Arama

Halide Edip Adıvar

Bu Konuya Puan Verin:
Güncelleme: 7 Aralık 2016 Gösterim: 67.034 Cevap: 9
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
5 Mayıs 2006       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi

Halide Edip Adıvar

Ad:  Halide_Edip_Adıvar.JPG
Gösterim: 10923
Boyut:  56.7 KB

(d. 1882, İstanbul - ö. 9 Ocak 1964, İstanbul),
Sponsorlu Bağlantılar
Romanları ve siyasal etkinlikleriyle ünlü yazar.

1936’da Cumhuriyet Halk Partisi Ödülü’nü kazanan Sinekli Bakkal adlı romanı Türk edebiyatının en çok okunan yapıtlarından biri oldu. 1901’de Üsküdar Amerikan Kız Koleji’ni bitirdi. Rıza Tevfik’ten (Bölükbaşı) Fransız edebiyatı, sonradan evlendiği Salih Zeki’den (Atay) matematik dersleri aldı. İlk yazıları Halide Salih adıyla Tanin’da çıktı.

Gericilerin gösterdiği tepkiden ötürü 31 Mart Olayı’nda çocuklarıyla birlikte Mısır’a kaçmak zorunda kaldı. Ayaklanma bastırılınca yurda döndü. 1909’dan sonra öğretmenlik, müfettişlik gibi görevlerde bulundu. Kadınların toplumsal yaşama katılması ve eğitilmesi amacıyla Teâlî-i Nisvan Cemi- yeti’ni kurdu. 1912’de kurulan Türk Ocağı’na katıldı. Mondros Mütarekesi’nden sonra 1919’da Wilson Prensipleri Cemiyeti’nin kurucuları arasına katıldı. Aynı yıl Yunanlıların İzmir’e girişini protesto amacıyla Sultanahmet’te düzenlenen mitingte yaptığı konuşma geniş yankılar uyandırdı. Bu yüzden kovuşturmaya uğrayınca, 1917’de evlendiği ikinci kocası Adnan Adıvar ile birlikte Anadolu’ya geçerek Kurtuluş Savaşı’na katıldı. Çeşitli cepheleri dolaştı; üstçavuş rütbesine yükseltildi. Cumhuriyet’in ilanından sonra Halk Fırkası’yla siyasal anlaşmazlığa düştü ve 1926’da Türkiye’den ayrıldı. 1939’a değin kocasıyla birlikte Fransa ve İngiltere’de kaldı. 1931-32’de ABD- deki Columbia Üniversitesinde, 1935’te de Hindistan’daki Delhi İslam Üniversitesi’nde konuk öğretim üyesi olarak konferanslar verdi.

1939’da yurda dönen Halide Edip ertesi yıl İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde İngiliz Filolojisi Kürsüsü başkanı oldu, 1950’ye değin bu görevde kaldı. 1950’de Demokrat Parti listesinden İstanbul bağımsız milletvekili oldu. Dört yıl süren milletvekilliğinden sonra politikayı bırakarak üniversitedeki kürsüsüne döndü.

İlk yapıtları.


İlk romanı Seviye Talip (1910) ve ilk öykü kitabı Harap Mabetler (1911) edebiyat çevrelerinde ilgiyle karşılandı. Seviye Talip, Handan (1912), Son Eseri (1913) gibi romanlarının kahramanları Batılı bir anlayışla idealize edilmiş, güçlü ve kültürlü kadınlardır. Bu yapıtlarında yarattığı kadın kahramanların kişiliklerine, ruhsal yapılarına ve davranış biçimlerine önem veren Halide Edip bu yönüyle Türk romanında yeni bir adım atmıştır. Dağa Çıkan Kurt (1922) adıyla yayımlanan öykülerinde ise I. Dünya Savaşı’nı ele alır. Bu öykülerinde anlatı tekniğini geliştirdiği gözlenir.

Halide Edip’in Türk Ocağı’na katıldıktan sonra yazdığı Yeni Turan (1912), Türkçülük ideolojisinin işlendiği ütopik bir romandır. Ateşten Gömlek (1923) ve Vurun Kahpeye’de (1923) Ulusal Kurtuluş Savaşı sırasında yaşadığı, gözlediği olaylan yansıtır. İlk romanlarında aşk ilişkileri ve ahlak sorunları ağı içinde gördüğümüz kültürlü, etkili kadın tipi bu romanlarında ülke sorunlarıyla uğraşan yurtsever kadın tipine dönüşmüştür. En tanınmış romanı olan Sinekli Bakkal (1936) Halide Edip’in yazarlığında üçüncü ve en olgun halkayı oluşturur. Romanda, Sinekli Bakkal mahallesinde yaşayan halktan insanlar, aydınlar ve saray çevresi gibi II. Abdülhamid dönemi Türk toplumunun farklı kesimleri canlandırılır. Her biri kendi töre ve gelenekleri içinde çizilen bu insan portreleri, ilk bakışta Sinekli Bakkal’ın bir töre romanı olduğunu düşündürür; oysa bu farklı çevreler ve portreler gerçekte belirli düşenceleri tartışmaya açmak işleviyle yüklüdür. Saray çevresi II. Abdülhamid’in zorbalığını, aydınlar başkaldırıyı, Sinekli Bakkal ise halkın ezilmişliğini temsil eder. Romanın olay örgüsü, zorbalığa karşı başkaldırmanın haklı olup olmadığı ve Doğu ile Batı’nın birbirine göre üstünlüğü gibi iki temel düşünsel sorun çevresinde gelişir.

Bu romanın yazıldığı I. Dünya Savaşı sonrası yıllarında Türkiye, bağımsız ve Batı’dan yana tercihini yapmış bir ülke olmakla birlikte, Tanzimat’tan beri süregelen Doğu Batı çatışmasından hâlâ kurtulmuş değildi. Batı’nın ezici ve tartışılmaz gücü karşısında Halide Edip, Doğu’nun savunulacak değerlerini bulup çıkarmak, üstün olduğu alanları aramak peşindedir. Mistik görüşleri savunan Vehbi Dede ile aklın üstünlüğüne inanan Batılı piyanist Peregrini romanda bu iki dünya görüşünü tartışır. Söyledikleri, devrimin haklılığı sorusuna dolaylı bir yanıttır. Romancı olarak halkın ezilmişliğini ve istibdadın kötülüğünü çok inandırıcı bir biçimde sergilese de Halide Edip düşünür olarak eyleme karşıdır. Romanda son sözü, iyilik gibi kötülüğün de bu dünyadaki “gölgelerden ibaret” olduğunu savunan Vehbi Dede’ye söyletir. Müslüman olup Rabia ile evlenen Peregrini’nin davranışı da bu seçimi vurgular. Bazı eleştirmenler Sinekli Bakkalın roman yanının güçlü, düşünsel yanının zayıf olduğunu ileri sürerken, bazılan roman yanının da yeterince güçlü olmadığını belirtmişlerdir. Yurt dışında yazılıp Clown and His Daughter adıyla Londra’da yayımlanan Sinekli Bakkal en çok basılan yapıtlardan biri olmuştur. Halide Edip’in İngilizce yazılmış incelemeleri de vardır.

ÖBÜR YAPITLARI. Roman: Heyula (1909), Raik’in Annesi (1909), Mev’ud Hüküm (1918), Kalb Ağrısı (1924), Zeyno’nun Oğlu (1928), Yolpalas Cinayeti (1937), Tatarcık (1939), Sonsuz Panayır (1946), Döner Ayna (1954), Akile Hanım Sokağı (1958), Kerim Usta’nın Oğlu (1958), Sevda Sokağı Komedyası (1959), Çaresaz (1961), Hayat Parçaları (1963); Gezi: İzmir’den Bursa’ya (1922; Yakup Kadri, Falih Rıfkı ve Mehmed Asım ile birlikte); Anı: Türkün Ateşle İmtihanı (1962), Mor Salkımlı Ev (1963); Oyun: Kenan Çobanları (1916), Maske ve Ruh (1945); inceleme: Talim ve Terbiye (1911), Turkey Faces Vest (1930; Türkiye Batı’ya Bakıyor), Conflct of East and West in Turkey (1935; Türkiye’de Doğu Batı Çatışması), inside India (1937; Hindistan’ın İçinde), Türkiye’de Şark-Garp ve Amerikan Tesisleri (1955), İngiliz Edebiyatı Tarihi (1940-49, 3 cilt), Doktor Abdülhak Adnan Adıvar (1956).

Kaynak: Ana Britannica

Son düzenleyen Baturalp; 7 Aralık 2016 03:29
Biyografi Konusu: Halide Edip Adıvar nereli hayatı kimdir.
KisukE UraharA - avatarı
KisukE UraharA
VIP !..............!
14 Eylül 2008       Mesaj #2
KisukE UraharA - avatarı
VIP !..............!

Halide Edip Adıvar

Ad:  halide.jpg
Gösterim: 1917
Boyut:  23.8 KB

(1882-1964)
Sponsorlu Bağlantılar
Halide Edip,Türk edebiyatının en çok okunan ro­manlarından Sinekti Bakkalın yazarıdır.

İs­tanbul'da doğan yazarın çocukluğu, yaşamı boyunca etkilendiği anneannesinin ve babası­nın yanında geçti. Batı kültürüne hayran olan babası onu bir batılı gibi yetiştirirken, anne­annesinden dinlediği öyküler ve masallar da yazarlık dilinin oluşmasında önemli rol oy­nadı.

Halide Edip, 1901'de Üsküdar Amerikan Kız Lisesi'ni bitiren ilk Türk kızıydı. Bu okuldaki matematik öğretmeni Salih Zeki ile evlendi ve Halide Salih adıyla gazetelere kadın haklarını savunan yazılar yazmaya baş­ladı. Yazılan dinci çevrelerin tepkisine yol açtığı için, bu çevrelerin çıkardığı 31 Mart Olayı sırasında Mısır'a kaçmak zorunda kaldı. Dönüşünde öğretmenlik ve kız okulları mü­fettişliği yaptı; Balkan Savaşı yıllarında da hastanelerde çalıştı.

1917'de ikinci evliliğini Doktor Adnan Adı­var ile yapan Halide Edip, 15 Mayıs 1919'da İzmir'in Yunanlılar'ca işgal edilmesine karşı İstanbul'da düzenlenen protesto mitinglerine katıldı. Bunların en büyüğü olan Sultanahmet Mitingi'ndeki ateşli konuşması geniş yankılar uyandırdı. Bu konuşması için soruşturma açılınca, 1920'de sahte bir kimlik edinerek eşiyle birlikte Anadolu'ya geçti. Eskişehir'de kurulan hastanede yaralı askerlerle ilgilendi; halkın sorunlannı yakından gördü. Kurtuluş Savaşı sırasında onbaşı, çavuş ve üstçavuş rütbeleriyle çeşitli cephelerde bulundu. Cep­hede görüp yaşadıklarını, 1923'te İngilizce olarak yayımlanan Türk'ün Ateşle İmtihanı (1962) adlı anılarında ve Ateşten Gömlek (1923) adlı romanında anlatır.

Cumhuriyet'in ilanından sonra devletin yeni yöneticileriyle siyasal görüş aynlığına düşen Halide Edip, 1926'da Adnan Adıvar ile birlikte yurtdışına çıktı. Uzun yıllar çeşitli ülkelerde, özellikle İngiltere ve Fransa'da yaşadı; üniversitelerde öğretim üyeliği yaptı. 1939'da yurda dönünce İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nde İngiliz Filolojisi bölü­mü başkanlığına getirildi. 1950'de İzmir'den bağımsız milletvekili seçilen Halide Edip 1954'te siyasetten ayrıldı ve ölünceye kadar üniversitedeki öğretim görevini sürdürdü.

Halide Edip'in I. Dünya Savaşı öncesinde yazdığı Seviye Talib (1910), Handan (1912) ve Son Eseri (1913) gibi ilk yapıtları birer aşk öyküsüdür. Yapıtlarında daha önce Türk romanında işlenmemiş bir konuyu işler; batı kültürüyle yetişmiş kadın kahramanlan yücel­tir. Hem batılılaşmış, hem de ulusal değerleri­ni yitirmemiş bu roman kahramanları top­lumsal etkinliklere katılan güçlü Türk kadın­larıdır. Sözgelimi Vurun *****ye (1923) ro­manında, Anadolu'da görevli genç bir kadın öğretmenin yurtsever çabalarının yanı sıra Kurtuluş Savaşı sırasındaki çeşitli ihanetler sergilenir.

Yurtdışında Clown and His Daughter ("Pal­yaço ve Kızı") adıyla yayımlanan Sinekti Bakkal (1936) Halide Edip'in en ünlü yapıtı ve romancılığının en olgun ürünüdür. Yazar bu yapıtında, çok başarılı bir biçimde anlattığı II. Abdülhamid dönemi İstanbul'unu arka plana alırken, romanlarının ekseni olan batı ve doğu kültürlerinin çatışmasını tartışır.

Romanda, imamın kızı Emine ile mahalle­de bakkallık yapan karagöz oyuncusu Tevfik, imamın izni olmaksızın evlenir ve bu evlilik­ten Rabia adında bir kızları olur. Ana babası bir süre sonra ayrılan Rabia'yı dedesi büyü­tür. Dedesinin sıkı din eğitimi altında yetişen Rabia'nın sesi çok güzeldir. Camilerde, ko­naklarda hafızlık yapar. Mevlevi dervişi Veh­bi Dede'den ve İtalyan sanatçı Peregrini'den müzik dersleri alır. Rabia babasını tanıdıktan sonra çok sever ve onunla yaşamaya karar verir. Babası Jön Türkler'e yardım etmekle suçlanarak sürgüne gönderilince bakkal dükkânının sorumluluğunu Rabia üstlenir. Bu arada, annesinden yüklü bir miras kalan Peregrini Rabia ile evlenmek için Müslüman olur ve İstanbul'a yerleşir. II. Meşrutiyet'in ilanıyla babası sürgünden dönen Rabia, do­ğup büyüdüğü mahallede mutlu bir yaşam sürer.

Romanda batı kültürünü Peregrini, doğu kültürünü de Vehbi Dede simgeler. Yaza­rın, Rabia'ya ve Sinekli Bakkal mahallesine hayranlık duyan Peregrini aracılığıyla, kültür­ler çatışmasında doğu kültürüne ağırlık verdi­ği dikkati çeker. Ayrıca yapıtta, "asırların kurduğu müesseselerin köklerini söken" ve toplumu altüst eden bir hareket olarak II. Meşrutiyet eleştirilir. Bu roman 1943'te Cum­huriyet Halk Partisi Roman Ödülü'nü kazan­mıştır.

Siyasal ve toplumsal konularda da Türkçe ve İngilizce kitaplar yazan, çeviriler yapan, yapıtları çok sayıda dile çevrilen Halide Edip' in roman, öykü ve oyunları dışında anıları ve araştırmaları da vardır.

Kaynak:MsXLabs.org &Temel Britannica

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 3 üye beğendi.
Son düzenleyen Baturalp; 7 Aralık 2016 03:14
Gerçekçi ol imkansızı iste...
fadedliver - avatarı
fadedliver
Ziyaretçi
28 Eylül 2010       Mesaj #3
fadedliver - avatarı
Ziyaretçi
Halide hanım Kurtuluş Savaşı sırasında askeri üniforma giymiştir. "Onbaşı" olarak anılmıştır. Eğitim ve sağlık alanında yürüttüğü bu çalışmalar Halide Edip'e çeşitli kesimlerden insanları tanıma imkânı tanıdı. 1917'de ikinci evliliğini Adnan Adıvar ile yaptı. 1919'da Sultanahmet Meydanı'nda, İzmir'in İşgali'ni protesto mitinginde çok etkili bir konuşma yaptı. Bir dönem Amerikan mandasını savundu. 1920'de onbaşı rütbesiyle Kurtuluş Savaşı'na katıldı, sonra da üstçavuş oldu Kurtuluş Savaşı'nı müteakiben Cumhuriyet Halk Fırkası ve Mustafa Kemal Atatürk ile siyasi fikir ayrılıkları yaşadı. Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'nın kapatılıp Takrir-i Sükun kanununun kabul edilmesiyle tek parti döneminin başlamasından sonra, kocası Adnan Adıvar ile birlikte Türkiye'den ayrıldı. 1939 yılına kadar yurtdışında yaşadı. 1939'da İstanbul'a döndü ve 1940 yılında İstanbul Üniversitesi'nde İngiliz Filolojisi Bölümü başkanlığına getirildi.

1950 yılında Demokrat Parti listesinden TBMM'ye girdi ve bağımsız milletvekili olarak görev aldı. 1954 yılında bu görevinden ayrıldı ve inzivaya çekildi. Adıvar, 9 Ocak 1964 yılında İstanbul'da 82 yaşındayken böbrek yetmezliği nedeniyle yaşamını yitirdi. Halide Edib'in kitaplarında genellikle, benzer temalara rastlanmaktadır: Bağımsız kadın karakterlerin karşılarındaki büyük engellere ve düşünce karşıtlıklarına rağmen başarılı olması.
Son düzenleyen Baturalp; 7 Aralık 2016 04:09
Jumong - avatarı
Jumong
VIP VIP Üye
23 Şubat 2011       Mesaj #4
Jumong - avatarı
VIP VIP Üye

Halide Edip Adıvar'ın Şiiri

Ölüm
Yapraklar üşürken dökülür;
Ağaçlar kışa soyunurken ölür.
Nedir acelesi ecelin?
Daha bitmeden yaşama sevincim.

Neden bu kadar soğuk ellerim?
Gözlerim aynı noktada donuk.
Nedir bu sonsuz karanlık?
Ve bu bitmeyen yalnızlık.

Nereden çıktı bu tabut?
Ne işim var benim içinde?
Ve bu kalabalık.
Yüzler; bu yüzler hep tanıdık.

Herkes birakıp gitmiş.
Geceye sessizlik çökmüş.
Gözlerim hâlâ açık,
Ve bitmeyen yanlızlık
halide edip adivar 2659 b

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 3 üye beğendi.
Son düzenleyen Baturalp; 7 Aralık 2016 03:10
🌘 🚀
Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
8 Nisan 2011       Mesaj #5
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi

Halide Edip Adıvar


(1884 İstanbul - 1964 İstanbul)
Romancı.

Ortaöğrenimini Üsküdar Amerikan Kız Koleji'nde tamamladıktan sonra, toplumbilim, felsefe ve matematik dersleri alarak yetişti. Uzun yıllar, İstanbul Kız Lisesi, Kız Öğretmen Okulu'nda öğretmenlik, maarif müfettişliği görevlerinde bulundu. Daha sonra İstanbul Darülfünunu'nda garp edebiyatı hocalığına atandı. II. Meşrutiyet döneminde milliyetçilik akımının tarih, dil ve siyasal alanda en güçlü temsilcisi olan Türk Ocağı'na girdi. Ziya Gökalp, Hamdullah Suphi, Fuat Köprülü, Mehmet Emin Yurdakul vd. ile örgütün "Hars ve İlim" kuruluna seçildi. Mondros Mütarekesi'nden sonra "Wilson Prensipleri Cemiyeti"nin kurucuları arasında görev aldı. Sultanahmet mitinginde ulusal bağımsızlık adına yaptığı ünlü konuşmayla onbinlerce kişiyi etkileyen yazar, ilk örgütlenmeler başlar başlamaz eşiyle birlikte Ankara'ya geçti. Sonra uzun yıllar İngiltere'de yaşadı. Türkiye'ye dönünce İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nde İngiliz dili ve edebiyatı profesörü oldu.

1950 seçimlerinde Demokrat Parti listesinden bağımsız aday olarak İstanbul milletvekili seçildi. Politikadan ayrılarak kürsüsüne döndü. Edebiyata Halide Salih imzasıyla Tanin gazetesinde yayımladığı öykülerle giren yazarın ilk yapıtları, dönemin edebiyat çevrelerinde ilgiyle karşılandı.

"Yeni Turan" (1912) romanında Türkçülük akımını benimsemesinin izleri görülür. Daha sonra "Ateşten Gömlek" (1922) ve "Vurun Kahpeye" (1926) gibi Kurtuluş Savaşı'nı yansıtan yapıtlar verdi. "Sinekli Bakkal" (1936) ise yazarın kendi sanatında olduğu kadar Cumhuriyet'ten sonraki gerçekçi roman çizgisinde görülen önemli dönemeçlerden biri sayılır. Yapıtlarının birçoğu sinemaya ve tiyatroya uyarlandı. Yapıtları: (Hikâye) "Harap Mabetler" (1911), "Dağa Çıkan Kurt" (1922), (roman) "Seviyye Talip" (1910), "Raik'in Annesi" (1910), "Handan" (1912), "Yeni Turan" (1912), "Son Eseri" (1912), "Mevut Hüküm" (1918), "Ateşten Gömlek" (1922), "Kalp Ağrısı" (1924), "Vurun Kahpeye" (1926), "Zeyno'nun Oğlu" (1928), "Sinekli Bakkal" (1936), "Yolpalas Cinayeti" (1937), "Tatarcık" (1939), "Sonsuz Panayır" (1946), "Döner Ayna" (1954), "Âkile Hanım Sokağı" (1958), "Hayat Parçaları" (1963). Öteki kitapları: "Kenan Çobanları" (oyun, 1918), "Maske ve Ruh" (1945), "Türk'ün Ateşle İmtihanı" (Kurtuluş Savaşı Anıları, 1962), "Mor Salkımlı Ev" (çocukluk anıları, 1963).

Morpa Genel Kültür Ansiklopedisi
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
Son düzenleyen Baturalp; 7 Aralık 2016 03:05 Sebep: başlık ve sayfa düzeni
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
18 Nisan 2011       Mesaj #6
Misafir - avatarı
Ziyaretçi

Halide Edip Adıvar


1882'de İstanbul’da doğdu. 9 Ocak 1964’te İstanbul’da yaşamını yitirdi. 1901'de Üsküdar Amerikan Kız Koleji’nde mezun oldu. Öğretmenleri arasında Rıza Tevfik Bölükbaşı ile sonradan evlendiği ve ilk kocası olan Salih Zeki de vardı. İlk yazıları "Halide Salih" takma adıyla Tanin gazetesinde yayınlandı. Balkan Savaşı yıllarında hastanelerde çalıştı. Gerek bu çalışmaları, gerekse müfettişliği sırasında İstanbul semtlerini dolaşması, ona çeşitli kesimlerden insanları tanıma fırsatını verdi. Gericilerin tepkisinden çekindiği için 31 Mart Olayı’nda çocuklarıyla birlikte Mısır’a gitti. Ayaklanmanın bastırılmasından sonra yurda döndü. 1909'dan sonra öğretmenlik, müfettişlik yaptı. Kadınların toplumsal yaşama katılması ve eğitilmesi için çalışan Teâli-i Nisvan Cemiyeti’ni kurdu. 1912’de kurulan Türk Ocağı’na katıldı. 1919'da Wilson Prensipleri Cemiyeti'nin kurucuları arasında yer aldı. Aynı yıl İzmir'in Yunan ordusu tarafından işgal edilmesini protesto için Sultanahmet Meydanı’nda düzenlenen mitingde yaptığı etkili konuşma büyük yankı uyandırdı. Hakkında soruşturma açılınca, 1917'de evlendiği ikinci eşi Adnan Adıvar birlikte Anadolu'ya geçerek Kurtuluş Savaşı'na katıldı. Çeşitli cepheleri dolaştı, Mehmetçiklere moral ve destek verdi. Kendisine önce onbaşı, sonra da üstçavuş rütbesi verildi.

Savaş sürerken Atatürk ile siyasi görüş ayrılığına düştü. 1917’de Adnan Adıvar ile birlikte yurtdışına çıktı. Fransa ve İngiltere’de yaşadı. Amerika’da Columbia Üniversitesi, Hindistan’da Delhi İslam Üniversitesi’nde konuk öğretim üyesi olarak dersler verdi. 1939’da Türkiye’ye döndü. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi İngiliz Filolojisi Kürsüsü Başkanı oldu. 1950’de milletvekili seçildi. 4 yıl sonra tekrar üniversiteye döndü. Ölümüne kadar kürsü başkanlığı görevini sürdürdü. 1910'da yayınlanan ilk romanı "Seviye Talip" ile 1911'de yayınlanan ilk öykü kitabı "Harap Mabetler" edebiyat çevrelerinde ilgiyle karşılandı. Romanlarının kadınları, Batılı bir anlayışla idealize edilmiş, güçlü ve kültürlü kadınlardı. Kahramanlarının kişiliklerine, ruh yapılarına ve davranışlarına önem vererek bu özelliğiyle Türk romanında yeni bir adım attı. Kurtuluş Savaşı döneminde ulusçu, milli duyguları öne çıkaran roman ve öyküler kaleme aldı. "Yeni Turan", ""Ateşten Gömlek" ve "Vurun Kahpeye" bu dönemin eserleridir. En tanınmış romanı "Sinekli Bakkal" yazarlığında olgunluk dönemini gösterir. Bu romanda Sinekli Bakkal mahallesinde yaşayan insanlar, aydınlar ve saray çevresi gibi 2'nci Abdülhamit döneminin farklı toplum kesimleri canlandırılır. Bu romanın yazıldığı yıllarda Türkiye bağımsız ve Batı yanlısı bir ülke olmayı tercih etmişti. Bir yandan da Tanzimat’tan beri süren Batı-Doğu çatışmasından kurtulamamıştı. Halide Edip, "Sinekli Bakkal"da Doğu'nun değerlerini bulup çıkarmak, Batı'nın karşısına koymak amacındadır. Roman "roman yanıyla zayıf olmakla" eleştirildi. Halide Edip'in İngilizce yazılmış incelemeleri de var.

ESERLERİ


Roman:
  • Heyula (1908)
  • Raik’in Annesi (1909)
  • Seviye Talip (1910)
  • Handan (1912)
  • Yeni Turan (1912)
  • Son Eseri (1913)
  • Mevud Hüküm (1918)
  • Ateşten Gömlek (1923)
  • Vurun Kahpeye (1923)
  • Kalp Ağrısı (1924)
  • Zeyno’nun Oğlu (1928)
  • Sinekli Bakkal (1936)
  • Yolpalas Cinayeti (1937)
  • Tatarcık (1939)
  • Sonsuz Panayır (1946)
  • Döner Ayna (1954)
  • Akile Hanım Sokağı (1958)
  • Kerim Ustanın Oğlu (1958)
  • Sevda Sokağı Komedyası (1959)
  • Çaresaz (1961)
  • Hayat Parçaları (1963)
Öykü:
  • İzmir’den Bursa’ya (Yakup Kadri, Falih Rıfkı ve Mehmet Asım Us ile birlikte, 1922)
  • Harap Mabetler (1911)
  • Dağa Çıkan Kurt (1922)
Oyun:
  • Kenan Çobanları (1916)
  • Maske ve Ruh (1945)
Anı:
  • Türkün Ateşle İmtihanı (1962)
  • Mor Salkımlı Ev (1963)
Son düzenleyen Baturalp; 7 Aralık 2016 03:40 Sebep: başlık ve sayfa düzeni
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
16 Şubat 2012       Mesaj #7
Misafir - avatarı
Ziyaretçi

Halide Edip Adıvar


1884 yılında İstanbul’da doğdu. İngiliz terbiyesiyle yetişmesini isteyen babası onu Üsküdar Amerikan Kız Koleji’nde okuttu. Orada Rıza Tevfik’den (Bölükbaşı) Fransız edebiyatı dersleri aldı ve Doğu’nun mistik edebiyatını dinledi.Sonradan evlendiği Salih Zeki’den de matematik dersleri alıyordu. Koleji 1901′de bitirdi. 1908 yılında gazetelerde kadın haklarıyla ilgili yazılar yazmaya başladı. 1909′dan sonra eğitim alanında görev alarak öğretmenlik,müfettişlik yaptı.

Balkan Savaşı yıllarında hastanelerde çalıştı. Gerek bu çalışmaları, gerekse müfettişliği sırasında İstanbul semtlerini dolaşması, ona çeşitli kesimlerden insanları tanıma fırsatını verdi. 1919′da Sultanahmet Meydanı’nda, İzmir’in işgalini protesto mitinginde yaptığı etkili konuşma ünlüdür. 1920′de Anadolu’ya kaçarak Kurtuluş Savaşı’na katıldı. Kendisine önce onbaşı, sonra da üstçavuş rütbesi verildi. Savaşı izleyen yıllarda Cumhuriyet Halk Fırkası ve Atatürk ile siyasi görüş ayrılığına düştü. 1917′de evlenmiş olduğu ikinci kocası Adnan Adıvar ile birlikte yurtdışına çıktı.
Son düzenleyen Baturalp; 7 Aralık 2016 03:06
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
16 Haziran 2015       Mesaj #8
Avatarı yok
Yasaklı
ADIVAR (Halide Edip), Türk romancı (1882-1964). Babası sarayda kâtiplik görevi de yapmış bir devlet memuruydu. Adıvar'ın küçükken okuduğu ilk kitaplar Battal Gazi, Ebu Müslim El-Horasani ve Hazreti Ali'nin Cenkleri gibi halk kitaplarıydı. Okuduğu Fransız yazarlardan Alphonse Daudet ve Emil Zola'dan etkilendi. Resimli Kitap, Demet, Aşiyan gibi dergilere yazdı, kadın haklarını savundu.
  • Sinekli Bakkal (1942) adlı eseri, Cumhuriyet Halk Partisi Roman Ödülü'nü aldı. Yolpalas Cinayeti (1937) ve Tatarcık (1939) adlı romanlarında komünizm ve faşizm gibi öğretileri eleştirdi.
Kaynak:Büyük Larousse
Baturalp - avatarı
Baturalp
Ziyaretçi
7 Aralık 2016       Mesaj #9
Baturalp - avatarı
Ziyaretçi

Halide Edip Adıvar


Türk romancı.

Siyasal alanda da etkinlik göstermiştir. İstanbul'da doğdu. Kimi kaynaklara göre doğum yılı 1884'tür. İngiliz terbiyesiyle yetişmesini isteyen babası onu Üsküdar Amerikan Kız Koleji'nde okuttu. Orada Rıza Tevfik'den (Bölükbaşı) Fransız edebiyatı dersleri aldı ve Doğu'nun mistik edebiyatını dinledi. Sonradan evlendiği Salih Zeki'den de matematik dersleri alıyordu. Koleji 1901'de bitirdi. 1908'de gazetelere yazmaya başladığı kadın haklarıyla ilgili yazılardan ötürü gericilerin düşmanlığını kazandı. 31 Mart Ayaklanması'nda bir süre için Mısır'a kaçmak zorunda kaldı.1909'dan sonra eğitim alanında görev alarak öğretmenlik, müfettişlik yaptı. Balkan Savaşı yıllarında hastanelerde çalıştı. Gerek bu çalışmaları, gerekse müfettişliği sırasında İstanbul semtlerini dolaşması, ona çeşitli kesimlerden insanları tanıma fırsatını verdi. 1919'da Sultanahmet Meydanı'nda, İzmir'in işgalini protesto mitinginde yaptığı etkili konuşma ünlüdür. 1920'de Anadolu'ya kaçarak Kurtuluş Savaşı'na katıldı.
Ad:  Halide_Edip_Adıvar1.JPG
Gösterim: 3763
Boyut:  50.1 KB
Kendisine önce onbaşı, sonra da üstçavuş rütbesi verildi. Savaşı izleyen yıllarda Cumhuriyet Halk Fırkası ve Atatürk ile siyasal görüş ayrılığına düştü. 1917'de evlenmiş olduğu ikinci kocası Adnan Adıvar ile birlikte Türkiye'den ayrıldı. 1939'a kadar dış ülkelerde yaşadı. O yıllarda konferanslar vermek üzere Amerika'ya ve Mohandas Gandi tarafından Hindistan'a çağrıldı. 1939'da İstanbul'a dönen Adıvar 1940'ta İstanbul Üniversitesi'nde İngiliz Filolojisi Kürsüsü başkanı oldu, 1950'de Demokrat Parti listesinden bağımsız milletvekili seçildi. 1954'te istifa ederek evine çekilmiş ve 1964'te ölmüştür.

Adıvar'ın Seviye Talip (1910), Handan (1912) ve Son Eseri (1913) gibi ilk romanları aşk öyküleri anlatan yapıtlardır. Yazar kahramanlarını yakıp yıkan bir sevgiyi dile getirmek istediği için kişilerin iç dünyasına yönelir ve bu sevginin zamanla bir tutkuya dönüşmesini sergiler. Bu yapıtların önemli özelliğini, birbirine benzeyen ve ondan önceki Türk romanlarında bulunmayan kadın kahramanlarda aramak doğru olur. Yazarın asıl amacı kadın kahramanların kişiliklerini erkeklerin gözüyle değerlendirmek olduğu için, romanlarının anlatıcısı olarak bu kadınlara âşık erkekleri seçer ve fırtınalı bir aşk öyküsünü onların anı defterlerinden ya da mektuplarından anlatır. Erkek (bazen kadın da) evli olduğu için, kaçınılması olanaksız bir iç çatışma, romanların moral sorununu oluşturur ve roman ya kadının ya da erkeğin ölümüyle biter. Adıvar'ın, biraz kendi olduğunu iddia edilen bu kadın kahramanları, yazarın o dönemde ideal saydığı Türk kadınını temsil ederler. Seviye Talipler, Handanlar, Kâmuranlar her şeyden önce güçlü kişiliği olan, haklarını savunan, Batı terbiyesi almış, ama Batılılaşmayı giyim kuşamda aramayan, resim ya da müzik gibi bir sanat alanında yetenek sahibi, yabancı dil bilir, kültürlü ve çekici kadınlardır.

Adıvar 1910 yıllarında Ziya Gökalp, Yusuf Akçura ve Ahmet Ağaoğlu ile birlikte Türk Ocağı'nda çalışmaya başladıktan sonra yazdığı Yeni Turan adlı romanında (1912) yurt sorunlarına eğilir. II. Meşrutiyet döneminde geçen bu ütopik romanda, Yeni Turan adlı idealist bir partinin program ve çalışmalarını anlatırken yeni bir Türkiye'nin hangi sağlam temellere oturtulması gerektiği hakkında o zamanki görüşlerini açıklamak fırsatını bulur. Ateşten Gömlek (1922) ve Vurun Ka*peye (1923) romanlarında Kurtuluş Savaşı sırasında Anadolu'da tanık olduğu olayları, direnişleri, kahramanlıkları, ihanetleri anlatırken kendi gözlemlerinden yararlandığı için daha gerçekçidir. Bununla birlikte, bir aşk sorununun aşıldığı bu yapıtlarda da yüceltilmiş kadın kahraman yerini korur. Ancak şimdi, yine olağan dışı bu kadın, öncekiler gibi bireysel sorunlarla sarsılan kültürlü bir sanatçı olarak değil, milli dava peşinde erdemlerini kanıtlayan ya da Anadolu'da düşmana karşı savaşan bir yurtsever olarak çıkar karşımıza.

Adıvar'ın ilk yapıtlarında Türk okuruna sunduğu bir yenilik yarattığı bu kadın imgesidir. Bu imge toplumda birbirine karşıt olarak algılanan değerleri uzlaştırdığı için önemliydi. Osmanlı -İslam geleneklerine göre ev kadını olarak yetiştirilmiş basit ve cahil kadın, o dönemin aydın kesiminin gözünde geri kalmış bir uygarlığın simgesi gibiydi. Öte yandan Batılılaşmış "asrî" kadın da köklerinden kopmuş, değerlerini şaşırmış, namus anlayışı kuşku uyandıran bir kadındı. Adıvar'ın kahramanları işte bu çelişkiyi kendilerinde uzlaştırmakla bir özleme cevap veriyorlardı. Çünkü bunlar hem Batılılaşmış hem de milli değerlerine bağlı kalmış, hem serbest hem de namus konusunda çok titiz, ahlakı sağlam kadınlardı. Gerektiğinde bir erkek gibi spor yapan, ata binen bu kadınlar üstelik dişiliklerini de korumayı başarmışlardır.

Adıvar'ın en ünlü romanı Sinekli Bakkal'da (1936) ileri bir adım attığını, yeni bir aşamaya vardığını görürüz. İlk romanlarının olay örgüsü bir iki kişi arasındaki bireysel ilişkilere bağlı olarak gelişirken, II. Abdülhamid dönemindeki Türk toplumunun panoramik bir tablosunu sergileyen Sinekli Bakkal'ın olay örgüsü siyasal, düşsel, toplumsal sorunlarla örülmüş olarak gelişir. Romanın okuru en çok çeken yönü de fakir kenar mahallesi, zengin konakları ve saray çevresiyle II. Abdülhamid zamanının İstanbul'u anlatmasıdır.

Ne var ki yazarın amacı bir dönemin Türk toplumunu yansıtmak değildir yalnızca. Bu felsefi romanda çevrelerin bir işlevi de belli değerlerin temsilcisi olmaktır. Sinekli Bakkal mahallesi gelenekleri ve insancıl değerleri sürdüren halk kesimini; Genç Türkler'den Hilmi ve a rkadaşları devrimci aydınları; saray çevresi ise, yozlaşmış yönetici kesimi temsil eder. Roman iki kısma ayrılmıştır. Birinci kısmın ana teması Abdülhamid'in istibdat idaresi karşısında şiddete başvurarak devrim yapmanın geçerliliği sorunudur. Gerçi Adıvar içtenlikle ezilen halktan yanadır, ama gelenekçiliği ve savunduğu mistik dünya görüşü şiddete başvurarak devrim yapmayı onaylamasına izin vermez. Romanda II. Meşrutiyet'in ilanı "asırların kurduğu müesseselerin köklerini" söken, "içtimaî ve siyasî nizam ve intizamı" altüst eden bir devrim olarak nitelenir. Doğru tutum Mevlevî tarikatından Vehbi Dede'nin yaptığı gibi "herhangi bir hayat fırtınasını sükûnetle seyretmek"tir. Yazar devrimden değil evrimden yanadır. Romanın ikinci kısmında yozlaşmış saray çevresi sergilenirken ana tema olarak Rabia ile Peregrini ilişkisi gelişir ve evlilikle son bulur. Bu evliliğin simgesel anlamı Batı ile Doğu'nun bileşimi olarak yorumlanmıştır. Ama Peregrini'nin "öylebasit ve insanî ananeler" dediği geleneklere bağlı Sinekli Bakkal mahallesindeki cemaat yaşamına hayran olması, Müslümanlık'ı kabul ederek Rabia ile evlenmesi ve mahalleye yerleşmesi, daha çok Doğu değerlerinin üstünlüğüne işaret sayılmaktadır. Ne var ki yazar, Rabia ile Peregrini'nin sevişip evlenmelerine inandırıcı bir hava verememiştir. Farkedilir ki, olaylar yazarın kafasındaki bir görüşü dile getirmek için tertiplenmekte ve Doğulu kadın ile Batılı erkek yazarın tezi gereği seviştirilip evlendirilmektedirler. Birinci kısımda olay örgüsünün doğal gelişimi, farklı dünya görüşlerine sahip kişiler arasındaki çatışmadan doğan gerilim ve dramatik sahneler, ikinci kısımda yerlerini, zorlama izlenimi veren bir ilişkiye ve saray çevresinin tanıtılmasına bırakınca romanın sanatsal düzeyi düşer.

1943'te CHP Ödülü'nü alan Sinekli Bakkal Türkiye'de en çok baskı yapan roman olmuştur. Sinekli Bakkal'ı izleyen romanların ise yazarın ününe katkıda bulunacak nitelikte oldukları söylenemez. Adıvar çeşitli alanlarda etkinlik göstermiş, siyasal ve toplumsal konularda da hem Türkçe, hem İngilizce kitaplar yazmış, İngilizce'den Türkçe'ye çeviriler yapmıştır. Zamanının dış ülkelerde en çok tanınan Türk yazarı olmuştur. Yapıtlarından kimileri İngiliz, Fransız, Alman, Rus, Macar, Fin, Urdu, Sırp, Portekiz dillerine çevrilmiştir.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Baturalp - avatarı
Baturalp
Ziyaretçi
7 Aralık 2016       Mesaj #10
Baturalp - avatarı
Ziyaretçi
Halide Edip Adıvar
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.

Benzer Konular

30 Aralık 2014 / _Yağmur_ Edebiyat
11 Mart 2012 / Mira Edebiyat
6 Kasım 2012 / Efulim Edebiyat