Arama

Güneş Yine Doğar - Ernest Hemingway

Güncelleme: 25 Aralık 2009 Gösterim: 9.637 Cevap: 0
asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
25 Aralık 2009       Mesaj #1
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın
Güneş Yine Doğar (The Sun Also Rises)

Yazan ERNEST HEMINGWAY (1899-1961)
Sponsorlu Bağlantılar

Başlıca karakterler

Jake Barnes: Romanın kahramanı; harpte aldığı bir yara ile cin­sî iktidarsız kalan bu gazeteci rastgele, seksüel ilişkilerde bulunan Brett Ashley adında güzel bir kadına âşıktır. Benliğindeki kargaşalarla yaşayabilmek için kendisini sinikalliğe (reybîlik), içkiye, açık hava hayatına ve kadınlarla ar­kadaşlık kurmağa vermiştir.
Brett Ashiey: Kültürlü bir İngiliz kadını Jake'e âşık zorlayıcı hislerin tesiri altında bir dizi verimsiz aşk macerasına ka­rışır.
Robert Cohn: Bir romancı; azimli bir insan; kısa bir müddet için Brett'in peşinde gitmiştir bir zamanlar bir boksör ve Princeton entellektüeli olan bu adam şimdi bir metresi bulun­masına rağmen sık sık düşünceye dalan bir ahlâkçıdır ve bir Yahudi olduğu için de, Brett'in çevresindeki insanlar arasında yabancı sayılır.
Bili Gorton: Jake'in gazeteci arkadaşı, sırdaşı iyi huylu, müsa­mahakâr, ve hümor hissine sahip bir kimse.
Mlke Campbell: Brett'in, Lord Ashley'den boşandıktan sonraki nişanlısı fazla içki içer şiddetli bir Yahudi aleyhtarlığı his­leri altında ekonomik ve ruhî iflâsa uğramıştır.
Pedro Romero: Brett'e âşık genç bir boğa güreşçisi. Cesur ve hürmet edilen bu matador kendisi için en önemli olan de­ğer hükümlerinin yozlaşmasını kılı kılına önler.
Mantoya: Fiesta sırasında Jack ve diğerlerinin kaldıkları Pamplona otelinin sahibi boğa güreşinin gelenekleri ve trajik şaşaasının devamını arzu eden gerçek bir taraftar.
Kont Mippipopolous: Brett'in dünya görmüş ve zengin arkadaşı daha sonra âşığı olacaktır. Yedi harp ve dört ihtilâl gör­müş bu adam, aşktan başka hiç bir şeye inanmaz.

Hikâye

Birinci Dünya Harbi'nden sonraki Paris, roma­nın üç bölümünün birincisini oluşturur. Bu bölüm­lerin her biri, Jake'in görüş açısı ile anlatılır. Pek az hareket bulunmasına rağmen, birinci kısım, Paris'te yaşıyan Amerikalı ve ingilizlerin meyhane ve yatak odası arasında geçen hayatlarındaki hayal kırıklığı ve devamsızlığı anlatır.
Jake ve Robert Cohn, biribiri ile uzlaşamayan karşı felsefeleri temsil ederler. Karısından boşanmış otuz dört yaşındaki Cohn, huysuz ve histerik metresi Frances Clyne ile ıztırap verici bir hayat sürer ve daha mutlu bir hayatın özlemini duyar. W. H. Hudson'un Mor Ülke romanının ilhamı altında, Güney Amerika'ya göç ederek hayata yeniden başlamayı zaman zaman aklından geçirir. Cohn'un her birin­den, ılımlı ölçüde parası, zekâsı ve yetenekleri var­dır fakat onları, aynı ânda kullanmasını bilmez. Ah-makçasma, hayatın, kendi hayallerine uymasını ta­lep eder ve bu tür hayatta da, Brett Ashley kendisi ile birlikte, daha iyi, daha yüceltici bir hayatı pay­laşacak, rüyalarmdaki kadının örneği olacaktır.
Öte yandan, Jake, hayatı olduğu gibi kabul eder. Cohn, beraberce Güney Amerika'ya gitmeyi teklif ettiği zaman, Jake der ki Bir yerden diğerine ta­şınmakla, kendi içindekilerden kurtulamazsın Bu davranışına rağmen, hayatın acı ve ıztıraplarım daha derinden ve kesin olarak hisseden Jake'tır. Geceleri yalnız kaldığı zaman, saatlerce uyuyamaz ve «onu düşünmemek» için kendisini zorlamasına rağmen ağ­lar. Brett'le sevişmemek kendisini şiddetle sarsar, üzer. Yalnız olmadığı zaman, bu kaderine istihzalı bir tarzda tahammül eder; «hasta» olduğunu söyleye­rek kendisine askmtılık eden bir fahişeyi savar ve Brett'i kucakladığı zaman da, kadına, stoik bir ifade ile, aralarındaki aşkın saçmalığı hakkında düşünme­mesini söyler. Brett'in zevklerine hayran kaldığı Kont Mippipopolous'un aksine, Jake, icabını yapa­madığı bu aşkı, diğer kadınlarla telâfi edemez. Yine de Jake ve Kont, yiyecek, şarap ve macera konula­rında aynı zevkleri paylaşırlar ve hepsinin üstünde, kaçınılmaz realite hakkında şikâyet etmemeğe azim­lidirler.
Romanın ikinci bölümü başladığı zaman Jake, Brett ve Cohn, yıllık karnaval ve boğa güreşleri için, Paris'ten Pamplona'ya (ispanya) gitmeyi tasarlarlar. Maamafih, yola çıkmalarından kısa bir zaman önce, Jake, kendisini huzursuz bırakırcasına, Brett'in, «Cohn için iyi olacağı» düşüncesi ile Robert Cohn ile aşk yaptığını öğrenir. Brett'in sarhoş ve kavgacı ni­şanlısı Mike Campbell de bu yolculuğa katılacağın­dan, Jake, Cohn'un gelmemesini ister. Cohn, bu tek­lifi reddetmekle kalmaz, Brett'in yanında olmak için, Jake ile birlikte yapacakları bir balık avcılığından da vazgeçer. Kendisini kimsenin istememesine rağ­men, Cohn ısrar eder. Sessiz ve küskün bir şekilde, gruba katılır, bir şeyler ümit eder.
Pamplona'daki arkadaşları ile buluşmayı tasar­layan Jake, arkadaşı Bili Gorton ile birlikte, beş günlüğüne, İspanyol dağlarında alabalık avlamağa gider, Jake, Paris'in gerginliğinden uzakta, Bili ile birlikte, dağ havasının erkek zevklerini paylaşır. He­men hemen hiç bir şey düşünmeksizin avlanırlar, içerler, karşılıklı nükteler söylerler. Ancak Bili, çe­kingen bir sekide, arkadaşının, Brett veya hareketsiz Katolikliği hakkında sorular tevcih ettiği zaman Jake, dolambaçlı konuşur ve kaçamaklı cevaplar ve­rir. Jake'ın acılarına sempati besleyen Bili, sözlerini hemen keser, iki arkadaş biribirine, derin bir sevgi ile bağlıdırlar ve bu kısa tatilde çok zevkli ânlar ya­şarlar.
Jake, kısa bir müddet sonra, kadınsız bir erkek­ler dünyasının rahatlıklarından vazgeçmek zorunda­dır. Grup, Pamplona'daki Montoya otelinde, fiesta' mn (karnaval) başlamasından bir kaç gün önce, tek­rar bir araya gelir. Boğalar, ağıldan çıkarıldığı za­man Jake -ki bu konularda çok bilgisi vardır- ehlî aygırların kızgın boğaları nasıl durdurduklarını, sa­kinleştirdiklerini ve ağıla götürdüklerini anlatır. Bu vaka, Mike Campbell'de, Cohn'u bir aygırla muka­yese etme arzularını uyandırır: «Hiç seslerini çıkar­mazlar ve hiç bir yere de gitmek istemezler.» Dur­maksızın ve zalimce bir tutumla, Mike, Cohn'un sus­kunluğunu, Yahudiliğini, Brett ile olan ilişkisini iğ­neler. Mike'ı ancak Brett susturabilir. Bili Gorton, Cohn'u sükûnete kavuşturmak için bir köşeye çeker. Bill'in iyi huylan, bu gergin gruba, bir ölçüde ahenk getirir.O gece, ışığının söndürülmediği otel odasında yalnız kalan Jake, yatağında sırt üstü yatarak, Brett'i, diğerlerini ve onlar arasında kendi yerini düşünür. İçkinin verdiği ıztıraba rağmen, içmenin iyi bir şey olduğunu düşünür. Hayat, zaman zaman iyi ânları bulunduğu müddetçe yaşanmağa değer. Bir kimsenin yapacağı şey, bunu bilebilmek ve takdir edebilmek­tir. Evrensel hakikatler, ne mümkündür, ne de arzu edilir. Kendi kendisine, «Bilmek istediğim bütün şey,» der, «onun ile nasıl yaşanacağıdır.»Fiesta, birkaç gün sonra başlar ve bu gürültülü ve şiddetli hayat bir hafta devam eder. Sokaklara dö­külen kalabalıktan, bir grup, Brett'in çevresinde dans eder ve kadını bir meyhaneye sokarak, bir şa­rap fıçısının üstüne oturturlar. Cohn, Homer'in Elpenor'i gibi, uyur ve dükkânın gerisindeki şarap fıçı­ları arasına bırakılır. Sonraları, boğaların, halkı so­kaklarda kovaladıklarını ve kendini fiestanın coşkun­luğuna kaptıran birini köşeye sıkıştırarak boynuzla-yıp öldürdüğünü bile görürler. Bununla beraber, en heyecanlı ânlar arenada geçer. Orada, boğa güreşi­nin nüanslarını Jake'tan öğrenen grup, Pedro Romero adındaki yakışıklı ve genç bir matadorun maharet ve cesaretine hayran kalırlar. Canı sıkılacağını sa­nan Cohn bile, bu manzaradan büyük zevk duyduğu­nu itiraf eder. En fazla şevk ve heyecana kapılan Brett'tir. Jake'a, Romero'yu arzu ettiğini itiraf eder ve kendisini, bu genç matadorla tanıştırmasını yalvararak ister. Jake, ikisini tanıştırır ve onları yalnız bırakarak ayrılır.
Saatlar sonra, Mike ve Bili ile oturan Jake, küp­lere binmiş Cohn ile karşılaşır. Brett ve Romeo'nun beraber bulunduklarını tahmin ederek dehşete dü­şen Cohn ki müsamahakâr Mike Campbell, onun bu tahminini doğrular Jake'in bir jigolo olduğunu söy­ler ve bir yumrukta yere yıkar. Cohn Jake'm daha sonra öğrendiği üzere Brett'in, Romero'nun odasın­da olduğunu öğrenince, boğa güreşçisini acımaksızın dövmüştür. Brett, Cohn'u reddettiği zaman da, Cohn, açındırır bir tarzda Romero'ya dönerek el sıkışır. Romero, Cohn'un suratına bir tokat indirir. Cohn, Jake' dan özür diler, ve Brett'i kazanmak için beslediği bü­tün ümitlerinden vazgeçerek, allahaısmarladık der ve ayrılır.
Fiesta'nın son günü, Romero, yüzü gözü şişmiş olmasına rağmen, arenada, parlak bir gösteri yapar, zarafet ve kendisine olan güveninden ötürü, seyirci­lerin uzun ve coşkun alkışlarına mazhar olur. Hâkim­ler, bir boğa güreşçisi için en büyük mükâfat olan öldürülen boğanın kulağını Romero'ya takdim eder­ler. O gece Romero ve Brett, Pamplona'dan birlikte ayrılırlar. Jake, Mike ve Bili geride kalır: kendisini son derece bezgin hisseden Jake o gece çok fazla içer.
Romanın nihaî ve kısa bölümü, fiesta'nın ertesi günü başlar. Birdenbire sessizliğe bürünen Pamplona'da, dostlar, biribirlerinden ayrılırlar. Jake, yüz­mek, okumadığı gazeteleri okumak ve içmek için San Sebastian'a gider. Fakat burada da uzun bir za­man kalamaz, kendisine bir telgraf gönderen Brett, derhal Madrid'e gelmesini ister. Brett, Madrid'de, Ro­mero'dan ayrıldığını anlatır. Romero'nun haysiyet ve saflığını yıkmak ve daha da önemlisi, bir matador olarak gücünü zayıflatmak istememiştir. Jake'm resnr dininden mahrum olan Brett, Romero'yu böylece terkeder. Kendisini onun vereceği zevklerden mah­rum bırakmasının, mümkün olduğu kadar dine yak­laştırdığını söyler. Jake, sadece, bu konu üzerinde durmamasını ve böylece his ve arzu gücünü yıkma­masını anlatır.
Biribirine ulaşamayan bu iki âşık takside, ıztırap çekerek yanyana giderlerken, ümitsizlik içindeki Brett, kendisinin ve Jake'ın mükemmel bir çift teş­kil edeceklerini söyler. Roman, Jake'm şu cevabı ile son bulur: «Evet... Bunu düşünmek ne iyi, değil mi?»

Tenkid

Hemingway'm bu romanının adı İncil'deki bir pasajdan gelir: «... gururların gururu; hepsi gurur ... Güneş yine doğar ve güneş yine batar, ve alelace­le yükseldiği yere gider. ... ve yapılan bir şey, yeni­den yapılacaktır bu gök kubbenin altında yeni bir şey yoktur.»
İncil'deki bu vaiz gibi, kitap, sosyal ve ahlâkî ba­kımlardan ümitsizliğe düşmüş bir nesle hitap etti; ve yine ilk bakışta, vaiz gibi, insanların, yemelerini, iç­melerini, ve neşelenmelerini istediği anlaşılabilir. Gü­neş Yine Doğar romanını eleştirenlerden bazıları, kitabı, hedonizmin bir savunması olarak ele aldılar. Diğerleri, romanda, daha doğru, daha derin bir mâ­na buldular ve bu mânanın ipucu da, Hemingway'in kendi neslini kaybolmuş sanmadığmdaki veya roma­nın, hemcinsleri hakkında boş bir hicviye olmadığındaki sözleridir.
Hemingway'in, hayatın engelleri kraşısmda şaşkınlaşan fakat yenilmeyen kahramanlarının «şifre» yi, «anahtar»ı öğrenmeleri gerekir hayatlarını sür­dürmeliler ve şayet gerekirse, cesaret ve vakarla öl­melidirler. Bu şifrenin mistiğinde ustalık kazananlar, Hemingway'in seçtiği insanlardır, onun «cemiyet»ine dahil olmağa hak kazanmış kimselerdir. Meselâ, Romero gibi bazıları, daha doğuştan, bu cemiyetin üye­si olmağa hak kazanmışlardır bu insanlar, dünyaya cesaretle göğüs gerebilmelerine imkân veren bir ge­leneği tevarüs etmişlerdir. Robert Cohn ve Mike Campbell gibi diğerleri, başarısızlığa uğrar; zira, me­selâ Cohn gibi, ya sahte ideallere sarılırlar veya Mike gibi kendilerini sefahate bırakırlar. Brett, bazılarının iddialarına göre, Mike'm bulunduğu kategoridedir; diğerleri ise, Romero'dan nihaî olarak vazgeçmekle, bir çeşit şaşaaya eriştiğinde ısrar edenler. Jake Bar­nes, başarı yolunda ilerleyen kahramanın «işfre»sidir. Hadımlığıki çağın kısırlığının bir sembolüdür tam başarısını engeller. Fakat hayatının çaresizliği­ne vakarla tahammül edebilmesine imkân verecek tarzda kendi kendisini öğrenebilir ve öğrenir de.
Güneş Yine Doğar'm yapısı ve üslûbu, kitabın tezi ile tesirli bir şekilde bağdaşır. Hemingway, «Cümle, dahilî dekorasyon değil, mimarlıktır,» de­mişti. Ve Hemingway de, sade fakat sağlam bir yapı kurar. Böylece, kitabın ilk parçalarının zahiren sal­lantılı görünmesi, karakterlerin hayatlarında belirli bir yön bulunmadığını yansıtır. Bu karakterler, ha­yatın bir maksadı olduğunu keşfettikçe, yapı daralır ve sağlamlaşır; ve plân, sağlam ve zinde bir şekilde meydana çıkar. Sonunda, hedefsiz bir yol, kaos ve parçalanmış rüyaların peşinden gider. Cümle yapısı ve dil, Hemingway'in maksadının bir parçasıdır. Ba­sit cümleler ve tek heceli kelimeler, yaşanılan tecrü­beyi, bütün yakınlığı ile yeniden-yaratılmasmın «his-si»ni verir. Hemingway'in dünyası, şiddetli bir dün­ya. Onu, kesinlikle ve hatırlanabilecek bir tarzda yeniden yaratmak için stakato (mûsikîde, kesik ve kuvvetli) ritmler ve tezyin edilmemiş cümleler kul­lanır. En iyi hallerinde, kendisini alaylıca tekrarlar. Güneş Yine Doğar'da, Hemingway, en iyi bir duru­munda.

Ayrıca Bknz Ernest Miller Hemingway
MsXLabs.org & 100 Büyük Roman

Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....

Benzer Konular

17 Haziran 2012 / Misafir Edebiyat ww
25 Aralık 2009 / asla_asla_deme Edebiyat
6 Kasım 2010 / _Yağmur_ Edebiyat
16 Ekim 2012 / asla_asla_deme Edebiyat