Ekonomi Tarihi
iktisadi düşünceler tarihi
Sponsorlu Bağlantılar
Ortaçağ'ın sonlarına doğru, Avrupa geniş çapta iktisadi değişimlere yeniden giriştiği zaman, gerçek bir iktisadi düşünce de oluşmaya başladı. Böylece, adil fiyat, adil ücret kavramları ortaya çıktı. Eski yazarlar ve düşünürler, bireyin haklarını toplumun haklarına feda ediyorlardı; Kilise Babaları, topluluğa karşı kişiyi savunuyorlardı, ama özel mülkiyeti çalışmaya yöneltici bir öğe olarak görmelerine karşın, bunun yalnızca bazı hakları-sınırlı hakları-içermekle kalmayıp aynı zamanda bazı ödevleri de içerdiğini ilan ediyorlardı; devletin müdahalesini doğru bulsalar bile, toplum haklarının, kişi haklarından önce geldiğini düşündükleri için değil, zayıfları güçlülere karşı savunmak ve adaletin gerçekleşmesini sağlamak zorunda olduklarını düşündükleri için böyle yapıyorlardı.
Modern çağların belirleyici niteliği olarak değişimlerin çoğalması, birçok gelişmeleri de birlikte getirdi: Ortaçağ dünyasının çerçeveleri parçalandı, ahlaki kaygılar bir yana bırakıldı, ilk iktisadi öğretiler ortaya çıktı. Külçecilik (ya da İspanyol merkantilizmi) bu öğretilerin en önemlilerinden biriydi. Külçecilik, bir ülkedeki refahı, o ülkenin değerli maden toplama ve saklama gücüne dayandırıyordu. Bunun için, emtia dışalımının özenilir olmaktan çıkarılması Amerika’dan getirilen altın ve gümüş dışında-, ulusal paraların ayarını düşürüp yabancı paraların değerini artırmak gerekliydi.
Endüstriyalizm (ya da transız merkantilizmi ya da colbertçilik) de ulusal refah için aynı ölçütü kabul ediyor, ama ülkeye değerli madenlerin getirilmesini sağlayan en iyi yolu ulusal sanayinin gelişmesinde görüyordu. Bu durumda, imalathanelerin gelişmesine yardımcı olmak ve tarım fiyatlarını düşük tutmak en elverişli yoldu (XVI. yy.’da Jean Bodin, XVII. yy.'da Antoine de Montchrestien ve Colbert, XVIII. yy.'da Melon, Dutot ve Forbonnais). Ticaretçilik (ya da İngiliz merkantilizmi) ise, ülkelerin zenginleşmesini ticaretin ve deniz taşımacılığının gelişmesine bağlıyordu (Josiah Child, William Petty). Alman kameralizm'i colbertçiliğe yaklaşıyordu. (MERKANTİLİZM.)
Bir öğretinin ortaya çıkışı (1750-1870)
iktisat bilimi gerçek anlamıyla ancak XVIII. yy.'da kurulmaya başladı. Etkilerini çağımızda da sürdüren üç büyük düşünce akımı o dönemde ortaya çıktı: kaynağını fizyokratik okul'da bulan liberalizm; merkantilizmin mirasçısı olan müdahalecilik ve öncüleri XVI. ve XVII. yy.’ın ahlakçıları (özellikle Thomas More ve Campanella) ile XVIII. yy.’ın ahlakçıları (Morelly, Mably, Brissot, rahip Meslier, Godwin) ve özellikle Gracchus Babeuf ve babeufçüler olan sosyalizm"
Öğretisi ilkönce François öuesnay, sonra Lemercier de La Riviöre, Mirabeau markisi, Dupont de Nemours, Gournay ve rahip Baudeau tarafından açıklanan fizyokratik okul, doğal yasaların varlığı üzerinde ısrarla durur ve merkantilizmi yadsır, çünkü "yalnız başına para kısır bir zenginliktir”. Bu iktisatçılar “safi hâsıla” adını verdikleri ulusal gelir kavramını ortaya koydular, safi hâsılanın üreticiler (yani çiftçiler, balıkçılar ve madenciler), toprak sahipleri ve “kısır” toplumsal kategoriler (zanaatkarlar, sanayiciler ve tüccarlar) arasında dağılımını sağlayan iktisadi çevrimi tanımladılar. Sonuç olarak, bunlara göre, tarımın devlet tarafından desteklenmesi gerekiyordu, çünkü safi hâsılanın hemen tümünün kaynağını oluşturmaktaydı, aynı zamanda, tarım ürünlerinin "iyi fiyafla satılabilmesi için bir ticari özgürlük rejiminin kurulmasına da gerek vardı. Üretim için zorunlu bir birikim olarak, iktisadi düşüncede ilk kez sermaye de beliriyordu.
Klasik liberal okul'un öncüsü, iskoçyalı Adam Smith’tir. Büyük Britanya'da daha XVIII. yy.'ın sonunda, yani bu ülkede sanayi devriminin başladığı dönemde gelişme gösteren bu okula göre, her türlü iktisadi etkinliğin kökü kişisel çıkara dayanır. Genel çıkar, kişisel çıkarların toplamından oluştuğuna göre, devlet gerek ulusal, gerekse uluslararası iktisadi yaşama her türlü müdahaleden kaçınmalıdır. Bireysel etkinliklerin özgürce egemenliğini yürütmesiyle genel çıkarın gerçekleşebilmesi için, kamu yetkililerinin “bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler” ilkesine göre davranmaları gerekir. Klasik iktisatçıların gözünde, iktisadi yaşamın odağı emektir. Smithçi çözümlemenin öteki öğesi ise sermayedir. Malların arz ve talebi, piyasada fiyatlar aracılığıyla gerçekleşir. Smith buradan kalkarak, değerin çözümlemesini yapar ve kullanış değeri ile değişim değeri arasındaki ünlü ayrımı ileri sürer.
Liberal okul iki akım halinde gelişir. Bu akımlardan biri, özgün araştırmacılar olmaktan çok Adam Smith'in yayıcıları olan fransız J.B. Say ile Bastiat tarafından temsil edilen ve iyimser diye nitelendirilen okuldur. Ancak bu iktisatçılardan birincisi, ünlü sürüm alanları yasasını ortaya koymuştur. ("Ürün, ancak ürünle değiştirilir”, başka bir deyişle, arz her zaman kendi talebini yaratır, bir nesne imal eden kişi karşılığında başka bir nesne elde etmek olanağına kavuşur, ne kadar çeşitli emtia yaratılırsa, bunların sürümü de o kadar kolay sağlanır). Kötümser diye adlandırılan öteki okulun temsilcileri ise İngiliz Malthus ile Fticardo'dur. iyimserlere göre, iktisat yasalarının özgürce işlemesi, insanları mutlu bir dünyaya götürür. Kötümserler ise, tersine, aynı iktisadi yasaların işlemesinin halk sınıflarını sefil bir yaşama mahkûm edeceği düşüncesindedirler (Malthus’a göre, nüfusun aşırı derecede artmasından, Ricardo'ya göre de farklılaştırılmış toprak rantından ötürü), üstelik kamunun herhangi bir müdahalesi, sistemin özünde bulunan kötülükleri büsbütün artırmaktan başka bir işe yaramaz. İngiliz Stuart Mili, XIX. yy.'ın ortalarında bu iki akımın bir sentezini yapar.
Mili, kişisel çıkar ve serbest rekabet kavramlarını yeniden ele alarak, mutluluk konusunun incelenmesine ön planda yer verir, Malthus ve Ricardo'nun nüfus fazlası, asgari ücret ve toprak rantı ile ilgili ilkelerini benimser ve bir ölçüde, sıfır büyümeyi önceden haber verir, serbest değişimi savunur, ama üretimi yöneten ve hem sabit, hem de mutlak olan doğal yasalarla göreli ve olağan nitelikli servet dağılımı yasalarını birbirinden ayırır, devlet müdahaleciliğini, üretim kooperatifi ortaklığını geliştirmek yoluyla ücretli işçiliği ortadan kaldırmak, toprak rantına elkoymak ve miras hakkını sınırlamak amacını taşıdığı ölçüde haklı sayılır.
Müdahalecilik aşağıda çeşitli biçimler alır: Sismondi’nin eleştirici okul’u (Sismondi, klasik liberal iktisatçıları “insanın maddi refahı"nı sağlamaya çalışacak yerde, bir servetler bilimi kurmakla suçluyordu.), Saint-Simon’un sosyalizme kayan endüstriyalizmi, Almanya’da List’in iktisadi ulusçuluk’u ve ABD'de Carey'in korumacılık'ı.
Sosyalizm önce Robert Owen, Charles Fourier ve Louis Blanc'ın dernekçilik1 i ve Proudhon'un özgürlükçü sosyalizmi biçiminde ortaya çıkar, daha sonra Marx ve Engels’in bilimsel sosyalizm'iyle daha kesin bir kimlik kazanır.
iktisadi düşüncenin XIX. yy. sonundan
keynesçi devrime kadar geçirdiği evrim Piyasaya egemen olmaya çalışan önemli üretim gruplarının ortaya çıkıp gelişmesiyle birlikte iktisat biliminin yöntemleri de temel değişikliklere uğrar. Bu dönemde çeşitli okullar ortaya çıkar. Bunlar arasında ağırlığını duyuranlar sosyal hıristiyanlık, marxçılık, tarihçi okut, marjinalistler ve yeniklasikler’dir.
Hıristiyan düşünürler, iktisadi ve toplumsal yaşamın değişmelerine kayıtsız kalamadılar. Böylece Le Play'in, toplumsal reform okulu tarafından temsil edilen paternalizm" ortaya çıktı. Fransa'da, Maignen, A. de Mun ve La Tour du Pin tarafından oluşturulan işçi çevreleri sosyal katolikliğın iktisadi etkinlik arzusunu açıkça gösteriyordu. Ancak, çok geçmeden bu alanda iki eğilim çatışmaya başladı. Bunlardan biri, meslekler yararına müdahalecilikten yana olan Liege okulu, öbürü Le Play'in bireyciliğine ve liberalizmine daha yakın olan Angers okulu'ydu. Sosyal katoliklık, papa Leo Xlll’ün liberal kapitalizmin bazı sonuçlarını suçlayan 1891 Rerum novarum genelgesinden sonra gelişti. 1931'de papa Pius XI, Ouadragesimo anno genelgesinde iktisadi liberalizmi mahkûm etti ve böylece sosyal katoliklik artık bir öğretiye kavuşmuş oldu. Bu öğreti materyalizmin bütün biçimlerine, kapitalizmin olduğu kadar marxçılığın da her çeşit materyalizmine karşı çıkıyor ve insan kişiliğine saygı gösterilmesi zorunluluğunu ilan ediyordu. Öğretinin düşünce yanı “Semaines sociales" tarafından geliştirilmekte eylem yanı ise, katolik eylemlerinin ve hıristiyan sendikaların uğraş alanını oluşturuyordu.
Marxçılık", materyalist bir tarih ve iktisat felsefesiydi, etkili bir çözümleme yöntemi bulunan tutarlı bir bütün oluşturmaktaydı.
Alman tarihçi okul'u, iktisat bilimini şimdiki olayların gözlemine ve bunları hazırlayan geçmiş olayların incelenmesine dayandırmak düşüncesindeydi (Roscher’in iktisadi tarihçiliği, Hildebrand ve Knies'in ahlaki tarihçiliği, Bücher, Sombart, Weber ve Schmoller'in yenitarihçiliği).
Marjinalist" okullar, yüzyılın sonlarında ortaya çıktı. Olguların dikkatli bir gözleminden gerçek iktisadi yasaları ortaya çıkarmak amacını güdüyorlardı. Politik iktisadı kesin bir bilim durumuna getirmek istiyor, insanın kişisel yararını ve en az çaba ile en yüksek tatmini elde etmeye çalıştığım ileri süren hedonizm ilkesini benimsiyorlardı. Sözü geçen okulları üç gruba ayırmak olanaklıdır:
1. Avusturya okulu, bunun ilk temsilcileri psikolojik okul'u (Cari Menger, Wieser ve Böhm-Bawerk), daha sonraki temsilcileri de yenimarjinalist okul'u (Mayer, Mises, Hayek) oluşturur.
2. İngiliz marjinalist okulu, öncüsü, faydanın değerden geldiğini düşünen ve “Marj hesabı" ilk ortaya koyan S. Jevons'tur.
3. Matematikçi okul, öncüsü fransız Cournot olan bu okulun kurucuları Lozan Üniversitesi profesörlerinden fransız VValras (bu yüzden bu okula bazen Lozan okulu da denir) ile İtalyan Pareto'dur (Walras’ın Lozan'daki ardılı). Marjinalistlerin çoğu öncelikle liberaldir.
Yeniklasikler'in tezleri, daha sonra, Cambridge okulu, tarafından geliştirildi. A. Marshall ve A. C. Pigou tarafından temsil edilen ve XX. yy.'ın ortalarına değin etkisini büyük ölçüde sürdüren bu okul, özellikle de Marshall, iradeci bir iktisat anlayışını ve ılımlı bir soyutlamacılığı savunuyordu.
Kaynak: Büyük Larousse
Son düzenleyen Safi; 11 Ağustos 2017 20:00
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!