Buddenbrook Ailesi (Buddenbrooks)
Yazan THOMAS MANN (1875-1955)
Başlıca karakterler
Johann Buddenbrook: Zinde bir ihtiyar; giysilerinde ve düşüncelerinde onsekizinci asrın damgasını taşır.
Josephine: Johann'ın sevgili ilk karısı; çocuk doğururken ölür.
Antoinette Duchamps: Johann'ın ikinci karısı. Biribirine derin bir aşk ile bağlı değillerdir, fakat kadın sadık ve iyi bir arkadaştır.
Gotthold Buddenbrook: Josephine'in oğlu; babasının istemediği bir kız ile evlenir ve ailenin işindeki hissesinden fedakârlık eder.
Fraulein Stüwing: Gotthold'un karısı. Kocasının ölümünden sonra, aile mensupları arasındaki kavgayı devam ettirir.
Consul Johann Buddenbrook: Johann'ın küçük oğlu; hürmet edilen bir iş adamı ve dindar.
Elizabeth Kroger (Frau Consul Buddenbrook): Genç Johann'ın karısı. Gençliğinde, Kröger'lerin yüksek türdeki hayatına alışık olduğundan, evlendikten sonra yerini, şuurlu bir vakar ile alır.
Clothllde: Ailenin yanında yaşıyan fakir bir akraba çocuğu; iyi huylu, basit, karnı her zaman aç olduğundan, ailenin diğer mensupları onunla devamlı şakalaşır.
Thomas Buddenbrook: Consul'un büyük oğlu ve firmanın vârisi. Gençliğinde, iş hayatında ve politikada ihtiraslıdır, fakat babasının veya büyük babasının azim ve sağlamlığına sahip değildir; sonunda, çaresizliğe boyun eğer. Giyinmesinde titiz, davranışları son derece doğru ve oldukça da İçine kapanık.
Chmstian Buddenbrook: Consul'un ikinci oğlu; haylaz, tembel, bohem, hipokondriak.
Christian Buddenbrook (Tony): Consul'un üçüncü çocuğu; hisleri olgunlaşmamıştır; kendisini önemli sayan bir kız.
Clara Buddenbrook: Dördüncü çocuk; davranışlarında haşin ve talep edici, azizlerin hayatlarını örnek tutan bir dindar.
Gerda Anroldsen: Thomas'ın karısı. Mûsiki ile ilgisi, kadını, sanat zevklerinden mahrum görümceleri arasında bir yabancı yapar.
Bendix Grünlich: Tony'nin birinci kocası; servet peşinde giden biri.
Alois Permaneder: Tony'nin ikinci kocası; cana yakın, fakat kültürsüz ve ihtirassız.
Aline Puvogel: Christian'ın, ilkin metresi, sonra karısı; aile kendisini kabul etmemiştir.
Fredricke, Henriette ve Pfifi Buddenbrook: Gotthold'un kızları; küskün ve kıskanç bekârlar.
Hanno (Justus Johann Kaspar Buddenbrook): Thomas'ın tek çocuğu, nâzik, hissî ve musikîye son derece düşkün.
Hugo Weinschenk: Erica'nın kocası; iş hayatındaki oyun ve hilelerinden ötürü hapsedilir.
Justus Gröger: Elizabeth'in erkek kardeşi; pahalı zevklere sahip şık bir genç.
Jacob Kroger: Justus'un büyük oğlu. iş hayatındaki sahtekârlıklarından ötürü Amerika'ya göç eder.
Jurgen Kroger: Justus'un ikinci oğlu. Parlak biri olmadığından, hukuk fakültesini bitiremez ve postahanede çalışmağa başlar.
Consul Lebrecht Kroger: Consul Johann Buddenbrook'un kayın pederi; uzun boylu, gösterişli, politik kanaatları muhafazakâr;
Hagenstrom Ailesi: Buddenbrookların, iş ve politika hayatındaki başlıca rakipleri; onlara, sonradan görme insanlar diye bakarlar.
Von Throta: Mûsikî zevklerine sahip genç bir teğmen; Gerda' nın sevgilisi olduğu sanılır.
Morten Schwartzkopf: Tony'nln, Grünlich ile evlenmeden önce sevdiği genç bir tıb talebesi; liberal siyâsî kanaatlara sahip ciddi bir genç.
Anna lwersen: Thomas'ların evlerinin karşısındaki bir çiçekçinin karısı; gençliğinde, metresi.
Herr Marcus: Firmanın en kıdemli sekreteri; sonraları ortağı; kuru, temkinli, bilgiçlik taslayan biri.
Therese VVeichbrodt (Sesemi): Ailenin, evlenmemiş bir kadın dostu, kambur; Tony'nin devam ettiği yatılı mektebin yöneticisi.
Kai Mölln: Hanno'nun yegâne arkadaşı; üstüne başına dikkat edilmeyen ihmal edilmiş bir çocuk; keskin bir tahayyül gücüne ve hikâye uydurmak için de yeteneklere sahip.
Herr Ptühl: Kilisede org çalar; Hanno'nun mûsikî hocası, geleneksel mûsikînin sağlam bir savunucusu.
Hikâye
Buddenbrook Ailesi, dış şartların herhangibir baskısı altında değil de, psikolojik kuvvetlerin tesiri altında gerileyen ve düşen bir ticarî ailenin hikâyesidir. Ailenin her nesilde, daha kuvvetli bir tarzda ortaya çıkan, ailenin muhtelif mensuplarının enerjisini ve kendilerine olan güvenlerini körleten antiburjuva ruhu, bunda bilhassa rol oynadı. Diğer sebepler arasında, ailenin bazı üyelerinin disiplinli yaşayıştan ayrılmaları; bazılarının da sanat kaabiliyetine sahip oluşları söylenebilir. Bunlar, aile üyeleri arasında, tembellikten, ölümün şiddetle arzu edilişine kadar değişen his ve durumlar yaratmıştır.
Buddenbrooklar, o zamanlar, Baltık Denizi sahilinde Lübeck adındaki küçük ve muhtar bir eya-
Alois Permaneder adındaki ikinci kocası Münihli sevimli ve dışa dönük bir iş adamı olmasına rağmen, konuşma şekli ve tavırları titiz Buddenbrook ailesini mahcup bırakır. Tony, Münih'te kısa bir müddet kaldıktan sonra, Bavyera âdetlerine hiç bir zaman ısınamayacağını anlar. Kocası Alois bir gece eve sarhoş gelip hizmetçiyi öpmeğe çalıştığı zaman, evlilik son bulmuştur. Tony ve Erica, bu defa ayrılmamak şartı ile Lübeck'e dönerler.
Dördüncü çocukları Clara, hikâyede ikinci derecede rol oynar. Bu kız, Riga'lı bir din adamı ile evlenir ve veremden ölür.
Dördüncü nesil geldiği zaman, ailenin iki çocuğu kalmıştır: Thomas'ın küçük oğlu Hanno ve Tony' nin kızı Erica Grünlich. Erica da, annesi gibi kötü bir evlilik yapar. Kocası, iş hayatındaki sahtekârlıklarından ötürü hapsedilir ve kadın küçük kızı Elizabeth ile kalır. Hanno da, hasta görünümlü bir çocuktur; hayatın, kendisinden beklediklerine yeterli değildir, mektep arkadaşlarının sertlikleri ve oyunları kendisini ürkütür ve babasının, ailenin mesleğini yürüteceği yolundaki ümitlerini boşa çıkarır. Mûsikîye fevkalâde yeteneği var ise de, onun bu ilgisine, annesinden başka herkes sırt çevirir. Onaltı yaşına geldiği zaman, tifüse yakalanır ve tıpkı babası gibi, yaşama azmini kaybettiğinden ölür.
Aile küçüldükçe, servetin getirdiği mevki ve işaretler de kaybolur. İş hayatında karşılaşılan kötü neticelerden sonra Thomas, ailesinin bir nesil önce gururla taşındığı evi satar. Ve bunun daha da kötü tarafı, evi, rakip bir firmanın başındaki adama satmasıdır. Thomas öldüğü zaman, şirket, oldukça zarar göze alınarak tasfiye edilir ve ailenin ikinci evi de satılır. Gerda'nın artık Lübeck'de hiç bir bağı kalmamıştır; kendi kasabasına döner. Tony, kızı ve torunu ile hayatını sürdürür ise de, Buddenbrook adı tarihe karışmıştır.
Buddenbrook Ailesi, ondokuzuncu asrın realist ve objektif sosyal romanları türündendir. Bir sayıdaki belli başlı karakterler ve oldukça büyük sayıdaki ikinci derecedekiler, görünüşleri ve mizaçları itibari ile, biribirlerinden kesin sınırlarla ayrılırlar. Fizikî teferruat kitaba, hakikilik hissi getirir; kitap, yiyecek, mobilya ve giysiler bakımından zengin. Gerçi Mann, Zola'nın yapmış olacağı gibi, okuyucularına, bu teferruatı sadece onları şoke etmek için getirmez ise de, hastalık ve ölümlerin anlatılışı, realist hareketin tesirini gösteriyor. (Hannoi'nin ölümü, onun tam etkisinden bizi kurtarmak için, ancak tıp kitaplarında görülebilen kuru bir üslûpla anlatılır.)
Fizikî teferruatındaki realizminden daha da önemlisi, romanın sosyal realizmidir. Bu, tarihin belirli bir zaman ve yerinde muayyen bir sınıfı, iş yerlerinde, âmme hayatında, sosyetede ve ev hayatlarında ele alan geniş bir inceleme. Bunu, diğer sınıflara olan tutumlarında görüyoruz: kendi çalıştırdıkları kimseler üzerinde babaerkil zanaatkar insanlardan uzakta, aristokrasi karşısında huzursuzluk duyarcasma, nasıl hareket edeceklerini bilemezler doktorlar ve diğer meslek adamları arasında daha fazla rahatlık içindedirler. Hattâ Buddenbrook ailesinin kendi çevresi içinde dahi, fakir akrabalar ile zenginler, eski ailelerden gelenlerle yeni katılanlar, yemeğe davet edilenler ile sâdece kahve içmek için gelenler arasında belirli sosyal farklar görüyoruz.
Kısacası, Buddenbrook Ailesi, bütün bir cemiyetin portresidir.
Diğer taraftan, eğer bu romanı, Mann'ın daha sonraki eserinin muhtevası içinde okuyacak olursak, edebî objektivite üzerinde bir egsersizden ziyade, Mann'ın her zaman cezbesine kapıldığı şahsî bir meselenin ifadesi olduğunu görürüz burjuvazi ve sanatkârların biribirleri karşısındaki iddiaları. Mann, daha sonraki eserlerinde tekrar tekrar bu teze döndü: Tristan'da, Tonio Kröger'de, Venedik'teki öiiirn' de. Sihirli Dağ'da ve Doktor Faustus'ta.
Buddenbrook Ailesi'nde, bu çatışma, hiç olmazsa ilkin, tamamiyle burjuva görüş açısından ele alınır. Tüccar ailelerinden oluşan dünya; sıhhat, düzen ve istikrar standardlarıdır. Birbiri ardına Buddenbrook şirketinin başına geçenlerin, kendi değer sistemlerini tamamen ve ikna edici bir tarzda savunmalarına müsaade edilir. Muhtemelen Gerda Arnoldsen dışında, hiç biri, diğer bir sistemi savunacak kadar güçlü veya konuşmasını bilen insanlar değillerdir. Mamı, karakterlerini, direkt bir şekilde tenkid etmez. Sadece, bu tür bir hayatın kaç kişinin yaşayışım bozduğunu veya yıktığını gösterir. Meselâ, bir kimsenin, kendi sosyal sınıfı dışında biri ile evlenemeyeceği ile ilgili tabuyu düşünün. Tony, besbelli ki, ebeveynlerinin seçtikleri iş adamı ile değil Morien ile evlenmeli idi; babası sadece bir kaptan dahi olsa, kızın, cemiyette yükselen bir doktorun karısı olması, aileye hiç bir leke getirmezdi. Kötü bir evlilik yaptığından, Gotthold'un hayatı yıkıldı ve Tom dahiki ailesine karşı gelmeyi aklından geçirmedi hakikaten sevdiği Anna ile evlenmiş olsa idi, daha mutlu olurdu.Buddenbrook Ailesi'nde, sanatkâra yer yoktur. Kasabada, cemiyetin kabul ettiği bir şâir vardır; çünkü cemiyetin önde giden vatandaşlarının faziletleri hakkında sanat değeri bulunmayan zarif şiirler yazar. Pfuhl, Saint Mary'nin kilisesinde org çalan biri olarak faydalı bir rol oynar; fakat cemaat arasında, Gerda ve Hanno dışında, onun sanatından kimse anlamaz. Muhtemel bir sanatkâr, genellikle, saf dışı edilir. Başka bir cemiyette, Christian, sinir hastası ve hiç bir işe yaramayan bir insan olmak yerine, muhtemelen, bir aktör olarak başarıya ulaşacak ve kendisini tatmin edecekti. Tabiatıyle, başarısızlığı en kesin bir tarzda belli olan Hanno' dur. Hanno mûsikiyi öylesine sever ki, bütün cinsî güdülerinin bu kanala aktarıldığı anlaşılır. Fakat çevresindeki erişkinler, kendisini piyanoya çok vermemesini, ve Lübeck ve Kopenhag arasında işleyen gemilerin isimlerini ezberlemesini söylerler. Hanno' nun, böyle bir hayatı niye kabul etmek istemediğini anlamak hiç de zor değil.
Bununla beraber, ihtilâfı en kesin bir tarzda hisseden Tom'dur, çünkü onun benliğinde birbiri ile çarpışan kuvvetler, eşit bir şekilde karşı karşıya yer almışlardır. Aile işi, kendisinin tahayyül gücüne meydan okuduğu ve kendisine yaratmak için fırsat verdiği müddetçe, mesut ve başarılıdır. Ardından, başarının zirvesine eriştiği zaman, sinirleri bozulur ve başardığı işlerden hiç biri artık kendisini tatmin etmez. Oğlunun, hiç bir zaman bir tüccar olmayacağını ve karısının kendisine yardımcı olamayacağını anlar. Karısı, kocasını destekleyeceği yerde, kendisini mûsiki dünyasına verir ki, kocası da bunu anlamaz. Bir süre, kendi kendisine olan hürmetini, zahirî görünümüne, bilhassa saçlarına ve bıyığına ve elbiselerine saplantı halinde kendisini vermekle muhafaza etmek ister, fakat bu tür gayret de, onu, her gün biraz daha yıpratır. Böyle bir ruh durumu içinde olduğu bir sırada, Scpopenhauer'in ölüm hakkında yazdıklarını okur ve bunlar, ona yepyeni şeyleri ifşa eder. Ölüm artık, kendisini, derin bir neşe, cezbedici bir tatlılık, zincirlerin gevşetilmesi, hazin hatâların telâfi edilmesi şeklinde takdim eder. Sırtındaki kürk ceketi ve titizlikle taranmış bıyığı ile, sokakta, yağmurun yaptığı bir su birikintisine kendisini yüz üstü bırakır, ölür.
Buddenbrook ailesi, açıkça görülüyor ki, mevkiini, korkunç bir bedeli göze alarak muhafaza etti. Yine de, romanı, bir marksistten beklenebileceği tarzda, burjuvaziye karşı girişilmiş basit bir hücum diye ele almak hatalı olur. Mann, yarattığı hareketlere sevgi ile bağlıdır, onlara karşı müşfiktir, onlara hürmet eder. Johann Buddenbrook ve onun neslini sempati ile anlatır. Şüphesiz, Johann, Gotthold'a karşı tutumu ile bizim sempatilerimizi bir ölçüde kaybeder; fakat genellikle, bizce, sağlam düşünceli ve canlı, kitaptaki karakterler arasında en az sinir hastası olanıdır. Başlıca kuvveti, kendi kendisine harp ilân etmemiş biri olmasıdır. Mann'ın, bize bir sanatkârın hayatının iyi olduğunu ve bir tüccarın hayatının da iyi olduğunu veya herkesin, hayatını yeteneklerine en uygun sahayı seçtiği takdirde iyi olacağını söylemek istediği anlaşılıyor.
Kırk sene boyunca, aynı insanların hayatlarını anlatan bir romanda, müellifin, hem devamlılık hem de değişiklik göstermesi gerekir. Çok sayıda olan ikinci derecedeki karakterler statiktir. Onların, bazı özellikleri, yıllar boyunca değişmiyor: Clothilde' nın karnı her zaman açtır, Weichbrodt, eğlence ve partilerde daima aynı nükteleri söyler, aile doktoru daîma aynı reçeteyi yazar ve Christian da her zaman, sinirlerin çok kısa olduğu sol tarafını oğuşturarak içeri girer. Zavallı Tony, hayatın bütün dalgalanmalarında, pek az değişir. Elli yaşında iken dahi, çocukluk yıllarında, Morten Schwartzkopf'tan duyduğu kanaatları belirtir ve gerçi Mann, dikkatimizi, açıktan açığa bu gerçeğe çevirmez ise de, kadının, mantıksız bir evlenme yüzünden, hissî ve entellektüel büyümesinin durdurulduğunu acıyarak görürüz.
Öte yandan, nesillerin ritm'i, doğumları ile, evlilikleri ile, ve ölümleri ile; aile servetinin müsaadesi nisbetinde, göz kamaştırıcı veya dar tutulan Noel partileri ile; eski tüccar ailelerinin düşüşleri ve yenilerin yükselişi ile; biribiri ardına, bir evden diğerine geçişlerle, Tom'un, Fisher Yolunda inşa ettiği büyük konaktan Linden Meydanı'ndaki küçük evine kadar, ailesinin kayıtlarına geçer. Nihayet, şehirlerin ve oralardaki iş yerlerinin durumlarını tayin den Avrupa siyasî akımlarına da sırt çeviremeyiz. Başlangıçtaki bölümlerde, Johann ve misafirleri, henüz yirmi beş sene önceki Napoleon Harpleri hakkındaki hâtıralarını anlatırlar; romanın sonunda ise, Lübeck, birleşik bir vatanın parçası olur ve lisenin başına da Prusyalı bir müdür getirilir. Kasaba, zamanla zenginleşir ve büyür; yine de, 1875 ve 1835 arasında bir mukayese yapan okuyucunun, net kazancın, gerçekten büyük olup olmadığı hakkında şüphelere düşmemesi de imkânsızdır.
Ayrıca Bknz Thomas Mann
Sponsorlu Bağlantılar
Başlıca karakterler
Johann Buddenbrook: Zinde bir ihtiyar; giysilerinde ve düşüncelerinde onsekizinci asrın damgasını taşır.
Josephine: Johann'ın sevgili ilk karısı; çocuk doğururken ölür.
Antoinette Duchamps: Johann'ın ikinci karısı. Biribirine derin bir aşk ile bağlı değillerdir, fakat kadın sadık ve iyi bir arkadaştır.
Gotthold Buddenbrook: Josephine'in oğlu; babasının istemediği bir kız ile evlenir ve ailenin işindeki hissesinden fedakârlık eder.
Fraulein Stüwing: Gotthold'un karısı. Kocasının ölümünden sonra, aile mensupları arasındaki kavgayı devam ettirir.
Consul Johann Buddenbrook: Johann'ın küçük oğlu; hürmet edilen bir iş adamı ve dindar.
Elizabeth Kroger (Frau Consul Buddenbrook): Genç Johann'ın karısı. Gençliğinde, Kröger'lerin yüksek türdeki hayatına alışık olduğundan, evlendikten sonra yerini, şuurlu bir vakar ile alır.
Clothllde: Ailenin yanında yaşıyan fakir bir akraba çocuğu; iyi huylu, basit, karnı her zaman aç olduğundan, ailenin diğer mensupları onunla devamlı şakalaşır.
Thomas Buddenbrook: Consul'un büyük oğlu ve firmanın vârisi. Gençliğinde, iş hayatında ve politikada ihtiraslıdır, fakat babasının veya büyük babasının azim ve sağlamlığına sahip değildir; sonunda, çaresizliğe boyun eğer. Giyinmesinde titiz, davranışları son derece doğru ve oldukça da İçine kapanık.
Chmstian Buddenbrook: Consul'un ikinci oğlu; haylaz, tembel, bohem, hipokondriak.
Christian Buddenbrook (Tony): Consul'un üçüncü çocuğu; hisleri olgunlaşmamıştır; kendisini önemli sayan bir kız.
Clara Buddenbrook: Dördüncü çocuk; davranışlarında haşin ve talep edici, azizlerin hayatlarını örnek tutan bir dindar.
Gerda Anroldsen: Thomas'ın karısı. Mûsiki ile ilgisi, kadını, sanat zevklerinden mahrum görümceleri arasında bir yabancı yapar.
Bendix Grünlich: Tony'nin birinci kocası; servet peşinde giden biri.
Alois Permaneder: Tony'nin ikinci kocası; cana yakın, fakat kültürsüz ve ihtirassız.
Sievert Tiburtius: Clara'nın kocası; bir rahip.
Fredricke, Henriette ve Pfifi Buddenbrook: Gotthold'un kızları; küskün ve kıskanç bekârlar.
Hanno (Justus Johann Kaspar Buddenbrook): Thomas'ın tek çocuğu, nâzik, hissî ve musikîye son derece düşkün.
Erica Grünlich: Tony'nin kızı; sabırlı ve uysal.
Justus Gröger: Elizabeth'in erkek kardeşi; pahalı zevklere sahip şık bir genç.
Jacob Kroger: Justus'un büyük oğlu. iş hayatındaki sahtekârlıklarından ötürü Amerika'ya göç eder.
Jurgen Kroger: Justus'un ikinci oğlu. Parlak biri olmadığından, hukuk fakültesini bitiremez ve postahanede çalışmağa başlar.
Consul Lebrecht Kroger: Consul Johann Buddenbrook'un kayın pederi; uzun boylu, gösterişli, politik kanaatları muhafazakâr;
Hagenstrom Ailesi: Buddenbrookların, iş ve politika hayatındaki başlıca rakipleri; onlara, sonradan görme insanlar diye bakarlar.
Von Throta: Mûsikî zevklerine sahip genç bir teğmen; Gerda' nın sevgilisi olduğu sanılır.
Morten Schwartzkopf: Tony'nln, Grünlich ile evlenmeden önce sevdiği genç bir tıb talebesi; liberal siyâsî kanaatlara sahip ciddi bir genç.
Anna lwersen: Thomas'ların evlerinin karşısındaki bir çiçekçinin karısı; gençliğinde, metresi.
Herr Marcus: Firmanın en kıdemli sekreteri; sonraları ortağı; kuru, temkinli, bilgiçlik taslayan biri.
Therese VVeichbrodt (Sesemi): Ailenin, evlenmemiş bir kadın dostu, kambur; Tony'nin devam ettiği yatılı mektebin yöneticisi.
Kai Mölln: Hanno'nun yegâne arkadaşı; üstüne başına dikkat edilmeyen ihmal edilmiş bir çocuk; keskin bir tahayyül gücüne ve hikâye uydurmak için de yeteneklere sahip.
Herr Ptühl: Kilisede org çalar; Hanno'nun mûsikî hocası, geleneksel mûsikînin sağlam bir savunucusu.
Hikâye
Buddenbrook Ailesi, dış şartların herhangibir baskısı altında değil de, psikolojik kuvvetlerin tesiri altında gerileyen ve düşen bir ticarî ailenin hikâyesidir. Ailenin her nesilde, daha kuvvetli bir tarzda ortaya çıkan, ailenin muhtelif mensuplarının enerjisini ve kendilerine olan güvenlerini körleten antiburjuva ruhu, bunda bilhassa rol oynadı. Diğer sebepler arasında, ailenin bazı üyelerinin disiplinli yaşayıştan ayrılmaları; bazılarının da sanat kaabiliyetine sahip oluşları söylenebilir. Bunlar, aile üyeleri arasında, tembellikten, ölümün şiddetle arzu edilişine kadar değişen his ve durumlar yaratmıştır.
Buddenbrooklar, o zamanlar, Baltık Denizi sahilinde Lübeck adındaki küçük ve muhtar bir eya-
Alois Permaneder adındaki ikinci kocası Münihli sevimli ve dışa dönük bir iş adamı olmasına rağmen, konuşma şekli ve tavırları titiz Buddenbrook ailesini mahcup bırakır. Tony, Münih'te kısa bir müddet kaldıktan sonra, Bavyera âdetlerine hiç bir zaman ısınamayacağını anlar. Kocası Alois bir gece eve sarhoş gelip hizmetçiyi öpmeğe çalıştığı zaman, evlilik son bulmuştur. Tony ve Erica, bu defa ayrılmamak şartı ile Lübeck'e dönerler.
Dördüncü çocukları Clara, hikâyede ikinci derecede rol oynar. Bu kız, Riga'lı bir din adamı ile evlenir ve veremden ölür.
Dördüncü nesil geldiği zaman, ailenin iki çocuğu kalmıştır: Thomas'ın küçük oğlu Hanno ve Tony' nin kızı Erica Grünlich. Erica da, annesi gibi kötü bir evlilik yapar. Kocası, iş hayatındaki sahtekârlıklarından ötürü hapsedilir ve kadın küçük kızı Elizabeth ile kalır. Hanno da, hasta görünümlü bir çocuktur; hayatın, kendisinden beklediklerine yeterli değildir, mektep arkadaşlarının sertlikleri ve oyunları kendisini ürkütür ve babasının, ailenin mesleğini yürüteceği yolundaki ümitlerini boşa çıkarır. Mûsikîye fevkalâde yeteneği var ise de, onun bu ilgisine, annesinden başka herkes sırt çevirir. Onaltı yaşına geldiği zaman, tifüse yakalanır ve tıpkı babası gibi, yaşama azmini kaybettiğinden ölür.
Aile küçüldükçe, servetin getirdiği mevki ve işaretler de kaybolur. İş hayatında karşılaşılan kötü neticelerden sonra Thomas, ailesinin bir nesil önce gururla taşındığı evi satar. Ve bunun daha da kötü tarafı, evi, rakip bir firmanın başındaki adama satmasıdır. Thomas öldüğü zaman, şirket, oldukça zarar göze alınarak tasfiye edilir ve ailenin ikinci evi de satılır. Gerda'nın artık Lübeck'de hiç bir bağı kalmamıştır; kendi kasabasına döner. Tony, kızı ve torunu ile hayatını sürdürür ise de, Buddenbrook adı tarihe karışmıştır.
Tenkid
Fizikî teferruatındaki realizminden daha da önemlisi, romanın sosyal realizmidir. Bu, tarihin belirli bir zaman ve yerinde muayyen bir sınıfı, iş yerlerinde, âmme hayatında, sosyetede ve ev hayatlarında ele alan geniş bir inceleme. Bunu, diğer sınıflara olan tutumlarında görüyoruz: kendi çalıştırdıkları kimseler üzerinde babaerkil zanaatkar insanlardan uzakta, aristokrasi karşısında huzursuzluk duyarcasma, nasıl hareket edeceklerini bilemezler doktorlar ve diğer meslek adamları arasında daha fazla rahatlık içindedirler. Hattâ Buddenbrook ailesinin kendi çevresi içinde dahi, fakir akrabalar ile zenginler, eski ailelerden gelenlerle yeni katılanlar, yemeğe davet edilenler ile sâdece kahve içmek için gelenler arasında belirli sosyal farklar görüyoruz.
Kısacası, Buddenbrook Ailesi, bütün bir cemiyetin portresidir.
Diğer taraftan, eğer bu romanı, Mann'ın daha sonraki eserinin muhtevası içinde okuyacak olursak, edebî objektivite üzerinde bir egsersizden ziyade, Mann'ın her zaman cezbesine kapıldığı şahsî bir meselenin ifadesi olduğunu görürüz burjuvazi ve sanatkârların biribirleri karşısındaki iddiaları. Mann, daha sonraki eserlerinde tekrar tekrar bu teze döndü: Tristan'da, Tonio Kröger'de, Venedik'teki öiiirn' de. Sihirli Dağ'da ve Doktor Faustus'ta.
Buddenbrook Ailesi'nde, bu çatışma, hiç olmazsa ilkin, tamamiyle burjuva görüş açısından ele alınır. Tüccar ailelerinden oluşan dünya; sıhhat, düzen ve istikrar standardlarıdır. Birbiri ardına Buddenbrook şirketinin başına geçenlerin, kendi değer sistemlerini tamamen ve ikna edici bir tarzda savunmalarına müsaade edilir. Muhtemelen Gerda Arnoldsen dışında, hiç biri, diğer bir sistemi savunacak kadar güçlü veya konuşmasını bilen insanlar değillerdir. Mamı, karakterlerini, direkt bir şekilde tenkid etmez. Sadece, bu tür bir hayatın kaç kişinin yaşayışım bozduğunu veya yıktığını gösterir. Meselâ, bir kimsenin, kendi sosyal sınıfı dışında biri ile evlenemeyeceği ile ilgili tabuyu düşünün. Tony, besbelli ki, ebeveynlerinin seçtikleri iş adamı ile değil Morien ile evlenmeli idi; babası sadece bir kaptan dahi olsa, kızın, cemiyette yükselen bir doktorun karısı olması, aileye hiç bir leke getirmezdi. Kötü bir evlilik yaptığından, Gotthold'un hayatı yıkıldı ve Tom dahiki ailesine karşı gelmeyi aklından geçirmedi hakikaten sevdiği Anna ile evlenmiş olsa idi, daha mutlu olurdu.Buddenbrook Ailesi'nde, sanatkâra yer yoktur. Kasabada, cemiyetin kabul ettiği bir şâir vardır; çünkü cemiyetin önde giden vatandaşlarının faziletleri hakkında sanat değeri bulunmayan zarif şiirler yazar. Pfuhl, Saint Mary'nin kilisesinde org çalan biri olarak faydalı bir rol oynar; fakat cemaat arasında, Gerda ve Hanno dışında, onun sanatından kimse anlamaz. Muhtemel bir sanatkâr, genellikle, saf dışı edilir. Başka bir cemiyette, Christian, sinir hastası ve hiç bir işe yaramayan bir insan olmak yerine, muhtemelen, bir aktör olarak başarıya ulaşacak ve kendisini tatmin edecekti. Tabiatıyle, başarısızlığı en kesin bir tarzda belli olan Hanno' dur. Hanno mûsikiyi öylesine sever ki, bütün cinsî güdülerinin bu kanala aktarıldığı anlaşılır. Fakat çevresindeki erişkinler, kendisini piyanoya çok vermemesini, ve Lübeck ve Kopenhag arasında işleyen gemilerin isimlerini ezberlemesini söylerler. Hanno' nun, böyle bir hayatı niye kabul etmek istemediğini anlamak hiç de zor değil.
Bununla beraber, ihtilâfı en kesin bir tarzda hisseden Tom'dur, çünkü onun benliğinde birbiri ile çarpışan kuvvetler, eşit bir şekilde karşı karşıya yer almışlardır. Aile işi, kendisinin tahayyül gücüne meydan okuduğu ve kendisine yaratmak için fırsat verdiği müddetçe, mesut ve başarılıdır. Ardından, başarının zirvesine eriştiği zaman, sinirleri bozulur ve başardığı işlerden hiç biri artık kendisini tatmin etmez. Oğlunun, hiç bir zaman bir tüccar olmayacağını ve karısının kendisine yardımcı olamayacağını anlar. Karısı, kocasını destekleyeceği yerde, kendisini mûsiki dünyasına verir ki, kocası da bunu anlamaz. Bir süre, kendi kendisine olan hürmetini, zahirî görünümüne, bilhassa saçlarına ve bıyığına ve elbiselerine saplantı halinde kendisini vermekle muhafaza etmek ister, fakat bu tür gayret de, onu, her gün biraz daha yıpratır. Böyle bir ruh durumu içinde olduğu bir sırada, Scpopenhauer'in ölüm hakkında yazdıklarını okur ve bunlar, ona yepyeni şeyleri ifşa eder. Ölüm artık, kendisini, derin bir neşe, cezbedici bir tatlılık, zincirlerin gevşetilmesi, hazin hatâların telâfi edilmesi şeklinde takdim eder. Sırtındaki kürk ceketi ve titizlikle taranmış bıyığı ile, sokakta, yağmurun yaptığı bir su birikintisine kendisini yüz üstü bırakır, ölür.
Buddenbrook ailesi, açıkça görülüyor ki, mevkiini, korkunç bir bedeli göze alarak muhafaza etti. Yine de, romanı, bir marksistten beklenebileceği tarzda, burjuvaziye karşı girişilmiş basit bir hücum diye ele almak hatalı olur. Mann, yarattığı hareketlere sevgi ile bağlıdır, onlara karşı müşfiktir, onlara hürmet eder. Johann Buddenbrook ve onun neslini sempati ile anlatır. Şüphesiz, Johann, Gotthold'a karşı tutumu ile bizim sempatilerimizi bir ölçüde kaybeder; fakat genellikle, bizce, sağlam düşünceli ve canlı, kitaptaki karakterler arasında en az sinir hastası olanıdır. Başlıca kuvveti, kendi kendisine harp ilân etmemiş biri olmasıdır. Mann'ın, bize bir sanatkârın hayatının iyi olduğunu ve bir tüccarın hayatının da iyi olduğunu veya herkesin, hayatını yeteneklerine en uygun sahayı seçtiği takdirde iyi olacağını söylemek istediği anlaşılıyor.
Kırk sene boyunca, aynı insanların hayatlarını anlatan bir romanda, müellifin, hem devamlılık hem de değişiklik göstermesi gerekir. Çok sayıda olan ikinci derecedeki karakterler statiktir. Onların, bazı özellikleri, yıllar boyunca değişmiyor: Clothilde' nın karnı her zaman açtır, Weichbrodt, eğlence ve partilerde daima aynı nükteleri söyler, aile doktoru daîma aynı reçeteyi yazar ve Christian da her zaman, sinirlerin çok kısa olduğu sol tarafını oğuşturarak içeri girer. Zavallı Tony, hayatın bütün dalgalanmalarında, pek az değişir. Elli yaşında iken dahi, çocukluk yıllarında, Morten Schwartzkopf'tan duyduğu kanaatları belirtir ve gerçi Mann, dikkatimizi, açıktan açığa bu gerçeğe çevirmez ise de, kadının, mantıksız bir evlenme yüzünden, hissî ve entellektüel büyümesinin durdurulduğunu acıyarak görürüz.
Öte yandan, nesillerin ritm'i, doğumları ile, evlilikleri ile, ve ölümleri ile; aile servetinin müsaadesi nisbetinde, göz kamaştırıcı veya dar tutulan Noel partileri ile; eski tüccar ailelerinin düşüşleri ve yenilerin yükselişi ile; biribiri ardına, bir evden diğerine geçişlerle, Tom'un, Fisher Yolunda inşa ettiği büyük konaktan Linden Meydanı'ndaki küçük evine kadar, ailesinin kayıtlarına geçer. Nihayet, şehirlerin ve oralardaki iş yerlerinin durumlarını tayin den Avrupa siyasî akımlarına da sırt çeviremeyiz. Başlangıçtaki bölümlerde, Johann ve misafirleri, henüz yirmi beş sene önceki Napoleon Harpleri hakkındaki hâtıralarını anlatırlar; romanın sonunda ise, Lübeck, birleşik bir vatanın parçası olur ve lisenin başına da Prusyalı bir müdür getirilir. Kasaba, zamanla zenginleşir ve büyür; yine de, 1875 ve 1835 arasında bir mukayese yapan okuyucunun, net kazancın, gerçekten büyük olup olmadığı hakkında şüphelere düşmemesi de imkânsızdır.
Ayrıca Bknz Thomas Mann
MsXLabs.org & 100 Büyük Roman
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....