Arama

Pablo Neruda

Bu Konuya Puan Verin:
Güncelleme: 15 Ekim 2013 Gösterim: 7.920 Cevap: 9
KisukE UraharA - avatarı
KisukE UraharA
VIP !..............!
15 Ocak 2008       Mesaj #1
KisukE UraharA - avatarı
VIP !..............!
(1904-1973)
Latin Amerikan edebiyatının tüm dünyada itibar kazanmasını sağlayan Pablo Neruda, Neftali Ricardo Reyes Basoalto adıyla, 12 Temmuz 1904'te Güney Şili'de bulunan Parral'da doğdu. Babası lokomotifçi, doğumundan hemen sonra ölen annesi ise öğretmendi. Pablo Neruda henüz 15 yaşındayken taşra gazetelerinin birinin edebiyat ekini düzeltmekle görevlendirildi. Bu dönemde Çekoslovakyalı şair Jan Neruda'ya olan hayranlığı nedeniyle Pablo Neruda takma adını aldı. 1924'te ilk şiirleriyle bir edebiyat yarışmasında hem bir ödül hem de bir burs kazandı. Elde ettiği bursla Santiago'da üç yıl Fransız edebiyatı eğitimi gördü ve gazeteciliğe devam etti.
Sponsorlu Bağlantılar

Neruda'nın ilk şiir derlemesi Crespusculada adı altında yayınlandı. Adını yavaş yavaş edebi çevrelerde duyurmaya başlayan şair, Crespusculada'dan bir yıl sonra çıkardığı Yirmi Aşk Şiiri ve Unutulmaz Bir Şarkı ile Latin Amerika'nın en çok satış yapan şairleri arasına girdi. Bu kitabında Neruda, bir aşk öyküsünü fon alarak, aynı anda bir şehvet objesi, sığınabilecek bir liman ve kozmik bir güç olan kadına bir od yazdı. 1927'de diplomatlık görevine başlayan Pablo Neruda, altı yıl boyunca Güneydoğu Asya'da konsolosluk yaptı. Bu bölgedeki toplumsal sorunlar yüzünden ömrünün 'en çok acı veren dönemi' olarak nitelendirildiği bu zaman içinde Yeryüzünde Konaklama adlı iki ciltlik eserini yazdı. Eski şiirlerinin melankolisi dünyadaki acıların doğrudan doğruya anlatımına yer verdi.

1934'te İspanya'ya giden Neruda, burada sembolizm, sürrealizm ve füturizm etkisinde kalan '1927 Nesli' adlı şair topluluğuna katıldı. İç Savaş patlayınca Neruda, Franco'ya karşı çıktığı için diplomatik hizmetten çıkarıldı. İç Savaş'ın üzüntüsü içinde 1937'de İspanya Gönüllerde adlı kitabını yayınladı.

1939'da diplomatlık mesleğine geri dönen Neruda, başkonsolos olarak Meksika'ya gitti ve bu görevini 1943'e kadar sürdürdü. Altı yıl sonra Şili Komünist Partisi'ne girerek senatör oldu. Başkan Gonzalez Videla'yı eleştirmesi üzerine hükümeti tarafından rejim düşmanı ilan edildi ve 1948'de gıyabi tutuklama emriyle arandı. Hakkında tutuklama emri çıkar çıkmaz rahip kılığına girerek Arjantin'e kaçmayı başardı. Neruda'nın kaçışı Arjantin'de son bulmadı. Ünlü şair önce Batı Avrupa'ya geçti ardından Sovyetler Birliği'nde ve Çin'de yaşamaya başladı. 1950'de Evrensel Şarkı adlı şiirsel dizisi çıktı. Suçlama ile duygudaşlığın egemen olduğu bu ilahi havalı yapıtıyla Neruda, Latin Amerika'yı mitleri ve tarihiyle, doğası ve politik/sosyal durumlarıyla bir bütün olarak yansıtmaya çalıştı. Tarihe Marksist bir görüş açısı getirerek Stalin'e olan hayranlığını saklama gereği duymadı.

1952'de Şili'ye dönen Neruda başka bir ad altında Kaptanın Dizeleri adlı şiir kitabını yayınladı. Ancak 10 yıl sonra bu yapıtın yazarı olduğunu açıkladı. Bunun nedeni, 1955 yılında üçüncü evliliğini Matilde Urruti'ya aşkını şiirlerle ilan ederken bir önceki karısını incitmek istememesidir. Neruda yapıtlarında giderek daha önce kullandığı, anlaşılması güç mecazlardan vazgeçti. Böylelikle insanın var oluşunun bir envanteri olan Temel Odlar, Yeni Temel Odlar ve Üçüncü Odlar Kitabı adlı yapıtlarındaki dizeler çoğunlukla bir ve iki heceli sözcüklerden oluşmaktadır. Stalin'in kendisine yanık bulmadıklarına karşı uyguladığı sert tutumun boyutu açıklanınca Neruda'nın dünya görüşü sarsıldı. Acayiplikler ve Karaada Defteri adlı otobiyografik yansımalarında kuşkularını dile getirdi.

1969 yılında Komünist Parti tarafından başkan adayı gösterilen Neruda, Salvador Allende'nin ulusal cephesine katılmak üzere 1970'de adaylığını geri aldı. Onu izleyen yıllarda Allende tarafından Fransa'ya büyükelçi olarak atandı. Bir yıl sonra Neruda, Nobel Edebiyat Ödülü'ne layık görüldü. Nixon'u Devirmeye Çağrı ve Şili Devrimine Övgü, adlı şiir kitabında ABD'nin solcu hükümetin dengesini bozmaya yönelik çalışmalarını eleştirdi. 1973'de kansere yakalanan Pablo Neruda, Allende'ye karşı düzenlenen askeri darbeden birkaç gün sonra, 23 Eylül 1973'de Santiago'da yaşamını yitirdi.

Eserleri
Şiirler: Crespusculada (1923), Yirmi Aşk Şiiri ve Unutulmaz Bir Şarkı (Veinte poemas de amour y una cancion desesperada, 1924), Yeryüzünde Konaklama (Residencia en la tierra, 1935), İspanya Gönüllerde (Espana en el corazon, 1937), Evrensel Şarkı (Canto General, 1950), Kaptanın Dizeleri (Los versos del Capitan, 1952), Temel Odlar (Odas elementares, 1954), Yeni Temel Odlar (Nuevas odas elementares, 1956), Üçüncü Odlar Kitabı (Tercer libro de las odas, 1957), Nixon'u Devirmeye Çağrı ve Şili Devrimine Övgü (Incitation al nixoncidio y alabanza de la revolution chilena, 1973)
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen KisukE UraharA; 24 Nisan 2009 19:55
Biyografi Konusu: Pablo Neruda nereli hayatı kimdir.
Gerçekçi ol imkansızı iste...
Bluesorrow - avatarı
Bluesorrow
Ziyaretçi
22 Şubat 2008       Mesaj #2
Bluesorrow - avatarı
Ziyaretçi
YİRMİ AŞK ŞİİRİ VE UMUTSUZ BİR ŞARKI

Sponsorlu Bağlantılar
III

Çamların çokluğu, dalgaların kırılmış uğultusu,
yalnızlık çanı ve ışıkların usul oyunu,
bebek gözlerine düşen alacakaranlık,
yeryüzü kabuğu, sende söyler şarkısını toprak!

Sende şarkı söyler ırmaklar ve üstünde
ruhum arzuladığın gibi ve istediğin yere doğru.
Yol çiz ki bana umut yayının üstünde
bir ok salvosu atayım sayıklamayla.

Sis kemerini görüyorum çevremde,
peşine sessizliğinin düştüğü izlenen saatlerimi,
sana, saydam taş kollarına demir atmıştır
öpücüklerim nemli arzumun yuvasında.

Ah! yankılanan ve ölerek düşen akşamda aşkın
rengini soldurduğu ve katladığı gizem sesin!
Böyle gördüm karanlık saatte tarlalarda
rüzgarın ağzı altında eğildiklerini başakların.

V

Beni duyman için
sözcüklerim bazen
azalır
plajdaki martı izleri gibi.

Bilezik, esrik çıngırak
yumuşak ellerinin üzümü için.

Sözcüklerime bakarım ve uzakta görürüm onları.
Benden çok senindir onlar.
Eski acıma sarmaşık gibi tırmanırlar.

Nemli duvara tırmanırlar.
Ve bu kanlı oyunun tek suçlusu sensin.

Karanlık yuvamdan kaçıyorlar.
Ve sen her şeyi dolduruyorsun, her şey seninle dolu.

Yerleştiğin boşluğu dolduranlar onlardır,
hüznüm senden daha çok onlara tanıdık.

Burada sana söylemek istediğimi söyleyecekler,
duy onları beni duymanı istediğim gibi.

Her zamanki gibi, sıkıntılı bir rüzgar sürüklüyor onları yine
ve bazen düşlerin kasırgası deviriyor.
Acılı sesimde başka sesleri duyuyorsun.
Eski dudakların ağlamaları, eski af dilekçesi kanı.
Sevgilim, sev beni. Burada kal. İzle beni.
Sevgilim, izle beni, sıkıntı dalgası üstünde.

Yine de sözcüklerim aşkının rengini alıyor.
Ve sen her şeyi dolduruyorsun, her şey seninle dolu.

Bütün bu sözcüklerden sonsuz bir bilezik yapıyorum
üzüm gibi ak ve yumuşak ellerin için.

VIII

Sen, ruhumda vızıldayan, balla esrik, ak arı
bükülüyorsun usulca bukle bukle yükselen duman gibi.

Umutsuzum, söz yankısız,
her şeye sahip olan, her şeyi yitirenim.

Sende çatırdıyor son palamar, son kaygım.
Çölümdeki son gülsün.

Ah suskun kız!

Kapat derin gözlerini. Gece uçuyor orada.
Ah! soy korkulu heykel bedenini.

Gecenin kanat çırptığı derin gözlerin var.
Ve taze çiçek kolları ve bir gül bezek.

Ve göğüslerin ak salyangozlar gibi.
Bir gece kelebeği uyuyor konmuş da göbeğinin üstüne.

Ah suskun kız!

Ve işte yalnızlık ve sen yoksun.
Yağmur yağıyor. Deniz rüzgarı kovuyor aylak martıları.

Islak yollarda ayakları çıplak yürüyor su.
Ve ağacın yaprağı yakınıyor bir hasta gibi.

Ak arı, yoksun, bende sürüyor vızıldaman.
Zamanda yaşıyorsun, ince ve suskun.

Ah suskun kız!

X

Yine yitirdik o alacakaranlığı.
Ve kimse görmedi bizi o akşam el eleyken.
mavi gece dünyaya inerken.

Penceremden gördüm
uzak kıyılarda batan güneşin bayramını.

Bazen, bir madalya gibi
bir güneş parçası yanardı ellerimde.

Ve seni anımsardım yüreğim daralarak
tanıdığın hüzünle hüzünlü.

Neredeydin o zaman sen?
Ve hangi insanlarlaydın?
Neler konuşuyordun?
Neden gelir ki birden bütün aşk
hüzünlüyken ve seni uzak tanırken?

Hep alacakaranlıkta alınan kitap düştü,
pelerinim, o yaralı köpek, ayaklarımın dibine yığıldı.

Hep zaklaşıyorsun ve hep akşam
gecenin heykelleri silerek alelacele geldiği saatlerde.

XIV

Günlük oyuncağın dünyanın aydınlığıdır.
Suyun ve çiçeğin üzerine gelmiş ince ziyaretçi.
Ellerimin arasında her gün, bir salkım gibi
sıktığım bu küçük yüzün beyazlığını bıraktın.

Ve o zamandan beri, sevgilim, benzerin yok.
bırak uzanayım sarı çiçek taçlarının üstüne.
Kim yazdı adını güney yıldızlarının bağrına duman harflerle?
Ah! bırak canlandırayım seni o zamanki,
daha varlığın yokkenki halinle.

Ama bir rüzgar haykırıyor ve camıma vuruyor.
Gökyüzü karanlık balıklarla dolu bir ağ.
Buraya geliyor çarpmaya bütün rüzgarlar, buraya, hepsi.
Soyunuyor yağmur.

Kuşlar geçiyor kaçarcasına.
Rüzgar. Rüzgar.
İnsan emeğine karşı savaşamam.
Ve fırtına bir yığın kara yaprak bıraktı
ve dün akşamın palamarladığı bütün kayıkları çözdü.
Ama sen buradasın. Sen kaçmıyorsun.
Yanıtlayacaksın beni son çığlığa kadar.
Sokul yanıma korkuyormuşsun gibi.
Ama tuhaf bir gölge geçiyordu bazen gözlerinden.

Şimdi, şimdi de küçüğüm, hanımelleri getiriyorsun bana,
kokuyorlar göğüslerine kadar.
Hüzünlü rüzgar koşarken kelebekleri öldürerek
seviyorum seni ve sevincim ısırıyor erik ağzını.

Bana, yalnız ve yaban ruhuma, onların hepsini kaçıran
adıma alışsan çok şey yitireceksin sanki.
kaç kez, gözlerimizle öpüşürken yıldızın yandığını gördük,
açıldığını gördük başımızın üzerinde dönen alacakaranlıkların
yelpazelerinin.
Sözcüklerim yağıyordu senin üzerine okşamalarımla birlikte.
Nice zamandır sevdim sedef ve güneş bedenini.
Evren senin, işte buna inanıyorum.
Dağlardan sevinç getireceğim copihue(1) çiçekleri olarak,
kara fındıklarla, orman öpücüklerinden sepetlerle.

İlkbaharın kiraz ağaçlarıyla yaptığını
yapacağım seni.


Pablo Neruda

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Bluesorrow - avatarı
Bluesorrow
Ziyaretçi
11 Mart 2008       Mesaj #3
Bluesorrow - avatarı
Ziyaretçi
***
Rüzgar saçlarımı tarıyor, anaç
parmaklarını geçiriyor saçlarımdan.
Anının kapısını açıyorum
Düşüncem çıkıyor, çekip gidiyor.

Başka seslerdir taşıdığım,
türküm başka dudaklardan,
Anılarımın mağarasının
tuhaf bir aydınlığı bile var!

Yabancı toprakların meyveleri,
bir başka denizin mavi dalgaları,
başkasının aşkları, adını anmaya
yüreğimin elvermediği acılar.

Ve rüzgar, anaç elleriyle
saçımı tarayan rüzgar!

Gerçeğimi gece alıp götürüyor,
ne gecem var ne de gerçeğim!

Yol ortasına yatıyorum,
beni çiğnemek gerek yürümek için.

Yürekleri çiğniyor beni, şarap
ve düşle esrik yürekleri.

Kıpırtısız köprü, yüreğini
sonsuzlukla bağlıyorum.

Ölseydim birdenbire
bırakmazdım şarkı söylemeyi.

Pablo Neruda
KisukE UraharA - avatarı
KisukE UraharA
VIP !..............!
13 Mart 2008       Mesaj #4
KisukE UraharA - avatarı
VIP !..............!
Pablo Neruda (asıl ismi: Ricardo Eliezer Neftalí Reyes Basoalto) (12 Temmuz 1904 Parral, Şili - 23 Eylül 1973 Santiago), Şilili yazar ve şair.



Hayatı

Şili'de demiryolu işçisi bir baba ve öğretmen bir annenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Annesini çok küçükken kaybetti. 13 yaşındayken yerel "La Mañana" gazetesindeki bazı makalelerle katkıda bulunmaya başladı. 1920'de "Selva Austral" isimli edebiyat dergisinde "Pablo Neruda" adıyla yazmaya başladı. Şair, bu takma ismi Çek şair Jan Neruda'da anısına seçmişti. Daha sonra bu isim yasal adı olarak kalmıştır. İlk kitabı Crepusculario 1923 yılında yayınladı. Sonraki sene şairin en tanınmış ve pek çok dile çevrilmiş olan eserlerinden Yirmi Aşk Şiiri ve Umutsuz Bir Şarkı(Veinte poemas de amor y una cancion desesperada) basıldı. Edebi çalışmalarına devam ederken, bir yandan da Santiago'daki Şili Üniversitesi'nde Fransızca ve pedagoji okudu. 1927-1935 arası hükümetin elçisi oldu ve Burma, Seylan, Java, Singapur, Buenos Aires, Barselona ve Madrid'te görev yaptı. Bu dönemde yazdığı şiirler ezoterik sürrealist şiir kitabı "Residencia en la tierra" (1933)da toplanmıştır.
İspanya İç Savaşı ve García Lorca'nın ölümü onu çok etkiledi ve önce İspanya sonra da Fransa'da Cumhuriyetçi harekete katılmasına neden oldu. Bu sırada şiirlerini topladığı Kalbimdeki İspanya (España en el Corazón (1937)) üzerine çalışmaya başladı. Kalbimdeki İspanya iç savaş sırasında cephede basılması açısından önemlidir. Aynı yıl ülkesine dönen Neruda'nın daha sonraki eserlerini siyasi ve sosyal konular üzerine oluşturmuştur.
1939'da Paris'te İspanyol göçmenler için konsolosluk görevine getirildi. Meksika'daki konsolosluk görevi sırasında Canto General de Chile'yi yazdı. Bu eserde bütün Güney Amerika kıtasının doğası, insanları ve tarihi yazgısı epik şiir şeklinde anlatılmaktadır. Eser, 1950'de Meksika'da basılırken, Şili'de de el altından yayınlandı. Yaklaşık 250 şiirin yer aldığı eser, on kadar dile çevrildi ve bu çeviriler yüzünden Neruda elçilik yaptığı ülkelerde zorluklar yaşadı.
1943'te Şili'ye dönen Neruda, 1945'te senatör seçildi ve Şili Komünist Partisi'ne katıldı. 1947'de Başkan González Videla'nın grevdeki madencilere yönelik baskıcı protestolarını protesto ettiği için, 2 yıl boyunca kendi ülkesinde kaçak yaşadı. 1949'da yurt dışına çıktı ve 1952'ye kadar çeşitli ülkelerde bulundu. Bu dönemde yazdığı eserler politik aktivitelerinin damgasını taşır. Örneğin Las Uvas y el Viento (1954) Neruda'nın sürgündeki günlüğü gibidir.
Yaşamı boyunca güçlü siyasi duruşuyla tanınan Neruda, ülkesindeki ve İspanya'daki faşizme karşı durmuştur. 1970 yılında Şili başkanlığına aday gösterilmiş, ancak daha sonra başkan seçilen Salvador Allende'yi desteklemiştir. Allende seçilince Neruda'yı Şili'nin Fransa elçisi olarak görevlendirdi. 1971 yılında edebiyat dalında Nobel Ödülü aldı. 1972 yılında sağlık sorunları nedeniyle elçilik görevini bırakarak Şili'ye döndü. 24 Eylül 1973'de kalp yetmezliğinden hayatını kaybetti.

Eserleri
  • Crepusculario (Alacakaranlık Kitabı), 1923
  • Veinte poemas de amor y una canción desesperada (Yirmi Aşk Şiiri ve Umutsuz Bir Şarkı), 1924
  • Tentativa del hombre infinito. – Santiago : Nascimento, 1926
  • Anillos / Pablo Neruda, Tomás Lago. – Santiago : Nascimento, 1926
  • El habitante y su esperanza. – Santiago : Nascimento, 1926
  • El hondero entusiasta. – Santiago : Empresa Letras, 1933
  • Residencia en la tierra : 1925-1931. – Santiago : Nascimento, 1933
  • Residencia en la tierra : 1925-1935. – Enl. ed. – Madrid : Cruz & Raya, 1935 ­. – 2 vol.
  • España en el corazón. – Santiago : Ercilla, 1937
  • Las furias y las penas. – Santiago : Nascimento, 1939
  • Canto general de Chile : Fragmentos. – Mexico City : Privately published, 1943
  • Tercera residencia : 1935-1945. – Buenos Aires : Losada, 1947
  • Alturas de Macchu Picchu. – Santiago : Librería Neira, 1947
  • Canto general. – Mexico City : Talleres Gráficos de la Nación, 1950
  • Los versos del capitán. – Napol : Naples: L'Arte Tipografica, 1952
  • Las uvas y el viento. – Santiago : Nascimento, 1954
  • Odas elementales. – Buenos Aires : Losada, 1954
  • Nuevas odas elementales. – Buenos Aires : Losada, 1956
  • Obras completas. – Buenos Aires : Losada, 1957. – Enl. ed. 1962, 2 vol. – Enl. ed. 1967. – Enl. ed. 1973, 3 vol.
  • Tercer libro de las odas. – Buenos Aires : Losada, 1957
  • Estravagario. – Buenos Aires : Losada, 1958
  • Navegaciones y regresos. – Buenos Aires : Losada, 1959
  • Cien sonetos de amor. – Santiago : Editorial Universitaria, 1959
  • Canción de gesta. – Havana : Casa de las Américas, 1960
  • Las piedras de Chile. – Buenos Aires : Losada, 1961
  • Cantos ceremoniales. – Buenos Aires : Losada, 1961
  • Plenos poderes. – Buenos Aires Losada, 1962
  • Memorial de Isla Negra. – Buenos Aires : Losada, 1964. – 5 vol.
  • Arte de pájaros. – Santiago : Sociedad de Amigos del Arte Contemporáneo, 1966
  • Una casa en la arena. – Barcelona : Lumen, 1966
  • Fulgor y muerte de Joaquín Murieta : bandido chileno injusticiado en California el *23 de julio de 1853. – Santiago : Zig-Zag, 1967
  • La barcarola. – Buenos Aires : Losada, 1967
  • Las manos del día. – Buenos Aires : Losada, 1968
  • Fin de mundo. – Santiago : Sociedad de Arte Contemporáneo, 1969
  • Aún. – Santiago : Nascimento, 1969
  • Maremoto. – Santiago : Sociedad de Arte Contemporáneo de Santiago, 1970
  • La espada encendida. – Buenos Aires : Losada, 1970
  • Las piedras del cie. – Buenos Aires : Losada, 1970
  • Geografía infructuosa. – Buenos Aires : Losada, 1972
  • Incitación al nixonicidio y alabanza de la revolución chilena. – Buenos Aires : Losada, 1973
  • La rosa separada. – Buenos Aires : Losada, 1973
  • El mar y las campanas. – Buenos Aires : Losada, 1973
  • Jardín de invierno. – Buenos Aires : Losada, 1974
  • 2000. – Buenos Aires : Losada, 1974
  • El corazón amarillo. – Buenos Aires : Losada, 1974
  • Libro de las preguntas. – Buenos Aires : Losada, 1974
  • Elegía. – Buenos Aires : Losada, 1974
  • Defectos escogidos. – Buenos Aires : Losada, 1974
  • Confieso que he vivido. – Barcelona : Seix Barral, 1974 (Yaşadığımı İtiraf Ediyorum)
  • Cartas a Laura. – Madrid : Ediciones Cultura Hispánica del Centro Iberoamericano de Cooperación, 1978
  • Para nacer he nacido. – Barcelona : Seix Barral, 1978
  • El río invisible : poesía y prosa de juventud. – Barcelona : Seix Barral, 1980
  • Cuadernos de Temuco : 1919-1920 / edición y prólogo de Víctor Farías. – Buenos Aires : Seix Barral, 1996
  • Yo acuso : discursos parlamentarios (1945-1948) / edición a cargo de Leonidas Aguirre Silva. – Bogotá : *Editorial Oveja Negra, 2002
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Gerçekçi ol imkansızı iste...
Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
27 Temmuz 2009       Mesaj #5
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi
Bu Gece En Hüzünlü Şiirleri Yazabilirm

Bu gece en hüzünlü şiirleri yazabilirim

Şöyle diyebilirim : 'Gece yıldızlardaydı
Ve yıldızlar, maviydi, uzaklarda üşürler'

Gökte gece yelinin söylediği türküler

Bu gece en hüzünlü şiirleri yazabilirim
Hem sevdim, hem sevildim, ya da o böyle söyler

Bu gece gibi miydi kucağıma aldığım
Öptüm onu öptüm de üstümde sonsuz gökler

Hem sevdim, hem sevildim, ya da ben böyle derim
Sevmeden durulmayan iri, durgun bakışlı gözler

Bu gece en hüzünlü şiirleri yazabilirim
Duymak yitirdiğimi, ah daha neler neler

Geceyi duymak, onsuz daha ulu geceyi
Çimenlere düşen çiy yazdığım bu dizeler

Sevgim onu alakoymaya yetmediyse ne çıkar
Ve o benimle değil, yıldızlıdır geceler

Yürek zor katlanıyor onu yitirmelere
Bakışlar sanki onu bana getirecekler

Böyle gecelerdeydi ağaçlar beyaz olur
Artık ne ben öyleyim ne de eski geceler

Sesim ara rüzgarı ona ulaşmak için
Şimdi sevmiyorum ya, eskidendi sevmeler

Şimdi kimbilir kimin benim olduğu gibi
Sesi, aydınlık teni, sonsuz uzayan gözler

Sevmiyorum doğrudur, yürek bu hala sever
Sevmek kısa sürdüyse unutmak uzun sürer

Bu gece gibi miydi kollarıma almıştım
Yüreğimde bir burgu ah onu yitirmeler

Budur bana verdiği acıların en sonu
Sondur bu onun için yazacağım dizeler


Pablo Neruda
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
5 Ağustos 2009       Mesaj #6
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi
Ağır Ölüm

Ağır ağır ölür alışkanlığının kölesi olanlar, her gün aynı yoldan yürüyenler, yürüyüş biçimini hiç değiştirmeyenler, giysilerinin rengini değiştirmeye yeltenmeyenler, tanımadıklarıyla konuşmayanlar.

Ağır ağır ölür tutkudan ve duygulanımdan kaçanlar, beyaz üzerinde siyahı tercih edenler, gözleri ışıldatan ve esnemeyi gülümseyişe çeviren ve yanlışlıklarla duygulanımların karşısında onarılmış yüreği küt küt attıran bir demet duygu yerine “i” harflerinin üzerine nokta koymayı yeğleyenler.

Ağır ağır ölür işlerinde ve sevdalarında mutsuz olup da bu durumu tersine çevirmeyenler, bir düşü gerçekleştirmek adına kesinlik yerine belirsizliğe kalkışmayanlar, hayatlarında bir kez bile mantıklı bir öğüde aldırış etmeyenler.

Ağır ağır ölür yolculuğa çıkmayanlar, okumayanlar, müzik dinlemeyenler, gönlünde incelik barındırmayanlar.

Ağır ağır ölür özsaygılarını ağır ağır yok edenler, kendilerine yardım edilmesine izin vermeyenler, ne kadar şanssız oldukları ve sürekli yağan yağmur hakkında bütün hayatlarınca yakınanlar, daha bir işe koyulmadan o işten el çekenler, bilmedikleri şeyler hakkında soru sormayanlar, bildikleri şeyler hakkındaki soruları yanıtlamayanlar.

Deneyelim ve kaçınalım küçük dozdaki ölümlerden, anımsayalım her zaman: yaşıyor olmak yalnızca nefes alıp vermekten çok daha büyük bir çabayı gerektirir.

Yalnızca ateşli bir sabır ulaştırır bizi muhteşem bir mutluluğun kapısına.

Pablo Neruda

Çeviren: İsmail Aksoy
Çevirenin notu: Şiirin son tümcesini, Rimbaud’nun “A’laurore, armes d’une ardente patience nous entrerons aux splendid villes” (“Şafak kızıllığında, ateşli bir sabırla silâhlanmış olarak gireceğiz o muhteşem kentlere”) dizesinden esinlenerek yazmıştır Neruda.
İsmail Aksoy


Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
5 Ağustos 2009       Mesaj #7
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi
Pablo Neruda(1904-1973)


Federıco Garcia
Lorca’ya Yanık Şiir

Issız bir evde,
Korkudan ağlayabilseydim;
Gözlerimi çıkarabilsem de,
Yiyebilseydim;
Senin sesin için yapardım
Bunları,
Yaşlı portakal ağacı sesin;
Senin şiirin için yapardım
Bunları,
Çığlık çığlığa fışkıran şiirin.
Baksana,
Maviye boyuyorlar hastaneleri,
Senin için;
Kıyıdaki kenar mahalleleri
Ve okullar,
Senin için büyüyorlar;
Tüy salıyorlar,
Yaralı melekler;
Pullar örtünüyor,
Düğün balıkları;
Deniz kestaneleri,
Göğe uçuyorlar;
Siyah tülleriyle terzi dükkanları:
Kanla doluyorlar, kaşıklarla,
Senin için;
Ve
Yutuyorlar,
Yırtılmış kurdeleleri;
Öz canlarına kıyıyorlar,
Öpüşe öpüşe;
Ve ak sadeler giyiniyorlar.
Bir şeftali ağacı
Giyinip de,
Kuş gibi seğirtirken sen;
Kasırga gibi fırıl fırıl,
Bir pirinç gülüşüyle gülerken;
Türküler çağırdığında;
Allak bullak ederken,
Atardamarlarını,
Dişlerini, gırtlağını,
Parmaklarını;
Vay ne şirindin,
Kahrolurdum ben
Kahrolurdum ben
Kızıl göller için:
Güz ortasında bir şahbaz at
Ve kana belenmiş bir tanrıyla,
Beraber yaşadığın.
Kahrolurdum ben,
Mezarlıklar için:
Gece, sesi kısılmış
Çanlar arasından,
Suyla, mezarlarla küllenmiş
Nehirler gibi geçen;
Nehirler:
Hasta asker koğuşları sanki,
Tıklım tıklım dolu;
Ve matem yağlı ölüme,
Çürük taçlı mermer şifreli ölüme,
Nehir nehir gelen ölüme doğru;
Birdenbire taşıveren nehirler.
Gece, ayakta, ağlaya ağlaya,
Boğulmuş çarmıhların geçişini
Seyrederken sen;
Kahrolurdum seni görmek için:
Bak,
Ölüm nehrinin önünde ağlıyorsun
Perperişan;
Garip kalmış köşelerde başın,
Durmaz ha, durmaz gözlerin
Ağlar yaşın yaşın.
Gece ve çıldırasıya yalnız,
Külleri ısıra ısıra;
Dumanı, gölgeyi, unutmayı:
Siyah bir huniyle yığabilseydim,
Trenlerin, gemilerin üstüne;
Filizlendiğin ağaç için,
Yapardım bunları,
Topladığın,
Yaldızlı su yuvaları için;
Sarmaşık için,
Yapardım bunları;
Gecenin sırrını sana ileterek,
Kemiklerini saran
Sarmaşık için.
Islak soğan kokusu gelen
Şehirlerden,
Seni bekliyorlar;
Boğuk bir sesle,
Şarkı söyleyerek
Geçesin diye.
Yeşil kırlangıçlar,
Saçlarının arasına yapıyorlar,
Yuvalarını;
Dilsiz sperma sandalları,
Peşin sıra geliyorlar;
Sümüklü böcekler, haftalar,
Yelkenleri düşürülmüş serenler,
Kirazlar da,
Dönüveriyorlar ossaat:
Gözükünce solgun başın,
On beş gözlü başın,
Al kan içindeki ağzın.
Şehrin otellerini,
İsle doldurabilseydim;
Hıçkıra hıçkıra,
Yok edebilseydim
Çalar saatları;
Ezik dudaklarıyla yaz ayı,
Evine nasıl gelecek,
Göreyim diye
Yapardım bunları;
Yığın yığın insanların,
Melil mahzun tantanalarıyla
Ülkelerin,
İşlemez sabanların,
Gelincik çiçeklerinin;
Mezar kazıcıların, süvarilerin,
Kanlı haritaların, gezegenlerin,
Evine nasıl geldiklerini
Göreyim diye;
Yapardım bunları.
Küllerle örtülü dalgıçların,
Uzun bıçaklarla delik deşik olmuş
Meryem Ana tasvirlerini
Sürüte sürüte gelen maskelerin;
Damarların, köklerin, hastanelerin,
Karıncaların, su gözelerinin,
Evine nasıl geldiklerini
Göreyim diye;
Yapardım bunları.
İçine kapanmış atlının
Örümcekler arasında öldüğü
Bir yatakla,
Gecenin;
Kinden, dikenlerden bir gülün,
Sarıya çalan bir geminin,
Rüzgarlı bir günle, bir bebeğin;
Evine nasıl geldiklerini
Göreyim diye:
Yapardım bunları.
Ben, Oliverio, Norah,
Vicente Aleixandre, Delia,
Maruca, Malva, Marina,
Maria Luisa, Larco, La Rubia,
Rafael Ugarte, Cotapos,
Rafael Alberti, Carlos,
Manolo Altolaguirre, Bebé,
Molinari, Rosales, Concha Méndez,
Ve daha da unuttuklarım;
Evine nasıl gelecektik,
Göreyim diye
Yapardım bunları.
Gel de taçlar takayım,
Gel, sağlık esenlik delikanlısı,
Gel, kelebek kıravatlı civan;
Sen ey,
Sonsuz hür siyah bir şimşek gibi:
Pırıl pırıl insan;
Madem, geç vakitlere dek,
Kalınamıyor daha kayalıklarda;
Bari aramızda konuşalım,
Gel,
Şöylece bir, olduğumuz gibi;
Çiğ için olmadıktan sonra,
Şiirlerde n'olacak yani?
Bir ağu hançerin,
İçimize işlediği bu gece için
Olmadıktan sonra;
Şiirlerde n’olacak yani?
Bu tan kızıllığı için,
Olmadıktan sonra;
İnsanın vurulmuş yüreğinin,
Ölüme hazırlandığı,
Şu viran köşe için olmadıktan sonra
Şiirlerde n’olacak yani?
En çok gece, geceleyin:
Kıyamet gibi yıldızlardır,
Dolmuşlar hepten ırmağa;
Bir kurdele gibiler,
Fakir fukara dolu evlerin
Pencerelerindeki..

Bir ölen var,
Onların evlerinde;
Bürolarda, hastanelerde belki,
Belki asansör ve madenlerde,
İşlerinden oldular.
Onulur şey değil yaraları,
Yaratıklar,
Acı çekiyorlar.
Her yanda dert yanış,
Her yanda,
Vay şuymuş vay bu;
Pencereler,
Göz yaşıyla dolu,
Aşınmış eşikler,
Göz yaşından;
Yüklükler ıslak,
Bir dalga gibi
Halıları dişlemeye gelen
Göz yaşından,
Oysa ki yıldızlardır akar
Uçsuz bucaksız bir nehirde.
Federico,
Dünyayı görüyorsun.
Yolları görüyorsun,
Sirkeyi görüyorsun;
Birkaç ayrılıştan,
Taşlardan, raylardan gayrı,
Kimseciklerin kalmadığı,
Köşeden:
Duman ha deyince,
Zalim tekerleklerine;
Hoşça kalları görüyorsun,
İstasyonlardaki..

Her yanda, sorunlar koyuyorlar,
Çeşit çeşit insan var:
Kanlı bıçaklı kör var,
Öfkelisi, ümitsizi var,
Yoksul var, tırnak ağaçları var;
Şunun bunun sırtından,
Geçinmek sevdasıyla;
Harami var.

Hayat böyle, Federico,
Ey babayiğit,
Ey kara sevdalı adam.
Sana,
Dostluğumun sunabileceği şey
İşte bunlar..
Sen de epeyce şey biliyorsun
Şimdiden.
Yavaş yavaş, daha da,
Öğreneceklerin var.



Pablo Neruda


(Çev.: Enver Gökçe)
Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
6 Ağustos 2009       Mesaj #8
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi
Güzde Unutulmuş

Saat yedi buçuğuydu güzün
Ve ben bekliyordum
Kimi beklediğim önemli degil.
Günler, saatler, dakikalar
Bıktılar benle olmaktan
Çekip gittiler azar azar
Kaldım ortada, tek başıma

Kala kala kumla kaldım
Günlerin kumuyla, suyla
Bir haftanın artıklarıyla kaldım
Vurulmuş ve hüzünlü

Ne var, dediler bana Paris’in yaprakları
Kimi bekliyorsun?
Kaç kez burun kıvırdılar bana
Önce ışık, çekip giden
Sonra kediler, köpekler, jandarmalar

Kalakaldım tek başıma
Yalnız bir at gibi
Otların üstünde ne gece, ne gündüz
Sadece kışın tuzu

Öyle kimsesiz kaldım ki
Öyle bomboş
Yapraklar ağladılar bana
Sonra, tıpkı bir gözyaşı gibi
Düştüler son yapraklar
Ne önceleri, ne de sonra
Hiç böyle yalnız kalmamıştım
Bu kadar
Ve kimi beklerken olmuştu
Hiç mi hiç hatırlamam.

Saçma ama bu böyle
Bir çırpıda oldu bunlar
Apansız bir yalnızlık
Belirip yolda kaybolan
Ve ansızın kendi gölgesi gibi
Sonsuz bayrağına doğru koşan.

Çekip gittim, durmadım
Bu çılgın sokağın kıyısından
Usul usul, basarak ayak uçlarıma
Sanki geceden kaçıyor gibiydim
Ya da karanlık, kükreyen taşlardan

Bu anlattıklarım hiçbir şey değil
Ama başıma geldi bütün bunlar
Birini beklerken, bilmediğim
Bir zamanlar.



Pablo Neruda


(Çev.: Hilmi Yavuz)
Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
29 Ağustos 2009       Mesaj #9
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi
Pablo Neruda

neruda1webthumb


Balıkçıbaki


Baki bakıyordu daldan
Balıkçı suya battı,
Balıkçıbaki daldı dibe
Balıkçıbaki avladı balık,
Derken Baki daldı, zavallı kuş,
Balıkçı çıkarken yüze
kıpraşan gümüş yükü ve
Birkaç damlayla,
Çünkü Balıkçıbaki
Beslenir yalnız gökkuşağıyla,
Suda dalgalanan ışıkla:
Sonra çöker ve tüketir
Titreşen balıklarını

Pablo Neruda
_VICTORY_ - avatarı
_VICTORY_
VIP Silent storM
15 Ekim 2013       Mesaj #10
_VICTORY_ - avatarı
VIP Silent storM
Pablo Neruda
MsXLabs.org & MORPA Genel Kültür Ansiklopedisi
(1904 Parral-1973 Santiago), Şilili şair.
Gerçek adı Ricardo Neftali Reyes Besualto'dur. Babası lokomotif sürücüsü, annesi öğretmendi. 1921'de Santiago Eğitim Enstitüsü'nde öğretmen oldu, daha sonra diplomat olarak Asya'da, 1934'te İspanya'da bulundu. İç savaş sırasında Cumhuriyetçilerin yanında yer aldığından İspanya'yı terk etmek zorunda kaldı. 1943'te ülkesinde komünist senatör oldu, ancak Diktatör Gonzales Videla'nın baskısıyla karşılaşarak Şili'den uzaklaştırıldı. 1952'de ülkesine geri döndü. 1971'de Allende tarafından Paris Büyükelçiliği'ne atandı. 1973'te General Pinochet'nin gerçekleştirdiği hükümet darbesinden sonra görevinden ayrıldı, evi basıldı, kitapları yakıldı ve ertesi gün evinde ölü bulundu. Çağdaş "modernismo" anlayışıyla yazmaya başlayan Neruda, "Residencia en la Tierra" (1931-1935) adlı yapıtıyla korku ve hüzün dolu gerçeküstücü şiire geçti. İspanya İç Savaşı'nda Lorca ve Alberti ile dostluk kurdu ve komünizme bağlılığını ilk olarak "Espana en el Corazon" (Gönüldeki İspanya, 1936) adlı kitabında açığa vurdu. 1950'de en önemli yapıtı olan "El Canto General" (Herkesin Türküsü) çıktı. Eski Amerikan kültürlerini, Aztek ve İnkaları anlatarak başladığı yapıtta, daha sonra conquistadorların (fatihler) onları nasıl yok ettiğini yansıttı. Şili'ye olan bağlılığını, Şili halkının Amerikan emperyalizminden çektiği acıları dile getirdi. Çağdaş Lâtin Amerika edebiyatının en büyük şairlerinden biridir. Çok kişisel, kendine özgü bir üslubu vardır.
Öteki yapıtları: "La Cancion de la Fiesta" (1921), "Veinte Poemas de Amor y Una Cancion Desespereda" (Yirmi Aşk Şiiri ve Bir Umutsuz Şarkı, 1924), "Odas Elementales" (İlkel Odlar, 1954-1957), "Las Uvas y el Viento" (Üzüm Taneleri ve Rüzgâr, 1954), "Cancion de Gesta" (Destan, 1960), "Las Piedras de Chile" (Şili'nin Taşları, 1960), "Memorial de İsla Negru" (Kara Ada Anıları, 1964), "Fulgor y Muerte de Joaquın Murieta" (Murieta'nın Ünü ve Ölümü, oyun 1967), "Las Monas del Dın" (Günün Elleri, 1968), "Findel Mundo" (Dünyanın Sonu, 1969). 1971 Nobel Edebiyat Ödülü'nü kazandı. Anılarını kaleme aldığı "Confieso, que he Vivido" (Yaşadığımı İtiraf Ediyorum) adlı kitabı ölümünden sonra 1974'te yayımlandı.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Tesadüfen Zirveye Çıkılmaz... Çıkılsa Bile Durulmaz...

Benzer Konular

11 Nisan 2016 / Misafir Sanat ww
5 Ekim 2012 / Berka Dünyadan
4 Temmuz 2013 / KisukE UraharA Sinema ww
20 Nisan 2011 / ener Müzik ww
14 Mart 2009 / HipHopRocK Edebiyat ww