Philippe Djian
Philippe Djian, 1949 yılında ermeni bir dekoratör esnafın çocuğu olarak Paris'te doğdu.İlk gençliğinde yaz tatillerini Gallimard Yayınlarında depo görevlisi olarak çalışarak karşılar. Daha o yaşlarda şarkı sözleri yazmaktadır. Bir buçuk sene boyunca "Dedektifler" dergisine Dan Miller takma adıyla makaleler yazar.
25 yaşında, daha sonra kendisinden üç çocuk sahibi olacağı genç bir ressam olan Année ile evlenir. O sıralar Le Mans yakınlarında Ferté Bernard'ın otoyol çıkışında gişe görevlisi olarak çalışmaktadır. Gişeden geçen arabalar arası vakitlerde yazar.
Djian, sık sık Cendrars benzeri bir hayat yaşadığından ötürü haksız yere eleştirildi. Onda güncel konuları işleyen bir isyan, bir uc'luk görülür: umutsuzluk, uyuşturucu, seks.Aynı zamanda, rahat, doğal ve dünyayı serserice dolaşış tarzıyla rock neslinin yazarlarındandır ve beat neslini devam ettirir.Şöhret, bir yazar için paradoksal kabul edilebilecek bir şekilde sinemayla gelir. "Sabahın 37,2 derecesi-Betty Blue" -ki 16 dile çevrilmiştir- ile iki nesil Betty ve Zog ile kimliklerini bulurlar. İşte hayran olunan bir yazar böyle doğar. Djian, bu asi enerjiye, derhal varolma arzusuna sahiptir. Şok eder, şaşırtır, allak bullak eder.
Sağ kulağından özürlüdür ve "sağ taraftan gelen, sağ taraftan çıkan her şey, bana yabancı ve düşmandır" diye açıklar.
Ne öyküleri, ne düşünceleri sever. "Düşünceler" onu ilgilendirmez. Bunlar herkesin sahip olduğu aperatif yanında sunulan fındık fıstık gibidir. Ona göre yazmak başka bir şeydir.
Yazar "iki kelimeyi yan yana getirerek sade bir şekilde söylenecek şeyi bulacak" kişidir. Der ki: "yazı, Allah vergisi olmayan tamamen normal bir şeydir".
Stephan Eicher ile tanışmasının ardından müzik dünyası, kapılarını açar. 1989 yılında "My Place" albümündeki dört fransızca şarkı Djian imzalıdır. 1999'da, "Bin Yaşam (1000 Vies) albümündeki tüm şarkılarda onun imzası vardır.
Yapıtlarında kendi yaşantısına yaptığı dolaysız göndermeler otobiyografik roman yazarı olarak tanımlanmasını sağladı.
Djian'ın romanlarında yer verdiği ve argo kullanımların ağır bastığı konuşma dili; tümcelerindeki canlılık, yapıtlarından yansıyan ve pek az tanık olunan kendine özgü bilgelik ve aşırı bildik kalıpları aşan, düzeyler arasında geçişlerle modern, hatta postmodern anlayışın izlerini taşıyan özgür bir modelin ortaya çıkmasını sağlamıştır.
BETTY BLUE
Hemen belirtelim: elinizdeki roman "yırtıcı" bir aşkı anlatıyor. "Aşk"ı, mutluluk ve evlilik beklentileriyle yaşamak isteyenlere göre bir kitap değil; hiç değil!...Sakin bir hayattan yana olanlar, pembe rüyalarının yıkılmasından orkanlar, okumasınlar...
Eleştirmenlerce bir mit, ,içtenlikle ve cesurca kaleme alınmış bir roman olarak nitelendirilen Betty Blue, barlarda çalışan bir kadınla bir musluk tamircisinin, yani sıradan insanların, yani anti-kahramanların aşklarını yaşamak ve kaderlerini değiştirmek için verdikleri mücadeleyi anlatır.
Kadın, çağdaş dünyanın sahteliklerine ve alçaklıklarına karşı öfkesini dizginlemeyen biridir. Hayata karşı çırılçıplaktır, korunmasızdır, hiçbir hesabı yoktur. Erkek, yalnızlık ve nesnelerin anlamsızlığı konusunda deneyimli, isyanını gerçekleştiremediği için kendini için için yiyen bir kuşağa mensuptur. Minyatür bir hayat kurmak için dünyanın ıssız bir köşesine gider. Bir kitap yazar ve unutur. Akşamları bira içerek güneşin batışını seyretmeye razı olur. Bir gün kadın öfkesiyle, dişiliğiyle, sahiciliğiyle gelir. Erkeğin öfkesinin de giderek ateşlendiği cehennemin ayrıntılarına doğru uzanan bir yolculuğa beraberce çıkarlar... Farklılıklarına aldırmayanlarla, başlarını eğdirmek isteyenlerle...kavga etmekten çekinmezler. Giderek bir *** çukuruna dönüşen dünyaya teslim olmazlar. Yaralanırlar. Yaralarlar.
Romanın bir yerinde Erkek: "'Hayatta bir takım hedeflere saplanmak, kendine zincire vurmaktır'.
'Mutluluğun var olmadığını, cennetin var olmadığını, kazanılacak ya da kaybedilecek hiçbir şey olmadığını ve hiçbir şeyin özünün değiştirilemeyeceğini' anlamak gerekir. 'Ve bundan sonra insana sadece ümitsizliğin kaldığına' inanmak bir kere daha yanılmaktır. 'Çünkü ümitsizlik de bir yanılsamadır,'"der.
Kaderine razı olmayanların, öfkesini kontrol etmek istemeyenlerin, yüreğinde ateş yananların romanı...
Çeviren : Ayşen Ekmekçi
Ayrıntı Yayınları
EŞİKTEKİLER
Eşiktekiler, "yırtıcı" bir aşkın anlatıldığı Betty Blue'nun devamı olarak da okunabilecek bir roman. Aşkın kanatlarında uçtuktan sonra baş aşağı yuvarlanmanın fotoğrafı... Anlamsızlığın, sıkıntının, üzüntünün, sersemlemenin, kahretmenin, saçmalamanın tezahürü...
Philippe Djlan Eşiktekiler'de kitabı yüzbinlerce basıma ulaşan, medyanın peşinden koştuğu, beğenilmenin karşı konulmaz cazibesini yaşayan, yani klasik "başarı" ölçülerine göre mutlu ve neşeli olması gereken bir yazarı anlatıyor. Ama yazar aynı zamanda ömrünün kırk yılını kariyer, ev, araba, banka hesabı, evlilik için harcamayı reddeden, vitrinlerin önünde kendi mezarını kazanlardan nefret eden biridir ve hayat karşısında bocalamaktadır... Yeteneğini yitirmiş bir kalple yaşadığı bocalamalar, dönüşü olmayan yolculuklarda, çoğaltılamayan hayatlarda, tereddütlü kadınlarda, sanatçı ortamlarında sürdürülen sahte ilişkilerde, sevgi ve arkadaşlığı özleyen insanlık hallerinde patinaj yapmaya başlar...
Peki, hayatlarını "gülünç bir kaos" olarak yaşayanların sohbetlerinde nelerden söz edilir?: "Seninle ben kaybedeceğimizi bilerek oyuna katıldık", "Bukowski, Brautigan ve Kerouac bir süpermarketi dize getirememişti" ya da "Bir reklam filmi izlemek, her türlü umudu yitirmek ve boşluğun seyrine dalmak demektir..."
Yeraltının eşiğinde yaşayanların romanı...
Çeviren : Yaşar Avunç
Ayrıntı Yayınları
EROJEN BÖLGE
Erojen Bölge, yırtıcı bir aşkın anlatıldığı Betty Blue'nun da, Eşiktekiler'in de ana teması olan, bir yazarın hayat karşısında bocalamasının romanı. Kendisini "tuhaf" sözcüğüyle adlandıran anti-kahraman bir yazarın kadınlarla, yazıyla ve hayatla ilişkisi anlatılıyor Erojen Bölge'de.
Parayla ilişkisini minimum düzeyde tutan, gerektiğinde şoförlük yapan, yük taşıyan, hırsızlık yapmaktan çekinmeyen bir yazar söz konusu bu kitapta. İnsanların dert ve sıkıntıdan korktukları için *** dolu vitrinlere ve hiçbir yere çıkmayan boş sokaklardan ibaret acımasız bir dünyaya mahkum edildiğini düşünen; sırtında bir kelebek ağı mı yoksa bir bazuka mı taşımak gerektiğine karar veremeyip kendisini "dağıtmayı" seçen; içkiyi, uyuşturucuyu ve seksi bağımlılık derecesinde seven gözüpek bir yazar bu...
Kendisini "projektörlere ateş eden, her şeyi karanlığa dönüştürmekten, kusmuğunu yutmaktan çekinmeyen biri" olarak nitelendiren yazarın, herkes gemiye binerken tek başına sandala binmeyi göze alması gerektiğini düşünen bir yazar... Ara sıra aç ve sigarasız kalmayı dert etmeyen, ama aynı zamanda bir kadınla yaşamayı ve roman yazmayı beceremeyen bir yazar... Bir gün yazarı hem kadın çağırır hem de yazı... Üstelik kadın ve yazı, birbirleriyle uzlaşmak niyetinde değildir! Kadın, yazara "Senin hayatında bana yer yok, kimseye yer yok, yalnızca kendin ve o boktan kitapların var!" der ve onu yazıyla paylaşmayı reddeder. Yazı ise, kadına aldırış etmez; yazarı sözcüklerin büyülü ve dinamik dünyasına, yalnızlığa çağırır... Sert, neşeli, ironik ve erotik bir kitap Erojen Bölge. Yeraltı Edebiyatı'nın "hayalperestler" kanadında yer alıyor...
Çeviren : Yaşar Avunç
Ayrıntı Yayınları
SÜRTÜŞMELER
Philippe Djian, yalın, kıvrak bir anlatımla yarattığı şiddet estetiğiyle, yazıya ustalıkla yedirdiği sinematografik öğelerle, satış rakamları beş yüz binleri, kimi zaman milyonu bulan yirmi iki kitaba imza atarak, Fransa'nın kült yazarlarından biri oldu. Son romanı Sürtüşmeler'de, geçmişin şeytanlarını kovmak için anılar kapanına sıkışmış bir antikahramanı dillendiriyor yine. Sırasıyla oğul, eş ve baba rollerine soyunan isimsiz bir anlatıcı. Dekorda alkol, kan, müptelalar, hava limanları, bir kitapçı dükkanı, bazen bir göl kıyısının ağır durgunluğu. İkincil rollerde eski tüfek rock yıldızları, dibe vurmuş ihtiyarlar, manken eskileri, kocamış yayıncılar, genç 'kaybedenler'. Hepsinin merkezinde, bir yazgıyı biçimlendiren anne figürü. Beş metnin derinlikli sahneleriyle aktarılmış bir yaşamın tüm bu hammaddeleri, anlam yoğunluğuyla ters orantılı, berrak, dolambaçsız bir dille, ünlü Betty Blue'nun sertliğini aratmayan imgelerle şekilleniyor.
Çeviri: Aylin Yengin
Can Yayınları
Sponsorlu Bağlantılar
25 yaşında, daha sonra kendisinden üç çocuk sahibi olacağı genç bir ressam olan Année ile evlenir. O sıralar Le Mans yakınlarında Ferté Bernard'ın otoyol çıkışında gişe görevlisi olarak çalışmaktadır. Gişeden geçen arabalar arası vakitlerde yazar.
Djian, sık sık Cendrars benzeri bir hayat yaşadığından ötürü haksız yere eleştirildi. Onda güncel konuları işleyen bir isyan, bir uc'luk görülür: umutsuzluk, uyuşturucu, seks.Aynı zamanda, rahat, doğal ve dünyayı serserice dolaşış tarzıyla rock neslinin yazarlarındandır ve beat neslini devam ettirir.Şöhret, bir yazar için paradoksal kabul edilebilecek bir şekilde sinemayla gelir. "Sabahın 37,2 derecesi-Betty Blue" -ki 16 dile çevrilmiştir- ile iki nesil Betty ve Zog ile kimliklerini bulurlar. İşte hayran olunan bir yazar böyle doğar. Djian, bu asi enerjiye, derhal varolma arzusuna sahiptir. Şok eder, şaşırtır, allak bullak eder.
Sağ kulağından özürlüdür ve "sağ taraftan gelen, sağ taraftan çıkan her şey, bana yabancı ve düşmandır" diye açıklar.
Ne öyküleri, ne düşünceleri sever. "Düşünceler" onu ilgilendirmez. Bunlar herkesin sahip olduğu aperatif yanında sunulan fındık fıstık gibidir. Ona göre yazmak başka bir şeydir.
Yazar "iki kelimeyi yan yana getirerek sade bir şekilde söylenecek şeyi bulacak" kişidir. Der ki: "yazı, Allah vergisi olmayan tamamen normal bir şeydir".
Stephan Eicher ile tanışmasının ardından müzik dünyası, kapılarını açar. 1989 yılında "My Place" albümündeki dört fransızca şarkı Djian imzalıdır. 1999'da, "Bin Yaşam (1000 Vies) albümündeki tüm şarkılarda onun imzası vardır.
Yapıtlarında kendi yaşantısına yaptığı dolaysız göndermeler otobiyografik roman yazarı olarak tanımlanmasını sağladı.
Djian'ın romanlarında yer verdiği ve argo kullanımların ağır bastığı konuşma dili; tümcelerindeki canlılık, yapıtlarından yansıyan ve pek az tanık olunan kendine özgü bilgelik ve aşırı bildik kalıpları aşan, düzeyler arasında geçişlerle modern, hatta postmodern anlayışın izlerini taşıyan özgür bir modelin ortaya çıkmasını sağlamıştır.
BETTY BLUE
Hemen belirtelim: elinizdeki roman "yırtıcı" bir aşkı anlatıyor. "Aşk"ı, mutluluk ve evlilik beklentileriyle yaşamak isteyenlere göre bir kitap değil; hiç değil!...Sakin bir hayattan yana olanlar, pembe rüyalarının yıkılmasından orkanlar, okumasınlar...
Eleştirmenlerce bir mit, ,içtenlikle ve cesurca kaleme alınmış bir roman olarak nitelendirilen Betty Blue, barlarda çalışan bir kadınla bir musluk tamircisinin, yani sıradan insanların, yani anti-kahramanların aşklarını yaşamak ve kaderlerini değiştirmek için verdikleri mücadeleyi anlatır.
Kadın, çağdaş dünyanın sahteliklerine ve alçaklıklarına karşı öfkesini dizginlemeyen biridir. Hayata karşı çırılçıplaktır, korunmasızdır, hiçbir hesabı yoktur. Erkek, yalnızlık ve nesnelerin anlamsızlığı konusunda deneyimli, isyanını gerçekleştiremediği için kendini için için yiyen bir kuşağa mensuptur. Minyatür bir hayat kurmak için dünyanın ıssız bir köşesine gider. Bir kitap yazar ve unutur. Akşamları bira içerek güneşin batışını seyretmeye razı olur. Bir gün kadın öfkesiyle, dişiliğiyle, sahiciliğiyle gelir. Erkeğin öfkesinin de giderek ateşlendiği cehennemin ayrıntılarına doğru uzanan bir yolculuğa beraberce çıkarlar... Farklılıklarına aldırmayanlarla, başlarını eğdirmek isteyenlerle...kavga etmekten çekinmezler. Giderek bir *** çukuruna dönüşen dünyaya teslim olmazlar. Yaralanırlar. Yaralarlar.
Romanın bir yerinde Erkek: "'Hayatta bir takım hedeflere saplanmak, kendine zincire vurmaktır'.
'Mutluluğun var olmadığını, cennetin var olmadığını, kazanılacak ya da kaybedilecek hiçbir şey olmadığını ve hiçbir şeyin özünün değiştirilemeyeceğini' anlamak gerekir. 'Ve bundan sonra insana sadece ümitsizliğin kaldığına' inanmak bir kere daha yanılmaktır. 'Çünkü ümitsizlik de bir yanılsamadır,'"der.
Kaderine razı olmayanların, öfkesini kontrol etmek istemeyenlerin, yüreğinde ateş yananların romanı...
Çeviren : Ayşen Ekmekçi
Ayrıntı Yayınları
EŞİKTEKİLER
Eşiktekiler, "yırtıcı" bir aşkın anlatıldığı Betty Blue'nun devamı olarak da okunabilecek bir roman. Aşkın kanatlarında uçtuktan sonra baş aşağı yuvarlanmanın fotoğrafı... Anlamsızlığın, sıkıntının, üzüntünün, sersemlemenin, kahretmenin, saçmalamanın tezahürü...
Philippe Djlan Eşiktekiler'de kitabı yüzbinlerce basıma ulaşan, medyanın peşinden koştuğu, beğenilmenin karşı konulmaz cazibesini yaşayan, yani klasik "başarı" ölçülerine göre mutlu ve neşeli olması gereken bir yazarı anlatıyor. Ama yazar aynı zamanda ömrünün kırk yılını kariyer, ev, araba, banka hesabı, evlilik için harcamayı reddeden, vitrinlerin önünde kendi mezarını kazanlardan nefret eden biridir ve hayat karşısında bocalamaktadır... Yeteneğini yitirmiş bir kalple yaşadığı bocalamalar, dönüşü olmayan yolculuklarda, çoğaltılamayan hayatlarda, tereddütlü kadınlarda, sanatçı ortamlarında sürdürülen sahte ilişkilerde, sevgi ve arkadaşlığı özleyen insanlık hallerinde patinaj yapmaya başlar...
Peki, hayatlarını "gülünç bir kaos" olarak yaşayanların sohbetlerinde nelerden söz edilir?: "Seninle ben kaybedeceğimizi bilerek oyuna katıldık", "Bukowski, Brautigan ve Kerouac bir süpermarketi dize getirememişti" ya da "Bir reklam filmi izlemek, her türlü umudu yitirmek ve boşluğun seyrine dalmak demektir..."
Yeraltının eşiğinde yaşayanların romanı...
Çeviren : Yaşar Avunç
Ayrıntı Yayınları
EROJEN BÖLGE
Erojen Bölge, yırtıcı bir aşkın anlatıldığı Betty Blue'nun da, Eşiktekiler'in de ana teması olan, bir yazarın hayat karşısında bocalamasının romanı. Kendisini "tuhaf" sözcüğüyle adlandıran anti-kahraman bir yazarın kadınlarla, yazıyla ve hayatla ilişkisi anlatılıyor Erojen Bölge'de.
Parayla ilişkisini minimum düzeyde tutan, gerektiğinde şoförlük yapan, yük taşıyan, hırsızlık yapmaktan çekinmeyen bir yazar söz konusu bu kitapta. İnsanların dert ve sıkıntıdan korktukları için *** dolu vitrinlere ve hiçbir yere çıkmayan boş sokaklardan ibaret acımasız bir dünyaya mahkum edildiğini düşünen; sırtında bir kelebek ağı mı yoksa bir bazuka mı taşımak gerektiğine karar veremeyip kendisini "dağıtmayı" seçen; içkiyi, uyuşturucuyu ve seksi bağımlılık derecesinde seven gözüpek bir yazar bu...
Kendisini "projektörlere ateş eden, her şeyi karanlığa dönüştürmekten, kusmuğunu yutmaktan çekinmeyen biri" olarak nitelendiren yazarın, herkes gemiye binerken tek başına sandala binmeyi göze alması gerektiğini düşünen bir yazar... Ara sıra aç ve sigarasız kalmayı dert etmeyen, ama aynı zamanda bir kadınla yaşamayı ve roman yazmayı beceremeyen bir yazar... Bir gün yazarı hem kadın çağırır hem de yazı... Üstelik kadın ve yazı, birbirleriyle uzlaşmak niyetinde değildir! Kadın, yazara "Senin hayatında bana yer yok, kimseye yer yok, yalnızca kendin ve o boktan kitapların var!" der ve onu yazıyla paylaşmayı reddeder. Yazı ise, kadına aldırış etmez; yazarı sözcüklerin büyülü ve dinamik dünyasına, yalnızlığa çağırır... Sert, neşeli, ironik ve erotik bir kitap Erojen Bölge. Yeraltı Edebiyatı'nın "hayalperestler" kanadında yer alıyor...
Çeviren : Yaşar Avunç
Ayrıntı Yayınları
SÜRTÜŞMELER
Philippe Djian, yalın, kıvrak bir anlatımla yarattığı şiddet estetiğiyle, yazıya ustalıkla yedirdiği sinematografik öğelerle, satış rakamları beş yüz binleri, kimi zaman milyonu bulan yirmi iki kitaba imza atarak, Fransa'nın kült yazarlarından biri oldu. Son romanı Sürtüşmeler'de, geçmişin şeytanlarını kovmak için anılar kapanına sıkışmış bir antikahramanı dillendiriyor yine. Sırasıyla oğul, eş ve baba rollerine soyunan isimsiz bir anlatıcı. Dekorda alkol, kan, müptelalar, hava limanları, bir kitapçı dükkanı, bazen bir göl kıyısının ağır durgunluğu. İkincil rollerde eski tüfek rock yıldızları, dibe vurmuş ihtiyarlar, manken eskileri, kocamış yayıncılar, genç 'kaybedenler'. Hepsinin merkezinde, bir yazgıyı biçimlendiren anne figürü. Beş metnin derinlikli sahneleriyle aktarılmış bir yaşamın tüm bu hammaddeleri, anlam yoğunluğuyla ters orantılı, berrak, dolambaçsız bir dille, ünlü Betty Blue'nun sertliğini aratmayan imgelerle şekilleniyor.
Çeviri: Aylin Yengin
Can Yayınları
Son düzenleyen ThinkerBeLL; 7 Temmuz 2009 09:33
Biyografi Konusu: Philippe Djian nereli hayatı kimdir.
Gerçekçi ol imkansızı iste...