Arama

Entropi

Güncelleme: 5 Aralık 2016 Gösterim: 7.530 Cevap: 7
CrasHofCinneT - avatarı
CrasHofCinneT
VIP Pragmatist Çılgın Zat...
5 Aralık 2006       Mesaj #1
CrasHofCinneT - avatarı
VIP Pragmatist Çılgın Zat...
Ad:  entropi.jpg
Gösterim: 937
Boyut:  88.5 KB

Entropi

, DAĞİ olarak da bilinir, termodinamik bir sistemin başka sistemlere iş biçiminde aktarabileceği enerji miktarını gösteren özelliği ya da durum (hal) fonksiyonu.
Entropinin değeri sistemin var olan koşulları ya da durumu tarafından belirlenir. Sabit enerjili bir sistemin entropisi sıfırdan bir maksimum değere kadar değişir. Eğer sistemin entropisi sıfırsa, aktarılabileceği iş miktarı enerjisine eşittir. Eğer entropi maksimumda ise aktarılabilecek iş miktarı sıfır olur. Bir sistemden ötekine mutlak sıcaklıkta , q miktarda ısı aktarıldığında, tersinir süreçlerde sistemin entropisindeki artış A S=q/T, tersinmez süreçlerde ise AS>q/T biçiminde tanımlanır. Nicelik belirten bir özellik olan entropinin büyüklüğü belirli bir termodinamik durumda bulunan maddenin miktarına bağlıdır.
Sponsorlu Bağlantılar

1850’de Alman fizikçi Rudolph Clausius tarafından ortaya atılan entropi kavramı, kimi zaman termodinamiğin ikinci yasası olarak da tanımlanır. Bu yasaya göre, soğuk ve sıcak gazların kendiliğinden karışması, gazın bir vakum içine denetimsiz olarak yayılması ve bir yakıtın yanması gibi tersinmez süreçler sırasında entropi artar.
Entropi üzerinde yapılan istatistiksel çalışmalar, termodinamik denge durumundaki çok büyük bir sistem için entropinin , bu entropıye karşılık gelen makroskopik durumu gerçekleştirebilecek mikroskopik yolların maksimum sayısının (W) doğal logaritmasına orantılı olduğunu göstermiştir. Buna göre, k Boltzmann sabiti olmak üzere, entropi, S=k İn W biçiminde gösterilebilir.
Kendiliğinden olan tüm süreçler (enerji dönüşümleri) tersinmezdir. Buna dayanarak evrenin entropisinin artmakta olduğu söylenebilir. Bir başka deyişle, her an bir miktar enerji daha mekanik enerjiye dönüştürülemez duruma gelmekte ve böylece evren giderek “tükenmektedir”.

Kaynak:Ana Britannica

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen perlina; 5 Aralık 2016 12:40
Ölmediğine sevindim, hala acı çekebiliyorsun...
Bia - avatarı
Bia
Ziyaretçi
31 Mayıs 2008       Mesaj #2
Bia - avatarı
Ziyaretçi

Entropi nedir?

Ad:  entropi nedir.jpg
Gösterim: 9779
Boyut:  56.2 KB

Entropi,en kaba tanımla,bir sistemin duzensizliginin olcusudur.Entropi oylesine yararli bir fiziksel kavramdir ki , pek cok disiplin icinde ayri ayri entropi fonsiyonlari kullanilir.Ornegin termodinamik entropi,topolojik entropi vs… gibi.Sistemin duzensizligi arttikca artan herhangibir fonsiyon rahatca entropi fonsiyonu olabilir. Ornegin bir bardak suyumuz oldugunu ve bunun icine bir damla murekkep damlatip gozledigimizi dusunelim ve iceride neler oldugunu hayal etmye calisalim:murekkep molekulleri baslangicta kisabir sure bir arada bir arada beklestikten sonra su icine dagilmaya baslayacaklardir cunku kendilerine carpan su molekulleri tarafindan degisik yonlere sacilirlar.
Sponsorlu Bağlantılar

Şimdi olaganustu bir bilgisayarin sistemin butun mumkun durumlarini sayabildigini dusunun.Sistemin bir durumu denildiginde anlamamiz gereken sey ornegin bir molekulun belirli bir koordinata ve belirli bir hiza; bir baska molekulun bir baska belirli koordinata ve hiza vs vs… sahip oldugu bir konfigurasyondur.Bardaktaki murekkep ornegimizde bu tur durumlarin sayisinin cok cok (hatta hayal edebilecegimizden de cok) fazla oldugu aciktir,ama neyse ki bu durumlari saymak gibi bir ihtiyac icinde degiliz zira bunlarin cok buyuk bir kismi murekkebin molekullerinin bardak icinde oraya buraya rasgele dagildigi,duzensiz,yani yuksek entropili durumlara karsilik gelirler. Bizim icin bunlarin hepsi homojen durumlardir cunku biz karisima baktigimizda o molekulun burda,bir baskasinin surda olmasina aldirmadan,murekkebin homojen olarak dagildigini soyler geceriz.Yani olaganustu sayida farkli mikroskopik durum tek bir makroskobik duruma , yani homojen duruma karsilik gelir.

Esasinda suya her murekkep damlatisimizda,murekkbin dagilmasinin nedeni budur.Homojen bir makroskobik duruma karsilik gelen mikroskobik durumlarin sayisinin fazlaligi onun olasiligini arttirir.Cunku istatistik fizik yasalari bir makroskobik durumun olasiliginin,ona karsilik gelen mikroskobik durumlarla orantili odugunu soyler bize.

Ancak,su molekulerinin murekkebi yeniden bir damla haline getirmesi ya da belki kucuk bir kosede toplamasi olasiligi sifira cok yakin olmakla birlikte, sifir degildir.Bu sadece molekullerin cok ozel hiz ve koordinatlara sahip olduklari durumlarda mumkundur ve bu durumlarin sayisi da oylesine azdir ki evrenin baslangicindan bu yana bir kez olsun elde edilmis olmalari bile pek muhtemel gozukmemektedir.


Son düzenleyen perlina; 22 Nisan 2017 14:37
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
17 Ocak 2010       Mesaj #3
Avatarı yok
Yasaklı
Ad:  entopi2.jpg
Gösterim: 1073
Boyut:  35.8 KB

Entropi Nedir?


Termodinamiğin birinci yasası en genel haliyle enerjinin sakınımıdır (korunmasıdır). Bu yasaya göre evrendeki enerji miktarı sabittir. Toplam enerji şekil değiştirebilir, fakat asla kaybolmaz. Enerji iş yapabilme yeteneğini gösterdiği için, mutlak kapalı bir sistemin sonsuza kadar yaşaması ya da diğer bir deyişle iş yapma yeteneğini sürdürmesi gerekir.
Fakat gerçek bu şekilde değildir. Gerçeği kavrayabilmek için termodinamiğin ikinci yasasına bakmak gerekir. Termodinamiğin ikinci yasası, enerjinin farklı enerji dağılımlarından eşit enerji dağılımına doğru kendiliğinden akma eğiliminde olduğunu söyler. Örneğin bileşik kaplardaki su, kollardaki su seviyesi eşitleninceye kadar hareketine devam eder. Suyun kollar içindeki hareketi bir işin yapıldığını gösterir. Kollardaki su seviyesi eşitlendikten sonra, su artık kendiliğinden hareket etmez ve dolayısıyla da dışarıdan herhangi bir enerji verilmeden bu sistemde iş yapılamaz. Enerjinin düzgün dağılıp dağılmadığı nasıl anlaşılacaktır? Rudolf J. E. Clausius herhangi bir cisimde toplam ısının sıcaklığa oranının enerji dağılımının eşitlenmesinde önemli olduğunu gösterdi ve bu orana entropi ismini verdi. Entropi arttıkça enerji dağılımı da düzgünleşmektedir. Enerji dağılımı düzgünleştikçe iş yapabilme yeteneği azaldığından, entropi aynı zamanda işe dönüştürülemeyen enerjinin de bir ölçümü olmaktadır. İkinci yasaya göre eşitlenmeye doğru eğilim kendiliğinden olduğu için entropi artışı önlenemez.

İkinci yasaya göre entropi artışı önlenemediğinden (Canlılar bu süreci kırabilmektedir), kapalı sistemdeki entropi eninde sonunda en yüksek düzeye ve sistem de zamandan bağımsız olarak dengeye ulaşır. Diğer bir deyişle sistem dengeye ulaştığında; entropisi en üst düzeye ve işe dönüştürülebilen serbest enerjisi ise en alt düzeye iner. Böyle bir sistemden iş alınamayacağından; bizim için sistem bozulmuş, çökmüş ya da ölmüş demektir. Sistemi ölmekten kurtarabilmek için entropi artışının önüne geçmek gerekir. Bu da, ancak sistemin dışarıdan enerji almasıyla mümkün olur ki, o zaman da sistemin adı açık sistem olur.

Açık sistem de çevresiyle sürekli enerji alış verişinde bulunurken, zamandan bağımsız olarak sabit kalabilir yani girdilerle çıktılar arasındaki oran sabit tutulabilir. Bu duruma kararlı durum (steady state) adı verilir. Kararlı durumda sisteme giren enerjiyle sistemdeki entropi artışı dengelenebilir ve böylece sistemin sürekliliği sağlanabilir. Burada ki sürekliliğin aynı enerji düzeyinde olması gerekmez. Sistem arasıra bir üst enerji düzeyine ya da daha alt enerji düzeylerine sıçrayarak bir başka enerji düzeyinde kararlı dengeye ulaşabilir. Atomdaki elektronların yörünge değiştirmesine benzeyen bu olguya günümüzde dönüşüm (transformasyon) adı verilmektedir. O halde sorunlara genel olarak açık sistem kuramıyla yaklaşmak gerekir; fakat uygulamada bu; büyük sistemler için pratik olmayabilir ve bu nedenle bazı sistemlerin karşılıklı ilişkiler gözönüne alınarak yönetilebilir boyutlara indirgenmesi gerekebilir. Ancak bu durumda sistemin geneline hakim uzmanların bulunması gerekir.

Sistemin açık olmasının yani çevreyle ilişkilerinin ne kadar önemli olduğunu, Arie De Geus şöyle anlatır;
"İngiltere'de çok uzun bir süredir, sütçülerin küçük kamyonetlerle getirdikleri süt şişelerini her evin kapısına bıraktıkları geleneksel bir süt dağıtım sistemine sahiptir. Yirminci yüzyılın başlarında, bu süt şişelerinin kapakları yoktu. Kuşlar da, şişenin ağzında biriken kaymaklara kolayca erişebiliyorlardı. İngiliz bahçe kuşlarından iki farklı tür, mavi baştankara ve ardıç kuşu, çiğ süt kaymağını, bu yeni ve zengin besin kaynağını, şişelerin ağzına yaklaşıp emerek almayı öğrenmişlerdi.

Bu yenilik, kendi başına, büyük bir başarıydı. Ama aynı zamanda bir evrimci etkisi de olmuştu. Süt kreması, bu kuşların öteki besinlerine oranla daha zengin bir besindi ve bu iki ötücü kuş türünün sindirim sistemleri, daha önce tanımadıkları bu yeni alışılan besini sindirebilmek için bazı değişikliklere uğramışlardı. Bu iç uyum, neredeyse kesin olarak Darwin'ci ayıklanma sürecine uygun olarak gerçekleşmişti.

Daha sonra, iki dünya savaşı arasındaki dönemde, İngiliz süt dağıtım şirketleri süt şişelerinin ağızlarını ince alüminyum kapaklarla kapatarak bu kuşların kreması ile beslenmelerini önlediler.

1950'lerin başlarında, İngiltere'deki bütün mavi baştankaralar yaklaşık bir milyon kuş-süt şişelerinin alüminyum kapaklarını parçalamayı öğrenmişlerdi. Eski zengin besin kaynaklarına yeniden erişebilmenin yolunu bulmuş olmaları, mavi baştankaralar familyasının tümü için, önemli bir zafer olmuştu. Onlara yeniden varlıklarını sürdürme konusunda üstünlük sağlamıştı. Ama, onların tam tersine, ardıç kuşları, bütün bir familya olarak süt kremasına erişmeyi öğrenemediler. Zaman zaman tek tük ardıç kuşlarının süt şişelerinin kapaklarını parçalayıp krema yemeyi öğrendikleri görüldüyse de, bu bilgi hiçbir zaman türlerinin öteki üyelerine yayılamadı.

Uzun sözün kısası, mavi baştankaralar olağanüstü başarılı bir kurumsal öğrenme süreci geçirmişlerdi. Ne var ki, bazı ardıç kuşları mavi baştankalar kadar yenilikçi ve buluşçu oldukları halde, tür olarak başarısız kalmışlardı. Üstelik dahası, iki ötücü kuş ailesi arasındaki fark asla iletişim yetenekleri arasında fark bulunduğuna yorulamazdı. Ötücü kuşlar türü olarak, ardıç kuşları da mavi baştankaraların sahip oldukları tüm iletişim olanak ve becerilerine sahiplerdi: renk, davranış, hareket ve ötüş. Aralarındaki farkın açıklaması, diyordu Profesör Wilson, ancak toplumsal yayılım sürecinde bulunabilirdi: Mavi baştankaraların kendi becerilerini türün bir bireyinden bütün üyelerine yayma biçimlerinde.

İlkbaharda bütün mavi baştankaralar, yavrularını buyütünceye dek hep çift olarak yaşarlar. Yaz başlarında genç mavi baştankaralar yalnız başlarına uçmaya ve beslenmeye başladıkları zaman, kuşlar bir bahçeden öbürüne sekizerli onarlı kümeler halinde uçarak yer değiştirmeye başlar. Bu kümelerdeki kuşlar birbirlerinden ayrılmadan kırlarda hep bir arada uçuşurlar ve bu hareketlilik dönemi iki üç ay sürer.

Oysa ardıç kuşları, onların tam tersine, bölgeci kuşlardır. Erkek bir ardıç kuşu, kendi bölgesine asla bir başka erkek ardıç kuşu sokmaz. Buna yeltenen herhangi biri olduğu zaman da hemen bir meydan okuma ötüşü koy verir; sanki "Defol benim bölgemden!" der gibidirler. Genel olarak, ardıç kuşları birbirleri ile hasımca bir biçimde iletişim kurma eğilimindedirler; her biri kendi bölgesinin efendisidir ve sınırına bir başkasının yanaşmasına izin vermez.

"Kümeleşen kuşlar", diyordu Alan Wilson, daha hızlı öğrenirler. Varlıklarını sürdürme ve daha hızlı evrim geçirme şanslarını artırırlar."

Entropi kavramı enerji dağılımın düzgünlüğünü ölçtüğü gibi sistemin belirsizliğini de gösteren bir kavramdır. Yönetimde verilen her karar bir miktar belirsizlik içerecektir.

BELİRSİZLİK VE ENTROPİ
Bir organizasyon ya da sistem başlangıçta belirli bir düzen içindedir. Zaman geçtikçe sistemi oluşturan öğeler birbirlerinden çok değişik şekillerde hareket edebilirler. Bu nedenle zamanın herhangi bir anında sistemin hangi düzeni alacağını kestirmek son derecede güçtür. Çünkü seçenek sayısı çoktur, özellikle eleman sayısı arttıkça, sistemin gelecekte hangi düzeni alacağını kestirmek hemen hemen olanaksızdır. Aynı belirsizlik çevre koşulları için de geçerli olduğundan maalesef gelecek belirsizdir ve bu belirsizlik içinde yaşamak zorundayız. Bu nedenle çevre koşullarında meydana gelen değişikliklere uyum sağlayabilmek için kurulan sistemlerin de mümkün olduğunca esnek sistemler olması gerekir.

Nedensel belirsizliği arttıran olaylardan biri de, nedenle sonuç arasındaki süreçtir. Bunun etkileri de her sistemde bulunması gereken geri besleme kavramıyla açıklanabilir.

GERİ BESLEME
Sistemin çıktılarının özelliklerini gösteren bilgilerin sisteme, yine sistem yoluyla girdi olarak verilmesidir. Sistemi etkileyen girdiler, etkilerini anında göstermedikleri gibi bu etkilerin ölçümünde de gecikmeler olmaktadır. Bu da çıktılardaki sapmaların nedenlerini belirlemekte büyük sorunlar doğurmaktadır. Örneğin çiçekte meydana gelen bozuklukların ışık yetersizliğinden mi? Su yetersizliğinden mi? Yoksa toprağından mı? kaynaklandığını belirlemek oldukça güçtür, çünkü bu girdiler etkilerini hemen göstermezler. Gecikme örneklerinden biri de yemekle ilgilidir. İnsanlar doyduklarını ancak doyduktan onbeş dakika sonra anlarlarmış. Bunun kaçınılmaz sonucu da onbeş dakika fazla yemek yemektir. Dolayısıyla şişmanlıktır.

Tüm sistemlerde hatayı azaltıcı yönde yani negatif geri besleme alt sisteminin bulunması kaçınılmazdır. Esasen yönetim bilgi sistemi bir geri besleme sistemidir. Yöneticilerin görevi de geri besleme sistemi aracılığıyla sistemden istenen çıktıların güvence altına alınmasıdır. Yani genel olarak sistemin tasarlanması görevi girişimcinin, sistemin istenen şekilde çalışması da yöneticinin görevidir. Sistemin o anda çalışır durumda olması da teknisyenin görevidir. Bu ayırımlar geneldir. Sistemde bulunan herkeste yukarıda söylenen niteliklerden bir miktar vardır, fakat kişinin temel stratejisinin farkında olması önemlidir.

Sistemdeki bu temel karakterler hem bireysel olarak kendi içimizde, hem de farklı bireyler olarak aramızda çatışmalara neden olacaktır. Yeri geldikçe tekrar tekrar üzerinde duracağımız gibi bu çatışma ya da gerilim, şirketin sağlığı için gereklidir, ancak gerilimin yaratıcı yönde olması gerekir. Kişiliklere yönelik gerilimler kurumun daha kısa sürede yok olmasına neden olur. Bu nedenle her işletmede farklı karakterlerin olması gerekir, ancak bunların kişiliklere saygı göstermesi zorunludur.

Tüm sistemler insanların amaçlarına hizmet etmek için tasarlanır. O halde istenen sonuçlar da insanların amaçlarını gerçekleştirmek için bir araçtır.

Kaynak: Genbilim
Son düzenleyen perlina; 5 Aralık 2016 13:09
ener - avatarı
ener
Ziyaretçi
18 Ağustos 2011       Mesaj #4
ener - avatarı
Ziyaretçi
Entropi
Ad:  entropi-ve-kozmoz.jpg
Gösterim: 778
Boyut:  15.2 KB
Termodinamikte, tersinir bir süreçten geçen bir sistemin aldığı ısı miktarının mutlak sıcaklık derecesine oranıyla ifade edilen özellik değişimi (simgesi S). Öteki termodinamik özellikler (basınç ve sıcaklık) gibi, entropi de yalnızca sistemin içinde bulunduğu duruma bağlıdır. Bu duruma nasıl ulaşıldığı entropiyi belirlemez. Entropi kavramı termodinamiğin ikinci yasasının ideal bir ısı motoru çevrimi olan Carnot çevrimine uygulanmasından kaynaklanır. Bu türden tersinir bir çevrimde entropi değişimi sıfırdır. Yalıtılmış bir sistemdeki tersinmez süreçlerde ise entropi artar, Pratikteki bütün değişimler büyük ölçüde tersinmezdir ve kapalı bir sistemde oluşan her ani değişiklik entropinin artmasına neden olur. İçindeki hemen tüm süreçler tersinmez olan evrenin kapalı bir sistem olması durumunda, entropisinin maksimuma ulaşarak yok olacağı beklenir. Boltzmann entropi hipotezine göre sistemin belli bir durumundaki etropisi, onun bu durumda bulunma olasılığına bağlıdır. Bu istatiksel entropi kavramı ısı değişikliği olmayan sistemlere uygulanabilir. Örneğin, A ve B gibi farklı moleküller içeren iki kap birleştirildiğinde moleküller karışacak, böylece sistem düzenli bir durumdan daha düzensiz bir duruma geçecektir. Boltzmann ilkesine göre, sistemin entropisi daha yüksek olacak ve moleküllerin karışımı bir entropi değişimiyle birlikte gerçekleşecektir. Öyle ki, entropi, aynı zamanda bir sistemin düzensizliğinin ölçüsüdür.
Morpa Genel Kültür Ansiklopedisi & MsXLabs.org
Son düzenleyen perlina; 5 Aralık 2016 12:45
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
5 Mayıs 2012       Mesaj #5
Avatarı yok
Yasaklı

Entropi ve Zaman


Her Otostopçunun Galaksi Rehber'inde, evrendeki her uygarlığın kabaca üç aşamadan geçtiği söylenir. Bunlar araştırma, sorgulama ve bilgelik aşamalarıdır ve nasıl, niçin ve nerede sorularına karşılık gelirler. Fizikte zaman konusu henuz birinci aşamadadır. Örneğin bir fizikçi size zamanın "entropi"nin arttığı yönde aktığını söylediğinde bu kesinlikle zamanın niçin aktığı sorusunun cevabı değildir. Ama yine de incelenmeye değer bir cevaptır ve entropi kavramı diğer fiziksel ve toplumsal olaylara olduğu kadar zaman konusuna bakış açımızı da oldukça renklendirebilir.
Ad:  entropi.jpg
Gösterim: 865
Boyut:  36.3 KB
Fizikçiler bize zamanın entropinin arttığı yöne doğru aktığını söylediğinde kastettikleri şey, zamanın akış yönü olarak entopinin arttığı yönü algılıyor olmamızdır. Örneğin biri size bir film gösterse ve filmde yerde kırılmış yatan bir vazonun derlenip toparlanıp sapasağlam bir şekilde yeniden masanın üstüne sıçradığını görseniz filmin tersten oynatıldığına dair bir iddiaya şüphesiz girerdiniz. Çünkü vazonun yerde kırık bir şekilde yatması durumu, masa üzerinde sağlam durması durumundan daha yüksek bir entropiye sahiptir ve zaman da entropinin arttığı yöne yani vazonun kırıldığı yöne doğru akmaktadır.

Neden zamanın akış yönü olarak entropinin arttığı yönü algılıyoruz? Bunun sadece deneyimlerimize dayanan bir algılama olduğu düşünülebilirse de çok daha fiziksel bir açıklaması vardır aslında. Bir bilgisayar bir bilgi bitini kaydettiğinde, hafızasını düzensiz bir durumdan düzenli bir duruma geçirmiş yani kendi içinde entropisini azaltmış olur.

Ancak buna karşılık çevresine bir miktar ısı salarak evrenin toplam entropisini geri dönülmez bir şekilde arttırır. İnsan beyni de ayni sekilde bir bilgi depoladığında evrenin entropisi artar. Artık kaydettiği bilgi evrenin entropisinin daha az olduğu dönemin bir hatırasıdır. Öyleyse biz her zaman daha az entropili donemleri hatırlayabiliriz. Hatırlayabildiğimiz zaman bizim için geçmiş olduğuna göre zamanın geçmişten geleceğe doğru akması demek entropinin arttığı yöne doğru akması demektir.

Kaynak : Entropi.Net
Son düzenleyen perlina; 5 Aralık 2016 13:16
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
5 Aralık 2016       Mesaj #6
Safi - avatarı
SMD MiSiM
Ad:  zamanda neden geri gidemeyiz ve entropi.jpg
Gösterim: 773
Boyut:  66.0 KB

ENTROPİ

a. (alm. Entropie, yun. entrope; dönüştürmek eylemi’nden). Termodin. Bir sistemin "düzensizlik" halinin ayırtedici özelliğini belirleyen ve termodinamiğin ikinci ilkesini belirten S hal fonksiyonuna Clausius’un verdiği ad. (Yalıfılmış bir sistemde entropi, ancak sistemin evrimi sırasında artar.)

(Eşanl. ANTROPİ.) Entropi diyagramı, bir sistemin, entropiyi absisle, sıcaklığı ordinatla gösteren hal diyagramı.

—İkt. Çevreye açık bir iktisadi sistemde dolaşan enerji akımlarının zayıflaması.
—Ruhbil. iletişim kuramında, bir önceki mesaja dayanarak verilen bir mesajın kesinliksiz derecesini ölçen sayı. (Kesinsizlik yoksa entropi sıfırdır.)
—ANSİKL. Termodin. T sıcaklığındaki bir sistem, tersinir biçimde küçük miktarda bir SQ ısısı alırsa, entropi değişimi bağıntısıyla verilir. (Entropi sıcaklığa bağlı yaygın büyüklüktür.) Herhangi bir dönüşüm sırasında entropide oluşan değişim, yalnızca sistemin ilk ve son haline bağlıdır; bu değişim ile sistemin dönüşüm sırasında aldığı ısı miktarı arasında, r2 SQAS = S3-S,S eşitsizliğiyle gösterilen bir bağıntı vardır; bu eşitsizlikte Q sistemin T sıcaklığında aldığı ısı miktarını belirtir. Dönüşümler tersinir olduğunda yukarıdaki bağıntı bir eşitliğe dönüşür. Clausius eşitsizliği, bu eşitsizliğin çevrimsel bir dönüşüme uygulanmasıdır. Mutlak sıfırda bir sistemin entropisi sıfırdır; bu da termodinamiğin üçüncü ilkesini oluşturur.

İstatistiksel mekanik entropi kavramına daha derin bir anlam kazandırır. Verilen bir makroskobik (ya da termodinamik) halet 6 ile gösterilen büyük sayıda farklı mikroskobik hal denk düşer Boltzmann, bir sistemin S entropisinin S = k log 0 biçiminde verilebileceğini göstermiştir; bu eşitlikte k Boltzmann değişmezidir
Bir sistemin "düzensizliği", sistemin alabileceği mikroskobik hallerin sayısına bağlıdır: sistemin düzensizliği arttıkça makroskobik hali gerçekleştirecek koşulların bağlayıcılığı azalır ve makroskobik hali karşılayan mikroskobik hallerin sayısı büyür. Demek ki entropi düzensizlikle artar. Entropinin “bilgi eksikliği” de ölçtüğü söylenir; bu da entropi büyüdükçe sistemin makroskobik haline ait bilgileri kullanarak sistemin içinde bulunduğu mikroskobik hali duyarlı bir biçimde belirleme olanağının azaldığını gösterir Bir sistemin denge halinin, Q maksimum değerine, dolayısıyla maksimum entropiye denk düştüğü kanıtlanabilir. Yalıtılmış bir sistem, kendiliğinden denge haline doğru değişime uğrar ve bu değişim sırasında entropisi artar.

Kaynak: Büyük Larousse
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen perlina; 5 Aralık 2016 12:43
SİLENTİUM EST AURUM
perlina - avatarı
perlina
Ziyaretçi
5 Aralık 2016       Mesaj #7
perlina - avatarı
Ziyaretçi

Entropi

, Alm. Entropie (f), Fr. Entropie (f), İng. Entropy. Isı enerjisinin tamamının mekanik işe dönüştürülmesinin imkansız olduğunu ifade eden termodinamik büyüklük. İzole bir sistem içindeki düzensizlik derecesi.

Entropi, termodinamik bir sistemin başka sistemlere iş şeklinde aktarabileceği enerji miktarını gösteren özelliği veya hal fonksiyonu olarak da tanımlanır. Entropinin değeri sistemin var olan şartları veya hali tarafından belirlenir. Sabit enerjili bir sistemin entropisi sıfırdan bir maksimum değere kadar değişir. Entropi değeri sıfırsa, aktarılabilecek iş miktarı sistemin enerjisine eşittir. Entropi maksimumda ise aktarılabilecek iş miktarı sıfır olur. Bir sistemden diğer bir sisteme sabit sıcaklıkta q miktarda bir ısı aktarıldığında, sistemin entropisindeki artış, DS=q/T’dir. (T=mutlak sıcaklık). Geri dönüşümlü olmayan proseslerde DS>q/T olur.
Ad:  termodinamigin-2.-yasasi-entropi-nedir.jpg
Gösterim: 704
Boyut:  77.8 KB
İzole sistemlerin entropisi artmak mecbûriyetindedir. İçinde bulunduğumuz odanın bir köşesine bir sprey püskürtülürse püskürtülen zerreler toplu bir halde o köşede kalamazlar. Molekül hareketleri sebebiyle bütün odanın içinde, oradan atmosfere dağılmak mecbûriyetindedirler. Görülüyor ki, entropinin artması bir “geriye döndürülemez olay”dır.

Birisi daha sıcak iki cisim yanyana dursa, belli bir zaman geçtikten sonra sıcak olandan, daha az sıcak olana doğru bir ısı geçişi olur. Ve her iki cismin sıcaklığı eşit hale gelinceye kadar bu ısı akışı devam eder. Odamızda yanmakta olan bir soba ısı neşreder ve odayı ısıtır. Bu durumda ısının tek yönlü geçişi “geri döndürülemez” bir hadisedir. Hiçbir zaman soğuk bir cisimden ısının daha sıcak bir cisme geçmesi bu sûretle birinin daha fazla soğuyup ötekinin de daha fazla ısınması beklenemez. Sobadan odaya yayılan hararetin tekrar sobanın içine dönmesi gibi hadiseler tabiatta imkansızdır.

Bir kabın içine o kabı ikiye bölen bir bölme yerleştirip, sonra bölmenin iki tarafına birbirinden farklı iki sıvı doldursak, bölmeyi çektiğimiz zaman, çok kısa bir müddet içinde iki farklı sıvının birbirine karıştığını görürüz. Kabı karıştırmayıp, çalkalamasak bile, bir süre sonra iki sıvı tamamen ve homojen bir şekilde birbirine karışır. Aynı şey gazlar için de söz konusudur. Bu karışma olayları da “geriye döndürülemez” hadiselerdir. Birbirine karışmış iki sıvının kendiliğinden tekrar ayrılması, karışan gazların herbirinin bir köşeye toplanarak birbirinden ayrı durması mümkün değildir.

Birbirine musluklu bir boru ile birleştirilmiş iki balon alalım. Bunlardan birinin içi bir gazla, mesela, hava ile doldurulmuş, diğerinin de havası boşaltılmış olsun. Aradaki musluğu açtığımız takdirde, gaz (mesela hava), her iki balon da aynı miktarda bulunacak şekilde dolu balondan boş balona doğru geçecektir. Bu da “geri döndürülemeyen” bir hadisedir. Gazın gerisin geriye balonlardan biri içine geçip, diğer balonun içinin boş kalması düşünülemez.

Başka bir tecrübe daha: Bir pervaneyi rahatça dönebileceği bir tel eksene takar ve döndürürsek, bir süre sonra bu dönme muhakkak duracaktır. Zîra pervanenin kinetik enerjisi sürtünmeler sebebiyle yavaş yavaş ısı enerjisi haline geçecek ve bu sûretle bir müddet sonra hareketin durmasına, yani mekanik enerjinin tükenmesine sebeb olacaktır. Burada bir enerji azalmasının olmadığını sadece enerjinin şeklinin değiştiğini, kinetik enerjinin ısı enerjisine dönüştüğünü belirtmek gerekir. Bu mekanik olay da “geri döndürülemeyen” bir hadisedir. Hiçbir zaman kaybolan ısı enerjisinin tekrar mekanik enerji haline gelmesi ve pervanenin dönmeye başlaması beklenemez.

Vapur iskelesine bir vapurun yanaştığı ve yolcularını boşaltmaya başladığı düşünülürse, çıkış turnikesine kadar bir koridorda ve sıkışık bir şekilde yürüyen yolcular, çıkışta dağılmaya başlayacaklar ve her biri ayrı istikamete, kimisi güney tarafına kimisi kuzey tarafa, kimisi doğuya doğru gidecektir. Zaman geçtikçe bunların aralarında mesafe artacak, birbirleriyle ilgilerini tamamen kaybedeceklerdir. Bu da “geriye döndürülemeyen” bir hadisedir. Geriye döndürülemeyen olayların cereyan ettiği bütün bu sistemlerde esas olarak enerji miktarının sabit kaldığını, fakat termodinamik özelliklerinin ve mekanik bakımdan sayıların değiştiğini söyleyebiliriz. Pervanenin kinetik enerjisi ile meydana gelen ısı enerjisinin toplamı sabittir. Giderek daha çok kinetik enerji ısı enerjisi haline dönüşmektedir.

Aynı şekilde iki balonu dolduran gaz moleküllerinin sayısı da sabit kalmakta, ancak bir balona düşen gaz molekülü sayısında bir azalma meydana gelmekte, mevcut moleküllerin bir kısmı karşıdaki boş balona geçerek onu doldurmaktadır. Vapur iskelesinden çıkıp İstanbul’un her tarafına dağılan insanların da sayısı değişmemiştir. Ama birbirinden uzaklaşmışlar, birbirleriyle irtibatlarını kaybetmişlerdir. Bu dağılma sırasında gittikçe artan bir “düzensizleşme” de bahis konusudur.

Kendiliğinden olan bütün prosesler inreversibl (geri dönüşümlü olmayan)dir. Buna dayanarak kainatın entropisinin daima artmakta olduğu söylenebilir. Bir başka ifadeyle, her an bir miktar enerji daha mekanik enerjiye dönüştürülemez hale gelmekte ve böylece kainat giderek tükenmektedir.

Canlı organizmalar dış dünyadan serbest enerji almak sûretiyle geçici olarak entropilerinin artmasını durdurabilmekte veye hiç değilse yavaşlatabilmektedir. Ancak mukadder olan akıbet değişmemekte, ölüm anında entropi artmaya başlamakta, organizma çürüyüp dağılarak, adeta zerrelerine ayrılmaktadır.

Bir sistemin entropisi arttıkça kullanılabilir enerji verme kabiliyeti de azalır. Bir arada toplu bulunan insanlar beraberce çok işi yaparlar ama, dağıldıkları, birbirinden uzaklaştıkları nisbette, (toplam güçleri yine aynı olmakla beraber) hiçbir iş yapamaz hale gelirler.

Saatte 45 santigrat derece sıcaklıkta 3000 litre su temin eden sıcak (veya ılık) su kaynağı hararet miktarı bakımından “bol bir su kaynağı” sayılır. Dış ortamdaki sıcaklığın 15°C olduğu düşünülürse, bu kaynaktan saatte 90.000 kilokalori ısı alınabilir. Ancak bu kadar muazzam kalori ile bir yumurtayı pişirmek mümkün değildir. Yumurtayı pişirebilmek için “kaynar su”ya ihtiyaç vardır. Bundan dolayıdır ki 45°C’de elde edilen büyük kalorinin 100°C’de elde edilen bir cezve sudaki pek az miktarda kalorinin yerini tutması imkansızdır.

Görülüyor ki, entropinin artması ile sistemin düzensizliği artmakta ve kullanılabilir enerji verme kabiliyeti, yani işe yararlığı azalmaktadır.

Bütün kendini düzenleyen sistemlerin, canlılarda olduğu gibi, entropilerinin artmasına karşı direnmeye gayret ettiklerini görürüz. Bu, sistemin “düzenini bozucu” tesirinden haberli olması ve buna karşılık gerekli “düzeltici ayarlamaları” yapması ile mümkün olabilmektedir. Bu hadiseyi, atom içinde de görmek kabildir. Çekirdek etrafında dönen elektronu merkeze doğru çeken kuvvetle dönüşün verdiği santrifüj kuvvet arasındaki denge, onu yörüngede tutmakta, fırlayıp gitmesine mani olmaktadır. Kainatı teşkil eden elementlerin entropisi de artmaktadır. Evvela dev bir atom şeklinde olduğu tasavvur edilen kainat, gittikçe genişlemekte, birbiri etrafında dönen cisimlerin merkezden olan uzaklıkları mütemadiyen artmakta olduğu görülmektedir. Odamızın bir köşesine püskürtülen kokunun her tarafa yayılması gibi kainatta da “geri döndürülemeyen” bir olay mevcuttur.

Kainatta her sistemin ve canlının entropisi devamlı artmaktaydı. Bu artış ilelebet devam etmeyecek, maksimuma erişince işe yarar enerji kalmayacaktır. İşe yarar enerjinin kalmaması demek, maddeler arasında ısı bakımından dengenin sağlanması demektir.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
Son düzenleyen perlina; 5 Aralık 2016 12:42 Sebep: İncelendi.
perlina - avatarı
perlina
Ziyaretçi
5 Aralık 2016       Mesaj #8
perlina - avatarı
Ziyaretçi

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.

Benzer Konular

4 Aralık 2007 / KisukE UraharA Taslak Konular