Bâkî
Tam adı Mahmud Abdülbâkî (d. 1526, İstanbul - ö. 7 Kasım 1600, İstanbul), divan edebiyatının en büyük şairlerinden. Divan şiirine hem biçim hem de imge açısından canlılık ve yenilik getirmiş, daha yaşarken sultanü’ş-şuara (şairler sultanı) unvanını almıştır.
Babası müezzin olan Bâkî, bir saraçm yanında çırak olarak çalıştıktan sonra medreseye girdi. Dönemin ünlü müderrislerinden Karamanlı Ahmed ve Mehmed efendilerden ders aldı. Bir yandan da birçok ünlü edebiyatçıyla tanışarak şiir yazmaya başladı. Hocası Mehmed Efendi için yazdığı “Sümbül Kasidesi” ile ününü artırdı. 1553’te Süleymaniye Medresesi’nde Kadı- zade Ahmed Şemseddin Efendi’nin derslerine devam etmeye başladı ve onun koruması altına girdi.
1555’te Nahçıvan Seferi’nden dönen I. Süleyman’a (Kanuni) sunduğu kasideyle saray çevresine girmeyi başardı. Aynı yıl Halep kadılığı ile görevlendirilen hocası Kadızade Ahmed Şemseddin Efendi ile Halep’e gitti. 1560’ta İstanbul’a dönünce Şeyhülislam Ebussuud Efendi ile tanıştı ve ona daha sonra bir lamiye (lam kafiyesi ile düzenlenmiş) kasidesi sundu. Mirahor Fer- had Paşa gibi sarayla yakın ilişkileri olan kişilerin yardımlarıyla şiirlerini I. Süleyman’a ulaştırmayı başardı. Öte yandan çeşitli kasideleri ile Semiz Ali Paşa’nın da övgüsünü kazandı. 1564’te padişahın buyruğu ile mülazım olarak önce Silivri Pîrî Paşa Medresesi’ne, ertesi yıl da İstanbul’da Mu- rad Paşa Medresesi müderrisliğine atandı. Böylece İstanbul’da meslek yaşamına başlayan Bâkî, I. Süleyman’a sunduğu kasideler ile edebiyattaki ününü ve yerini de pekiştirdi. Süleyman’ın kendi şiirlerine nazireler yazmasını istediği Bâkî, bu dönemde sık sık saraya kabul edildi ve aldığı ihsanlarla rahat bir yaşam sürdü.
Bâkî, 1566’da Süleyman’ın ölümünden duyduğu acıyı, ona olan derin ve içten bağlılığını ünlü “Kanuni Mersiyesi” ile dile getirdi. Süleyman’dan sonra tahta çıkan II. Selim’e bir cülus kasidesi sundu, ama yükselişini çekemeyenlerin etkisiyle birkaç ay sonra Murad Paşa Medresesi’ndeki görevinden ahndı. Uzun süre işsiz kaldıktan sonra, 1569’da Mahmud Paşa Medresesi’ne ve Eyüp Medresesi’ne atandı. Münşeatü’s- Selâtin yazan Feridun Bey’in aracılığıyla Sadrazam Sokollu Mehmed Paşa’mn korumasına giren Bâkî, 1573’te sahn müderrisi oldu ve aynı yıl padişahın özel toplantılanna çağrılmaya başladı. II. Selim’in birkaç gazelini tahmis etti; aynca çeşitli vesilelerle ona methiyeler yazdı. III. Murad tahta çıktıktan sonra da yerini korudu ve 1575’te Süleymaniye Medresesi müderrisliğine yükseltildi. Aym yıl kendisini çekemeyenlerin, Nâmî’ nin bir gazelini tahrif ederek ona mal etmeleri ve bu gazelde III. Murad aleyhinde bir ima bulunması nedeniyle görevden ahndı. Bunun doğru olmadığının kanıtlanmasıyla sürgünden kurtulmasına karşın, 1576’da Edirne’de Selimiye Medresesi müderrisliğine atanarak İstanbul’dan uzaklaştırıldı. 1579’da Mekke kadılığına, ertesi yıl da Medine kadılığına gönderildi. 1581’de görevden ahndı ve İstanbul’a döndü. Fer- had Paşa, Siyavuş Paşa ve özellikle eski arkadaşı Hoca Sadeddin Efendi gibi etkili kişilerden gördüğü destekle 1584’te İstanbul kadılığına getirildi. 1586’da Anadolu kazaskeri, 1591’de de Rumeli kazaskeri oldu. Ama Bâkî’nin emeli en yüksek dinsel görev olan şeyhülislamlıktı. Bunun için çeşitli entrikalara bile karışmasına karşın, bu görevi elde edemeden öldü.
Yaygın ünü nedeniyle çeşitli kaynaklarda Bâkî ile ilgili geniş bilgi vardır. Bunlara göre Bâkî, zevke ve eğlenceye düşkün, neşeli, hoşsohbet, yükselme hırsı olan bir kişiydi. En ciddi toplantılarda bile aklına gelen bir nükteyi söyleyiverir, eleştiriden çekinmezdi. Nükteci ve dedikoducu yaratılışı yüzünden dönemin ileri gelenlerinden birçoğunu darıltmış, değişik dönemlerde de ağır suçlamalara hedef olmuştu. Şakacılığıyla dostlar ve koruyucular da kazanmış ve yüksek düzeydeki toplantıların aranan kişisi haline gelmişti. Onun uzun zaman sözlü olarak nakledilen latifelerine eski mecmualarda ve kitaplarda da rastlanır. Bakî, dönemin geleneğine uyarak Edirneli Emri, Mecdî, Dimetokalı Deli Kerim, Tiryaki Gubarî gibi şairlerle karşılıklı hicviyeler yazmıştır. Nev’î ile medreseden arkadaş olmalanna karşın, şiirlerinde karşılıklı tarizlere yer vermişlerdir. Özel yaşamında rind ve özgür davranışh bir kişi olan Bâkî, adaletten ayrılmayan bir kadıydı. Fuzulî’ den sonra 16. yüzyıl divan edebiyatının en büyük şairlerindendi. Döneminde çok yaygın olan lugaz, muamma ve tarih yazmayı önemsememiş, mesnevi türünde de hiç yapıt vermemiştir. Başarılı ve ünlü kasidelerine karşın, daha çok gazel şairi olarak tanınmıştır.
Edebi Kişiliği
Bâkî, dünyanın geçiciliğinden yakman ve okuru aşk ve şarabın tadını çıkarmaya çağıran gazelleriyle ünlüdür. Şiirlerinde dünya aşkını ele alır, tasavvufi aşka yer vermez. Mersiyelerinde, methiyelerinde ve tahliyelerinde içten ve abartısızdır. Son yıllarında yazdığı şiirlerinde daha çok hakimane düşüncelerle öğütler ve yaşlılığın verdiği kötümserlik görülür. Edebiyatta geleneğe bağlı kalmakla birlikte, şiir diline yeni bir düzen ve akıcılık getirmiştir. Döneminin verdiği olanaklar içinde nazım tekniğini yetkinleştirerek birçok büyük şairin kaçınılmaz dediği nazım kusurlarından kurtulmuştur. Kendisinden önceki ve çağdaşı şairlere göre daha anlaşılır ve sade bir dil kullanmıştır. Biçim açısından kusursuz bir güzelliği içeren şiirleri, duygu bakımından Fuzulî’ninkiler kadar derin, Nev’î’ninkiler gibi içten değildir. Onun rind ve neşeli yaşam görüşü, bulunduğu çevrenin eğilimlerini yansıtır. Yapıtları 16. yüzyıl Osmanlı toplumunun beğenisine uygun, sanat incelikleri ve hayal güzellikleri ile doludur. Türkçeyi ustalıkla kullanan Bâkî’nin önemli bir yanı da, şiir diline temiz ve akıcı İstanbul Türkçesini getirmiş olmasıdır. Birçok şiirini halk deyimleriyle süslemiş ve pek çoğunda da halk diline yaklaşmıştır.
Bâkî yaşadığı dönemde “melikü’ş-şuara”, daha çok da “sultanü’ş-şuara” sanıyla anılmıştır. Yazılı kaynaklarda “Rum sultanü’ş- şuarası” (Anadolu şairleri sultanı) sanı tek başına kullanıldığında, yalnızca Bâkî anlatılmak istenir. 16-19. yüzyıllarda Gelibolulu Mustafa Âli, Şeyhülislam Yahya, Nev’îzade Ataî, Nedim, Nâbî, Sâbit ve Leyla Hanım gibi birçok şair onun gazellerini tahmis ve tesdis etmişler, nazire olarak gazeller ve kasideler yazmışlardır.
Bâkî, I. Süleyman döneminde padişahın isteği ve buyruğu ile şiirlerini bir Divan'da (ös 1859) topladı. Ama sonradan pek çok şiir yazdığı için Divan'ı bütün şiirlerini kapsamaz. Başında münaca’t ve na’t bulunmayan Bâkî’nin Divan'mm eksiksiz nüshası Sabahaddin Küçük’ün Bâkî'nin Divan'ı Üzerinde Bir İnceleme (1982, 2 cilt) adlı doktora tezinde yer almıştır. Buna göre Bâkî’nin Divan'ında 27 kaside, 2 terlab-i bend, 1 terci-i bend, 7 tahmis, 619 gazel, 24 kıt’a, 1 tarih ve 38 müfred bulunmaktadır.
Eserleri
Bâkî’nin dinsel konularda da birçok yapıtı vardır. Bunlardan Mealimü’l-Ya/dn fi Sîret-i Seyyidi’l-Mürselin (1845’te 1. cilt; 1898’ de 2. cilt), Şihabeddin Ahmed bin Hati- bü’l-Kastalani’nin Mevahibul-Ledüniyye bi’l-Minahi’l-Ahmediye adh ünlü yapıtını temel alarak yazdığı bir siyer kitabıdır. Bâkî, Şafii mezhebinin özelliklerini yansıtan yerleri Hanefilik ilkelerine göre değiştirmiş, gereksiz ayrıntıları çıkarıp eklemeler yapmıştır. Sokollu Mehmed Paşa’nın buyruğuyla hazırladığı bu yapıt, Bakî’nin şeri sorunlardaki ve Hanefi fıkıhındaki bilgisini göstermek bakımından önemlidir. Fezail-i Cihad, Ahmed bin İbrahim’in Me- şariü’l-Eşvak ila Mesarii’l-Uşşak adh Arapça kitabının çevirisidir. Sokollu Mehmed Paşa’ya sunulan çeviri, 1571’de tamamlanmıştır. Girişinin ağır ve süslü bir dille yazılmış olmasına karşın, metin sade bir Türkçeyle kaleme alınmıştır. Kutbeddin Mekki’nin el-İlâm fi Ahval-i Bedel Allahü’l- Haram adh yapıtını, Fazail-i Mekke adıyla çeviren Bâkî, kitabı 1579’da Mekke kadılığı sırasında tamamlamıştır. Yapıt, Mekke tarihinden ve özellikle Osmanlı padişahlarının burada kurduğu tesislerden söz eder. Ataî Şakaik Zeylf nde, Bâkî’nin Eyüp müderrisliği sırasında Ebu Eyyub el-Ensari’ den rivayet edilen hadisleri toplayıp Tercü- me-i Hadis-i Erbain adıyla çevirdiğini belirtir; ama böyle bir kitap henüz ele geçmemiştir. Bunlardan başka çeşitli mecmualarda ve Topkapı Müzesi Arşivi’nde Bâkî’nin bazı özel mektupları ve kadılık yaparken verdiği bazı hükümler bulunmaktadır.
MsXLabs.org & Ana Britannica