Arama

Felsefede Neoplatonizm (Yeni Platonculuk)

Güncelleme: 27 Mayıs 2009 Gösterim: 10.485 Cevap: 1
kompetankedi - avatarı
kompetankedi
VIP Bir Dünyalı
3 Ekim 2006       Mesaj #1
kompetankedi - avatarı
VIP Bir Dünyalı
f180f181f182
FELSEFEDE NEOPLATONİZM/YENİ PLATONCULUK
f183 Yeni Platonculuk adıylada anılan Neoplatonizm, Antikçağ sonlarında dinle felsefenin birleşmesi ile oluşan sadece filozofik değil daha ziyadesi ile teozofik, Hermetik hatta mistik bir akımdır.
Sponsorlu Bağlantılar
Yeni Platonculuk, her şeyden önce, mistik bir karakter taşıyan Platon felsefesini temel alır. Aristo ve Stoa’dan aldığı etkileri bu temeller üzerine oturur. Bu teozofik akım Doğu öğretilerinin etkisinde kalarak Aristo, Platon ve Stoa öğretilerinin sentezi ile ortaya çıkan tamamen gizemci ve Hermetik bir akımdır.
Yeni Platonculuk İskenderiye’de Plotinos’tan ziyade onun hocası Ammonius Sakkas tarafından ortaya atıldığından bu öğretiye ‘İskenderiye Okulu’adı verilir.
f184 İskenderiye Okulu Öğretisi diğer adıyla Neoplatonizm, ilk Hıristiyanlıkla, Müslüman ülkelerde gelişen tasavvufi felsefeyi büyük çapta etkilemiştir. Hatta İslam tasavvufu bu felsefeden doğdu da diyebiliriz. Sudur (Emanation/Emanasyon) ilkesi Sufizmin temelidir. İslam tasavvufundaki “Külli Ruh, Külli Nefis,Külli Akıl” kavramları hep bu öğretiden kaynaklanmaktadır.
İsa’nın doğumundan sonra Hıristiyanlığın ilk yüzyılında bu Yeni-Platoncu düşünceler Hıristiyanlıkla birleşerek çağlar boyu devam edecek Hıristiyan mistisizminin temelini atmıştır.
f185 Konuyu daha iyi anlamak için Yeni-Platonculuğun geliştiği dönemdeki tarihsel aralığı incelemek gerekir. Çünkü bu dönem içindeki felsefi ve dini olaylar ve Yeni-Platonculuğun ortaya çıkmasına zemin hazırlamışladır.
Tarihi bakımdan Aristo, ilkçağ tarihinin çok önemli bir döneminde yaşamıştır. Onun yaşadığı yıllarda Yunan devletleri, Makedonya ordularının saldırısına uğrayarak siyasi bağımsızlıklarını yitirmişlerdir. Öğrencisi İskender’in Yunanistan üzerinden geçen orduları da Hindistan’a kadar uzanmışlardır.
f186 İskender’in Asya seferiyle ‘Helenistik Çağ’ adı verilen dönem başlamıştır. Yunan kültürünün Akdeniz çevresinde yayılıp bu bölgeyi kültürce Helenleştirmesi demek olan Helenizm de, Yunan kültürü kendi içine kapalı olmaktan çıkmış, Doğu Akdeniz ve Mısırda oturan ulusları birleştiren büyük bir kültür akımının temeli olmuştur.
f187 Bu süreç, İskender’in ölümünden (İ.Ö.323) sonra Doğu Akdeniz çevresinde kurulan Helenistik devletlerde Yunan ve Doğu düşüncelerinin karşılaşıp birbirleriyle kaynaşmasıyla başlamıştır. İki düşüncenin de bu kaynaşması Roma İmparatorluğunda da sürecek, nihayet Hıristiyanlıkta son formuna ulaşacaktır. İlkçağ kültürünün Aristoteles’ten sonraki başlıca evreleri Helenizm, Roma Felsefesi ve Hıristiyanlıktır. Bu arada Septikler, Epikuros felsefesi, Stoacılık da bu kültür kaynaşmalarına ışık tutmuşlardır.

*
Son düzenleyen kompetankedi; 28 Mart 2007 11:43
ahmetseydi - avatarı
ahmetseydi
VIP Je Taime
27 Mayıs 2009       Mesaj #2
ahmetseydi - avatarı
VIP Je Taime
Neo - Platonizm, Helenistik zamanlarda ortaya çıkan dini özlemi karşılamak peşindeydi. Neo- Platoncu öğreti kişiyi daha geniş bir evren resmi içine yerleştirir; bedeni (madde) varlık olmayan, ruhu da varlık olarak tanımlayarak kötü­yü yoksunluk ve varlık olmayan olarak tarif eder. Hedef ruhu onun ölümlü kafesinden (beden) kurtarmaktır ki böylelikle kişisel ruh dünya-ruhu ile tümüyle kapsayıcı bir bütünleşmeyi yaşayabilsin. Mısır'da ve İskenderiye'de yaşamış olan Plotinus (205-270) Platonculuğa düalist idealar kuramından sapmış bir yo­rum getirmiş; bunun yerine, evreni aydınlık ve karanlığın hiyerarşik biçimde karşılıklı etkileşimi olarak tasavvur etmiştir. Evrenin özünün; aklımızla yaklaşabildiğimiz ama tanımlayamadığımız, ifade edilmesi mümkün olmayan "Bir" ol­duğu söylenmektedir: O, evrenin son temelidir (Urgrund). O, Varlık ışınlarını et­rafına yayar, tıpkı çevresinin aydınlatan bir ışık kaynağı gibi; ışık kaynağından yayıldıkça, ta ki karanlıkta kaybolana değin gitgide azalan ışınlar gibi varlık saçar. Bu ışın yayma veya akış doktrini, tinsel Urgrundun en kudretli Varlık ve her tutan gücün merkezinde olan Varlık olduğunu belirtirken maddenin de yokluk - yok olan olduğunu söyler. Şu halde maddî olmayan ve tarif edilemez Urgrundtan (Bir) gittikçe maddîleşen ve geçici görüngüye doğru bir hiyerarşi vardır. Tinsel doğaları vasıtasıyla insanoğlu bu Urgrunda ulaşmaya çabalayabi­lir. Fakat vücudu olan bir varlık olarak insan maddenin yokluğundan bir pay alır. Dolayısıyla ruh ile beden arasında bir gerilim mevcuttur. Fakat insanlar Urgrunda ulaşmaya çabalayabilir. Amaç; Bir'den {Urgnınd) yayılan ışığın kuvvetleriyle ruhun, birlik oluşturmasıdır. Bu birlik önermeler şeklinde ifade edile­mez. Şu halde O, tarif edilemez bir birliktir, unio mystica. Neo-Platonculuk, doğaüstü güçlere odaklanır. Fakat yine de yaşam değil -ba­zıları tarafından Neo-Platonculuk somut bir gerçeklik olarak tecrübe edilse de bir doktrindir. Fakat sadece, yaşayan, kişisel Tanrı ve kurtarıcı cennet mesajını veren Hıristiyanlıkla beraber dinsel özlem, daha geniş insan toplulukları için tatmin edici bir yanıt bulabildi. 4. yüzyılda Hıristiyanlık, Roma İmparatorluğunun resmi dini oldu. Antik çağ geri çekilmeye, Hıristiyan ortaçağı kendini gös­termeye başladı.
Sponsorlu Bağlantılar
ѕнσω мυѕт gσ ση ツ

Benzer Konular

17 Ocak 2015 / Misafir Cevaplanmış
9 Nisan 2010 / Misafir Soru-Cevap
15 Mayıs 2009 / ThinkerBeLL Felsefe
19 Mart 2010 / Misafir Felsefe
17 Ocak 2015 / Misafir Cevaplanmış