Arama

Cevat Şakir Kabaağaçlı / Halikarnas Balıkçısı

Güncelleme: 17 Nisan 2016 Gösterim: 28.661 Cevap: 6
BARIŞ - avatarı
BARIŞ
Ziyaretçi
9 Kasım 2006       Mesaj #1
BARIŞ - avatarı
Ziyaretçi
Asıl adı Cevat Şakir Kabaağaçlı. 1890’da İstanbul’da doğdu. 13 Ekim 1973’te İzmir’de yaşamını yitirdi. Yazılarında, çok sevdiği Bodrum’un antik çağlardaki ismi olan Halikarnasos’tan esinlenerek Halikarnas Balıkçısı takma adını kullandı. Osmanlı Padişahı Abdülhamit döneminin devlet adamlarından tarihçi Şakir Paşa’nın oğlu. Çocukluğu babasının görevi nedeniyle bulundukları Atina’da geçti. İlköğrenimini Büyükada Mahalle Mektebi’nde, ortaöğrenimini Robert Kolej’de tamamladı. İngiltere’ye gitti. Oxford Üniversitesi’nde dört yıl Yakın Çağlar Tarihi okudu, üniversiteyi orada bitirdi. İstanbul’a dönünce Diken, Resimli Gazete, Resimli Ay, İnci gibi dergilerde yazılar yazdı, kapak resimleri ve süslemeler yaptı, karikatürler çizdi. Çizgi romanlar yaptı. İlk öyküleri 1920’li yılardan başlayarak yayınlandı. Cumhuriyet’in ilanından sonra asker kaçaklarıyla ilgili bir yazısı yüzünden 3 yıl kalebentliğe mahkum edildi ve Bodrum’a sürüldü. 1.5 yıl Bodrum’da kaldı. Cezasının son yarısını İstanbul’da geçirdi. Yeniden yürekten bağlandığı Bodrum’a döndü. 1947’den itibaren çocuklarının eğitimi için İzmir’e yerleşti. Ölümünden sonra da kendi eseri olan Bodrum’a gömüldü. Mezarı Bodrum’da.

Sponsorlu Bağlantılar

ESERLERİ:

ROMAN:
Aganta Burina Burinata (1946)
Ötelerin Çocuğu (1956)
Uluç Reis (1962)
Turgut Reis (1966)
Deniz Gurbetçileri (1969)

DENEME-İNCELEME-MİTOLOJİ:
Anadolu Efsaneleri (1954)
Anadolu Tanrıları (1955)
Anadolu’nun Sesi (1971)
Hey Koca Yurt (1972)
Düşün Yazıları (1981, ölümünden sonra)

ÖYKÜ:
Ege Kıyılarından (1939)
Merhaba Akdeniz (1947)
Ege’nin Dibi (1952)
Yaşasın Deniz (1954)
Gülen Ada (1957)
Ege’den (1972)
Gençlik Denizlerinde (1973)

ANI:
Mavi Sürgün (1961)

ÇOCUK KİTAPLARI:
Denizin Çağrısı
Yol Ver Deniz
Son düzenleyen Safi; 17 Nisan 2016 20:45
Biyografi Konusu: Cevat Şakir Kabaağaçlı / Halikarnas Balıkçısı nereli hayatı kimdir.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
15 Mart 2007       Mesaj #2
Misafir - avatarı
Ziyaretçi


Sponsorlu Bağlantılar
Aynı zamanda çevirmen olan Cevat Şakir Kabaağaçlı'nın çeşitli dillerden 100 kadar çevirisi bulunuyor
Halikarnas Balıkçısı olarak da bilinen Cevat Şakir Kabaağaçlı, 1973 yılında 87 yaşında öldü.

Denizi ve deniz insanlarını destanlaştıran öykü ve romanlarıyla edebiyatımızda kendine özgü bir yer açan Halikarnas Balıkçısı, 1886'da İstanbul'da doğdu.

Önce Robert Kolej'i bitirdi, sonra yüksek öğrenimini Oxford Üniversitesi Yeni Çağlar Tarihi Bölümü'nde tamamladı. İstanbul'a dönünce Resimli Ay, Resimli Hafta, Diken, İnci gibi dergilerde yazı ve çevirileri yayımlandı, kapak resimleri, süslemeler ve karikatürler çizdi.

1924'te, Resimli Hafta'da yayımlanan asker kaçaklarıyla ilgili bir öyküsü yüzünden halkı savaş aleyhine kışkırttığı gerekçesiyle İstiklal Mahkemesi'nce üç yıl Bodrum'da kalebentliğe mahkum edildi.

Birbuçuk yıl sonra af çıkarılsa da İstanbul'a dönmedi, çok sevdiği Bodrum'da kaldı ve Halikarnas Balıkçısı takma adını kullanarak balıkçılık, süngercilik yaptı.

1947'de İzmir'e yerleşerek hayatını gazetecilik yaparak kazandı. Türkiye'nin ilk turist rehberi oldu. 13 ekim 1973'te kemik kanserinden öldü, isteği üzerine Bodrum'da toprağa verildi.

İlk yazılarının dışında, 1926'dan sonra özellikle deniz hikayeleriyle tanındı. Öykülerinde çoğunlukla Ege ve Akdeniz'de gelişen, denize bağlı olayları anlattı.

İçinde yaşadığı, en küçük ayrıntılarına kadar bildiği hür ve asi denizi, kaderleri denizin emrinde olan balıkçıları, dalgıçları, sünger avcılarını ve gemileri zengin bir terim ve mitologya hazinesinden güçlenerek, denize karşı sonsuz bir hayranlıktan gelen şiirli, yer yer aksayan, ama sürükleyip götüren bir anlatımla hikaye ve romana geçirdi.

Eleştirmen Fethi Naci, yazma tutkusu bakımından Sait Faik'e benzettiği Halikarnas Balıkçısı'nın yazmasa deli olacağı şeyleri yazdığını söylüyor: "Denizin güzelliği, insanların iyiliği ve insanların çirkinliği, kötülüğü! Onu yazma eylemine iten budur. Yoksa roman kurgusuymuş, romana özgü hareketler yaratarak bu hareketler içindeki kişileri geliştirmekmiş umurunda değildir."

Yazı ve düşünceleriyle döneminin önemli aydınlarını da etkiledi, çeşitli dillerden 100 kadar kitap çevirdi ve 1971'de Devlet Kültür Armağanı aldı.

Son düzenleyen Safi; 17 Nisan 2016 20:45
asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
24 Ekim 2008       Mesaj #3
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın
(1886 1973), Cevat Şakir Kabaağaçlf nın edebiyat ve gazeteci­lik dünyasındaki adıdır. Dostları arasında yalnızca "Balıkçı" diye de anılırdı. Halikarnas Balıkçısı yaşamının büyük bir bölümünü, eskiden Halikarnassos ya da

nen Bodrum kentine, denizcilere, balıkçılara adamış, Anadolu'nun uygarlık tarihindeki önemini ortaya koymuştur.
Halikarnas Balıkçısı'nın babası Mehmed Şakir Paşa tarih yazarı bir Osmanlı veziriydi. Babasının görevde bulunduğu Girit'te doğan Musa Cevat Şakir, beş yaşında ailesiyle İstan­bul'a geldi. Kendi başına oyunlar oynamayı seven bir çocuktu; eline kalem, tebeşir, ne geçirirse duvarları yazı ve resimlerle doldu­rurdu. Yemek masasının altına girip resim çizmek en sevdiği uğraşlardandı. Daha sonra da yazarlık yaşamının yanı sıra resim çalışma­larını da sürdürdü.
Küçük Cevat Şakir bir yandan mahalle mektebine giderken bir yandan da özel ders­ler aldı. İngilizce'yi küçük yaşta öğrendi. Robert Kolej'deki ortaokul ve lise yılları onun bol bol okuma ve çeviri yapma olanağı bulduğu verimli yıllardı. Okumak ve çeviri yapmak yüzünden derslerini aksattığı için kitaplığa girmesi yasaklandı. Daha okul yılla­rında çevirileri, yazıları ve karikatürleri der­gilerde yayımlanıyordu. Cevat Şakir için sa­nat artık vazgeçilmez bir tutkuya dönüşmüş­tü. Ama bütün bunların yanı sıra denizi çok seviyor, denizci olmak istiyordu.
Cevat Şakir ailesinin ısrarı üzerine İngilte­re'ye Oxford Üniversitesi'nde yakın çağlar tarihi okumaya gitti. Orada dört yıl okuyarak bilgi ve kültürünü genişletti. 1910'da İstan­bul'a döndü ve gazetelerde çeviriler, öyküler, karikatürler, çizgi romanlar yayımlayarak ya­şamını bu yolla kazanmaya çalıştı. Bu arada kitap kapağı resimleri yaptı, kitaplar resimle­di. Zekeriya Sertel'in çıkardığı Resimli Hafta dergisinde 1924'te yazdığı "Hapishanede İda­ma Mahkûm Olanlar Bile Bile Asılmaya Nasıl Giderler?" başlıklı yazısı yaşamının yönünü değiştirdi. Yazısıyla "halkı askerliğe karşı kışkırtma" suçunu işlediği gerekçesiyle üç yıl kalebentliğe mahkûm edildi. İlk ceza yeri Sinop'tu. Daha sonra cezasının geri kalanını tamamlamak üzere gittiği Bodrum'u görür görmez buraya hayran kaldı. Cevat Şakir'in cezası 1,5 yıl sonra affedildi, ama o Bodrum'a ve denize tutkuyla bağlandığından İstanbul'a dönmedi.
Yazarlığı açısından Bodrum güçlü bir esin kaynağıydı. Cevat Şakir için artık Bodrum'da yeni bir yaşam başlamıştı. Ülkemizde bilin­meyen ve yetişmeyen okaliptüs ve greyfurt bitkilerinin bu yörede yetiştirilip çoğalmasını sağladı. Bodrum, artık yazılarında "Halikar­nas Balıkçısı" imzasını kullanan Cevat Şa­kir'in çabasıyla yeşil ve güzel bir kıyı kenti oldu. Bodrum halkıyla kurduğu dostluk, de­niz insanlarına duyduğu sevgi coşkulu bir dille öykü ve romanlarına yansıdı. Çocukları büyüyüp okul çağına geldiklerinde Halikar­nas Balıkçısı 1947'de İzmir'e yerleşti. Akde­niz ve Ege bölgelerinde turizm rehberliği ya­parak geçimini sağladı. 1973'te ölen Balıkçı'yı Bodrumlular, çok sevdiği Bodrum'da bir te­peye gömdüler.
Öykü ve romanlarının konusunu çok iyi tanıdığı denizden, denizcilerin, balıkçıların, sünger avcılarının, dalgıçların yaşamından alan Halikarnas Balıkçısı bu yaşamı coşkulu bir dille anlatır. Anılarının yer aldığı Mavi Sürgün (1961) adlı yapıtı bu açıdan ilginçtir.
Dili, çoğu zaman yazım kurallarını hiçe sayacak kadar coşkuludur. Coşkusu şiire ve destansı bir anlatıma dönüşür.
Halikarnas Balıkçısı Anadolu uygarlığıyla ilgili, batıda da yayımlanan incelemeler yazdı. Anadolu uygarlığını Eski Yunan uygarlığının bir uzantısı olarak göstermeye çalışan savlara karşı çıktı. Bu uygarlığın bilgi, felsefe, teknik, güzel sanatlar alanlarında insan yaratıcılığının ilk beşiği olduğunu savundu. Anadolu uygar­lığının özgün bir uygarlık olduğunu vurguladı. Bu tür yazılarını Anadolu'nun Sesi (1971), Hey Koca Yurt (1972), Düşün Yazıları (1981) adlı kitaplarında topladı. Ayrıca mitoloji ile ilgili Anadolu Efsaneleri (1954), Anadolu Tanrıları (1955) adlı yapıtları vardır. Öykü kitapları ise şunlardır: Ege Kıyılarından (1939), Merhaba Akdeniz (1947), Ege'nin Dibi (1952), Yaşasın Deniz (1954), Gülen Ada (1957), Ege'den (1972), Gençlik Denizle­rinde (1973). Romanları da Aganta Burina Burinata (1946), Ötelerin Çocuğu (1956), Uluç Reis (1962), Turgut Reis (1966) ve Deniz Gurbetçileri'dir (1969).


MsxLabs & TemelBritannica
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
24 Mart 2011       Mesaj #4
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Divân-ı Lügati't Türk
Ünlü kitabı Divân-ı Lügati't-Türk'ü 25 Ocak 1072'de yazmaya başlamış ve 10 Şubat 1074'de bitirmiştir. Abbasî Halifesi El-Kaim (1075-1001) döneminde yazmış olmakla beraber Halife Muktadi Bi'llah'a (1075-1094) sunmuştur. Bu kitap Araplara Türkçe'yi öğretmek ve Türkçe'nin de Arapça kadar önemli bir dil olduğunu kanıtlamak amacı ile yazılmıştır. Türkçe'nin neden öğrenilmesi gerektiğini şöyle anlatır:
"Ant içerek söylüyorum, ben Buhara'nın, sözüne güvenilir imamlarından birinden ve başkaca Nişaburlu bir imamdan işittim. İkisi de senetleri ile bildiriyorlar ki, Yalvacımız (Peygamber), kıyamet belgelerine, ahir zaman karışıklıklarını ve Oğuz Türklerinin ortaya çıkacaklarını söylediği sırada Türk dilini öğreniniz, çünkü onlar için uzun sürecek egemenlik vardır buyurmuştu. Bu söz (hadis) doğru ise sorguları kendilerinin üzerine olsun Türk dilini öğrenmek çok gerekli bir iş olur. Bu doğru değil ise akıl bunu emreder. Tanrı devlet güneşini Türk burçlarını yükseltmiş ve onların mülkleri üzerinde felekleri döndürmüştür. Tanrı onlara Türk adını vermiş ve yeryüzüne ilbay kılmış, hakanları onlardan çıkartmıştır. Dünya uluslarının yularların onlar eline vermiş, herkese üstün kılmıştır. Onlarla birlikte çalışanları aziz kılmış ve Türkler onları her dileklerini ulaştırmış, kötülerin şerrinden korumuştur. Onlara hedef olmaktan korunabilmek için, aklı olana düşen şey, onların yolunu tutmak, derdini dinletebilmek gönüllerini alabilmek için dilleriyle konuşmaktır."

Türk adı altında da şu bilgileri verir:
"Bir ad olarak Türk adını Tanrı vermiştir, dedik. Çünkü bize Kaşgarlı Halefoğlu Şeyh Hüseyin ona da İbn ül-Gurkî denilen kimse İbn üd-Dünya demekle tanılan Şeyh Ebû Bekr il-Müfid ül-Cürcanî'nin Ahır zaman üzerine yazmış olduğu kitabında Ulu Yalvac'a tanık varan bir hadis yazmıştır. Hadis şöyledir, ' Yüce Tanrı' -Benim bir ordum vardır. Ona Türk adını verdim. Onları Doğuda yerleştirdim. Bir ulusa kızarsam Türkleri o ulus üzerine musallat kılarım, diyor. İşte bu,Türkler için bütün insanlara karşı bir üstünlüktür. Çünkü , Tanrı onlara ad vermeyi kendi üzerine almıştır. Onları yeryüzünün en yüksek yerinde, havası en temiz ülkelerine yerleştirmiş ve onlara 'Kendi ordum demiştir. Bununla beraber Türkler güzellik, sevimlilik, tatlılık, edep, büyükleri ağırlamak, sözünü yerine getirmek, sadelik ,övünmemek, yiğitlik, mertlik gibi öğülmeye değer sayısız iyiliklerle görülmektedirler."
Görüldüğü gibi Kaşgarlı Mahmud, vatansever,Türklere hayran, yaptığı işe yürekten inanan bir bilim adamıdır. Divân daha sonraları pekçok bilim adamı tarafından kullanılmıştı. Antepli Aynî diye bilinen Bedreddin Mahmud, İkdü'l-Cumân fî Tarihi Ehli'z-Zamân'da ve Katip Çelebi Keşfü'z-Zûnun'da Divân'dan söz ederler. Ancak sonradan yıllarca unutulmuş, neden sonra İstanbul'da Ali Emiri'nin (1857-1923) eline geçen Sâvî'nin nushası Sadrazam Tal'at Paşa'nın (1874-1921) aracılığı ile Kilisli Rıfat Bilge'nin (1873-1953) gözetiminde basılmış hemen bütün dünya Türkologlarının ilgisini çekmişti.
Divân'ın ilk önce Kilisli Rıfat, daha sonra Konyalı Atıf Bey ve Besim Atalay tarafından Türkçe çevirileri ve Türk bilim adamları tarafından açıklamaları yapılmıştır.
Divân Batıda ilgi uyandırmış, 1928 yılında C. Brochkelmann Kaşgarlı üzerinde araştırmalar yapmıştır. Dankoff 'un Divânü Lugât-it Türk çevirisi ile James Kelly'nin makaleleri de son çalışmalar olarak sözkonusu edilmesi gerekir.
Bu kitap Araplara Türkçeyi öğretmek ve Türkçenin de Arapça kadar gelişmiş ve önemli bir dil olduğunu kanıtlamak amacıyla yazılmıştır. Metin Türkçe ve açıklamalar Arapçadır. Arapça gramer kuralları örnek olarak hazırlanmış ve her bölümde kelimeler Arap alfabesine göre sıralanmıştır. Türk dilinde onsekiz harf kullanıldığını, yazılışta yeri olmayan, ancak söylenirken kullanılan yedi harf ile duraklama harfinin de bunlara eklenmesi gerekir demiştir.
Şimdi gözümüzü 11.yüzyıla ve bu yüzyılda yaşayan Kaşgarlı Mahmud'un Divânü Lugât-it Türk adlı yapıtına çevirelim. Mahmud Divân'da şöyle demektedir:
"Rum ülkesinden Maçine dek Türk illerinin hepsinin boyu beşbin ,eni sekizbin fersah eder. İyice bilinmek için bunların hepsi, yeryüzü biçiminde daire şeklinde gösterilmiştir."
Kendisinin de belirttiği gibi, Türklerin bulunduğu bölgeleri göstermek amacıyla çizilmiştir. Daire şeklinde olan haritanın çevresinde Doğu, Batı, Kuzey, Güney yönleri belirtilmiş, bazı deniz ve ırmaklar gösterilmiştir. Batıda işaret edilen yerler İtil boylarına, yani Kıpçakların ve Frenklerin oturdukları bölgelere kadar uzanır. Güney-Batıda Habeşistan'a , Güneyde Hint, Sint, Doğuda Çin ve Japonya'ya işaret edilmiştir. Ortada Yarkent, Kaşgar, Barsgan, Balasagun, Yifruç, İkiöküz, Asbuâli, Kumri, Talas v.s. gibi daha birçok Türk kentleri yer almıştır.
Asya'nın batısı, kuzeyi ve güneyi çizilmeden bırakılmış, bir plan olarak bile pekçok hatalarla dolu olmasına karşılık, Doğu bölgelerine ilişkin verdiği bilgiler gerçeğe uymaktadır. Haritasında Çin Seddi'ni göstermiş, bu seddin ayrıca yüksek dağların ve denizin Yecüc ve Mecüc'lerin dillerinin öğrenilmesini engellediğini bildirmiştir. Japonya'ya gelince; onu haritasının Doğusunda bir ada olarak göstermiş ve denizin onların dillerini öğrenilmesine olanak vermediğine işaret etmiştir.
Yukarda görüldüğü gibi, ilk Japon haritası bir Japon tarafından 14.yüzyılda çizilmiş, bir Dünya haritasında yer alması ise,15.yüzyılda olmuştur. Bütün bu bilgilerin ışığı altında, bir plan biçiminde olsa ,yanlışlarla dolu da olsa ilk Japon haritasının 11.yüzyılda Kaşgarlı Mahmud tarafından çizildiği bir gerçektir.
♣♣♣
Chelsea_Eny - avatarı
Chelsea_Eny
Ziyaretçi
12 Ekim 2011       Mesaj #5
Chelsea_Eny - avatarı
Ziyaretçi
Halikarnas Balıkçısı


17 Nisan 1890 tarihinde, Osmanlı'nın son köklü ailelerinden Şakir Paşa Ailesine mensup babasının yüksek komiser olarak görev yaptığı Girit'te doğdu. Babası Girit ve Atina'da sefirlik ve valilik yapan Mehmet Şakir Paşa, annesi Giritli Sare İsmet Hanım; amcası II. Abdülhamit devri sadrazamı Cevat Şakir Paşa, dedesi Şurayı Askeri Dairesi Reisi Miralay Mustafa Asım Bey'dir. Kendisine, iki evliliğinden de çocuğu olmayan ve onu kendi çocuğu gibi seven amcasının ismi verildi.

Cevat Şakir, çocukluk hayatının ilk yıllarını babası Şakir Paşa’nın elçi olarak bulunduğu Atina’da geçirdi. İlköğrenimini Büyükada'da, orta ve liseyi 1907'de Robert Kolej'de tamamladı. İlk yazısı aynı yıl İkdam Gazetesi’nde yayımlandı. Bu, İngilizce’den tercüme bir yazıydı. Lise öğreniminden sonra İngiltere’de denizcilik öğrenimi yapmak istediyse de ailesinin ısrarı ile Oxford Üniversitesi’nde tarih öğrenimi gördü. 1913’te İtalyan bir hanımla evlenerek İtalya’da kaldı, resim öğrenimi gördü.

İstanbul'a döndüğünde gazete ve dergilerde yazılar yayınlamaya başladı. Aile, 1914 yılında maddi sıkıntı içine girmiş ve babası Mehmet Şakir Paşa Afyon’daki Kabaağaçlı çiftliğine yerleşmişti. Babasının çiftlikte bir tartışma anında Cevat Şakir’in silahından çıkan kurşunla vurulması üzerine Cevat Şakir cinayet iddiasıyla yargılandı ve 15 yıl kürek cezasına çarptırıldı.[1] Cezasının yedi yılını çektikten sonra baş gösteren verem hastalığından ötürü tahliye edildi. [2]

1926'dan sonra deniz hikâyeleriyle tanındı. Konularını Ege Bölgesi ve Akdeniz Bölgesi kıyı ve açıklarında gelişen, denize bağlı olaylardan çıkardı. İçinde yaşadığı, en küçük ayrıntılarına kadar bildiği hür ve asi denizi, kaderleri denizin elinde olan balıkçıları, dalgıçları, sünger avcılarını ve gemileri zengin bir terim ve mitologya hazinesinden güçlenerek, denize karşı sonsuz bir hayranlıktan gelen şiirli, yer yer aksayan, ama sürükleyip götüren bir anlatımla hikâye ve romana geçirdi.

Cevat Şakir Bodrum'da yaşadığı dönemde arkadaşları ile ilk Mavi Yolculuk fikirini ve uygulamasını gerçekleştirmişlerdir. Bu mavi yolculuklarda yanlarına aldıkları şeyler: Peynir, su, istanköy peksimeti, tütün ve rakı idi. Mavi yolculukta gazete okumaz radyo dinlemezlerdi. Amaç dünyadan kaçmak ve medeniyetten uzak olarak kafayı dinlemektir. Haftalarca denizde kalınır sadece acil ihtiyaçları temin etmek için karaya çıkılırdı. Oysa ki bugün yapılan mavi yolculuklarda her türlü lüks mevcuttur. Bu yolcuklar yazarın edebî eserlerini de büyük oranda etkilemiştir.

Kızı İsmet Kabaağaçlı Noonan , Oğulları, Dr. Sina Kabaağaç ve Suat Kabaağaçlı'dır.

kaynak:Halikarnas Balıkçısı - Vikipedi
Mavi Peri - avatarı
Mavi Peri
Ziyaretçi
8 Haziran 2012       Mesaj #6
Mavi Peri - avatarı
Ziyaretçi
Halikarnas Balıkçısı

(1886 İstanbul - 1973 İzmir), öykü ve roman yazarı. Asıl adı Cevat Şakir Kabaağaçlı'dır. Ortaöğrenimini Robert Kolej'de (1904), yükseköğrenimini Oxford Üniversitesi Yeni Çağlar Tarihi Bölümü'nde tamamladı (1908). Dönünce resmî bir işe girmedi. Dönemin hareketli ortamı içinde siyasal eylem ve kuruluşların uzağında kaldı. Yazarlık ve ressamlık yaptı. Cumhuriyetten sonra (1924), asker kaçaklarıyla ilgili bir yazısı nedeniyle yargılanarak kalebentliğe mahkûm edildi. Üç yıllık cezasını bitirdikten sonra da gönderildiği Bodrum'dan ayrılmadı. Kentin Antikçağ'dan kalma değerlerinin ortaya çıkarılmasında büyük katkısı oldu. Serveti Fünun, Cumhuriyet, daha sonra Demokrat İzmir dergi ve gazetelerinde Halikarnas Balıkçısı takma adıyla yazdığı yazılar, öykülerle yeni edebiyat kuşağının ilgisini çekti. "Aganta, Burina, Burinata" adlı romanı dönemin dergilerinde övgülerle karşılandı. 1947'de İzmir'e yerleşip bir süre fuarın çiçeklendirilmesi işinde çalıştı. Turist rehberliği ve İzmir gazetelerinde yazarlık yaparak yaşamını sürdürdü. Sanatçı olarak da en verimli dönemine girdi. Halikarnas Balıkçısı'nın öykü ve romanlarıyla gelen tipler sadece edebiyata ilk kez geldikleri için ilginç değillerdir. Balıkçı, denize bağlı olarak, güzelliği, özgürlüğü, başkaldırıyı, insanoğlunun geçmişteki ve gelecekteki arayışlarını, kayıplarını, bunalımlarını, korkularını; ışığı kırar gibi kendiliğinden, alabildiğine etkin bir anlatımla ortaya koyarak çağdaş insancıl bakışla eski uygarlıklar arasındaki bağları göstermiştir.

Yapıtları
  • "Ege Kıyılarında" (öyküler, 1939)
  • "Aganta, Burina, Burinata" (roman, 1946)
  • "Merhaba Akdeniz" (öyküler, 1947)
  • "Ege'nin Dibi" (öyküler, 1952)
  • "Yaşasın Deniz" (öyküler, 1954)
  • "Anadolu Tanrıları" (inceleme, 1954)
  • "Ötelerin Çocuğu" (roman, 1956)
  • "Gülen Ada" (öyküler, 1957)
  • "Uluç Reis" (roman, 1962)
  • "Turgut Reis" (roman, 1966)
  • "Deniz Gurbetçileri" (roman, 1969)
  • "Ege'den" (daha önce yayımlanmış öykü kitaplarından seçmeler, 1972)
  • "Hey Koca Yurt"(1972).

MsXLabs.org & MORPA Genel Kültür Ansiklopedisi
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
cHAKİ - avatarı
cHAKİ
Ziyaretçi
9 Ekim 2013       Mesaj #7
cHAKİ - avatarı
Ziyaretçi
HALİKARNAS BALIKÇISI

Asıl adı Cevat Şakir Kabaağaçlı. 1890’da İstanbul’da doğdu. 13 Ekim 1973’te İzmir’de yaşamını yitirdi. Yazılarında, çok sevdiği Bodrum’un antik çağlardaki ismi olan Halikarnasos’tan esinlenerek Halikarnas Balıkçısı takma adını kullandı. Osmanlı Padişahı Abdülhamit döneminin devlet adamlarından tarihçi Şakir Paşa’nın oğlu. Çocukluğu babasının görevi nedeniyle bulundukları Atina’da geçti. İlköğrenimini Büyükada Mahalle Mektebi’nde, ortaöğrenimini Robert Kolej’de tamamladı. İngiltere’ye gitti. Oxford Üniversitesi’nde dört yıl Yakın Çağlar Tarihi okudu, üniversiteyi orada bitirdi. İstanbul’a dönünce Diken, Resimli Gazete, Resimli Ay, İnci gibi dergilerde yazılar yazdı, kapak resimleri ve süslemeler yaptı, karikatürler çizdi. Çizgi romanlar yaptı. İlk öyküleri 1920’li yılardan başlayarak yayınlandı. Cumhuriyet’in ilanından sonra asker kaçaklarıyla ilgili bir yazısı yüzünden 3 yıl kalebentliğe mahkum edildi ve Bodrum’a sürüldü. 1.5 yıl Bodrum’da kaldı. Cezasının son yarısını İstanbul’da geçirdi. Yeniden yürekten bağlandığı Bodrum’a döndü. 1947’den itibaren çocuklarının eğitimi için İzmir’e yerleşti. Ölümünden sonra da kendi eseri olan Bodrum’a gömüldü. Mezarı Bodrum’da.

ESERLERİ:

Halikarnas Balıkçısı - Cevat Şakir KabaağaçlıROMAN:
Aganta Burina Burinata (1946)
Ötelerin Çocuğu (1956)
Uluç Reis (1962)
Turgut Reis (1966)
Deniz Gurbetçileri (1969)

DENEME-İNCELEME-MİTOLOJİ:
Anadolu Efsaneleri (1954)
Anadolu Tanrıları (1955)
Anadolu’nun Sesi (1971)
Hey Koca Yurt (1972)
Düşün Yazıları (1981, ölümünden sonra)

ÖYKÜ:
Ege Kıyılarından (1939)
Merhaba Akdeniz (1947)
Ege’nin Dibi (1952)
Yaşasın Deniz (1954)
Gülen Ada (1957)
Ege’den (1972)
Gençlik Denizlerinde (1973)

ANI:
Mavi Sürgün (1961)

ÇOCUK KİTAPLARI:
Denizin Çağrısı
Yol Ver Deniz

Benzer Konular

13 Ekim 2009 / Misafir Mimarlık
26 Ocak 2010 / Daisy-BT Türkiye'den
12 Mayıs 2011 / Casmin.o1 Cevaplanmış
6 Nisan 2010 / LaSalle Edebiyat tr