Arama

Lucius Annaeus Seneca

Bu Konuya Puan Verin:
Güncelleme: 11 Aralık 2015 Gösterim: 6.729 Cevap: 2
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
22 Ekim 2006       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Lucius Annaeus SENECA(İ.Ö. 4 - İ.S. 65)
"Tanrım,

Sponsorlu Bağlantılar
Bana değiştirebileceğim şeyleri değiştirmek için CESARET,
Değiştiremeyeceğim şeyleri kabul etmem için METANET,
Her ikisi arasındaki farkı bilmek için de AKIL ver."
İspanya' nın Cordoba (Kortoba) kentinde doğdu, Roma'da öldü. Marcus Annaeus Seneca adlı varlıklı bir kişinin oğluydu. Gençliğinde Roma' ya giderek dönemin ünlü düşünürleri olarak bilinen, Stoacı Attalus, Pythagorasçı Fabianus ve Sotio' dan felsefe ve retorik okudu. Bir süre avukat olarak çalıştı, Quaestor oldu, senato üyeliğine seçildi, derin bilgisi, etkili konuşmaları nedeniyle büyük ün sağladı. Claudius' un karısı Messalina' nın kıskançlığını üzerine çekince 41' de Korsika' ya sürüldü. 49'da Agrippa' nın aracılığıyla sürgünden Roma'ya dönerek Neron' u eğitmekle görevlendirildi. Neron imparator olunca Seneca' yı da 57'de konsül seçti. Seneca 62'de saraydan ayrılarak içine kapalı bir yaşam sürmeye başladı. Neron, onu, kendisine karşı gizli ayaklanma düzenleyenlerle işbirliği içinde olmakla suçladı, kendi kendini öldürmesini buyurdu. Seneca bu buyruğa uyarak damarlarını kesti ve kanının akışına baka baka öldü.
Şiir, tiyatro, mektup türünde değişik yapıtlar ortaya koyan Seneca, felsefe tarihinde, Roma Stoası ya da Yeni Stoa denen öğretinin üç kurucusundan ilki olarak değerlendirilir. Ondan sonra Epiktetos ve Marcus Aurelius gibi filozofların geliştirdikleri bu öğreti insanın bir istenç varlığı olduğu görüşüne dayanır. Seneca' nın başlıca özelliği, düşüncelerinin us ilkelerine ve istence dayanmasına karşın, yer yer derin duygusallıkla kaynaşmasıdır. Bu tutumundan dolayı da, kimi felsefe tarihçileri, onu kendi kendisiyle çelişki içinde bulunmakla suçlamıştır. Seneca için insanın başlıca davranış ilkesi istençtir, ancak insanın bir de duygu yanı vardır, onu da istencin ışığında görmek gerekir.
Doğa olaylarının açıklanışında Aristoteles' in geliş­tirdiği ve az çok gözleme dayanan yöntemi benimseyen Seneca bir takım gizli güçlerin varlığına da inanır. Ona göre doğa olaylarının nedenleri doğaldır, ancak bunların birer "belirti" olabileceği de gözden uzak tutulmamalı­dır. Bu da bütün doğal nedenlerin Tanrı' dan kaynaklan­ması sonucudur. Ancak.Tanrı' ya bağlanan nedenler tikel değil tümeldir. Sözgelişi kuşa uçma, balığa yüzme yeteneği veren Tanrı' dır. Oysa kuşun kanadını çırpması, balığın yüzgeçlerini oynatması gibi tikel olgular tanrısal varlıkla ilgili değildir. Çünkü Tanrı bütün evreni, bütün varlık türlerini kapsayan evrensel bir "doğa yasası"dır, her nesne, her oluş bu yasaya dayanır. Tanrı' yla ilgili bütün kişisel işlemler, bu doğa yasası gereği bir yazgıya bağlıdır. İnsanın dine bağlılığını göstermek için "kurban" keserek kan dökmesi gereksizdir. Dine bağlılığın temeli kan dökmek değil sevgidir. Bu sevgi doğaya egemen olan tanrısal yasayı kavramayı, bütün olayların arkasında tanrısal erkin bulunduğunu görmeyi sağlar.
Felsefenin mantık, ahlak ve fizik olmak üzere üçe ayrılması gereğini savunan Seneca, genellikle yaşamı kuramsal görüşlere değil yönlendirici bir yönteme bağlar. Mantığı da usa dayalı bir felsefe olarak niteler. Ona göre filozofun görevi insanları yetiştirmek, düşkünlükten, sıkıntıdan kurtarmak için eğitmektir. Seneca'ya göre tin, kimi bilgelerin sandıkları gibi tinsel ve soyut bir varlık değil "çok ince öğelerden kurulmuş bir nesnedir".
Ölüm bir yokluk değil, başka nitelikler taşıyan bir yaşama dönüştür, ölümsüzlüğe kavuşmaktır. Çünkü insanda tanrısal bir töz vardır, ölen onun görüntüsüdür. Bu nedenle insan, yaşama "ara veren", başka bir varlık ortamına geçiş olan ölüm karşısında sarsılmamalıdır. Gövdenin dağılması tinin ölümsüz kaynağına dönerek yaşamını sürdürmesini sağlar.
Seneca' ya göre, ahlak soyut bir bilgi dalı değil yaşamın içindedir, insan davranışlarının, eylemlerinin kaynağıdır. Kişiye nasıl davranacağını, ne gibi bir yöntem benimseyeceğini gösteren doğadır, bu nedenle ahlaklı yaşamak doğayı izlemektir (naturam sequi). Bunu da ancak erdemle donatılmış bilge kişi başarabilir. Çünkü bilgenin erdemi, özgür istencidir. Toplum yaşamı da bilgece bir anlaşıya, erdeme göre düzenlenme­lidir.
Romalı filozof, hatip, ozan ve devlet adamı. Miladın III. ya da IV. yılında Kurtuba'da (İs­panya) doğmuş ve milâdın 65. yılında damarlarını kesmek sureliyle intihar et­mek zorunda bıra­kılmıştır. Babası da hatipti; annesi zeki ve yüksek kalpli bir kadındı. Teyzesinin evinde iyi bir eği­tim görmüştü. Bu kadının kocası da on altı yıl Mısır' da valilik yapmıştı. Ba­basının ölümü dolayısıyla ailece Roma'ya gelmiş olan Seneca, hastalıklı büyüdüğü için, yapısının cılızlığına karşın, daha çocukluğunda okuyup öğrenmeye büyük bir ilgi ve yetenek göstermişti. Evvelâ Baro' ya girmiş, sonra senatör olmuş ve buradaki başarıları İmparator Caligula' yı kıskandırmıştı. Zira, Se­neca, söylevleriyle bu hükümdarı hırpalamak­tan çekinmemişti. Durumunun tehlikesini anlamış olan Seneca' yı imparatorun zalim öfke­sinden bir gözde kurtarmayı başarmıştı. Bu kadın, efendisine: "Bu genç adamın bir solu­ğundan başka neyi var? Onu öldürmekten ne çıkar?" demişti. Seneca, kendisini unutturmak için mesleğini değiştirdi ve felsefeyle uğraş­maya başladı. Hocalarından biri olan Fisagor'cu Sotion'u taklit ederek sert bir hayatı benimsedi fakat iki yıl sonra, sıhhati için bu hayatı biraz gevşetmek zorunda kaldı. Bunun­la birlikte, hemen ömrü boyunca kanaat ve itidalle yaşama alışkanlığını aldı.

Seneca'nın Hazin Sonu
İmparator Caligula ölünce, kendisinde halka hizmet etmek için politika hayatına yeniden atılma hevesleri uyandı; bu suretle biri ken­disine onur kapılarını açan felsefe, diğeri mut­luluğu için uğursuz sonuçlar doğuran politika gibi iki tutku arasında çırpındı durdu. Bir okul açarak stoacılığı yaymaya çalıştı ve bu doktrinle yakından, uzaktan ilgili eserler yaz­dı; bazı hileli yollara baş vurarak Kastor ol­du; Germanicus'un kızı Julie ile seviştiği, hat­ta zina etliği söylendi ve bu iftira yüzünden imparator Clodius tarafından Korsika'ya sü­rüldü. O zaman sarayda egemen olan Messalina idi. Seneca, evvelâ bu cezaya metanetle dayandı; Korsika'dan Roma' da bulunan an­nesi Helvia' ya stoacı duygularla süslü olan teselli mektuplarını yazdı. Bu eserin adı, Consolation'dur. İki yıl sonra da kendisine onur veren ilkelerden vazgeçerek Clodius'ün yakın­larından ve azatlılarından Polybe'ye bir mek­tup yolladı ki, bunda hem bu bakana, hem de İmparatora karşı kendisini pek küçülten bir dalkavukluk yapıyor ve bağışlanması için yalvarıyordu. Bu utandırıcı istek sonuçsuz kaldı. Ancak beş yıl sonra, İmparatoriçe Agrippa tarafından milâdın 47. yılında Roma'ya çağrı­larak, Pretörlüğe atandı. Bu kadının amacı, tanınmış bir yazarı korumak suretiyle kendi­ni halka sevdirmekti. Seneca, bir taraftan da Agrippa' nın oğlu Neron'u yetiştirmekle görev­lendirildi. Artık o, bu suretle saray gözdelerin­den olmuş ve Clodius'ün ölümünden (54) son­ra da sarayda itibarını korumayı bilmişti. Bu ölüm dolayısıyla Neron' un selefi hakkında okuyacağı onur söylevini yazan ve Clodius'ü iki kez (anıtlaştıran Seneca olduğu gibi, eski kinin etkisi altında onun aleyhinde Apokolokyntoris başlıklı bir yergiyi (hicviye) yazan da Seneca'dır.
Daha sonra Neron'a başbakan olan bu fi­lozof, imparatora iyilik, merhamet telkin etmeye çalışmış, aynı telkinleri yapmakta olan imparatoriçenin içişleri bakanı ve imparator danışmanı Burrhus' le birlikte, bu amaçta ba­şarılı olduklarını sanmışlardı. Seneca, Neron'un tahta çıkışının ikinci yılımda yayımladığı De Clementia'sıyla onu tanrılaştırdı; fakat Britanicus'ün öldürülmesi üzerine aldandığını anladı. Bununla birlikte gerek iktidar hırsıyle, gerek Burrhus' ü yalnız bırakmamak için, sa­raydan ayrılmadı. Bir aralık bu sadık dostu, bir takım haksız suçlarla itham edildi. Seneca, onu cesaretle savunarak Neron'un güvenini tekrar kazanmasına hizmet etti. Tarih, bu iki devlet adamının iyi niyetlerini onaylar; fakat elbirliğiyle yaptıkları cinayetlerden dolayı da suçlu görür. Seneca, kendi gidişindeki ve önerilerindeki perhiskarlıktan vazgeçmiş olmakla da eleştirilir (Tacitus, Annales, Yiv. XIII; eh. II ve XII). O, Neron'un bir baba katili olmasının önüne geçememekle ve imparatoriçe Agripine'i öldürtmek için imparator huzurun­da Burrhus' ten, askerleri bu işe memur edip etmeyeceğini sormak ve evvelce kendisini ko­rumuş olan bu kadını öldürtmeye girişmekle de suçlandırılır (adı geçen eser. Iiv. XIV, ch. XII). Nitekim bu cinayet tutsaklara (köle) yaptırılmış ve Seneca, Senato'ya Neron' u annesini öldürtmekte haklı gösteren bir söylev yazmıştır.
Bunun üzerine halk Seneca'dan nefret elti. Ken­disi de Neron'dan ciddî öğütlerini dinleme­meye başladığı için soğudu. Burrhus ölünce imparatorun yanına birtakım alçak tutsaklar sokuldu. Seneca, bunlarla anlaşmamak onuru­nu taşır. Bir filozof için oldukça çok olan serveti yüzünden kendisine hücumlar da başlamıştı. Bunun üzerine Neron'dan bütün ser­vetini de alarak sarayı terk etmesi için izin istedi. Neron, bunu reddetti; fakat bir takım tatlı sözlerle onda güven uyandırdı ise de Se­neca, lüksünden vazgeçti ve çiftliğine çekildi. Orada ikinci karısı Pauline'le birlikte yaşama­ya başladı. Sarayın ve devlet adamlarının hi­le ve cinayetle dolu bir döneminde Neron, bir suikast girişimini vesile yaparak kuşkulandığı kimseleri ortadan kaldırmaya karar ver­di.
Seneca, bir kaç arkadaşıyla Roma yakınla­rındaki çiftliklerinden birindeyken bir saray subayı, kendisine damarlarını açarak ölmeyi emreden bir ferman getirdi. Ölümü hor gör­me hususunda o denli güzel ve çok yazmış olan filozof, kendi öleceğini düşünmemişti. Vasiyetnamesini yazmak istediyse de izin ve­rilmedi. Dostlarına: "Pekala, mademki sizin sadakat ve vefanızı ödüllendirmeme izin veril­miyor, size kendi hayatımın örneğini miras bırakıyorum" dedi. Bundan sonra gövdesini dört yerinden yardı; karısı, kocasının cezasına ortak olmak istedi; Seneca buna önce engel olmak istediyse de, kadın, ölümün bir hak ve iyilik olduğunu savununca, filozof, bu me­tin ve sadık iradeye baş eğmek zorunda kaldı.
Seneca, bu yüce saatte, stoacılığı yalanlamadı; ıstıraplar içinde sükûnetle felsefesel sohbetler yaptı ve tüm belâgatiyle bir söylev yazdırdı. Tacit zamanında elden ele dolaşmış olan bu söylev kaybolmuştur. Seneca'nın ihtiyarlık ve perhizkârlığı yüzünden kanı pek yavaş akıyordu; çektiği acıları karısının görmemesi ve onun da çekeceği acılara ken­disi tanık olmamak için, genç kadını yanın­dan uzaklaştırttı; daha çabuk ölmek için bir de zehir aldığı halde, yine ölçmediği için ken­disini sıcak bir banyoya götürmelerini istedi; isteği yerine getirildi, orada sıcak buharla bo­ğularak son nefesini verdi. Karısının yaraları, Neron'un emriyle sarıldı; fakat o da iki yıl sonra öldü. Seneca, öldüğü zaman 64 yaşın­daydı.

Seneca'nın Eserleri ve Yaşamından Kesitler
Seneca' dan zamanımıza dek gelen ve az çok felsefesel nitelikte olan eserler şunlardır: Marcia; Helvia ve Polybe'e ayrı ayrı yazdığı üç teselli (cotisolation); De Tranquilitate Animi; De İra; De Brevitate Vitoe; De Clemetia; De Beneficiis; De Cinstentia Sopiantis; De Vita Beata; De Otio Sapientis; De Providentia; Lucillus'e Mektuplar; Ouestionum Naturalium. Bu son eseri havatının son zamanlarında yaz­mıştır; bunda Posidonius'ün öğrencilerinden Nice'li Asclepiodote' un düşüncelerine dayanır.
Yedi kitaptan ibaret olan bu eserin konusu doğa olaylarıyla meteorolojidir. Bu, ortaçağlarda fizik kitabı olarak okutulmuştu. Yukar­da adlarını verdiğimiz eserlerin 10'u diyalog şeklinde yazılmıştır ve konuları ahlâkla ilgi­lidir. Zamanımıza gelebilen 124 mektubunun ilk yirmi dokuzunda Epikür'ün adı sık sık geçer ve bu filozofun olduğu iddia edilen mektupların etkisi allında kalmış olduğu görülür.
Seneca, stoacı Attale' nin okuluna ilk girip son çıkanlardan sayılır, o, felsefesel eğitimini okumakla tamamlamış, kendi deyimiyle, "bir arı gibi nerede tatlı bir şey bulmuşsa almış ve onları, kendi ruhunu doyuracak bir besin" haline getirmiştir.
Romalılar, kuramsal araştırmalardan çok, pratik işlere değer verdiklerinden, felsefede Yunan geleneğini sadece nakletmişlerdir. Ciceron, Akademi'ye karşı olan hayranlığına kar­şın, Zenon' un beliğ bir yorumcusu olmuş; Seneca da stoacılığı, ancak özel karakterde, fakat pek de orijinal olmayan bir ruhla yay­mıştır. Malebranche kuvvetli hayal güçlerinin yaptığı bulaşmadan (contagion) bahsederken örnek olarak Seneca'yı almıştır ki, bunda, pek de haksız değildir (Recherches de la Veriti, liv. llf par. 3; eh. IV). Zira Seneca, az görü­len bir hayal gücüne sahipti; bu hayatının onurlarını ve onursuzluklarını, cesaret ve kor­kularını yaratmıştır; aynı zamanda eserlerinin parlak ve kusurlu çizgileri akıl yürütmedeki zayıflığıyla onaylamalardaki gücünü de yarat­mıştır. Nihayet bu hayal gücü, felsefesindeki yanılmaları, dağınıklığı, çelişmeleri ve parlak tuhaflıkları olduğu kadar da güzel özdeyişleri ve çok iyi hissedilmiş olan gerçekleri yarat­mıştır. Ciceron, ahlâkı stoacılardan almış ol­makla birlikte, onların aşırı yanlarını da ay­nen korumuştu. Seneca ise, tersine olarak bu ahlâkın çekimine (cazibe) tutulmuş ve en çok da bu çekici yanını geliştirmiştir. Stoacılığın inceliklerinden hoşlanmadığı halde, kendisi de bunları daha ileri götürmüştür. O, hiç bir doktrine bağlı olmadığın iddia etmemekle birlikte, hiç bir bağnaz çırak, ustalarının dok­trinlerine onun kadar aşırı bir ruh vermemiş­tir. Bazen Zenon' dan uzaklaşır; fakat bir kez de onun ahlaksal düşüncelerine uyunca artık kendisi olmaktan çıkar; Zenonlaşır.
Seneca, felsefenin mantık, fizik ve ahlâk olmak üzere üçe ayrılmasını ister. Mantığa akılsal felsefe adını verirse de, bununla uğraş­maz. 89'uncu mektubunda bundan biraz bah­setmiştir; fakat, onun mantıktan bir şey an­lamadığı görülmektedir. Zaten o, felsefeden pratik sonuçlar beklemiştir. Bunun içindir ki,
"Ah, diyalektik oyunlarıyle eğlenecek za­man değildir.
Filozof !
Seni yanlarına çağı­ranlar, sakatlar ve sefillerdir; boğulmakta olan­lara, esirlere, muhtaç olanlara, hastalara ve başlan balla altında olanlara yardım etmek zorundasın.
Ve sen bunu vaat ettin!
Vere­bileceğim en güzel söylevlere, bu darlık için­de olan talihsizler, bize yardım et!"
demek­ten başka bir karşılık vermezler.
Seneca, daha çok doğal felsefe ya da fizikle uğraş­mıştır; fakat Doğal Sorunlar adlı eseri, stoacılarla Seneca'nın bu bilime vermiş oldukları konuların tümünü kapsamaz, ruhun niteliğin­den sözgelişi ve pek kaba bir tonda söz eder. Ruhun birleşik "bir cisim ve ojelerinin pek ince olduğunu' anlatır. Bazen insel ruhun Tanrısal bir kaynağı olduğunu söyler; onu be­dene girmiş olan bir Tanrı parçası sayar; fa­kat onun ne olduğu ve nerede bulunduğu so­runu ile ilgilenmez. Bu hayatın ötesindeki geleceğimiz hakkında iki varsayımın ileri sü­rülebileceğini, yani yokluk ya da mutlu bir ölmezlikten birinin olanaklı olduğuna değinir; fakat bunlardan hangisine inanmış olduğunu bildirmez. Bazen de şöyle söyler:
"Ruh için değil, beden için son olarak bir kesin saate korkusuz bakınız. Günlerinizin sonu gibi say­dığınız bu gün, ebediliğe doğduğunuz gün­dür; bu, tanrılıkla insanlık karışımının (ha­lita) ayrılması gereken gün geldiği zaman, bu bedeni tanrılara terk edeceğim; zaten bu­nu O'nda bulmuştum, O'na döneceğim".
Erdem Işığında Seneca
Seneca için yeryüzü, büyük bir insel sitedir. O, bu evrensel siteyi şahane bir dille betimler. Seneca'nın bu insan sevgisi, geçici ve bulanık bir duygudan ibaret değildir. İnsanların birbi­rini sevmesi, birbirlerine yardım etmeleri için yaratıldıklarında ısrar eder. Seneca, kirli tut­kuları şiddetle ve belagatle protesto eder; ali­cenaplığı ve karşılıklı yardımı salık verirken,
"Hiç kimse kendi kendini mazur görmek hak­kına sahip değildir; insansal olunuz; tatlılık ve baba duygusundan yoksun olanlara bu duy­gulan öğretiniz. Onları cezalandırmaktan çok, kendilerini bu duygulara alıştırmayı deneyi­niz."
der ve ölüm cezasının kaldırılmasını is­ter; iyilik yapmaktan yorulmamayı önerir:
"Kimse için yaşamamak demek, kendisi için de yaşamamak demektir."
"Kendimizi uğurla­rında feda edebileceğimiz dostlara sahip ol­malıdır."
Dostu, Sicilya valisi Lucillius'e yaz­dığı mektuplar, ahlak felsefesi bakımından ku­ramsal değil, pratik olarak daha birçok ciddî ve temiz önerileri kapsar. Örneğin, fakirliği över, et yenilmemesini, düzensizlikten kaçın­mayı, ruhumuzu, hapsedildiği bedenden azat etmeyi, Tanrı'ya itaati ve tanrıların sükûnunu taklit etmeyi, erdemin esasları olarak telkin eder. Panchoucke tarafından Fransızca'ya Muximes et Pensâes adiyle çevrilen eserde Seneca, gerçeksel mutluluğu, erdemi mutluluk­ta bulduğunu tekrarlar ve
"Kendimi en çok erdemli olanlarla karşılaştırmayı ve onların de­recesine yükseltmeyi değil, fakat erdemsizleri geçmeyi isterim, her gün yanılgılarımdan bir kısmını düzeltebilmek mutluluğu bana yeter.
Erdeme, yanılgılarımıza savaş ilan ettiğimiz zaman erişebiliriz."
der.
Lucilliuse Mektuplar adlı eserinde de, köleleriyle aynı sofrada yemek yediğini öğrenmiş olduğu bu değerli dostunu kutlar ve insan severliğin yücelik ve mutluluğunu över. Fakat Seneca, daima inandığı gibi yaşamamış, stoa­cılığın gidiş yönünü bazen değiştirmiştir.
"Felsefe, sözleri değil, edimleri öğretir."
"Felsefe vakit geçirmenin değil, kurtuluşun aracısıdır."
diyen ve hemen yaşamı boyunca mantar ve midye yememiş olan Seneca, büyük bir servet toplamıştır ve adeta kendi hayatı hakkında yapılacak kınamaları (muaheze), önceden his­sederek gereken karşılıkları vermiş ve ser­veti için kendisini haklı gösterecek bir düşün­ce olarak,
"Ben, erdemden söz ediyorum, ken­dimden değil; rezilliklere karşı coştuğum za­man, önce kentli aleyhime coşuyorum; bana gelince, zenginliklerim bana aittir; ben onlara değil; onların benden akıp gittikleri gün ben­den, kendilerinden başka bir şeyi götüremez­ler."
der. Seneca, bu düşünceyi, tüm servetle­rini alması için Neron'a sunduğu gün gerçeklendirmişti. O,
"Ben, başkalarına, pek geç öğrendiğim doğru yolu gösterdim."
diyerek, ha­yatının pek de temiz geçmediğini itiraf etmiş gibidir. Nitekim o, bazen Zenon taraflılarına öfkelenir ve onları, hayatı bilmemekle suç­landırır; bazen Epikür' ü, stoacı haline getirme tuhaflığına düşer; Ciceron gibi, Aristo ile Ef­latun doktrinlerini özdeş saydığı da görülür. Bir hatip ve sofist eğitimi görmüş olan Seneca' daki bu kararsızlıklar, çok hareketli ve değişken hayal gücünün bir sonucu olduğu kadar da yaratılışının ve içinde yaşadığı sos­yal çevrenin zorunlu bir ifadesidir.
Bazıları onun bu çileci ve mistik ahlâkın­dan, kendisinin Hıristiyanlığı gizlice kabul et­miş olduğunu, hatta Saint-Paul'le mektuplaş­tığını bile sanırlar. Bunun aslı olmasa bile, onun ahlâk ve felsefe bakımından yetişmiş olan büyük insanlara hayran olduğu ve stoacı ah­lâkı, şiire ve Roma âdetlerine uygulamak istediği anlaşılmaktadır. Onun bir sanatçı ve bilge yanı vardır. O, Eflatun, Karneades ve Epikür'ü beğenmez; Zenon, Kleant, Posidonius gibi ki­niklerden hoşlanır. Ömrü boyunca filozoflarla ve hele kiniklerden Demetrius' le ilişkisini kesmemiştir.
Bu filozofu, M.Ö. 55' te Kurtuba'da doğup milâdın 41. yılında ölen hatip Seneca ile karıştırılmamalıdır.

Yapıtları
Oyunlar
  • Tragödische Schriften (Tiyatro Yapıtları)
  • Hercules Furens (Öfkeli Hercules)
  • Troades (Troyalılar)
  • Medea (Medea)
  • Thyestes (Thyesces)
  • Phaedra
  • Oedipus (Oedipus)
  • Apocolocyntesis şive Ludus de Morte Claudü (İmparator Claudius' un Kabaklaşması, 1947)
Felsefe
  • Philosophische Schriften (Felsefe Yazıları)
  • Quaestiones Naturalis (Doğa İncelemeleri)
  • DeClemcntia (Acıma Üstüne)
  • De Beneficiis (İyilikler Üstüne)
  • Consolatio, 3 cilt (Avunmalar)
  • De Brevitate Vitae, (Yaşamın Kısalığı Üstüne)
  • De Tmnquilitate (Tinin Dinginliği Üstüne)
  • Epistulae Morales ad Lucilium (Luçullus'a Ahlak Mektupları)


- Derlemedir -

Son düzenleyen Safi; 11 Aralık 2015 00:21
Biyografi Konusu: Lucius Annaeus Seneca nereli hayatı kimdir.
Efulim - avatarı
Efulim
VIP VIP Üye
20 Eylül 2012       Mesaj #2
Efulim - avatarı
VIP VIP Üye
Lucius Annaeus Seneca (yaklaşık olarak İ.Ö. 4 Cordoba/İspanya-İ.S. 65 Roma)
MsXLabs.Org & Morpa Genel Kültür Ansiklopedisi
Sponsorlu Bağlantılar

Lâtin filozof ve oyun yazarı. Roma'da hitabet öğrenimi gördü, felsefeyle ilgilendi. Bir süre Mısır'da yaşadı. İmparator Caligula zamanında maliye işleriyle görevlendirildi. Korsika Adası'na sürgün edildi (41). İmparatoriçe Agrippina tarafından bağışlanarak oğlu Neron'un öğretmenliğine getirildi (49). Neron imparator ilân edilince, konsül ve Roma'nın perde arkasındaki yöneticisi oldu (54). 62'de görevinden uzaklaştırıldı. Bir komploya karıştığı kuşkusu üzerine Neron'un emriyle damarlarını keserek yaşamına son verdi. Seneca, felsefe, ahlâk ve doğa bilimleri üzerine yapıtlar verdi, yergiler ve trajediler yazdı. Lâtin edebiyatından günümüze tam olarak sadece onun trajedileri gelebilmiştir. Yazdığı on trajedi öncelikle okunmak içindir. Orta Çağ'da Dante ve Petrarca'yı etkileyen Seneca, trajedileriyle antik ve modern tiyatro arasında aracılık yapmıştır.
Sen sadece aynasin...
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
17 Ekim 2015       Mesaj #3
Safi - avatarı
SMD MiSiM
Lucius Annaeus Seneca

Ad:  seneca.jpg
Gösterim: 875
Boyut:  31.6 KB

Benzer Konular

18 Aralık 2015 / nötrino Tiyatro ww
13 Mayıs 2011 / Daisy-BT Edebiyat ww
1 Ekim 2013 / Efulim Siyaset ww
10 Mayıs 2009 / HipHopRocK Siyaset ww
3 Kasım 2009 / ThinkerBeLL Edebiyat ww