artmakta ve ağırlaşarak ya da iç kuvvetlerin etkisiyle çökmektedir.
Bu alçalma sonucunda denizler karalara doğru ilerlemekte ve kara parçaları sular altında kalmaktadır. Bu şekilde, deniz seviyesinin yükselmesi olayına da transgresyon adı verilir.
Epirojenik hareketlere örnek olarak, İskandinav Yarımadası ve Kanada verilebilir. Buzul çağında buralarda 1 – 2 km kalınlığında bir buz tabakası vardı. Sonradan buzullar eriyince, karaların üzerindeki yük azaldı ve mağmaya doğru gömülen bu kara parçaları tekrar yükselmeye başladı. Bu yükselme, günümüzde de yavaş yavaş devam etmektedir.
Epirojenik hareketler, Türkiyede de olmaktadır. Anadolu milyonlarca yıldır yükselmekte, buna karşılık Karadeniz ve Doğu Akdeniz havzaları çökmektedir. Buna bağlı olarak, Çukurova Havzası ile Ergene Ovası hızlı bir çökme içine girmişler ve tortulanma alanı olmuşlardır.
C. VOLKANİK HAREKETLER (VOLKANİZMA)
Yerin derinliklerinde bulunan mağmanın, yerkabuğunun zayıf kısımlarından yeryüzüne doğru yükselmesine volkanizma denir.
Katı, sıvı ya da gaz halindeki maddelerin yeryüzüne çıktığı yere volkan ya da yanardağ, bu maddelerin çıkışına da püskürme denir. Püskürdüğü bilinen volkanlar etkin volkanlar, püskürdüğü bilinmeyen volkanlar da sönmüş volkanlar olarak adlandırılır.

Volkanlardan çıkan akışkan maddelere lav, katı maddelere de volkan tüfü (proklastik maddeler) denir. Lavların ve tüflerin yeryüzüne çıkmak için izledikleri yola volkan bacası adı verilir. Yüzeye çıkan lav ve tüfün oluşturduğu yer şekline volkan konisi, koninin tepe kısmındaki çukur kısmına da volkan ağzı (krater) denilmektedir.
Kraterlerin patlamalar ya da çökmelerle genişlemiş şekillerine kaldera denir. Kalderalar kraterlere göre daha dik yamaçlıdırlar ve genişlikleri derinliklerine oranla daha fazladır.
Volkanların şekli ve püskürme özellikleri çıkardıkları maddelere göre değişir. Volkanik etkinlikler bazen yalnızca gaz patlaması şeklindedir. Bu durumda patlama çukurları oluşur. İç Anadoluda Karapınar ve Nevşehir dolaylarında bu tür patlama çukurları yaygındır.
Bu patlama çukurları maar olarak adlandırılır. Maarlar, volkanik faaliyetlerin yeni başladığı veya sona erdiği yerlerde daha çok görülürler.
Türkiyedeki Volkanik Sahalar
Doğu Anadolu Bölgesinde; Büyük Ağrı, Küçük Ağrı, Süphan, Tendürek ve Nemrut dağları
İç Anadolu Bölgesinde; Erciyes, Hasandağı, Melendiz, Karadağ, Karacadağ ve Karapınar çevresi
Güneydoğu Anadolu Bölgesinde; Karacadağ
Kuzeybatı Anadoluda; Köroğlu Dağları
Akdeniz Bölgesinde; Hatay yakınında Hassa çevresi
Ege Bölgesinde; Kula (Manisa) çevresi
D. SEİZMA HAREKETLERİ (DEPREMLER)
Yerkabuğundaki herhangi bir sarsıntının, çevreye doğru yayılan titreşim biçimindeki hareketine deprem denir.
1. Volkanik depremler
Volkanik püskürmeler esnasında görülen ve etki alanları dar olan depremlerdir.
2. Çöküntü (Göçme) depremleri
Kayatuzu, jips, kalker gibi kolay eriyebilen karstik sahalarda, zamanla yer altında büyük boşluklar oluşur. Bu boşlukların üstü bir müddet sonra çökerse sarsıntılar oluşur. Etki alanları en dar olan depremler bunlardır.
3. Tektonik (Dislokasyon) depremler
Yer kabuğunun derinliklerinde basınç ve gerilimler sonucu, katmanların yer değiştirme, oynama ve kırılma gibi hareketlerinin ortaya çıkardığı sarsıntılardır. Etki alanları en geniş olan ve en çok hasara neden olan depremler bunlardır.
Depremin, yerin içinde oluştuğu kısmına iç merkez (hiposantr) denir. Depremin yeryüzüne en kısa yoldan ulaştığı yere de dış merkez (episantr) denir. Deprem bilimi sismoloji, deprem şiddetini ölçen alet de sismograf olarak adlandırılır.
Depremlerin ne kadar kuvvetli olduğunu belirlemek için iki türlü ölçek kullanılır.
Richter (Rihter) ölçeği
Mercalli - Sieberg ölçeği (Şiddet Iskalası)
Mercalli - Sieberg ölçeği sarsıntının yol açtığı zarar ve değişikliklere göre düzenlenmiştir. Richter ölçeği ise, iç merkezde depremle boşalan enerjinin ölçülmesi esasına dayanır. Deprem sırasında boşalan bu enerjiye depremin büyüklüğü (magnitüdü) denir.
Yeryüzündeki en sık ve en şiddetli deprem kuşakları, ana çizgileriyle, genç kıvrımlı dağlar kuşağına ve Dünyanın başlıca kırıklı alanlarına tekabül etmektedir.
Pasifik Okyanusu, Japonya çevresi, Antil Adaları, Doğu Hint Adaları, Akdeniz çevresi ve Amerika kıtalarının batı kesimleri yeryüzünde depremlerin en çok olduğu alanlardır. Buna karşılık, eski jeolojik devirlerde oluşan Doğu Avrupa, Kanada, Sibirya, Grönland Adası, Avustralya ve İskandinav Yarımadasında hemen hemen hiç deprem olmamaktadır.
Türkiyedeki Deprem Alanları

Türkiye nüfusunun % 60'a yakını, faal olan ve zarar verebilen deprem alanları üzerinde yerleşmiştir.
Daha önce görülen Erzurum, Erzincan, Van, Bolu, Çankırı, Tokat, Adapazarı, Kütahya, Burdur, Lice, Bingöl, Dinar, Ceyhan, Gölcük ve Düzce depremlerinin büyük oranda can ve mal kaybına neden olmasında, bu kentlerin fay hatları üzerinde yer almalarının önemli rolü olmuştur.
Konya Ovası, Karaman, Mersin (Taşeli Plâtosu çevresi), Ergene Havzası ve Mardin Eşiği deprem bakımından tehlikesi az olan yerlerdir.
Depremlerden korunmak ve etkisini azaltmak için,
Kırık (fay) hatlarından uzak, sağlam zeminlere yerleşmek,
Mümkün olduğunca ovalarda yerleşmemek,
Depreme dayanıklı binalar inşa etmek,
Halkı, depremde alınacak sivil savunma önlemleri konusunda eğitmek, vb. önlemler gereklidir.
Breath - avatarı
Breath
Ziyaretçi
19 Aralık 2009       Mesaj #2
Breath - avatarı
Ziyaretçi
YERŞEKİLLERİNİN OLUŞUMU

Sponsorlu Bağlantılar
Yer şekilleri iç ve dış kuvvetlerin ortak etkisiyle meydana gelmişlerdir. İç kuvvetler yeryüzü şekillerini oluştururken yapıcıdırlar, dış kuvvetler ise bu şekilleri ortadan kaldırmaya çalışan yıkıcı kuvvetlerdir.

İÇ KUVVETLER
Enerjisini yerin derinliklerinden alan (magmadan) ve yeryüzünün şekillenmesine olumlu yönde etkiye sahip olan kuvvetlerdir.
İç kuvvetlerin oluşturduğu hareketlerin bütününe tektonik hareketler denir.
  • Orojenez
  • Epirojenez
  • Seizma (Depremler)
  • Volkanizma
DAĞ OLUŞUMU (OROJENEZ) HAREKETLERİ

Kıvrım Dağlar (Genç Dağlar)
Dış kuvvetler yeryüzünü aşındırır. Aşındırılan parçalar denizlerde ve deniz kıyılarında birikir. Bu birikim alanlarına jeosenklinal alan denir. Binlerce metre kalınlıktaki bu tortul tabakalar yerkabuğu hareketleri ile yan basınca uğrar ve kıvrılarak su yüzeyine çıkar. Bu kıvrımların yüksek kısımlarına yani sıradağlara "Antiklinal", çanak şeklindeki çukur yerlere ise "Senklinal" denir.

I. Jeolojik Zamanda oluşanlara Eski Kıvrımlar, III. Jeolojik Zamanda oluşanlara ise Genç Kıvrımlar denir.Ülkemizde Yıldız Dağları, K. Anadolu Dağları, Karasu–Aras Dağları ve Toroslar ile Ergene Havzası, İç Anadolu Düzlükleri kıvrılma sonucunda meydana gelmiştir.
Dünya'mız oluşumundan beri üç büyük orojenez, yani dağ oluşumuna sahne olmuştur. I. Jeolojik Zamanda Kaledoniyen dağ oluşumu sırasında İskoçya ve Norveç'teki dağlar, 1. Jeolojik Zamanın sonlarına doğru gerçekleşen dağ oluşum sürecinde Appalaşlar, Urallar ve Orta Ren Dağları, III. Jeolojik Zamandaki son dağ oluşumunda ise Alpler, Andlar, Kayalık Dağları ve Himalayalar ortaya çıkmıştır.

Kırılma İle Dağ Oluşumu
Eski kara parçaları ve eski kıtalar yan basınçlar etkisiyle kırılmayacak şekilde sertse bunlar kırılır. Bu kırık hattına fay denir. İki fay arasında oluşan yükseltilere Horst, çukurlara ise Graben denir.
Ülkemizde Biga, Kaz, Mandra, Yunt, Menteşe, Aydın, Bozdağlar, birer Horst, Menderes Ovaları, Gediz Ovası, Bakırçay ve Hatay çukurluğu birer Grabendir.

Kırık hatları yeryüzünün zayıf yerleri olduğu için deprem, volkanizma ve kaplıcalar bu fay hatları boyunca uzanırlar.
Dünyanın en uzun grabeni Hatay'dan başlayarak güneye doğru Suriye, Lut Gölü, Kızıldeniz'den geçen D. Afrika'ya kadar uzanan çöküntü alanıdır.Dünya üzerindeki başlıca kıvrım dağları III. Zamanda oluşmuş Alp-Himalaya kıvrımları ile Amerika kıtasının batısındaki Kayalık ve And dağlarıdır.
Türkiye'deki dağların büyük bir kısmı III. zamanda Alp-Himalaya kıvrımları ile oluşmuştur. Bunlar kuzeyde Kuzey Anadolu Dağları ve güneyde Toros Dağlarıdır.

Kısacası Orojenez sonucunda; Kıvrım dağları, Horst-Grabenler ve fay hatları oluşmuştur.

KITA OLUŞUMU (EPİROJENEZ) HAREKETLERİ
Geniş yerkabuğu parçalarının yükselmesi ya da çökmesi şeklindeki yer hareketine epirojenez denir.
Bu hareketler sonucunda kara ve deniz dağılışında büyük ölçüde değişebilir. Alçak alanları deniz basar.
  • Deniz ilerlemesi :Transgresyon veya deniz dipleri yükselerek kara haline geçer.
  • Deniz gerilemesi:Regrasyon
Epirojenez de tabakaların durumu bozulmaz.Uzak sahalarda yükselmeler,alçalmalar olur.Epirojenez yerkabuğunun yaylanması olarak ta adlandırılır.Epirojenik hareketler yerkabuğunun izostatik dengesinin bozulması ile meydana gelir.
  • İzostatik denge: Katı haldeki yer kabuğunun sıvı haldeki Manto üzerinde batmadan kalabilmesine denir.
İzostatik Dengeyi Bozan Faktörler
1. Karalarda aşınmanın, denizlerde birikmenin fazla olması,
2. İklim değişmeleri,
3. Dağ oluşumu hareketleri
4. Volkanizma ve Yan basınçlar
Epirojenez yer yüzünü en uzun sürede şekillendiren iç kuvvettir.

Epirojenez sonucunda; Epirojenez yeryüzünü en uzun zaman içinde şekillendiren kuvvettir.
Ülkemizde Karadeniz ve Akdeniz Havzalarının çökmesi, Toroslar,K.Anadolu ve Batı Anadolu dağlarının yükselmesi, Ergene ve Adana havzalarının(Çukurova) tortulanma alanı haline gelerek çökmesi epirojenez sonucudur.
Türkiye 3.zaman sonu 4. zaman başında epirojenik olarak toptan yükselmiştir.
Dünya üzerinde ise İskandinavya yarımadası yükselirken , Almanya ve Hollanda çökmektedir. Deniz ilerlemesinin görüldüğü yerde akarsuyun ağız kısmı deniz suları altında kalır. Akarsuyun enerji potansiyeli azalır ve biriktirme yapar. Deniz gerilesi var ise akarsuyun yatak eğimi artar ve aşındırma gücü artar.Eğer bir yerde akarsu vadisi deniz içinde de devam ediyorsa; deniz ilerlemesinden bahsedilebilir. Kıyı şekilleri yüksekte veya kara içlerinde kalmış ise deniz gerilemesi olmuştur.



Son düzenleyen _EKSELANS_; 14 Şubat 2015 23:53
emirhanyldz - avatarı
emirhanyldz
Ziyaretçi
14 Şubat 2015       Mesaj #3
emirhanyldz - avatarı
Ziyaretçi
İç Kuvvetler Nelerdir?

Yerkabuğu, gerek iç gerekse dış kuvvetlerin etkisiyle sürekli şekil değiştirir. Yeryüzünü biçimlendiren iç kuvvetler, enerjisini yerin derinliklerinden (manto) alır. Genel olarak yerkabuğunun hareket etmesine bağlı olarak oluşan iç kuvvetlerin, yeryüzünün şekillendirilmesinde yapıcı etkisi vardır.


Yerkabuğunun hareket etmesinin nedenleriyle ilgili olarak, çeşitli teoriler ileri sürülmüştür. Bu teorilerden en önemlisi ve bugün geçerli olanı, 1950 yılında ortaya atılan, Levha (Plaka) Tektoniği Teorisi'dir. 1915'te Alfred Wegener'in ortaya attığı Kıtaların Kayması Teorisi'nin geliştirilmesiyle ortaya atılan bu teoriye göre:


Yerkabuğu iç içe geçmiş parçalardan oluşur. Bu parçalara levha ya da plaka adı verilir.


Levhaların sınırları, kıtaların sınırlarıyla son bulmaz. Okyanus ve denizlerin altında da devam eder.

Levhaların sınırlarını, fay hatları (yerkabuğundaki kırık hatları), derin deniz çukurları ve yüksek sıradağlar oluşturur.


ic kuvvetler
İç Kuvvetler

Çeşitli büyüklükteki bu levhalar, sıvı olan manto üzerinde adeta yüzer bir durumdadır.

Manto, erimiş kayalardan oluşan sıvı haldeki mağmadan oluşur. Mağmanın hareket etmesi, levhaların da hareket etmesine neden olur.

Mantodaki akımların nedeni şöyle açıklanabilir:

Mağmadaki radyoaktif maddelerin parçalanmasıyla (termonükleer reaksiyon) yüksek miktarda ısı enerjisi açığa çıkar. Bu enerjinin etkisiyle ısınan mağma dikey yönde yükselir. Mağmadaki bu akımlara konveksiyonel akımlar denir.

Mantodaki akımların çeşitli yönlere doğru hareket etmesiyle, üzerindeki yerkabuğu da hareket eder. Yerkabuğunda meydana gelen bu hareketlere tektonik hareketler denir.

Tektonik hareketler sonucunda yerkabuğunda kıvrılmalar, kırılmalar, alçalma ve yükselmeler, titreşimler ve püskürmeler meydana gelir. Bu olaylar iç kuvvetlerin etkisiyle oluşur.

Yer Kabuğunun Yapısı
Dünya iç kısmı, kalınlıkları ve yoğunlukları farklı, iç içe kürelerden oluşur. Bu yer tabakaları yeryüzünden başlayarak; yerkabuğu, manto ve çekirdektir. Yerkabuğuna litosfer (taşküre) denir. Yerkabuğunun ortalama kalınlığı karalarda daha fazla (35 km). Okyanuslarla daha azdır (8 - 10 km). Yerkabuğundan derinlere inildikçe, sıcaklık her 33 metrede 1°C artar.

Derinlere doğru sıcaklığın artmasının nedeni; Dünya'nın ekseni etrafında dönmesi sonucunda soğuma sınırı yer kabuğunun yüzeyinden başlamasıdır.

Yerkabuğu, bileşimi ve yoğunluğu farklı olan iki bölümden oluşur.


SİAL: Yerkabuğunun üst tabakasıdır.
  • Yapısında daha çok silisyum ve alüminyum bulunduğu için Sial denir.
  • Kalınlığı dağların bulunduğu yerlerde fazla, deniz ve okyanuslarda azdır.
  • Ortalama yoğunluğu 2,7 g/cm3'tür.
SİMA: Sial'in altında yer alır. Yapısında silisyum ve magnezyum bulunduğu için Sima denir.
  • Deniz ve okyanusların altında daha kalın, dağların altında incedir,
  • Yoğunluğu ortalama 3 g/m3’tür.

KAYAÇLAR VE LEVHA HAREKETLERİ
Yerkabuğunun temel malzemesi olan kayaçlar (taş, kaya) çeşitli minerallerin (silis, feldispat, mika, demir, pirit, jips gibi) bir araya gelmesiyle oluşmuş katı cisimlerdir. Kayaçlar çok eski zamanlardan beri insanlar tarafından çeşitli araç ve gereçlerin yapımında kullanılmıştır. Kayaçlar oluşum kökenlerine göre üç gruba ayrılır.

Püskürük Kayaçlar
Yer'in iç kısımlarında bulunan ve mağma denilen erimiş ve kızgın maddelerin taşküre (litosfer) içine sokularak ya da kırıklardan, volkanlardan yeryüzüne çıkarak katılaşması ile oluşurlar. Tabakalaşma özelliği görülmez. Kristalli yapıları belirgindir. Aşınmaya karşı dayanaklı olurlar.

a) İç Püskürük Kayaçlar: Özellikle dağ oluşum hareketleri sırasında manto malzemesinin dağ kuşaklarına sokularak katılaşması ile oluşurlar.

Yeryüzüne çıkmadan oluşurlar. Kristalli yapıları belirgindir. İri kristalli olurlar. Bunlara Granit, Siyenit, Diyorit ve Gabro örnektir.

b) Dış püskürük kayaçlar: Magmanın yeryüzüne yükselmesi ve soğuyarak katılaşması ile oluşur. Yeryüzüne kadar ulaşarak yayılan mağma malzemesi bazen lav halinde bazen de kum ve daha iri parçalar halinde otur. Bir hamur içerisine serpilmiş kristal yapıdadırlar. Aşınmaya karşı iç püskürüklere göre daha az dayanıklı olur. Bunlara Andezit, Bazalt, Trakit, Tüf örnektir.

Tortul Kayaçlar
Dış kuvvetlerle kayalar fiziksel ve kimyasal yollarla parçalanır ve ayrışırlar. Bunun sonucunda oluşan çeşitli boyuttaki malzemeler ile eriyik halde taşınan maddeler deniz ve göl çukurlukları ile akarsu yataklarında birikirler. Bu şekilde oluşan taşlardır. Tortullar oluşumlarına göre, üç gruba ayrılır.

a) Fiziksel (Mekanik, taneli) Tortullar: Kayaların ayrışma veya ufalanması sonucunda oluşan kil, kum ve çakıllar akarsu, rüzgar, dalga, buzul etkisiyle taşınarak çukur yerlerde birikirler. Bazen bu malzemeler demirli, kireçli veya silisli bir çimento ile birleşerek taşlaşır. Bunlar kil taşı, kum taşı, çakıl taşı. (konglomera) breş gibi.

b) Kimyasal Tortullar: Suda erimiş halde taşınan maddeler sığ su ortamlarında suların buharlaşması ile çökmeye uğrarlar. Örneğin; sularda eriyik halde bulunan bikarbonatlar suların buharlaştığı, adamlarda traverten halinde çökelirler. Sıcak iklimlerde kapalı havzalarda suların buharlaşması ile ilk önce jips ve kaya tuzu oluşur. Göl ve denizlerde ise, kireçlerin killerle birlikte çökelmesi sonucunda kireçtaşı (kalker) oluşur.

c) Organik Tortullar: Sularda yaşayan bitki ve hayvanların çukur alanlarda birikmesi ile organik tortul kayalar oluşur. Özellikle sığ olan göllerde biriken bitki artıklarının üstü killi, kumlu malzemelerle kaplanır. Bunların basınç altında yavaş yavaş yanması sonucunda da kömürler oluşur.

Turba, taş kömürü, linyit, antrasit, petrol, tebeşir, mercan kalkeri, organik tortullara örnektir.

İçinde en çok fosil bulunan taşlar organikler aşınmaya karşı en dayanıklı olanlar iç püskürükler, en az dayanıklı olanlar da kimyasal tortullardır.

Metamorfik Kayaçlar
Püskürük veya tortul kayaçların yüksek sıcaklık ve basınç etkisiyle değişime uğraması sonucunda oluşurlar. Bu olay tortul kayaçların özelliklerini değiştirir. Eskiden kristalli olmayan tortullar kristalli yapı kazanırlar. Başkalaşım kayaları kristalli yapıları ile püskürük kayaçlara benzer. Fakat aynı zamanda tabakalı görünüşleri ile de tortullara benzer.

Kayaçların Yeryüzü Şekilleri Üzerindeki Etkileri
Granit gibi iri taneli püskürük kayalar üzerinde günlük sıcaklık farklarının şiddetli olduğu yüksek dağlarda sivri ve iğne gibi uçlu tepeler oluşur. Kayaçlardaki çatlakların sıcaklığı ve derinliğine göre oluşan blokların şekil ve büyüklüğü de farklıdır. Bazen kale duvarları gibi üst üste yığılmış biçimde görünürler.

Bazen de kayalar dik satanlar halini almıştır. örneğin İç Anadolu'da Sivrihisar kayalıkları bu şekildedir. Kum taşları genellikle sarp diklikler oluşturur. Bu dikliklerin üst kısımları düzleşmiştir. Killer geçirimsiz kayaçlardır. Bu nedenle yüksek tepeler oluşturamazlar. Aşınmaya karşı dayanıksız olurlar. Kalker ve bazaltlar sarp diklikler oluştururlar. Bu yüzden sular derinlere sızar, yüzeyleri kurudur. Kalkerler üzerinde karstik şekiller (Dolin, uvala, polye gibi) oluşur.

Yer kabuğunun yapısı ve geçirdiği evreler ile yer altı zenginlikleri arasında sıkı ilişki vardır.

Krom, kurşun, pirit, manganez gibi madenler volkanik olaylar sonucu oluşmuştur.

Elmas volkanik patlamaların olduğu çukurlarda bulunur. Uranyum eski kıta çekirdeklerinde bulunur. Taş kömürü 1. zaman arazilerinde bulunurken, linyit ve petrol 3. zaman arazilerinde bulunur.

Levha Hareketlerinin Etkileri

Karalar ve okyanus çanakları mantodaki konveksiyon akımları etkisiyle yatay yönde hareket edip birbirine yaklaşan plakların arasında yükselen tortullardan dağlar oluşurken, çeşitli dış güçler atmosferdeki genel hava dolaşımın etkisiyle bu oluşan dağları aşındırıp alçaltmaktadır. Böylece doğal denge kurulmaktadır.

Yer kabuğu birbirinden kırıklarla ayrılmış parçalar halindedir. Bu parçalara plaka (levha) denir. Okyanus tabanlarını oluşturan plakalar derinden yükselen maddelerin basıncı altında bazı yerlerde kırılarak parçalanmakta ve yeni plakalara ayrılmaktadır. Bu şekilde oluşan yeni okyanusal plakalar daha yoğun ve daha ağırdır. Bu nedenle yerçekimine bağlı olarak kıtaların kenarındaki derin deniz çukurluklarına doğru yer değiştirmekte ve buralarda daha hafif olan kıtasal plakaları altına doğru dalmaktadır. Bu olaylar sonucunda okyanus tabanları giderek genişlemektedır.

Konveksiyonal akımların yükselici bölümleri yeryüzüne ulaşınca birbirinden uzaklaşma başlamakta ve üzerindeki kabuk parçalarını iki tarafa sürüklemektedır. Böylece kabukta uzaklaşan kuşaklarda büyük bir yarık meydana gelmektedir. Böyle yarıklardan çıkan magma büyük volkanları oluşturmaktadır.

İç kuvvetler dört ana grupta toplanır.
Dağ oluşumu (Orojenez)
Kıta oluşumu (Epirojenez)
Volkanizma
Depremler

Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
19 Mart 2017       Mesaj #4
Avatarı yok
Yasaklı

Kraterler ve Krater İçindeki Halka Şekilli Tepecikler!


Ad:  krater.jpg
Gösterim: 737
Boyut:  88.3 KB
Dinozorların yok olmasına neden olan göktaşının sebep olduğu Chicxulub Krateri’nin içinde bulunan halka şeklindeki tepeciklerin nasıl oluştuğu anlaşıldı. Göktaşları kayaç yapısındaki gök cisimlerinin yüzey şekillerinin geçirdiği değişimde önemli role sahip. Göktaşının büyüklüğüne göre oluşan kraterlerin büyüklüğü ve şekli değişiyor. Küçük göktaşları genellikle çanak şeklinde kraterlerin oluşmasına sebep oluyor. Daha büyük göktaşlarının kraterlerinin morfolojik özellikleri ise daha farklı. Bu nedenle kompleks kraterler olarak isimlendiriliyorlar. Kompleks kraterlerin merkezinde bir yükselti ya da kraterin dış hattının içinde halka şeklinde tepecikler bulunabiliyor.

Ay’ın, Mars’ın ve Merkür’ün yüzeyinde halka şeklinde tepeciklere sahip kraterlerin bulunduğu biliniyor. Bu tür kraterlerin Dünya’daki bilinen tek örneği ise Chicxulub Krateri. Kraterlerin içinde bulunan halka şeklindeki tepeciklerin nasıl oluştuğuna dair farklı fikirler vardı. Yayımlanan araştırmada ise bilim insanları, Chicxulub Krateri’nden aldıkları örnekleri analiz ederek bu tür kraterlerin nasıl oluştuğuna dair ayrıntılı bir açıklama ortaya koydu.

Chicxulub Krateri dünyanın en büyük kraterlerinden biri. Yaklaşık 66 milyon yaşında olan Chicxulub Krateri’nin dinozorların yok olmasına neden olan göktaşının etkisiyle oluştuğu düşünülüyor. Chicxulub Krateri, Meksika’daki Yucatan Yarımadası’nda bulunuyor. Çapı yaklaşık 180 km olan krater, yaklaşık 1 km kalınlığındaki birikinti tabakasının altında gömülü halde. Kraterin büyük kısmı ise denizin altında.

Yapılan bu son araştırmada bilim insanları deniz altında sondaj yaparak kraterin içinde oluşan tepeciklerden örnekler aldı. Deniz tabanının 618 m altında tepeciklerin en yüksek noktasına ulaşıldı. Alınan örneklerin bileşimi ise hayli şaşırtıcıydı. Çünkü bu yükseltilerin yapısında yerin derinliklerinde bulunan kayaç türlerine rastlandı. Bu veriler halka şeklindeki tepeciklerin nasıl oluştuğuyla ilgili araştırmacılara önemli bilgiler verdi.

Ad:  dalga.jpg
Gösterim: 744
Boyut:  92.6 KB
Suya düşen bir taşın suyun yüzeyinde oluşturduğu şekiller de kompleks kraterlerin nasıl oluştuğunun anlaşılmasına yardımcı olabilir. Buna göre göktaşları yeryüzüne çarptığında kabuk katmanın üst kısmındaki materyallerin parçalanarak etrafa dağılmasına ve bir çukur oluşmasına neden oluyor. Daha derinlerdeki kayaçlar ise çarpmanın şiddeti ile eriyor ve akışkan hale geliyor. Daha sonra bu maddeler bir araya gelerek çukurun merkezinde yükselti oluşturuyor.

Krater büyüdükçe merkezdeki tepeciğin yüksekliği artıyor. Bu durumda yükselti çökerek etrafında halka şeklinde tepeciklerin oluşmasına neden oluyor ve bu süreçler dakikalar içinde gerçekleşiyor. Bu, daha önce kraterlerin içinde bulunan halka şeklindeki tepeciklerin nasıl oluştuğunu açıklamaya çalışan kuramlardan biriydi. Alınan örneklerden elde edilen veriler sayesinde de doğrulanmış oldu.

Kaynak: Science

Benzer Konular

30 Haziran 2011 / Misafir Soru-Cevap
17 Eylül 2006 / Mystic@L Coğrafya
16 Ocak 2018 / Misafir Fizik