DARB ÜL MESEL
Hıra'dayım kanatlarım kısa
Bakıyorum Muhammed'in göğsünü çaprazlayan kollara
"Onların kalpleri mühürlenmiştir"
"Kulakları da sağırdır"
Okur içlenirim; budur mealim
Yüzümü ellerinde avuturken yoksulların allahı
çulluk avlamaya çıkarsınız İstanbul insanları
çağdaş ve gözükarasınız, alkış size!
Bağdaş kurun anlatayım
Şiir değil, darbülmeseldir bu
Duygulu bir portakaldan yaratıldım ben
bu övünçle kollarım yüzümü
- o kuraklık çavdarı, çatlakların altını -
Ergen oldum, sertleşti kanatlarım
bir yalancıbülbül misali, gevrek ötüşlü
Azarlandı gençliğim
düzmece uygarlıkla örtülü
toprağın gözü önünde
Güneşin dizlerine kapanıp ağladım
kulaklarımdan fışkırdı acım
Okur içlenirim: budur mealim
Şiirler yazarım
bir buçuk yaşında gürgen dalı gibi doğru parmaklarımla
Yıkarım beynimin çakıllarını
dedemin ak libaslarla indiği insanlık pınarında
Dönerim içimdeki bıçak batar
kanıma kör bir arı gibi salarım aşkı
Dönerim saçlarım hışırdar
uzun bir huuu sesi olur bileklerim
yükselir yivlenerek güneşe
Ölür dirilirim
İstanbul'u yıka yıka gelir sevda
köprüleri enlemesine geçerek
yoruldukça sabah sisini içerek
onun narına çile bulgurunu katık ederek
Ölür dirilirim
karanlıkta minik mumlar gibi gülümseyerek
Harlar içimdeki fitil, göğsüm ışık saçar
Ben fırtınanın dişlerindeki usul ve kimsesiz yonca
bükerim yalancı uygarlığın belini
kahramanı olurum ahalinin
Döner dolaşır gelir sevda
konamayan bir kırlangıç gibi
Gülüşümle patlatırım sabahın köpüğünü
Güneş sarılıp uyanır
elmanın gamzesinde kırmızı çanlarla
Açıklık kovalar ağları
Koşarım ardından, çağırırım geriye
binlerce yılı boşa geçirdim diye
mağarasına yollanan 'insan'ı