Arama

Genel Görelilik Kuramı

Güncelleme: 31 Temmuz 2018 Gösterim: 8.266 Cevap: 6
KisukE UraharA - avatarı
KisukE UraharA
VIP !..............!
30 Kasım 2006       Mesaj #1
KisukE UraharA - avatarı
VIP !..............!

GENEL GÖRELİLİK KURAMI

Ad:  görelilik.jpg
Gösterim: 2087
Boyut:  47.0 KB

Fiziksel kökenleri.


Sponsorlu Bağlantılar
Genel görelilik kuramı, özel görelilik kuramının getirdiği yeni uzay ve zaman kavramlarını elektrik ve magnetik olaylar bölgesinden çıkarıp, tüm fiziğe ve özellikle kütleçekimi kuramına genişletmek gereğinden türetilmiştir.

Newton’un kütleçekimi etkileşmelerine getirdiği açıklamalar, olağanüstü doğrulukta sonuçlar veren en başarılı kuramlardan birini oluşturmaktadır. Newton’un kuramı, Güneş’in gezegenleri ve gezegenlerin de uydularını çektiğini, bu karşılıklı çekimin uzaydaki çok büyük uzaklıklarda bile bir anda gerçekleştiğini öngörür; buna karşılık görelilik kavramları, hiçbir etkileşmenin ışık hızından daha hızlı yaylamayacağını öne sürer. Güneş sistemindeki gökcisimleri ışık hızının binde birinden düşük hızlarla hareket ettiklerinden, pratikte bunun bir önemi yoksa da, Newton’un anlık etki kavramı görelilik kuramının uzay-zaman kavramıyla temelden uyuşmazlık içindedir.

Maxwell’in elektrik alanı kuramından elde edilen deneyimleri temel alan Einstein, ışık hızıyla yayılan ve Newton kuramının öngördüğü çekime hemen hemen eşit bir çekim ortamı yaratan bir kütleçekimi alanının varlığını öngördü. Bir kütleçekimi alanı kuramının matematiksel olarak elektrik ve magnetik alan kuramlarından daha kapsamlı olması gerektiği, daha başından belliydi. Elektrik alan kaynakları olan parçacık yükleri, onları ölçen aygıtların hareket durumlarından bağımsız değerlere sahiptir. Kütleçekimi alanının kaynağı olan parçacık kütlesi ise belirlendiği referans sistemine göre parçacığın hızına bağlı olarak değişir ve ayrı referans sistemlerinde ayrı değerler alır. Bu zorlaştırıcı etken, göreli kütleçekimi kuramını geliştirme uğraşısında ortaya bir belirsizlik çıkarır. Einstein bu sorunu eşdeğerlik ilkesine başvurarak çözmüştür.

Eşdeğerlik ilkesi.


Bir kütleçekimi alanında, örneğin yeryüzünde, kütlesi daha büyük olan bir cisme etkiyen kuvvetin de daha büyük olduğu günlük yaşamdan bilinir. Newton belirli bir çekim alanında bir efeme etkiyen kuvvet ile o cismin kütlesi arasındaki oranın, cismin kimyasal yapısına ve başka özelliklerine bakmaksızın, bütün cisimler için aynı olduğunu ve çekim alanında serbest düşüş yapan bütün cisimlerin aynı ivmeye (hızlanma hızı) sahip olduğunu belirlemişti. Yeryüzünde bu ivme saniyede yaklaşık 9,81 m’dir.
Ad:  Görelilik kuramları1.jpg
Gösterim: 862
Boyut:  32.5 KB

Kütleçekimi etkisiyle hızlanma, bir uzay yolculuğu örneğiyle ele alınabilir. Uzay kapsülü süzülmeye geçtiğinde, aracın, astronotların ve araçtaki bütün cisimlerin ivmesi aynıdır yani birbirlerine göre ivmeleri yoktur. Bunun sonucu olarak görünüşte ağırlıksızlık ortaya çıkar. Astronotları kapsülün tabanına bastıran bir kuvvet kalmamıştır. Serbestçe inişe geçen uzay kapsülündeki nesnelerin davranışları, kapsül yıldızlar- arası uzayda tüm kütleçekimi alanlarının dışında eylemsizlik yasasına göre hareket ederken karşılaşacakları koşullardaki davranışlarından ayırt edilemez. Uzay kapsülü kütleçekimi bulunmayan bir ortamda roket motorları aracılığıyla yukarı doğru hızlandığında ise kapsül içindeki tüm cisimler, kapsül bir kütleçekimi alanında durgun durumdayken gösterecekleri davranışları gösterirler. Eşdeğerlik ilkesi, ivme kazanmış eylemsiz olmayan bir referans sistemine (örn. roketleri ateşlenmiş kapsül) gösterilen tepkiler ile kütleçekimi kuvvetleri arasında eşdeğerliği ve eylemsiz referans sistemleri ile serbest düşen yerel referans sistemleri arasındaki eşdeğerliği ortaya koyar.

Einstein, kütleçekimi alanlarının bulunduğu yerlerde, seçilen bir referans sisteminin eylemsiz olmayan karakterinden doğan etkilerle kütleçekiminin etkilerini ayırt edebilecek hiçbir yol bulunmadığını kanıtlamıştır. Genel görelilik kuramı, kütleçekimi alanının bu niteliğini temel olarak kabul etmiştir.

Uzay-zaman eğriliği


Minkowski uzay-zamanında eylemsiz referans sistemleri, Eukleidesçi geometrideki doğrulardan oluşan kartezyen koordinat sistemlerine benzer. Böyle bir koordinat sistemi bir düzleme her zaman yerleştirilebilir, ama bir küre yüzeyine uygulanamaz. Çünkü karelerden oluşan bir ızgarayı bir küre yüzeyine örtmek olanaklı değildir. Bu nedenle, düzlem düz bir yüzeydir, ama küre yüzeyi eğridir. Yüzeylerin kendi iç özelliklerinden kaynaklanan bu sınıflamaya göre silindir yüzeyi de düz bir yüzeydir, çünkü bir düzlem üzerine açındırılabilir yani karelerden oluşan bir ızgarayla örtülebilir.

Einstein kütleçekimi alanlarının (kütleçekimi yokken düz olan) uzay-zamanı eğrilttiğini ve eylemsiz sistemlerin bu nedenle oluşturulamayacağını öne sürdü. Bir parçacığın kütleçekimi etkisiyle uzayda ve zamanda eğrilen yörüngesi, (ancak düz uzaylarda ve uzay-zamanlarda var olabilen) doğru çizgilere değil, eğrilmiş bir uzay- zamanda var olabilecek en düz eğriye karşılık gelir; böyle eğriler jeodezik olarak adlandırılır. Yer’in yüzeyi gibi küresel yüzeyler üzerindeki jeodezikler, içinde bulundukları düzlemler kürenin merkezinden geçen büyük çemberlerdir. Bunlar küre yüzeyine çizilebilecek eğriliği en az çizgilerdir, ayrıca yüzeydeki iki noktayı birleştiren en kısa yolu oluştururlar. Uzay-zamanda ise jeodezikler iki olguyu (bir parçacığın geçmişindeki iki anı) arada geçen zaman en büyük olacak biçimde birleştirirler.

Bir kütleçekimi alanı, uzay-zamanın eğriliğine yol açıyorsa, bu eğrilik hesaplarından kütleçekimi alanlarına ilişkin nicelikler saptanabilir. Eğriliği belirleyen bileşenler, matematikçi Bernhard Riemann’ın geliştirdiği eğrilik tensörleriyle hesaplanabilir.

Kuramın doğrulanması


Genel görelilik kuramının temel taşlarından biri sayılan eşdeğerlik ilkesi çok duyarlıklı deneylerle sınanmış, doğruluğu trilyonda bir hata payıyla saptanabilmiştir.

Çeşitli gezegenlerin Güneş çevresindeki eliptik yörüngelerinin büyük eksenleri, yörünge düzleminde yavaşça döner. Merkür’ün yörüngesinin yüzyıl başına 574 açı saniyelik dönüşünün 531 açı saniyelik bölümü, öbür gezegenlerin kütleçekimi etkisinden kaynaklanır. Geriye kalan 43 açı saniyelik dönme ise ancak genel görelilik kuramı ortaya çıktıktan sonra açıklanabilmiştir ve genel görelilik kuramının öngördüğü değerle kesin olarak uyuşmaktadır.

Genel görelilik, bir kütleçekimi alanı içinde bulunan ışık kaynağından yayılan ışığın dalgaboyunun büyüyeceğini, yani kırmızıya kayacağını öngörür. Bu etki, yüzeylerindeki kütleçekimi potansiyeli çok yüksek olan beyaz cüceler adı verilen yıldızlarda gözlenmiştir.
Uzay-zaman eğriliğinin bir sonucu, kütleçekimi alanlarından geçen ışık ışınlarının büküleceği ve yayılma hızlarının yavaşlaya- cağıdır. Kuramın yayımlanmasından birkaç yıl sonra tam Güneş tutulmasında Güneş diski yakınındaki bir yıldızın görüntüsünün gökte bulunması gereken yerden 1 açı saniyesinden daha küçük bir açıyla sapmış olduğunun saptanması da bu öngörüyü doğrulamaktadır.

GÖRELİLİK İLKELERİNİN UYGULAMALARI


Parçacık hızlandırıcılar


Çağdaş parçacık hızlandırıcıları, parçacıkların hızlarını ışık hızına çok yaklaştırırlar. Örneğin, milyarlarca elektronvoltluk enerjilerde çalışan elektron senkrotronlarında, yörüngedeki bir elektronun kütlesi, durgun kütlesinin 10 bin katma çıkabilir. Hızı ise ışık hızına çok yakın değerler alabilir. Bu nedenle, parçacık hızlandırıcılarının tasarımlarında görelilik etkilerinin göz önünde bulundurulması zorunludur.

Göreli parçacık fiziği

Ad:  Gravit.gif
Gösterim: 511
Boyut:  31.1 KB
Kütleçekimsel dalga tarafından
etkilenen test parçacıklarının çemberi

Atomaltı parçacıkların fiziği, özel görelilik kuramının ilkelerine bağlıdır. Bu ilkelerin doğrudan uygulamalarına parçacıkların yaratılış, yok ediliş ve başka parçacıklara dönüşümlerinde rastlanır. Parçacık dönüşümleriyle ortaya çıkan enerji alışverişleri, özel görelüiğin kütle ile enerjinin eşdeğerliği ilkesi uyarınca ortaya çıkar. Bir başka deyişle, böyle dönüşümlerde parçacıkların toplam durgun kütlelerinde ortaya çıkan değişim ile toplam enerji değişimi birbirlerine E=mc2 bağıntısıyla bağlıdır; bu kural evrensel olarak doğrulanmıştır. Durgun kütlesi sıfır olan foton, ışık hızıyla hareket ettiğinden, toplam enerjisinin c2’ye bölünmesiyle bulunan bir görelilik kütlesine sahiptir. Bu görelilik kütlesi bir foton ile bir parçacık etkileştiğinde fotonun doğrusal momentumunda gözlenen değişimden yola çıkılarak hesaplanabilmekte ve görelilik kuramı gene doğrulanmaktadır.

Göreli kozmoloji


Özellikle 1960’lardan sonra, yeni buluşlar ve gözlem tekniklerinin gelişmesi sonucunda özel ve genel görelilik kuramlarının uygulanmasıyla evrenin yapısı ve geçmişi üzerindeki araştırmalar çok ilerlemiştir. En uzak astronomik cisimlerin ışıklarında gözlenen kırmızıya kayma olayı, genişleyen evrende bu cisimlerin bizden hızla uzaklaştıklarına işaret etmektedir. Eğer genişleme sabit hızla olmaktaysa, bu olayın 2xl010 yıl önce başlamış olması düşünülmektedir.

Mikrodalgalar ile kızılötesi ışınımların sınır bölgesine düşen frekanslarda her yönden gelen fon ışınımlarının bulunuşu, evrenin geçmişte olağanüstü yoğun ve sıcak olduğu dönemlerin varlığının kanıtı sayılmaktadır. Genel görelilik kuramı kuramsal kozmolojiye evrenin bir bütün olarak düz olması gerekmediği, büyük bir olasılıkla da düz olmadığı görüşünü getirmektedir. Evrenin çok büyük (kozmolojik) ölçekte homojen ve yönsemez (özellikleri her yerde ve her doğrultu boyunca özdeş) olduğu kabul edilse bile çeşitli olasılıklar ortaya çıkmaktadır. Evren uzaysal olarak bir açık evren olabilir (düz bir evren doğal olarak açık evrendir) ya da bir küre yüzeyi gibi kendi üstüne kapalı olabilir, bu durumda sınırları da yoktur. Benzer biçimde, evrenin, zaman içinde açık ya da kapalı olduğu düşünülebilir.

Zaman içinde kapalı bir evren tasavvur etmek epeyce zordur, çünkü böyle bir evrenin alışılagelmiş neden-sonuç kavramlarıyla uyuşmadığı söylenebilir. Ama bu kavramlar normal günlük yaşamdan elde edilmiş kavramlardır, milyarlarca yıl içeren bir zaman ölçeğinde geçerli olmayabilirler. Çeşitli kozmolojik modeller ortaya konmuş ve bunlar kuramsal olarak incelenmiştir, ama gözlem sonuçlarının bu modellerden herhangi birini doğruladığı söylenemez. Gözlemlerden elde edilen bilgiler, evrenin geçmişte bir ateştopu (olağanüstü yoğun ve sıcak madde) durumunda iken genleşerek oluştuğu görüşünü içeren modelleri destekleyici niteliktedir.

kayanak: Ana Britannica


Son düzenleyen Safi; 16 Ocak 2017 18:54
Gerçekçi ol imkansızı iste...
Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
11 Eylül 2011       Mesaj #2
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi
Ad:  Görelilik kuramları2.jpg
Gösterim: 785
Boyut:  32.6 KB
Görelilik Kuramı

Einstein tarafından geliştirilen, uzay, zaman ve madde kuramı.
Sponsorlu Bağlantılar

Rölativite ya da izafiyet teorisi de denir. İki bölümden oluşur. 1905'te yayımlanan ilk bölümü (özel görelilik kuramı), Michelson-Morley deneyinin sonuçlarını açıklamaya yönelikti.

Bu deney, ışık hızının dünyanın dönüşü yönünde ölçülmesiyle buna dik bir doğrultuda ölçülmesi arasında herhangi bir ölçüm farkı olmadığını ortaya koymaktaydı.

Bu gözlem, klasik fiziğin bağıl hız anlayışıyla uyuşmuyordu. Klasik fiziğe göre, sabit bir noktaya (gözlemciye) göre A ve B noktalarının hızı VA ve VB, A noktasının B'ye göre hızı (bağıl hızı) da VAB ise, bu üç hız arasında VAB = VA - VB bağıntısı vardır. Einstein doğa yasalarının, birbirlerine göre düzgün hareket hâlindeki tüm referans sistemleri için aynı olduğunu ve ışık hızının (c) tümünde aynı olduğunu varsaydı. Bu yasa, sabit hızla hareket eden tüm cisimler için geçerlidir. A ve B'nin hızları ışık hızına oranla küçükse, Einstein'in bağıntısı klasik fiziğin bağıntısına indirgenir. Ancak ışık hızına yaklaşıldığında, sonuç çok farklıdır. Örneğin VA ışık hızına eşit olduğunda, VAB de ışık hızına eşit olur. Bunun önemli sonuçları vardır: Birincisi, bir referans sisteminde hareketsiz hâlde olan bir cismin boyu, bu referans sistemine göre hareketlilik kazanan bir başka referans sistemindeki biri için kısalmış olacaktır (Lorentz-Fitzgerald kısalması). Örneğin aralarındaki bağıl hızı 0,8c ise, 1 metrelik bir uzunluk 60 santimetre görünecektir.

İkinci bir sonuç ise, hız ile birlikte kütlenin artmasıdır. Boyca kısalma gibi, kütle artışı da küçük hızlar için ihmal edilebilirse de ışık hızına yakın hızlar için durum çok farklıdır. Örneğin hidrojen atomunun çekirdeği çevresinde dolanan elektronun ortalama hızı 0,1c'dir. Bunun, elektron kütlesinde meydana getirdiği artış, yörüngesinin, çekirdek etrafında presesyon hareketi yapmasına neden olur. Hıza bağlı olarak kütle artışı doğrudan doğruya E=mc2 denklemini verir. Burada, E, m kütlesine ilişkin enerjidir. Böylece kütlenin, enerjinin bir biçimi olduğu ve yok edilmesi hâlinde enerji açığa çıkacağı gösterilmiş olmaktadır. Özel görelilik kuramının bir başka sonucu da zaman gecikmesidir. Buna göre, birbirlerine göre sabit hızla hareket etmekte olan iki gözlemcinin saatleri, birbirlerine göre geri kalmış görünecektir.

Özel görelilik kuramının matematik formülasyonunu Minkowski yapmıştır (Minkowski uzay-zamanı). Özel görelilik kuramı, sabit hızla hareket eden, yani ivmesiz referans sistemleri için geçerlidir. Kuramın 1915'te yayımlanan ve genel görelilik kuramı olarak bilinen ikinci bölümü, ivmeli referans sistemlerinin bağıl hareketini ele alır. İvmeli referans sistemlerinde merkezcil ve Coriolis kuvvetleri gibi zahiri kuvvetler gözlenir. Bunların zahiri kuvvetler olarak adlandırılması, gözlemcinin ivmesiz bir sisteme geçmesi hâlinde bu kuvvetlerin ortadan kalkmasından dolayıdır. Örneğin sabit hızla bir viraj almakta olan otomobildeki gözlemci, araçtaki eşyaların dışa doğru itildiğini gözler. Araç dışındaki bir gözlemci ise, bunu, doğrudan doğruya, eşyaların düz bir çizgi boyunca hareketlerini sürdürme eğilimi olarak algılar. Eşyaların eylemsizliği, zahiri bir kuvvet olarak görünür ve gözlemci, ivmeli ve ivmesiz referans sistemleri arasındaki farkı ayırt edebilir. Ayrıca, araç içindeki gözlemci için, kütleleri ne olursa olsun, araçtaki tüm eşyaların ivmesi aynıdır. Bu, ivmeli sistemlerde oluşan zahiri kuvvetler ile, ivmenin kütleden bağımsız olduğu yerçekimine bağlı kuvvetler arasında bir bağlantı bulunduğunu gösterir. Örneğin uzayda, güçlü çekim alanlarının yokluğunda, kendi ekseni çevresinde dönen kapalı bir uzay aracındaki gözlemci, ayaklarını "yere" bastıran kuvvetlerin çekim kuvvetleri mi, merkezkaç kuvvetleri mi olduğunu ayırt edemeyecektir. Bu, matematiksel olarak Riemann uzay-zamanı ile ifade edilen eşdeğerlik ilkesine ve dolayısıyla eylemsizlik kütlesiyle çekim kütlesinin aynı şey olduğu sonucuna yol açar.

Genel görelilik kuramının bir başka ilkesi de mekanik yasalarının ivmeli ve ivmesiz referans sistemlerinde aynı olduğudur. Genel görelilik kuramının öngörüleri, Newton'unkilere çok yakın sonuçlar vermiştir ve bu kuram daha çok, gökbilim alanında denenip incelenmiştir. Örneğin Merkür'ün günberisindeki kayma, büyük cisimlerin yakınında ışık ışınlarının eğilmesi ve Einstein kayması (bir yıldız tayfında, yıldızın çekim alanından dolayı meydana gelen hafif kırmızıya kayma) bu kuramla açıklanır. Newton'un çekim kuramına göre, iki cismin birbirlerine göre eğri yörüngelerde hareket etmesi, aralarındaki etkileşimden ötürüdür. Genel görelilik kuramı ise bu olguyu doğrudan doğruya uzayın geometrik özelliklerine bağlar. Nükleer ve elektromanyetik etkileşimlerin de uzay zamanının geometrik özelliklerinden kaynaklandığı birleştirilmiş bir alan kuramı oluşturma yönündeki çabalar ise henüz başarıya ulaşamamıştır. Böyle bir kuram oluşturulduğunda çekim, elektromanyetik ve nükleer alanların özellikleri tek bir denklem takımıyla ifade edilebilecektir. Böyle bir kuramın geliştirilip geliştirilemeyeceği ya da evrenin, günümüz fizik kavramlarıyla oluşturulacak tek bir çözümleme kapsamına sığdırılıp sığdırılamayacağı henüz bilinmemektedir.

MsXLabs.org & Morpa Genel Kültür Ansiklopedisi

Son düzenleyen Safi; 16 Ocak 2017 18:30
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
16 Ocak 2017       Mesaj #3
Safi - avatarı
SMD MiSiM
Görelilik kuramları
bir ka rşılaştırma sistemine bağlı büyüklüklerde: n belli dönüşümlere (her kurama özgü) ıgöre çıkarılan bir karşılaştırma sistemine iirşkin olayları, aynı büyüklükleri ve bu değilmez büyüklükler arasındaki bağıntıları gösteren fizik yasalarını betimlemek için, eşdeğer karşılaştırma sistemlerinin bulunduğunu öne süren kuramlar kümesi.

Genel görelilik
Einstein, yalnızca düzgün ötelenme halindeki karşılaştırma sistemlerine uygulanan özel görelilik ilkesini, hızlanan sistemler haline genelleştirmeye çalışırken, eşdeğerlik ilkesi denen temel birjlkeyi formülleştirdi: ağırlığı olan kütlelerin eşitliği (örneğin P = mg ifadesinde olaya katılan) ve eylemsiz_kütlelerin eşitliği(dinamiğin temel yasası F=my eşitliğinde ortaya çıkan), şu sonucu verir: kapalı ve sınırlı bir uzayda, bir çekim alanının etkileri ile hızlanan devinimlerden kaynaklanmış eylemsizlik kuvvetlerinin etkileri arasında bir ayrım yapmak olanaksızdır. Nitekim, yapay bir uyduda Yer'in çekimi, eylemsizlik kuvvetleriyle (uydunun devinimine bağlı merkezkaç kuvvet) tümüyle dengelenir; uydunun içinden bakıldığında, her şey hiçbir kuvvet yokmuş gibi görünür; alışılmış, ama yanlış adlandırmayla ağırlıksızlık hali deyimi işte bu olgudan kaynaklanır.

Demek ki genel görelilik mekanik ve çekimin bir bireşimini sağlar. Çekim etkileşimi, kütlelerin varlığından kaynaklanan bir uzay eğriliği olarak betimlenir; parçacıklar ise, Eukleidestipi olmayan bu eğri, uzay-zamanın ya da Minkowski uzayının, jeodezi eğrileri denen, minimum uzunluktaki eğrilerini betimler.

Genel göreliliğin en önemli sonuçları arasında, kütle ve ışıma arasındaki etkileşimi de saymak gerekir: ışık ışınları, büyük kütlelerin yakınından geçerken saparlar ve bir çekim alanında yer alan atomların yayımladığı ışımaların dalga boyları kırmızıya doğru kayar. Bu çeşitli etkiler, deneysel olarak gözlenmiştir.

Kaynak: Büyük Larousse
SİLENTİUM EST AURUM
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
16 Ocak 2017       Mesaj #4
Safi - avatarı
SMD MiSiM

görelilik


fizikte, ölçümlerin ve fizik yasalarının, birbirlerine göre farklı hareket durumlarında bulunan gözlemciler bakımından değişebilirliğine ilişkin kavram. Klasik fizikte, evrenin her yerindeki bütün gözlemcilerin, hareketli olsunlar olmasınlar, özdeş uzay ve zaman ölçümleri yapacakları kabul edilir; hız ve uzaklık gibi nicelikler, birbirlerine göre düzgün hareket eden referans sistemlerinin birinden öbürüne Galilei dönüşümleri adı verilen işlemlerle taşınabilir. Buna karşılık, görelilik kuramına göre, gözlemcilerin ölçümlerinde buldukları sonuçlar, göreli hareketlerine bağlıdır.

Fizikte görelilik kuramlarından birincisi, Albert Einstein’ın 1905’te geliştirdiği özel görelilik kuramıdır. İkincisi ise, gene Ein- stein’m 1916’da öne sürdüğü genel görelilik kuramıdır. Özel görelilik kuramı, elektriksel ve magnetik olayları ve bunların uzay ve zaman içinde yayılmalarını inceler. Genel görelilik kuramı ise kütleçekimi sorununu konu edinmiştir. Her iki kuram da günlük yaşamda yararlanılan uzay ve zaman yaklaşımından çok farklı yaklaşımlar üzerine kurulmuştur. Göreli uzay ve zaman kavramları, atomdan evrene kadar bütün fiziksel olayların çağdaş yorumlarının ayrılmaz bir parçası olmuştur.

Genel görelilik (izafiyet) teorisi


ivmeli hareket ve kütleçekimi açıklamasını özel göreliliğe birleştiren, genelleyen teoridir. 1916'da Einstein tarafından ortaya konmuştur. Genel görelilikten önce, Newton'un kütleçekim teorisi geçerliydi. Newton'un formülleri (yatay atış, dikey atış vb) bugun de hassaslık gerektirmeyen uygulamalarda geçerlidir. Fakat aya roket göndermek gibi hassas işlerde Einstein formülleri kullanılmaktadır.

Genel görelilik ile Einstein şunları keşfetmiştir:
  • Yerçekimi (kütleçekimi) ivmeli hareketten ayırd edilemez (Eşitlik ilkesi)
  • Kütle, içinde bulunduğumuz uzay-zaman'ı eğip bükmektedir.
  • Yerçekimi bir kuvvet değildir, uzay-zaman'ın geometrik eğriliğinden ortaya çıkar.
Genel görelilik, kendi zamanı için inanılması güç pek çok öngörülerde bulunmuştur; bunlardan en önemlileri:
  • Eğer kütle uzay-zamanı geometrik olarak eğiyorsa, Güneşin çok yakınından geçip gelen uzak yıldızların ışıkları eğrilmiş olmalıdır. Bu eğrilik güneş çektiği için dış bükey değil de uzay-zamanın eğriliğine uygun iç bükey olmalıdır.
  • Çok çok yoğun kütleler uzay-zamanı öylesine bükebilir ki, uzay-zaman kendi üstüne katlanır ve içine çöker, böylesine yoğun bir kütle görülemez çünkü ışık dahi bu uzay-zaman eğriliğinden, çökmesinden kurtulamaz.
  • Kütle uzay-zamanı eğiyorsa bu eğilmeden zaman da nasibini almalıdır. Eğilmiş zaman yavaş akmalıdır.
  • Hareketli büyük kütleler etraflarındaki bir kısım uzay-zamanı da sürükleyebiliyor olmalıdır.
  • Kütle uzay-zamanı eğiyorsa, kütle yakınındaki eğrilikten ilerleyen ışık, uzağındaki düzgün uzay-zamanda ilerleyenden daha uzun yol almalıdır.
  • Yüksek kütleli oluşumların ani hareketleri uzay-zamanda ani değişimlere, eğrilik dalgaları oluşmasına neden olabilir.
Bu ön görülerin hemen hepsi 1916'dan günümüze dek gözlenebilmiş, defalarca denenmiş ve doğru çıkmıştır:
  • 1919'da ilk kez İngiliz bilimciler güneş yakınından gelen ışığın eğri çizdiğini gözlemlediler. Daha sonraları yapılan bütün gözlemler eğriliğin GG'nin hesapladığı ile oldukça yakın olduğunu gösterdi.
  • Evrende hiç ışık vermeyen ve etrafındaki her şeyi içine çekecek kadar yoğun kütle gösteren oluşumların varlığı tespit edildi. Karadelik adı verildi.

  • Kütle yakınında ve uzağında çok hassas atom saatleri ile yapılan deneylerin hepsi kütle yakınında zamanın GG'nin hesaplarına uygun olarak yavaşladığını gösterdi.
  • Geçen yıl açıklandığı üzere çok hassas giroskoplarla donatılmış LEGOS1 ve LEGOS2 uydularının 11 yıl süren ölçümleri dünyanın etrafındaki uzay-zamanı sürüklediğini ortaya koydu.
  • Güneşin ardına geçen Viking uzay araçlarından dünyaya gönderilen sinyallerin olması gerekenden daha uzun sürede dünyaya ulaştığı, yani uzay-zamanın güneş tarafından eğilmesinden etkilendikleri ortaya çıktı.
  • 1993'te Hulse ve Taylor, ikiz yıldızların spiral hareketinden uzay-zaman eğrilik dalgalarının oluşumunu gözleyerek nobel kazandılar.
Yerçekiminin (kütleçekimi) bir kuvvet olmadığı, uzay-zaman geometrisinden kaynaklandığı kolaylıkla gösterilebilir:
  • Yerçekimi ile serbest düşmekte olan bir cismin sürekli ivmeleniyor olması için üzerinde düşüş yönünde daimi bir kuvvetin etki etmesi gerekir. Oysaki yerçekiminde serbest düşmeye bırakılmış bir cisme etkiyen hiçbir kuvvet yoktur.
  • Kütle, uzayı olduğu kadar zamanı da bükmektedir. Zamanın bükülmesi kütlenin merkezinde geleceği işaret eder şekildedir. Etkiyen hiçbir kuvvet olmadığı için, cisim kendi geleceğine doğru ilerlemektedir (düşmektedir).
SİLENTİUM EST AURUM
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
16 Ocak 2017       Mesaj #5
Safi - avatarı
SMD MiSiM
GENEL GÖRELİLİK KURAMI



SİLENTİUM EST AURUM
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
4 Mart 2017       Mesaj #6
Avatarı yok
Yasaklı

Genel Görelilik Kuramı ve Evrenin Genişlemesi!


Gökbilimciler yakın gelecekte Einstein’ın genel görelilik kuramını bir sınavdan daha geçirmeyi planlıyor. Einstein genel görelilik kuramını geliştirirken, statik bir evren modeli elde edebilmek için denklemlere kozmolojik sabit adı verilen bir terim eklemiş, ancak daha sonraları yapılan gözlemler evrenin statik olmadığını aksine giderek genişlediğini gösterince kozmolojik sabiti denklemlerden çıkarmıştı.

Ad:  evren_neden_genisliyor.jpg
Gösterim: 545
Boyut:  36.7 KB
Yaklaşık 20 yıl önce yapılan gözlemler evrenin genişleme hızının giderek arttığını gösterince kozmolojik sabit yeniden önem kazandı. Çünkü genişleme hızındaki artışı açıklamak için var olduğu öne sürülen karanlık enerji, kozmolojik sabitle açıklanabilir. Karanlık enerji olmadan genel görelilik kuramı evrenin büyük ölçekteki yapısıyla ilgili gözlemsel verileri açıklayamıyor.

Evren Neden Genişliyor?


Edinburgh Üniversitesi’nden bir grup araştırmacının yakın zamanlarda yaptığı çalışmalar, kütleçekimsel dalgaların yayılma hızının ölçülmesiyle karanlık enerji hakkında bir fikir edinilebileceğini gösteriyor. Eğer kütleçekimsel dalgaların genel görelilik kuramının öngördüğü gibi ışık hızıyla yayıldığı bulunursa evrenin genişlemesini karanlık enerji olmadan açıklamaya çalışan alternatif kütleçekim kuramlarının yanlış olduğu anlaşılacak, kozmolojik sabitin ve dolayısıyla karanlık enerjinin varlığıyla ilgili iddialar desteklenecektir.

Ancak eğer kütleçekimsel dalgaların yayılma hızının ışık hızından farklı olduğu anlaşılırsa genel görelilik kuramının yeniden gözden geçirilmesi gerekecektir. Kütleçekimsel dalgalar ilk olarak geçen sene LIGO dedektörlerinde doğrudan gözlemlenmişti. Araştırmacılar, öne sürdükleri deneylerin de LIGO dedektörlerinde yapılabileceğini söylüyor.

Kaynak: Bilimgenç / TÜBİTAK (27 Şubat 2017)
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
31 Temmuz 2018       Mesaj #7
Avatarı yok
Yasaklı

Genel Görelilik Kuramı Karadelik Yakınında Doğrulandı!


Samanyolu'nun merkezinde süper kütleli bir karadeliğe çok yakın çekim sahasından geçen bir yıldızın hareketinde ünlü bilim adamı Albert Einstein'ın genel görelilik teorisinin etkileri gözlendi.

Avrupa Güney Yarım Küre Astronomik Araştırmalar Kurumu'na (ESO) ait Çok Büyük Teleskop ile 26 yıldır sürdürülen gözlemlerin zirvesi kabul edilen olay, Dünya'ya en yakın süper kütleli karadelik yakınında meydana geldi.

Ad:  thumbs_b_c_6c89299d0206eb31ed1b629262d1464f.jpg
Gösterim: 400
Boyut:  35.7 KB
Güneş'in 4 milyon katı büyüklükteki süper kütleli karadeliğin, 26 bin ışık yılı uzaklıkta, yüksek hızda dönen bir grup yıldızla çevrili olduğu ve kütle çekim canavarı olarak adlandırıldığı belirtildi.

Çok Büyük Teleskop'un hassas GRAVITY, NACO ve SINFONI araçlarıyla yapılan kızılötesi gözlemler sırasında bu yıldızlardan S2 ismi verilen birinin takip edildiği, yıldızın bu mayıs ayında karadeliğe çok yakın geçiş yaptığında, 20 milyar kilometreden az mesafede saatte 25 milyon kilometre hızı aştığı görüldü.

Max Planck Enstitüsü'nden Reinhard Genzel liderliğindeki uluslararası ekibin bu hassas ölçümlerinin, Einstein'ın genel görelilik teorisinde öngörüldüğü gibi kütle çekim etkisindeki deneylerde ışıktaki kızıla kayma etkisini açıkça ortaya koyduğu vurgulandı.

Einstein'ın izafiyet teorisinin daha önce de Güneş sistemi dışında başka bir galakside ispat edildiği bildirilmişti. Portsmouth Üniversitesi Kozmoloji ve Yer Çekimi Enstitüsü'nden Thomas Collett'in liderliğindeki uzmanlar, yer çekiminin yakın bir galakside Albert Einstein'in izafiyet teorisinde öngörüldüğü gibi hareket ettiğini yer çekimsel kırılmayla gözlemlemişti.

Kaynak: AA Bilim Teknoloji / Science Daily (31 Temmuz 2018)

Benzer Konular

17 Mart 2010 / _PaPiLLoN_ Psikoloji ve Psikiyatri
25 Mart 2017 / virtuecat Fizik
13 Nisan 2010 / _PaPiLLoN_ Psikoloji ve Psikiyatri
31 Mayıs 2012 / RivaN Matematik
27 Mart 2009 / HipHopRocK Fizik