Satım Sözleşmesi Nedir?
Derleyen: Av.Işıl AKCAN
Satım (satış) sözleşmesi "iki tarafa borç yükleyen sözleşme"lerdendir. Diğer bir ifadeyle, satıcı ve alıcı hem borçlu, hem de alacaklıdırlar. Satıcı, satılan malı, hakkı veya malvarlığı değerinin mülkiyet ve zilyetliğini alıcıya devretmek bakımından borçlu, semeni (satış bedelini/parayı) ondan istemek bakımından alacaklıdır. Aynı şekilde alıcı da, semeni satıcıya ödemek bakımından borçlu, fakat satılan şeyin mülkiyet ve zilyetliğinin kendisine devredilmesini istemek bakımından alacaklıdır.
Satım Sözleşmesinin Unsurları Nelerdir?
Borçlar Kanunu md.182 satım sözleşmesini tanımlamıştır. Sözleşmenin başlıca unsurları;
Taşınır mülkiyetinin konusu, bir yerden başka bir yere götürülebilen nesneler ile taşınmaz mülkiyetinin kapsamına girmeyen ve edinmeye elverişli bulunan doğal güçlerdir.(MK.762)
Buradaki doğal güçler elektrik enerjisi, su enerjisi gibi ekonomik değeri olandoğal güçlerdir. Taşınır eşya, toprağa bağlı olmayan, özüne zarar vermeksizin kendi gücüyle ya da dış etkenlerle bir yerden başka bir yere götürülebilen maddesel mallardır. (Taş ocağından çıkarılan taşlar, tapuya kayıtlı olmayan gecekondular da taşınır hükmündedir.)
Taşınır mal satışı kural olarak şekle tabi değildir. Yazılı yada sözlü satış sözleşmesi yapılabilir. Ve fakat bazı yasalar taşınır satımı için belli bir şekil öngörmüştür. tabi kılınmıştır. Örneğin; fikir ve sanat eserleri üzerindeki hakların satışının yazılı olması , marka satışı ve otomobil satışının noter kanalıyla olması gibi.
Satıcının borçları; malın teslimini ve alıcıya mülkiyetin geçirilmesini sağlamaktır. Alıcının bu borçlardan birini yerine getirmeyen satıcıya karşı dava açma hakkı vardır.
Alıcının ise; satış bedelini ödeme ve malı teslim alma borcu vardır.
Taşınmaz Satışı Nedir?
Derleyen: Av. Işıl AKCAN
Taşınmaz mülkiyetinin konusu, arai,tapu siciline ayrı sayfaya kaydedilen bağımsız ve sürekli haklar ile kat mülkiyeti kütüğüne kayıtlı bağımsız bölümlerin satışıdır.(MK.734)
Taşınmaz mal satışının geçerli olabilmesi için tapu memuru önünde yapılması gerekmektedir. Bu koşula uyulmazsa satış sözleşmesi geçersiz olur, alıcı ifa için satıcıyı zorlayamaz. Yine de harici satış yapılmışsa bu defa taraflar edimlerinin geri verilmesini isteyebilir.
Taksitle Satış Nedir?
Derleyen: Av. Işıl AKCAN
Taşınır bir malın bedelinin satılan malın tesliminden sonra ,en az iki taksitli olmak şartıyla aralıklarla ödemeli satışlara denir.
Satış bedelinin taksitle ödenmesi söz konusu olan satışlarda, alıcı taksitlerden birinin ödenmemesi halinde, satıcı ödenmeyen taksidin ödenmesini yada sözleşmeye yazılmışsa kalan taksitlerin tümünü isteyebileceği gibi yine sözleşmeye yazılmış olması koşulu ile satılanın mülkiyetini iddia ve satışı fesh de edebilir.(BK m.222)
Konsinye Satış Nedir?
Konsinye satış; malın sahibi (konsinyör) tarafından satışa sunulmak kaydıyla aracı satıcıya (konsinyi) gönderilmesidir. Konsinyasyon suretiyle satışta; gerçek satış malın gönderilmesi sırasında değil, aracı (konsinyi) tarafından üçüncü kişilere satılması sırasında gerçekleşir. Kesin satış gerçekleşene kadar malın mülkiyeti satıcıya (konsinyöre) aittir.
Bu sözleşmede, mal satışı yapacak olan kişiye teslim edilir. Mal kendisine bırakılan ise, bu malı kararlaştırılan
fiyattan aşağı olmamak üzere satar ve kararlaştırılan bedeli malı kendisine bırakana verir eğer malı satamazsa veya satmazsa malı geri verir. Mal kendisine bırakılanın kazancı aradaki anlaşmaya göre değişir. Ya satış bedelinin belli bir yüzdesidir yada kararlaştırılan fiyattan daha fazla fiyata satış yapılması halinde aradaki fark ona ait olur.
Kefalet Sözleşmesi Nedir?
“Kefalet akdi ile kefil, asıl borçlunun alacaklısına karşı asıl borcun ödenmesini taahhüt eder.” (BK 483)
Kefalet üçüncü bir kişinin, borçlunun borcunu ödememesi halinde borçtan şahsen sorumlu olmayı alacaklıya karşı taahüt ettiği bir sözleşmedir.
Kefil tarafından, üçüncü bir şahsın (borçlunun) borcunun geri ödeneceği, alacaklıya karşı taahhüt edilir. Bu nedenle kefalet sözleşmesinde, üçlü bir ilişki ortaya çıkmaktadır. Ancak, asıl borçlu kefalet akdinde taraf değildir.
Kural olarak kefilin alacaklı veya borçlu dışında üçüncü bir şahıs olması gereklidir.
Kefalet Sözleşmesinin Özellikleri Nelerdir?
Kefalet akdi, geçerli bir asıl borca bağlı olarak hüküm ifade eder. Kefaletin temin ettiği asıl borcun dışında herhangi bir şekilde değerlendirilmesi mümkün değildir. Bu niteliği gereği kefalet, asıl borç hangi sebepten olursa olsun sona erdiği takdirde, kendiliğinden sona erer.
İkincil niteliğinin yanısıra, kefalet kendi hukuki sebebi, içeriği olan tamamen bağımsız bir akittir. Bu yüzden, kefil ödemede bulunurken asıl borcu değil, kendi borcunu ifa eder ve kefilin ödemesi ile asıl borç değil, kefalet borcu sona erer.
Özellikleri:
Kefil, asıl borcu yerine getirmez; fakat asıl borcun yerine getirilmemesinden doğan zararı tazmin eder.
Kefalet Akdinin Şartları Nelerdir?
1. Kefalet Sözlesmesinin Yazılı Şekilde Yapılması
Kefalet akdinin yazılı şekilde yapılması kanuni geçerlilik şartıdır. Buna uyulmaması halinde kefalet hükümsüz olacaktır. Yazılı şekil zorunlu olmakla beraber, kefalet akdi hiç bir zaman (örneğin, bonodaki gibi) belli kelimeleri içermesi gereken bir metni zorunlu kılmamaktadır. Kullanılacak lisan için de bir sınırlama bulunmamaktadır. El yazısı, daktilo, bilgisayar gibi her çesit araçla yazılmış olabilir.
Kefalet için ayrı bir senet düzenlenmeyip, asıl borç senedinin imzalanması ile de yapılabilir. Kefalet sözleşmesinde en az bulunması gerekenler şunlardır; asıl borcun türü, yükümlülüğün sebebi, kapsamı, asıl borçlunun ve alacaklının isimleri olmalıdır.
Kefalet sözleşmesinde, kefilin sorumlu olacağı belli miktarın gösterilmesi de zorunlu değildir. Kefilin sorumluluğunu belirleyecek durumda olması yeterli görülmektedir. Örneğin asıl borç sözleşmesinden, alacak miktarı anlaşılabiliyorsa bu yeterlidir. Bunun dışında kefil, daha az bir miktara kefil olmak istiyorsa bunu belirtmelidir. Asıl borç para borcundan baska bir yükümlülük dahi olsa kefilin yükümlülüğünün para ile belirlenmesi gereklidir. Kefilin yükümlülüğünün Türk Parası ile gösterilmesi zorunlu değildir.
2. Para ile Belirlenebilir Bir Borcun Bulunması
Kefil olunan borç ne tür edimi içerirse içersin, kefalet para ile tazmini kabil bulunan her türlü borç için verilebilir. Bir cari hesap sözleşmesine (örneğin; bankaların açmış oldukları kredi borcuna) kefil olunduğu takdirde, kural olarak tek bir borç değil, fakat belli sınırlar içinde çesitli zamanlarda ve değişik miktarlarda açılan krediler tek bir kefalet yükümlülüğünün kapsamına dahili olmaktadır. Bu durum bankaların kredi sözlesmelerinde kefilin “… doğmuş ve doğacak bütün borçlarını…” tekeffül etmesi seklinde düzenlenmektedir.
Bankalarla akdedilen kredi sözleşmelerine kefalet halinde de, kefilin sorumlu olacağı azami miktarın gösterilmesi, kefaletin geçerlilik koşuldur. Kefalet ayrı bir sözleşme şeklinde olmayıp, kredi sözleşmesinin içinde yapılmış ve kefilin sorumlu olduğu azami miktar gösterilmemişse, asıl borç olan kredi limiti, kefilin de sorumluluğunun üst sınırım belirlemiş olur. Kredi limitinin sonradan arttırılması halinde, kefil arttırılan limitten değil kefalet yükümlülüğü altına girdiği andaki limitten sorumludur. Kefil, kredi veya kefalet sözleşmesi kurulurken, sonradan artan limitleri de kabul ettiği şeklinde sözleşmeye kayıt düşse de (sorumluğu açısından) bu kabul kaydı geçerli olmaz. Çünkü, böyle bir taahhüt soyuttur, kefilin sorumlu olduğu üst sınır belli değildir.
3. Başkasına Ait Geçerli Bir Borcun Bulunması
Geçerli bir kefalet akdinin kurulabilmesi için, baskasına ait bir borcun bulunması şarttır. Asıl borcun herhangi bir şekilde hükümsüz olması halinde, (örneğin, imkansızlık, kanuna ahlaka aykırılık, irade uyuşmazlığı, ehliyetsizlik vs gibi) kefalet akdi de geçersiz olur.
4. Kefil Olma Ehliyeti
Tam ehliyetli gerçek kişiler, Tüzel kişilerde (şirketlerde) ise her tüzel kişinin kefalet ehliyetinin ayrıca değerlendirilmesi gerekir.
Tazminat Yükümlülüğü Nedir?
Kefil alacaklının, asıl borcun yerine getirilmemesinden doğan müspet zararını tazmin etmeyi üstlenir.
Kefaletle temin edilen borç çok çeşitli sebeplerden (satış, kira, haksız fiil, karz akdi vs.) doğmuş olabilir. Kefaletin ise tek bir sebebi vardır; asıl borcun sebebi ne olursa olsun alacaklıyı güvence altına almaktır. Kefalet yükümlülüğünün içeriği de asıl borçtan farklı olarak daima aynıdır. Yani asıl borç ne çesit bir edimi içerirse içersin (bir seyi yapmak, belli bir parayı ödemek, temiz kullanmak vs. gibi); kefalet yükümlülüğü asıl edimin yerine getirilmemesinden doğan zararın tazmin edilmesidir.
Kefil aynen edaya zorlanamaz; alacaklının uğradığı zararı ödeme yoluyla telafi edebilir.
Kefaletin Türleri Nelerdir?
1. Adi Kefalet
Adi kefaletin en önemli özelliği, asıl borçlunun aczi (borcu ödeyemeyeceği) tespit edilmedikçe ya da borcu temin için alınan rehin veya ipotek paraya çevrilmedikçe kefilin takip edilememesidir.
Borçlar Kanunu sistemine göre asıl kefalet adi kefalettir. Müteselsil kefil olduğu kanun veya sözleşme ile ayrıca belirtilmediği takdirde, adi kefalet hükümleri geçerlidir.
Adi kefalette alacaklı; Asıl borçlunun iflas etmesi veya konkordato mehili alması, Borçlu aleyhine yapılan takibin semeresiz kalması Borçlu aleyhine Türkiye’de takip yapmanın imkansız olması, hallerinde doğrudan kefil aleyhine takip yapabilir. Bunun dışında, öncelikle asıl borçluyu takip etmesi ve bundan bir sonuç elde edemediği takdirde, kefil aleyhine takip yapması gerekir.
2. Müteselsil Kefalet
Uygulamada en çok rastlanılan kefalet türü “Müteselsil Kefalet”tir. Müteselsil kelimesi ile anlatılmak istenen; “Alacaklının doğrudan doğruya asıl borçluya başvurmaksızın kefil aleyhine takibe geçebilmesi” dir. Adi kefalette kefil önce asıl alacaklıya müracaat edilmesi veya rehnin paraya çevrilmesi def’ilerini ileri sürebilecekken, müteselsil kefalette bu haktan feragat etmiştir.
Ticaret Kanunu uyarınca, ticari borçlara kefalet, aksi kararlaştırılmadıkça müteselsil kefalettir. Bunun dışında, adi kefalet normal kefalet türü olarak kabul edildiğinden, müteselsil kefaletin kefalet sözleşmesinden açıkça anlaşılması gerekir.
Müteselsil kefaletin alacaklıya sagladığı en büyük fayda, borç muacceliyet (takip edilebilirlik) kazandığı an kefile basvurarak alacağını talep edebilmesidir.
3. Birlikte Kefalet
Birden fazla kişinin birbirlerine güvenerek, birlikte kefalet vermeleridir. Kefiller, ödeme gücüne sahip diğerlerini görerek, hiç olmazsa borcun bir kısmının diğerleri tarafından karşılanacağını hesaplayarak kefil olmaktadırlar. Temkinli, basiretli ve varlıklı bir kefilin bulunması diğer kefilleri rahatlatacak, güven telkin edecektir.
Bütün yükümlülüklerde olduğu gibi, kefalet akdinin imzalanmasında da çeşitli düşünceler rol oynar. Örneğin kefil asıl borçlunun ödeme gücüne güvenebilir; verilen rehinlerin değerine güvenebilir; diğer kefillerin bulunmasını yeterli görebilir vs. bu gibi sebeplerle kendisine müracaat edilmeyeceğini düsünebilir. Tarafların sözleşe kurulması sırasında iradelerini beyan ederken, taşıdıkları düsünceler önem taşımaz. Ancak, bu kuralın bir istisnası birlikte kefalette söz konusudur. Borçlar Kanunu 488.maddesi, kefilin, diğer şahısların da kefil olacaklarına güvenerek kefalet vermesi halinde, bu düşünceye önem vermekte; diğerlerinin daha sonra kefalet sözleşmesini imzalamamaları halinde, buna güvenerek kefalet eden kefilin sorumlu olmayacağını öngörmektedir.
4. Kefile Kefalet ve Rücua Kefalet
Kefile kefil, alacaklıya karşı kefilin taahhüdünü yerine getirmeyi taahhüt eden kimsedir. Sözleşmenin tarafları kefil ile asıl alacaklıdır. Alacaklı, teminatını güçlendirebilmek için kefilin ödeme taahhüdünün de temin edilmesini isteyebilir. Bu durumda kefile kefil devreye girmektedir ve alacaklıya, kefilin taahhüdünü yerine getireceğini beyan etmektedir. Kefile kefilin borcu, ilk kefilin taahhüdü ile sınırlıdır.
Rücua kefil ise, kefile karşı asıl borçlunun ödeme gücünü taahhüt eder. Sözleşmenin tarafları ilk kefil ile rücua kefil olandır. Rücua kefalet, genellikle ilk kefili teşvik için yapılır. Ödemede bulunan kefil, önce asıl borçluyu takip edecek; bir şey elde edemediği takdirde de rücua kefile başvurabilecektir.
Kefilin Sorumluluğunun Kapsamı Nedir?
Kefaletin geçerliliği, kefalet sözleşmesinde kefilin sorumlu olacağı miktarın gösterilmesine bağlıdır. Bu hükümle, kefilin sorumluluğunun kapsamının da belirlenmiş olduğu düşünülebilir. Yani, kefalet sözleşmesinde gösterilen meblağın sadece asıl borcu mu kapsadığı; yoksa temerrüt faizi, mahkeme masrafları vs. de dahil olmak üzere kefilin sorumluluğunun azami haddini mi gösterdiği konusu önemlidir. Sözleşmesinde kefilin sorumlu olacağı miktarın gösterilmesi şartı, kefilin önceden sorumluluğunun sınırlarını belirleyebilmesi içindir. Faiz, vs. masraflar baslangıçta kesin olarak hesaplanamazsa da, kefil tarafından tahmin edilebilirler. Bu nedenle kefil, kefalet senedinde belirtilen sınırı asmış olsa da, faiz ve masraflardan sorumlu tutulabilecektir. Hatta, kefalet sözleşmesinde belirtilmiş olması kaydıyla, faizde meydana gelecek artışlardan da sorumlu olacaktır.
Kefilin kendi temerrüdü sonucu ortaya çıkacak faiz ve masraflardan, ayrıca ve sınırsız olarak sorumlu olacağı kuskusuzdur. Ayrıca kefil, borçlunun kusur ve temerrüdünün yasal sonuçlarından da sorumludur. Kefilin, asıl borçlu aleyhine açılan dava ve icra masraflarından sorumlu tutulabilmesi için, kendisine zamanında haber ve ödeme yapması için uygun süre verilmesi şarttır.
Kefilin ölümü halinde mirasçıları, tıpkı kefil gibi tüm mal varlıklarıyla alacaklıya karşı sorumlu olurlar. Ancak, mirasçılar mirası reddetmeleri halinde, kefalet borcundan da sorumlu olmayacaklardır. Mirasın reddi halinde alacaklýı kefilin terekesi (mal varlığı) ile sınırlı olarak talepte bulunabilir.
.
Derleyen: Av.Işıl AKCAN
Sponsorlu Bağlantılar
Satım (satış) sözleşmesi "iki tarafa borç yükleyen sözleşme"lerdendir. Diğer bir ifadeyle, satıcı ve alıcı hem borçlu, hem de alacaklıdırlar. Satıcı, satılan malı, hakkı veya malvarlığı değerinin mülkiyet ve zilyetliğini alıcıya devretmek bakımından borçlu, semeni (satış bedelini/parayı) ondan istemek bakımından alacaklıdır. Aynı şekilde alıcı da, semeni satıcıya ödemek bakımından borçlu, fakat satılan şeyin mülkiyet ve zilyetliğinin kendisine devredilmesini istemek bakımından alacaklıdır.
Satım Sözleşmesinin Unsurları Nelerdir?
Borçlar Kanunu md.182 satım sözleşmesini tanımlamıştır. Sözleşmenin başlıca unsurları;
- Satılan mal: Ekonomik değeri olan herşey satış sözleşmesinin konusu olabilir.
- Satış bedeli : Türk parası yada döviz olabilir.
- Tarafların bu hususlarda anlaşmaları : Yanların karşılıklı birbirine uygun irade beyanları sözlemeyi oluşturur.
Taşınır mülkiyetinin konusu, bir yerden başka bir yere götürülebilen nesneler ile taşınmaz mülkiyetinin kapsamına girmeyen ve edinmeye elverişli bulunan doğal güçlerdir.(MK.762)
Buradaki doğal güçler elektrik enerjisi, su enerjisi gibi ekonomik değeri olandoğal güçlerdir. Taşınır eşya, toprağa bağlı olmayan, özüne zarar vermeksizin kendi gücüyle ya da dış etkenlerle bir yerden başka bir yere götürülebilen maddesel mallardır. (Taş ocağından çıkarılan taşlar, tapuya kayıtlı olmayan gecekondular da taşınır hükmündedir.)
Taşınır mal satışı kural olarak şekle tabi değildir. Yazılı yada sözlü satış sözleşmesi yapılabilir. Ve fakat bazı yasalar taşınır satımı için belli bir şekil öngörmüştür. tabi kılınmıştır. Örneğin; fikir ve sanat eserleri üzerindeki hakların satışının yazılı olması , marka satışı ve otomobil satışının noter kanalıyla olması gibi.
Satıcının borçları; malın teslimini ve alıcıya mülkiyetin geçirilmesini sağlamaktır. Alıcının bu borçlardan birini yerine getirmeyen satıcıya karşı dava açma hakkı vardır.
Alıcının ise; satış bedelini ödeme ve malı teslim alma borcu vardır.
Taşınmaz Satışı Nedir?
Derleyen: Av. Işıl AKCAN
Taşınmaz mülkiyetinin konusu, arai,tapu siciline ayrı sayfaya kaydedilen bağımsız ve sürekli haklar ile kat mülkiyeti kütüğüne kayıtlı bağımsız bölümlerin satışıdır.(MK.734)
Taşınmaz mal satışının geçerli olabilmesi için tapu memuru önünde yapılması gerekmektedir. Bu koşula uyulmazsa satış sözleşmesi geçersiz olur, alıcı ifa için satıcıyı zorlayamaz. Yine de harici satış yapılmışsa bu defa taraflar edimlerinin geri verilmesini isteyebilir.
Taksitle Satış Nedir?
Derleyen: Av. Işıl AKCAN
Taşınır bir malın bedelinin satılan malın tesliminden sonra ,en az iki taksitli olmak şartıyla aralıklarla ödemeli satışlara denir.
Satış bedelinin taksitle ödenmesi söz konusu olan satışlarda, alıcı taksitlerden birinin ödenmemesi halinde, satıcı ödenmeyen taksidin ödenmesini yada sözleşmeye yazılmışsa kalan taksitlerin tümünü isteyebileceği gibi yine sözleşmeye yazılmış olması koşulu ile satılanın mülkiyetini iddia ve satışı fesh de edebilir.(BK m.222)
Konsinye Satış Nedir?
Konsinye satış; malın sahibi (konsinyör) tarafından satışa sunulmak kaydıyla aracı satıcıya (konsinyi) gönderilmesidir. Konsinyasyon suretiyle satışta; gerçek satış malın gönderilmesi sırasında değil, aracı (konsinyi) tarafından üçüncü kişilere satılması sırasında gerçekleşir. Kesin satış gerçekleşene kadar malın mülkiyeti satıcıya (konsinyöre) aittir.
Bu sözleşmede, mal satışı yapacak olan kişiye teslim edilir. Mal kendisine bırakılan ise, bu malı kararlaştırılan
fiyattan aşağı olmamak üzere satar ve kararlaştırılan bedeli malı kendisine bırakana verir eğer malı satamazsa veya satmazsa malı geri verir. Mal kendisine bırakılanın kazancı aradaki anlaşmaya göre değişir. Ya satış bedelinin belli bir yüzdesidir yada kararlaştırılan fiyattan daha fazla fiyata satış yapılması halinde aradaki fark ona ait olur.
Kefalet Sözleşmesi Nedir?
“Kefalet akdi ile kefil, asıl borçlunun alacaklısına karşı asıl borcun ödenmesini taahhüt eder.” (BK 483)
Kefalet üçüncü bir kişinin, borçlunun borcunu ödememesi halinde borçtan şahsen sorumlu olmayı alacaklıya karşı taahüt ettiği bir sözleşmedir.
Kefil tarafından, üçüncü bir şahsın (borçlunun) borcunun geri ödeneceği, alacaklıya karşı taahhüt edilir. Bu nedenle kefalet sözleşmesinde, üçlü bir ilişki ortaya çıkmaktadır. Ancak, asıl borçlu kefalet akdinde taraf değildir.
Kural olarak kefilin alacaklı veya borçlu dışında üçüncü bir şahıs olması gereklidir.
Kefalet Sözleşmesinin Özellikleri Nelerdir?
Kefalet akdi, geçerli bir asıl borca bağlı olarak hüküm ifade eder. Kefaletin temin ettiği asıl borcun dışında herhangi bir şekilde değerlendirilmesi mümkün değildir. Bu niteliği gereği kefalet, asıl borç hangi sebepten olursa olsun sona erdiği takdirde, kendiliğinden sona erer.
İkincil niteliğinin yanısıra, kefalet kendi hukuki sebebi, içeriği olan tamamen bağımsız bir akittir. Bu yüzden, kefil ödemede bulunurken asıl borcu değil, kendi borcunu ifa eder ve kefilin ödemesi ile asıl borç değil, kefalet borcu sona erer.
Özellikleri:
- Geçerli bir asıl borcun bulunması zorunludur.
Bu kuralın istisnası : Hata veya ehliyetsizlik sebebiyle asıl borçlunun sorumluluğuna gidilemeyen hallerde; eğer kefil akdin borçludan kaynaklanan bu eksikliğini baştan beri biliyor ise, kefilin sorumluluğu devam eder. - Kefilin sorumluluğu, asıl borçludan daha ağır ve farklı olamaz.
Bu kuralın istisnası; asıl borçlunun konkordato ilan etmesi halinde ortaya çıkar.Konkordato tasdik edildiği takdirde, asıl borçlu konkordato ile belirlenen oranda yükümlü olurken, kefil asıl borcu ödemek zorunda kalabilir. - Alacak asıl borçluya karşı muaccel (ileri sürülebilir durumda) olmadan, kefile karşı muaccel olamaz.
- Asıl borç bir şarta bağlı ise, kefil kayıtsız şartsız bir taahhüt altına giremez.
- Kefalet alacağı, asıl alacaktan ayrı olarak temlik edilemez.
- Kefil, asıl borçluya ait bütün def’ileri alacaklıya karşı ileri sürebilir.
- Alacaklı, ihtilaf halinde sadece kefaleti değil, asıl borcun varlığını da ispat etmek zorundadır.
Kefil, asıl borcu yerine getirmez; fakat asıl borcun yerine getirilmemesinden doğan zararı tazmin eder.
Kefalet Akdinin Şartları Nelerdir?
1. Kefalet Sözlesmesinin Yazılı Şekilde Yapılması
Kefalet akdinin yazılı şekilde yapılması kanuni geçerlilik şartıdır. Buna uyulmaması halinde kefalet hükümsüz olacaktır. Yazılı şekil zorunlu olmakla beraber, kefalet akdi hiç bir zaman (örneğin, bonodaki gibi) belli kelimeleri içermesi gereken bir metni zorunlu kılmamaktadır. Kullanılacak lisan için de bir sınırlama bulunmamaktadır. El yazısı, daktilo, bilgisayar gibi her çesit araçla yazılmış olabilir.
Kefalet için ayrı bir senet düzenlenmeyip, asıl borç senedinin imzalanması ile de yapılabilir. Kefalet sözleşmesinde en az bulunması gerekenler şunlardır; asıl borcun türü, yükümlülüğün sebebi, kapsamı, asıl borçlunun ve alacaklının isimleri olmalıdır.
Kefalet sözleşmesinde, kefilin sorumlu olacağı belli miktarın gösterilmesi de zorunlu değildir. Kefilin sorumluluğunu belirleyecek durumda olması yeterli görülmektedir. Örneğin asıl borç sözleşmesinden, alacak miktarı anlaşılabiliyorsa bu yeterlidir. Bunun dışında kefil, daha az bir miktara kefil olmak istiyorsa bunu belirtmelidir. Asıl borç para borcundan baska bir yükümlülük dahi olsa kefilin yükümlülüğünün para ile belirlenmesi gereklidir. Kefilin yükümlülüğünün Türk Parası ile gösterilmesi zorunlu değildir.
2. Para ile Belirlenebilir Bir Borcun Bulunması
Kefil olunan borç ne tür edimi içerirse içersin, kefalet para ile tazmini kabil bulunan her türlü borç için verilebilir. Bir cari hesap sözleşmesine (örneğin; bankaların açmış oldukları kredi borcuna) kefil olunduğu takdirde, kural olarak tek bir borç değil, fakat belli sınırlar içinde çesitli zamanlarda ve değişik miktarlarda açılan krediler tek bir kefalet yükümlülüğünün kapsamına dahili olmaktadır. Bu durum bankaların kredi sözlesmelerinde kefilin “… doğmuş ve doğacak bütün borçlarını…” tekeffül etmesi seklinde düzenlenmektedir.
Bankalarla akdedilen kredi sözleşmelerine kefalet halinde de, kefilin sorumlu olacağı azami miktarın gösterilmesi, kefaletin geçerlilik koşuldur. Kefalet ayrı bir sözleşme şeklinde olmayıp, kredi sözleşmesinin içinde yapılmış ve kefilin sorumlu olduğu azami miktar gösterilmemişse, asıl borç olan kredi limiti, kefilin de sorumluluğunun üst sınırım belirlemiş olur. Kredi limitinin sonradan arttırılması halinde, kefil arttırılan limitten değil kefalet yükümlülüğü altına girdiği andaki limitten sorumludur. Kefil, kredi veya kefalet sözleşmesi kurulurken, sonradan artan limitleri de kabul ettiği şeklinde sözleşmeye kayıt düşse de (sorumluğu açısından) bu kabul kaydı geçerli olmaz. Çünkü, böyle bir taahhüt soyuttur, kefilin sorumlu olduğu üst sınır belli değildir.
3. Başkasına Ait Geçerli Bir Borcun Bulunması
Geçerli bir kefalet akdinin kurulabilmesi için, baskasına ait bir borcun bulunması şarttır. Asıl borcun herhangi bir şekilde hükümsüz olması halinde, (örneğin, imkansızlık, kanuna ahlaka aykırılık, irade uyuşmazlığı, ehliyetsizlik vs gibi) kefalet akdi de geçersiz olur.
4. Kefil Olma Ehliyeti
Tam ehliyetli gerçek kişiler, Tüzel kişilerde (şirketlerde) ise her tüzel kişinin kefalet ehliyetinin ayrıca değerlendirilmesi gerekir.
Tazminat Yükümlülüğü Nedir?
Kefil alacaklının, asıl borcun yerine getirilmemesinden doğan müspet zararını tazmin etmeyi üstlenir.
Kefaletle temin edilen borç çok çeşitli sebeplerden (satış, kira, haksız fiil, karz akdi vs.) doğmuş olabilir. Kefaletin ise tek bir sebebi vardır; asıl borcun sebebi ne olursa olsun alacaklıyı güvence altına almaktır. Kefalet yükümlülüğünün içeriği de asıl borçtan farklı olarak daima aynıdır. Yani asıl borç ne çesit bir edimi içerirse içersin (bir seyi yapmak, belli bir parayı ödemek, temiz kullanmak vs. gibi); kefalet yükümlülüğü asıl edimin yerine getirilmemesinden doğan zararın tazmin edilmesidir.
Kefil aynen edaya zorlanamaz; alacaklının uğradığı zararı ödeme yoluyla telafi edebilir.
Kefaletin Türleri Nelerdir?
1. Adi Kefalet
Adi kefaletin en önemli özelliği, asıl borçlunun aczi (borcu ödeyemeyeceği) tespit edilmedikçe ya da borcu temin için alınan rehin veya ipotek paraya çevrilmedikçe kefilin takip edilememesidir.
Borçlar Kanunu sistemine göre asıl kefalet adi kefalettir. Müteselsil kefil olduğu kanun veya sözleşme ile ayrıca belirtilmediği takdirde, adi kefalet hükümleri geçerlidir.
Adi kefalette alacaklı; Asıl borçlunun iflas etmesi veya konkordato mehili alması, Borçlu aleyhine yapılan takibin semeresiz kalması Borçlu aleyhine Türkiye’de takip yapmanın imkansız olması, hallerinde doğrudan kefil aleyhine takip yapabilir. Bunun dışında, öncelikle asıl borçluyu takip etmesi ve bundan bir sonuç elde edemediği takdirde, kefil aleyhine takip yapması gerekir.
2. Müteselsil Kefalet
Uygulamada en çok rastlanılan kefalet türü “Müteselsil Kefalet”tir. Müteselsil kelimesi ile anlatılmak istenen; “Alacaklının doğrudan doğruya asıl borçluya başvurmaksızın kefil aleyhine takibe geçebilmesi” dir. Adi kefalette kefil önce asıl alacaklıya müracaat edilmesi veya rehnin paraya çevrilmesi def’ilerini ileri sürebilecekken, müteselsil kefalette bu haktan feragat etmiştir.
Ticaret Kanunu uyarınca, ticari borçlara kefalet, aksi kararlaştırılmadıkça müteselsil kefalettir. Bunun dışında, adi kefalet normal kefalet türü olarak kabul edildiğinden, müteselsil kefaletin kefalet sözleşmesinden açıkça anlaşılması gerekir.
Müteselsil kefaletin alacaklıya sagladığı en büyük fayda, borç muacceliyet (takip edilebilirlik) kazandığı an kefile basvurarak alacağını talep edebilmesidir.
3. Birlikte Kefalet
Birden fazla kişinin birbirlerine güvenerek, birlikte kefalet vermeleridir. Kefiller, ödeme gücüne sahip diğerlerini görerek, hiç olmazsa borcun bir kısmının diğerleri tarafından karşılanacağını hesaplayarak kefil olmaktadırlar. Temkinli, basiretli ve varlıklı bir kefilin bulunması diğer kefilleri rahatlatacak, güven telkin edecektir.
Bütün yükümlülüklerde olduğu gibi, kefalet akdinin imzalanmasında da çeşitli düşünceler rol oynar. Örneğin kefil asıl borçlunun ödeme gücüne güvenebilir; verilen rehinlerin değerine güvenebilir; diğer kefillerin bulunmasını yeterli görebilir vs. bu gibi sebeplerle kendisine müracaat edilmeyeceğini düsünebilir. Tarafların sözleşe kurulması sırasında iradelerini beyan ederken, taşıdıkları düsünceler önem taşımaz. Ancak, bu kuralın bir istisnası birlikte kefalette söz konusudur. Borçlar Kanunu 488.maddesi, kefilin, diğer şahısların da kefil olacaklarına güvenerek kefalet vermesi halinde, bu düşünceye önem vermekte; diğerlerinin daha sonra kefalet sözleşmesini imzalamamaları halinde, buna güvenerek kefalet eden kefilin sorumlu olmayacağını öngörmektedir.
4. Kefile Kefalet ve Rücua Kefalet
Kefile kefil, alacaklıya karşı kefilin taahhüdünü yerine getirmeyi taahhüt eden kimsedir. Sözleşmenin tarafları kefil ile asıl alacaklıdır. Alacaklı, teminatını güçlendirebilmek için kefilin ödeme taahhüdünün de temin edilmesini isteyebilir. Bu durumda kefile kefil devreye girmektedir ve alacaklıya, kefilin taahhüdünü yerine getireceğini beyan etmektedir. Kefile kefilin borcu, ilk kefilin taahhüdü ile sınırlıdır.
Rücua kefil ise, kefile karşı asıl borçlunun ödeme gücünü taahhüt eder. Sözleşmenin tarafları ilk kefil ile rücua kefil olandır. Rücua kefalet, genellikle ilk kefili teşvik için yapılır. Ödemede bulunan kefil, önce asıl borçluyu takip edecek; bir şey elde edemediği takdirde de rücua kefile başvurabilecektir.
Kefilin Sorumluluğunun Kapsamı Nedir?
Kefaletin geçerliliği, kefalet sözleşmesinde kefilin sorumlu olacağı miktarın gösterilmesine bağlıdır. Bu hükümle, kefilin sorumluluğunun kapsamının da belirlenmiş olduğu düşünülebilir. Yani, kefalet sözleşmesinde gösterilen meblağın sadece asıl borcu mu kapsadığı; yoksa temerrüt faizi, mahkeme masrafları vs. de dahil olmak üzere kefilin sorumluluğunun azami haddini mi gösterdiği konusu önemlidir. Sözleşmesinde kefilin sorumlu olacağı miktarın gösterilmesi şartı, kefilin önceden sorumluluğunun sınırlarını belirleyebilmesi içindir. Faiz, vs. masraflar baslangıçta kesin olarak hesaplanamazsa da, kefil tarafından tahmin edilebilirler. Bu nedenle kefil, kefalet senedinde belirtilen sınırı asmış olsa da, faiz ve masraflardan sorumlu tutulabilecektir. Hatta, kefalet sözleşmesinde belirtilmiş olması kaydıyla, faizde meydana gelecek artışlardan da sorumlu olacaktır.
Kefilin kendi temerrüdü sonucu ortaya çıkacak faiz ve masraflardan, ayrıca ve sınırsız olarak sorumlu olacağı kuskusuzdur. Ayrıca kefil, borçlunun kusur ve temerrüdünün yasal sonuçlarından da sorumludur. Kefilin, asıl borçlu aleyhine açılan dava ve icra masraflarından sorumlu tutulabilmesi için, kendisine zamanında haber ve ödeme yapması için uygun süre verilmesi şarttır.
Kefilin ölümü halinde mirasçıları, tıpkı kefil gibi tüm mal varlıklarıyla alacaklıya karşı sorumlu olurlar. Ancak, mirasçılar mirası reddetmeleri halinde, kefalet borcundan da sorumlu olmayacaklardır. Mirasın reddi halinde alacaklýı kefilin terekesi (mal varlığı) ile sınırlı olarak talepte bulunabilir.
.
Son düzenleyen Kral_Aslan; 2 Ocak 2009 13:32
Hayatın ne anlamı var.. Yanımda sen olmayınca....