RİTSA için... Türk ve Japon şirketleri arasında bir kürek yarışı düzenlenmesine karar verildi. Her iki takım da performanslarının en üst düzeyine varabilmek için uzun ve zorlu bir hazırlık devresinden geçti. Büyük gün geldiğinde, iki taraf da kendini hazır hissediyordu.
Yarış yapıldı, Japonlar yarışı bir kilometre farkla kazandılar. Yarış sonrasında Türk takımı çok sarsılmıştı. Türk şirket yönetimi, yarışın açık farkla kaybedilmesinin nedeninin bulunmasına karar verdi. Sorunu araştırarak, çözüm yollarını önermesi için Mc Kinsey ve Arthur Andersen ve bir dizi diğer yabancı danışmanlık şirketiyle anlaşıldı.
Bir yıl süren ve milyonlarca dolara mal olan çalışmalar, analizler, araştırmalar sonucu yabancı danışmanlık şirketleri hatayı buldu ve çözüm önerisi getirdi.
Japonlar'ın takımında sekiz kişi kürek çekiyor, bir kişi dümencilik yapıyordu... Türk takımında ise bir kişi kürek çekiyor, sekiz kişi dümeni kullanıyordu...
9 kişilik Türk takımı, Japonlar'la bir yarış daha yapmak üzere yeniden yapılandı. Yeni yapıda, 4 dümen müdürü, üç bölgesel dümen müdürü, kürek çekmekle görevli kişinin performansından sorumlu bir dümen yöneticisi ve kürek çekme elemanı bulunuyordu. İkinci yarışı Japonlar iki kilometre arayla kazandılar.
Tepesi atan Türk şirketi yönetim kurulu, hemen yarışın kaybedilmesinden sorumlu tutulan kürekçiyi kovdu. Müdürlere sorunun çözümüne olan katkılarından ötürü iki maaş ikramiye verdi.
fıkra değil ama gülersin inşallah...
requiem aeternam için...
Ben Sana MecburumBen sana mecburum bilemezsin Adını mıh gibi aklımda tutuyorum Büyüdükçe büyüyor gözlerin Ben sana mecburum bilemezsin İçimi seninle ısıtıyorum.
Ağaçlar sonbahara hazırlanıyor Bu şehir o eski İstanbul mudur? Karanlıkta bulutlar parçalanıyor Sokak lambaları birden yanıyor Kaldırımlarda yağmur kokusu Ben sana mecburum, sen yoksun!
Sevmek kimi zaman rezilce korkudur İnsan bir akşam üstü ansızın yorulur Tutsak ustura ağzında yaşamaktan Kimi zaman ellerini kırar tutkusu Birkaç hayat çıkarır yaşamasından Hangi kapıyı çalsa kimi zaman Arkasında yalnızlığın hınzır uğultusu
Fatihte yoksul bir gramafon çalıyor Eski zamanlarda bir Cuma çalıyor Durup köşe başında deliksiz dinlesem Sana kullanılmamış bir gök getirsem Haftalar ellerimde ufalanıyor Ne yapsam ne tutsam nereye gitsem Ben sana mecburum, sen yoksun!
Belki Haziranda mavi benekli çocuksun Ah seni bilmiyor kimseler bilmiyor Bir şilep sızıyor ıssız gözlerinden Belki Yeşilköy'de uçağa biniyorsun Bütün ıslanmışşın tüylerin ürperiyor Belki körsün kırılmışsın telâş içindesin Kötü rüzgâr saçlarını götürüyor.
Ne vakit bir yaşamak düşünsem Bu kurtlar sofrasında belki zor Ayıpsız fakat ellerimizi kirletmeden Ne vakit bir yaşamak düşünsem Sus deyip adınla başlıyorum İçim sıra kımıldıyor gizli denizlerin Hayır başka türlü olmayacak Ben sana mecburum bilemezsin... Attila İlhan
alttaki üye çok yoruldum,şöyle sakinleştirici bir müzik lütfen...