Arama

İdeoloji

Bu Konuya Puan Verin:
Güncelleme: 28 Ağustos 2013 Gösterim: 7.510 Cevap: 2
virtuecat - avatarı
virtuecat
Ziyaretçi
2 Aralık 2006       Mesaj #1
virtuecat - avatarı
Ziyaretçi
Siyasal ya da toplumsal bir öğreti oluşturan, bir hükümetin, bir partinin, bir toplumsal sınıfın davranışlarına yön veren politik, hukuksal, bilimsel, felsefi, dinsel, moral, estetik düşünceler bütünü. En basit tabirle bir ideoloji, düzenlenmiş, yapılanmış bir fikirler bütünüdür.

Sponsorlu Bağlantılar
Terimin tarihçesi

İdeoloji denilen düşünce formunun ortaya çıkışı çok daha eskilere, insanın düşünce tarihinin başlangıcına kadar öncelere uzatılabilir olmakla birlikte, ideoloji teriminin tarihi modern zamanlara, 18.yüzyıl sonrasına aittir. Daha Francis Bacon'ın çalışmalarında ideoloji fikrinin bir formunu bulmak mümkündür.Onun İdoller önermesinin içeriğini oluşturan kavramlar, ideoloji tartışmalarında yürütülen konu başlıklarıyla doğrudan ilintilidir.Bu nedenle ideolojinin tarihcesini araştıranlar genel olarak Bacon'dan hareketle bir tarihce sunarlar.
Böyle olmakla birlikte, özel olarak İdeoloji sözcüğü, Destutt de Tracy tarafından 18. yüzyılın sonlarında "fikirler bilimi"ni tanımlamak amacıyla kullanılmaya başlanmıştır. Başlangıçta pozitif bir içeriğe sahiptir bu disiplin ve mevcut fikirlerin doğruluk ve yanlışlıklarını, geçerliliklerini ve geçersizliklerini değerlendirme iddiasındadır.
Sonradan tanımı ve içeriği değişimlere uğrayacak ve tamamen karşıt konumlarda değerlendirilecektir.İdeoloji sözcüğünün birçok farklı kullanımı ve tanımı mevcuttur. Bunların önde gelenlerinden biri de Marksist ideoloji tanımlamasıdır ki, bu genel ideoloji tanımından farklılıklar gösterir.Marks ideolojinin negatif anlaşılışını ortaya koymuştur ki, buna göre ideoloji yanlış bilginin ya da yanılsamalı düşüncenin bizzat kendisidir.
İdeoloji teorisi

İlk olarak dikkat edilmesi gereken nokta ideoloji ile ideolojilerin birbirine karıştırılmaması gereğidir.İdeoloji bu ayrımda belli bir düşünce formunu ya da bilinç biçimini gösterir; buna karşılık ideolojiler ise, belirli bir anlamda bir araya toplanmış ve çeşitli toplumsal grupların kendilerini ifade etmek için oluşturdukları fikirler/değerler kümesini dile getirir.Ayrımı netleştirmek için ilkini ideoloji, ikincisini ise politik ideolojiler olarak anlamakta fayda vardır.
Kuramsal alanda, İdeoloji teorisi olarak bilinen bir bölge mevcuttur.İdeolojinin tanımlanmasından işleyiş mekanizmasının belirlenip ortaya konulmasına ve bu yönde diğer düşünce biçimlerinden ayrımlanmasina kadar, çeşitli konu başlıkları bu teorik alanın içeriklerini oluşturur.Kapsamı dolayısıyla ideoloji teorisi oldukça zorlu bir alandır ve bu konuda ortaya konulan çalışmalar her zaman çok katmanlı olmak durumdadır.İdeoloji teorisinde, bir yanda epistemolojik sorunsallara öte yandan da değer-yargıları alanına bağlı olarak tartışmalar yürütülmektedir.Çeşitli ideoloji teorileri mevcut olmakla birlikte, en genel anlamda ideolojiye iki yönlü bir yaklaşımın şekillenmiş öldüğünü söyleyebiliriz.Bunlar pozitif ve negatif ideoloji anlayışlarıdır.Pozitif anlayış ideolojiyi olumlu olarak anlayıp onu yadsımazken, negatif anlayış onu bir yanlışlık meselesi olarak değerlendirip yadsır ve ona karşı dogruluk'u çıkarır.
Marksist ideoloji teorisi

İdeoloji teorisi icinde Marksist düşünürler önemli bir ağırlığı oluşturur.Marks, Lenin, Gramsci, Lukacs, Frankfurt Okulu, Althusser gibi düşünürlerin bu alanda çalışmaları olmuştur. Bunun dışında, ideoloji teorisiyle ilgilenen öteki düşünürlerin de marksizmle etkileşimli (karşıt ya da yana) olarak çalışmalarını yürütmeleri sözkonusudur.
Marksist ideoloji, negatif ideoloji anlayışının belirgin bir örneğini verir.Buna göre ideoloji, en genel anlamda "yanlış bilinç"tir. Bu anlayışı, kuramsal bir çabayla ilk olarak Marks'ın yapıtlarında iki ayrı şekilde görmek mümkündür. Daha sonra Marksizmin gelişimi içinde bu iki eğilim kendine gelişim yolları bulur. Lenin, Antonio Gramsci, Georg Lukács, Louis Althusser gibi isimler farklı okumalarla özgül ideoloji tanımlarını verirler.Dolayısıyla,İdeoloji teorisinin epistemolojik ve felsefi gelişiminin ana kaynaklarından birisinin Marksizm olduğu kabul edilir. İdeolojinin pozitif ve negatif anlaşılışından çeşitli teoriler bu alan içinde yetkin olarak geliştirilmiştir.
Marks'ta yanlış bilinç olarak ideoloji tanımlamasının ilk şeklini Alman Ideolojisi'nde görülür. İdeoloji, bireylerin bilincindeki gerçekliğe dair yanlış bir bilinç ya da bilgi durumudur burada. Nitekim başlangıç yapıtlarında Marx; hem Din'i hem de felsefe'yi ideolojinin çeşitli biçimleri olarak eleştiri konusu yapmaktadır.Buna göre din ve felsefe, gerçekligi başaşağı ederek, çarpıtarak, yanılsatarak bireylerin bilinçlerini belirlemektedirler.
Marx'ta görülen belirgin ikinci bir ideoloji anlayışı ise, Kapital'in ünlü Meta fetişizmi bölümünde görülür. Meta fetişizmi gerçekten de, ideoloji teorisinin gelişiminde özgün bir yer tutar ve bir anlamda maddeci bir ideoloji anlayışının ilk örneğini verir. Marx, gerçi burada da yanlış bilinç nosyonuna bağlıdır, yani epistemolojik olarak yine aynı doğruluk-yanlışlık ya da yanılsama-gerçeklik fikrinin içinde durur. Ancak burada Marx, Alman İdeolojisi'deki düşünceden daha farklı olarak, ideolojiyi bireysel bir bilinç ya da yanılgı sorunu olmaktan çıkarır ve yeniden tanımlar.
Buna göre yanlış bilinç bireylerin bir yanlış görmesi meselesi değil, genel toplumsal yapının maddi temeli tarafından belirlenmesi meselesidir. Metalarin üretiminden dolaşımına kadar tüm maddi süreçler ideolojinin temelini oluşturur;yani metaların fetişist niteliği, belirli bir bilinç'in oluşmasına ve yayılmasına neden olur. İdeoloji, bireylerden bağımsız olarak, metaların fetişist niteliğiyle yanlış bilinç (kapitalist sistemin kendi kendisini meşrulaştırımı) olarak dolaşıma girmektedir. Bu ideoloji anlayışında da Marx'ın aynı epistemolojik ayrımları ve sistemi kullandığı açıktır. Değişen, ideolojinin tanımlanmasında daha maddi bir yöne doğru geçiştir. Böylece Marx, "maddeyi belirleyen düşünce değil düşünceyi belirleyen maddedir" felsefi ilkesine uygun bir ideoloji anlayışı ortaya koymuş olmaktadır.
Bilim-ideoloji karşıtlığı

İdeoloji fikrinin temelinde, kuramsal olarak epistemolojinin temel meseleleri başlangıcından itibaren bulunmaktadır. Bu meseleler elbette bilginin niteliğine ilişkin ayrımlara dayanmaktadır öncelikle; doğru/yanlış, yanılsama/gerçeklik, nesnel/öznel, öz/görünüş vb. gibi. Marx bu epistemolojik konular bağlamında kendi ideoloji teorisini kurarken, yanlış bilinç olarak ideolojinin karşısına doğru bilginin kaynağı olarak bilimi koymaktadır.Bilim-ideoloji karşıtlığının kuramsal bir statü kazanması böylece temellenir.
Buna göre, ideoloji yanlış biliştir ve buna karşılık bilim hakikâti temsil eder. Epistemolojik düzlemdeki doğru-yanlış ayrımı ya da karşıtlığı, burada bilinç düzeyindeki bir ayrım olarak kullanılır ve ideoloji-bilim ayrımıyla ortaya konulur.
Daha sonra, Marksizm içinden ve dışından ideoloji teorisi önemli gelişmeler kaydedecek ve hem pozitif hem de negatif anlaşılış biçimleri geliştirilecektir. 20.yüzyıldaki gelişiminde daha çok negatif anlamda anlaşılan ve epistemelojik ayrımları kullanan ideoloji teorisinin eleştirildiği görülmektedir. İdeoloji sorununu bir doğruluk-yanlışlık meselesinden çıkarmaya yönelik bir tutum sözkonusudur burada. Postmodern yaklaşımlarda ise genel olarak ideoloji sorunsalı, yani "yanlış bilinç" ya da biliş meselesi tamamen dışta bırakılmaya çalışılmaktadır.
asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
24 Ocak 2008       Mesaj #2
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın
İdeoloji kuramı ya da teorisi, bir bilinç formasyonu olarak ideolojinin yapısı, işleyiş mekanizmaları, ideolojinin fonksiyonları ve öteki (toplumsal) bilinç biçimleriyle (bilim, felsefe, din vs.) ilişkileri ve ayrımlarını konu edinen ve kuramsal olarak bu alanı açıklamaya çalışan teorik çabaların toplamını ifade eder. Tek tek ideolojilerle ilgilenmektense, genel olarak ideoloji denilen şey ile ilgilenmektedir.
Terry Eagleton'ın konu üzerine kapsamlı kitabı İdeoloji'nin türkçe arkağı
Sponsorlu Bağlantılar
Terry Eagleton'ın konu üzerine kapsamlı kitabı İdeoloji'nin türkçe arkağı

Bir çok farklı ideoloji teorisi sözkonusu olmakla birlikte, genel olarak bu alanda iki temel/ana eğilim olduğunu söyleyebiliriz. Destutt de Tracy'den itibaren ideoloji teorisi bu iki ana yönde önemli gelişmeler kaydetmiş ve her iki eğilim de önemli argümalar geliştirmişlerdir.

Bunlarda biri, ideolojiye pozitif yaklaşımdır, ki buna göre ideoloji toplumsal bir bilinç biçimi olarak zorunlu bir yapıdır ve doğruluk-yanlışlık meselesiyle ilgili degildir. Bu yaklaşım doğruluk-yanlışlık, ideoloji-bilim vs. noktasında ideolojiyi değerlendirmenin olanaklı olmadığını ileri sürer. İkinci yaklaşım bunun tam tersi olarak, meseleye epistemoloji düzleminde yaklaşmaktadır.Buna göre, ideoloji bir yanlış biliş meselesidir, yani yanlış bilinçtir. Dogal olarak bu yanılsamalı bilincin karşısına, hakikatın temsilcisi olan başka bir düşünce yapısı çıkarılır.Bilim-ideoloji ayrımının temeli de bir anlamda budur.

İdeoloji adlı kitabıyla,hem ideolojinin açıklanması hem de ideoloji teorisinin kapsam ve niteliginin ortaya konulmasında önemli bir calışma ortaya koyan Terry Eagleton'da, epistemolojik ideoloji anlayışı ve sosyolojik ideoloji anlayışı olarak iki ana geleneğin tarihini ortaya koymaktadır.Ilki, dogru-yanlış meselesine odaklanır, ideolojiyi yanılsama, yanlış biliş ve mistifikasyon bağlamında değerlendirir.İkinci yaklaşım ise, ideolojinin toplumsal rolü ya da işlevini ele alır ve değerlendirir.Eagleton, her iki yaklaşımın güclü ve zayıf oldukları yanları, etkileşimlerini ve içerdikleri kuramsal sorunlarını en ince detaylarına kadar göstermektedir bu çalışmasında.

Marksist ideoloji teorisinin belirgin bir şekilde (özellikle Marks'ın başlangıç metinlerinde ve buna dayanan Marksizm yorumlarında) ideolojiye yaklaşımın bu bağlamda durduğu söylenebilir. Marx'ın kuramsal çalışmasında farklı yönelimler gösterir ideoloji teorisi.Bunlar farklı Marksizmlerde ya da Marksizm-dışı değerlendirilmelerinde kendilerine belli bir alan bulurlar. Antonio Gramsci ve Louis Althusser gibi isimler, Marksist ideoloji teorisini ortodoks olmayan bir yönde gelişmeye zorlamışlardır ve önemli açılımlar (özellikle 20.yüzyilin ikinci yarisinda önemli olmak üzere) ortaya koymuşlardır. İdeolojinin epistemeoloji-dışı değerlendirilmesinde u iki isim oldukce belirgin bir yer tutarlar. Ama yine de temel tez, yani ideolojinin yanlışlıkla ilgi olduğu tezi devam etmektedir.Bu açıdan, ideoloji teorisinin özellikle Marx'a ve Marksizme çok şey borçlu oldugu görülür.

Karl Mannheim'ın İdeoloji ve Ütopya çalışması, ideoloji teorisi açısından öncü çalışmalardan birisidir. Hem konunun derlenip toparlanması hem de meselelere ışık tutulması bakımından bir temel kaynak sayılabilir. Epistemolojik ve epistemoloji-dışı ideoloji degerlendirmesinin izini süren ve bu eğilimlerin yürüttüğü tartışmalar doğrultusunda ideoloji teorisini belirgin bir çerçeveye oturtan, ilk olarak Karl Mannheim olmuştur.Bahsedilen bu iki ana eğilim, Marx'tan Foucault'ya gelindiğinde, yani bir anlamda Modernizm'den Postmodernizm'e ulaşıldığında birkaç yön değiştirmiş, başka bağlamlarda yeniden değerlendirilmiş ve her zaman önemini korumuştur. Psikanaliz, antropoloji ve dilbilim disiplerinin gelişiminden sonra ise, ideoloji teorisi, çok daha derinlikli bir yer edinmiştir.

İdeoloji teorisinin önemi, onun çok yönlü içerimleriyle ilgilidir esas olarak. Her zaman disiplinlerarasılığı şart koşan bir içeriktir bu. Ayrıca farklı düşünce yapılarının kesişim noktasında duran bir kuramsal alana tekabül etmektedir ideoloji teorisi ve gerçek önemi de buradan gelmektedir.Bilim-felsefe-ideoloji ve bunların alt-başlıkları olabilecek meselelerin tamamı, neredeyse, ideoloji teorisi başlığı altında değerlendirilmesi gereken meselelere dönüşmektedir. Değer yargıları, inançlar, bilgi, bilim, kimlik, Özne'lik, Din, Felsefe, Bakış açısı, Dünya görüşü, vb.türde kavram ve kategorilerin tamamı bir şekilde ideoloji ile ilişkilidir ve bu nedenle de ideoloji teorisinin içinde değerlendirilmeye tabi tutulurlar.

Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....
h_emir - avatarı
h_emir
Kayıtlı Üye
28 Ağustos 2013       Mesaj #3
h_emir - avatarı
Kayıtlı Üye
Asrın başlarında Arapçanın en kısır kökleri şaşılacak bir veludiyet kazanmış dilimizde. O dönemin mefhum üreticileri arasında en yamanı Gökalp. Fikirden mefkure, müfekkire, fikriyat uydurulmuş. İdeolojinin Türkçede ilk karşılığı –tek kelime olarak- “fikriyat” tır. Edebiyat, riyaziyat, arziyat gibi. Zamanla Batı’da ideolojinin manası değişir. Bununla beraber yazarlarımız kelime olarak “fikriyat” tan vazgeçseler bile, ideolojiyi hep fikriyat olarak anlarlar. İdeoloji belli bir tarife bağlanmış berrak bir lafızdan çok, yumuşakçagillerden bir hayvandır bizde. Necip Fazıl, dergilerde yayımlanan denemelerini “İdeolocya Örgüsü” başlığıyla kitaplaştırır. Remzi Oğuz Arık’a göre kelimenin onbeş yirmi yıllık mazisi vardır, ideale rakip olarak kullanılıyor ama idealdeki bütünlükten mahrum çünü metafizik yok. Profesör Hüseyin Hatemi, “ülkü” ile karşılıyor ideolojiyi. “Marksizm nasıl bir ideoloji ise, İslamiyet de öyle bir ideolojidir” üstat için. Aşağı yukarı ikiyüz yıldan beri Batı dillerinin baş belası olan bu kelime günümüzde dallanıp budaklanmış ve içinden çıkılması güç bir lügaz(bilmece) olmuştur.

Kaynaklardan söz edersek…

Felsefe, ideoloji, dünya görüşü… aynı gerçeğin ayrı isimleri. Felsefe, Eski Yunan’dan onsekizinci asrın sonlarına kadar Batı düşüncesinin bütününü kucaklamış. Hudutları meçhul, ihtiyar ve aşınmış bir kelime. De Tracy, onun yerini tutsun diye uydurmuş “ideoloji”yi. İnsan ilimlerinin bütününü kucaklayacaktı kelime. Konusu fikirler olacak, yani psikolojiyi de, mantığı da içerecekti. Düşünceye düşman Napolyon, ideolojiyi “metafizik bir gevezelik” olarak damgaladı. Mefhumu uğursuz bir gölge gibi kovalayacaktı bu hüküm. O dönemin en dürüst, en aydınlık düşünce adamları kelimeye eski itibarını kazandıramayacaktı.

Zamanımızda ideolojinin en yaygın tarifi: “Sosyal bir sınıfın yarı hakikatlerini sergileyen bir nevi yutturmaca”dır. De Tracy’nin uydurduğu kelime gözden düşünce, felsefenin yerini tutacak başka bir deyim bulunur: Weltanshaung. “Dünya görüşü” diye Türkçeleştirilen bu Almanca sözcüğün kirli bir mazisi yok. Esnek ve müphem.

Emperyalizmin taarruzlarına karşı genç zekaları uyarmak içim “ideolojiler, idrakimize giydirilen deli gömlekleridir” demiştim. Bu düstur, ideolojiler aleyhine ideolojik bir ikazdı. Batı düşüncesinin, daha doğrusu düşüncenin reddi için bir fetva sanıldı. Yığınlar tefekküre her zaman şüpheyle bakmıştır. Bilgiyle zırhlanmamış kalabalıklar için aşırıya kaçmayan bir yabancı düşmanlığı emniyetli bir hisardır. Ama ömür boyu hisarda oturulmaz.

Ya aydınlarımız… onlar da milletler arası düşünce pazarlarında gönüllerine göre tek “izm” bulmuşlar. Müstağriplerimizin biricik dildadesi: “Obscurantisme” (obskürantizm). Nihayet dev kocamış ve surların arkasında bekleyen bütün yalanlar, bütün ideoloji enkazları karanlık ve çamurlu bir sel gibi sökün etmiş ülkeye.

İdeolojiler tehlikelidir, amenna … Gelişmemiş beyinler için. Ama uzak denizlere açılanlar pusuladan vazgeçemez. Kaosu kozmos yapan insan zekası, tecrübelerini ideolojilerde sergilemiş, tecrübelerini ve fetihlerini.

Eski toplumlar, hayatın sırlarını mitoslarla aydınlatmış; çağdaş insanın hırsız feneri: ideoloji.

Hamlet’in meyus çığlığında alın yazımızı okur gibi oluyoruz: “yaşamak veya yok olmak”. İdeolojilere gözlerini kapamak, sürülüğe razı olmaktır. Tenkit zihniyetini boğan böyle bir ruh ikliminde hakikatler değil sloganlar konuşur. Yasaklanan ideolojilerin yerine yeni putlar geçer: sinema, spor veya siyaset yıldızları. “Yabani, tahtadan ve taştan putlara tapar; medeni insan, etten kandan putlara” demiş Bernard Shaw.

İdeoloji, hakikatin bütününü kucaklamaz. İdeolojiler sisle karışık; fakat dumanlı diye ışığı reddedecek miyiz? Hiçbir ilim hakikatin bütününü sunmaz. İnsan ilimlerinin hepsi de bir yanıyla ideolojidir. İdeoloji, yani belli bir medeniyetin, belli bir inancın, belli bir cemaatin müdafaa silahı. Bir topluma şeref veren ansiklopediler bile bu suçlamadan kurtulamamış. Onuncu asırda kaleme alınan İhvan-ı Safa Risaleleri Fatımi devleti için hazırlanan siyasi bir müdafaaname imiş. Diderot’un baş mimarı olduğu XVIII. Asır Fransız Ansiklopedisi, gelişen burjuvaziye yol gösteren siyasi bir kılavuz, diyorlar.

Dilimize “Cumhuriyet”ten sonra misafir edilir “ideoloji”. Eski lügatçiler kelimeyi “Mebhasül efkar”, “ilm-i efkar”, “Aklın suretleri ilmi”… gibi tabirlerle karşılarlar. Sözlüklerimizdeki bu müphemiyet bizi şaşırtmamalı.

1796’da uydurulan kelime, Fransız Akademisi’nin Lügati’ne 1835’te alınmış; tarifler güdük ve topal: “düşünceler ilmi, düşüncelerin kaynağı ve kuruluşu hakkında sistem”. Yıllarca sonra yayımlanan Littre’nin Büyük Kamus’unda da vuzuh yok. Üstat kelimenin yaratıcısı olan Destutt de Tracy’nin adını bile anmaz. İdeolojist ile ideologu bir tutar. Oysa ideolojist, bilindiği gibi, Cabanis ile De Tracy’nin kendilerini adlandırmak için uydurdukları bir kelime. İdeolog ise, ideolojistleri küçümsemek için Chateaubriand’ın icad ettiği, Napolyon’un yaygınlaştırdığı bir tabir.

Kelime, ne Chambers’ın Cyclopedia’sında, ne Britannica Ansiklopedisi’nde, ne İngilizce Sosyal İlimler Ansiklopedisi’nde var. Encyclopedia Italiana, ideolog diye onsekizinci asır sonu Fransız yazarlarını sıralamış sadece. Paul Robert’in sözlüğü ideolojiyi anlatırken bir sürü yazardan örnekler alır ama bu yazarlar içinde tek Marksist veya “Marksizan” yok. Son yıllarda yayımlanan bazı kamus ve ansiklopediler geçen nesillerin bu garip ihmalini telafiye çalışmaktadır. Lalande’ın Felsefe Sözlüğü (1960) ve 1970’te çıkan Encylopedia Universalis gibi.

Kısaca diyebiliriz ki 1950’lere kadar Batı’nın hiçbir büyük sözlüğünde ideolojinin sosyal ve politik manalarını bulamayız. İdeolojinin Marx öncesi felsefedeki anlamları için en tafsilatlı ve en güvenilir kaynak Picavet’in altıyüz küsür sayfalık büyük eseridir: Les Ideologues (Felix Alcan, 1891).

Tekrar ediyoruz. Yirminci asrın ikinci yarısına kadar ideoloji, ya “düşünceler ilmi”dir, yahut Napolyon’un, “metafizik gevezelikler” diye kötülediği hayattan kopmuş laf ebelikleri.

Sosyolog Gurvitch, kelimenin Marksçı yayınlarda geçen çeşitli anlamlarını yedi başlık altında toplar: 1-Şuurlu veya şuursuz vehimler (aldatıcı tepkiler); 2-Sosyal durumların değerlendirilişi; 3-Bu vehim ve yorumları farklı göstermek için hazırlanan doktrinler; 4-Bir sınıf tarafından yaratılan ve onu haklı göstermeye yarayan her türlü medeniyet eseri; 5-Sosyal ilimler ve daha geniş olarak insan ilimleri (Marksist ekonomi hariç); 6-Felsefi bilgi (doğrulaması olmadığı için); 7-Din (doğru olmadığı için). Sosyoloğun tavsiye ettiği çıkış yolu: “ideoloji, siyasi bilgi” manasına kullanılmalıdır.

Zamanımızda yapılan bir araştırma bu sözcüğün otuz ayrı anlamda kullanıldığını göstermiş. Polonyalı bir sosyolog (Adam Schaff) karışıklığı önlemek için şöyle bir tanım önerir: “İdeoloji, yerleşmiş bir değerler bütününe dayanan, bir toplumun, zümrenin veya kişinin ilerlemesi için varılması düşünülen hedefleri tayin eden düşünceler sistemi”.

İdeoloji ile ilmin sınırlarını çizmek son derece güç. Yirminci asırda tarih, çok defa ve açıktan açığa, siyasi bir ideolojidir. İktisat da, sosyoloji de öyle .

Gramsci’ye göre, her aydın, belli bir içtimai sınıfın çıkarlarını allayıp pullayan bir ideologdur.

Bir kelimeyle ilkel toplumlar dış dünyayı izah için mitlere başvurmuş. Gelişmiş toplumların sosyal ve politik dünyada pusulası: ideolojiler. Valery’nin mit için söylediklerini ideolojilere de tatbik edebiliriz: “Söz sayesinde var olan, söz sayesinde yaşayan her şey. Kafamız ideolojilerle öylesine dolu, ideolojilerle o kadar kaynaşmışız ki, düşüncelerimizi onlardan ayırmak imkansızlaşmış. Hatta ideoloji yapmadan ideolojiden bile söz edemiyoruz. İstikbal ideoloji; kainat ideoloji, sayı, aşk, reel, sonsuz, adalet, halk, şiir… Dünyanın kendisi ideoloji”.

Kaynak: Cemil Meriç - Kültürden İrfana - İletişim Y.
Her şeyin genellenmesi genellikle yanlışa götürür

Benzer Konular

1 Mart 2016 / combam Cevaplanmış
7 Temmuz 2012 / _KleopatrA_ X-Sözlük
29 Şubat 2016 / combam57 Taslak Konular