
Ziyaretçi
ABAKAN KAN: (Türk). Altaylılar’da önemli yer ruhlarından biridir. Abakan nehrinin hükümdarıdır. Diğer bir adı da Mordo Kan‘dır. Teles Gölü’nün doğusunda Abakan Nehri’nin kaynağında oturduğuna inanılırdı. Orada yağmur tanrısı olarak da tapınılırdı. Bkz. Türk Dini.
ABAKAN: (Türk). Yenisey kıyılarında yaşayan Türk boyu Abakanlar’ın inançları, Hıristiyan görünümünde şamanik ögeler taşımaktadır. Ölülerine elbise giydirip tahta sandıklara koyarlar. Mezara ölünün giyecekleri ve atının eğeri konulur. Ölünün gömülmesinin üç, yirmi, kırk ve yüzüncü günlerinde çeşitli tören ve ziyafetler düzenlerler. Kırkıncı gün törenlerinde ölünün atı kesilir, eti yenir, başı da bir mızrağa geçirilerek mezarın başına dikilir. Bkz. Türk Dini.
ABAKİ: (Türk). Türk halk inançlarında yer alan ve nazardan korunmak için meyve ve sebze bahçelerine dikilen korkuluk.
ABAN CAŞAN: (Zerdüştlük). Zerdüştlük inancına göre sulara hükmeden yazata, Aban onuruna düzenlenen bir festival. Bu festivalde insanlar deniz ve nehir kıyılarına giderek, suların hükümdarına, Aban’a dua ederler. Bkz. Zerdüştlük, Yazata, Aban, Zerdüştilik.
ABAN GAB: Bkz: Aban.
ABAN GÜNÜ: (İran). Zerdüşt takviminde her ayın onuncu gününe verilen isim. Bkz. Aban, Zerdüştlük.
ABAN: (İran). Āpō.Aban Gab. Zerdüşt dininde güneşin akrep burcunda bulunduğu sıralardaki ayın adı. Ekim ayına tekabül etmektedir. Aban bir meleğinde adıdır. Bu melek demir madeninin koruyucusu sayılır. Aban ayında ve Aban günün de meydana gelen işlerin onun elinde bulunduğuna inanılırdı Güneş yılının sekizinci ayında gerçekleşecek bütün olayları saptayıp ve yönettiğine inanılmaktaydı. Başka bir düşüncede ise bu meleğe Ahura’nın eşi olarak bakılmaktadır. Mart ayının onuncu gününe de Aban-gab denir ve o günün, yağmur yağarsa erkekler, yağmazsa kadınlar için uğurlu bir gün olacağına inanılırdı. Bu meleğe diğer verilen ünvanda ‘suların hükümdarı’dır. Bkz. Ahura Mazda, Zerdüştlük, Aban Günü..
ABANA: (Hırıstiyan). Anti Libanus’tan yükselen Şam (Damascus) boyunca akan ve Meadow göllerinde gözden kaybolan bir nehir. Onunla ilgili bilgi sadece İncil’de Naaman’ın sözlerinde bulunur (II K, 5; 12), ‘İsrail’in tüm sularından daha iyi olan, Şam’ın nehirleri Abana ve Pharpar değil mi ? ‘. Nahr Barada olarak da bilinir. Bkz. Amana.
ABANDONMENT: (Hıristiyan). Kendini terk. Tanrı’nın iradesine uyarak tanrı ile ruhun birliğinin ilk aşamasını beyan etmek için yazılmış zahitlik ile ilgili mistisizme ait kitapların araştırmacıları tarafından kullanılan bir kavramdır. Tanrı’ya yaklaşmanın yolunda ilk adım olarak tanımlanır. Ruhları O’na döndürmek için tanrı tarafından izin verilen sınavları ve ıstırapları kabul ederek kişinin geçtiği temizlenmeyi ima eder. Ayrıca, tanrıyı aramak için doğal teselliler bırakıldığında ruhun üzerine gelen perişanlığı ima eder. Bazılarına göre, bu St. John tarafından tanımlanan ‘karanlık geceye’ eşdeğerdir veya ışıksız, bir çok belirsizliklerin, risklerin ve tehlikelerin ortasındaki acı çekme halinde ruhun karanlığına eşdeğerdir. Bu kavram sadece tüm kişisel çabayı değil yardım edilemeyen kaderci güdü ile kötü kabul etmek için arzuları ve eğilimleri içermeyen ruhun dinginlik durumunu ifade etmek için kullanılır. Bkz. St. John, Araf, Arınma, Hıristiyanlık.
ABÂPÛŞ: (İslamiyet). Abadan yapılmış giysi ve tarikata bağlı dervişe verilen isim. Bkz. Derviş, Alevilik, Bektaşilik.
ABARA: (Hatti, Luvi). Konya civarında eski adı Hubistra olan Hubesna kentinde bulunan yazıtlarda adı geçen ve eskiden Hatti veya Luvi’lere ait olan kentlerden Samuha’nın tanrıçası.
ABARİM: (Yahudi). İbranca öbür tarafta anlamıında. Har ha’abharim, Hare ha’abharim. Septuagint’ta Abarim, Abarim dağı, Abarim’in dağları. Ürdün’de bir dağ sırası, kuzeyde Nebo Dağından, güneyde Arap çölüne dek uzanır. Kitabı Mukaddes’in Latincesi (Deuteronomy, 32: 49) etimolojik anlamını ‘geçitler’ olarak verir. Kuzey bölümü Phasga (veya Pisgah) olarak adlandırılır ve Phasga’nın en yüksek zirvesi Nebo Dağı idi. Balaam İsrail’i Phasga Dağı’nın tepesinden ikinci kez kutsadı (Sayılar, 23: 14); buradan Musa Arz-ı Mev’ud’u gördü, burada öldü ve Jeremias Ahit Sandığı’nı burada sakladı (II Makabiler; 2: 4-5). İncile; Moabite platosunun kıyısına verilen bir terim. Onun en ünlü burnundan, Nebo Dağı ve Judea’nın batı bölümü açıkça görünebilir. Hahamlara ait literatürde; Midrash bu dağın dört ismi olduğunu beyan ediyor: Abarim, Hor, Nebo ve Pisgah’ın Tepeleri. Bu, dağın dört bitişik krallığın sınırında olduğu ifade edilir. Hepsi Filistin’de bir paya sahip olmaktan gurur duyduğu için, her biri dağın kendilerine ait oarak bakarlar ve dağa kendilerine göre bir isim verirler. İsrailoğular’ından Rubil (Ruben) kabilesi bu bölgede yaşamıştır. Bkz: Balaam, Septuagint.
ABARİMON: (Hint). Hint mitolojilerinde adı geçen ve Himalaya dağında yaşadıklarına inanılan insanlar. Ayaklarının arkaya dönük olduğu inanılırdı. Ayaklarının arkaya dönük olmasından dolayı yürüyemeyecekleri düşünülmesine rağmen çok hızlı koştuklarına da inanılırmış. Bkz. Hinduizm.
ABARİS: (Yunan). İskit yalı Hyperborelerden Apollon rahibi. Mitlere göre tanrı, ona kahinlikte öğretmişti. Hiç yemek yemeden yaşar, Apollon’un attığı altın bir oka biner, dünyayı dolaşırmış. Yeni Platoncular da Abaris’e inanmışlar ve saygı göstermişlerdir. Bkz. Apollon, Hyperboreler, Yeni Platoncular, Yunan Dini.
ABARTA: (Kelt). Bir İrlanda/Kelt tanrısı, Tuatha Dé Danann’ın bir üyesi. Bkz. Tuatha Dé Danann, Kelt Dini.
ABAS: (Yunan). Yunan mitlerin de isimleri geçen bir kişi. Birbirlerinden ayırt edilemeyen üç tane Abas vardır. İlki en eskisi olan, İlyada‘da adı geçen Euboia halkı Abantisler’e adını veren Abasdır. Bu Abas Khalkis yakınlarındaki bir kaynağın tanrıçası Nympha Arethousa’a (Arethusa) ile Poseidon‘un oğlu olarak bilinir. Daha sonraya ait bir Atina versiyonunda Abas’ın Erethkheus’un oğlu Metion’un soyundan geldiği belirtilir. Bu Abas‘ın Khalkodon ve Kanethos adlarında iki oğlu vardır. En ünlü Abas, Lygkeus’lu Hypermestra’nın oğlu ve Argoa kralıdır. Bazılarına göre de, o Phocis’teki Abae’nin kurucusudur. Diomedes’in arkadaşı. Afrodit’e karşı gururu olan nedeni ile tanrıça tarafından bir kuğuya dönüştürüldüğü Yunan mitlerinde geçmektedir. Perseusun bir arkadaşı. Aeneas’ın biri Truvalı ve biri Etrüsk olan iki arkadaşının isimleri. Abas, Perseus’un soyunun atasıdır. Abas’ın, Aglaia’dan Akrisios ve Protos adlarında ikız oğulları ve İdomene adında bir kızı olduğu da söylenir. İdomene, Amythaon’la evlendi. Lyrkos bir adında gayrı meşru oğlu olduğu da söylenir. Lyrkos, Peoponisos’da Lyrkeia bölgesine adını vermiştir. Bir diğer Abas’da Melampous’un oğlu, Mythaoun’un torunu ve Argon kralı Abas’ın torununun oğludur. Talaos’un karısı ve Adrastos’un annesi Lyksimakhe’nin büyükbabasının niteliklerini taşıyan kahin İdmon’un ve Koiranos’un babasının bu Abas olduğu söylenir. Bkz. Arethusa, Afrodit, Nympha, Perseus, Poseidon, Yunan Dini.
ABASI OİBONO: (Türk). Yakut şamanlarının elbiselerinde, yer altına yolculuk yapabilmeleri için ‘ruhların deliği’de denilen ‘yer deliği’ simgesi. Bkz. Şaman, Şamanlık.
ABASI OYUN: Bkz. Ak şaman.
ABASI: (Türk). Abassy-uola. Abaahı. Yakut Türklerin’de kötü ruhlara verilen ad. Ölü ruhlarıdır. Eliade’ye göre Abassı’lar Yakut Şamanlık’da ikinci dereceden rol oynayan ruhlardır. İnanca göre oğlan veya kız Abassı’lar gençleri uyutur, rüyalarına girer ve onlarla sevişirlermiş. Abassılar’ın ziyaret ettikleri karşı cinse artık ilgi duymazlarmış. Abassı’ları rüyalarında gören şamanlar onunla cinsel ilişkiye girerse o gün bir hastaya çağrılacağından ve onu iyileştireceğinden emin olarak uyanır. Abassı’yı kanlar içinde ve hastanın ruhunu yutarken görürse, hastanın fazla yaşamayacağını anlar, ertesi gün hastayı tedavi etmek için çağrıldığında bu görevden kaçınmak için elinden geleni yapar. Bu ruhun yemeği insan vücudu, böcek, leş gibi kokan şeylerden ibarettir. İnsanlar korunmak için kurban verirler. Böylece can karşılığında can vermiş olurlar. Diğer Türk topluluklarında da buna benzer ruhların yerini Albastılar alır. Eski inançlarında Yakutlar bir insanın ömrünün en fazla yetmiş yıl düşünürlerdi. Daha evvel ölüm gerçekleşirse bunu Abaası’ya veya Şamanlara bağlarlardı. Kopuz sesine düşkün olan bu ruhlar arka arkaya yürürlerdi. Yeraltına bağlı değişen huylu varlıklardan olduklarından yeryüzünden gelenleri görmezlerdi. Kendileri de yeryüzüne çıktıklarında görünmez olurlar, sadece büyücüler görebilirdi. Geleceğin şamanlarının manevi ataları sayılırlar. Bir Yakut mitolojisine göre Büyük Abaası’nın, oğlunun kemiklerini beşikde toplayarak tekrar dirilttiğinden söz edilir. Bu varlıklar kökenlerine öre diğer ruhlardan farklılaşır ve zıt bir kutupta değerlendirilirler. Bkz. Şaman, Şamanlık, Albastı, Türk Dini.
ABASO: (Afrika). Twi dilini kullanan Afrika toplumlarından Asantlar’da özel tanrıardandır. Asantlar bunlara büyük saygı duyarlar. Kandan ve diğer maddelerden doayı kararmış taburelerle bu tanrıyı yardıma çağırırlar.
ABASOMLAR: (Afrika). Afrika toplumlarından Asantlar’da özel tanrılardandır. Asantlar bunlara büyük saygı duyarlar. Kandan ve diğer maddelerden dolayı kararmış taburelerle bu tanrıları yardıma çağırırlar.
ABASSİ ABUMO: (Afrika). Afrika kabilelerinden İbibosların tanrılarından Tonnant’ın şerefine düzenledikleri ve düzenli olarak insan kurban ettikleri şölen. Eliade’ye göre de tanrının ismidir. Bu tanrıya insan kurbanı sunarlar diye ifade eder. Bkz. Tonnant.
ABASSİ AJUNO: (Türk). Yakutlarda kötü ruhlarla ilişkiye geçen şamanlara verilen isim. Bkz. Şamanlık.
ABASSİ YSYAKH: (Türk). Abası Isıah. Yakut Türkleri arasında sonbaharda yapılan şenlik. Açık havada, akşam yapılır. Kara ruhlara özelikle de onların başkanı olduğuna inanılan Ulu Toyon’a hasredilir. Bu bayramın yöneticisi dokuz erkek şamanla dokuz kadın şamandır. Bu şenlikde beyazlar giyinmiş, beyaz bir ata binmiş [aiy-tuola(iyi ruh)] denen bahar kötü ruh Abassy-uola (kış) ile döğüşür. Canlandırma ayinidir. Bkz. Türk Dini, Ayıı Isıah.
ABASSİ: (Afrika). Afrika, Nijerya kabilelerinden Efik’in yaratıcı tanrısı, tüm insanlığın tanrısı ve babası. Abassi Dünya üzerinde bir insan çiftinin yerleşmesine izin vermek için karısı Atai’den talimat aldı, ancak, bilgelikte Abassi’ye üstün olabilecekleri endişesi ile üremelerini ve çalışmalarını yasakladı. Bir süre için insanlar bu kurala itaat ettiler, ama en sonunda çalışmaya başladılar ve çocuklara sahip oldular. Bu nedenle Atai adam ile karısını saptırdı ve çocukları arasında kavga ve uyuşmazlıklara neden oldu. Onların iki çocuğu vardı ve çocuklar büyüdüklerinde cenneti terketmek ve dünyaya yerleşmek istediler. Abassi, çocuklarının daha sonra onlara saldırabilecek savaşçı insanların ortaya çıkmasına neden olmalarından korktu ama Atai çocukların asla çiftleşmemesini, çalışmamasını ve yemek yemek için cennete geri dönmelerini sağlayarak çocukların ayrılması ve dünyada yaşaması için Abassi’yi ikna etti. Bu düzenleme bir süre işe yaradı, ancak sonra çocuklar saban sürmeye, ekip biçmeye, hasat toplamaya ve seks yapmaya başladılar ve kısa zamanda dünya onların soyundan gelen kimseler ile dolmaya başladı. Atai onlara ölüm ve tartışmayı vererek bu problemi çözdü. En eski anne babalar hemen öldü ve onların soyu o zamandan beri kavga etmekte ve ölümle karşılaşmaktadır. Abassi ve Atai‘ye gelince onlar insanlıktan o kadar tiksiniyorlardı ki, insanlığa hiç aldırmadan cennette uzak ve yalnız yaşadılar.
ABASSY- UOLA: Bkz. Abası.
ABATHUR: (İran). Abatur. İran mitolojisinde, ölümün yargıcı olarak rol oynayan bir yaratık. Adı, ‘terazisi olan’ anlamına gelir. Dönen ruhları ve onların eylemlerini tartar ve buna göre onların cennete mi yoksa alt dünyaya mı (yer altı/suçlular dünyası) gönderileceğini belirler. Güney Irak’ın ve güneybatı İran’ın kadim insanları arasında, Abathur ‘üçüncü hayat’ın canlı simgesidir.
ABATON: (Mısır). Bigge Adasında bir Osiris tapınağının Yunanca adı. Erişilmez anlamındadır. Bkz. Osiris.
ABATUR: (Sabi, İran). Abathur. Bhaq-ziva. İran mitolojisinde, ölümün yargıcı olarak rol oynayan bir yaratık. Adı, ‘terazisi olan’ anlamına gelir. Ruhları ve ruhların yaptıklarını tartar ve buna göre onların cennete mi yoksa alt dünyaya mı (yer altı/suçlular dünyası) gönderileceğini belirler. Sabiilik’te yüce tanrıdan düşüşün ve yaratılışın bir safhasını oluşturan üçüncü hayatın kişileştirilmiş hali; bir Demiurg; düşmüş bir ışık ruhu; Demiurg Ptahıl’in babası. Kıyamet sonrası diğer düşmüş ışık ruhları gibi Hibil Ziva tarafından vaftiz edilerek temizleneceğine ve tekrar ışık alemine kabul edileceğine inanılır. Sabii inancına göre ölümle dünyadan ayrılan ruhlar, gezegensel gözetleme evlerini geçtikten sonra Abatur’un terazisinde sevap ve günah açısından tartılırlar. Bkz. Demiurg, Hibil Ziva, Ptahil, Sabiilik.
ABAÜ’L AHVAL: (İslam). Hal Babaları. İslam mistisizmine göre sahip oldukları hallere hakim olan, hal sahibi olduklarını başkalarına hissettirmeyen, halin tesiryle dengelerini ve her zamanki davranışlarını değiştirmeyen salikler. Abaü’l Ahval’den olanlar temkin sahibidirler. Bkz. Temkin, Telvin, Ebnaü’l- ahval.
ABBA AMONA: (Yahudi). Aramca; Baba, Kabala’daki en yüce ilahi çift. Bkz. Kabala.
ABBA ILA’AH: (Kabala). Yahudi mistisizmi Kabala’ya göre Chocmah Sephira’sından gelişen iki ana suretin daha yüksek olanı. Bkz. Kabala.
ABBA: (Çin, Yahudi). Çin de yakın dönemlere kadar Seu-çuan eyaletinin batısında ve kuzeyinde yaşayan K’ianglar’ın inançlarında taptıkları maymun ataları. Abba (baba) mu-la (gök) Sei (tanrı) adı verilen bu tanrısal ata akciğerleri, karaciğerleri, bağırsakları, dudakları ve tırnaklarıyla birlikte beyaz bir kağıda sarılmış kafatasıyla temsil edilir ve ona ‘Yaşlı efendi-ata’ diye hitap edilir. Aramca (Aramice) ‘baba’ anlamında. Yahudi ve Hıristiyan literatüründe yer alan bazı dualarda tanrıya yönelik bir hitaptır (M. 14: 36; R. 8: 15); Hıristiyan doğu kiliselerinde piskoposlara, patriklere veya manastır başkanlarına verilen ünvan.
ABBAHU: (Yahudi). M. S. 3. yy’da Eretz Y‘israel’de yaşamış 3. nesilden bir Amora ve Sezerya’daki din akademisinin (şura’nın) başkanı. Yahudi cemaatini Roma’lı yetkililer önünde Yunanca bilgisi ile temsil etmiştir. Yohannan ben Nappaha’nın öğrencisiydi ve zamanında Yeruşalayim (Kudüs) Talmud’u Nezikin faslının iki üç bölümü tamamlanmıştır. Bkz. Amora, Nappaha, Yeruşalayim Talmudu, Yahudilik.
ABBAS B.UBADE EL- ENSARİ: (Nusayrilik). Nusayriler’in ilk nakiplerinden. Bkz. Nusayrilik, Nakip.
ABBAS: (İslam). İslam peygamberinin amcası, Abdülmuttalib’in oğlu. Müslüman olduğu fakat Peygamber’in isteği doğrultusunda müslümanlığını açığa vurmadan Mekke’de kaldığı söylenir. Müslümanların Mekke üzerine yürümeleri üzerine gelerek Peygamber’e katılmıştır. Mekke’nin fethi sonrası kendisine Sikayet görevi verilmiştir. Bkz. İslamiyet, Hz. Muhammed, Mekke, Sikayet.
ABBASİLER: (İslamiyet). 750-1258. Emevilerden sonra İslam devletinin başına geçen halife hanedan. Hanedan adını, Peygamber‘in amcası Abbas bin Abdülmuttalip’ten alır. Bkz. Emeviler, Halife, Halifelik.
ABBASİYAN: (İslam). Abbasi halifeleri, Abbasiler. Bkz. Halifelik, İslamiyet.
ABBASİYE: (İslam). Abbasiyye Medyeniye tarikatının Ebu’l-Abbâs Ahmed b. Muhammed b. Abdirrahmân b. Ebibekr b. El-Endulusî taraından kurulan bir kolu. Bkz. İslamiyet, Medyeniye, Tarikat.
ABBAYE: (Yahudi). M. S: 283 (280)- M. S. 338. Mişna’yı yorumlayan ve harmonize eden 4. nesilden Babilli Amora, Rabay. Çağdaşı Rava ile beraber ünlüdür. Amoraim‘lerin en aktiflerinden birisidir. Öğretmenleri Rabbah ve R. Jozef’tir. Pumbedita Şurası’nın başkanı oldu. Rava ile beraber Alaha konusundaki münazaraları Talmud’un içeriği boyunca yer alır. Bkz. Alaha, Pumbedita, R. Jozef, Rabay, Rabbah, Rava, Mişna.
ABBE BOULLAN: (Satanizm). 19. yy. Avrupasın’da en meşhur satanist. Karmel Kilisesi’nin bir kolunun başı olduğu ve kara büyü, çocuk kurbanı tatbk ettiği söylenilmektedir. Bkz. Karmel Kilisesi, Kara Büyü, Satanizm.
ABBE DE VILLARS: (Ezoterizm). M. S.1655- 1673 ? (1675). 17. asırda ünlenmiş Gülhaçlılar romanı Le Comte de Gabalis’in yazarı. Eserde yazar bir Alman Kabalacı olan Kont von Gabalis tarafından dört ayrı sohbetle gizli bilimlere sokulur. Romanın büyük bölümü semender, peri, gnom gibi yaratıklarla ilgilidir. Bu varlıkları Paracelsus‘dan almasına rağmen literatüre ilk olarak sokan Abbé de Villars olmuştur. Kitab ayrıca Kruzer ve Gülhaçlılar’ın propogandasını yapar. Spiritüalist doğa görüşünü temsil etmesine ve tanrı anlayışı veya tanrıyla birleşme yüksek amacı olmasına rağmen aydınlanmacılarla birçok temas noktası vardır. Buna zamanındaki şeytan inancına ve ruhsal baskıya karşı verdiği savaş örnek gösterilebilir. Gabalis‘ten Gabalıka kavramı da türetilmiştir. Bkz. Semender, Peri, Gnom, Gülhaçlılar, Kabala.
ABBE GUİBORG: (Satanizm). Fransa’da XIV. Louis döneminde, kralın metresi Madam de Montespan tarafından yönetilen Şeytan’a tapma ayinlerine rehberlik eden papaz. Bkz. Satanizm, Black Mass.
ABBESS: (Hıristiyan). Abbe. Fransa’da M. S 16. yy’dan beri genç ruhaniler için kullanılan bir ünvan; Benedikten tarikat kurallarını izleyen ve rahibelerden oluşan çeşiti topluluklarda baş rahibeye de verilen ünvan; manastırlarda rahibelerin başı. Abbess olarak seçilen rahibe hayatının sonuna kadar görevde kalır. Bu terimin M. S. 514 yılından itibaren kullanıldığı ifade edilmektedir. Bkz. Hıristiyanlık, Benedikten, Rahibe.
ABBEY: (Hıristiyan). Abbeye En Regle. Hıristiyanlık’ta bir cemaatin dini ve hayati ihtiyaçlarını karşılayan yapı gurubu. Bkz. Manastır, Hıristiyanlık.
ABBEYE EN REGLE: Bkz. Abeyi.
ABBOT: (Hıristiyan). Batı kilisesinde, kilise hukukuna ilişkin belirli kurallara veya Benedikt ekolü kurallarına bağlı olan din kurullarında baş rahiplere verilen bir lakap. Benediktin kurallarına göre Abbot bir manastırı oluşturan ailenin babası sayılır ve dolayısıyla ayrıcalıklı bir takım imtiyazlara sahiptir. Manastır keşişlerince seçilen Abbot, hayatı boyunca bu görevi sürdürür. Bkz. Benedikten, Hıristiyanlık, Kilise, Keşiş, Manastır.
ABBUŞ: (Eti-Hurri). Appuş. Appu. İyilikle kötülüğün babası. Boğazköy kazılarında ele geçen tabletlerde yazılı olan bu mitde Abbuş ya da Appuş doğan iki çocuğundan birine iyilik, diğerine de kötülük adını verir. Abbuş ölünce kötülük bütün malları alıp kaçar, iyiliğe sadece bir inek kalır.
ABCACA: (Hint). Hinduizm’de Brahma’nın isimlerinden biri. Bkz. Brahma, Hinduizm.
ABCAHASTA: (Hint). Elinde Lotüs Olan anlamında Agni’ye verilen isimlerden biri. Bkz. Agni, Hinduizm.
ABCFM: (Hıristiyan). America Board of Commissioners for Foreign Mission. M. S. 19.yy’ın başlarında ABD ve Avrupa’da kurulan misyonerlik derneklerinden biri. Congregational Kilise tarafından M. S. 1810 yılında Boston’da kurulmuş ve Kalvinci geleneği temsil etmiştir. Anadolu’da Protestan canlanmanın ilk adımlarını atan teşkilattır. Tanrının dünyevi planının Yahudilerle ilişkili olduğuna inanırlar. Bkz. Kalvinizm, Protestanlık, Congregational, Yahudilik.
ABD MENAT: Bkz. Menat.
ABD: (İslam). Kul, köle, mahluk, insan. İtaat etmek, boyun eğmek, alçakgönüllü olmak, daha açık bir ifade ile kişinin bir kimseye, ona isyan etmeden ve ondan yüz çevirmeksizin itaat etmesi anlamındadır. Abd kelimesinin masdarı olan ubudiyyet insanın sıfatıdır. Sami menşeli olduğu için; İbranca’da ve diğer akraba dillerde de görülen Abd kelimesi, Arapça’da bazı hususiyetler ifade etmektedir. İslamiyet’e göre insanın yaratılış hikmetinin Allah’u Teala (c.c.)’ya kulluğa dayandığı kat’i nasslarla sabittir. ‘Bana karşı imtihan ettiğin -başıma kaktığın- ganimet, İsrailoğullarını kendine kul -köle- edindiğin için.’ ifadesindeki meal, Musa (a.s.)’ın Firavuna cevabında olduğu gibi ‘kul’, ‘köle’ edindin demektir (eş-Şuara, 26/22). İslam inancına göre zaman zaman bazı insanlar, tanrılık taslayarak Allah’a ait vasıfların kendilerinde de bulunduğunu iddia ederler. Bilhassa hüküm vermede ve kanun yapmada bu durum kendini açıkça belli eder. Allah ise bu durum karşısında bütün insanların kul olduğunu, hüküm koymanın yalnız Allah’a ait bulunduğunu, bir insanın Allah’ın hükümlerine bağlı kalarak mükemmel bir kul ve insan olacağı üzerinde Kur’an’da ısrarla durmuştur. Kur’an-ı Kerim’de: ‘Cinleri ve insanları, bana ibadet etmeleri için yarattım’ (ez-Zariyat, 51/56) hükmü beyan buyurulmuştur. Bütün peygamberler abd olduklarını övünerek söylemişlerdir. Hristiyanlar tarafından tanrı olduğu ileri sürülen İsa (a.s.) bu iddiayı kesinlikle reddederek Kur’an-ı Kerim‘in tabiriyle şöyle der: ‘Ben Allah’ın bir kuluyum.’ (Meryem, 19/30). Davud (a.s.) için ‘O ne güzel bir kuldu’ (Sad, 38/30) diye buyrulurken Eyyüb (a.s.) hakkında da sabrından dolayı şöyle ifade edilmektedir: ‘Gerçekten biz onu sabırlı bulmuştuk. O ne güzel kuldu’ (Sad, 38/44). Kur’an-ı Kerim’de birçok isim ve sıfatla anılan Hz. Muhammed (s.a.s.) için en şerefli isim olarak ‘abd’ tabiri kullanılmaktadır. Allah‘a en yakın bulunduğu Mirac gecesinde kendisinden ‘abd’ diye sözedilmektedir (el-İsra, 17/1; en-Necm, 53/10) . Hz. Muhammedn’in ‘abd’ yönü ve özelliği rasul sıfatından daha üstündür. Çünkü İslam‘a göre kul olma yönüyle Hakk’a ubudiyet özelliğini yansıtır; rasul yönüyle ise insanlara tebliğ özelliğini ifade eder. Allah’a yönelik kul olma özelliği, halka yönelik rasul özelliğinden daha önemli ve daha üstündür. Bundan dolayı da Kelime-i Şehadet ve Kelime-i Tevhid’de önce abd (kul) sıfatı sonra rasul sıfatı zikredilmektedir. Aynı şekilde Allah Kur’an-ı Kerim’de ‘Allah Kur’an’ı kuluna indirdi.’ (el-Kehf, 18/1) ayetiyle peygamberlik görevinden söz ederken Hz. Muhammed‘den ‘kul’ diye söz etmektedir. Hz. Adem (a.s.)’den itibaren bütün peygamberler insanları, Allah’a ibadet etmeye davet etmişlerdir. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de ‘Andolsun ki biz her kavme: -Allah’a ibadet edin, tağuta kulluk etmekten kaçının diye- (tebligat yapması için) bir peygamber göndermişizdir’ (en-Nahl, 16/36) buyurulmaktadır. Nitekim: ‘İman edenler, Allah yolunda cihad ederler; küfredenler de (kafirler) tağut yolunda savaşırlar’ (en-Nisa, 4/76) ayet-i kerimesi insanların, ya Allah’a iman edip O’nun dini için cihad edeceklerini, ya da küfredip (kafir olup) tağut yolunda savaşacağını sarih olarak ortaya koymuştur. Bu iki halin dışında, üçüncü bir halden söz etmek mümkün değildir. Bu mücadelenin ortaya çıkardığı hukuki bir durum ‘abd’ kavramı ile alakalıdır. Şöyle ki; abd kelimesi, köle manasına da kullanılmıştır. (el-Bakara, 2/221). Ruhlar aleminde iken Allah bütün insanlardan ‘misak’ almıştır. Bu bir anlamda Allah ile insanlar arasında tahakkuk eden manevi bir mukaveledir. Her mü’min ‘Ne zamandan beri müslümansın?’ sualine; ‘Kalu Bela’dan beri’ diyerek, bu manevi mukaveleyi ikrar eder. Kur’an-ı Kerim’de; Allah ‘ın ‘emaneti’ göklere, dağlara ve yeryüzüne teklif ettiğini, onların bu emanetin ağırlığı karşısında endişeye düştükleri, insanın ise kendi iradesiyle yüklendiği bildirilmiştir. (el-Ahzab, 33/72) Ruhlar aleminde gerçekleşen misak ve yüklenilen emanet sebebiyle; insan, yeryüzünde Allah (c.c.)’ın halifesi hükmündedir. Hz. Muhammed’in: ‘Her doğan çocuk, İslam fıtratı üzerine doğar’ sözü açıktır. İnsan; dünyaya geldikten sonra misakı unutur, emanete ihanet eder ve İslam’a karşı savaşırsa ‘kölelik’ (abd, rakik, memluk, cariye vs...) gündeme girer. köleliğin tahakkuku, ruhlar aleminde gerçekleşen misakı reddetmek ve emanete ihanet ederek İslam’a karşı savaşmakla ilgilidir. Müsteşriklerin (veya onları taklid eden kimselerin) iddia ettikleri gibi kaba kuvvetle alakası yoktur. ‘Hz. Muhammednin hür bir insanı, kuvvet kullanarak kendisine hizmetçi yapanın namazının asla kabul edilmeyeceğini ve kıyamet gününde onun karşısında olacağını ifade ettiği bilinmektedir. Dolayısıyla bir İslam beldesi kafirlerin istilasına uğrarsa, o beldedeki müslümanlar ‘esir’ olabilirler, ancak kat’iyyen ‘köle’ olamazlar. Ragıp el-İsfahani; ‘abd’ kavramının Kur’an-ı Kerim’de dört ayrı mahiyeti ifade için kullanıldığını kaydeder. Bunlar: 1) Hukuki açıdan köle manasına: el-Bakara Suresi’nin 221. ayetinde olduğu gibi. 2) Yaratılması bakımından abd: Bu mahiyette, sadece Allah’a nisbet edilerek kullanılır. Nitekim Hz. Muhammed: ‘Hiç biriniz (elinizin) emrinizin altında bulunanlara kulum demesin. Çünkü hepiniz Allahın kullarısınız’ diyerek bu mahiyete işaret etmiştir. 3) Allah’a kulluk yapması açısından abd: İster hür, ister köle olsun şer’i hududlara riayet eden kimse. 4) Dünyaya ve dünya servetine kul haline gelen abd: Hz. Muhammedn’in: ‘Kahrolsun altına, gümüşe ve lükse kul olan insan’ diye zemmettiği kimseler. Kelime-i Şehadet getirirken; bütün ilahları reddettiğimizi, sadece Allah’a iman ettiğimizi, Peygamber Efendimizin (s.a.s.) önce ‘abd’ (kul), sonra ‘rasul’ olduğunu ikrar ve tasdik ediyoruz. Kelime-i şehadette geçen kavramlardan birisi de ‘abd’ kavramıdır. İnsanın sıfatı; Allah’a kul olmasıdır: Eğer bu sıfat kaybedilirse, tağut’un esiri haline gelme tehlikesi mevcuttur. Allah’a kulluk eden kimseye ‘hür insan’, tağuta kulluk edene de ‘köle’ denilir. Bu mahiyet asla unutulmamalıdır. Adem’den beri devam eden mücadelenin mahiyeti ‘abd’ kavramı ile izah edilebilir. Çünkü bütün peygamberler insanları ‘Allah’a kulluk (ibadet) edin, tağut’a kulluk etmekten kaçının’ diyerek uyarmışlardır. Günümüzde ‘Hakimiyet kayıtsız ve şartsız insanındır’ sloganının arkasına gizlenen tağuti güçler kuvvet kullanarak, müslümanları esir etmek arzusundadırlar. Bu büyük tehlike karşısında; ihlasla Allah‘a kulluk eden mü‘minlerin, cihad ibadetini ihya etmeleri zaruridir. Gerçek manada ubudiyyet (kulluk); İslam’ın temel hedeflerini gerçekleştirmek için ihlasla ve sabırla gayret sarfetmektir. Bkz. Allah, Kelime-i Şehadet, Tirmizi, Buhari, Ubudiyet, Musa, Cin, İsa, Meryem, Davud, Eyyüb, Kelime- i Tevhid, Tağut, Emanet, Müsteşrik, eş- Şuara, ez- Zariyat, Sad, el- İsra, en- Necm, el- Kehf, en- Nahl, el- Bakara, el- Azhab, en- Nisa.
Yaşar Sıdkı Ateş
www.inanclarsozlugu.com
ABAKAN: (Türk). Yenisey kıyılarında yaşayan Türk boyu Abakanlar’ın inançları, Hıristiyan görünümünde şamanik ögeler taşımaktadır. Ölülerine elbise giydirip tahta sandıklara koyarlar. Mezara ölünün giyecekleri ve atının eğeri konulur. Ölünün gömülmesinin üç, yirmi, kırk ve yüzüncü günlerinde çeşitli tören ve ziyafetler düzenlerler. Kırkıncı gün törenlerinde ölünün atı kesilir, eti yenir, başı da bir mızrağa geçirilerek mezarın başına dikilir. Bkz. Türk Dini.
Sponsorlu Bağlantılar
ABAN CAŞAN: (Zerdüştlük). Zerdüştlük inancına göre sulara hükmeden yazata, Aban onuruna düzenlenen bir festival. Bu festivalde insanlar deniz ve nehir kıyılarına giderek, suların hükümdarına, Aban’a dua ederler. Bkz. Zerdüştlük, Yazata, Aban, Zerdüştilik.
ABAN GAB: Bkz: Aban.
ABAN GÜNÜ: (İran). Zerdüşt takviminde her ayın onuncu gününe verilen isim. Bkz. Aban, Zerdüştlük.
ABAN: (İran). Āpō.Aban Gab. Zerdüşt dininde güneşin akrep burcunda bulunduğu sıralardaki ayın adı. Ekim ayına tekabül etmektedir. Aban bir meleğinde adıdır. Bu melek demir madeninin koruyucusu sayılır. Aban ayında ve Aban günün de meydana gelen işlerin onun elinde bulunduğuna inanılırdı Güneş yılının sekizinci ayında gerçekleşecek bütün olayları saptayıp ve yönettiğine inanılmaktaydı. Başka bir düşüncede ise bu meleğe Ahura’nın eşi olarak bakılmaktadır. Mart ayının onuncu gününe de Aban-gab denir ve o günün, yağmur yağarsa erkekler, yağmazsa kadınlar için uğurlu bir gün olacağına inanılırdı. Bu meleğe diğer verilen ünvanda ‘suların hükümdarı’dır. Bkz. Ahura Mazda, Zerdüştlük, Aban Günü..
ABANA: (Hırıstiyan). Anti Libanus’tan yükselen Şam (Damascus) boyunca akan ve Meadow göllerinde gözden kaybolan bir nehir. Onunla ilgili bilgi sadece İncil’de Naaman’ın sözlerinde bulunur (II K, 5; 12), ‘İsrail’in tüm sularından daha iyi olan, Şam’ın nehirleri Abana ve Pharpar değil mi ? ‘. Nahr Barada olarak da bilinir. Bkz. Amana.
ABANDONMENT: (Hıristiyan). Kendini terk. Tanrı’nın iradesine uyarak tanrı ile ruhun birliğinin ilk aşamasını beyan etmek için yazılmış zahitlik ile ilgili mistisizme ait kitapların araştırmacıları tarafından kullanılan bir kavramdır. Tanrı’ya yaklaşmanın yolunda ilk adım olarak tanımlanır. Ruhları O’na döndürmek için tanrı tarafından izin verilen sınavları ve ıstırapları kabul ederek kişinin geçtiği temizlenmeyi ima eder. Ayrıca, tanrıyı aramak için doğal teselliler bırakıldığında ruhun üzerine gelen perişanlığı ima eder. Bazılarına göre, bu St. John tarafından tanımlanan ‘karanlık geceye’ eşdeğerdir veya ışıksız, bir çok belirsizliklerin, risklerin ve tehlikelerin ortasındaki acı çekme halinde ruhun karanlığına eşdeğerdir. Bu kavram sadece tüm kişisel çabayı değil yardım edilemeyen kaderci güdü ile kötü kabul etmek için arzuları ve eğilimleri içermeyen ruhun dinginlik durumunu ifade etmek için kullanılır. Bkz. St. John, Araf, Arınma, Hıristiyanlık.
ABÂPÛŞ: (İslamiyet). Abadan yapılmış giysi ve tarikata bağlı dervişe verilen isim. Bkz. Derviş, Alevilik, Bektaşilik.
ABARA: (Hatti, Luvi). Konya civarında eski adı Hubistra olan Hubesna kentinde bulunan yazıtlarda adı geçen ve eskiden Hatti veya Luvi’lere ait olan kentlerden Samuha’nın tanrıçası.
ABARİM: (Yahudi). İbranca öbür tarafta anlamıında. Har ha’abharim, Hare ha’abharim. Septuagint’ta Abarim, Abarim dağı, Abarim’in dağları. Ürdün’de bir dağ sırası, kuzeyde Nebo Dağından, güneyde Arap çölüne dek uzanır. Kitabı Mukaddes’in Latincesi (Deuteronomy, 32: 49) etimolojik anlamını ‘geçitler’ olarak verir. Kuzey bölümü Phasga (veya Pisgah) olarak adlandırılır ve Phasga’nın en yüksek zirvesi Nebo Dağı idi. Balaam İsrail’i Phasga Dağı’nın tepesinden ikinci kez kutsadı (Sayılar, 23: 14); buradan Musa Arz-ı Mev’ud’u gördü, burada öldü ve Jeremias Ahit Sandığı’nı burada sakladı (II Makabiler; 2: 4-5). İncile; Moabite platosunun kıyısına verilen bir terim. Onun en ünlü burnundan, Nebo Dağı ve Judea’nın batı bölümü açıkça görünebilir. Hahamlara ait literatürde; Midrash bu dağın dört ismi olduğunu beyan ediyor: Abarim, Hor, Nebo ve Pisgah’ın Tepeleri. Bu, dağın dört bitişik krallığın sınırında olduğu ifade edilir. Hepsi Filistin’de bir paya sahip olmaktan gurur duyduğu için, her biri dağın kendilerine ait oarak bakarlar ve dağa kendilerine göre bir isim verirler. İsrailoğular’ından Rubil (Ruben) kabilesi bu bölgede yaşamıştır. Bkz: Balaam, Septuagint.
ABARİMON: (Hint). Hint mitolojilerinde adı geçen ve Himalaya dağında yaşadıklarına inanılan insanlar. Ayaklarının arkaya dönük olduğu inanılırdı. Ayaklarının arkaya dönük olmasından dolayı yürüyemeyecekleri düşünülmesine rağmen çok hızlı koştuklarına da inanılırmış. Bkz. Hinduizm.
ABARİS: (Yunan). İskit yalı Hyperborelerden Apollon rahibi. Mitlere göre tanrı, ona kahinlikte öğretmişti. Hiç yemek yemeden yaşar, Apollon’un attığı altın bir oka biner, dünyayı dolaşırmış. Yeni Platoncular da Abaris’e inanmışlar ve saygı göstermişlerdir. Bkz. Apollon, Hyperboreler, Yeni Platoncular, Yunan Dini.
ABARTA: (Kelt). Bir İrlanda/Kelt tanrısı, Tuatha Dé Danann’ın bir üyesi. Bkz. Tuatha Dé Danann, Kelt Dini.
ABAS: (Yunan). Yunan mitlerin de isimleri geçen bir kişi. Birbirlerinden ayırt edilemeyen üç tane Abas vardır. İlki en eskisi olan, İlyada‘da adı geçen Euboia halkı Abantisler’e adını veren Abasdır. Bu Abas Khalkis yakınlarındaki bir kaynağın tanrıçası Nympha Arethousa’a (Arethusa) ile Poseidon‘un oğlu olarak bilinir. Daha sonraya ait bir Atina versiyonunda Abas’ın Erethkheus’un oğlu Metion’un soyundan geldiği belirtilir. Bu Abas‘ın Khalkodon ve Kanethos adlarında iki oğlu vardır. En ünlü Abas, Lygkeus’lu Hypermestra’nın oğlu ve Argoa kralıdır. Bazılarına göre de, o Phocis’teki Abae’nin kurucusudur. Diomedes’in arkadaşı. Afrodit’e karşı gururu olan nedeni ile tanrıça tarafından bir kuğuya dönüştürüldüğü Yunan mitlerinde geçmektedir. Perseusun bir arkadaşı. Aeneas’ın biri Truvalı ve biri Etrüsk olan iki arkadaşının isimleri. Abas, Perseus’un soyunun atasıdır. Abas’ın, Aglaia’dan Akrisios ve Protos adlarında ikız oğulları ve İdomene adında bir kızı olduğu da söylenir. İdomene, Amythaon’la evlendi. Lyrkos bir adında gayrı meşru oğlu olduğu da söylenir. Lyrkos, Peoponisos’da Lyrkeia bölgesine adını vermiştir. Bir diğer Abas’da Melampous’un oğlu, Mythaoun’un torunu ve Argon kralı Abas’ın torununun oğludur. Talaos’un karısı ve Adrastos’un annesi Lyksimakhe’nin büyükbabasının niteliklerini taşıyan kahin İdmon’un ve Koiranos’un babasının bu Abas olduğu söylenir. Bkz. Arethusa, Afrodit, Nympha, Perseus, Poseidon, Yunan Dini.
ABASI OİBONO: (Türk). Yakut şamanlarının elbiselerinde, yer altına yolculuk yapabilmeleri için ‘ruhların deliği’de denilen ‘yer deliği’ simgesi. Bkz. Şaman, Şamanlık.
ABASI OYUN: Bkz. Ak şaman.
ABASI: (Türk). Abassy-uola. Abaahı. Yakut Türklerin’de kötü ruhlara verilen ad. Ölü ruhlarıdır. Eliade’ye göre Abassı’lar Yakut Şamanlık’da ikinci dereceden rol oynayan ruhlardır. İnanca göre oğlan veya kız Abassı’lar gençleri uyutur, rüyalarına girer ve onlarla sevişirlermiş. Abassılar’ın ziyaret ettikleri karşı cinse artık ilgi duymazlarmış. Abassı’ları rüyalarında gören şamanlar onunla cinsel ilişkiye girerse o gün bir hastaya çağrılacağından ve onu iyileştireceğinden emin olarak uyanır. Abassı’yı kanlar içinde ve hastanın ruhunu yutarken görürse, hastanın fazla yaşamayacağını anlar, ertesi gün hastayı tedavi etmek için çağrıldığında bu görevden kaçınmak için elinden geleni yapar. Bu ruhun yemeği insan vücudu, böcek, leş gibi kokan şeylerden ibarettir. İnsanlar korunmak için kurban verirler. Böylece can karşılığında can vermiş olurlar. Diğer Türk topluluklarında da buna benzer ruhların yerini Albastılar alır. Eski inançlarında Yakutlar bir insanın ömrünün en fazla yetmiş yıl düşünürlerdi. Daha evvel ölüm gerçekleşirse bunu Abaası’ya veya Şamanlara bağlarlardı. Kopuz sesine düşkün olan bu ruhlar arka arkaya yürürlerdi. Yeraltına bağlı değişen huylu varlıklardan olduklarından yeryüzünden gelenleri görmezlerdi. Kendileri de yeryüzüne çıktıklarında görünmez olurlar, sadece büyücüler görebilirdi. Geleceğin şamanlarının manevi ataları sayılırlar. Bir Yakut mitolojisine göre Büyük Abaası’nın, oğlunun kemiklerini beşikde toplayarak tekrar dirilttiğinden söz edilir. Bu varlıklar kökenlerine öre diğer ruhlardan farklılaşır ve zıt bir kutupta değerlendirilirler. Bkz. Şaman, Şamanlık, Albastı, Türk Dini.
ABASO: (Afrika). Twi dilini kullanan Afrika toplumlarından Asantlar’da özel tanrıardandır. Asantlar bunlara büyük saygı duyarlar. Kandan ve diğer maddelerden doayı kararmış taburelerle bu tanrıyı yardıma çağırırlar.
ABASOMLAR: (Afrika). Afrika toplumlarından Asantlar’da özel tanrılardandır. Asantlar bunlara büyük saygı duyarlar. Kandan ve diğer maddelerden dolayı kararmış taburelerle bu tanrıları yardıma çağırırlar.
ABASSİ ABUMO: (Afrika). Afrika kabilelerinden İbibosların tanrılarından Tonnant’ın şerefine düzenledikleri ve düzenli olarak insan kurban ettikleri şölen. Eliade’ye göre de tanrının ismidir. Bu tanrıya insan kurbanı sunarlar diye ifade eder. Bkz. Tonnant.
ABASSİ AJUNO: (Türk). Yakutlarda kötü ruhlarla ilişkiye geçen şamanlara verilen isim. Bkz. Şamanlık.
ABASSİ YSYAKH: (Türk). Abası Isıah. Yakut Türkleri arasında sonbaharda yapılan şenlik. Açık havada, akşam yapılır. Kara ruhlara özelikle de onların başkanı olduğuna inanılan Ulu Toyon’a hasredilir. Bu bayramın yöneticisi dokuz erkek şamanla dokuz kadın şamandır. Bu şenlikde beyazlar giyinmiş, beyaz bir ata binmiş [aiy-tuola(iyi ruh)] denen bahar kötü ruh Abassy-uola (kış) ile döğüşür. Canlandırma ayinidir. Bkz. Türk Dini, Ayıı Isıah.
ABASSİ: (Afrika). Afrika, Nijerya kabilelerinden Efik’in yaratıcı tanrısı, tüm insanlığın tanrısı ve babası. Abassi Dünya üzerinde bir insan çiftinin yerleşmesine izin vermek için karısı Atai’den talimat aldı, ancak, bilgelikte Abassi’ye üstün olabilecekleri endişesi ile üremelerini ve çalışmalarını yasakladı. Bir süre için insanlar bu kurala itaat ettiler, ama en sonunda çalışmaya başladılar ve çocuklara sahip oldular. Bu nedenle Atai adam ile karısını saptırdı ve çocukları arasında kavga ve uyuşmazlıklara neden oldu. Onların iki çocuğu vardı ve çocuklar büyüdüklerinde cenneti terketmek ve dünyaya yerleşmek istediler. Abassi, çocuklarının daha sonra onlara saldırabilecek savaşçı insanların ortaya çıkmasına neden olmalarından korktu ama Atai çocukların asla çiftleşmemesini, çalışmamasını ve yemek yemek için cennete geri dönmelerini sağlayarak çocukların ayrılması ve dünyada yaşaması için Abassi’yi ikna etti. Bu düzenleme bir süre işe yaradı, ancak sonra çocuklar saban sürmeye, ekip biçmeye, hasat toplamaya ve seks yapmaya başladılar ve kısa zamanda dünya onların soyundan gelen kimseler ile dolmaya başladı. Atai onlara ölüm ve tartışmayı vererek bu problemi çözdü. En eski anne babalar hemen öldü ve onların soyu o zamandan beri kavga etmekte ve ölümle karşılaşmaktadır. Abassi ve Atai‘ye gelince onlar insanlıktan o kadar tiksiniyorlardı ki, insanlığa hiç aldırmadan cennette uzak ve yalnız yaşadılar.
ABASSY- UOLA: Bkz. Abası.
ABATHUR: (İran). Abatur. İran mitolojisinde, ölümün yargıcı olarak rol oynayan bir yaratık. Adı, ‘terazisi olan’ anlamına gelir. Dönen ruhları ve onların eylemlerini tartar ve buna göre onların cennete mi yoksa alt dünyaya mı (yer altı/suçlular dünyası) gönderileceğini belirler. Güney Irak’ın ve güneybatı İran’ın kadim insanları arasında, Abathur ‘üçüncü hayat’ın canlı simgesidir.
ABATON: (Mısır). Bigge Adasında bir Osiris tapınağının Yunanca adı. Erişilmez anlamındadır. Bkz. Osiris.
ABATUR: (Sabi, İran). Abathur. Bhaq-ziva. İran mitolojisinde, ölümün yargıcı olarak rol oynayan bir yaratık. Adı, ‘terazisi olan’ anlamına gelir. Ruhları ve ruhların yaptıklarını tartar ve buna göre onların cennete mi yoksa alt dünyaya mı (yer altı/suçlular dünyası) gönderileceğini belirler. Sabiilik’te yüce tanrıdan düşüşün ve yaratılışın bir safhasını oluşturan üçüncü hayatın kişileştirilmiş hali; bir Demiurg; düşmüş bir ışık ruhu; Demiurg Ptahıl’in babası. Kıyamet sonrası diğer düşmüş ışık ruhları gibi Hibil Ziva tarafından vaftiz edilerek temizleneceğine ve tekrar ışık alemine kabul edileceğine inanılır. Sabii inancına göre ölümle dünyadan ayrılan ruhlar, gezegensel gözetleme evlerini geçtikten sonra Abatur’un terazisinde sevap ve günah açısından tartılırlar. Bkz. Demiurg, Hibil Ziva, Ptahil, Sabiilik.
ABAÜ’L AHVAL: (İslam). Hal Babaları. İslam mistisizmine göre sahip oldukları hallere hakim olan, hal sahibi olduklarını başkalarına hissettirmeyen, halin tesiryle dengelerini ve her zamanki davranışlarını değiştirmeyen salikler. Abaü’l Ahval’den olanlar temkin sahibidirler. Bkz. Temkin, Telvin, Ebnaü’l- ahval.
ABBA AMONA: (Yahudi). Aramca; Baba, Kabala’daki en yüce ilahi çift. Bkz. Kabala.
ABBA ILA’AH: (Kabala). Yahudi mistisizmi Kabala’ya göre Chocmah Sephira’sından gelişen iki ana suretin daha yüksek olanı. Bkz. Kabala.
ABBA: (Çin, Yahudi). Çin de yakın dönemlere kadar Seu-çuan eyaletinin batısında ve kuzeyinde yaşayan K’ianglar’ın inançlarında taptıkları maymun ataları. Abba (baba) mu-la (gök) Sei (tanrı) adı verilen bu tanrısal ata akciğerleri, karaciğerleri, bağırsakları, dudakları ve tırnaklarıyla birlikte beyaz bir kağıda sarılmış kafatasıyla temsil edilir ve ona ‘Yaşlı efendi-ata’ diye hitap edilir. Aramca (Aramice) ‘baba’ anlamında. Yahudi ve Hıristiyan literatüründe yer alan bazı dualarda tanrıya yönelik bir hitaptır (M. 14: 36; R. 8: 15); Hıristiyan doğu kiliselerinde piskoposlara, patriklere veya manastır başkanlarına verilen ünvan.
ABBAHU: (Yahudi). M. S. 3. yy’da Eretz Y‘israel’de yaşamış 3. nesilden bir Amora ve Sezerya’daki din akademisinin (şura’nın) başkanı. Yahudi cemaatini Roma’lı yetkililer önünde Yunanca bilgisi ile temsil etmiştir. Yohannan ben Nappaha’nın öğrencisiydi ve zamanında Yeruşalayim (Kudüs) Talmud’u Nezikin faslının iki üç bölümü tamamlanmıştır. Bkz. Amora, Nappaha, Yeruşalayim Talmudu, Yahudilik.
ABBAS B.UBADE EL- ENSARİ: (Nusayrilik). Nusayriler’in ilk nakiplerinden. Bkz. Nusayrilik, Nakip.
ABBAS: (İslam). İslam peygamberinin amcası, Abdülmuttalib’in oğlu. Müslüman olduğu fakat Peygamber’in isteği doğrultusunda müslümanlığını açığa vurmadan Mekke’de kaldığı söylenir. Müslümanların Mekke üzerine yürümeleri üzerine gelerek Peygamber’e katılmıştır. Mekke’nin fethi sonrası kendisine Sikayet görevi verilmiştir. Bkz. İslamiyet, Hz. Muhammed, Mekke, Sikayet.
ABBASİLER: (İslamiyet). 750-1258. Emevilerden sonra İslam devletinin başına geçen halife hanedan. Hanedan adını, Peygamber‘in amcası Abbas bin Abdülmuttalip’ten alır. Bkz. Emeviler, Halife, Halifelik.
ABBASİYAN: (İslam). Abbasi halifeleri, Abbasiler. Bkz. Halifelik, İslamiyet.
ABBASİYE: (İslam). Abbasiyye Medyeniye tarikatının Ebu’l-Abbâs Ahmed b. Muhammed b. Abdirrahmân b. Ebibekr b. El-Endulusî taraından kurulan bir kolu. Bkz. İslamiyet, Medyeniye, Tarikat.
ABBAYE: (Yahudi). M. S: 283 (280)- M. S. 338. Mişna’yı yorumlayan ve harmonize eden 4. nesilden Babilli Amora, Rabay. Çağdaşı Rava ile beraber ünlüdür. Amoraim‘lerin en aktiflerinden birisidir. Öğretmenleri Rabbah ve R. Jozef’tir. Pumbedita Şurası’nın başkanı oldu. Rava ile beraber Alaha konusundaki münazaraları Talmud’un içeriği boyunca yer alır. Bkz. Alaha, Pumbedita, R. Jozef, Rabay, Rabbah, Rava, Mişna.
ABBE BOULLAN: (Satanizm). 19. yy. Avrupasın’da en meşhur satanist. Karmel Kilisesi’nin bir kolunun başı olduğu ve kara büyü, çocuk kurbanı tatbk ettiği söylenilmektedir. Bkz. Karmel Kilisesi, Kara Büyü, Satanizm.
ABBE DE VILLARS: (Ezoterizm). M. S.1655- 1673 ? (1675). 17. asırda ünlenmiş Gülhaçlılar romanı Le Comte de Gabalis’in yazarı. Eserde yazar bir Alman Kabalacı olan Kont von Gabalis tarafından dört ayrı sohbetle gizli bilimlere sokulur. Romanın büyük bölümü semender, peri, gnom gibi yaratıklarla ilgilidir. Bu varlıkları Paracelsus‘dan almasına rağmen literatüre ilk olarak sokan Abbé de Villars olmuştur. Kitab ayrıca Kruzer ve Gülhaçlılar’ın propogandasını yapar. Spiritüalist doğa görüşünü temsil etmesine ve tanrı anlayışı veya tanrıyla birleşme yüksek amacı olmasına rağmen aydınlanmacılarla birçok temas noktası vardır. Buna zamanındaki şeytan inancına ve ruhsal baskıya karşı verdiği savaş örnek gösterilebilir. Gabalis‘ten Gabalıka kavramı da türetilmiştir. Bkz. Semender, Peri, Gnom, Gülhaçlılar, Kabala.
ABBE GUİBORG: (Satanizm). Fransa’da XIV. Louis döneminde, kralın metresi Madam de Montespan tarafından yönetilen Şeytan’a tapma ayinlerine rehberlik eden papaz. Bkz. Satanizm, Black Mass.
ABBESS: (Hıristiyan). Abbe. Fransa’da M. S 16. yy’dan beri genç ruhaniler için kullanılan bir ünvan; Benedikten tarikat kurallarını izleyen ve rahibelerden oluşan çeşiti topluluklarda baş rahibeye de verilen ünvan; manastırlarda rahibelerin başı. Abbess olarak seçilen rahibe hayatının sonuna kadar görevde kalır. Bu terimin M. S. 514 yılından itibaren kullanıldığı ifade edilmektedir. Bkz. Hıristiyanlık, Benedikten, Rahibe.
ABBEY: (Hıristiyan). Abbeye En Regle. Hıristiyanlık’ta bir cemaatin dini ve hayati ihtiyaçlarını karşılayan yapı gurubu. Bkz. Manastır, Hıristiyanlık.
ABBEYE EN REGLE: Bkz. Abeyi.
ABBOT: (Hıristiyan). Batı kilisesinde, kilise hukukuna ilişkin belirli kurallara veya Benedikt ekolü kurallarına bağlı olan din kurullarında baş rahiplere verilen bir lakap. Benediktin kurallarına göre Abbot bir manastırı oluşturan ailenin babası sayılır ve dolayısıyla ayrıcalıklı bir takım imtiyazlara sahiptir. Manastır keşişlerince seçilen Abbot, hayatı boyunca bu görevi sürdürür. Bkz. Benedikten, Hıristiyanlık, Kilise, Keşiş, Manastır.
ABBUŞ: (Eti-Hurri). Appuş. Appu. İyilikle kötülüğün babası. Boğazköy kazılarında ele geçen tabletlerde yazılı olan bu mitde Abbuş ya da Appuş doğan iki çocuğundan birine iyilik, diğerine de kötülük adını verir. Abbuş ölünce kötülük bütün malları alıp kaçar, iyiliğe sadece bir inek kalır.
ABCACA: (Hint). Hinduizm’de Brahma’nın isimlerinden biri. Bkz. Brahma, Hinduizm.
ABCAHASTA: (Hint). Elinde Lotüs Olan anlamında Agni’ye verilen isimlerden biri. Bkz. Agni, Hinduizm.
ABCFM: (Hıristiyan). America Board of Commissioners for Foreign Mission. M. S. 19.yy’ın başlarında ABD ve Avrupa’da kurulan misyonerlik derneklerinden biri. Congregational Kilise tarafından M. S. 1810 yılında Boston’da kurulmuş ve Kalvinci geleneği temsil etmiştir. Anadolu’da Protestan canlanmanın ilk adımlarını atan teşkilattır. Tanrının dünyevi planının Yahudilerle ilişkili olduğuna inanırlar. Bkz. Kalvinizm, Protestanlık, Congregational, Yahudilik.
ABD MENAT: Bkz. Menat.
ABD: (İslam). Kul, köle, mahluk, insan. İtaat etmek, boyun eğmek, alçakgönüllü olmak, daha açık bir ifade ile kişinin bir kimseye, ona isyan etmeden ve ondan yüz çevirmeksizin itaat etmesi anlamındadır. Abd kelimesinin masdarı olan ubudiyyet insanın sıfatıdır. Sami menşeli olduğu için; İbranca’da ve diğer akraba dillerde de görülen Abd kelimesi, Arapça’da bazı hususiyetler ifade etmektedir. İslamiyet’e göre insanın yaratılış hikmetinin Allah’u Teala (c.c.)’ya kulluğa dayandığı kat’i nasslarla sabittir. ‘Bana karşı imtihan ettiğin -başıma kaktığın- ganimet, İsrailoğullarını kendine kul -köle- edindiğin için.’ ifadesindeki meal, Musa (a.s.)’ın Firavuna cevabında olduğu gibi ‘kul’, ‘köle’ edindin demektir (eş-Şuara, 26/22). İslam inancına göre zaman zaman bazı insanlar, tanrılık taslayarak Allah’a ait vasıfların kendilerinde de bulunduğunu iddia ederler. Bilhassa hüküm vermede ve kanun yapmada bu durum kendini açıkça belli eder. Allah ise bu durum karşısında bütün insanların kul olduğunu, hüküm koymanın yalnız Allah’a ait bulunduğunu, bir insanın Allah’ın hükümlerine bağlı kalarak mükemmel bir kul ve insan olacağı üzerinde Kur’an’da ısrarla durmuştur. Kur’an-ı Kerim’de: ‘Cinleri ve insanları, bana ibadet etmeleri için yarattım’ (ez-Zariyat, 51/56) hükmü beyan buyurulmuştur. Bütün peygamberler abd olduklarını övünerek söylemişlerdir. Hristiyanlar tarafından tanrı olduğu ileri sürülen İsa (a.s.) bu iddiayı kesinlikle reddederek Kur’an-ı Kerim‘in tabiriyle şöyle der: ‘Ben Allah’ın bir kuluyum.’ (Meryem, 19/30). Davud (a.s.) için ‘O ne güzel bir kuldu’ (Sad, 38/30) diye buyrulurken Eyyüb (a.s.) hakkında da sabrından dolayı şöyle ifade edilmektedir: ‘Gerçekten biz onu sabırlı bulmuştuk. O ne güzel kuldu’ (Sad, 38/44). Kur’an-ı Kerim’de birçok isim ve sıfatla anılan Hz. Muhammed (s.a.s.) için en şerefli isim olarak ‘abd’ tabiri kullanılmaktadır. Allah‘a en yakın bulunduğu Mirac gecesinde kendisinden ‘abd’ diye sözedilmektedir (el-İsra, 17/1; en-Necm, 53/10) . Hz. Muhammedn’in ‘abd’ yönü ve özelliği rasul sıfatından daha üstündür. Çünkü İslam‘a göre kul olma yönüyle Hakk’a ubudiyet özelliğini yansıtır; rasul yönüyle ise insanlara tebliğ özelliğini ifade eder. Allah’a yönelik kul olma özelliği, halka yönelik rasul özelliğinden daha önemli ve daha üstündür. Bundan dolayı da Kelime-i Şehadet ve Kelime-i Tevhid’de önce abd (kul) sıfatı sonra rasul sıfatı zikredilmektedir. Aynı şekilde Allah Kur’an-ı Kerim’de ‘Allah Kur’an’ı kuluna indirdi.’ (el-Kehf, 18/1) ayetiyle peygamberlik görevinden söz ederken Hz. Muhammed‘den ‘kul’ diye söz etmektedir. Hz. Adem (a.s.)’den itibaren bütün peygamberler insanları, Allah’a ibadet etmeye davet etmişlerdir. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de ‘Andolsun ki biz her kavme: -Allah’a ibadet edin, tağuta kulluk etmekten kaçının diye- (tebligat yapması için) bir peygamber göndermişizdir’ (en-Nahl, 16/36) buyurulmaktadır. Nitekim: ‘İman edenler, Allah yolunda cihad ederler; küfredenler de (kafirler) tağut yolunda savaşırlar’ (en-Nisa, 4/76) ayet-i kerimesi insanların, ya Allah’a iman edip O’nun dini için cihad edeceklerini, ya da küfredip (kafir olup) tağut yolunda savaşacağını sarih olarak ortaya koymuştur. Bu iki halin dışında, üçüncü bir halden söz etmek mümkün değildir. Bu mücadelenin ortaya çıkardığı hukuki bir durum ‘abd’ kavramı ile alakalıdır. Şöyle ki; abd kelimesi, köle manasına da kullanılmıştır. (el-Bakara, 2/221). Ruhlar aleminde iken Allah bütün insanlardan ‘misak’ almıştır. Bu bir anlamda Allah ile insanlar arasında tahakkuk eden manevi bir mukaveledir. Her mü’min ‘Ne zamandan beri müslümansın?’ sualine; ‘Kalu Bela’dan beri’ diyerek, bu manevi mukaveleyi ikrar eder. Kur’an-ı Kerim’de; Allah ‘ın ‘emaneti’ göklere, dağlara ve yeryüzüne teklif ettiğini, onların bu emanetin ağırlığı karşısında endişeye düştükleri, insanın ise kendi iradesiyle yüklendiği bildirilmiştir. (el-Ahzab, 33/72) Ruhlar aleminde gerçekleşen misak ve yüklenilen emanet sebebiyle; insan, yeryüzünde Allah (c.c.)’ın halifesi hükmündedir. Hz. Muhammed’in: ‘Her doğan çocuk, İslam fıtratı üzerine doğar’ sözü açıktır. İnsan; dünyaya geldikten sonra misakı unutur, emanete ihanet eder ve İslam’a karşı savaşırsa ‘kölelik’ (abd, rakik, memluk, cariye vs...) gündeme girer. köleliğin tahakkuku, ruhlar aleminde gerçekleşen misakı reddetmek ve emanete ihanet ederek İslam’a karşı savaşmakla ilgilidir. Müsteşriklerin (veya onları taklid eden kimselerin) iddia ettikleri gibi kaba kuvvetle alakası yoktur. ‘Hz. Muhammednin hür bir insanı, kuvvet kullanarak kendisine hizmetçi yapanın namazının asla kabul edilmeyeceğini ve kıyamet gününde onun karşısında olacağını ifade ettiği bilinmektedir. Dolayısıyla bir İslam beldesi kafirlerin istilasına uğrarsa, o beldedeki müslümanlar ‘esir’ olabilirler, ancak kat’iyyen ‘köle’ olamazlar. Ragıp el-İsfahani; ‘abd’ kavramının Kur’an-ı Kerim’de dört ayrı mahiyeti ifade için kullanıldığını kaydeder. Bunlar: 1) Hukuki açıdan köle manasına: el-Bakara Suresi’nin 221. ayetinde olduğu gibi. 2) Yaratılması bakımından abd: Bu mahiyette, sadece Allah’a nisbet edilerek kullanılır. Nitekim Hz. Muhammed: ‘Hiç biriniz (elinizin) emrinizin altında bulunanlara kulum demesin. Çünkü hepiniz Allahın kullarısınız’ diyerek bu mahiyete işaret etmiştir. 3) Allah’a kulluk yapması açısından abd: İster hür, ister köle olsun şer’i hududlara riayet eden kimse. 4) Dünyaya ve dünya servetine kul haline gelen abd: Hz. Muhammedn’in: ‘Kahrolsun altına, gümüşe ve lükse kul olan insan’ diye zemmettiği kimseler. Kelime-i Şehadet getirirken; bütün ilahları reddettiğimizi, sadece Allah’a iman ettiğimizi, Peygamber Efendimizin (s.a.s.) önce ‘abd’ (kul), sonra ‘rasul’ olduğunu ikrar ve tasdik ediyoruz. Kelime-i şehadette geçen kavramlardan birisi de ‘abd’ kavramıdır. İnsanın sıfatı; Allah’a kul olmasıdır: Eğer bu sıfat kaybedilirse, tağut’un esiri haline gelme tehlikesi mevcuttur. Allah’a kulluk eden kimseye ‘hür insan’, tağuta kulluk edene de ‘köle’ denilir. Bu mahiyet asla unutulmamalıdır. Adem’den beri devam eden mücadelenin mahiyeti ‘abd’ kavramı ile izah edilebilir. Çünkü bütün peygamberler insanları ‘Allah’a kulluk (ibadet) edin, tağut’a kulluk etmekten kaçının’ diyerek uyarmışlardır. Günümüzde ‘Hakimiyet kayıtsız ve şartsız insanındır’ sloganının arkasına gizlenen tağuti güçler kuvvet kullanarak, müslümanları esir etmek arzusundadırlar. Bu büyük tehlike karşısında; ihlasla Allah‘a kulluk eden mü‘minlerin, cihad ibadetini ihya etmeleri zaruridir. Gerçek manada ubudiyyet (kulluk); İslam’ın temel hedeflerini gerçekleştirmek için ihlasla ve sabırla gayret sarfetmektir. Bkz. Allah, Kelime-i Şehadet, Tirmizi, Buhari, Ubudiyet, Musa, Cin, İsa, Meryem, Davud, Eyyüb, Kelime- i Tevhid, Tağut, Emanet, Müsteşrik, eş- Şuara, ez- Zariyat, Sad, el- İsra, en- Necm, el- Kehf, en- Nahl, el- Bakara, el- Azhab, en- Nisa.
Yaşar Sıdkı Ateş
www.inanclarsozlugu.com