Silâhlara Veda (A Farewell to Arms)
Yazan ERNEST HEMINGWAY (1899-1961)
Sponsorlu Bağlantılar
Başlıca karakterler
Frederick Henry: Birinci Dünya Harbi'nde, İtalyan ambulans birliğinde hizmet gören bir Amerikan teğmeni. Kökünden kopmuş, hayatın boşluğundan kendisini kurtaramayan ve kendisinin sinikal bir tarzda hayattan kaçmak istemekle duyduğu ümitsizliklerle ilkin kayıtsızcasına, ardından öleslye-ruhunu ayakta tutacak bir gerçeği aramağa koyulur.
Catherine Barkley: Frederick'in sevgilisi; İtalya'da görev yapan gönüllü, güzel bir İngiliz hastabakıcısı. Muhatabına huzur veren, bencillikten uzak, septisizmin ne olduğunu bilmeyen bu kız, derinden derine feminen (kadınca) olan hislerinin her yönünü sevgilisine tevcih eder.
ftinaldi: Bir İtalyan cerrahı ve Frederick'in en iyi arkadaşı. Frederick gibi kendisini ümitsizliğe terkeden bu doktor, yüce güzellğl başarılı bir ameliyatta bulur, içki ve seks'in daha az neşelendlrici zevklerinden uzak kalır.
Papaz Abruzzi: İtalyan ordusundaki bir papaz; dindar, sabırlı ve nazik; dine saygısız subayların şakaları kendisini rahatsız etmez.
Kont Greffi: Yaşlı bir aristokrat; vahşi dünyayı iyi anlamıştır; yine de, beşer ruhunu ayakta tutan şeyin, reybîlik değil aşk olduğuna inanır.
Ettore Moretti: italyan ordusunda çarpışan genç bir California'lı. Kendini öven, küstah ve can sıkıcı biri; en büyük hedefi, askerlikte terfi etmektir.
Helen Ferguson: Catherine'nin arkadaşı; asık yüzlü bir iskoç hastabakıcısı; Frederick'in Catherine'le olan ilişkisinin ahlâkî yönü kendisini çok endişelendirir.
Sonello, Piani, Aymo: Frederick'in kumandasındaki İtalyan erleri; hepsi sosyalist; hiç birinin, kendilerini içinde buldukları harb hakkında hayalleri yoktur; ve ilk fırsatta, bu çıkmazdan kurtulmaya hazırdırlar.
Hikâye
Avusturyalılara karşı hücuma geçmek için Alp dağlarındaki karların erimesini bekleyen bir italyan bölüğü, Kuzeydoğu Italya'daki Udine Vâdisi'nde vaktini içki ve fahişelerle geçirir. Subaylar arasında, vakit geçirmek için başvurulan bir diğer yol da, Abruzzi adındaki genç ve ciddi papazla şaka yapmaktır. Frederick Henry adındaki bir Amerikan subayı hikâyeyi anlatan da odur papazın derin inanışlarına ve doğduğu bu soğuk ve temiz ülkeye beslediği sevgiye hürmet duyar. Fakat Frederick izinli gittiği zaman, papazın evini ziyaret etmez, italya'da âvâre dolaşır, bir meyhaneden bir fuhuş evine gider. Papazı, «gerçi ben ancak şimdi öğrendim ise de, benim bilmediğimi her zaman biliyordu,» diye düşünür.
Birliğine döndükten bir iki gün sonra, Frederick, Catherine Barkley ile tanışır ve onu ilkin, güzel ve ele geçirilebilecek bir av olarak düşünür, ikinci buluşmalarında, kadın, Frederick'i kesinlikle reddeder ve ardından, kısa bir ân sonra, kendisine sarılmasına ses çıkarmaz ve ikisi arasındaki aşkın istikbalinden kehanetle bahseder. Frederick, kadının, «muhtemelen biraz kaçık» olduğunu veya harpte ölen nişanlısının matemini çektiğini sanır. Frederick, tam bir yakınlıkla kıza bağlanmaz, fakat Catherine'den uzak kaldığı zamanlarda da, kendisinin «yalnız ve boş» olduğunu hisseder.
ilk buluşmaları üzerinden bir hafta geçmeden, Frederick'in cepheye gitmesi emredilir. Bir top hücumu sırasında, Frederick ve onun ambulans şoförü arkadaşları, sığ bir sipere gizlenerek peynir ve makarna yerler. Civarda patlayan bir bomba, erlerden birini öldürür ve Henry'yi de, başından ve bacaklarından ciddi bir şekilde yaralar. Bir ambulans ile sahra hastahanesine götürülürken, Frederick'in üstündeki sedyedeki askerin yarası kanamaya başlar. Frederick'in üzerine devamlı olarak kan damlar. Ambulans hastahaneye vardığı zaman, er ölmüştür.
Milano'daki şehir hastahanesine gönderilmeden önce, Frederick'in Rinaldi adındaki cerrah arkadaşı ve papaz kendisini ziyaret ederler. Rinaldi, seks hakkında onunla şakalaşır. Papaz, daha asil bir aşk, tercihen Allah aşkı, fakat hiç olmazsa şehvetten uzak bir aşk peşinde gitmesini söyler. Catherine de Milano hastahanesinde çalışır ve kadın, yanma geldiği zaman, ona âşık olduğunu anlar. Bu aşk, Frederick'in hastahane yatağında gerçekleştirilir.
Ertesi sabah, geveze ve beceriksiz üçlü bir doktor grubu, Frederick'in bacağı üzerinde konsültasyon yapar ve parçalanmış dizinde ameliyat yapılması için altı ay beklenmesi gerektiğine karar verirler. Frederick buna karşı çıkınca, Valentini adındaki bir diğer doktor, ertesi sabah ameliyat yapmayı kabul eder. Rinaldi gibi, Valentini de, hareketli, nüktedan ve beceriklidir. Onun konsültasyona ihtiyacı yoktur. Der ki: «Ben düşünmem; ameliyat yaparım.»
Yaz boyunca süren nekahat devresinde Frederick ve Catherine, artık biribirlerinin sevgilileridirler. Frederick evlenmek ister, fakat Catherine, buna ihtiyaç bulunmadığını söyleyerek, «Biz özel olarak evlendik,» der ve ilâve eder: «Eğer benim bir dinim olsa idi, evlilik, benim için her şey demek olurdu. Fakat benim bir dinim yok.» Onların, bu ilişkilerindeki saflığın karşısında, bir kahraman olarak şöhrete erişmek, hiç bir şekilde heyecan vermeyen kâr uğruna her türlü sahtekârlığa başvurulan at yarışlarından başka bir şey düşünmeyen Ettore'nın sembolize ettiği dünyanın lekeli materyalizmi vardır.
Frederick cepheye dönmeden, Catherine, gebe olduğunu söyler. Bir ân için huzursuzlaşan Frederick, kendisinin de bir çocuk istediğini belirtir. Kadının kendisini nasıl sevdiğini ve ölümden ne kadar korktuğunu bilen Frederick, son buluşmalarında, Frederick cephede iken, her şeyin yolunda gideceğini, zerrece üzülmesine mahal olmadığını söyleyen Catherine' in cesaretine ürpererek saygı duyar.
Frederick cepheye döndüğü zaman, birlikler, Caporette'den korkunç bir çekilmeye başlamışlardır. Ameliyat yapacak çok hastası bulunduğundan Rinaldi yeis içindedir. Rinaldi için, ancak çalıştığı zaman hayatın bir mânası vardır. Aksi takdirde, seks ve onunla birlikte, korkunç zührevî hastalıklardan başka bir şey yoktur. Sona ermek bilmeyen harp, papazı da ümitsizliğe düşürmüştür; başarı ümitleri her geçen gün biraz daha azalır. Maamafih, kısa bir zaman sonra, bu tür konuşmalar için vakit yoktur, ziraİtalyan hatlarını yaran Almanlar, italyanları topye-kûn çekilmeye zorlamıştır. Kalabalık ve çamurlu yollarda, köylüler de birliklere katılır. Frederick'in ambulansı çamura saplandığı zaman, iki çavuşa, odun keserek tekerleklerin altına koymalarını emreder. Aldırış etmeyip, uzaklaştıkları zaman, Frederick, silâhı ile birini yaralar, ve kendi çavuşu Bonello da diğerini temizler. Arabayı yolda bırakan Frederick ve üç çavuş, arkadan gelen Almanların eline düşmemek için hızlı hızlı yürümeğe başlarlar. Harbin bir istihzası olarak da, italyanlar, kendilerine ateş ederler ve Aymo ölür. Teslim olarak hayatını kurtarmayı düşünen Bonello da ayrılır.
Piani ile kalan Frederick, evlerine dönmek için sevinçle birliklerinden kaçan çok sayıda İtalyan askerine rastlar. Tagliamento nehri üzerindeki bir köprüde, kaçan subayları yakalamak ve öldürmekle görevlendirilen italyan harp polisi, Frederick'i tevkif eder. Sorguya çekilmesini beklediği sırada, Frederick, birdenbire fırlar ve kendisini nehire atar. Ardından ateş ederlerse de, sağ salim kıyıya çıkar. Üniformasını atar ve bir silâh treninde, çadır bezi ile örtülü silâhlar altında hürriyetine gider. Frederick, «Artık bundan kurtuldun,» diye düşünür. «Artık hiç bir mecburiyetin yok.» Frederick, silâhlara veda demiş ve «kendi ayrı barışı»nı yapmıştır.
Milano'ya giden Frederick, Catherine ve Helen Ferguson'un, italyan göller bölgesindeki Stresa kasabasına gittiklerini öğrenir. Hemen peşlerinden gider ve Catherine ile tekrar birleştiği zaman, dünyanın, ancak onun yanında gerçek olduğunu idrak eder. Yine, dünyanın, bu tür bir mutluluğa tahammül edemeyeceğini de düşünür. «Eğer insanlar, dünyaya bu kadar cesaret getirirlerse, dünya, bu cesaretlerini parçalamak için onları öldürmeğe mecburdur, ve böylece onları öldürür.»
Stresa'daki bir kaç günleri mutlu geçer. Frederick, bir gece, Kont Greffi ile bilardo oynar ve bu yaşlı filozofun akıl ve sinikallik (reybîlik) arasındaki düşüncelerini dinler. Catherine gibi, Greffi'nin de Ortodoks bir inanışı yoktur, fakat hayata ve onun, mümkün olduğu kadar namuslu bir tarzda yaşanmasına derinden inanır. O gece, otelci Frederick'e, bir asker kaçağı olarak, tevkif edilebileceğini ikaz eder. Frederick ve Catherine'i gölde bir motor beklemektedir, iki sevgili, yağmurlu ve fırtınalı gecede, Maggiore gölünden, karşı tarafa, İsviçre'ye geçerler. Kendilerini kısa bir zaman için göz altında tutan İsviçreli gümrükçüleri, kış sporu yapmak için gelen kuzenler olduklarına inandırırlar. Serbest bırakılan iki sevgili, Montreux'a bakan güzel bir dağ evine giderler.
Sevgi ve huzur içinde kışı geçirirler. Fakat ilkbahar yağmurları ile, Catherine'nin doğumu yaklaşır ve Lozan'a giderler. Derhal hastahaneye yatırılan Catherine sancılar içinde kıvranır. Gücü azaldığından, doktorlar, çocuğun Sezaryen ameliyatı ile alınmasını teklif ederler. Çocuk ölü doğar ve Catherine ölümün eşiğindedir. Catherine'in öleceğinden dehşete kapılan Frederick, dua etmeye çalışır. Bir gün, yanan bir odunun üstündeki karıncaları seyrettiğini ümitsizlik içinde hatırlar: Odun yanarken karıncalar kaçmışlardı: Bazıları ateşin içine kaçmış, bazıları da, odunun henüz yanmayan kısmına kaçtıktan sonra, ateşe düşmüşlerdi. Frederick bir ara, kendisini âdeta Allah yerine koymayı düşündü, odunu ateşten alarak karıncaları kurtarmak istemişti. Ama odunun üzerine bir bardak su atmış ve böylece karıncaları, buharlaştırarak öldürmüştü. «Öğrenmek için hiç vakit yok,» diye düşündü. «Sizi içine bırakarak, oyunun hangi kaidelere göre oynandığını söylerler ve sizi bir adım dışarıda görür görmez de öldürürler.»
Catherine'nin yanma gittiği zaman, sevgilisinin ölmek üzere olduğunu görür, ölmekten korkmadığını söyleyen kadın, ölümden nefret ettiğini belirtir. Biraz sonra ölür. Frederick, hastabakıcıyı odanın dışına iter. Sevgilisi ile veda kucaklaşmasının özel olmasını ister. Fakat bu ayrılış, mânâsız görünür; bu, bir heykele allahaısmarladık demekten farksızdır. Frederick odadan ayrılır ve yağmur altında otele doğru yürümeğe başlar.
Tenkid
Hemingway'in ekseri romanlarında olduğu gibi, Silâhlara Veda da ölüm ve aşk ve onları tecrübe etmek için gereken cesaret hakkındadır. Başlangıçta,Frederick kendisini hiç bir şeye adamamıştır. Hayatta kalabilmek için, ne insanlar ne de hattâ Allah için aşk besler. Catherine ile tamştığı zamana kadar, kendisini ânın akımlarına kaptırır. Ondan sonra, kaçı-nılmazcasına, hayatın bütünlüğü ve boşluğunu anlamağa başlar. Soyutlukların boşluklarını öğrenir: madalya, kahramanlığı ispat etmediği gibi, bir düğün de, hakikî bir evlilik demek değildir. Catherine'den ve Rinaldi ve Greffi'den de ferdî ruhun potansiyel kuvvetini öğrenir. Ve hepsinin üstünde, «ayrı bir barış» yapanların, devamlı bir zafer kazanmadıklarını da öğrenir. Catherine ile beraber olmak için, ordudan kaçtığı vakit, Frederick, sembolik bir şekilde, askerî silâhlara elveda der. Fakat kaderin şu istihzasına bakınız ki, sevgilisi öldüğü zaman, bir defa daha elveda der: bu kez, aşkının silâhlarına.
Romanda zengin semboller var. Meselâ, romanın başlangıcındaki ve sonundaki yağmur, hayatı olduğu kadar, ölümü de sembolize eder. Şu halde Frederick'in öğrendiği şu: bir «şifre» kahramanı, bütün hikâyelerin ölümle neticeleneceği hakikatim kabul etmelidir. Bu hakikat anlaşılırsa, hayatın, yaşanmağa değer güzellikte ve önemli ânları bulunduğu anlaşılır
Ayrıca Bknz Ernest Miller Hemingway (Ernest Miller Hemingway Hakkında)
MsXLabs.org & 100 Büyük Roman
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....