Arama

Ontolojik Kanıt (Ontolojik Veri)

Bu Konuya Puan Verin:
Güncelleme: 9 Temmuz 2013 Gösterim: 4.116 Cevap: 2
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
30 Mart 2010       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Ontolojik kanıt
Vikipedi, özgür ansiklopedi
Sponsorlu Bağlantılar

Ontolojik kanıt, ya da ontolojik veri teoloji de ve Tanrı'nın felsefe alanında kanıtlanma girişimlerinde öne sürülen bir kanıtlama biçimidir. Ortaçağda tanrının varlığı kanıtlamaya yönelik tartışmalarda ve temellendirmelerde önemli bir mantıksal dizge olarak rol oynamıştır. Ontolojik kanıtın önemli bir biçimini kavram realizminde bulmak mümkündür. Anselmus'un felsefesinde bu yönde bir girişim görülür. Tümeller tartışmasında Platoncu kavramsal realizm ekseninde önemli bir taraf olmuştur. Ontolojik ya da varlıkbilimsel kanıt, diğer kosmoljik, teleolojik ve ahlaki kanıtlar gibi, tanrı'nın varlığını belirli bir mantıksallıkla öne sürmeye ve geçerli kılmaya çalışır. Buna göre, tanrının varlığının kanıtı, bizzat tanrı kavramının kendisinde mevcuttur, başka bir açıdan tanrı'nın varlığı bizzat tanrı kavramının kendi içerimleri aracılığıyla kanıtlanabilirdir. Ontolojik kanıtı öne sürenler, Tanrı'nın kavramsal bir zorunlulukla en yetkin varlığı belirttiğinden hareket ederler; böylece, eğer tanrı varolmasaydı, en yetkin varlık olmasının sözkonusu olamayacağını belirtirler. Varlık yüklemine sahip olmakasızın, tanrının en yetkin iyi olması sözkonusu olamaz. Buradan çıkan sonuç, eğer tanımı gereği tanrı en yetkin varlıksa, varolduğunun kanıtı bizzat burada ortaya çıkmaktadır.
_Yağmur_ - avatarı
_Yağmur_
VIP VIP Üye
9 Temmuz 2013       Mesaj #2
_Yağmur_ - avatarı
VIP VIP Üye
Ontolojik Kanıt
MsXLabs.org
Sponsorlu Bağlantılar

Buna varlık bilimsel kanıtta denir. İlk kez Aziz Anselm (1033-1109) tarafından kullanılmıştır. Tanrı burada “mutlak olarak mükemmel varlık”tır. Varlığı zorunludur.Kendisinden daha mükemmeli tasavvur edilemeyen varlıktır. Bu durumda düşüncenin en mükemmel konusu Tanrı’dır. Ontolojik kanıt denilmesi, Tanrı’nın varlığının O’nun varolmasıyla kanıtlanmasından ötürüdür. Düşüncede özü itibarıyla varlığı zorunludur, bir an için bile yok sayılması mantıksal olarak imkansızdır. Çünkü Tanrı’nın varolmadığını düşünmek, onun en mükemmel bir varlık olmadığını söylemek anlamına gelir, bu ise, varolmak niteliğinin eksilmesi demektir. Noksan bir varlığın Tanrı olması düşünülemez bile. Onun dışındaki varolan şeyler de, ona katılarak ondan pay alarak, “varlık” kazanırlar. Tanrı, mutlak varlık, mutlak iyidir.

O, Platon’un ideasına; yani tümel kavramları gerçek varlık sayan kavram realizmine dayanarak Tanrı’nın varlığını ispatlamaya çalışmıştır. Bu doğaldır, çünkü ona göre, bilmek, düşünmektir. Hakikat de ispat edilerek bilinir. Bu anlamda, bilgi, gerçeğe uygunluktur.
R. Descartes Düşünceler (Meditations) isimli eserinde bu kanıtı şöyle açıklamaktadır.
1. Ben, en yüce derecede yetkin varlık olan Tanrı fikrini zihnimde taşıyorum.
2. Mükemmellik niteliklerinin birinden mahrum olan bir varlık, en yüce yetkin varlık olamaz. Öyle ise,
3. Tanrı’nın, yani en yüce derecede olgunluğa sahip varlığın, mükemmellik niteliklerinden mahrum olduğunu düşünmek çelişki ortaya çıkarır.
4. Varlık, bir yetkinlik niteliğidir. Öyle ise,
5. Varlıktan mahrum olmak, yetkinlikten mahrum olmak demektir.
6. En yetkin varlık olan Tanrı’nın varlıktan mahrum olacağını söylemek, çelişki doğurur.
7. O halde, Tanrı’nın varolması, Tanrı kavramının ayrılmaz bir parçasıdır.
8. Sonuç olarak, Tanrı gerçek anlamda vardır.
Descartes’in bu kanıtı, bütün maddelerin önüne yerleştirilmesi gerekli olan şu kanıta dayalıdır: Eğer A’nın B’yi mantıken içerdiği açık ve seçik olarak görülürse, A’nın B’yi hakikatte de içerdiği anlaşılır.

Buna göre Descartes, mükemmel varlık kavramıyla başlıyor, sonra böyle bir varlık için “varlığını zorunluluğu”nu öne sürüyor; yani bir bakıma “zorunlu varlık”ı orta terim olarak takdim ediyor ve sonunda kavramdan gerçekliğe geçiyor. Demek ki Descartes’e göre Tanrı adeta her yarattığı insanın ruhuna “mükemmel varlık” fikrini mühürlüyor.

Spinoza ise ontolojik kanıta Ahlak isimli eserinde yer veriyor. Ona göre Tanrı hakkında bir fikre sahip olmak bir cevheri algılamaya çalışmak gibi bir olaydır. Varlık cevherin anlamına aittir. Öyle ise, Tanrı varlığı zorunlu olan bir cevherdir.

Leibniz’e göre ise, kudret, ilim ve irade sıfatları varlık kavramı ile tutarlılık oluşturmaktadır. Tanrı’yı kendi kendisiyle tutarsız kılacak, yani O’nun bilgi, kudret ve iradesini zorlayacak hiçbir sınırlama bulunamaz. O halde, Tanrı fikri mantıken sağlam ve tutarlıdır. Buradan “Tanrı zorunlu olarak vardır” tarzında çelişki oluşturmayan bir sonuca gidilir.

İslam filozofu Farabi’ye baktığımızda varlığı “vacib” ve “mümkün” şeklinde ikiye ayırarak bu kanıtı Tanrı’nın varlığını ispat için kullandığını görürüz. Varlığı zorunlu (yani vacibu’l vucud) olan Tanrı, ilk nedendir. Varlığını başka bir varlıktan almadığı için inkar mümkün değildir. Mükemmel Tanrı saf düşünce(akıl-intellectus), saf düşünen (akil, intellegens) ve saf düşünülen (makul, intellectum)dir. Bu niteliklere sahip olmak O’nu her şeyden ayrı tutmaktadır.

Klasik Felsefeciler tarafından savunulan ontolojik kanıt yani varlık bilimsel kanıt yirminci yüzyıl düşünürler olan Charles Hartshorne, Norman Malcolm ve Alvin Plantinga tarafından da savunulmuştur.

Anselm’in bu kanıtı geliştirmesi aslında Kutsal Kitap’ta Mezmurlarda var olan Akılsız içinden, “Tanrı yok!” der (Mezmur 14:1) sözü üzerinde yazdıkları ile ortaya çıkmıştır. Bu yazıların bulunduğu Anselm’in kitabının orijinal adı Proslogion’dur. Bu yazılarında özetle ifade etmek istersek Anselm;
1. Tanrı en yüce mümkün olan varlıktır.
2. Tanrı en azından her kesin aklında ya da anlayışında vardır.
3. Akılda olan en yüce varlık gerçekte olan en yüce varlık kadar yüce olamaz.
4. Eğer Tanrı yalnızca akılda en yüceyse o zaman varlığı mümkün olan en yüce varlık olamaz.
5. O zaman Tanrı akılda olduğu gibi gerçekte de vardır.
Klasik ontolojik kanıta yöneltilen bir takım eleştiriler olmuştur. İlk itiraz Thomas Aquinas’tan gelmiştir. Ona göre Tanrı’nın varlığını Tanrı’nın etkinliklerinden anlamak gerekir. Alemden yola çıkmak gerekir. Bir anlamda psikolojik veya analitik değil, sentetik açıdan bakmak gerekir demektedir.

Kant’ta Aquinas’ın bıraktığı yerden devam etmiştir. Bu tarz eleştirileri önceden gören Descartes “Tanrıyı düşündüğüm için O var değildir. O var olduğu için ben O’nu düşünüyorum.” Tanrı’nın varlığını düşünüyorum o halde O vardır değil. O var olduğu için Tanrı’nın varlığını düşünüyorum şeklinde karşı eleştirilere adeta bir ön cevapta bulunmuştur.

Yirminci yüzyıl düşünürü Norman Malcolm’a göre şöyle bir akıl yürütme bu tarz eleştirilere adeta bir cevap oluşturmaktadır.
1.Eğer Tanrı varsa O’nun varlığı gereklidir.
2.Eğer Tanrı yoksa, O’nun varlığı imkansızdır.
3.O zaman Tanrı ya vardır ya yoktur.
4.Tanrı’nın varlığı ya gereklidir ya da imkansızdır. Yani çelişki vardır.
5.Tanrı’nın varlığı mümkündür. İmkansız değildir. Yani çelişki ispatlanamamıştır.
6.O zaman Tanrı’nın varlığı gereklidir.
Karl Barth’a göre Anselm’in ontolojik kanıt görüşü bir kanıt değil iman açısından kabul edileni daha derinden anlamaya çalışmaktır.

Bütün bunlara bakarak aslında Anselm’in “Ontolojik Kanıtının” gerek Tanrı’nın varlığının kanıtı açısından gerekse imanın daha derinden anlaşılması açısından çok büyük rol oynadığı hiç kuşkusuz ortadadır. Özellikle Teist görüşün karşısında yer alan Ateistler için oldukça zorlayıcı bir yaklaşımdır. Çünkü p’nin varlığının inkarının gerçekleşmesi için p’nin gerçekten söz konusu bile edilememesi gerekir.


BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
"İnşallah"derse Yakaran..."İnşa" eder YARADAN.
_Ceyda_ - avatarı
_Ceyda_
Ziyaretçi
9 Temmuz 2013       Mesaj #3
_Ceyda_ - avatarı
Ziyaretçi
Ontolojik Kanıt Hakkında Kısa Bilgi
MsXLabs.org

Kanıtın ontolojik olması Tanrının varlığından hareket edilmesinden kaynaklanmaktadır. İlk kez öne süren St. Anselmus’tur. Tanrı tasarlanabilen en yetkin (mükemmel) varlık olarak tanımlanır. Tanrı kendisinden daha büyük ve yetkin olan bir varlığın tasarlanamayacağı varlıktır. Yetkin bir varlık, var olmadığı takdirde yetkin olamaz. İşte bu anlayışla, Tanrının var oluşu Tanrı tanımından zorunlu olarak çıkacaktır. Descartes de bu kanıtı kullanmıştır.

Benzer Konular

17 Şubat 2016 / Gabriella X-Sözlük
17 Şubat 2016 / Misafir Cevaplanmış
2 Temmuz 2013 / Meteİnternet Soru-Cevap
11 Temmuz 2013 / _Yağmur_ Felsefe
18 Mart 2010 / _KleopatrA_ Felsefe