Arama

Archytas

Bu Konuya Puan Verin:
Güncelleme: 26 Şubat 2016 Gösterim: 3.107 Cevap: 2
virtuecat - avatarı
virtuecat
Ziyaretçi
4 Ekim 2006       Mesaj #1
virtuecat - avatarı
Ziyaretçi
(M.Ö. 430 - 348) Pisagorcuların en önemli başarılarının, evreni matematiksel düşüncelerle açıklama çabası olduğunu biliyoruz. Ancak, hatırlanacağı gibi, Pisagorcular matematiği sonunda bir sayılar sezgiciliği (mistiği) haline getirdi.

Sponsorlu Bağlantılar
Onlara göre nesneler arasındaki tüm oranlan sayılarla göstermek olasılığı vardır ve de bu gereklidir. Pisagorcular sayılar evreninin gerçek evrenin örneği olabileceğine inanırlar. Bu gerçek örneği incelemekle, onun bir görüntüsü olan doğayı da kavramış oluruz. Bu anlayış, kuşkusuz abartılıdır. Ancak ilk düşünmelerde bu tür abartılara her zaman rastlanır.

Gerçekte doğru ve yararlı olan bu düşünüş, hemen abartılarak her alana uygulanmak istenmiştir. Pisagorcuların bir başka özelliği de ikicilikleridir (düalizm). Onlar evrende biri ötekine zıt iki öğenin geçerli olduğunu benimser. Bu öğelerden biri "sınırsız" alandır.

Ötekisi ise bu sınırsız alanda bir "sınır" çizendir. Sınırsız olan uzaydır. Bu uzayda aralık yoktur, bitişiktir. Sınırlı olan, bu uzay içine konmuş olan noktalardır. İşte bu görüşten hareket eden Pisagorcular Demokrit'inkinin tam karşıtı bir evren görüşüne ulaşırlar.

Demokrit'in boş bir uzay varsaydığını biliyoruz. Oysa Pisagorcular uzayı madde ile aynileştirirler. Başka bir deyişle, uzayın aynı cinsten olan sıvı bir madde olduğuna ve sıvı içinde dönüşüm yapan hareketlerde bulunduğuna inanırlar. Demokrit ise boş uzayda atomları hareket ettirir. Pisagorcular ile Demokrit arasındaki bu karşıtlığın yeni zaman felsefesinde yeniden güncelleştiğine tanık oluyoruz.

XVII. ve XVIII. yüzyıldaki iki karşıt fizik anlayışından biri, Demokrit'ten hareket eder, öteki ise daha çok Archytas'tan (Descartes fiziği).

Archytas ve yandaşları Demokrit'in, özellikle dokunma duyumunu temel alışını eleştirir. Gerçekten Demokrit'e göre bize nesnenin gerçek yapısını tanıtan dokunma duyumuzdur. Öteki duyumlar bize nesnenin yalnızca görünüşlerini tanıtırlar.

Oysa Pisagorculara göre dokunma duyumuz da bizi, öteki duyularımız gibi, yanıltır. Söz gelişi dışardaki şeyler gözümüzde renk etkisi oluşturur. Bir şeye dokununca da elimizde sertlik etkisi oluşur. Bunun içindir ki dokunma duyumuz, görme duyumuzdan kesinkes farksızdır. Şayet nesne gerçek yapısı yönünden renkten uzak-ara yoksun ise, aynı zamanda sertlikten de yoksundur. Nesnenin yapısına dönük gerçek niteliği; uzayda yer tutması, yer kaplamasıdır.

Sonraki Pisagorcularla ilgili olarak özellikle Eflâtun'un "Timaios" diyalogundan bilgi ediniyoruz. Bu Pisagorcuların gerçek başarısı astronomi alanındadır. Onların astronomisi, temelde, modern astronomiye, yani Kopernik'in astronomisine çok yaklaşır. Pisagorcular, her şeyden önce, dünyayı evrenin sabit merkezi olmaktan çıkaran, onu kendisi de hareket eden bir yıldız olarak anlayan ilk astronomlardır.

Pisagorcular evrenin merkezinde bir ateşin bulunduğunu ve dünyanın da bu merkezdeki ateş çevresinde döndüğünü kabul ederler. Bu merkezî ateş çevresinde dünyadan başka güneş ve beş gezegen de dönmektedir. Oysa İlkçağın ve özellikle de Aristo'nun bunun tam karşıtı bir görüşü benimsediğini biliyoruz.

Aristo'ya göre evrenin merkezinde dünya vardır. Güneş ve öteki yıldızlar dünyanın çevresinde hareket ederler. Pisagorculara göre, dünyanın bir yüzü sürekli olarak merkezdeki ateşe dönüktür. Bunun içindir ki biz merkezdeki ateşi göremeyiz ve dünyanın bu ateş çevresindeki hareketi sırasında güneş ile yıldızların sanki dünya çevresinde döndüğünü sanırız.

Oysa bu, dünyanın hareketinden oluşan, tamamiyle yanlış bir izlenimdir. Bundan sonra dünyanın kendi ekseni etrafında da döndüğünü kabullenmek için ancak bir adım daha atmak yeterli olacaktı ki, bu adım son Pisagorcular tarafından atılmıştır. Sonunda Eflâtun'un Akademisi'nden olan bir Pisagorcu bilgin, güneşi evrenin merkezi yapmış ve böylece Kopernik'e tümüyle yaklaşmıştır.

Kopernik'in İlkçağın astronomi varsayımlarına yabancı olmadığını, bunları bildiğini, kendi varsayımına öncülük edenleri ciddî bir şekilde incelediğini biliyoruz. Gerek İlkçağda, gerek Ortaçağda, Aristo'nun otoritesinin egemen oluşu yüzünden, Pisagorcuların astronomi alanında vardıkları sonuçlar ilgi görmemiş, her iki çağda dünya evrenin merkezi sayılmış ve öteki tüm yıldızların dünyanın çevresinde döndüğü görüşü benimsenmiştir. Böylece Yunan felsefesinin ilk bölümünü, yani bu felsefenin doğa olaylarıyla ilgili olan ilk bölümünü noktalamış oluyoruz.

Bu ilk dönem filozofları özellikle doğa konusuyla ilgilendiler. Bunların belirgin niteliği, doğa filozofu olmalarıdır. Şimdiye kadar sözünü ettiğimiz filozoflar gerçekte doğa bilginleri olup, biraz da din alanında yenileşme yanlısı düşünürlerdir. Bunların hemen hepsi, yalnızca bir konuya ilgi duymamıştır: Bu konu insan ve insanın yaratılışı konusudur. Yalnız

Demokrit için, tarih konusunun bir problem oluşturduğunu biliyoruz. Demokrit bu kuşağın son örneğidir. Ancak bu ilk doğa filozofları ile Demokrit arasında şimdi ele alacağımız bir düşünürler topluluğu vardır ki, bunlar öncelikle insan konusu ile ilgilenmişlerdir. Bu filozoflar topluluğunu belli bir isimle anmak gelenek olmuştur: Bunlara "Sofist"ler denir.
Son düzenleyen Safi; 26 Şubat 2016 20:21
Biyografi Konusu: Archytas nereli hayatı kimdir.
AndThe_BlackSky - avatarı
AndThe_BlackSky
VIP VIP Üye
18 Temmuz 2011       Mesaj #2
AndThe_BlackSky - avatarı
VIP VIP Üye
Vikipedi, özgür ansiklopedi

Sponsorlu Bağlantılar
220px Archytas

Archytas

Archytas, (d. M.Ö. 428; ö. M.Ö. 347), Pisagorcu matematikçi, devlet adamı ve filozof.
Pisagorcu filozoflar arasında yer alan ve Sokrates'ten sonra yaşamış olmasına rağmen Sokrates öncesi düşünürler içinde ismi yer edinmiş olan filozof. Pisagorcular evreni matematiksel bir dizgeyle açıklama eğilimde olmuşlar ve bu yönde bir tür sezgiciliğe ve mistisizme varmışlardır. Demokritos'un düşüncelerinin aksine Pisagorcular evreni madde ile bir sayma eğilimde olmuşlar ve duyumların yanıltıcılığını öne sürmüşlerdir. Bu yönde bir eleştirel yaklaşım Archytas ve yandaşlarında görülür. Neselerin gerçek niteliklerini dokunma duyumuzla ya da başka duyumlarla bilemeyiz önermesini geliştirmişlerdir.
Matematik, fizik, müzik felsefesi, mekanik, siyaset alanlarında etkili olmuştur.
tokiohotel - avatarı
tokiohotel
VIP ''Ölü Gelin''
20 Ağustos 2011       Mesaj #3
tokiohotel - avatarı
VIP ''Ölü Gelin''
Archydas

Archydas’ı Heroic Çağ’ın matematikçilerinden sayabiliyoruz ama Archytas Plato’nun
zamanında matematikte bir geçiş figürü olarak görülüyor. Archytas son
Pisagorculardandı, sayıların hayata ve matematikte bütünüyle önemli olduğunu
düşünebiliyordu. Fakat zamanla oranlanamazlık, ölçülemezlik problemi sebebiyle
geometri önceki devirlere göre daha çok gelişim gösterecekti. Diğer yanda Archytas’ın
liberal eğitimin temelini quadrivium ile: aritmetik, geometri, müzik ve astronomiyle
oluşturduğu söylenir ve bu konudaki görüşleri bugünkü çocuk gelişimi düşüncelerini bile
etkilemektedir. Hemen hemen iki bin yılı kapsayan Yedi Liberal Sanat Aertchytas’ın
quadriviumu ve gramer, güzel konuşma sanatı ve Zeno’nun dialektiklerini içeren
triviumdan meydana gelir. Bu noktada şunu hatırlatmayı uygun buluyorum: Zeno çokluk
ve bölünebilirlik kuramlarını kullanarak tutarsızlığı kanıtlamak için kanıtlar ortaya
sürerdi. Zeno’nun benimsediği bu yöntem daha sonraları Sokrates’in de kullanacağı gibi
dialektik bir yöntemdi. Ve Zeno bu dolaylı direkt olmayan tartışmasında karşıtlarının
görüşünden yola çıkarak çelişkiye ulaşıyordu. Konumuza dönersek; eğitim söz konusu
olmadığı halde Romalılar döneminde dini okul ve manastırlarda bilimsel öğretim
yapılmaktaydı. Yedi Liberal Sanattan aritmetik. Pisagor’un “Aritmetiğe Giriş” kitabını
temel alıyordu, geometri Euclid’in ilk dört kitabına dayanıyordu. Astronomi Ptolemy’nin
Almagest’inden yararlanıyordu.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 26 Şubat 2016 20:21
''Boşver''