Arama

Küçük Ağa - Tarık Buğra

Güncelleme: 14 Haziran 2014 Gösterim: 12.105 Cevap: 1
Mira - avatarı
Mira
VIP VIP Üye
12 Mart 2012       Mesaj #1
Mira - avatarı
VIP VIP Üye
Küçük Ağa
Vikipedi, özgür ansiklopedi
  • Kitabın Adı: KÜÇÜK AĞA
  • Kitabın Yazarı: Tarık BUĞRA
  • Kitabın Yazılma Yılı: 1966
  • Kitabın Yayınevi: İletişim Yayınları
  • Kitabın Basım Yılı: 2003
  • Sayfa Sayısı: 479
Küçük Ağa; Milli Mücadele dönemine merkezden değil, bir kasabadan bakan, o dönemin Türk toplumunun yaşadığı zorluklara, acılara, ihanetlere değinen ve bütün bu zor şartlar altında kurtuluş mücadelesi veren Kuva-yi Milliye'yi konu edinen roman, Tarık Buğra'nın önemli yapıtlarından bir tanesidir. Bir tarafta baskı içindeki İstanbul Hükümeti, padişah ve milis güçlerin aleyhindeki fetvalar öbür tarafta işgaller ve ihanetçi çetelerle mücadele eden Kuva-yi Milliye. İlk baskısı 1963 yılında yapılan roman, 1983 yılında TRT tarafından dizi filme dönüştürülmüştür.
Sponsorlu Bağlantılar

Özeti

1919 yılında, I. Dünya Savaşı sonra erdiğinde o vakitler Konya Vilayeti'nin aynı adlı sancağına bağlı olan Akşehir kasabasında sadece yaşlılar, kadınlar ve çocuklar kalmıştır, eli silah tutan gençler cephelerde bulunmaktadır. İşgücü kıtlığı yaşandığından halk, Anadolu'nun genelinde olduğu gibi burada da açlık, yokluk ve fakirlikle mücadele hâlindedir ve askerlerin bir an önce dönmesini beklerler. Aynı zamanda düşman kuvvetlerine yenik düşmenin üzüntüsünü yaşarlar. Önce İngiliz, ardından İtalyan birlikleri kasaba yakınlarına kadar gelmiştir. Öte yandan, kasabada yaşayan Rumlar geçimlerini rahatlıkla sağlamaktadırlar. Kasabadaki Türklerle olan ilişkileri de eskisi kadar iyi değildir. Sonunda askerler birer ikişer memleketlerine dönerler. Bunlardan biri de Salih isimli askerdir.


Kitabın Konusu

Birinci Dünya Savaşı sonmucunda Osmanlı Devleti önceki gücünü, etkisini kaybetmeye başlamış, isyanlar ve işgallerle zayıf duruma düşmüştür. Bu kitapta ise , bir Anadolu kasabası olan Akşehir’den yola çıkılarak, kurtuluş mücadelesinin bir bölümü anlatılmaktadır. Olaylar Akşehir’in bir kasabasında başlar ve gelişir.

Kitabın Anafikri
Kitap milli mücadele dönemini anlatan bir kitaptır, milletin toplu olarak direnişinin nasıl olduğunu anlatır. Anadolu’da bir taraftan fedakâr, azimli ve ümitli insanların meşru müdafaa faaliyetleri; öbür taraftan istilâcı, sinsi, menfaatperest ve emperyalist milletlerin saldırıları, birlikte arzı endam eder. Meşru müdafaa hakkına dayanarak mücadelesini başlatan Türk milleti, sonunda düşmanlarını yenmeyi başarır. Zafer elde edilir. Fakat, zaferden sonra yapılacak işler daha bitmez. Yeni bir dönem başlar. Küçük Ağa da bu dönem içindeki yerini almak üzere Ankara’ya gider.


Kitabın Kahramanları

  • İstanbullu Hoca (Küçük Ağa): Kurtuluş mücadelesine büyük hizmetler vermiş binlerce kişiden biri.
  • Salih: Birinci Dünya Savaşında sağ kolunu kaybetmiş ve hayatının anlamını Kurtuluş Mücadelesi ile tekrar kazanan biri.
  • Çerkez Ethem: Başlarda vatan ve millet için yeri tutulmaz hizmetler vermiş , cephede büyük başarılar göstermiş, fakat düzenli orduya geçme kararı alındığında tamamen zıt fikirleri benimsemiş ve zararlı olmuş bir çete reisi.
  • Doktor Haydar Bey: Dünya Savaşında Yüzbaşı rütbesiyle görev yapmış ve milli mücadele yıllarında Kuvayı Milliye’ye büyük hizmetler vermiş bir asker.
  • Ali Emmi: Kurtuluşu Kuvayı Milliye’de gören ve çok büyük fedakarlıklarda bulunan yaşlı bir vatandaş.
Kitabın Yorumu
Türk Toplumunun verdiği en büyük milli mücadele örneği olan bağımsızlık ve Kurtuluş Savaşı en gerçekçi biçimiyle bize ufacık bir parçasıyla yansıtılmıştır. Dönemin zorlukları, şartları ve kişilerin fedakarlıkları abartısız biçimde anlatılmıştır. Zafere olan inanç ve halkın dayanışması en çarpıcı biçimiyle yansıtılmış

Tarık Buğra hakkında kısa kısa...
Tarık Buğra, Akşehir’de 2 Eylül 1918 tarihind doğdu. İlk ve orta öğrenimini Akşehir’de tamamladı. Daha sonra Konya Lisesi’ni bitirdi. (1936) Çeşitli aralıklarla İstanbul Üniversitesi’nin Tıp, Hukuk ve Edebiyat fakültelerinde ikişer üçer yıl okuyup vazgeçti.Akşehir’de çıkardığı Nasrettin Hoca gazetesi ile gazeteciliğe başladı. İstanbul’a gelince Milliyet, Yeni İstanbul, Haber ve Tercüman gazetelerinde fıkralar yazdı, sanat sayfaları düzenledi. Haftalık Yol dergisini çıkardı.
Tarık Buğra, gazetecilikle olan ilgisini 1983 yılı sonuna kadar devam ettirdi. Onun gazete yazılarının da değişik ve kendine has özellikleri vardır. Hiçbir zaman basmakalıp düşünce ve ideolojilerin takipçisi olmamıştır. Zaman zaman dil, edebiyat ve sanat konularına da yer verdiği bu yazılarında hür, bağımsız ve meseleler karşısında tarafsız bir yazar olma vasfını kaybetmemiştir. Tarık Buğra, edebiyat dünyasına küçük hikâyelerle girdi. Cumhuriyet gazetesinin açtığı bir yarışmada “Oğlumuz” adlı hikâyesi ile ikinci olması, onun için bir dönüm noktası olmuştur denilebilir. Daha sonra Çınaraltı ve İstanbul dergilerinde hikâyeler yazmaya devam etti. Bu hikâyeler kronolojik bir sıra ile incelendiğinde ilk dikkati çeken şeyin, yazarın bir acemilik/çıraklık dönemi olmayışıdır. Hemen her yazarda takibedilen zaman içinde ustalaşma, Tarık Buğra’da görülmüyor. O, daha ilk hikâyesinde usta bir yazar olduğunu ortaya koymuştur. Hikâyelerinde daha çok yakın çevre, aile hayatı, sevda ilişkileri, küçük kasaba intibaları gibi ferdî ve dar çerçeveli konular göze çarpar. Tarık Buğra olay değil, atmosfer hikâyecisidir. Hikâyelerinden, onun “hüzn”ü bilen bir yazar olduğu anlaşılmaktadır. Onun hikâye ve romanlarında çocukluğun, ilk aşkın, vefasızlıkların, kırılmışlıkların ve yarıda kalmış şeylerin hüznü vardır. Denilebilir ki onur eserlerinin atmosferini hep bir hüzün bulutu idare eder. Yayınlanmış dört tiyatro eserinden İbişin Rü-yası’nda ünlü komik Naşit’in hayatından bir bölümü, son derece duygulu, iki kişi arasında geçen fırtınalı bir aşk atmosferi içinde anlattı. İlk adı Dört Yumruk olan, daha sonra Akümülatörlü Radyo adıyla yayınlanan ve Devlet Tiyatroları’nda sahnelenen eserinde ise yarıda kalmış saadetlerin hikâyesini anlatmıştır. Ayakta Durmak İstiyorum ve Yüzlerce Çiçek Birden Açtı oyunları ise daha beşerî planda, hürriyete ve bağımsızlığa hasret insanın dramı hikâye edilmiştir. Onun romanları ise değişik bir gelişme göstermektedir.

Yazar hakkında detaylı bilgi edinmek için bakınız:
Tarık Buğra (Tarık Buğra Kimdir? - Tarık Buğra Hakkında)


BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
Son düzenleyen Mira; 14 Haziran 2014 16:36 Sebep: Kırık resim linki kaldırıldı.
theMira
Jumong - avatarı
Jumong
VIP VIP Üye
23 Eylül 2013       Mesaj #2
Jumong - avatarı
VIP VIP Üye
Vikipedi, özgür ansiklopedi

Sponsorlu Bağlantılar
Konusu

1919 yılında, I. Dünya Savaşı sonra erdiğinde o vakitler Konya Vilayeti'nin aynı adlı sancağına bağlı olan Akşehir kasabasında sadece yaşlılar, kadınlar ve çocuklar kalmıştır, eli silah tutan gençler cephelerde bulunmaktadır. İşgücü kıtlığı yaşandığından halk, Anadolu'nun genelinde olduğu gibi burada da açlık, yokluk ve fakirlikle mücadele hâlindedir ve askerlerin bir an önce dönmesini beklerler. Aynı zamanda düşman kuvvetlerine yenik düşmenin üzüntüsünü yaşarlar. Önce İngiliz, ardından İtalyan birlikleri kasaba yakınlarına kadar gelmiştir. Öte yandan, kasabada yaşayan Rumlar geçimlerini rahatlıkla sağlamaktadırlar. Kasabadaki Türklerle olan ilişkileri de eskisi kadar iyi değildir.

Sonunda askerler birer ikişer memleketlerine dönerler. Bunlardan biri de Salih isimli askerdir. Kolunu savaşta kaybetmiştir ve artık ona Çolak Salih denmeye başlanmıştır.

Mehmet Reşit Efendi, 1918′de istanbul’da Fatih medresesinde öğrenciyken coşkulu vaazlarıyla tanınır ve 1919′da Akşehir’e gönderilir. Halk arasında “İstanbullu Hoca” olarak tanınır. Bir süre sonra Emine ile evlenir. Bu arada Yunanlılar Anadolu’ya girmiştir. “İstanbullu Hoca”, Kuvay-ı Milli-yecilerin ve önderleri Haydar Bey’in karşısında yer alır; Kuvay-ı Milliyecileri vatana ihanetle suçlar ve Padişah’ın desteklenmesini ister.

Ankara’da “İstanbullu Hoca” için “vur emri” çıkarılır. Hoca kaçar, Çakırsaraylı çetesine sığınır. Burada “Küçük Ağa” olur. Kuvay-ı Milliyeciler çeteyi kıstırırlarsa da Küçük Ağa kurtulur; Çerkez Ethem’in ortanca kardeşi Tevfik Bey’in çetesinde bir müfrezenin başına geçer. Küçük Ağa, zaman zaman doğru yolda olup olmadığını düşünür.

I. Dünya Savaşı’nda Arabistan cephesinde çarpışmış ve tek kolunu kaybetmiş olan Çolak Salih’e Hoca’yı yakalama görevi verirler. Çolak Salih, Hoca’yı yakalamak üzere yola çıkar onu bulur, onunla konuşur. Zaman içinde Hoca aslında, Kuvay-ı Milliye hareketinin haklılığını kavramıştır. Çolak Salih’in de etkisiyle artık taraf değiştirir ve Kuvay-ı Milliyeci olur. Kurtuluş Savaşı’nın kazanılmasında önemli roller üstlenir; bir çarpışmada sağ kolundan yaralanır. Hilafet yanlısı olan Küçük Ağa, doğru düşünerek Kuvay-ı Milliye saflarına geçmiş ve Milli Mücadele hareketine destek vermiştir.


Tarihin gerçek kahramanlarına saygılarımla.....Msn MoonMsn Star


BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
🌘 🚀

Benzer Konular

21 Mayıs 2012 / virtuecat Edebiyat tr
1 Kasım 2012 / Misafir Soru-Cevap
24 Eylül 2011 / Misafir Cevaplanmış
15 Şubat 2012 / iber Soru-Cevap