JAPON KÜLTÜRÜNDE TURNA SİMGESİ
ÖZET
Bu yazı, Türk kültüründe de önemli bir yere sahip olan turnanın Japon kültüründe ve tarihindeki yeri ve önemini ortaya koymaktadır.
ABSTRACT
This writting brings up the place and importance of crane in Japanese culture and history, which also has an important positien in Turkish culture.
Anahtar Kelimeler: Turna, Japon kültürü, Türk kültürü
Key Words: Crane, Japanese culture, Turkish culture
Ön Söz
Kuşlar Türk kültüründe çok önemli yer tutarlar. Kuşlar, bilhassa turnalar, Alevi inancı ve kütüründe önemlidir. Peki, turna Japon kültüründe ne amlama gelir? Bu yazının amacı, Japon kültürü ve tarihinde turnaların anlamını ortaya koymaktır.
Turu (turna)’nun Etimolojisi
Karşılaştımalı Türk Lehçeleri Sözlüğü – Kılavuz Kitap (Başbakanlık Basımevi, Ankara, 1991), Japonca turu kelimesiyle Türkçe turna kelimesinin aynı anlama geldiklerini belirtir. Kelime, Azeri Türkçesinde durma, Başkir Türkçesinde torna, Kazak Türkçesinde tırna, Kırgız Türkçesinde turna, Özbek Türkçesinde turna, Tatar Türkçesinde torma, Türkmen Türkçesinde durna, ve Uygur Türkçesinde turna biçimindedir.
Japonca turu kelimesinin kaynağı kesin belli değildir. Bazıları şunu söylemektedir: turu, dizi veya takip anlamına gelen tu ile ryudo kelimesinden gelen ve akmak manasını taşıyan ru’nun birleşiminden doğmuştur. Öyleyse, turu dizi halinde birer birer uçan kuşları anlatıyordu. En meşhur Japonca sözlük olan Kojien, turu kelimesinin Korece turumi ile aynı kökene sahip olduğunu, ve kuşların özel bir çığlığından geldiğini ifade eder.
Veriler gösteriyor ki, Kuzeydoğu Asya, Orta Asya, Akdeniz ve Avrupa’da paylaşılan ortak kültürel özellikler bulunmaktadır. Japonya’nın kuzeyindeki Hokkaido adasında, etnik Ainu kültürünün folklor geleneğinde “turna dansı” vardır. Turna motifinin kendisi Türkiye, Kore, Kuzey Japonya (Auni), Sibirya, ve Kuzeydoğu Asya gibi geniş bir alanda görülür. Turnalar bu bölgelerde yaşarlar ve yolculuk yaparlar.
Turu’ya Zoolojik Açıdan Bakış
Turna familyasının Japonca’da genel adı turu’dur. Japonya’da yedi değişik çeşit turna yaşar: Japon turnası (Grus Japonensis), tepeli turna (Grus monacha), beyaz boyunlu turna (Grus vipio) vs. Sadece Japon turnasının anayurdu Hokkaido’dur. Tepeli, beyaz boyunlu, ve diğerleri göçmendirler. Kasım civarında üreme yerleri olan Sibirya’dan ve baharın kuzeye geri dönerler. Turna, 60-70 yıl kadar yaşar ve kocaman bedeni, uzun boynu ve zarif bacakları ile güzel bir kuştur.
Eski Çin ve Yerli Japon Kültürlerinde Turna
Bir Çin efsanesindeki atasözü şunu söyler: “Turna bin yıl yaşar, kaplumbağa on bin yıl”, ki bu uzun ömür demektir. Turna ve kaplumbağa uzun yaşam ve mutluluğu simgeler. Japonya’da turna veya kaplumbağa biçiminde pek çok süs eşyası vardır, ve aynı şekilde onlar da uzun hayatı ve mutluluğu simgelerler.
Dördüncü yüzyılda yazılmış Çince bir kitap olan Sinsenden, turnayı gökyüzünde muhteşemce uçan güzel, asil bir figür gibi görünen perimsi bir kuş olarak betimler. Kitap turnaya dönüşüp memleketine uçan efsanevi büyücü Sen’nin’den bahseder. Eski zamanlardan kalma bir öyküde, güzel bir kadına dönüşerek bir erkekle aşk yaşayan bir turnadan söz edilir.
Çin’de 4. yüzyıla ait bir başka hikâyede de pirinç tarlasında gördüğü güzel bir kadına aşık olan Joseki adında bir delikanlı yer alır. O hanımın evinde mutlu bir yaşama başlarlar. Bir zaman sonra, en büyük ağabeyi eve dönmeyince onu aramaya çıkar. Günün birinde gölde Joseki’yi o hanımla yaşarken bulur. Sopayla vurunca, kadın turna biçimine geri döner ve uçup gider.
Beşinci yüzyıldan kalma Çince bir kitap olan Yumeiroku, Turu Nyobo adında benzer bir Japon öyküsüyle ilişkili bir hanım turna hikâyesi anlatır, ki Turu Nyobo hanım turna demektir ve yapılan iyiliğe karşılık vermek fikrini kapsar. Çok eskilerde, adamın biri yaralı bir turnaya yardım eder. Daha sonra, güzel bir kadın adamın fakirhanesine gelir ve beraber yaşamaya başlarlar. Karı koca olurlar. Geceleri kendini bir dokuma odasına kapatır, tezgahta çalışır ve harika kabartmalı kumaş yapar. Zenginleşirler, lâkin gün geçtikçe zayıflar . Ayrıca, kocasının içeriye bakmasını yasaklar.
Ne var ki, bir gece adam odanın içine bakar ve tüylerini çekip onlarla kabartmalı kumaş dokuyan bir turna görür. O an turnanın, karısı olduğunu fark eder. Çin hikâyesi bu noktada biter, pek çok Japon çeşitlemesi devam ettirilir. Bir Japon hikâyesinin sonunda, kadın kocası gerçek biçimini öğrenince uçup gider.
Japon Tarihinde Turu
Beşinci ve 8. yüzyıllar arasında insanlar turu yerine çoğunlukla tazu adını kullandılar. Bazı Japonlar hem turnalara hem de leyleklere turu dediler. Diğerleri ise her tür uzun kuşa turu adını verdiler. 11. yüzyılda seçkinler turna yetiştirmeye başladılar. Edo döneminde (1603 – 1867), turna eti revaçtaydı. Bunun başlıca nedeni şuydu: turna uzun ömürlü diye bilindiği için, insanlar onun etini yediklerinde daha uzun yaşayacaklarına inanıyorlardı. Ayrıca, oldukça iriydiler, etleri çoktu ve yakalanmaları kolaydı. Edo döneminde beyaz boyunlu kuğunun eti ve kanı en çok aranan şeylerdi. Turna, 17. yüzyıl süresince ocak aylarında kraliyet sarayında yapılan özel bir turu-houtyou (turna-kılıç) töreninde kullanılmaya başlandı. Törenin bir bölümünde, usta bir kılıççı , İmparator’un huzurunda, ayinsel olarak turnayı parçalayıp süslerdi. Yılbaşında veya özel kutlama törenlerinde bu tören yapılıp turnalar yenilirdi. Bu geleneği ilk başlatanın kampaku (İmparatorun baş vekili) görevinde olan Toyotomi Hideyoshi (1536-1598) olduğu söylenir. O dönemde, kampaku İmparator’a turna sunardı, çünkü onun (pirinç içkisiyle – sake ile – karıştırılan) kanı ve eti ömrü uzatmakla ünlüydü, ve bu sebeple en çok ödül kazandıran yarışma kuşuydu. Edo döneminde, Şogun şahinle avlanmış turnaları İmparator’a sunardı. Zamanla, daha fazla turna avlandı ve sayıları hızlıca azaldı. 1718’I takiben üç yıl içinde uygulama sona erdirildi.
Halk Geleneklerinde Turu
Eski çağlarda turu’nun şans habercisi olduğu söylenirdi. Güzün pirinç hasatından sonra, eğer bir turu pirinç tarlasının üstüne doğru süzülürse, bu bol pirinç elde edileceğinin bir alâmeti olarak kabul edilirdi. “Düşen pirinç başakları efsanesi” pirinç tarımının başlamasını bir pirinç sapı taşıyan turu ile ilişkilendirir. Bu efsane muhtemelen tohumları yiyerek veya gagasında pirinç saplarını ya da sürgülerini taşıyarak, turunun pirinç tarlalarında sıkça boy göstermesi sebebiyle doğmuştur. Geleneksel Japon origami (kâğıt katlama) sanatı pek çok ayinde kullanıldı. Katlanmış kâğıt figürleri temizlenmeye yardım etsin diye sık sık kullanıldı. Bir geleneğe göre, insanlar kâğıt figürler yapıp nehre attılar. Heinan döneminde (794 – 1192) insanlar kişisel zevk için origami yaptılar. Muromachi dönemine (1336 – 1573) kadar origami sanatı epeyce gelişti. Edo dönemine kadar origami sanatı hakkında çok sayıda kitap basıldı. Günümüzde insanlar hasta birisinin iyileşmesine yardımcı olsun diye ona senba-zuru (birbirlerine eklenmiş kâğıt turnalar) sunarlar. Senba-zuru birbirine ekli bin küçük origami turna demektir. Eğer bir hasta senba-zuru alırsa iyileşmek için güç alacaktır, çünkü bin turna bin uzun ömür demektir. Senba-zuru, derin bir acı veya ızdırap çeken birini teselli etmek ya da cesaretlendirmek için de kullanılır.
Turu Hakkında Son Söz
Sonuç olarak, turu geleneksel Japon şamanizminde yer alır mı? Şamanizm Japonya’da bir eski çağ kültürü uygulaması olmuştur ve o zamandan bugüne değin süregelmiştir. Şehirde ve kırsal bölgede şamanizm özellikleri görmemize karşın, herhangi bir turu motifine rastlamıyoruz. Onun yerine temsil edilen yegane kuş kargadır. Turunun Japon kültürüne uzun ömür ve mutluluk getirip, gökyüzüne kanat çırptığı söylenebilir.