Arama

Dil (Lisan)

Güncelleme: 19 Haziran 2011 Gösterim: 6.627 Cevap: 2
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
23 Aralık 2007       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Dil (Lisan)
Vikipedi, özgür ansiklopedi
Sponsorlu Bağlantılar

Dil veya lisan, insanların düşündüklerini ve hissettiklerini bildirmek için kelimelerle veya işaretlerle yaptıkları anlaşmadır. İnsanlık tarihinin büyük bir bölümü boyunca, dillerin dağılımı kesintili ve bölük pörçük olmuş, insan grupları dağıldıkçazaten var olan karmaşık iletişim ağlarına uydu ve internet iletişimlerininde eklenmesiyle insan ırkı, ilk kökenlerinden bu yana ilk kez tek bir topluluk halini almaktadır.

Dille ilgili Yargılar
  • Dil, bir araçtır, kendine özgü kural ve kanunları vardır, irade sahibidir.
  • Dil, anlaşma sağlar, bir gizli anlaşma sistemidir, tarihsel bir varlıktır. En geniş ve ilk anlaşma aracıdır.
  • Dil, toplumsal bir varlıktır, toplumları birbirinden ayırır. Toplum gücü, dilin gelişimiyle doğru orantılıdır. Diller zamanla gelişebildiği gibi zamanla ölebilir. Dili bireyler değil toplumlar oluşturur.
  • Dil, canlı, fiziksel bir varlıktır (ses titreşimi), yapay bir varlık değildir.
Dilin Doğuşu
  1. Yansıma Teorisi: İlk insanlar, çevrelerindeki sesleri taklit ederek ilkel dilleri oluşturmuşlardır.
  2. Ünlemler Teorisi: İlk insanlar, korkularını, acılarını, sevinçlerini, ruh hallerini dışa vuran sesler oluşturmuşlar, böylece dil oluşmuştur. Tüm dünya dillerinde yansıma ve ünlemler hemen hemen aynıdır.
  3. Birlikte İş Teorisi: İlk insanlar, işleri birlikte yapmaya başlamışlar, birlikte tempo oluşturmuşlardır.
Dil Değişimleri
Diller zamanla değişime uğrarlar veya tamamen yok olurlar. Sözcük yazılışlarında, okunuşlarında ya da imlâ kurallarında oluşan yavaş ve küçük yenilikler birikerek ve büyüyerek bu değişimleri oluşturur. Bir dili konuşan ya da kullanan insanlar yeterince uzun bir süre fiziksel ya da kültürel olarak ayrı yaşarlarsa dilleri farklılaşmaya başlar. Bir dili belirgin farklılıklarla konuşan iki insan, birbirlerini anlayabiliyorlarsa ayrı lehçeleri, birbirlerini anlayamıyorlarsa ayrı dilleri konuşuyor olarak kabul edilirler. Dillerin birbiriyle ilişkili olup olmadıklarını anlamakta kullanılan göstergelerden biri de benzer anlamalar taşıyan, benzer yapılı kelimelerdir. Bu şekilde doğal olarak gelişmiş dillerin dışında, yapay olarak geliştirilmiş diller de vardır. Yapay dillere Esperanto ve Mondlango örnek verilebilir.
Türkçe zaman içinde aşağıdaki gibi şekillenmiş ve değişmiştir:
  • Altay dil ailesi
    • Türk dil ailesi
      • Güney Dilleri
        • Balkan Gökoğuz (Gagavuz) Türkçesi (Türkiye, Avrupa)
        • Gökoğuz (Moldovya)
        • Horasan Türkçesi (İran)
        • Türkiye Türkçesi (Türkiye, Avrupa, Kuzey Amerika)
Dil Aileleri
Dünyada yaklaşık 5000 dil vardır. Dünya dilleri iki şekilde sınıflandırılır:
  1. Yapılarına göre dünya dilleri (Bu sınıflandırmada kelimenin kullanılışı temel alınır.)
    1. Yalınlayan diller: Kelimeler kullanım sırasında değişmeye uğramaz ve ek almaz. (Örnek: Çince)
    2. Çekimli diller: Kelimeler kullanım veya türetim sırasında yapılarını, köklerini değiştirir, farklı kelime oluşturur. (Örnek: Arapça, Farsça, Almanca, Fransızca)
    3. Eklemeli diller: Kelimeler kullanım sırasında kökler hiçbir değişikliğpe uğramaz. Anlam farklılıkları eklerle sağlanır. (Örnek: Türkçe)
  2. Kökenlerine göre dünya dilleri (Dil aileleri)
    1. Hint-Avrupa dilleri ailesi
    2. Çin-Tibet dilleri ailesi
    3. Sami dilleri ailesi
    4. Bantu dilleri ailesi
    5. Ural-Altay dilleri ailesi
Türkçe'nin içinde yer aldığı Altay dilleri kolu, adını, Orta Asya'da bulunan Altay Dağları'ndan alır. Göçebe yaşayan bu insanların bir kısmı Avrupa'ya, diğer kısmı ise Japonya'ya doğru hareket etmiştir. Bu dil ailesinde en çok kullanılan (ve en Avrupalılaşmış) dil, Türkçe'dir. Bu gruba ait diğer diller, Moğolca ve Mançuca'dır. Bazı dilbilimciler Japonca ve Kore dillerini de bu dil ailesine dahil etmektedir. Bunun yanında böyle bir dil ailesinin bulunmadığı ve bu dillerin bir dil grubu oluşturduğu görüşü de vardır.

Dil Bilimi
Dilbilim, insan dillerini formel (biçimsel) olarak inceleyen ve dil edinimini açıklamaya çalışan bilim dalıdır. Temel alt dalları şunlardır:
  • Konuşulan dildeki temel ses bileşenlerini ve bunlarla ilgili kuralları inceleyen fonoloji
  • Sözcüklerin en küçük anlamlı bileşenlerini inceleyen morfoloji
Dilbilim Araştırma Alanları
  • Filoloji
  • Kökenbilimi
Bazı önemli Dilbilimciler ve Düşünce Ekolleri
  • Doğan Aksan: Türk Anlambiliminin kurucusu- Genel dilbilim- Halk kökenbilimi
  • Ömer Demircan: Türkiye Türkçesi-Dilbilgisi-İşlevsel dilbilim
  • V. Doğan Günay: Sözcükbilim - Anlambilim - Göstergebilim ve sözceleme kuramı
  • Zeynel Kıran: Genel Dilbilim-
  • Ayşe Eziler Kıran: Anlambilim - Edimbilim- Göstergebilim ve sözceleme kuramı
  • Algirdas-Julien Greimas: Anlambilim-Göstergebilim
  • Anne Hénault: Göstergebilim
  • Dominique Maingueneau: Sözceleme kuramı
  • Émile Benveniste – Sözceleme Dilbilimi
  • Ferdinand de Saussure - Modern yapısal dilbilim
  • François Rastier: Sözcükbilim-Anlambilim
  • George Lakoff: Bilişsel dilbilim
  • Georges Mounin: Tarihsel dilbilim
  • Jean-Michel Adam: Yazın kuramları-Metin tipleri- Söylem
  • Johannes Schmidt: Dalga modeli
  • Leonard Talmy: Bilişsel dilbilim
  • Michael Halliday: Sistematik fonksiyonel gramer
  • Noam Chomsky: Biçimsel dil modeli
  • Oswald Ducrot: Sözceleme kuramı-edimbilim
  • Roland Barthes: Göstergebilim - Yazınbilim
  • Roman Jakobson: İletişim kuramı - Çeviri kuramları - Çocuk dil edinimi - Yazınbilim
  • Ronald Langacker: Bilişsel dilbilim

Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
19 Haziran 2011       Mesaj #2
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi

Dil
Sponsorlu Bağlantılar

Genel anlamıyla, düşünceleri anlatan göstergeler sistemi.

Gösterge, insanlar arasındaki anlaşmayı sağlayan her türlü simgedir. Dilbilim kurucularından Ferdinand Saussure'a göre "dil" taşıdığı toplumsal özellikler nedeniyle, bireysel nitelikte olan "söz" den farklıdır. Göstergeler sistemi olarak nitelendirilen dilin sözlü yanına "boğumlu insan sesiyle oluşturulan göstergeler sistemi" denilmektedir. İnsan dilini oluşturan sesler, belli sistemlere göre düzenlenip söylenen boğumlu seslerdir. Aslında bu ses öbekleri uzlaşmaya dayanır ve saymaca değer kazanmış ve belirli bir topluluk içinde tanınmış olması zorunludur.

Klasik dilcilik, dilin kaynağı konusu ile artık ilgilenmemektedir. Ancak uzun yıllar dille ilgili sorunlar dilin kaynağı sorununda yoğunlaştırılmıştır. Özellikle felsefe alanında bu konuyla ilgili pek çok sav ileri sürülmüştür. İlkçağ Yunan felsefesinde dilin "fisi"mi (doğal), yoksa "thesi" (saymaca) mi olduğu uzun süre tartışılmıştır. Sofistler her toplumsal konuda olduğu gibi dilin de saymaca, insan eliyle kurulmuş olduğunu ileri sürmüşlerdir.

İnsanlar arasındaki iletişimi sağlayan dil, konuşanın ruh durumuna ve toplum yaşamındaki görevlerine göre çeşitli adlar alır: "İç dil", "dış dil", "us dili", "duygu dili" gibi. Aynı zamanda aynı dilde çeşitli iletişim biçimlerini karşılayan değişik anlatım düzeyleri vardır. Örneğin günlük alandaki iletişimi sağlayan "günlük dil", konuşanlar kitlesinin kullandığı "halk dili", bilim yapma düzeyinde kendini gösteren "bilim dili" gibi. Diller daha genel bir sınıflandırmayla "yazı dili", "konuşma dili", "çocuk dili", "yetişkin dili" gibi adlar alır.

Diller, bir ulusun yüzyıllardan beri konuşageldiği "anadili", kişilerin sonradan belirli eğitim ve öğretim kurumları aracılığıyla öğrendiği "yabancı dil" olarak da sınıflandırılmaktadır. Dilleri kullanılır olup olmamasına göre "ölü dil" (örneğin Lâtince), "yaşayan (canlı) dil" diye ikiye de ayırabiliriz. Uluslar topluluğundaki yerlerine göre de "ulusal dil", "resmî dil", "uygarlık dili" diye adlar alır. Uygarlık dili, yüksek kültüre erişmiş bir topluluğun kullandığı, çağa göre saptanmış belli bir biçimi olan ve komşu diller üzerinde etki yapabilecek denli güçlü ve yaygın dildir.

Toplum içinde belli bir öbek tarafından kullanılan ve saymaca göstergelere alışılmışın dışında anlamlar yükleyen dile de "argo" denilmektedir. Bir dilin türlü halk tabakalarında gösterdiği evrelere göre de bir sınıflaması yapılabilir: "Lehçe", bir dilin yayılma alanının türlü bölgelerinde aldığı özel biçimleridir. Ağız ise daha küçük bir bölgenin konuşma biçimidir. "Patun" ise bir dilin, kültürü oldukça düşük bir bölgede aldığı yerel ve bozuk biçimidir.

Diller arasında birtakım yakınlıklar da söz konusudur. Bu durumda akraba dillerden söz edilebilir. "Anadil ya da ortak dil", bir dil ailesine kaynaklık etmiş olan dildir. Anadilin türlü bölgelerde evrim geçirerek aldığı yeni biçimlere "oğul diller" denir. Diller yapılarına göre de değişik biçimlerde sınıflandırılmaktadır: "tek heceli diller" (Çince), "bitişken diller" (Türkçe), "yoğurucu diller" (Arapça), "sıralayıcı diller" (Bantu dilleri) gibi. Sözcük kökleri değişen dillere "bükünlü diller" (Arapça), sözcük kökleri değişmeyen dillere "bükünsüz diller" (Türkçe) adı verilmektedir.

Bugün yeryüzünde kaç dil konuşulduğu kesin olarak bilinememektedir. Bu konuda yapılan araştırmalarda değişik rakamlar verilmektedir: Kimi araştırmacılar 3.000, kimileri 4.000, kimileri ise 5.000 dolayında dil bulunduğunu ileri sürmektedirler. En eski dil olarak da Sümerce (İ.Ö. 3500'e doğru) gösterilmektedir. Akadça ve eski Mısır dillerinin tarihi de 4. bin yıldan başlamaktadır. Çince'nin tarihi ise İ.Ö. 2. bin yıldan günümüze değin uzanmaktadır. Yeryüzündeki ölü ve yaşayan diller, benzer özellikler dolayısıyla birtakım "dil aileleri" biçiminde sınıflandırılmaktadır. Dünya dilleri arasında akrabalıklar, bütün diller için aynı kesinlikle söylenemez. Bazı dil aileleri kesin olarak bilinir, bazıları ise tartışmalı durumdadır. Bazı diller ise hiçbir öbeğe girmemektedir.

MsXLabs.org & Morpa Genel Kültür Ansiklopedisi

Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
19 Haziran 2011       Mesaj #3
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi

Dilbilim

Dili inceleyen bilim, dilin bilimi.

Dil, insanın fiziksel, düşünsel, ruhsal yapısı ve çeşitli eylemleriyle ilişkili olduğu için dilbilim de bütün bunları konu edinen diğer bilim dallarıyla sıkı sıkıya ilişkilidir. Sanatçıların dilini inceleyen anlatımbilimden (stilistik) dil öğrenimine kadar, geniş bir alana yayılmıştır. Dilbilimciler tarafından, dilin bütün genel ve özel niteliklerini, dil olaylarını araştıran, dilin ortak ya da tek özelliklerini inceleyen, konuları bilim dallarıyla ilişkili ve geçişme hâlinde bulunan, geniş çerçeveli bir bilim olarak tanımlanmaktadır. Buna göre dilbilim, grameri de kapsamaktadır.

Dilbilim çalışmaları şu dallara ayrılmaktadır:
  • Sesbilim (fonetik)
  • Fonoloji
  • Dizimbilgisi (sentaks)
  • Biçimbilgisi (morfoloji)
  • Anlambilim (semantik)
  • Sözcükbilim (leksikografi)
  • Adbilim (onomastik)
  • Lehçebilim (diyalektoloji)
Dilbilim, dillerin birbirleriyle karşılaştırılması sonucu doğmuştur. Bu yolda ilk aşama F. Bopp'un Sanskritçe'yi Cermence, Yunanca, Lâtince gibi dillere bağlayan ilişkileri incelemesidir (1816). Daha sonra dil akrabalığını konu edinen birçok çalışma yapılmış, 19. yüzyılın ikinci yarısında araştırmalar tarihsel alana kaymıştır. Almanya'da A. Leskien, H. Paul, G. Brugman, 1870'lere doğru karşılaştırma yöntemiyle sağlanan sonuçları tarihsel bir çizgiye oturtmaya, olguları birbirine bağlayan yasaları belirlemeye çalışmışlardır.

Yüzyılın sonuna doğru dilin evriminin toplumsal evrimden ayrı tutulamayacağı görüşü ağır basmıştır. 20. yüzyılın başlarında ise Ferdinand de Saussure, evrim kuramına karşı çıkarak, dili dış etkenlerle ya da evrimsel olgularla değil, aynı anda bir arada bulunan eşsüremli ögelerle açıklamak gerektiğini öne sürmüştür. Saussure'ün 1907-1911 yılları arasında Cenevre Üniversitesi'nde verdiği dersler yapısal dilbilimi hazırlamıştır. Dili kendi içinde ve kendisi bakımından inceleyen yapısal dilbilim, Den Haag'da yapılan I. Uluslararası Dilbilim Kurultayı'nda (1928) doğmuştur. Başlangıçta sesbilim alanında gelişen bu akım, daha sonra dilbilimin öteki alanlarını da etkilemiş, yapısal sözdizim, yapısal anlambilim gibi yeni çalışma alanlarının doğmasına yol açmıştır. Çağdaş dilbilimde dilin yalnız yapısal yanı değil, toplumsal, bireysel yanları da incelenmekte, dilsel kullanımın bütün yönleri ayrıntılı olarak araştırılmaktadır.

Türkiye'de dilbilim alanında çalışmalar oldukça yenidir. Geçmişteki dil çalışmalarına bakıldığında, başta "Divan-ı Lugati't-Türk" olmak üzere, hemen hepsinin dilbilgisiyle ilgili olduğu görülür. Bunun nedeni Türk dilinin gelişim sürecinde yabancı dillerin etkisine açık olmasıdır. Bilim dilinin Arapça oluşu, kültür dili olarak Farsçanın etkisi, dilbilgisi çalışmalarının bu alanda yoğunlaşmasına yol açmıştır. Tanzimat'tan sonra başlayan, dilin yalınlaştırılması çabaları ise dille uğraşanları karşılaştıkları büyük boşluğu doldurmaya itmiş, sözlük ve dilbilgisi çalışmaları gündeme gelmiştir.

Meşrutiyet, Cumhuriyet dönemleri, dil devrimine kadar, genellikle dağınık ve yöntemsiz çalışmalarla geçer. Ancak "dil devrimi"nden sonra bu alandaki çalışmalar bir programa bağlanarak yürütülmeye çalışılır. Ama bu dönemde de, dünyadaki dilbilim çalışmalarıyla ilgilenilmeden "Güneş-Dil Teorisi" gibi bilimdışı, tutarsız kuramlar geliştirmek istenir. Tutarlı çalışmalar ise yine dilbilgisi, sözlük ve filoloji alanlarında görülür. Çağdaş dilbilimle ilgili yayınlarla ancak 1960'larda karşılaşılır. Bunlar da genellikle çeviri ya da Batı'da gelişen dilbilimi tanıtıcı yapıtlardır. Son yıllarda, Doğan Aksan, Berke Vardar, Özcan Başkan, Tahsin Yücel, Akşit Göktürk gibi bilim adamlarının dilbilim alanında çalıştıkları görülmektedir.

MsXLabs.org & Morpa Genel Kültür Ansiklopedisi

Benzer Konular

7 Aralık 2010 / furkan81 Cevaplanmış
22 Ağustos 2011 / Misafir Edebiyat
23 Kasım 2010 / Ziyaretçi Taslak Konular
6 Şubat 2016 / Safi X-Sözlük
20 Ekim 2009 / BrookLyn Rüya Tabirleri